riba anlamı / RİBÂ NEDİR? – Tevhid-i Kuran Meali

Riba Anlamı

riba anlamı

Ribâ: Artma, çoğalma, şişme, gelişme ve yetişme, mübâdeleli akitlerde taraflardan birinin hakkı kabul edilen ve akit sırasında şart koşulan karşılıksız fazlalık anlamında bir İslâm hukuku terimidir. "Ribâ" kelimesi Arapça mastar olup, sözcüğün kökeninde "mutlak çoğalma" anlamı vardır.

Cins ve miktarı bir olan iki şey biri diğeriyle mübadele edildiğinde (değiştirildiğinde) bir taraf için kabul edilen malın fazlasına ribâ veya fâiz denir (İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, V, ). Ayarları aynı olan gr. altını, peşin veya vâdeli yüz yirmi gr. altınla mübadele etmek gibi Böyle bir işlemde gr. altın veren, aynı miktarda altın alma hakkına sahip olur. Burada gr. altın ana para (re'sül-mal), 20 gr. fazlalık ise ribâ adını alır (Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, II, , ).

Riba sözcüğü yerine Türkçede daha çok "faiz" terimi kullanılır. Faiz; taşan, taşkın, dolu, ödünç verilen para için alınan kâr gibi anlamlara gelir. Elmalılı Hamdi Yazır ribâ ile faizin aynı anlama geldiğini belirtirken şöyle der: "Ribâ; sözlükte, ziyâdelenmek, fazlalaşmak anlamına mastar olup, faiz dediğimiz özel fazlalığın adı olmuştur Câhiliyye devrinde asıl borca "re'sül-mâl", ziyadesine ise "ribâ" adı verilirdi. Bugünkü faiz işlemleri nitelik bakımından câhiliyye devrinin bu âdetinden başka bir şey değildir. Zaman zaman faiz miktarının ve şekillerinin azalması veya çoğalması muâmelenin niteliğini değiştirmez. İşte cahilî Arap örfünde ribâ tam anlamıyla günümüzdeki nükudun (nakit paraların) faizi veya nemâsı tabir olunan fazlasıdır. Karzdan (ödünç para) başka borçların (düyûn) tatbiki de böyledir. Şüphe yok ki sözlükte bunun en uygun ismi ribâ, ziyade, artık olması gerekir. Buna faiz veya nemâ tabirinin kullanılması "Alım-satım ancak ribâ gibidir" (2/Bakara, ) âyetinin delâletiyle, alım satım ve ticârete benzetilerek yanlış bir kullanmadır (Elmalılı, a.g.e., II, , ).

Bir şeyin nitelikleri değişmedikçe, adının değişmesi, hükmünün değişmesini gerektirmez. Buna göre, ribanın hükümleri aynı hukukî özellikleri taşıyan faize de uygulanır. Bu, icâre akdine, kira akdi demek gibidir ki, her ikisi de aynı anlama gelen sözlerdir. İslâmiyet toplumla ilgili sosyal ve ekonomik problemleri çözerken tedric prensibine uymuştur. Faizcilik, müşrik Arapların özellikle yüksek tabakalarının yararlandıkları önemli bir kazanç yolu idi. Bunu bir hamlede kaldırmak uygun değildi. Bu yüzden, içkinin yasaklanışında olduğu gibi, ribânın yasaklanışı da belli merhaleler geçirmiştir.

Ebû Hureyre'den, Hz. Peygamber'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Mirac gecesi, karınları evler gibi (büyük) olan bir topluluğun yanına geldim. Onların karınlarında dışarıdan görünen yılanlar vardı. Cebrâil (a.s)'e bunların kimler olduğunu sorduğumda; 'Bunlar faiz yiyenlerdir' cevabını verdi” (İbn Mâce, Ticârât, 58; Ahmed b. Hanbel, Müsned II/, ). Mirac olayı m. yıllarında Mekke'de vuku bulduğuna göre, faizin ileride yasaklanabileceğine daha o günden işaret edilmiş olmaktadır. Yine Mekke'de inen bir âyette fâizin malı arttırmayacağı bildirilmiştir (30/Rûm, 39). Medine'de inen bir âyette ise, Tevrat'ta yahûdilere faizin yasaklandığı, ancak bu yasağa uymadıkları için kendilerine helâl kılınan bazı temiz ve güzel şeylerin haram kılındığı belirtilmiştir (4/Nisâ, ,). Şu âyetle de kısmî yasaklama getirilmiştir: "Ey iman edenler, ribayı öyle kat kat arttırılmış olarak yemeyin" (3/Âl-i İmrân, ). Burada fâhiş ribâ adı verilen mürekkeb fâiz kastedilmiştir.

Kur'ân-ı Kerim azı ve çoğu hakkında bir ayırım yapmaksızın ribayı şu âyetlerle mutlak olarak yasaklamıştır:

"Âllah alış-verisi helâl ve faizi ise haram kılmıştır" (2/Bakara, );

"Kim de haram olan bu ribayı helâl diye yemeye dönerse, içte onlar cehennemliktir, o ateşte ebedî olarak kalacaklardır" (2/Bakara, ); Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve (câhiliyette işlediğiniz) faiz hesabından arta kalanı bırakın; eğer gerçek mü'minler iseniz. Yok eğer bu faizi terketmezseniz; bilin ki, Allah'a ve Peygamberine karşı bir harbe girmiş olursunuz. Eğer ribâdan tevbe ederseniz, ana paranız sizindir. Böylece zulmetmiş ve de zulme uğramış olmazsınız" (2/Bakara, , ).

Müfessirlerin çoğuna göre, ribâ âyetleri, Tâif'te oturan Beni Sakîf kabilesinin faiz problemiyle ilgili olarak inmiştir. Bu kabilenin Hz. Peygamber'le yaptığı Tâif anlaşmasında faiz alacak-verecekleri lağvedilmişti. Mekke'deki Muğîre oğulları, Benî Sakîf'ten Amr bin Umeyr oğullarına olan faiz borçlarını ödemeyince, aralarında düşmanlık doğdu. Durum Mekke valisi Attab b. Esîd (ö. 13/) tarafından Hz. Peygamber'e yazıldı. Bu soru üzerine ribâ âyetleri indi ve Hz. Muhammed (s.a.s.), vâliye âyeti yazdı. Ayrıca hükme râzı olurlarsa ne âlâ, aksi halde onlara harp ilan etmesini bildirdi. Bunun üzerine Tâifliler faiz istemekten vazgeçtiler (et-Taberî, Tefsîr, , ; Elmalılı, a.g.e., II, ). Mekke ve Tâif'in fethi 8.; Vedâ Haccı ise hicret yılında vuku bulmuştur. Hz. Peygamber Vedâ Haccı sırasında Mekke'de faiz yasağı uygulamasını şu ifadelerle başlatmıştır: "Dikkat ediniz! Câhiliyye devrinden kalma faizin hepsi kaldırılmıştır. Kaldırdığım faizin ilki, amcam Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir" (Müslim, Hac ; Ebû Dâvud, Büyü' 5).

Riba nedir, t&#;rk&#;e karşılığı ne demek? Ka&#; &#;eşit riba vardır?

Riba çeşitleri arasında alışveriş faizi, borç faizi, vade faizi ve fazlalık faizi gibi faizler vardır. Riba, yani faiz dinimizce haram kılınmıştır. 

RİBA NEDİR, TÜRKÇE KARŞILIĞI NE DEMEK?

Riba kelimesi özellikle İslami bir kavram ya da kelime olarak karşımıza çıkar. Şapkalı a şeklinde yazılan riba genellikle Müslümanlara öğüt vermektedir. Her Müslümanın mutlaka Kur-an'ı Kerim'i okuması ve bunu anlaması da gerekir. Kur-an'ı Kerim okuyan herkesin riba kelimesini anlaması da önemlidir. Fakat öğrenmek için internetten araştırmak da mümkündür.

Riba kelimesinin Türkçe anlamı faiz olarak karşımıza çıkar. Dilimizdeki faiz kelimesi ile riba kelimesi eş anlamı olarak bilinmektedir. Bu nedenle faiz yani riba ile ilgili dinimizde söylenmiş olan birçok söz ve Kur'an-ı Kerim'de yazılmış birçok ayet olduğunu söylemek mümkündür.

İslam kültüründe riba kelimesi ile bundan dolayı karşılaşmak oldukça mümkündür. Riba kelimesinin akmak ya da dolup taşmak anlamına kullanılması da doğrudur. Faiz anlamı ise bu anlamından yola çıkarak paranın haksız bir şekilde dolup taşması ya da çoğalması şeklinde olur. Bu anlamı da riba kelimesinin faize işaret ettiğini gösterir. 

 KAÇ ÇEŞİT RİBA VARDIR?

Riba sözcüğünün dinimizde çok büyük bir yeri vardır ve İslam dininde genellikle riba sözcüğü ile karşılaşılır. Arapça bir kelime olmasından dolayı Türkçeye Arapça dilinden geçmiştir ve uzun yıllardır da kullanılmaya devam edilmektedir. Kur'an'da da riba kelimesi ile ilgili birçok ayet vardır ve anlamını bilmeyenlerin internet üzerinden öğrenmeleri de mümkündür.

Riba dilimize Arapçadan geçmiştir ve anlam bakımından da faiz demektir. Asıl anlamı dolup taşmak veya akmak olan riba kelimesi paranın çoğalması ve haksız bir şekilde akması olarak da anlaşılabilir. Bu sayede riba kelimesi ile faiz kelimesini eşleştirmek daha kolay olur. Kur'an-ı Kerim'de riba kelimesi sekiz yerde geçmiştir ve örfi anlamda kullanılmıştır. Vade faizi, borç faizi, alışveriş faizi gibi çeşitlerini söylemek de mümkündür.

Hadislerde ve anlatımlarda faize oldukça fazla yer verilmiştir ve faiz dinimizce de yasaklanmıştır. Faiz ortaya çıktığı zamandan itibaren din adamlarının ve filozofların inceleme alnına girmiş bir konudur. Faiz, din ve ahlak bakımından da sürekli olarak tahlil edilmiştir. Faiz birçok din adamı ve filozof tarafından çirkin bir kazanç yolu olarak tanımlanmıştır.

riba kelimesinin anlamı

Tam Eşleşen Sonuçlar   Osmanlı  Türkçe  Osmanlıca - Türkçe

1. ربا  
  1. Tartısı ve ölçüsü belli olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya veresiye değiştirmektir.
  2. Faiz.
  3. Muamelede meşru miktardan tecavüz.
  4. Bir şeyin artması, çoğalması.
  5. Verilen borç para veya mal karşılığında kâr isteyip zarara ortak olmamak suretiyle hâsıl olan haram kazanç.
2. ربا  
  1. Bahar evleri, çadırlar. Arazi.
  2. Yaz yağmurları.

3. ربا   Faiz.

4. ربا   Fâiz; ödünç vermekte, rehnde (ipotekte) ve alış-verişte, alıcıdan veya vericiden (satıcıdan) birinin ötekine karşılık olarak vermesi şart edilen fazla mal.

5. ربا   (Arapça) Tefecinin aldığı aşırı faiz.

6. ربا   Faiz, haram para.

7. ربا   Bahar evleri, çadırlar. Arazi.
Yaz yağmurları.


Benzer Sonuçlar   English  Türkçe  English - Turkish

ribald : i.,s.,nad. ağzı bozuk adam; s. ağzı bozuk, küfürbaz, bayağı. ribaldry i. kaba dil.

ribald : s. ağzı bozuk, küfürbaz, bayağı.


Benzer Sonuçlar   Osmanlı  Türkçe  Osmanlıca - Türkçe

ribânın vesaili :   * Faizin vesileleri; faizin araç ve vasıtaları.

ribâ'l-fadl :   * Ölçü veya tartıyla alınıp satılan şeyleri, kendi cinsleriyle peşin olarak, karşılığı olmayan bir fazlalıkla değişmek.

riba-i fazl :   * Tartılan veya ölçülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazlasıyla satılması. Meselâ: Bir kilo buğdayı aynı cins bir kilo yüz gramla değiştirmek gibi.

Riba-i fazl :   * "Tartılan veya ölçülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazlasıyla satılması. Meselâ: Bir kilo buğdayı aynı cins bir kilo yüz gramla değiştirmek gibi.(Beşerin hayat-ı içtimaiyesinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşei iki kelimedir. Birisi: ""Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne

Riba-i fazl"" İkincisi: ""Sen çalış, ben yiyeyim.."" Bu iki kelimeyi de idame eden
cereyan-ı riba ve terk-i zekâttır. Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki
o da vücub-u zekâttır. İkinci kelimenin devası hürmet-i ribadır. Adalet-i Kur'aniye âlem kapısında durup ribaya: ""Yasaktır, girmeğe hakkın yoktur"" der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden dinlemeli. M.)(Ribanın kap ve kapıları olan bankaların nef'i, beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Âlem-i İslâm'a zarar-ı mutlaktır. Mutlak beşerin refahı nazara alınmaz, zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir. M.)";;

riba-har :   * Faizle para işleten, tefeci.

ribâhar : رباخوار   * Tefeci.

Riba-har :   * f. Faizle para işleten, tefeci.

ribatî : رباطی   * Hancı, odacı.

Ribatet : رباطت   * Kalb kuvveti.
Tahammül, sabır.
Kalbi sağlam olma.

İlgili Yazılar

RİBÂ NEDİR?

 

Ribâ, fâiz aynı kelime midir?

 

Ribâ kelimesini hep fâiz diye biliriz.

 

Fâiz kelimesini de bankada paranın getirisi olarak değerlendiririz.

 

Oysa Arapça da hem fâiz, hem de ribâ kelimeleri vardır.

 

Her iki kelimeyi de araştırdığımızda görüyoruz ki, her iki kelime de kendi içinde farklı anlamlar taşıyor.

 

Arapça&#;da, ribâ, fâiz kelimesinin yerine &#;istismar&#; kelimesi kullanılır.

İstismar kelimesinin kökeni de&#;semere&#; kelimesidir.

 

Sömürmek, semirmek kelimesi de buradan gelir.

 

İşte Arapça&#;da; ribâ ya da fâiz kelimesinin yerine aslına uygun olan&#; &#;İstismar-semirmek-sömürmek&#; kelimeleri kullanılır.

 

Ribâ kelimesinin Rab kelimesiyle bir ilişkisi olabilir mi?

 

Ribâ ve Rab kelimeleri aynı kökten geliyor olabilir mi?

 

Rab: &#;رَبّ&#;

 

Ribâ: &#; ربا&#;

 

Rab kelimesi ile Ribâ kelimesinin yazılımlarını incelersek, &#;Rı, رَ Be ب &#; harfleri ile yazıldığını görüyoruz.

 

Ribâ kelimesinin sonunda hemzeli elif harfinin olduğunu görüyoruz.

 

Ribâ kelimesinin geldiği kökeni incelediğimizde görüyoruz ki:

 

Riba, Rib, Ribât, Ribbi, Ribbuyyûn, Rab, Rabbâ­nî, Rabbâniyyûn, Rabıta aynı kökten gelen kelimeler.

 

Ribâyı anlamamız için, Rab kelimesini incelemeliyiz.

 

Rab: Vücudlandıran, şekillendiren, biçimlendiren, vücudun sahibi gibi anlamlara gelir.

 

Kişinin vücudunu şekillendiren, yani kişiyi vücudlandıran ve her an vücudda işleyişiyle kendini gösteren, vücudu tutan, Allah&#;ın kişideki adı Rab&#;dir.

 

Şöyle düşünelim; bir tohumdan ağacın ortaya çıkışı ve ağacın şekillenmesi ve ağacın işleyişi &#;Rab&#; tecellisidir.

 

İşte bir bebeğin vücudlanması, şekillenmesi, vücudun her an işleyişi &#;Rab&#; boyutudur.

 

Rabıta kelimesi de buradan gelir.

 

İşte Rabıta; her varlığın birbiriyle olan bağıdır, bu bağda Allah hakikatidir.

İşte Rabıta şuurunda yaşamak; öncelikle kendi vücudumuzda ki Rabb&#;e bağlanmak ve Rabb’ül Âlemin olan yani tüm vücudların sahibi olan Allah’a bağlı olduğumuzun şuurunda yaşamaktır.

 

Her varlığın vücudunu tutan ve vücudları şekillendiren ve vücüdlarda her an tecelli eden Rab&#;tir.

Ve her varlığın birbirine bağlılığı Rabıta&#;dır.

 

Ribâ&#;da; vücudlarda ki Rabb&#;i görememek ve varlığın birbiriyle olan bağını anlayamamaktan gelen şahsileşmek, ego haline düşmek ve kendi çıkarları,menfaatleri için varlığa yaklaşmak demektir.

 

Ribâ bakışında olan kişi, &#;ben benim, sen sensin&#; zannındadır.

Yani benim vücudum bana ait senin vücudun sana ait diye bakmaktır.

Yani vücudları tutan Rabb şuurundan kopmaktır.

Rab; her vücudu tutan, her vücudu şekillendiren, Allah’ın o varlıktaki adı.

Rabıta: Bağlılık, bağlanmak, bütünlülük, birleşmek, her vücudu ve cümle vücudu tutan bağı anlamak..

Ribât: Bağlılık, ip, bağlı olduğu yolda ilerlemek, sağlam yapı,

Riba: Bağlanmamak. İşte ribâ her varlığı tutan bağı anlamamak, Rab şuurunda olmamak.

 

Yani Ribâ: Seni de onu da bağlayanın bağından, şuurundan uzaklaşmak

 

Bakara Sûresi Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm

Meâli: Şahsi menfaat peşinde olanlar, Allah’ı anlamada başarısız olurlar. Dosdoğru hareket edenler ise başarılı olurlar. Fenalarda olup, hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerde Allah sevgisi yoktur.

 

İşte bir kişiye kendi şahsi menfaati için gitmek, kendi çıkarı için yaklaşmak, kendine menfaat edindirmek için olan her türlü yaklaşım &#;Riba&#; dır.

 

Eğer bizler, karşımızda ki kişinin de vücudunu tutanın Rab olduğunu anlarsak ve tüm vücudları tutanın da Allah olduğunu anlarsak, kişilere olan yaklaşımız Allah rızası için olur, asla kendi çıkarımız için olmaz.

 

İşte Ribâ; Rab şuurundan kopmaktır.

Rab şuurundan kopan kişi ben benim sen sensin yaklaşımı içinde olur.

Beni de seni de tutan Allah’tır şuurunda olmayan kişidir.

 

Ben benim sensin zihniyetinde olan kişi, her varlığı ayrı olarak görür, varlığı eşya boyutunda görür, tüm varlığı tutan Allah’ı idrak etmekten uzaktır.

 

Böyle olunca kişi; kişilere, varlığa öncelikle hep şahsi menfaatleri için yaklaşır ve kişileri, varlığı kullanır, kişilerin ve varlığın kişisel haklarını zedeler.

 

İşte Ribâ; şahsi menfaat peşinde olmaktır, çıkar için yaklaşmaktır, kullanmak için yaklaşmaktır.

 

Her vücudu tutan Rab’tır.

Her vücudu tutan Rab’bi görememek ise ribâ’dır.

 

Ribâ’ya düşen kişi artık varlığın dış boyutunda kalır ve o varlıktan kendi şahsi çıkarına uygun olarakona yaklaşır.

 

Bir kişiye kendi şahsi çıkarı için gitmek ribâ’dir.

Kişi bir arkadaşına onun derdi için değil, kendi çıkarı için gitmesi ribâ’dır.

“Hadi arkadaşıma gideyim, bir çayını içeyim” niyetiyle arkadaşına gitmek ribâ’dır.

Ama arkadaşına giderken onun derdi için gitmek ve giderken de elinde bir hediye ile ona gitmek ise insanlıktır.

 

İşte kişileri her türlü cihetten kullanmak niyeti, ribâ’dır.

 

Bir siyasetçinin halktan oyunu istemek, halk için devlet için değil de kendi şahsi çıkarı içinse bu bile ribâ’dır.

 

Çünkü ribâ’da kişi, cümle vücudları tutan Allah şuurundan uzaktır.

 

Eğer kişi,  her vücudu olan Rab’dır, şuurunda olsa hiçbir varlığa zerre kadar zarar için yaklaşamaz.

 

Yani sureti değil, sîreti idrak edebilse, varlığa zarar için yaklaşamaz.

 

İşte ribâ; Rab şuurundan uzak olmaktır.

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir