Sual: Sadaka-i cariye ne demektir?
CEVAP
Öldükten sonra da, amel defterimize sevap yazdıran sadakadır. Sadaka-i cariye, cami, çeşme, yol yapmak, ağaç dikmek, faydalı ilmi eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işlerdir. Bir hadis-i şerif meali:
(İnsan ölünce, üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilmi eser bırakmak veya ona dua ve istigfar edecek salih evlat.) [Müslim]Herkes cari sadaka olarak cami yaptıramaz, ilmi eser yazamaz. Ama kolayı var. Faydalı bir eserin dağılmasına sebep olmak da, o kitabı yazmak gibi sevap getirir. Bir hadis-i şerif meali:
(Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.) [İbni Mace]Faydalı eserden maksat, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp, fizik, kimya kitabı faydalı kitaplardandır. Kasetler, CD’ler, filmler faydalı olmak şartı ile hepsi sadaka-i cariye hükmündedir. Faydalı olmak şartı ile bir radyo, bir televizyon, bir gazete, bir dergi, bir internet sitesi gibi her çeşit yayın, sadaka-i cariyeye dahildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehit sevabı vardır.) [Hakim] (Ya bir farzı veya vacibi meydana çıkarmanın sevabının ne kadar çok olduğu buradan anlaşılmalıdır.)Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları, hakiki din kitaplarına uyanlara yüzlerce şehit sevabı verilir. Sünnete yapışmak, sünneti ortaya çıkarmak Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını öğrenmekle seafoodplus.infolarda, özel günlerde hediye olarak bir kimse, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap, mesela bir İslam Ahlakı kitabı hediye verse, yüz şehit sevabı alır. Çünkü unutulmuş sünnetlerin yanında, farzlar ve vacipler de yayılmış oluyor. Bozuk din kitabı vermek de bunun aksi olup, çok veballi bir iştir, bu sefer işlenen günaha da ortak olmuş olur.Sevabını hediye etmeli
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Sadaka [ve Kur'an-ı kerim okumanın] sevabını önce Peygamberimizin mübarek ruhuna hediye etmeli, sonra ölülerin ruhlarına göndermelidir. Böylece kabul olma ümidi fazla olur. Sevabını bütün müminlerin ruhlarına da hediye etmek iyi olur. Her birine sevabın hepsi ulaşır. Kendi sevabından bir eksilme olmaz. (2/36)
Camiye verilecek para
Sual: Babam, (Şu parayı al, bir camiye ver!) dedi. Bu parayı İslam âlimlerinin kitaplarını dağıtarak emr-i maruf yapan yerlere vermek caiz olur mu?
CEVAP
Elbette olur. İslamiyet’i yaymak için verilmiş olur, daha önemlidir.
Cami yaptırmak
Sual: Bir kimsenin yaptırdığı küçük bir cami yıkılıp, yerine başkası büyük bir cami yaptırsa, öncekinin sevabı kesilir mi?
CEVAP
Kesilmez.
Sadaka-i cariye, öldükten sonra dahi insanoğlunun amel defterine sevap yazılmasına vesile olan bir ibadet çeşididir. İşledikleri bu ibadet sayesinde insanlar öldükten sonra sevap kazanmaya devam ederler, bu sebepten dolayı İslam alimleri kişilerin sürekli bu ibadeti yapmalarını söylerler. Düzenli olarak bu ibadeti yapan kişiler hem bu dünya hayatında hem de ahiret hayatında büyük bir bereketle mükafatlandırılır.
Sadaka-i cariye kişilerin günahlarından kurtulmalarına da vesile olur. Büyük günahlarından dolayı vicdan azabı çeken kişiler bu ibadeti yapıp tövbe ederlerse günahlarından kurtulurlar. Ayrıca bu ibadetle beraber sadaka vermeyi bir düzene oturtan kişiler öldükten sonra dahi sevap kazanmaya başlarlar. Bu nedenle kişilerin düzenli olarak sadaka vermeleri onların hayırlarına olacaktır.
Sadaka-i cariye sevapların en büyüğü olarak aktarılır ve kişilerin ölümünden sonra dahi sevap kazanmalarını sağlayan ibadet çeşitlerinden birisidir. Bu ibadet içerisine birçok maddeyi barındırır ve bunlardan birisini dahi yapan kişiler sadaka-i cariye ibadetini yerine getirmiş olurlar.
Sadaka-i cariyenin maddeleri şu şekilde sıralanıyor;
Bu maddeler sadaka-i cariyenin maddeleri olarak geçer. Cami yaptıran kişiler sadaka-i cariyenin maddelerinden birisi yerine getirmiş olur ve öldükten sonra dahi bu kişilere sevaplar yazılır. Ayrıca çekme ve yol yaptırımı da kişilere daha büyük sevapların yazılmasına neden olacaktır.
Bu ibadetin çeşitleri ve örnekleri çok fazladır. Ancak basit olarak şu şekilde anlatılabilir: İslam ve insanlık adına bir şeyler yapmak, eser bırakmak ve fayda sağlayan yapılar ortaya koymak bu ibadetin örnekleri ve çeşitleri arasında yer alır. Ancak detaylı bilgi için şunlar söylenebilir; köprü, yol, cami, çeşme, vakıf ve medrese gibi yapılar bu ibadetin çeşit ve örnekleri olarak kabul edilir.
Ayrıca fidan dikip gelecek kuşaklara bir orman bırakmak bu ibadetin maddeleri arasında yer alır. Bu çeşitlerden bir tanesini dahi yapan kişiler öldükten sonra dahi sevap kazanırlar. Bu kişilerin amel defterleri kapatılmaz ve sürekli olarak sevap yazılır. Böylelikle kişi Allah'ın izniyle cenneti kazanmış olur.
Bu ibadetin amacı hiç şüphesiz insanlara fayda sağlamaktır. Maddelerde de bahsedildiği üzere cami yapımı, yol yapımı, ağaç dikimi vs. gibi faydalı işleri bünyesinde kapsar. Bu hayatlar genel olarak insanlara büyük katkılar sunar.
Kısacası bu ibadetin genel amacı insanlara fayda sağlamak ve güzel işler bırakmak. Bu sebepten dolayıdır ki kişiler öldükten sonra dahi sevap defterleri kapanmaz ve sürekli olarak sevaplar yazılır.
Bu ibadet farz ibadetler arasında yer almak. Bu sebepten dolayı yapılması zorunlu değildir. Ancak insanlara katkı sağlamak ve gerisinde güzel bir işe imza atmak isteyen kişiler bu ibadeti yerine getirebilirler. Maddi durumu el vermeyen kişiler bu ibadeti yapmak zorunda değillerdir. Ancak birkaç kişi ortaklaşarak bu ibadetin maddelerinden bir tanesini yerine getirebilirler.
Birkaç kişi bir araya gelip kendi aralarında para toplayarak bu ibadeti yerine getirebilirler. Hem kişiler maddi olarak olumsuz etkilenmez hem de bu ibadetlerini yerine getirerek sevap kazanırlar. Kişiler bir araya gelerek ufak çaplı da olsa orman oluşturabilir veya köprü yapabilirler. Ayrıca bu kişiler ortaklaşa olarak çeşme yapımında da katkı sağlayabilirler.
Bu ibadetle ilgili olarak söylenmiş birçok hadis mevcuttur. Bu hadisler genel olarak yola ışık tutarak ibadet hakkında kişilerin daha bilgili olmasını sağlar.
Genel olarak söylenmiş hadisler şu şekildedir;
Hz. Peygamber mescit yapan, mescide giden yolları onaran ve yolcular için ev inşa ettiren kişilerin sadaka-i cariyede bulunduklarını aktarmıştır. Bu kişilerin sevap defterlerine kıyamet gününe kadar sevap yazılacağını buyurarak, bu ibadetin yüceliğini bizlere aktarmıştır.
Ölmüş bir insanın yakınlarının ona sürekli olarak dua etmesi, Kuran okutması ve onun adına hayır yapmaları Sadaka-i cariye olarak kabul edilir. Bu kişiler hayırlı bir evlat yetiştirdiklerinden dolayı sürekli olarak dua duyarlar. Bu nedenle amel defterleri kapatılmaz.
Ölen kişilerin yakınları ölen kişi adına çeşme, yol ve köprü yaptırabilirler. Durumu müsait olan kişilerde cami inşa ettirebilirler. Bu da sadaka-i cariye olarak geçer ve o kişilere son derece büyük sevap kazandırır. Ayrıca bu ibadette bulunan kişilerde sevap kazanırlar.
Genel olarak ölmüş anne babaya, çocuğa, kardeşe kuran okutmak, onlara dua etmek bu ibadet kapsamında yer alır. O kişiler adına yol, köprü ve çeşmede yaptırılabilir.
Sadaka-i cariye nedir? Örnekleri ve çeşitleri nelerdir? sadaka-i câriye ile ilgili ayet, hadis ve kıssaları derlediğimiz yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Müslüman, hayatı boyunca amellerinin kaydedildiğini ve o amellerle hesaba çekileceğini bilir. Rabbimiz Mülk suresi 2. ayette: “Allah, hanginizin daha iyi amel işlediğini ortaya koymak amacıyla sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır.” buyurmuştur. Yani kişi yaşarken amel işler, işlediği ameller kaydedilir ancak öldükten sonra amellerinin yazılı olduğu defter kapanır. Öldükten sonra da amel defterinin kapanmaması için kişi, arkasında insanların veya mahlukatın faydalanacağı bazı eserler bırakmalıdır. “Ölenin amel defterini açık bırakan şeyler nelerdir?” sorusunun cevabı ise sadaka-i câriyedir.
Kelime anlamı olarak, “sürekli hayra vesile olan ve sevabı öldükten sonra da yazılmaya devam eden, amel defterini açık tutan hayırlı işler” manasına gelmektedir.
Adından da anlaşılacağı üzere bir akarsu gibidir. Akışı devam eder, insanlar ve tüm mahlukat ondan faydalanır. Sesi huzur verir, suyu insanın susuzluğunu giderirken akıp gittiği yolları temizler, ağaçlara, bitkilere can olur. İşte sadaka-i câriye aynı şekilde yapana da faydalanan kişiye de hayır olarak döner. Hayırlı hizmetlerde bulunan bir vakıf kurma, cami, çeşme, sebil, köprü, medrese yaptırma vb. insanlar faydalandıkça hayrı akmaya devam eden sadakalar buna misaldir.
Kişinin ölümünden sonra devam eden, hayır ve hasenatı sayesinde amel defterini açık tutan sevapların olması durumuna sadaka-i câriye denilmektedir
Temel olarak bir çığır açmak, vesile olmak demektir. İslam’da başkasının günahını yüklenmek yoktur, kişi yaptıklarından hesaba çekilir. Ancak bir kötülük üzerine çığır açmış ise ondan hissesini alır. Aynı şekilde hayırlı bir işte çığır açmış, öncü olmuş ise o işin sevabından da hissesini alacaktır. Bu sebeple sadaka-i câriye zaman, mekân ve hayat standartlarına göre değişebilen ameller olsa da değişmeyen husus insanların hayırlı işlerde faydalanacağı bir vesile olmasıdır.
Geçmişte bir eseri elle yazmak sadaka-i câriye idi. Ancak bugün teknolojinin gelişmesiyle el yazması esere ihtiyaç duyulmamaktadır. Bu minvalde bir eserin neşrine maddi katkıda bulunmak, yol, köprü, sebil, çeşme, medrese yaptırmakta bu kapsama girdiği gibi; arkasından aldığı ilmi sonraki nesillere aktaracak ve duacı olacak bir talebe okutmak, salih bir evlat yetiştirmek, cami yaptırmak ya da ilim meclisinin bir eksiğini gidermek de sadaka-i cariyedir. Efendimiz (sav): “Hayra vesile olan o hayrı yapan gibidir” buyurmuş ve Müslümanları güç yetiremediği ameller konusunda en azından güç yetiren kimselere destek olmaları için teşvik etmiştir. Kişi İslami ilimleri almaya güç yetiremiyorsa, ilim talebelerine destek olmalı, ilim meclisi inşa edecek maddi gücü yoksa bedenen yardım ederek bu işten ecrini almalıdır. Hayır yapmak isteyene kapı çoktur ve bu kapılar kişi ölse dahi kapanmaz.
Hz. Peygamber (sav), birçok hadisi şeriflerinde bu konunun üzerinde durmuş ve bizleri bol bol sadaka vermeye teşvik etmiştir.
Peygamber(sav) şöyle buyurmuştur: Yedi şey vardır ki kul vefatından sonra kabrindeyken de bunların ecri (sevabı) kendisine ulaşır: Öğrettiği ilim, akıttığı su, açtığı su kuyusu, diktiği meyve ağacı, inşa ettiği mescit, miras bıraktığı Mushaf-ı şerif (faydalanılan bir kitap), vefatından sonra kendisi için istiğfar dileyecek hayırlı bir evlat.
“Müslüman bir kişi bir ağaç diker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şeyler kıyamet gününe kadar o Müslüman için sadaka olarak yazılır.” (Müslim, Müsâkât, 10)
Ferîdüddin Attâr, bir eserinde şöyle bir kıssa aktarıyor:
Bir gün padişah Nûşirevân, geniş yeşillikler arasında atını son sürat koştururken yolda, ihtiyarlıktan beli bükülmüş birini gördü. Gördüğü yaşlı bir insandı. Genişçe bir bahçede fidanı dikme işiyle meşgul oluyordu.
Padişah birden atını durdurup bahçeye yanaştı ve yaşlının, yapmış olduğu bu güzel işi ne niyetle yaptığını anlamak üzere ona şöylece sordu:
-“Ey gençliğinde dik duran, ancak zamanla dal gibi beli bükülmüş ihtiyar! Saçın ve sakalın ağarmış. Allah (cc) bilir; muhtemelen ömründen de az bir zamanın kalmış gibi. Bu zamanını dinlenerek geçirmek yerine, o güçsüz ellerinle ağaç dikmekle mi geçiriyorsun? Halbuki sen, onun meyvesini bile belki de göremeyeceksin!”
Yaşlı adam, yerden almış olduğu bastonuna yaslanarak önce belini doğrulttu, sonra da padişaha bir süre şaşkınlıkla, uzun uzun baktı. Sonra da tane tane şu sözleri söyledi:
-“Padişahım! Zamanında bizim için birçok kişi fidan dikti. Bizim için fidan dikenler, belki de o dikmiş oldukları fidanların meyvesinden hiç yiyemeden öldüler. Biz ise onların dikmiş oldukları o fidanların meyvesinden yedik. Bu sebeple, şu an bize düşen görev de tıpkı onların yapmış olduğu gibi, bizim ardımızdan gelecek nesiller için fidan dikmek değil midir?”
İhtiyarın feraset ve basiret dolu bu sözleri, padişahın çok hoşuna gitti. Yaşlı adama bir miktar altın hediye etti. Padişahın altın vermesi üzerine ihtiyar adam tebessüm ederek sözlerini şöyle devam ettirdi:
“–Padişahım! Gördünüz mü? Ağacım şimdiden meyvesini verdi. Halbuki ben, yetmiş seneden fazla yaşasaydım bile, bu mahsulden daha iyi bir kazanç elde edemezdim. Fakat bugün ektiğim fidanın meyvesini yemek için 10 sene beklemem gerekmedi. Bugün ektiğim birkaç fidan ile hem padişahın hediyesine hem de büyük ihsanlarına nail oldum.”
Padişah, yaşlı adamın bu sözlerinden daha çok memnun oldu. O araziyi de ona bağışladı, oradaki suyu da…
Kişinin öldükten sonra amel defterini kapatmayan, sürekli sevap getiren amellere denir.
Kişinin Allah rızasını umarak yaptığı her hayırlı iş devam ettiği ve insanlar ondan faydalandığı müddetçe sadaka-i cariyedir. Bu minvalde hayırlı bir neslin yetişmesine katkıda bulunacaklarsa okul, medrese, yol, köprü yapmak ya da bunların yapımına yardım etmek de sadaka-i cariye sayılır.
Sadakayı cariyenin hükmünü daha iyi kavrayabilmek için 4 ana başlıkta sıralayabiliriz:
Sadaka-i cariye hükmü vacip değil sünnettir. Vacip, Müslümanın yapması emredilen şeylere denir. Sadaka-i cariye ise kişinin kendi istediğine kalmıştır. Yani “farz mı, vacip mi?” sorusuna vereceğimiz en net cevap: “hükmü farz değil sünnettir.” olacaktır.
Kur’an’ı Kerim bastırmak, su kuyusu açmak, ilmi eserlerin neşredilmesine katkı sağlamak, ilim talebelerine yardım etmek, salih bir evlat yetiştirmek vb. her türlü hayırlı iş sadaka-i cariye kapsamında değerlendirilir. Elbette ki Kur’an’ı Kerim bastırmak da bu kapsamdadır. Ondan okuyacak olan kişilerin sevapları basımına vesile olup ücretsiz bir şekilde dağıtanlara da yazılacaktır. Ancak bastırdıktan sonra ücreti mukabilinde satanlar için bu durum sadaka-i cariye kapsamına girmemektedir. Çünkü bu, ticaret sayılmaktadır.
İnsanoğlu öldükten sonra arkasından devam eden bir hayır kapısı bırakmalıdır. Hayırlı işlerin devam ettiği her şey bu kapsamda değerlendirilebilir. Vakıf, yol, sebil, çeşme, köprü, cami, medrese, su kuyusu, insanların faydalandığı videolar ve yazılar derlemek, kasetler, kitaplar, fidan dikme vb. insanların kendisinden yararlandığı ve hayırlı işlere vesile olan her şey bu kapsama girmektedir.
Ancak kişinin ardında bırakacağı en büyük sadaka, kendisine duacı, müminlere faydalı ve ahlaklı salih bir evlat ve hayırlı bir nesildir. Bugün, haramların çok fazla yaygın olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Aynı zamanda mensup olduğu İslam dinini bilmeyen, ilahi gerçeklerden bihaber olan milyonlarca insan bulunmaktadır. İmtihan için geldikleri ve cenneti kazanmaya mecbur oldukları bu dünyadan bu şekilde göçmeleri insanların aleyhine bir durumdur. İşte böyle bir durumda hayırlı bir nesilden olmanın, o nesli yetiştirenlerden olmanın önemi büyüktür. Bir taraftan ilim öğrenecek, bir taraftan öğretecek ve Allah’ın dininin yeryüzüne hakim olması için mücadele edecek bir nesil..
Önemli bir amel olan “bir insanın hidayetine vesile olma” ameli de sadaka-i cariye kapsamına girmektedir. Kuran-ı Kerim’de gerek insanların hidayetine vesile olmak gerekse bu konuda tebliğ yapma amline önemle değinilmiştir. Hidayetine vesile olan kişi vefat etse bile, hidayete ermiş kişinin yaptığı amellerden kendisine hisse yazılır. Bu şekilde İslam’ı ve İslam davasını anlamış her yeni fert hem İslam davasına güç katacak ve İslam Medeniyetinin inşasını hızlandıracak; hem de öldükten sonra bizim için devam eden bir hayır kapısı olacaktır.