regaip kandili ilgili ayetler / Regaip Kandili ile ilgili ayet ve hadisler

Regaip Kandili Ilgili Ayetler

regaip kandili ilgili ayetler

Namaz Kılan İnsan

Regâib, arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib" dir. Kelime olarak "Regâib"in aslı budur.

Receb’in ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar> yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan, hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar, Kur’an-ı kerim okur, tesbih çeker, tövbe istiğfar eder. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir.

Peygamberimiz (a.s.m)’ ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam, muhteşem sevabları var.

Bir de bu ayda sevablar kulların defterlerinin sevab hanelerine, bol bol dökülmesi dolayısıyla da recebül esabb denmiştir. Yâni, sevabların bol bol, şarı şarıl, gürül gürül döküldüğü ay demek Sabbe, Arapçada dökmek demek Nehrin de böyle dağlardan çağlayarak şaldur şuldur akıp da döküldüğü yere münsab derler; o da aynı kökten Receb-ül esabb; Allah'ın rahmetinin cûşa gelip, ikram ü ihsanâtının şarıl şarıl, güldür güldür kullara geldiği ay demektir.

Arifler ve din alimleri kitaplarında yazmışlar ki, bu ay ekim, ekme, ziraat ayıdır. Sevaplı işler, oruç tutmak, tevbe etmek vs. güzel şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat, ekim ayıdır. Şa'ban bakım ayıdır. Ramazan biçim ayıdır, yâni mahsulün alındığı aydır demişler. Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı olmuş oluyor.

Onun için, "Receb ayı tevbe ayıdır." demişler. Yâni kul ne yapacak?.. "Yâ Rabbi! Ben anlayamamışım, hatâ etmişim, bilememişim, suçluyum, kusurluyum; beni affet" diyerek hatâsını itiraf edip, hatâsından dönerek, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girecek.

Şa'ban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükâfatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.

Sevgili Peygamberimiz (sas), Regaib Gecesi'nin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua eder, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi. Resulullah'ın (sas) Receb'in ilk perşembe gününü oruçla geçirdiği ve cuma gecesinde, bu kandil gecesine mahsus olmak üzere on iki rekât namaz kıldığı rivayet edilir. Regâib gecelerinde dua etmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.

Bu aylara "Çok sevaplı ibadet ayları" diyen Bedüzzaman şöyle işaret ediyor: "Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise Receb-i Şerif'te yüzden geçer, Şaban-ı Muazzama'da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek'te bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir'de otuz bine çıkar." (Şualar) Bu geceyi fırsat bilerek gönlümüzü kasvetle boğan duygu ve düşünceleri kalplerimizden atalım. Nefsin kötü arzularını frenleyip, huzur-u kalple ibadetin lezzetini almaya, o hal üzere Rabb'imize yönelmeye çalışalım. Gıybet, haset, riya, ucb, kin, nefret ve kanaatsizlik gibi kötü duygulardan temizlenelim.

Nasıl ihya edelim?

Mümkünse oruçlu olarak karşılanmalıdır.

Kazâsı olanın hiç değilse bir günlük kazâ namazı kılması çok iyi olur.

Kur'an-ı Kerim okunmalı, tövbe, istiğfar edilip tefekkür hali üzere olmalıdır.

En azından yatsı ve sabah namazları camide cemaatle kılınmalıdır. Bu bütün geceyi ihya etmiş gibi sevap kazandırır.

"Lâ ilâhe illallah", "Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed", "Estağfirullah", "Sübhânallah", "Elhamdülillah", "Allahu Ekber", "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" gibi sözleri zikretmek, tekrar etmek çok sevaptır.

Regaib ile ilgili ayet-i Kerimeler:

Regâib kelimesi Kur'an'da geçmemektedir. Ancak "reğabe"den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur'ân'da sekiz yerde geçmekte ve "reğabe"nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır .

Ayrıca, "Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (Tevbe Suresi, 36) Hz. Peygamber’in ( a.s.m ) ( aşağıda hadisler bölümünde bulunan) bir hadisinde, ayet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu vurgulanmaktadır:"

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler:

• Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder. (Gunye)

• Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir. (Miftah-ül-cenne)

• Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır. (Ebu Yala)

• Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şabanın gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi. (İbn-i Asâkir)

• “Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” buyuruyorlar. (Camiu-s sağir)

• İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri: “Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O’nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O’nu hiç oruç tutmayacak zannederdik.” buyurmuştur. (Müslim)

• Muhakkak zaman, Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü ard arda gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem bir de Cemaziye’l-âhirle Şaban ayları arasında gelen Mudar kabilesinin ayı Recep ayıdır." (Buhârî, Tefsir, Sure, 8,9)

• "Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/)

• Yine mübarek üç aylardan ilki olan Receb ayının önemi ve değeri hakkında Enes b. Malik ( r.a. )'dan şöyle rivayet edilir: Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber şöyle derdi: "Allahım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

• Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. (Taberânî)

• Hz. Aişe ( r.a ) validemiz, “Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi.” buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte, “Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum.” buyururdu. (Tirmizî)

Kaynak: seafoodplus.info

Regaib Gecesi yapılabilecek Dualar ve İbadetler:

Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regaib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek'at Hacet namazı kılınır. iki rek'atte bir selam verilerek kılınan bu namazda, Fatiha' dan sonra her rek'atte 3 İnna enzelnahü suresi ile 12 İhlas-ı şerif okunur.

Namazdan sonra, 7 Salat-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salat-ı Ümmiye şudur: "Allahümme salli ala seyyidina Muhammedini'n-nebiyyi'l-ümmlyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim." Secdede 70 defa "Sübbuhun kuddusün rabbüna ve rabbü'l-melaiketi ve'r-ruh" okunur. Secdeden kalkıp bir defa " Rabbiğfir verham ve tecavez amma ta'lem. İnneke ente'l-eazzü'l-ekrem" denilir. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa " Sübbuhun kuddusün ve rabbü'l-melaiketi ver-ruh" okunur.

Secdeden kalkıp dua edilir. Duada Allah'a şu şekilde iltica etmelidir: "Allahümme barik lena recebe ve şa'bane ve belliğna ramazan."

Regaib Gecesi'nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında, 2 rek'atte bir selam verilerek 4 rek'at teşekkür namazı kılınır. Her rek'atte 1 Fatiha, 7 Ayetü'l-Kürsi, 5 İhlas-i şerif, 5 Kul eüzü birabbi'l-felak, 5 Kul eüzü birabbi'n-nas sureleri okunur.

Namazdan sonra 25 defa "La havle vela kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azuymi'l-kebiri'l-müteal", 25 defa "Estağfirullahe'l-azıym ve etübü ileyk" diyerek istiğraf ve sonra da dua edilir.

Kaynak: Dua ve ibadetler, Fazilet Neşriyat

Facebook'ta Paylaş Twitter'da PaylaşMiraç Gecesi (Miraç Kandili) hakkında bilgiler (Dua, Namaz, vb.) >><< Elfü elfi salâtin ve elfü elfi selâmin aleyke Yâ Resulallâh!

Regaip ve Mevlit kandili gecelerinin mübarekiyeti konusunda ayet veya hadis var mıdır?

Değerli kardeşimiz,

- Regaib Nedir?

Regâib, Arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib" dir. Kelime olarak "regâib"in aslı budur.

Receb’in ilk cuma gecesine Regaib Gecesi denir. Bu geceye Regaib Gecesi ismini melekler vermişlerdir. Her cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allah Teâlâ, bu gecede, müminlere ragibetler(ihsanlar, ikramlar) yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.

Regaib Gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan, hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar, Kur’an-ı Kerim okur, tesbih çeker, tövbe istiğfar eder. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir.

Peygamberimiz (a.s.m)’ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam, muhteşem sevapları var.

Bir de bu ayda sevaplar kulların defterlerinin sevab hanelerine, bol bol dökülmesi dolayısıyla da recebül esabb denmiştir. Yâni, sevapların bol bol, şarı şarıl, gürül gürül döküldüğü ay demek Sabbe, Arapçada dökmek demek Nehrin de böyle dağlardan çağlayarak şaldur şuldur akıp da döküldüğü yere münsab derler; o da aynı kökten Receb-ül esabb; Allah'ın rahmetinin cûşa gelip, ikram ü ihsanâtının şarıl şarıl, güldür güldür kullara geldiği ay demektir.

Arifler ve din âlimleri kitaplarında yazmışlar ki, bu ay ekim, ekme, ziraat ayıdır. Sevaplı işler, oruç tutmak, tövbe etmek vs. güzel şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat, ekim ayıdır. Şaban bakım ayıdır. Ramazan biçim ayıdır, yâni mahsulün alındığı aydır demişler. Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı olmuş oluyor.

Onun için, "Receb ayı tövbe ayıdır." demişler. Yâni kul ne yapacak?.. "Yâ Rabbi! Ben anlayamamışım, hata etmişim, bilememişim, suçluyum, kusurluyum; beni affet" diyerek hatasını itiraf edip, hatasından dönerek, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girecek.

Şaban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükâfatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.

Regaib ile ilgili âyet-i kerimeler:

Regâib kelimesi Kur'an'da geçmemektedir. Ancak "reğabe"den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur'ân'da sekiz yerde geçmekte ve "reğabe"nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır. Ayrıca,

"Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (Tevbe, 9/36)

Hz. Peygamber’in (a.s.m) (aşağıda hadisler bölümünde bulunan) bir hadisinde, âyet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu vurgulanmaktadır:

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler:

• Allah Teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder. (Gunye, 1/)

• Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar cehennemden uzaklaşır. (Ebu Yala, Müsned, 3/61, no: )

Bu hadis rivayetinin senedinde zayıf bir ravinin olduğu ifade edilmiştir. (bk. Mecmeu’z-zevaid, 7/, no: )

• ″Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Cuma Gecesi, Regaib Gecesi, Berat Gecesi, Ramazan Bayramı Gecesi ve Kurban Bayramı Gecesi.″ (Beyhakî, Şu’ab’ul-Îman, Hadis No: )

• “Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” (bk. el-Hallal, Fadailu Şehri Receb-Daru İbn Hazm, // s; Kenzu’l-Ummal, h. no: )

• Muhakkak zaman, Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü ard arda gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem bir de Cemaziye’l-âhirle Şaban ayları arasında gelen Mudar kabilesinin ayı Recep ayıdır." (Buhârî, Tefsir, Sure, 8,9)

• "Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/)

• Yine mübarek üç aylardan ilki olan Receb ayının önemi ve değeri hakkında Enes b. Malik (r.a.)'dan şöyle rivayet edilir:

Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber şöyle derdi: "Allah'ım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu.” der. Receb ayında Allah Teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti (Taberânî, Kebir, 9/, no: )

Bu hadis rivayetinin senedinde zayıf bir ravinin olduğu ifade edilmiştir. (Mecmeu’z-zevaid, 7/, no: )

• Kim Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutarsa, oruç tutulan günler dile gelip “Ya Rabbi onu mağfiret et” derler. (Safuri, Nüzhetü’l-mecalis, 1/)

• Hz. Aişe ( r.a ) validemiz, “Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi.” buyuruyor. Çünkü hadis-i şerifte, “Ameller Allah Teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum.” buyururdu. (Tirmizi, Savm,44; Nesai, Sıyam, 36, 70; İbn Mace, Sıyam, 42)

• Receb ayında yapılan dua kabul edilir, günahlar affedilir. Bu ayda günah işleyenin cezası da kat kat olur. Hz. Hüseyin ( r.a) anlatır:

“Kâbe’yi tavaf ederken, yanık sesle Allah Teâlâya dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü, temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona, “Sen kimsin, durumun ne böyle?” dedim. O kimse dedi ki:

“Adım Menazil Ben çalgı çalmak, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan’ın ünlülerinden bir gençtim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Receb ve Şaban aylarında bile, bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, 'Allah Teâlânın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikâyet ediyorlar.' dedi."

"Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum. Üzüntülü ve kırık kalble,'Bu aylarda oruç tutup, geceleri ibadet ediyorum. Beytullah’a gidip şerrinden korunmak için, Allah Teâlâ'dan yardım dileyeceğim.'dedi. Bir hafta oruç tutup, Kâbe’ye giderek, 'Ey Rabbim, mazlumların ahını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları red etmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu felç et!' diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Beni gören, 'Baba bedduasına uğramış kişi' derdi.”

Hz. Hüseyin, Baban bu hâline ne dedi?” buyurdu. O genç, “Babamdan özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim.” diyor. Hz. Ali bu felçli gence dua ediyor, Receb’de yaptığı bu dua bereketiyle de Hak Teâlâ ona şifa ihsan ediyor.

Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili

Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Her şey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü. 

Ruhlar bir şey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.

O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.

İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.

Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, ilahi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.

O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur." dediler.(1)

Bîr Yahudi ileri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
"Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
"Bilmiyoruz." diye cevap verdiler. Yahudi,
"Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum! Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var." dedi.

Toplantıda bulunanlar Yahudi'nin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.

Ertesi gün Yahudiye vardılar:

"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir." dediler.
Yahudi, "Beni ona götürün." dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler. Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,
"Ne oldu sana, yazıklar olsun?" dediler. 
Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir. Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir." dedi.(2)

Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı. Peygamber Efendimize (asm) hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım.' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."

Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:

"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

Evet, bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:

"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin."

Rabiülevvel ayının Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.

Dünyayı şereflendiren İki Cihan Serveri (asm)'nin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar. Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki Peygamber Efendimizin (asm) üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)

Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir peygamber idi.

- Aynı gece Kâbe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü. 

- Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

- Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.

- Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

İşte bu geceye Veladet-i Nebi Gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.

Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.

Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin. Âmin.

İlave bilgi için tıklayınız:

İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?

Kaynaklar:

1) İbn-i Sa'd, Tabakat,
2) a.g.e, I/
3) Taberî Tarihi, II/; İbn-i Sa'd, Tabakat, I/
4) a.g.e., I/
5) a.g.e., I/
6) Bediüzzaman, Mektûbat, s,

Not: Bu gecelerin hangi ülkelerde kutlandığı konusunda detaylı bilgiye sahip değiliz.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

REGAİB KANDİLİ VE ALİ-İMRAN SURESİ AYET

REGAİB KANDİLİ

AYET : ÂLİ – İMRÂN SURESİ – AYET

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَاالسَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ:

     MEALİ :

“Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!”   (ÂLİ – İMRÂN SURESİ – AYET)

     Bu dersimizde Regaib kandili münasebetiyle bu gecenin öneminden, bu gece yapmamız gereken ibadet ve taatten, hayır ve hasenattan, özellikle sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV)’in kısa hayatından, yaşayışından, bizlere örnek olacak davranışlarından bahsetmek istiyorum. İnşallah bu vesileyle Allah’ın ihsanına, af ve mağfiretine, lütuf ve inayetine nail oluruz. Bu geceyi ihya etmek suretiyle de Hz Peygamber (SAV)’in şefaatine nail oluruz.

     Regaib; kelime anlamı itibarıyla rağbet olunan, rağbetle istenen şeyler, bol hediyeler anlamına gelir. Recep ayının ilk perşembesini Cumaya bağlayan gece, Regaib gecesi olarak bilinir.  Bu geceye Regaib adının verilmesinin sebebi, Allah’ın affının ve rahmetinin kulları üzerine bol bol yağacağı, günahların bağışlanacağı gece olmasından dolayıdır. Bu gecede Hz Peygamber (SAV), Allah’ın bazı hususî ihsanlarına mazhar olmuştur.

     Mübarek gün ve gecelerin bizler için en önemli yönlerinden biri, kendimizi İslamî yönden ciddi bir muhasebeye tâbi tutmak, günahlarımızı ve sevaplarımızı göz önüne alarak hayatımıza yeniden çeki-düzen vermek imkânını bizlere bahşetmesidir. Böyle gecelerde Allah’ın günahları daha çok affedeceğini düşünerek tövbe-istiğfar etmeli, elden geldiğince Allah’a daha yakın olabilmenin yolları aranmalıdır. Böyle zamanlar fırsat bilinmeli ve Müslümanlarca birer sıçrama tahtası gibi değerlendirilerek daha ileriye, daha iyiye ve daha güzele yönelmeye gayret edilmelidir.

     Allah, mekânlar içinde mukaddes mekânlar, insanlar içinde mukaddes insanlar, zamanlar içinde mukaddes mekânlar yaratmıştır. Zamanlar içinde yarattığı mukaddes zamanlardan birisi de Müslümanlarca ÜÇ AYLAR olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan’dır.

     Recep ayı gerek Hz Peygamber (SAV)’den önceki cahiliye devrinde, gerekse asr-ı saadette ve gerekse ondan sonraki asırlarda çok mukaddes sayılan bir aydır. Cahiliye devrinde bu ay girer girmez bütün oklar torbalara doldurulur, kılıçlar kınlarına sokulur ve böylece kanlı düşmanlıklar üzerine geçici de olsa bir barış örtüsü çekilirdi. Korkunç ve gürültülü çöller tatlı bir huzur ve sükûn baharı olurdu. Her taraf emniyet ve selamet sahası olurdu. Bir kimse babasının, oğlunun veya kardeşinin katili ile dahi karşılaşsa, başını kaldırıp yüzüne dahi bakmazdı. Bu mübarek ayda kimse hasmından intikam almayı aklına dahi getirmezdi.

     İslam dini gelince Recep ayına olan hürmet ve tazim ilahi takdir ve hikmet gereğince Regaib ve Mi’rac gibi tecellilerle şereflendirilerek muhafaza edilmiş ve devam ettirilmiştir. On iki aydan biri olan Recep’in ilk Cuma gecesine ilahi ihsan ve atiyeler manalarına gelen Regaib adı verilmiştir.

     Recep ayının gecesindeki hafızları durduran Mi’rac’ı, Şaban’ın gecesindeki Berat’ı, on iki ayın sultanı olan Ramazan’ı, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini ve nihayet bayramları ilk olarak müjdeleyen nurlu, mukaddes ve mübarek bir gecedir. Bütün bu geceler bin yıllık kızgın, yakıp kavuran hayat çölünde susuzluktan ölmek üzere olan insanların kana kana su içtikleri ilahi rahmet pınarıdır.

     Asırlardan beri bütün Müslümanlar Regaib gecesinin ihya etmişler ve böylece Recep ayına kavuşmanın, üç aylar denilen feyizli bir hasat mevsimine erişmenin manevi hazzını bu geceden itibaren duymaya ve tatmaya başlamışlardır. Müslümanlar adeta kıştan yaza, ekim mevsiminden biçim mevsimine çıkmanın sevinci içine girmişlerdir. Mi’rac’a, Berat’a, Ramazan’a, Kadir’e ve bayramlara hakkıyla kavuşmak isteyenler, Allah yolunda haz ve nasiplerini Regaib gecesinden itibaren arttırmışlar, mübarek gün ve gecelerin verdiği uyanıklık ile imanlarında kuvvet, ahlaklarında fazilet kazanarak kemale ermişlerdir. Hz Peygamber (SAV), Recep ayını görünce, şöyle dua ederdi:

     “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”

     Hz Peygamber (SAV) bir hadislerinde şöyle buyuruyor:

     “Recep, mağfiret ve faziletlerle dolu bir aydır. Bu ayda yapılan dualar kabul olunur.”

     Bu ayın faziletine, Allah şöyle ifade buyurur:

إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِندَ اللّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً فِي كِتَابِ اللّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَات وَالأَرْضَ

مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلاَ تَظْلِمُواْ فِيهِنَّ أَنفُسَكُمْ وَقَاتِلُواْ الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً

كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِين:

“Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyiniz.”  (TEVBE SURESİ – AYET)

Recep kelimesi üç harftir. Bunlardan R harfi, Allah’ın geniş ve yaygın rahmetine; C harfi, kulun günahına (cürmüne); B harfi de, Allah’ın sayısız derecede iyiliklerine işarettir. Sanki Allah şöyle buyuruyor: “Ey kulum, ben senin günah ve kötülüklerini rahmet ve iyiliğim arasına aldım. İşte o yüzden Recep ayında oruç tuttuğun takdirde, onun hürmetine sizin de günah ve kötülüklerinizden bir eser kalmaz.”

     Recep ayı çıktıktan sonra Allah’ın huzuruna varır. Allah, ona sorar: “Ey benim ayım, Kullarım seni sevdiler mi? Sana tazim ettiler mi?” Recep ayı susar, konuşmaz. Allah tekrar tekrar sorar. O zaman Recep ayı der ki: “Ayıpları örten sensin Allah’ım. Kullarına da başkasının ayıplarını örtmelerini de emreden sensin. Resulün (SAV) bana sağır ay adını verdi. Ben kullarının taatını işittim, masiyetlerini, günahlarını duymadım.”  Bunun için Recep ayına SAĞIR AY adı verilmiştir. Allah şöyle buyurur: “Sen, benim ayımsın, günahları işitmezsin. Kullarımı mademki günahları ve isyanlarıyla kabul ettin, senin kabul ettiğin gibi ben de senin hürmetine onları mağfiret ettim. Günahlarına bir kere olsun nedamet etmek şartıyla, sende günah ve masiyet işleseler bile, bir kere nedamet edecek olurlarsa, onları mağfiret edeceğim.”

     O halde, gelin bu geceyi değerlendirelim. İbadet ve tatta bulunalım. Geçmişteki günahlarımızı gözlerimizin önüne getirerek nedamet duyalım, tövbe ve istiğfar ederek Allah’tan af ve mağfiret temennisinde bulunalım. Bilelim ki bu geceyi ihya edenler, Recep ayının fazilet ve bereketine inananlar, Allah’ın rahmet ve mağfiretine nail olurlar. Bu ayda bol bol oruç tutalım.

     Enes b. Malik (RA)’ın rivayet ettiği bir hadiste Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Dikkat et, Recep ayının ilk Cuma gecesinde uyanık ol. O geceyi (Regaib gecesini) gafletle geçirme. Çünkü melekler o geceye Regaib Gecesi adını koymuşlardır. Zira o gecenin üçte biri geçtiğinde yer ve gök melekleri Kâbe-i Muazzama ve havalisinde toplanırlar. Allah, meleklerin bu toplantısı üzerine, meleklere şöyle sorar: “Ey meleklerim, ne istiyor sunuz?” Melekler şöyle cevap verirler: “Ey rabbimiz, senden isteğimiz ve temennimiz, Recep’in oruçlularının günahlarını bağışlamandır.” Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: “Recep’in oruçlularını (Yani Recep ayında oruç tutanları) affettim.”

     Hz Peygamber (SAV), şöyle buyuruyor: “Mi’rac gecesi cennette bir nehir gördüm. Suyu baldan tatlı, soğukluğu kardan ziyade soğuk, kokusu ise miskten daha güzeldi. Cebrail (AS)’a sordum: “Bu nehirden kimler içer?” Cebrail (AS) cevap verdi: “Bu nehrin adı Recep’tir. Senin ümmetinden bir kimse, Recep ayında oruç tutsa, size salât-ü selam okusa, Allah bu nehirden o kula bu sudan ikram edecektir.”

     Hz Peygamber (SAV), bir hadislerinde şöyle buyuruyor:

     “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar kabul olunur: Recep’in ilk gecesi, Şaban ayının yarısı gecesi (Berat gecesi), Cuma gecesi ve bayram geceleri (Ramazan ve Kurban bayramı geceleri)

     Duaların makbul olacağı geceler arasında Recep ayının ilk gecesiyle Cuma gecelerinin bulunması, bu gecelerin ihyasına bir işaret sayılmış ve ümmet tarafından bu gecelerin fazla ibadetle geçirilmesi iyi karşılanmıştır. Regaib gecesinde duaların kabul edileceği Cuma gecesi yer almaktadır.

     Ashab-ı Kiram’dan Sevban (RA) rivayet ediyor: “Hz Peygamber (SAV) ile beraber gidiyorduk. Yolumuz bir kabristana uğradı. Hz Peygamber (SAV), kabristanın önünde durup ağlamaya başladı. Gözlerinde dökülen yaşlar göğsünü ıslatıyordu. Yanına yaklaşıp sordum: “Ya Rasülallah! Anam, babam ve nefsim sana feda olsun. Niçin ağlıyorsunuz? Vahiy mi nazil oldu?” Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdular: “Ya Sevban, burada yatanlar kabir azabına duçar olmuşlar, onların bu feci hallerine ağlıyorum. Eğer bunlar Recep ayının günlerinden bir gün oruçlu olup gecesinde Allah’a ibadet etmiş olsalardı, bu azabı görmezlerdi.”

     Hz Ebu Bekir (RA) şöyle buyuruyor: “Recep ayının ilk Cuma gecesi -ki, Regaib gecesi diyoruz- sabaha karşı sülüsünde sema ve yer melekleri Kâbe’de toplanıp Allah’a niyaz ederler. Allah, onlara sorar: “Ey meleklerim, benden isteyin isteyeceğinizi.” Melekler şöyle derler: “Ey rabbimiz, senden dileğimiz şudur: Recep ayının hürmetine oruç tutan Ümmet-i Muhammed’i affetmendir.” Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: “Muhakkak ki onları affettim, cennet ve cemalimle onları şad eyledim.”

     Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir ki, Hz Âmine validemizin, Peygamberimiz (SAV)’e hamile olduğunu anladığı gecedir. Fazilet ışıklarının tamamen söndüğü, bütün dünyanın ilimsizlik, adaletsizlik ve içtimaî ahlaksızlık dalgaları içinde ıstırap hayatı sürdüğü cahiliye devrinde hakikat ve saadet sabahı bekleyen gözlere ilahi imdat baharının nurunu saklayan bu gece insanlık âlemi için feyiz, bereket, hayır ve fazilet, rahmet ve hayat gecesidir. İnsanlığın bu felaketten kurtuluşuna müteveccih ezeli irade-i ilahiyenin fiilen zuhuru bu geceden başlamıştı. Kâinata rahmet olarak gönderilecek olan Hz Muhammed (SAV)’in gelişi müjdesi verilmişti. Bu nuranî gece, veladet güneşinin açacağı sabahın saadet mukaddimesi, rahmet başlangıcı idi.

     Dünyayı şereflendirmesi, insanlığın kurtuluşu açısından büyük önem arz eden Hz Peygamber (SAV)’in, tecelli-i ef’ale mazhar olup, nur-u ef’ale müstağrak olduğu bir gecedir.

     Allah, yarattığı insanlara, insanlar arasından seçtiği peygamberler göndermiştir. İlahi kanunlarını onlar vasıtasıyla bildirmiştir. Hz Muhammed (SAV) de peygamberlerin sonuncusudur. Allah, Hz Peygamber (SAV)’i kıyamete kadar gelecek bütün insanlara peygamber olarak göndermiştir. İnsanlık için seçtiği, yürürlüğe koyduğu son kanunları, emir ve yasakları ihtiva eden Kur’an-ı Kerim’i, Hz Peygamber (SAV)’e indirmiş, Hz Peygamber (SAV)’le insanlığa tebliğ ettirmiştir. Allah, Hz Peygamber (SAV)’İn gönderiliş hikmetini Kur’an’da şöyle beyan eder:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِبَشِيراً وَنَذِيراً وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ:

“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”  (SEBE SURESİ - AYET)

     Hz Peygamber (SAV)’i hayatımızın her safhasında, bütün yaşayışımızda örnek edinmemiz, O’nun nurlu yolundan ayrılmamamız gerekiyor. Hz Peygamber (SAV), bütün müspet vasıfları ve insanî kıymetleri şahsında toplamış, tebliğ ettiği İslam nizamını engin bir ruh, kükreyen bir azim, tükenmez bir feragat, bitmeyen bir mücadele içerisinde yaşayarak insanlığın her sınıfına ışık saçmış, fiilen en güzel örnek olmuş bir önderdir. Onu rabbimiz seçmiş ve yetiştirmiştir. Bu hususu Hz Peygamber (SAV) şöyle dile getirmektedir:

     “Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı.”

     Peygamberimiz (SAV)’in her günkü yaşayışı, Kur’an’ın taliminin canlı bir levhası idi. Kur’an’ın bütün emirleri, O’nun mübarek şahsında tecelli ediyordu. Hz Peygamber (SAV), yaşayışıyla İslam dinini tebliğ ve tefsir etti. Böylece bütün insanlık için izinden gidilecek büyük bir önder oldu. Bu konuda Kur’an şöyle buyurur:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌحَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً:

“Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”  (AHZAB SURESİ – AYET)

     İşte bizler, ferdî ve ailevî hayatımızda, içtimaî münasebetlerimizde Rabbimizin seçtiği bu şanlı Peygamber (SAV)’in önderliğinde yaşamakla mükellefiz. Mümin olarak yaşamak, Müslüman olarak can vermek isteyen her ferdin seveceği, izinden gideceği yegâne hayat önderi Hz Muhammed (SAV)’dir. O’na iman bunu gerektirir. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Sizden birinize ben, ana-babasından, (aile ve) çocuklarından ve diğer bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça, o kişi bana (ve tebliğ ettiğim İslam dinine) tam anlamıyla iman etmiş olmaz.”

     Peygamber sevgisi özde olmalı, sözde değil… Özde olursa kişiye fayda verir, sözde olursa fayda vermez. Bu hususta şöyle olay anlatılır:

     Adamın biri Hz Peygamber (SAV)’i rüyasında görmek ister. Bunun için de bir âlimden bilgi alır. Âlim der ki: “Yatmadan önce abdest al, iki rekât namaz kıl, Allah’a, Hz Peygamber (SAV)’i rüyanda sana göstermesi için dua et ve bu niyetle uyu. İnşallah görürsün.” Adam, âlimden aldığı talimat üzerine abdest alır, namaz kılar, duasını yapar ve uyar. Ama rüyasında Hz Peygamber (SAV)’i göremez. Neden göremediğini ertesi gün âlime sorar. Âlim, bunun sevgisinin özde değil, sözde olduğunu anlatmak için ona şöyle der: “Bu akşam balık al, kızart ve tuzunu bol koy. Yatmadan önce ye ve uyu. Rüyanda ne gördüğünü yarın gel ve bana anlat.” Adam, âlimin dediğini aynen yapar. Tuzlu balık yer ve uyur. Rüyasında çaylar, dereler, çeşmeler, denizler, soğuk pınarlar görür. Ertesi gün gelir ve âlime rüyasında gördüklerini anlatır. Âlim dinledikten sonra şöyle der: “Tuzlu balığı yedin, ciğerin yandı, gece susuzluğundan dolayı çaylar, çeşmeler, pınarlar, ırmaklar ve denizler gördün. Eğer Hz Peygamber (SAV)’in aşkıyla yansaydın, şüphesiz Hz Peygamber (SAV)’i de rüyanda görürdün. Peygamber sevgisini sözden öze indir.” Bunun üzerine adam neden Hz Peygamber (SAV)’i rüyasında göremediğini anlamış olur.

     Mümin, samimiyetle, ihlâsla ve gerçek aşkla Peygamberi (SAV)’i sevecek, sevgisini sünnetini yapmakla, izinde yürümekle ispatlayacaktır. İyi bilelim ki, saadetin bahar rüzgârları, O’nun fazilet ufuklarından gelir. O (SAV), rahmet kitabının parlak dibacesi, ebedî saadetin sonu görünmez hatimesidir. O (SAV), bir kudret haritasıdır ki, bütün hakikat şehirleri onda yıldızlaşır, emel ülkeleri onda açılır. Hilkat esrarı onda gizlenmiştir. O (SAV),  cihana sevilmek için gelen ve âşık gönülleri cemalinin güzelliğinin ışığında pervaneleştiren, temiz kalpleri ruhanî hükmüne bağlayan emsalsiz bir kıymettir. O (SAV)’in itaatine giren, sünnetine tâbi olan, O (SAV)’in faziletine gönül veren bahtiyarlar, Allah’ın nimetlerine nail olan Peygamberlerin, sadıkların, şehitlerin ve Salihlerin kafilesine katılan ilahi yolculardır. Bu konuda Allah şöyle buyuruyor:

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَـئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِممِّنَ النَّبِيِّينَوَالصِّدِّيقِينَوَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَأُولَـئِكَ رَفِيقاً:

“Kim Allah’a ve Resul’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!”  (NİSA SURESİ – AYET)

     Hz Enes (RA) şöyle anlatıyor: “Bir adam gelip Hz Peygamber (SAV)’e sordu: “Ya Rasülallah! Kıyamet ne zaman kopacak?” Hz Peygamber (SAV), cevaben şöyle buyurdu: “Kıyamete ne hazırladın?” Adam cevap verdi: “Ya Rasülallah! Ben, farzlardan başka çokça namaz kılmadım, nafile oruç tutmadım, bolca sadaka vermedim. Lakin Allah’ı ve Resulü (SAV)’i çok severim.”  Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: “Sen, sevdiklerinle berabersin.” Ashap dediler ki: “Ya Rasülallah! Biz de böyle miyiz?”  Hz Peygamber (SAV): “Evet.” Buyurunca, o gün hepimiz pek muazzam bir şekilde ferahlamıştık.”

     Bir âşık der ki: “Ya Rasülallah! Kudretim yok ki yanında bir çadır kurup komşu olayım. Param yok ki mahallenden bir ev satın alayım. Ben kulağı ve gözü şunun için isterim: Kulağımla sesini dinleyeyim, gözümle mübarek yüzünü göreyim.”

     Hz Aişe (RA) validemiz anlatıyor: “Bir gece Hz Peygamber (SAV) bende idi. Halinde bir başkalık vardı. Yatağa girdikten sonra şöyle buyurdu: “Ey Aişe, kendi arzunun yerine gelmesini mi istersin, yoksa benim Rabbime ibadetimi mi istersin?” Ben de cevaben: “Ya Rasülallah, senin Rabbine ibadetini tercih ederim.” Bunun üzerine Hz Peygamber (SAV) kalktılar, çabucak abdest aldılar, uzun müddet kıyamda, rükûda ve secdede kalarak iki rekât namaz kıldılar. Bu müddet zarfında, Allah korkusundan ve Ümmetine olan şefkat ve merhametinden dolayı mütemadiyen ağladılar ve gözyaşları inci gibi damlıyordu. Namazdan sonra seccade üzerinde oturdular ve seher vaktine kadar gözyaşları devam etti. Hz Bilal (RA) ezanı okuyup Hz Peygamber (SAV)’in yanına gelerek bu hali görünce şöyle dedi: “Ya Rasülallah! Siz de mi ağlıyorsunuz? Hâlbuki Allah, sizin geçmiş ve gelecek neyiniz varsa hepsini affetti.” Bunun üzerine Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdular: “Ya Bilal, Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı?”

     Hz Peygamber (SAV) genellikle bizim için, ümmeti için ağlamıştır. Bizim dünya ve ahiret saadetine nail olmamız, Allah’ın azabından emin bulunmamız, cehennem ateşinde yanmamamız için ömür boyu gözyaşı dökmüştür. O (SAV)’in ağlamasına rıza göstermeyen Allah, Hz Peygamber (SAV)’e ümmeti hakkında yapacağı duayı kabul edeceğine, şefaatini kabul edeceğine, ahirette ümmetini kendisine bağışlayacağına dair çeşitli vesilelerle teminatlar vermiştir. Bu konuda Allah şöyle buyuruyor:

وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَفَتَرْضَى:

“Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.”  (DUHA SURESİ – 5. AYET)

     Bu ilahi müjde karşısında Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: “Ümmetimden bir kişi dahi azapta iken razı olmam.”

     Şu halde; Hz Peygamber (SAV)’i sevelim, üzerine çok salât-ü selam okuyalım. Sünnetine tâbi olalım. Nurlu yolundan asla ayrılmayalım ki, O (SAV) de ahirette bizi azaptan kurtarıncaya kadar razı olmasın. O (SAV)’i razı kılmak için de Allah bizleri bağışlasın.

HZ PEYGAMBER (SAV)’İ SEVMENİN ALAMETLERİ

1-) Her halinde ve bütün hareketlerinde Hz Peygamber (SAV)’e uymak, sünnetiyle amel etmek. Edebiyle edeplenmek, güzel ahlakıyla ahlaklanmak, boyasıyla boyanmak, yasakladığı her şeyden sakınmak, her hususta yolundan ayrılmamak.

2-) Hz Peygamber (SAV)’i çok anmak, mübarek ismini dilden düşürmemek. Zira: “Kim bir şeyi çok severse, onu çok anar.” Buyrulmuştur. Seven sevgilisini hiçbir zaman dilinden düşürmez, her fırsatta onu anar.

3-) Hz Peygamber (SAV)’e kavuşmayı iştiyakla arzu etmek, ölümden korkmamaktır. Çünkü sevenler sevdiklerine kavuşmayı candan arzu ederler.

4-) Hz Peygamber (SAV) anıldığı zaman hürmet ve tazimde bulunmak, üzerine salât-ü selam getirmek. Mübarek zatı kadar ismine ve yâdına da sevgi duymaktır. Sahabe-i Kiram, Hz Peygamber (SAV)’in ismi anılınca, tüyleri ürperir, yanındaymış gibi huşu duyar ve ağlarlardı.

5-) Hz Peygamber (SAV)’in sevdiği her şeyi kayıtsız sevmek. Bilhassa ehl-i beytine noksansız muhabbet beslemek. Bütün Sahabe’yi, sevgi ve hürmetle anmak, hiçbirine buğz etmemektir.  

6-) Allah ve Resulü (SAV)’e buğz edenlere buğz etmek, Allah ve Peygamber (SAV) düşmanlarını sevmemek. Hz Peygamber (SAV)’in dinine ve sünnetine hakaret edenlerden, şeriatına kötü gözle bakanlardan ve ehl –i bid’at’ten nefretle uzaklaşmak. Velev ki babaları ve kardeşleri bile olsalar.

7-) Kur’an-ı Kerim’i çok sevmek, hükümlerine uymak, emirlerine uyup, yasaklarından sakınmak, Kur’an ahlakı ile ahlaklanmaktır. Çünkü Hz Aişe (RA) validemiz şöyle buyurmuştur: “Resulullah (SAV)’in ahlakı, Kur’an’dı.”

     Büyük velilerden Sehl b. Abdullah Tüstürî der ki: “Allah sevgisinin alameti, Kur’an’ı sevmek, Kur’an’ı sevmenin alameti, Hz Peygamber (SAV)’i sevmek, Hz Peygamber (SAV)’i sevmenin alameti sünnetini sevmek, Sünnet sevgisinin alameti ahireti sevmek ve dünya sevgisini kalbe sokmamak. Bunun alameti ise, ebedi hayata hazırlanmaktır.

HZ EBU BEKİR (RA)’IN PEYGAMBER SEVGİSİ

     Cebrail (AS), Hz Ebu Bekir (RA)’ın Hz Peygamber (SAV)’e olan sevgisini anlamak istedi. Bir bayram günü, Hz Ebu Bekir (RA) en pahalı elbiselerini giymiş giderken Cebrail (AS) onun önüne kör bir dilenci olarak çıktı ve şöyle demeye başladı: “Muhammed (SAV)’in sevgisiyle bana bir şeyler verenin suçlarını Allah bağışlasın.” Hz Ebu Bekir (RA), sırtındaki değerli şalı çıkarıp dilenciye verdi ve şöyle dedi: “ Şu duanı bir daha tekrarla.” Cebrail (AS) duayı birkaç kere tekrarladı. Cebrail (AS) tekrarladı, Hz Ebu Bekir (RA) çıkarıp bir şeyini verdi. En sonunda ayağındaki nalınlarını bile verdi. Sonra yanındaki Hz Bilal (RA)’a şöyle dedi: “Koş, kızım Aişe’nin evine var, bana ayakkabı ve elbise getir.” Hz Bilal (RA) yolda giderken, Hz Peygamber (SAV) ile karşılaştı. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: “O kör adam Cebrail (AS)’dır. Allah, onu Ebu Bekir’deki sevginin derecesini öğrenmek için gönderdi. Hz Bilal (RA) çok şaşırdı. Sonra gitti, elbiseleri getirdi. Hz Ebu Bekir (RA), Hz Bilal (RA)’ın getirdiği elbiseleri giyerek Hz Peygamber (SAV)’in yanına geldi. Orada biraz önce dilenciye verdiği elbiseler onu bekliyordu.

Ashab-ı Kiram, Hz Peygamber (SAV)’i böyle seviyordu. Yalnız Hz Ebu Bekir (RA) değil, tamamı böyle severdi. Sevdikleri için de Hz Peygamber (SAV)’in uğruna, davasının uğruna her şeylerini feda etmekten çekinmezlerdi. Bizlerin de onlar gibi Hz Peygamber (SAV)’i sevmemiz, uğruna her şeyimizi feda etmeye hazır olmamız gerekir.

HZ PEYGAMBER (SAV)’İN İNSANLARA KARŞI MUAMELESİ

     Hz Peygamber (SAV) insanlara karşı daima iyi muamele etmiştir. Kimseyle alay etmez, kimsenin ardından kötülüğünü söylemezdi. Kimseye haset etmez, gammazlık yapmaz ve bunların en kötü huylar olduğunu söylerdi. İnsanları bu gibi kötülüklerden şiddetle men ederdi. Kimseye küs durmaz, küs duranları da sevmezdi. Dargınları barıştırmanın en büyük ibadet olduğunu söylerdi. Suçluları affetmek, kötülük yapanlara iyilik yapmak, O (SAV)’in en büyük şiarıydı. Allah rızası için insanların işini yapmayı çok severdi.

     Her kim olursa olsun, büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterirdi. Yetim çocuklara, dul kadınlara pek fazla acır ve yardımda bulunurdu. Yolda rastladığı çocukların başını okşardı. Daima mazlumların tarafında yer alır, kadınların hukukunu çok himaye ederdi.  Komşu hakkını çok gözetir ve asla komşularını incitmezdi. Misafiri çok severdi. Misafirlerini ağırlamak için elinden gelen her şeyi yapardı. Hem alçak gönüllü hem de ağırbaşlı idi. Bir kimsenin evine, odasına girmek istediği zaman önce kapısını vurur, izin ister, sonra da içeri girerdi. Vardığı yere selam vermeden oturmazdı. Gördüğü insanlara selam verir ellerini sıkardı.

     Hastaları ziyaret eder, hatırlarını sorardı. Tesadüf ettiği her cenazenin arkasından yürürdü. Kendisini bir köle bile çağırsa onun davetini kabul ederdi. Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü idi. Kimseye fena söylemez, kötü muamelede bulunmazdı. Herkesi dinler, kimsenin sözünü kesmezdi. İnsanların gizli hallerini ve kusurlarını araştırmazdı. Hizmetinde olanları hoş görür, kendisi ne yer ve içerse, onlara da aynısını yedirir ve içirirdi. Affetmeyi çok severdi. En azılı düşmanlarına bile af ile muamelede bulunmuştu. Hatta amcasının katili olan Vahşi’yi bile affetmişti. Çalışan insanı çok sever, tembellikten hiç hoşlanmazdı. Kendisi için istediği şeyi başkaları için de isterdi.

     Kandil münasebetiyle çocuklarımıza bir şeyler verelim. Hz Peygamber (SAV)’i onlara tanıtalım. O (SAV)’in sünnetini ve getirdiği dinin esaslarını belletelim. Regaib gecesinin ve diğer kandil gecelerinin mana ve önemini çocuklarımıza öğretelim. Yabancıları taklit etmemelerini, Müslümanların ve Müslüman ecdatlarının yolunda olmalarını, örflerine, gelenek ve göreneklerine, dinlerine ve manevi değerlerine bağlı ve saygılı olmalarını telkin edelim. Ashab-ı Kiram’ın, Allah ve Resulü (SAV)’in yolunda neler çektiklerini, nelere katlandıklarını onlara anlatalım. Doğumundan, dar-ı beka’ya irtihaline kadar Hz Peygamber (SAV)’in bizim için gece gündüz ağlayıp gözyaşı döktüğünü, Allah’tan bizim affımızı istediğini çocuklarımıza iyice anlatalım. Bunu yapmadığımız takdirde, evlatlarımıza peygamber sevgisini aşılamadığımız sürece, bu gecelerin feyiz ve bereketinden layıkıyla istifade edemeyeceğimizi iyice anlayalım.

REGAİB KANDİLİNİ İHYA ETMEK

     Regaib gecesi çok mübarek, çok faziletli ve çok bereketli bir gecedir. Bu gece gafletle geçirilmemelidir. İbadet ve taatla, zikir ve fikirle, tövbe ve istiğfarla, Hz Peygamber (SAV)’e bol bol salât-ü selam getirmekle, dua ve niyazla geçirelim.

     Regaib gecesine dair Hz Peygamber (SAV) tarafından tayin ve tavsiye edilmiş hususi bir ibadet şekli yoktur. Bu geceyi mübarek bir gece olarak kabul etmek, istiğfar edip kaza ve nafile namazları kılmak, herhangi bir hayır yapmak, elbette affa bir vesile sayılacaktır. Mümkün olduğu kadar kaza ve nafile namazlar kılmak evladır. Çünkü kaza namazı kılmakla hem geceyi ihya etmiş hem de namaz borcumuzdan kurtulmuş oluruz.

     Bu gece bol bol Kur’an-ı Kerim okuyalım. Herkes bildiği ve kolayına gelen yerleri okusun. Bilenler Bakara suresini, Yasin suresini, Vakıa suresini, Mülk suresini okuyalım.

     Bu gece kelime-i tevhit okumalıyız. İsm-i celal gibi zikirlerle, bol bol Hz Peygamber (SAV)’e salâ-ü selam okumalıyız. Bu gece günahlarımızı gözümüzün önüne getirerek, kalp ve dili birleştirerek can-ı gönülden tövbe istiğfara devam etmeliyiz. Yüzünün ve kalbinin karası ile el açıp boyun büküp, kırık bir kalple bol bol dua ve niyazda bulunalım. Böyle geceleri birer ganimet bilelim. Çünkü Allah, böyle mübarek gecelerde kapısına boyun büküp, el açıp yalvaranların elini boş çevirmez. Mutlaka dualarını kabul edip isteklerini verir, günahlarını bağışlar. Onun en çok sevdiği şey ise, kulunun nedametle boyun büküp kapısında inlemesi, yalvarması, af ve mağfiret talep etmesidir.

     Kandil gecelerinde çoluk çocuğu sevindirmeliyiz. Fakir ve kimsesizlerin gönüllerini hoş etmeliyiz. Müslümanlar birbirleriyle barışarak tebrikleşmelidirler. Akraba, eş dost ziyaret edilmeli, uzakta olanlar uygun şekillerde tebrikleşmeliler. Camilerde cemaatle namazlar kılınmalı, vaaz ve nasihatler dinlenmelidir. Anne-babaların elleri öpülmeli, mutlaka hayır duaları alınmalı, varsa ihtiyaçları giderilmeli ve bu konularda çocuklara örnek olunmalıdır.

KAYNAK : MÜMİNLERE VAAZ VE İRŞAT          MEHMET ALTUNKAYA

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir