Ana Başlıklar;
İslamiyet öncesi Türk edebiyatında, ölen bir kimsenin arkasından söylenen şiirlere sagu adı verilmiştir. Sagular, ozanlar tarafından yuğ adı verilen cenaze törenlerinde söylenir ve vefat eden kimsenin kahramanlıkları, yaptığı iyilikler, cömertlik ve faziletleri dile getirilir.
Sagular genellikle milli nazım şeklimiz olan dörtlükler ile meydana getirilmiştir.
Eski Türklerin sagu adını verdikleri bu tür, daha sonraki dönemlerde divan edebiyatında mersiye; günümüzde ise ağıt adını almıştır. Ancak ağıt daha çok halk tarafından ve basit bir biçimde söylenirken; mersiyede daha yoğun bir dil ve üslup kullanılmaktadır.
(Günümüz Türkçesiyle:
Devir iyice kötüleşti
Sefil ve kötüler güçlenip kuvvetlendi
Edep ve erdem iyice azaldı;
Çünkü dünyanın beyi yok oldu.)
Ödlek yırağ közetti
Ogrı tuzak uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa katı kurtulur
Ögreyüki mundağ ok
Munda adın tig dağ ok
Atsa ajun uğrap ok
Tağlar başı kertilür
Begler atın argurup
Kagdu anı turgurup
Mengzi yüzü sargarup
Körküm angar türtülür
Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülür
Könglüm için örtedi
Yitmiş yaşıg kartadı
Keçmiş özüg irtedi
Tün kün keçüp irtelür
(Günümüz Türkçesiyle:
Alp Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı?
Zaman öcünü aldı mı?
Şimdi yürek yırtılır.
Zaman fırsat gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beyler beyini azıttı
Kaçsa nasıl kurtulur?
Adeti böyle işte
Bunda başka sebep yok
Felek ok atıp vursa
Dağlar başı kertilir.
Beyler atlarını yoruyor
Kaygı onları zayıflatıyor
Benizleri yüzleri sararıp
Safran sürülmüş gibi oluyor
Erler kurtlar gibi uluşup
Bağırıp yakalarını yırtıyor
Kısık seslerle haykırıyor
Gözleri yaşla örtülünceye kadar ağlıyorlar.
Gönlüm içten yandı
Kaybolmuş yarayı kaktı
Geçmiş günleri aradım
Geceler günler geçse o yine aranır.
Sagular da savlar gibi eski Türklerin yaşam biçimlerinden doğan sözlü ürünlerdir. Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine yuğ töreni, bu törenlerde söylenen şiirlere sagu adı verilirdi.
Ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden duyulan acıyı dile getiren bu şiirler bir tür ağıttır. Destan özelliği de gösteren sagularda geniş doğa tasvirlerine rastlanır.
Aşağıda Alp Er Tunganın ölümü üzerine duyulan acıyı dile getiren Alp Er Tunga Sagusunu okuyacaksınız. Alp Er Tunga Sagusu XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından halk ağzından derlenmiştir.
Alp Er Tunga Sagusu
Karahanlı Türkçesiyle
Alp Er Tonga öldi mü
İsiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur
Ödlek yarag közetti
Ogrı tuzak uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa kah kurtulur
Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülür
Ödlek arıg kevredi
Yunçıg yavuz tavradı
Erdem yeme savradı
Ajun begi çertilür
Bilge bögü yunçıdı
Ajun atı yençidi
Erdem eti tmçıdı
Yerge tegip sürtülür
Türkiye Türkçesiyle
Alp Er Tonga öldü mü,
Kötü dünya kaldı mı,
Zaman öcün aldı mı
Artık yürek yırtılır.
Felek fırsat gözetti,
Gizli tuzak uzattı,
Beyler beyin şaşırttı;
Kaçsa nasıl kurtulur?
Uludu erler kurtça,
Bağırıp yırttılar yaka,
Çığırdılar ıslıkla,
Yaştan gözler örtülür.
Zamane hep bozuldu,
Zayıf tembel güçlendi,
Erdem yine azaldı,
Acun beyi yok olur.
Bilge bilgin yoksul oldu,
Acun atı azgın oldu,
Erdem eti çürük oldu,
Yere değip sürtülür.
Ayrıca bakınız: