rotinda anlamı / Rotinda ne demek, rotinda anlamı, rotinda Türkçe-İngilizce sözlükteki karşılığı - Sözcük Çevir

Rotinda Anlamı

rotinda anlamı

Rotînda - Çarçella Şarkı Sözleri Türkçe Anlamı

Çarçella Kürtçe Şarkı sözleri ve Türkçe Çevirisi


Dimeşî dimeşî naqedin çiya
Pir bilind in Zagros bi qasî xwedan
Kurêjehro Govendê Cîlo û Çarçêla
Sê perçê Kurdistan digêhêjin hev li vira

Ne Îskender ne Tîmûr ne 'Erep ne Fars
Dest hildarî nestandin li ser van çiyan
Her ku serê gelê Kurd ketî tengasî
Hilkişiyan Zagrosan ji bo azadî

Konaxa şervanan î tu Çarçêla
Nav girê Zagrosta ya herî delalî
Çîroka Çarçêla pir bi jan e
Çarçêla wek çarperçê Kurdistan e
Çar demsal Çarçêla bi berf dixemilî
Bihuşta Zagrosa tu yî Çarçêla
Wek pola, hêlîna hevalan î
Diparêzî gerîlla, bijî Çarçela

Zagros cîhê zayiya mirovahiyê ye
Pîroz e li vir jiyan, pir kevn e dîrok
Rengîn e xweza li vir, bi xeml in zinar
Şanzdeh hezar çîçek dijên li ser Zagrosan

Ne Îskender ne Tîmûr ne 'Erep ne Fars
Dest hildarî nestandin li ser van çiyan
Her ku serê gelê Kurd ketî tengasî
Hilkişiyan Zagrosan ji bo azadî

Konaxa şervanan î tu Çarçêla
Nav girê Zagros da ya herî delalî
Çîroka Çarçêla pir bi jan e
Çarçêla wek çarperçê Kurdistan e
Çar demsal Çarçêla bi berf dixemilî
Bihuşta Zagrosan tu yî Çarçêla
Wek pola, hêlîna hevalan î
Diparêzî gerîlla, bijî Çarçela

Gotin û Muzîk: Rotînda 

Çarçella Türkçe Çevirisi


Yürünerek bitmez bu dağlar
Çok yüksektir Zagros dağı, yüceler kadar
Kurêjehro, Govend, Cîlo ve Çarçêla
Kürdistan'ın üç parçası birleşir burada

Ne İskender, ne Timur ne araplar ne de Farslar
İşgal ile alamadı bu dağların doruklarını
Ne zaman ki Kürt halkının başı sıkıştıysa
Özgürlük için tırmandı bu Zagros dağlarına

Savaşçıların konağısın sen Çarçela
Zagros doruklarının en güzelisin
Çarçela'nın hikayesi çok yürek burkucudur
Çarçela Kürdistan'ın dört parçası gibidir
Dört mevsim Çarçela karlarla süslenir
Çarçela Zagrosların cennetidir
Yoldaşlar için çelikten yuvadır
Korursun gerillayı, yaşa Çarçela

Zagros Dağları insanlığın doğuş yeridir
Kutludur burda yaşam, tarihi kadimdir
Doğa rengarenktir burda, süslüdür kayalıklar
Onaltıbin çiçek Zagroslarda yaşar

Ne İskender, ne Timur ne araplar ne de Farslar
İşgal ile alamadı bu dağların doruklarını
Ne zaman ki Kürt halkının başı sıkıştıysa
Özgürlük için tırmandı bu Zagros dağlarına

Savaşçıların konağısın sen Çarçela
Zagros doruklarının en güzelisin
Çarçela'nın hikayesi çok yürek burkucudur
Çarçela Kürdistan'ın dört parçası gibidir
Dört mevsim Çarçela karlarla süslenir
Çarçela Zagrosların cennetidir
Yoldaşlar için çelikten yuvadır
Korursun gerillayı, yaşa Çarçela

Söz ve Müzik: Rotînda 

whatsapp_image_2021-10-18_at_22.43.29 Rotinda ile 90’ların Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) Üzerine Röportaj[1]

Rotinda: “Birlikte sanat yapıyorduk ama bu sanat kaybolan, kaybettirilmek istenen, inkar edilen, yok sayılan bir halkın motiflerini ortaya çıkarıyordu.”

Delal Aydın: 90’lı yıllar boyunca genç bir Kürt müzisyen olarak o döneme dair kendine ve yıllarca emek verip kuruluşuna katkıda bulunduğun Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ile ilişkin hakkında neler söylemek istersin?

Rotinda: Benim yurtsever olan ailemden dolayı Özgürlük Hareketi’yle başından itibaren hep gönül bağım vardı.  Fakat Özgürlük Hareketi ile tanışmam 1989’a denk geldi. Bir buçuk yıl farklı çalışmalarda kaldım ama daha sonra MKM’ye geçtim. Daha doğrusu adı henüz o zaman MKM değildi ama bize ‘işte bir kültür kurumu’ açılacak denmişti. O zamanlar ben sürekli kendimi bizim arkadaşlara dayatıyordum, işte gerilla yaşamını görmek, dağlara gitmek, işte böyle şeyler istiyordum. O donem ben aynı zamanda Timur Selçuk ve Arif Sağ’ın okullarında eğitim alıyordum. Birinde armoni dersleri alıyordum, birinde de hem ses hem bağlama. Bizim arkadaşlar dediler ki; işte ‘sen tam işimize yarayan bir arkadaşsın, bir kurum açılacak orda biraz çalışırsın ondan sonra gidersin’ dediler. Öyle de oldu ve MKM’nin başlangıcından itibaren içinde yer aldım. Kendimi tanıtmam gerekiyorsa ben 1962 yılında Varto Gimgim'da doğdum. Yurtsever bir aile, Kurdi bir ailede doğdum. Ailemi çok seviyorum çünkü aslında en anlamlı şeyleri ailemden aldım ve onun üzerine ekledim sadece. Özgürlük Hareketi’nin o ufuk açan görüşüyle beraber iste Rotinda oluştu.

MKM’de ne kadar süre kaldın ve orada genç bir müzisyen olarak kendini nasıl hissediyordun?

Açılışından itibaren 93’ün Mart-Nisan ayına kadar orada çalıştım. Ondan sonra ayrıldım ve dağlara gittim. Nasıl hissettiğimle ilgili de şöyle diyebilirim. Aslında Özgürlük Hareketi bin yıldır geciken Kürt beyninin yeniden canlandırdığı, son yüzyılın bütün acılarını sonlandırabilecek ve Kürt ufkunu açacak, aynı zamanda insanlık hareketini katacak, devrimin başlangıcını yaptığı yıllardı. O yıllarda kendine “insanım” diyen, “Kürdüm” diyen, “sanatçıyım”, “aydınım” diyen birinin etkilenmemesi çok anormal olurdu. Ben, şahıs olarak tamam gönülde beyinde hissediyordum, akrabalarım da içindeydi, o sebeple vakıftım; fakat hani cesaret olayı farklı bir şey. Bir de biraz da kişisel olarak da farklı bir çizgim olduğu için çekincelerim vardı. Ama öyle bir devrimdi ki her tarafıma yansıyordu, ruhuma, beynime. Yani ben özellikle Amed zindanıyla ilgili bazı kitapları okuduktan sonra artık hiçbir çekincem kalmadı ve Özgürlük Hareketi’nin içinde olmam gerektiğine kanaat getirdim. Bir devrim yaşanıyordu, yani bir halk uyanıyordu. Düne kadar orda dinin karanlığında olan bir toplumda kadınlar serhildanlara kalkıyordu. Böyle bir atmosferde duyarlı olan, sanatçı olduğunu iddia eden bir insan olarak ayrı duramazdım. İşte MKM de benim giriş kapım oldu. Oradan ilk çalışmalarda bulundum. Müzik bölümünün sorumlusuydum. Tabi Merdan’la beraber geldik. Koma Mezrabotan MKM’nin Türkiye’deki ilk resmi müzik grubu oldu. Ben, Merdan, Rojbin ve bir yıl sonra da Serap ve Ali Tanış katılmıştı. Aynı zamanda paralel olarak çocuk çalışmaları başladı. Yedi çocukla başladım ve sayısı yüzleri geçen bir çalışmaya dönüştü ki, o çocuk çalışması, biraz siz de irdelerseniz görürsünüz, gerçekten kendi içinde büyük bir patlamaydı. Kitleleri çok etkiliyordu. Gittiğimiz gecelerde işte o küçücük, dört yaşında, beş yaşında, altı yaşında çocuklar Kurdili kıyafetler giyiyor ve Kürtçe şarkı söylüyorlardı ve insanlar izlerken ağlıyordu. Böyle de bir çalışmamız oldu. Ayrıca müzik dersleri veriyordum. Diğer gruplara olsun, dışarıdan gelen özellikle üniversiteli gençlere olsun müzik dersleri veriyordum. Güzel bir çalışmaydı. O dönemin benim için üzücü anısı Abdul Melik gibi güzel bir ses. O Koma Çiya’daydı. Koma Çiya dışarıda kurulmuştu, sonradan geldiler MKM’ye. Biliyorsunuz, Abdül Melik şehit oldu 92’de. Yine Şehit Ali Temel vardı. O yılların disiplini, o yılların çalışması, bizim o ciddiyetimiz çok farklıydı gerçekten. Sadece ben değil, bütün arkadaşlar öyleydi, özellikle de ilk üç yıl. Diyebilirim ki MKM eğer öyle gitseydi bugün belki de çok devasa çalışmalara imza atan bir kurum olurdu. Sonraki yıllarda da tabi bazı şeyler yapıldı ama bence 95 sonrası ödünler verildi. Belki düzenin rüzgârına kapılındı, öyle bir şey.

90’lar dönemi gençliği içerisinde Kürtlük tahayyülü nasıl bir tahayyüldü. Yani Kürtlük deyince 90’lar gençliğini daha önceki dönemden ayıran bir şey var mıydı? Bu gençliğin dayandığı sanatsal, entelektüel kaynaklar nelerdi? Ve bu gençliğin Kürt toplumuna bakışı nasıldı?

Şimdi benim yaşımda olan arkadaşlar çok iyi bilirler, 12 Eylül faşist darbesi Kürdistan’ın bir bütün olarak derinlemesine işgalinin adı(dır) aslında. Yani 12 Eylül faşist cuntasına kadar Kürdistan şehirlerde belki işgal altındaydı ama en azından kırsalda, köylerde özgürdü. Kürtçe vardı, Kürtlük vardı. 12 Eylül buldozer gibi girdi. Özellikle o televizyon denilen alet, bazen belki, yani kimin kullandığına bağlı olarak değişir, ama faşist bir düşman kullanırsa o toplumu yok etmeye yönelik olur. 12 Eylül sonrasında televizyonla da birlikte Kürdistan’ın köylerine, evlerine, devletin o inkârcı, devşirme, o faşizan mantığı girdi ve insanlar artık Kürt olmaktan utanır hale geldiler. Böyle bir süreçteki Özgürlük Hareketi’nin anlamını o yılları irdelersek iyi anlayabiliriz. Şimdi bize bazı şeyler çok kolay, çok sıradan gelebilir ama o yılları yasayanlar çok iyi bilirler, insanlar annelerinden utanıyordu. Yani annesini yanında götürmüyordu, Kurdili kıyafeti var diye ya da babası Türkçe bilmiyor diye. Böyle bir süreçteki gençlik, 90’larda tersine döndü. O serhildanlarla özellikle de 89 serhildanlarıyla korkunç bir uyanış oldu. Ben öyle diyorum, bin yılın uykusundan uyanan bir toplum. Mazlumların, Hayrilerin o direnişi… Bence bir şimşek çaktı toplumda ve toplum en ücra köşelerine kadar uyandı. Böyle bir süreçte gençlik, özellikle de üniversite gençliği akın akın Özgürlük Hareketi’ne geliyordu. Ben o yılları andığımda çok duygulanıyorum hala, şu an da heyecanlanıyorum, çünkü MKM gibi yasal bir kuruma bile yüzlerce genç geliyordu. İnsanlar ta Kars’tan, ta Van’dan, ta Hakkari’den gelip o Beyoğlu’nun eski Yunan tarzı binasının girişinde kapıyı öpüyorlardı. Yere eğilip secde ediyorlardı adeta. Yani öyle MKM deyip geçmek biraz o dönemi anlamak açısından çok yanlış olur diye düşünüyorum. MKM’nin bir kutsallığı vardı o dönem. Süreç içinde bu, belki arkadaşların eksiklikleri, belki daha çok yönetimin eksiklikleriyle bu belki biraz deforme oldu ya da düzenin entegre alanına kaydı. Ama MKM’nin başlangıcı böyle bir şeydi, kutsal bir olaydı. Gençlik müthiş sahipleniyordu. Mesela biz Koma Mezrabotan olarak haftada dört beş konsere gidiyorduk üniversitelerde. Tabi gittiğimiz her konserde bol bol dayak yiyorduk ve gözaltına alınıyorduk ama bu bizi yıldırmayı bırak daha çok motive ediyordu. Böyle bir süreçti yani, gençlik de öyleydi.

Şimdi de söz ettiğiniz tüm bu zorluklara ve siyasi baskılara rağmen MKM kapsamındaki çalışmaları başarılı bir şekilde yürütebildiniz. Burada siyaset dışında sizi neler motive ediyordu? Örneğin bu çalışmalar sırasında iyi zaman geçirip eğleniyor muydunuz? Ya da çalışmalara katılan diğer sanatçı arkadaşlarla ilişkileriniz nasıldı? Yani dışarıda “normal” bir işleyiş var, yani bir yanda senin söz ettiğin bir devrim akışı var, bir yanda da “normal” hayat var, bu “normal” hayatta bulamadığınız ama MKM’de bulduğunuz şey neydi?

Şimdi MKM’de o dönem, herkes için bunu söyleyebilirim, herkesin niyetini ayrı ayrı bilemem belki ama biz MKM’de bir bütündük. O hevallik duygusu çok hakimdi ve birbirimize öylesine kenetlenmiştik ki, yaptığımız şeylerden büyük zevk alıyorduk. Çünkü birlikte sanat yapıyorduk ama bu sanat kaybolan, kaybettirilmek istenen, inkar edilen, yok sayılan bir halkın motiflerini ortaya çıkarıyordu. Tabi bunu ne kadar başarabildik ne kadar başaramadık o ayrı bir tartışma konusu ama biz böyle bir ciddiyetle yapıyorduk o işi. Aynı kendimizi gerilla gibi hissediyorduk, diyorduk gerilla günde bir defa yemek yiyorsa, iki defa yemek yiyorsa, biz de öyle yapalım, üç defa yemek yemeyelim. Mesela kahvaltı yapıyorsak peynir varsa zeytine gerek yok diyorduk. Böyle bir ciddiyetimiz de vardı, böyle bir duyarlılığımız da vardı. Normal yaşam diyorsunuz ya bence aslında Kürtler için normal yaşam buydu, ondan önceki yaşam “anormaldi” çünkü düzen ancak seni inkar ederek, seni kabul ediyordu. Örneğin ben üniversitedeyken sekiz yüz kişi arasında, Türk Sanat Müziği korosuna seçildiğimde İzmir’de Avni Anıl korosuna, ses tonumdan dolayı “aaa şark sesi” demişlerdi, ben de ben Kürdüm demiştim. “Nasıl sen Kürt’sün!” dediler. Yani bir düşünün, kendisi sanatçı ama orda nerdeyse beni aforoz edecekti. Böyle bir inkardan bahsediyoruz. O çevredeki sizin “normal” dediğiniz şey bana göre normal olmayandı. Türkiye’deki herkes kendi öz kimliğini bilir ama hep inkar ederdi ve bu yüzden de normal değillerdi. Bu yüzden bu kadar faşizanlık var, bu yüzden bu kadar inkar var ve devlet bu faşizanlık ve bu inkar üzerinden bu kadar kendini yürütüyordu. Yine MKM’ye dönersek, arkadaşlığımız çok güzeldi. O dönemin arkadaşlığı, bizim çok kısıtlı bilgilerimize rağmen, çok kısıtlı Kurdili motifleri bilmemize rağmen birlikte üretiyorduk. Hatta Kürtçemiz bile kısıtlıydı. Tabi Kürtçe biliyorduk ama sağolsun Feqi Huseyin amca, Şefik Beyaz, bunlar bizim öğretmenlerimizdi ve biz onlardan çok şey öğreniyorduk. Kendi adıma ben onlardan çok şey öğrendim, Kürtçeyi öğrendim, yazmayı öğrendim, okumayı öğrendim. Hepimiz de öyleydik. Ciddiyet vardı, en çok onu söylemek istiyorum, ciddiyet. Su anda da kaybettiğimiz nokta burası, ciddiyetsizlik ve popüler olma hastalığına kapılmak. Mesela o dönem kimse popüler olma peşine düşmezdi, kesinlikle hiçbirimiz popüler olalım duygusu içinde değildik. Sahnede de ciddiyet vardı. Bilmiyorum yani, su anla kıyaslanmayacak güzel bir olaydı.

O dönem yaşadığınız süreçteki bu heyecan, tutku, kaotik bir sürü duygu yaşadığınızı tahmin ediyorum. Bütün bunlar dahil olmak üzere bugünden geriye baktığınızda o dönem hissettiğiniz bu yoğunluk genç oluş ile mi ilgiliydi yoksa zamanın ruhu ile mi ilgiliydi? Ya da ikisini ayırt edebiliyor musunuz?

Ben çok samimi olarak söyleyeyim, ben kendim hala o ruhu taşıyorum. Hiçbir zaman kendimi Özgürlük Hareketi’nin en ufak şekilde dışında hissetmedim. Hani derler ya, hayalimde bile onun dışında bir şey yaşamadım, yaşamak da istemiyorum. Çünkü ben çok güzel insanlar tanıdım. Böyle heval dediğim, kelimenin anlamını dolduran insanlar tanıdım… O dönem tabi genç olmamız daha aktif olmamızı sağlıyordu, o doğru, ama esas şey o dirilen ruhtu. Düşün, sen her şeyinle inkar edilmişsin ama birden bire bir bakıyorsun ki haykırarak, çığlıklar atarak, “Hayır, ben varım, ben buradayım!” diyen bir olay yaşanıyor ve sen kendini onun içinde buluyorsun. Böyle bir şey seni aktif kılmak için yeter de artar bile. Böyle bir ruhtu, böyle bir güzellikti… Mesela biz hep eğitim yapardık, hep okumak ve birbirimize bir şeyler aktarmak isterdik. Şimdi kaybedilen nokta, bana göre, kıyaslıyorum; birincisi okumuyorlar ve ezbercilik var ve iki, popüler olma hastalığı kemiklerine işlemiş ve o doğal olarak üretimi de kısıtlıyor ve üretimi kısırlığa götürüyor. Böyle açıklayabilirim.

Son sorum da şu: 90’lardaki Kürt direnişi ve devlet şiddeti ortamında MKM bünyesinde icra edilen sanatsal ve kültürel üretimler göz önünde bulundurulduğunda devrimci sanat ile direniş arasındaki ilişki nasıl kuruluyordu? Yani MKM’deki sanatsal üretimin sizler için anlamı neydi? Yani mesela direnişe nasıl bir katkı sağladığınızı düşünüyordunuz?

Ben bir vurgu yapmak istiyorum, devrimci sanat, faşist sanat diye bir tanım kabul etmiyorum, böyle bir şey yok, sanat sanattır. Ama sanatçı nerde, sanatçının duruşu nasıl, sanatçı faşist bir ideolojiye mi hizmet ediyor, devrimci bir ideolojiye mi hizmet ediyor, yoksa özgürlükçü bir ideolojiye mi? Bunu kavradığımız zaman gerisi geliyor. MKM’de bizler her şeyden önce Özgürlük Hareketi’nin yarattığı devrime inanıyorduk. Buna inandığımız için de devrimci olmasak bile en azından adaydık ve olma çabasındaydık. Bu bizi hem aktif kılıyordu hem de ufkumuzu her gün biraz daha açıyordu. Şunu samimi söyleyeyim, ben MKM’de her gün yeni bir şey öğreniyordum ve her gün ufkum genişliyordu. Bu benim birey olarak şarkılarıma da yansıyordu. Şarkılarımı olur da incelerseniz bestelerimle aydınlanmam ve fikrimin gelişmesi paralel gidiyor. Özgürlük Hareketi’ni tanıdıkça ufkum açılıyor, ufkum açıldıkça besteler farklı yönlere kayıyor ve daha detaylanıyor. O anlamda ben yine şimdi bizim kaybettiğimiz noktaya dönmek istiyorum. Tabi bu genel dünyada da var ama Kürt sanatında kaybedilen nokta şu; bireyler bu arayış ruhunu kaybettiler. Arayış ruhunu kaybeden insan devrimci olma olgularından zaten uzaklaşır, bireysel kaygılara düşer ve o bireysel kaygılar sanatta da körelmeyi ve daralmayı getirir. Ben öyle düşünüyorum.

Delal: Çok teşekkürler Rotinda.
[1] Sevgili Rotinda’ya bizimle bu röportajı yapmayı kabul ettiği ve sorularımızı içtenlikle yanıtladığı için teşekkür ederiz.

Rotinda ne demek? Rotinda isminin anlamı

Kısmetse Olur Aşkın Gücü'nün yeni gelin adayı Rotinda, erkekler evine yıldırım gibi düştü. Güzelliğiyle dikkat çeken Rotinda'nın ismi ne anlama geliyor merak konusu oldu. Bu kapsamda, "Rotinda ne demek, anlamı nedir" araştırılıyor. İşte Rotinda isminin manası...

Yayınlanma:

Rotinda ne demek? Rotinda isminin anlamı

Kısmetse Olur Aşkın Gücü, tüm hızıyla devam ediyor...

YouTube üzerinden yayınlanan izdivaç programında 9 damat ve 9 gelin adayı aşkı bulmaya çalışıyor.

Yarışmacı kadrosunda elemeler ve yeni katılanların olduğu Kısmetse Olur'a yeni gelin adayı damga vurdu.

Erkekler evinin aklını karıştıran Rotinda, yeni bölümde yer aldı.

İzleyiciler ise pek sık duyulmayan Rotinda isminin anlamını sorguluyor.

Peki, Rotinda ne demek? Rotinda Türkçe mi? İşte Rotinda isminin anlamı...

Rotinda ne demek? Rotinda isminin anlamı

Rotinda kelimesinin kökeni Kürtçe'dir. Ro gün anlamına gelir, tin ise ısı-sıcaklık anlamındadır.

Rotinda isminin anlamı ise güneşin ısısı demektir.

gelindamatkürtçeizdivaç

Google News ile Takip Et

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir