rüzgarda salinan nilüfer / Rüzgarda Salınan Nilüfer - Avrupa Sineması

Rüzgarda Salinan Nilüfer

rüzgarda salinan nilüfer

&#;Rüzgârda Salınan Nilüfer&#; ve burjuvazinin gizemsiz pespayeliği

Seren Yüce’nin ikinci ve son filmi "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer", MUBI platformunda gösterime aç&#;ld&#;. "Ço&#;unluk" () ile tan&#;d&#;k yönetmeni. Hap hâline getirilen bir bilgiyle dola&#;&#;mdayd&#; o zamanlar. “Mikro fa&#;izmi anlat&#;yordu” bize "Ço&#;unluk", çekirdekten nas&#;l bozuldu&#;umuzu. Babas&#; müteahhit olan Mertkan’&#;n, orta üst s&#;n&#;f mensubu bir ergen irisinin öyküsünü anlat&#;yordu film. Onun büyüme sanc&#;lar&#;, kar&#;&#; cinsle ili&#;kisi… Filmi izlemeyenleri yanl&#;&#; yönlendirmeyeyim, “ergen” dedim ya 'kaz&#;k kadar' adamd&#; Mertkan (Bartu Küçükça&#;layan), olgunla&#;mam&#;&#;t&#; sadece.

Yüce, uzun süre uzak kald&#; sinemadan ve ’da "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer" ile döndü. Ayr&#;ca 'Masum' ve 'Kulüp' dizilerinin de yönetmen koltu&#;unda oturdu&#;unu not dü&#;üp filme geçelim. "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer", yak&#;n dönem sinemam&#;zda “sol”dan burjuvaya ikinci bak&#;&#; denemesi… Kendini Dev-Yol gelene&#;ine yak&#;n bulan Ate&#; &#;lyas Ba&#;soy da "Bir Avuç Deniz" (Leyla Y&#;lmaz, ) filminin yap&#;mc&#;l&#;&#;&#;n&#; üstlenmi&#;ti. Seren Yüce de Ba&#;soy gibi reklam yönetmeni ve sol de&#;erlere yak&#;nl&#;k duydu&#;u anla&#;&#;l&#;yor.

Burjuvaziye bu merak neden? Üstelik sermaye s&#;n&#;f&#;n&#;n arz&#;endam&#; büyük ölçüde televizyon anlat&#;lar&#;na (Günümüz Ye&#;ilçam’&#;na) terk edilmi&#;ken? Yüce için söylersek, o yar&#; belgeselci bir sinema anlay&#;&#;&#;na sahip, sahadan foto&#;raf çekmeyi seviyor ve sinemas&#;n&#; kesitin aktar&#;m&#; biçiminde in&#;a ediyor. "Ço&#;unluk" da benzer geli&#;iyordu. Elbette finaller biraz daha sembolik ama anlam&#; peki&#;tirmeye yarayan ba&#;laçlar gibi, onlar&#; anlat&#;dan ç&#;kard&#;&#;&#;m&#;z takdirde çarp&#;c&#; bir de&#;i&#;im ya&#;anmayaca&#;&#;n&#; öne sürebiliriz. Söz gelimi "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"i üç-be&#; sahne erken bitirsek, bu ald&#;&#;&#;m&#;z sahneleri bir parça de&#;i&#;tirip ba&#;a eklesek ne de&#;i&#;ir? Asl&#;nda iki &#;ey de&#;i&#;ir. Filmin sonundaki k&#;r&#;lma eksik kalaca&#;&#;ndan dramatik yap&#; sakatlan&#;r ve ba&#;ta verilen çürüme, k&#;lavuz niteli&#;ini yitirir. Öyleyse "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer" nas&#;l ba&#;l&#;yor, nas&#;l geli&#;iyor bir bakal&#;m

Orta-üst s&#;n&#;fa mensup iki aile. Birer çocuklar&#; var çiftlerimizin. Yak&#;n arkada&#;lar, çocuklar&#; da birbirleriyle vakit geçiriyor. Kayna&#;m&#;&#;lar iyice, hafta sonlar&#;n&#; birlikte geçiren tiplerden… Korhan (Tolga Tekin) ve Handan (Songül Öden) daha zengin olanlar&#;, &#;ermin (Tülay Günal) ile Aykut (Eraslan Sa&#;lam) anla&#;&#;ld&#;&#;&#; kadar&#;yla grafik tasar&#;m i&#;leriyle u&#;ra&#;an, görece orta hâlli ve entelektüel bir aile. Aykut ve Korhan yak&#;n arkada&#;lar ki aç&#;kças&#; filmde bu yak&#;nl&#;&#;&#; pek hissedemiyoruz. Handan ise &#;ermin ile eski arkada&#;, aralar&#;n&#;n bir dönem aç&#;ld&#;&#;&#;n&#; veya herhangi bir sebepten ötürü koptuklar&#;n&#;, tekrar bulu&#;tuklar&#;n&#; anl&#;yoruz.

Filme ba&#;lamadan yükün hangi çat&#;&#;maya bindi&#;ini belirlemekte fayda var. Bu film Aykut-Korhan’&#;n rekabetine mi yoksa Handan-&#;ermin çeki&#;mesine mi odaklan&#;yor? Bana kal&#;rsa ikisi de de&#;il, "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer" çocuklar&#;n öyküsü asl&#;nda… Büyükler, çocuklarda ele al&#;nm&#;&#;. Mikro düzey… Seren Yüce anlat&#;s&#;n&#;n maymuncu&#;u da bu zaten. Olabildi&#;ince minimal ancak iç içe geçmi&#; bir minimalizm ile hareket ediyor Yüce. "Ço&#;unluk"ta fa&#;izmi Mertkan’da cisimle&#;tiren yönetmen "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"de orta-üst s&#;n&#;f ili&#;kilerin ç&#;kmaz&#;n&#; ailelerin çocuklar&#;nda özetlemi&#; fakat bu kez aç&#;k kap&#; b&#;rakm&#;&#;. Çocuklar&#; yorumlayaca&#;&#;z. Filme bir yol girelim. Korhan tuvalette küçük ihtiyac&#;n&#; görüyor, fermuar&#;n&#; çekiyor. Ç&#;kmas&#;n&#; bekliyoruz fakat o da ne! Kirli sepetinden bir kad&#;n iç çama&#;&#;r&#; al&#;p kokluyor. Seyirci hâliyle &#;unu dü&#;ünüyor. Adam kendi evindeyse ve ili&#;ki hâlinde oldu&#;u kad&#;n&#;n iç çama&#;&#;r&#;n&#; kokluyorsa aralar&#;nda sa&#;l&#;ks&#;z (sapk&#;n) bir ileti&#;im var demektir. Fakat akla daha yatk&#;n&#; Korhan’&#;n misafirlikte olmas&#;…

Nitekim Korhan misafirlikte ve yak&#;n dostu &#;ermin’in çama&#;&#;r&#;n&#; kokluyor. Korhan’&#;n bir tesisatç&#;, tamiratç&#; olamayaca&#;&#;n&#; ancak misafirlikte bulunaca&#;&#;n&#; temiz giyiminden anl&#;yoruz. Çürümeyi veriyor Yüce, daha do&#;rusu orta-üst s&#;n&#;f&#;n ilk foto&#;raf&#;n&#; çekiyor. &#;lk foto&#;raf, neden koklanan iç çama&#;&#;r? Bu s&#;n&#;f, ahlaks&#;zl&#;&#;&#;yla ünlü de&#;il mi? Yüce en bilindik yerden ba&#;l&#;yor filmine: Ahlaks&#;z orta-üst s&#;n&#;f…

RÜZGÂRDA SALINAN ORTA-ÜST SINIF VE BURJUVAZ&#;N&#;N KÂ&#;ITTAN KAPLANI

&#;lerlemeden bir kafa kar&#;&#;&#;kl&#;&#;&#;n&#; gidermemiz isabet olacak. Biz bu kar&#;&#;&#;kl&#;&#;&#; gideremeyiz elbette! Sosyal bilimciler hayli zamand&#;r, neredeyse masallarda zaman birimi niyetine kullan&#;lacak denli uzun zamand&#;r çözümlemeye çal&#;&#;&#;yor orta s&#;n&#;f&#;n s&#;n&#;rlar&#;n&#;. Ho&#;, muhtemelen çabalar&#;ndan vazgeçtiler çünkü bir s&#;n&#;r bulamad&#;lar. Peki, filmimizdeki aileler burjuva m&#;? Burjuva, do&#;rudan iktisadi ve di&#;er yönden büyük ölçüde de kültürel bir niteleme… Toplumumuz netameli burjuva adland&#;rmas&#; yerine zengini, varl&#;kl&#;y&#; yer yer de vars&#;l&#; ye&#;liyor. Ve iktisadi aç&#;dan en belirgin de&#;erlendirmeyi belki “sermayedar” olarak görüyoruz. Mesela her sermayedar burjuva m&#;d&#;r? Su götürür… Ama nereden bakt&#;&#;&#;n&#;za göre de&#;i&#;iyor “zenginlik” dedi&#;imiz &#;ey. Açl&#;k s&#;n&#;r&#;nda ya&#;ayan ücretli köle için evi, arabas&#; olan zengindir. Burjuva ise hep ayn&#;d&#;r. Onun için de, herkes için de burjuva yine ve her zaman sembolik aileler ve televizyon programlar&#;na ç&#;k&#;p &#;iveli-&#;ivesiz ak&#;l veren güçlü figürlerdir! Zaten burjuvan&#;n en kayda de&#;er i&#;levi proletarya gibi dünya servetinde bir kutbu tarif edebilmesi… Hani Baudelaire’e atfedilen bir söz &#;öyledir; “&#;eytan&#;n en büyük hilesi insanlar&#; olmad&#;&#;&#;na inand&#;rmas&#;d&#;r” der &#;air. Bu haval&#; söz bize de ilham verir. Biz de diyebiliriz ki burjuvan&#;n en önemli hilesi de insanlar&#; varl&#;&#;&#;na inand&#;rmas&#;d&#;r! “Kâ&#;&#;ttan kaplan” yak&#;&#;t&#;rmas&#; ve üretimden gelen güç kullan&#;m&#; da buradan &#;ekillenmi&#;tir az çok.

Tam bu noktada ara katmanlar devreye giriyor. Bana kal&#;rsa ço&#;unlukla orta s&#;n&#;f biçiminde tan&#;mlanan tüm bu ara katmanlar “kar&#;&#;l&#;ks&#;z çek”e benziyor ve orta s&#;n&#;f naml&#; z&#;kk&#;m, yoksullar yoksullu&#;unu anlamas&#;nlar diye zenginler taraf&#;ndan uydurulmu&#; geçersiz bir öbek! Nereye çeksen oraya gidiyor bu ara katmanlar ve demin söz etti&#;im “zengin kimdir?” karma&#;as&#;na yol aç&#;yorlar. Bu karma&#;ay&#; Leyla Y&#;lmaz’&#;n yönetti&#;i "Bir Avuç Deniz"de ya&#;am&#;yorduk. Oradaki karakterler keskindi. Lüks spor arabalar&#;, kö&#;kleri, tekneleri falan vard&#;. Tüm göstergeler burjuvaziye dairdi. Filmimizde ise Korhan’&#;n tedirginli&#;ine &#;ahit oluyoruz. A&#;&#;r&#; para harcanmas&#;ndan rahats&#;z. Bu, zengini zengin yapan türden bir cimrilik de&#;il; hani öyle olsa biliriz, hâlden anlar&#;z! Korhan "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"in en pe&#;in satan&#; olmas&#;na kar&#;&#;n hâlâ üç kuru&#;un derdinde; demek ki bu çiftler de yerini yurdunu tam belirleyememi&#;ler, orta üst s&#;n&#;f söyleminin süper muallak konutlar&#;nda ikamet ediyorlar! Bu “üç kuru&#; avc&#;l&#;&#;&#;”n&#; orta üst s&#;n&#;f gözlem dosyas&#;na ili&#;tirelim. Yüce’nin incelikli gözlemlerine de&#;inece&#;iz, üst yap&#;da az daha soluklanal&#;m.

YÜCE F&#;LMLER&#;NDE ÖYKÜYE H&#;ZMET EDEN “H&#;ZMETÇ&#;” VE BA&#; KARAKTERLER&#;N OLGUNLA&#;MA-&#;ÇSELLE&#;T&#;RME PROBLEM&#;

Hizmetçi meselesine e&#;ildi&#;imizde yönetmenin ikinci maymuncu&#;u ile kar&#;&#;la&#;&#;yoruz. Yüce, anlat&#;s&#;nda s&#;n&#;flar&#; boyamak için bir “kontrast madde” kullan&#;yor. Bu kontrast ise hizmetçi… "Ço&#;unluk"ta da hizmetçi vard&#;, psikolojik zulüm görüyordu. "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"in hizmetçisi de (Ay&#;e Tunaboylu) azarlan&#;yor fakat ka&#;la göz aras&#;nda kula&#;&#;m&#;za bir &#;eyler f&#;s&#;ld&#;yor. “Hay&#;r” diyor, “bunlar has burjuva de&#;il”. “Neden?” diye soruyoruz hizmetçiye, diyor ki bize “has burjuvan&#;n hizmetçisi sahiplidir ve o sahibini her ko&#;ulda savunur”. Bu hizmetçinin çizdi&#;i profil haks&#;z say&#;lmaz. Ye&#;ilçam burjuvazi betiminde hizmetçiler daima sevimlidir ve tamamen teslim olmu&#; bir çizgide aktar&#;l&#;r. Bu betimin politik ba&#;lamda daha olgununu 12 Eylül sonras&#; sinemam&#;zda patronuna körü körüne ba&#;l&#; hizmetçide görürüz. 60’larda ev sahibinin ha&#;ar&#; çocu&#;uyla kö&#;e kapmaca oynayan hizmetçi (a&#;ç&#;, dad&#;, u&#;ak) darbe sonras&#; sinemam&#;zda sahibinin çilesine ortak olan s&#;rda&#; portresine evrilmi&#;tir. "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"in hizmetçisiyse çat&#;&#;may&#; örten de&#;il tetikleyen bir roldedir ve filmin sonunda üzerine vazife olmad&#;&#;&#; hâlde &#;ahitli&#;ini bildirir han&#;m&#;na.

Ve yava&#;tan filmin mesajlar&#;na geçebiliriz &#;lk elden ailelerin ayr&#;&#;t&#;&#;&#;n&#; fark ediyoruz. Yüce bunu ba&#;ar&#;yla yapm&#;&#;. Üç buçuk ba&#; kahraman kullanm&#;&#; filminde. Korhan-Handan çiftini ba&#;tan sona i&#;lerken di&#;er çiftin temsilini daha bask&#;n bir ki&#;ili&#;e sahip olan &#;ermin’e vermi&#;. Aykut silik kompozisyonuyla entelektüel ve gururlu çifti tamamlam&#;&#;. Neden öyle dedim? Korhan-Handan çifti tam manas&#;yla zengin fakat bir o kadar gurursuz bir çift! Ye&#;ilçam’&#;n &#;ematik kötülerini and&#;r&#;yorlar. &#;ermin ve Aykut ise aksine “iyi”ler. Kimseye zararlar&#; yok, geri plandalar ve bunu sindiriyorlar. Geri planda kal&#;&#;lar&#;nda kültürel iktidarlar&#;n&#;n pay&#; yads&#;namaz. Hani &#;u AK Parti’nin hep almak isteyip de alamad&#;&#;&#; kültürel iktidar var ya! &#;ermin-Aykut çifti ba&#;&#;rmadan da derdini anlatabiliyor, kar&#;&#; tarafa dert olabiliyor. Yükte hafif pahada a&#;&#;rlar.

Yüce, anlat&#;n&#;n merkezine Korhan-Handan çiftini koyarak bir mesaj veriyor asl&#;nda. Bu çift hiçbir anlamda pi&#;memi&#;. Bu çift "Ço&#;unluk"taki Mertkan’&#;n izdü&#;ümü… Bo&#; teneke ses ç&#;kar&#;r misali, gözümüze bat&#;yorlar ama iyi taraflar&#;ndan ziyade kusurlar&#;yla… Orta-üst s&#;n&#;f&#;n te&#;hiri bu çift üzerinden gerçekle&#;iyor. Asl&#;nda politik bir tercih bu… Vurun abal&#;ya durumu! Kültürel aç&#;dan zay&#;f, bulundu&#;u konumu özümseyememi&#;, ba&#;ka bir aç&#;dan ise yozla&#;m&#;&#; bir çiftin okka alt&#;na gitmesi &#;a&#;&#;rtm&#;yor. Yönetmen bu te&#;hiri entelektüel çift vas&#;tas&#;yla derinle&#;tirmiyor ve ilginç bir yönelim sergileyerek (ileri giderek) onlar&#; ma&#;dur düzlemine ta&#;&#;yor. &#;kinci mesaj &#;u: Orta-üst s&#;n&#;f yaln&#;z ahlaks&#;z de&#;il ayn&#; zamanda yozla&#;m&#;&#; ve çürümü&#;tür de. Çürüktür çünkü i&#;lemez. Yüce’nin Korhan-Handan tercihi daha net kavran&#;yor. &#;ermin-Aykut ikilisi masal&#;n k&#;rm&#;z&#; ba&#;l&#;kl&#; k&#;z&#; ve büyükannesi! Korhan-Handan ise i&#;lemeyip pas tutan bir demir plaka âdeta. Korhan i&#;e gitse de üretim sürecine dâhil de&#;il hatta yönetim sürecine bile dâhil oldu&#;u söylenemez. Handan ise maymun i&#;tahl&#;, “zengin bir koci&#;” bulmu&#; kendine, &#;imdi de vaktini ho&#; geçirmek maksad&#;yla kafe açman&#;n hesab&#;nda… Haz&#;ra o kadar al&#;&#;m&#;&#; ki kiral&#;k dükkânlara dahi e&#;inin bakmas&#;n&#; istiyor. Korhan-Handan’&#;n hayat&#; inan&#;lmaz s&#;k&#;c&#;… Cinsel hayatlar&#; yok, hiçbir &#;ey payla&#;m&#;yorlar, ayn&#; evin içinde iki yabanc&#;lar.

AY&#;EC&#;K’TEN ALEYNA’YA BURJUVA ÇOCUKLARIN TAL&#;HS&#;Z(!) SERÜVEN&#;

Çiftin k&#;zlar&#; Aleyna da (Duru Lal Pekel) bu yabanc&#;l&#;&#;&#; peki&#;tiriyor. Nereden nereye! Ye&#;ilçam’&#;n Ay&#;ecikleri burjuva ailelerinin dirlik düzeni için insanüstü emek sarf eder, bazen anneyi bazen babay&#; eve getirmenin yolunu arard&#;. Aleyna deseniz evdeki üçüncü yabanc&#;, hatta ya&#;ayan ölü! Bir sahnede tablet bilgisayarlar&#;na gömülmü&#; anne-babas&#;n&#; cep telefonuyla kaydediyor. Çürümenin sacaya&#;&#; oluyor. &#;ermin’e göre o daha on ya&#;&#;nda! Lakin Ay&#;ecik de on ya&#;&#;ndayken sokaklara dü&#;üp ya&#;am sava&#;&#; veriyordu; üstüne ailesini bar&#;&#;t&#;r&#;yor, tek ba&#;&#;na mutlu son getiriyordu. Aleyna k&#;z&#;m&#;za ma&#;allah! Bir elinde piyano tu&#;lar&#; ötekinde ayna, umurunda m&#; dünya! &#;üphesiz Ay&#;ecik ile Aleyna’y&#; dönemlerinden ba&#;&#;ms&#;z okuyamay&#;z. Ay&#;ecik’in 60’lar&#; yerli burjuvazinin kök sald&#;&#;&#; y&#;llar&#; kar&#;&#;lamaktad&#;r. Burjuvazi h&#;rsl&#;d&#;r, gözü aç, bile&#;i kuvvetlidir. Patronlar&#;n i&#;çilerle birlikte tezgâh ba&#;&#;nda çal&#;&#;t&#;&#;&#; filmler izleriz. &#;&#;çiyi küstürmeden sömürmek esast&#;r. Günümüzdeyse burjuvazinin gözü doymam&#;&#;t&#;r fakat yasal z&#;rh&#;ndan ötürü savunma &#;evkini, s&#;n&#;fsal reflekslerini bir ölçüde yitirmi&#;tir. 12 Eylül sonras&#; zaten hizmetinde bulunan devlet ki&#;i ve kurumlar&#;n&#; tamamen güdümüne alarak yeni dokunulmazl&#;klar kazanm&#;&#;t&#;r. Ki bu durum onlar&#; ister istemez rehavete sürüklemi&#;tir. Y&#;lmaz Güney’in "Arkada&#;" filmine yine gelece&#;im ama önce basit bir ayr&#;m yapay&#;m. "Arkada&#;"&#;n burjuvazisi epey ahlaks&#;zd&#;r, manen yozla&#;m&#;&#;t&#;r fakat madden çürümemi&#;tir. Kaidesini korumak zorundad&#;r çünkü fabrikalarda toplumsal mücadele neticesinde bilinçlenen i&#;çilerin grevleri alm&#;&#; yürümü&#;, kora kor bir sava&#; ba&#;lam&#;&#;t&#;r. Bu s&#;n&#;f gard&#;n&#; indiremez oysa "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"deki orta-üst s&#;n&#;f ihtiyat&#; elden b&#;rakm&#;&#;t&#;r. Korhan’&#;n müsriflik kar&#;&#;t&#; birkaç itiraz&#; d&#;&#;&#;nda herkes s&#;n&#;f&#;n&#;n sonsuz bir güvence sa&#;lad&#;&#;&#;na inanmaktad&#;r. Handan’&#;n i&#; kurma sevdas&#; da bu rahatl&#;ktan ötürüdür. Tekrar 60’lar temsiline dönersek, havai davran&#;&#; ve tutumlar&#; ay&#;playan burjuvalar bo&#;a geçirecek bir anlar&#;n&#;n dahi olmad&#;&#;&#;n&#; savunurlar. Üçüncü mesaj&#;n yine kültürel iktidar do&#;rultusunda verildi&#;ini belirleyebiliriz. Kad&#;n figürünün i&#;leni&#;i her iki ailede farkl&#;… &#;ermin güçlüdür ve yazar karakterin filmdeki en güçlü ki&#;i olmas&#; anlat&#;n&#;n ideolojisine de uygundur. Handan ise her &#;eye heveslenir; k&#;skançt&#;r, dedikoducudur, tüm kötülükleri toplam&#;&#;t&#;r varl&#;&#;&#;nda.

Filmin zay&#;f bir yan&#; olarak Korhan-Handan çiftine fazla oynamas&#;n&#; saymal&#;. Bu çift her iki taraftan da uçla&#;t&#;r&#;lm&#;&#;, kendilerine alternatif bir ya&#;am olana&#;&#; sunulmam&#;&#;t&#;r. Diyalekti&#;e ayk&#;r&#; bir durum söz konusudur. Öte yandan "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer", Aleyna ve Poyraz’&#;n (Taha Yusuf Tan) öyküsüyle alt metnini güçlendirmi&#;tir. Korhan-Handan çiftinin çocuklar&#;n dostane ili&#;kisine müdahalesi filmde güçlü ve kötücül olan kesimin bilincine dair ipucu ta&#;&#;maktad&#;r. Bu çift suçluluk psikolojisi içindedir ve gerginlikten faydalanarak vicdan azab&#;ndan s&#;yr&#;lmay&#; arzu etmektedir. Korhan, tuvalette &#;ermin’i s&#;k&#;&#;t&#;r&#;r. Handan bundan haberdar de&#;ildir zira k&#;skançl&#;&#;&#;ndan burnunun ucunu göremez hâldedir. O da &#;ermin’in kitab&#;ndan kopya çekmektedir. Aleyna ile Poyraz ise büyümü&#; de küçülmü&#;lerdir. Aileleri onlara bir misyon yüklemi&#;tir. Bu olumsuz imaja bir kez daha Korhan-Handan çiftinde rastlar&#;z. Aleyna, &#;&#;mar&#;k ve utangaç bir çocuktur. Ebeveynlerin komplekslerine kap&#;lm&#;&#;t&#;r. Annesini taklit etmektedir. Diyet yapmaktad&#;r. Piyano kursu almakta, me&#;gale aramaktad&#;r. Proje çocuk prati&#;ine örnek verilebilir fakat üzerine titrenen bir çocuk denemez.

ÇÜRÜMEN&#;N HÂL-&#; PÜRMELAL&#;: K&#;B&#;R, HASET, ÖYKÜNME VE F&#;LME ALINMAYACAK B&#;RÇOK &#;EY

Tekrar "Arkada&#;" filmini anal&#;m. Vurucu bir sahnesinde Azem, eski arkada&#;&#; Cemil’i k&#;n&#;yordu. Sahnede Cemil, dost meclisinde “kar&#;s&#; güzel olanlar&#;n kar&#;m&#; öpmesinde bir sak&#;nca yok” diyordu. Bu öde&#;me önerisi "Rüzgârda Sal&#;nan Nilüfer"de çocuklar&#; da denkleme sokan bir biçimde gündeme gelmi&#;tir. Korhan &#;ermin’i öpmek istemi&#;, &#;ermin’in o&#;lu Poyraz da Korhan’&#;n k&#;z&#; Aleyna’y&#; öpmü&#;tür. Korhan-Handan çifti pi&#;kin bir tutum tak&#;narak, ufac&#;k bir çocu&#;un masum öpücü&#;ünü kendi dünyalar&#;ndaki s&#;n&#;rlara yorup, t&#;kanan ili&#;kilerini açmaya koyulmu&#;tur. Poyraz’&#;n Aleyna’y&#; öpmesi öncelikle Korhan’&#;n i&#;ine gelmi&#;tir. Böylece &#;ermin’den uzakla&#;maya bahane yaratm&#;&#;t&#;r. Bu f&#;rt&#;nada meseleyi akl&#;selim kar&#;&#;layan tek ki&#;i &#;ermin’dir ki daha evvel belirtti&#;im üzere &#;ermin yönetmenin temiz tuttu&#;u ayd&#;n karakterdir ve bozulmu&#;lu&#;u kar&#;&#;lamaz. Çat&#;&#;man&#;n olumlu taraf&#;ndad&#;r; üretkendir &#;ermin, yeni kitab&#;n&#; yazmakta, zaman&#;n&#; k&#;ymetli harcamaktad&#;r. Bu yönüyle ayr&#;&#;t&#;&#;&#; çevresi onu alabildi&#;ine k&#;skan&#;r. Yaln&#;z Handan de&#;il bir di&#;er ortak dostlar&#; Nilüfer de (Sezin Bozac&#;) kibirli bulur &#;ermin’i. Fakat as&#;l s&#;k&#;nt&#; &#;ermin’in cesur hareket edip bir de&#;er yaratmas&#;, amiyane tabirle kendi ayaklar&#; üzerinde durmas&#;d&#;r.

Yüce’nin filminde k&#;skançl&#;&#;&#;n öne ç&#;kt&#;&#;&#;n&#; görüyoruz. Y&#;k&#;c&#; bir tutku kisvesinde k&#;skanmak… Zeki Demirkubuz, filmografisinde en ayr&#;ks&#; eseri, Nahid S&#;rr&#; Örik’in 'K&#;skanmak' adl&#; roman&#;ndan uyarlam&#;&#; (), ayn&#; ad&#; ta&#;&#;yan filminde 30’l&#; y&#;llar Cumhuriyet’ine, Zonguldak’a uzanm&#;&#;t&#;. O filmde de “ileri gelenler” s&#;rtl&#;yordu öyküyü ve temeldeki aile burjuvaziye de&#;ilse bile orta-üst s&#;n&#;fa konumlan&#;rken iki karde&#; aras&#;nda geli&#;en k&#;skançl&#;k duygusu özellikle k&#;z karde&#;in saplant&#;l&#; tavr&#; y&#;k&#;c&#; bir sonuca sürüklüyordu kahramanlar&#;. K&#;skançl&#;&#;&#;n orta-üst s&#;n&#;fa dair anlat&#;larda ba&#;at ö&#;e olmas&#;, s&#;n&#;f&#;n karakteristik sönüklü&#;üyle de aç&#;klanabilir. Bu s&#;n&#;f genel itibariyle sönüktür. 30’lar orta-üst s&#;n&#;f&#;yla günümüzdekini elbet bir tutamay&#;z. Zira 30’lar orta-üst s&#;n&#;f&#; zamanla burjuvaziye do&#;ru kayarak iktidar&#;n&#; sa&#;lama alm&#;&#;t&#;r, dolay&#;s&#;yla kurucu bir vas&#;f ta&#;&#;maktad&#;r fakat günümüz orta-üst s&#;n&#;f&#; ta&#;&#;ma suyla dönen de&#;irmene benzemektedir. Buna kar&#;&#;n kendilerini k&#;skançl&#;kla ifade edi&#;leri, att&#;klar&#; o ç&#;&#;l&#;k son derece dikkat çekicidir. Haz&#;r yiyici bir düzlemde var olmalar&#;, kimliklerini öykünme yoluyla bulmaya yöneltmi&#;tir onlar&#;. K&#;skançl&#;k rolünün yaln&#;z Handan’a biçilmedi&#;ini hat&#;rlatal&#;m. Korhan da k&#;skanç bir karakter… Kar&#;s&#;n&#; k&#;skan&#;yormu&#;ças&#;na poz keserek bir sahnede k&#;z&#;n&#;n piyano ö&#;retmenini hedef al&#;yor fakat özünde o da Aykut’u k&#;skan&#;yor. Aykut’u belli ki ilkel bir saikle k&#;skan&#;yor, “&#;ermin gibi bir kad&#;n&#;n sahibi” görüyor Aykut’u… Korhan modern gözüküyor fakat insan ili&#;kilerine yakla&#;&#;m&#; sahiplenme, edinme gibi ilkel güdülerden motivasyon buluyor. Aykut’un daha zor &#;artlarda geçinmesine kar&#;&#;n “daha az b&#;kt&#;ran” bir kad&#;na (&#;ermin’e) sahip olmas&#; öfkelendiriyor Korhan’&#;. &#;çten içe “benim neyim eksik?” dü&#;üncesinde… Do&#;rusu bu durumu cinsel gerilimin bir ç&#;kt&#;s&#; kabul edebiliriz. Eril bir ç&#;kt&#;… “Ellere &#;ap&#;r &#;upur bize yarabbi &#;ükür” bayal&#;&#;&#;nda…

YÜCE’N&#;N GÖZLEM GÜCÜ, F&#;LM&#;N MUHASEBES&#;

"Rüzgarda Sal&#;nan Nilüfer", yönetmenin gözlem yetene&#;ini sergiliyor. Yüce filmde i&#;ledi&#;i malzemeyi gözlemlerinden süzerek dev&#;irmi&#;. Gözlem ne kadar mataht&#;r ayr&#; konu… Analizden yoksun gözlem bir eseri ba&#;tan sona çekip çevirebilir mi? Tart&#;&#;&#;l&#;r. Bu bak&#;mdan "Rüzgarda Sal&#;nan Nilüfer"in de yarg&#;s&#;z hatta savs&#;z bir film oldu&#;unu, analizden mümkün mertebe kaç&#;nd&#;&#;&#;n&#; saptayabiliriz. Evet, finaliyle bir &#;eyler i&#;aret ediyor. Dura&#;an diliyle konu ald&#;&#;&#; s&#;n&#;f&#;n ataletini yans&#;t&#;yor, en az&#;ndan fikir veriyor ama bütünü de&#;erlendirdi&#;imizde kopuk ve isteksiz bir örgüyle kar&#;&#;la&#;&#;yoruz. Kahramanlar&#;m&#;z “bir yere gitmiyor” hatta “bu kadar para insana dert yahu” dedirttiriyor. Burada da yönetmenin içerik tercihini masaya yat&#;rabiliriz. Burjuvaziyi usta yönetmen Luis Bunuel de anlatt&#; fakat s&#;n&#;fa çatarak, meydan okuyarak. "Archibaldo de la Cruz'un Suçlu Ya&#;am&#;", "Tristan" gibi dingin ele&#;tirel filmler de çekti, "Burjuvazinin Gizemli Çekicili&#;i", "Özgürlük Hayaleti" yahut "Viridiana" gibi sald&#;rgan filmler de. Ancak nas&#;l çekerse çeksin hükmünü bildirmekten imtina etmedi. Seren Yüce’nin bu anlamda çekingen ve hantal kald&#;&#;&#;n&#; söyleyebiliriz.

Yüce taraf tutmuyor, örne&#;in “geminiz batacak” demiyor fakat orta-üst s&#;n&#;ftan ili&#;kiler i&#;leyip de yorumu tamamen seyirciye b&#;rakmak risk bar&#;nd&#;r&#;yor. Bunuel’in burjuvas&#;nda gizemli bir çekicilik var, iyi kötü bir yolda yürüyor burjuvalar; Yüce’nin burjuvas&#; ise arabas&#;z bir yere gidemiyor, çok çok nefes almak ad&#;na Cadde’ye yeme&#;e ç&#;k&#;yor! Gizemsiz ve geçimsiz bir pespayelik sinmi&#; hayatlar&#;na… Gelgelelim bu ko&#;ullar öyküyü k&#;s&#;tlarken oyunculu&#;u yükseltmi&#;. Filmdeki yar&#; belgesel havas&#;, rollerin inand&#;r&#;c&#;l&#;&#;&#;na da katk&#; sunmu&#;. Bilhassa Tolga Tekin ve Songül Öden, ayakta bo&#; bo&#; dikilmekten tutun kendilerini dalg&#;n vaziyette bir koltu&#;a b&#;rakmaya de&#;in karakterlerini dolduruyorlar. Tülay Günal oyunsuz bir oyunculuk sergiliyor; rolü içselle&#;tirmi&#;; fazla süsleyip kendine has etkisini k&#;rm&#;yor. Aleyna’y&#; canland&#;ran Duru Lal Peker de ku&#;a&#;&#;n&#;n s&#;k&#;lganl&#;&#;&#;n&#; ba&#;ar&#;yla aktarm&#;&#;.

Görüntüler için de olumlu konu&#;abiliriz. "Rüzgarda Sal&#;nan Nilüfer", iç mekânlarda yak&#;n plan çekimler üzerinden ak&#;yor ve bu seçim karakterlerin donuklu&#;unu daha da k&#;&#;k&#;rt&#;yor. Kafede, meyhanede, caz barda geçen sahnelerdeyse çiftler yahut Handan ile &#;ermin çevrelerinden ba&#;ar&#;yla izole ediliyorlar. Çiftlerin toplumla kurduklar&#; ili&#;kinin kamusal planlarda dahi detaylanmay&#;&#;&#; ve iç çeki&#;menin yüzlere hâkim k&#;l&#;n&#;&#;&#; filmi giderek bir cemiyet tahliline dönü&#;türüyor. Filmin en de&#;erli yan&#; ise Seren Yüce’nin henüz ikinci denemesinde bir standarda eri&#;ti&#;ini görmemiz. S&#;k film çekmeyen yönetmen beklentileri art&#;r&#;yor. Yaz&#;y&#; &#;ermin’in Handan’a uyar&#;s&#;yla bitirelim: Nilüfer çiçe&#;i suda yeti&#;ir, rüzgârda sal&#;nmaz. Onun kendine yak&#;&#;t&#;r&#;p söyleyemedi&#;ini de biz söyleyelim: Al&#;&#;mad&#;k mabadda don durmaz!

Polat Öziş: Harikulade Tespitlerden Oluşan Hikâyecikler Toplamı

yılında çektiği Çoğunluk filmiyle muhafazakâr orta sınıfın gündelik hayat dertlerine eğilen Seren Yüce, bu sefer kamerasını ekonomik açıdan biraz daha rahat olan “Beyaz Türkler”e odaklıyor. Hikâye, her ne kadar temas ettiği detaylar konusunda harikulade tespitler barındırsa da, bir film olarak bütünü yakalayamıyor. Özellikle karakterlerin içi boş duruşu oldukça göze batıyor. Bu durum da izleyenlerin hikâyenin içine girmesine engel oluyor. Özellikle Seren Yüce’nin Çoğunluk’tan sonra sinemaya altı yıl ara vermesi, esasen onun tüm biriktirdiklerini tek filmde toplamasına neden olmuş izlenimi yaratıyor.

Filmin konu bütünlüğünde bariz eksikler olsa da, Rüzgârda Salınan Nilüfer’i net bir kötü film diye tanımlamak yanlış olur. Özellikle ülke sinemamızda yapılan diğer işleri baz aldığımızda buram buram kalite koktuğunu söylemek yerinde olacaktır. Teknik açıdan, Çoğunluk’un fersah fersah ilerisinde olan film, her ne kadar anlatmak istediği konuda sekteye uğrasa da sinematografik açıdan oldukça başarılı.

Filmin odak noktasında üç karakter mevcut: Şermin (Tülay Günal), Handan (Songül Öden) ve Korhan (Tolga Tekin). Hepsinin kendi içerisindeki dertlerine şahitlik ettiğimiz film, özellikle Handan karakteri üzerinden ilerlemeyi tercih ediyor. Bu noktada şüphesiz Songül Öden’in parmak ısırtan performansına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Oyuncu, elini attığı her işten başarısızlıkla ayrılan, içten pazarlıklı bir burjuva olan Handan karakterine öylesine destansı bir şekilde hayat veriyor ki, filmi izleyen herkesin kendisine hayranlık duymasına olanak sağlıyor.

Şermin’in entelektüel bunalımları, Korhan’ın cinsel problemleri ve hikâyenin en dikkat çekici noktalarından olan iletişimsizlik; her ne kadar Beyaz Türkler diye tabir ettiğimiz orta üst sınıfa mensup kişilerin kendi içerisindeki aksak yönlerine ışık tutsa da, esasen filmin bir bütün olmasının önüne geçiyor. Bu da filmi harikulade tespitlerden oluşan bir hikâyecikler toplamı hâline getiriyor. Ancak bu noktada yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım. Seren Yüce, sadece odak noktasına aldığı sınıfa ait değil, toplumun her kademesinde yaptığı gözlemleriyle aslında hepimizin dost meclislerinde konuştuğu yahut konuşabileceği sohbetleri beyazperdeye taşıyor. Hakkında onca kötü şey de söylesek, cesareti ve realist yapısından dolayı Rüzgârda Salınan Nilüfer; sinemamızda son yıllarda üretilen filmler arasında takdiri hak edenlerden bir tanesi.

ruzgarda-salinan-niluferx

Dilan Salkaya: İyi de Nilüfer Rüzgârda Salınmaz ki!

Altı yıllık bir aranın ardından Rüzgârda Salınan Nilüfer ile seyircisini selamlayan Seren Yüce, iletişim çağındaki iletişimsizliği anlatmak için tercihini iki kentsoylu aileden yana kullanıyor. Tutunacak dal bulamayan Handan (Songül Öden) ve genel anlamıyla boşlukta asılı duran karakterleriyle, kendilerini gerçekleştirmek adına ne yapmaları gerektiğini bilemeyen ve bu sebeple durmadan salınan insanlar, AVM ve cafe kültürüne hapsolmuş insancıklar olarak bizi irite ediyor. Cast ve mekân seçimi, her ne kadar Yüce’nin anlatmak istediği steril, ışıklı, lüks hayatı ve o hayatın getirisi yüksek topukları, şık kıyafetleri, aşırı dozda tüketimi, her şeye kolay erişilebilirliği desteklese de, filmin senaryosu, algının perdeden kopup farklı yönlere savrulmasına sebep olan eksikler barındırıyor. Neden filme dâhil olduğunu kestiremediğimiz bazı karakterleri bir yana, film, girişinde yarattığı beklentiyi finaliyle karşılayamıyor.

Yüce’nin hayata ve hayatını perdeye yansıttığı üst orta sınıfa dair tespitleri, filmin incelikli ve detaya yaslanan yönünü oluşturuyor ki bu anlamıyla film, bir “yönetmen filmi” olduğunu belli ediyor. Ancak tespitlerin, artık çok sık karşılaşır olduğumuz durumlardan oluşması, seyirci üzerinde bir “boca” etkisi yaratıyor. Bunun bilinçli bir tercih olduğunu ve yönetmenin, izleyenin tahammül eşiğini zorlamak istediğini düşünürsek; evet, Yüce istediğini elde etmiş. Ancak bu, filmi başıyla ve sonuyla bütünlüklü bir hâle sokmaya yetmemiş.

En yakın arkadaşı Şermin’in söylediklerini ve yaptıklarını taklit ederek yaşamaya, kaba tabirle “olmaya” çalışan Handan, Çoğunluk’tan farklı olarak daha karakter merkezli ilerlemeye çalışan filme rağmen, yetersiz ve sığ kalıyor. Hikâyeyi çatışmalarla ve kırılma anlarıyla desteklemek yerine bir hayat kesiti şeklinde vermeyi tercih eden Yüce, senaryonun bazı bölümlerini son anda çekmekten vazgeçmiş hissi doğuruyor.

Çıkar içgüdüsüyle hareket eden, ahlaki yönden yozlaşmaya başlamış, değer yargılarını kaybetmiş ve yerine koyacak yeni değerler de bulamamış, iletişim kurmada problemler yaşayan, her istediğine bir kredi kartıyla kolayca ulaşabildiği için tatmin olamayan bir kesim perdeye aktarılırken, aklımızda bazı soru işaretleri kalıyor. Sarkan ritmine tahammül edip iyimser yaklaşırsak, Rüzgârda Salınan Nilüfer, Seren Yüce sinemasının gözlemci ve tespit edici yönünü destekleyen bir yeni film olması ve yabancılaşma çağında seyircide yabancılaşma etkisi yaratmayı başarmasıyla izlenmeye değer diyebiliriz. Ama diğer taraftan: İyi de nilüfer rüzgârda salınmaz ki!

ruzgardasalinannilfer

Hande Sönmez: Sonsuza Kadar &#;Mutsuz&#; Yaşadılar

Handan ve Korhan evlidir, çocukludur ve mutsuzdur. İçlerindeki boşluğu doldurmak için sarfettikleri çabalar, boşa atılmış bir kurşun olmaktan öteye gitmemektedir. O kadar ama o kadar sıkılırlar, ki bu durumu değiştirmek istemek bile onlar için sıkıcı bir eylemdir. On yaşındaki kızları Aleyna’yla kurdukları ilişki bile materyalisttir.

İlk filmi Çoğunluk’la bizi orta hâlli bir ailenin dramına ortak eden ve bunu çok iyi beceren Yüce, bu sefer üst sınıf buhranlarını perdeye taşıyor. Film, ilk kırk beş dakika şahane ilerlese de sonrasında klişelereden biraz şişiyor. Filmin en büyük şansı kuşkusuz Songül Öden ve Tolga Tekin’in çok iyi performansları. Özellikle Öden, Handan’a vücut dilinden tepkilerine, yürüyüşünden “ev yapımı limonata” sipariş etmesine dek müthiş ince nüanslarla hayat veriyor. Handan-Korhan çiftinin beslendiği bir diğer çift (maddi durumları iyi değildir ama elbette nispeten mutludurlar) Şermin ve Aykut’u canlandıran Tülay Günal ve Erarslan Sağlam da aşağıda kalmayacak performanslar sunuyor.

Derdi olan “evlilik kısır döngüsü”nü anlatırken zaman zaman kendisi de bir kısır döngüye dönen filmin, bu yılın en çok konuşulacak yerli yapımlarından biri olacağı kesin. Kesinlikle izlenmeli ama başyapıt olarak mı değerlendirilmeli, orası size kalmış.

jpg-r__f_jpg-q_x-xxyxx

Alpaslan Paşaoğlu: Yerini Beğenmemiş Çiçek Nilüfer

Çoğunluk filminden tam altı yıl sonra tekrar sahneye çıkan Seren Yüce; Yeni Sinemacılar&#;ın bilindiği üzere son halkası. İlk filmi ile büyük ilgi uyandırarak çok sayıda ödülün sahibi olan Yüce, ikinci filminde mahallesini değiştirse de aynı konunun etrafında dönmeye devam ediyor. Orta üst gelir grubuna giren çeşitli sosyoekonomik sınıfların yaşamlarını mercek altına alan Seren Yüce&#;nin Rüzgârda Salınan Nilüfer&#;ini, adı ile müsemma olduğunu düşünerek yerini beğenmemiş çiçek kategorisine sokuyorum. Nilüfer çiçeğinin yaşam alanı tespiti ile ilgili yersizliğin filmin espirisi hâline getirilmesi ile karakterleri soktukları mahalleler de bir o kadar yersiz ve kimliksiz görünüyor.

Çoğunluk&#;taki Anadolu sermayeli zenginliğin içinden gelen muhafazakâr sağ muktediri, bu filmde yerini liberal ve yeri geldiğinde de seküler takılan seçkinci bir  kitleye bırakıyor. Bu noktada film, kendini Çoğunluk ile mecburen bir benzeştirmeye sokuyor. Yine ilk filmde olduğu gibi hikâyenin ya da yaşamın tam ortasından daldığımız akış, kendi hâlinde biz seyirciye bir şeyler izlettiğini unutarak devam ediyor ve tarif ettiği kitlenin hayat alışkanlıklarını bir kısır döngüye sokuyor. Kezâ film bu noktada belki bilinçli bir tercih ile bu anlatı yolunu tercih etse de, &#;İşte şu insanlar aynen böyle yaşarlar.&#; tarifinden öteye gidemiyor. Her biri kendi içinde çok yeterli gerçeklikleri barındıran film karakterleri, bir araya getirildiklerinde ise eğreti duran bir gruba dönüşüyorlar. Yeterli maddi imkânlara sahip iki çiftten oluşan arkadaş grubu, çok farklı dinamiklere hitap ettiği için gerçek hayatlarında bu kadar zorlama bir şekilde ilişkilerini devam ettiremeyecekleri hissini bende uyandırıyor.

Yazar Şermin (Tülay Günal) karakteri üzerinden ideale en yakın kadın figürü oluşturulurken, onu bile kendi ruhundaki belirsizliklerden dolayı tam sevemiyoruz. Evet, ana temada hissettiğimiz yoğun bir iletişimsizlik problemi olduğunu yadsıyamasak da, film kendi seyircisi ile de aynı iletişimsizliği devam ettiriyor.  Ev içinden uzun sabit sekanslar bu devinimsizliği, süresini çok uzatarak ifade ediyor. Halbuki AVM, cafe ve restaurant sahneleri o kadar hızlı bir şekilde geçiştiriliyor ki, birbirleri ile sanki iki cümle konuşmak için buluşan karakterler; limonata, tatlı ve tüm yemeklerinden birer lokma alarak sofralarından zengin kalkışı yapan eğrilikler ortaya çıkartıyorlar. Handan (Songül Oden) ömrü boyunca herhangi bir şeye motive olup öğrenme gerekliliği hissetmediği dünyasında mutsuz ve negatif bir enerji yayarken çevresine, kızının da ondan farklı olmayacağı gerçeği aklımızın bir köşesinde yer ediniyor. Gizli çekememezlikler -ki Songül&#;ün yaşam mottosu apaçık bir şekilde, &#;Herkes nasıl yapıyor!&#;-, bir miktar maddi bağımlılıktan dolayı olsa da, ısrarla iletişim kuramamayı sürdüren karakterlerin amacını bir türlü çözemediğim film, bizlere sadece mutsuzluk ve huzursuzluk armağan ediyor. Evlilik kurumu ile problemini benzer gelir grubuna sahip farklı mahallelerden ileten Seren Yüce, Rüzgarda Salınan Nilüfer ile direkt bir öneri sunmadığı akışında, sadece ilgili yaşam formlarına çanak tutuyor. Sonuç olarak, Çoğunluk sonrasında Seren Yüce&#;nin heyecanla beklediğim ikinci film serüveni, hayal kırıklığı yaratmasa da beni tatminsiz bir şekilde ortada bırakıyor. Gelecek projelerinde umarım bambaşka hikâyelerle, anlatım üslubunun da üstüne koyarak ilerler.

swayingwaterlily

Çınar Ünal: Tespitler Treninde Bir Tur

Çoğunluk’la parlak ‘’ilk film” açılışlarından birini yapan Seren Yüce; altı yıllık, uzun da sayılabilecek bir aradan sonra sinema tarihinde altında kalındığını bolca gördüğümüz ikinci film yükünü taşıyabiliyor mu? Bu satırların sahibine göre altında kalmıyor. Peki üstüne çıkıyor mu? İşte bu kısım, sonu soruyla biten bir tespitler turuna götürüyor bizi.

İlk filminin ardından Yüce bu kez orta üst sınıfın kendi gerçekliğini var etme savaşına odaklanıyor. Orta yaşlarda evli iki çift üzerinden çıktığımız bu turda spot, çoğunlukla kendini var etmeye, daha doğrusu kendine ait olmayan bir benlik yaratmaya çalışan Handan’ın üzerinde geziniyor. Orta üst sınıfa sirayet eden ‘’üretme, yaratma’’ tatminsizliği üzerine Yüce, işlevsiz tek bir diyaloğa yer vermeden bizi tespitler turuna çıkarıyor. Tur diyoruz çünkü filmin başında bindiğimiz tespitler treninde bir tur atıp dönüyoruz. Yüce’nin Rüzgârda Salınan Nilüfer’deki başarılı tespitleri, yaratmayı istediğini belirttiği bir yüzleşmeye dönüyor mu peki?

Etiketleralpaslan paşaoğluanasayfaçınar ünalçoğunlukdilan salkayaeleştirihande sönmezizlenimpolat özişrüzgarda salınan nilüferseren yücesongül ödentolga tekintülay günalvizyon


Filmin Konusu & Detaylar

Dram

yap&#x;m&#x; Çoğunluk filmiyle ad&#x;ndan söz ettiren Seren Yüce'nin yaz&#x;p yönettiği Rüzgarda Sal&#x;nan Nilüfer, yönetmenin ikinci uzun metraj filmi olma özelliği taş&#x;yor.

Orta yaşlar&#x;na varm&#x;ş olan Handan ve Korhan çifti &#x;stanbul'un zengin semtlerinden birinde s&#x;radan bir yaşam sürmektedirler. Handan kendine meşguliyet yaratabilmek için sürekli uğraşlar icat etmekte, Korhan'dan da her seferinde destek beklemektedir. Korhan ise seneler içinde Handan'&#x;n heveslerinin hiçbir yere varmad&#x;ğ&#x;n&#x; görmüş, bu hevesleri çok ciddiye almamay&#x; öğrenmiştir. Handan, kocas&#x;ndan umduğu desteği bulamay&#x;nca içindeki boşluğu doldurmak için yazar olan arkadaş&#x; Şermin'e özenir ve yazarl&#x;ğa niyet eder. Handan'&#x;n bu arzusu k&#x;skançl&#x;ğa dönüşerek iki aile aras&#x;ndaki dengeyi bozmaya başlar.

daha fazla göster

Filmin Oyuncu ve Yönetim Kadrosu

Yapım ve yönetimde emeği geçenler

Filmin Bağlantıları

Rüzgarda Sal&#x;nan Nilüfer filminin sosyal medya ve diger bağlantıları

Filmin Eleştirileri

Takip ettiğimiz yazarların Rüzgarda Sal&#x;nan Nilüfer film eleştirileri

İlk filmi Çoğunluk&#;la dikkatleri üzerine çeken yönetmen Seren Yüce, ikinci uzun metrajı Rüzgârda Salınan Nilüfer&#;de Türkiye’de günümüzün üst-orta sınıfından bir kesiti merkezine alıyor.

Seren Yüce’nin Çoğunluk’tan () sonra çektiği ikinci uzun metraj filmi Rüzgârda Salınan Nilüfer (), Türkiye’de günümüzün üst-orta sınıfından bir kesiti merkezine alan, gündelik hayatın rutinleri üzerinden sınıf, toplumsal cinsiyet, kültürel sermaye ve tüketim kültürü gibi meseleleri ince ince işleyen bir film. Filmin başkarakteri Handan, kocası Korhan ve on yaşlarındaki kızı Aleyna’yla Bağdat Caddesi yakınlarındaki dubleks dairelerinde, hayatındaki boşluğu doldurma çabasıyla değişik hevesler arasında gidip gelen rahat bir hayat sürmektedir. Bir kafe açmak ister ama mekân bakma aşamasına bile geçemez; kocası bu hevesini destekler gibi görünür, belki de bir türlü o aşamaya gelemeyeceğini bildiği için. Şirket sahibi Korhan’ın askerlik arkadaşı Aykut reklamcıdır ama işleri pek de iyi gitmemektedir. Karısı Şermin ise hasbelkader iyi satan bir roman yazmış ve heveslerini hayata geçirmekte kısır kalan Handan’ın gözünde hem ilgi çekici hem de özenilesi bir yere oturmuştur. Handan, Şermin’in başarısını içten içe kıskanır. Aynı toplumsal ve ekonomik çevreden olmalarından cesaretle Handan, kendisinin de Şermin gibi bir yazar olabileceğinden hiç şüphe etmez. Bu şuursuzluğundan dolayı Handan’a acımak da şefkat duymak da mümkün.

Her halükârda birbirlerine duydukları cinsel arzu tükenmiş; erkeğin tahriki ve tatmini evliliği dışında aradığı, kadının ise arzuyu tüketimle ikame ettiği bu ilişkide Handan’ın da ifade ettiği üzere her ikisi için de “bir sorun yok”tur. Filmde değişik biçimlerde tekrarlanan bir sahnede anne, baba ve çocuk, her biri ellerinde ayrı birer ekranla ilgilenirken televizyondan gelen beyaz ışığın yansıdığı yüzlerindeki donuk ifadeler, yan yana ama apayrı hayatlar süren hem kendine hem de içinde yaşadığı aileye/çevreye/topluma yabancılaşmış modern bireyin acınılası yalnızlığını da özetliyor.

Bir yanda vurdumduymazlık öte yanda fırsatçılıkla beslenen gündelik hayatlarında, başkalarının başarıları ya da becerileriyle ilişkilenerek içlerindeki boşluğu kapatmaya çalışırlar. Korhan da Handan da farklı biçimlerde Şermin’i arzularlar: Bir roman yazarak elde ettiği kültürel sermayenin ona kattığı cazibe, karısının bir türlü gerçekleşemeyen heveslerine bir tezat oluşturarak Korhan’ın arzusunu uyandırırken; Handan’a AVM’den satın aldıklarıyla tatmin edemeyeceği bir başka heves aşılar. Sahip olmak istediği şey Şermin’in bu romanla elde ettiği yeni statüdür ve bu da AVM’de satılan bir şey değildir.

Rüzgârda Salınan Nilüfer

Şermin’le Aykut’un durumları da aslında Handan’la Korhan’ınkinden daha matah değildir. Sigarayı bırakmış, akşam yemeğini 8’den sonraya bırakmayan, nilüferin rüzgârda salınmayıp durgun suda yetişen bir çiçek olduğunu bilen bu çiftten Aykut, askerlik arkadaşı Korhan’ın bağlantılarını iş almak için kullanır. Üstelik av silahları ithal eden bir şirkette çalışmakta ne Aykut ne de Şermin herhangi bir etik sorun görmez. Aile içinde kadına yönelik şiddeti konu alan bir roman yazan Şermin, kocasının şiddetin başka biçimlerinin pazarlanması üzerinden para kazanmasındaki çelişkiyi görmez ya da görmezden gelir. İsim vermeden Handan’ı densizlikle suçladığı tweet’iyle bu ilişkideki pasif agresif taraf olan Şermin, Handan-Korhan çiftini onlara hiç hitap etmeyecek bir caz konserine götürerek bu pasif agresyonuna “free jazz”i de kurban eder!

İki ailenin çocuklarını yetiştirme biçimleri arasındaki benzerliklerse, aslında aralarındaki “edinilmiş” kültürel sermaye farkından ortaya çıkan ayrımın da ilk bakışta görüldüğü kadar büyük olmadığına işaret eder. Bir araya geldiklerinde sabahın üçüne kadar Play Station oynayan, dışarıda bir kafede anneleriyle birlikte buluştuklarında otomatik olarak çıkardıkları tabletlerle birbirlerinin izdüşümü gibi davranan bu çocuklar aynı dünyaya aittirler. Ancak büyüdükçe ebeveynlerine dönüşeceklerini de hissederiz. Aleyna’nın ısrarla Handan’ın dediklerini değil yaptıklarını yapması, aynı maymun iştahlılık ve özentilikle hayatını şekillendirmesi de bizleri şaşırtmaz.

Çocuk gelişimi psikolojisi literatürüne “helikopter anne babalık” olarak geçmiş olan ve bizim de etrafımızda her geçen gün daha fazla gözlemlediğimiz, çocuklarının tepesinde helikopter gibi dönen anne babalara da bir örnektir Handan. Kızı Aleyna’yı sürekli bir şeyler yapmaya yönlendirmeye çalışır; piyano, tenis gibi önerilerinin arkasının kesilmeyeceğini hissederiz. Bunu ailede herkes hisseder ve Korhan da başladığı işleri bir türlü bitiremeyen ve hevesler arasında gidip gelmeleriyle iyice annesine benzeyen kızına sorar: “Piyano kursunu istemiyorsun. Peki, şimdi ne denemek istersin acaba? Keman? Gitar?” Aleyna şöyle cevaplar: “Özel ders alıyor herkes.” Hayatta pusulaları hep “herkes” olacak olan, öğretmenlerinin en küçük eleştirisini bile kaldıramayacak derecede özgüveni eksik, problem çözme becerisinden yoksun büyüyen bu çocuklar ailelerinin iyi niyet ile bencillik arasındaki gitgellerinde kaybolmaya mahkûm gibidirler.

Kendini Tanımayan Aptallar

Seren Yüce’nin gündelik hayatın rutin diyalogları ve davranışları arasına ustaca yerleştirdiği toplumsal eleştirilerden biri de bu üst-orta sınıfın kendisine ‘öteki’ olarak konumlandırdığı bazı kesimlerle kurduğu önyargılı ilişkide vücut buluyor. Korhan’a türbanlı sekreteri üzerinden taş atan Aykut, “Sen de mi liberal oldun?” lafıyla hem ayrımcılığını ifşa ediyor hem de aynı kesime dahil işverenlerden iş alırken sergilediği ikiyüzlülük ve pişkin çıkarcılıktan en ufak bir gocunma duymuyor. Korhan, Aykut’tan daha az kültürlü olsa ve ahlaki açıdan çok daha tartışmalı hareketlerde bulunsa bile, sekreteri Saliha’yı ortağının yeğeni olduğu için işe aldığını açıkyüreklilikle dile getirir ama “İyi bir kız” diye de ekler. Bu anlamda, motivasyonu fırsatçılıktan gelse de, “öteki” olarak gördüğüyle diyaloğa daha açıktır Korhan. Aykut ise ideolojik duruşunun sabitliğine güvenle, ‘öteki’yle ancak çıkar ilişkisi kurabileceğini rakı masasında “Müslümanlarla iş ortaklığına” kadeh kaldırarak gösterir. İkisi de çıkarcılıklarına kafa yormazlar ama Korhan olmasa Aykut “Müslümanlarla” iş yapamayacağını bilir. Yönetmen, onların bu hâlleriyle inceden inceye dalga geçer.

Rüzgârda Salınan Nilüfer

Handan da evinin tüm işlerini yapan Kadriye hanımla kurduğu ast-üst ilişkisinde yaptığı  yemeklerden çamaşırları yerleştirmesine kadar her şeyine bir kulp takarken, çocuklar arasındaki masum bir öpücük konusunda Kadriye hanımın çocuklarda cinselliği bir fobi olarak gören basit ahlakçılığını birebir benimser. Üstelik bunu Şermin’e haddini bildirmek için kullanmaya kalkar. Nihayetinde kendi hayatlarındaki ahlaki ikiyüzlülüğün hesabını çocukları üzerinden görmeye çalışan bu “yetişkinler” çocuklarıyla da bu konuları konuşma konusunda eksik kalırlar ama eksiklerini fark edemeyecek kadar bencilliklerine gömülmüşlerdir. Şermin, Handan’a adresi belli ama özellikle muğlak yazılmış tweet’ini açıklarken aslında hepsi için anlamlı olacak bir içgörü sergiler: “Bence biz kendini tanımayan aptallarız. Biraz tanısak, belki de boşlukta tutunacak yer arayan salaklar olduğumuzu fark edeceğiz ve bir şeyleri baştan kurmak gerektiğini anlayacağız. Ama zor işte&#;” 

Filmin final sahnesinin ironisi de filmin geri kalanıyla son derece uyumlu aslında. O son sahneye gelinceye kadar film, orada sözde kutsanan burjuva aile bütünlüğünün tüm ikiyüzlülüğünü, içi boşluğunu ve tatminsizliğini öylesine deşifre etmiş oluyor ki, Korhan ve Handan arasındaki o nihai kucaklaşma herhangi bir şeyi tamamlamak ya da tamir etmekten çok uzak duruyor. Bilakis kendi sığlıkları içinde birbirine sığınarak teselli arayan içi boş iki kabuk gibiler.


Rüzgârda Salınan Nilüfer, MUBI Türkiye’de izlenebiliyor. MUBI’nin Altyazı okurlarına özel kampanyasıyla 30 gün boyunca MUBI’ye ücretsiz erişim sağlayabilirsiniz.

E-Bülten'e Üye Olun

Altyazı'nın içeriklerinden ve etkinliklerinden haberdar olun.

Avatar
Yeşim Burul

Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde, yüksek lisansını Goldsmiths College, University of London’da Medya ve İletişim bölümde tamamladı. Amsterdam Üniversitesi Kültürel Analiz Enstitüsü’nde doktora çalışmaları yaptı. Northwestern Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi’nde sinema, televizyon, medya ve popüler kültür üzerine dersler verdi. Altyazı sinema dergisi yazarları arasında olan Burul, çeşitli derleme kitaplara Türkiye’de sinema ve popüler kültür üzerine yazılarıyla katkıda bulundu. yılından beri çevirmen, editör, yapımcı ve sunucu olarak değişik görevler aldığı Açık Radyo’da “Sinefil” programını hazırlayıp sunuyor.

Yeşim Burul

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir