sahabe cihadından tablolar / Anlatı Yayınları

Sahabe Cihadından Tablolar

sahabe cihadından tablolar

TrendyolSahabe Cihadından TablolarSatın Al KitapyurduSahabe Cihadından TablolarSatın Al D&RSahabe Cihadından TablolarSatın Al IdefixSahabe Cihadından TablolarSatın Al BKM KitapSahabe Cihadından TablolarSatın Al HepsiburadaSahabe Cihadından TablolarSatın Al GittigidiyorSahabe Cihadından TablolarSatın Al N11Sahabe Cihadından TablolarSatın Al Amazon TürkiyeSahabe Cihadından TablolarSatın Al

Furkan Basın Yayın Sahabe Cihadından Tablolar

Furkan Basın Yayın Sahabe Cihadından Tablolar

Kurumsal Fatura

Satıcı : ÇAĞDAŞ KİTAP

Koleksiyona Ekle

Son 6 ürün

Tahmini Kargoya Teslim: 9 gün içinde

  • 15 gün içinde ücretsiz iade. Detaylı bilgi için tıklayın.
  • Bu ürün ÇAĞDAŞ KİTAP tarafından gönderilecektir.
  • Sahabe Cihadından Tablolar
  • Bu üründen en fazla 25 adet sipariş verilebilir. 25 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere 5 adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bu ürün indirim kampanyasına dahil değildir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

ÜRÜNÜN TÜM ÖZELLİKLERİ

Ürünün Diğer Satıcıları (2)

Tahmini Kargoya Teslim: 9 gün içinde

Deha Kitabevi

merchant-badge-image

Tahmini Kargoya Teslim: 8 gün içinde

Ürün Değerlendirmeleri

Henüz Yorum Yazılmamış.

Ürün Bilgileri

Furkan Basın Yayın Sahabe Cihadından Tablolar

  • Sahabe Cihadından Tablolar
  • Bu üründen en fazla 25 adet sipariş verilebilir. 25 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere 5 adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bu ürün indirim kampanyasına dahil değildir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

Ürün Özellikleri

  • Basım DiliTürkçe
  • YazarSalah Abdulfettah el-Halidi
  • Basım Yılı ve Öncesi

Sahabe Ci̇hadindan Tablolar

0 ratings0% found this document useful (0 votes)
views pages

Description:

Ey Harameyn’de İbadet Eden Eğer Bizim savaş meydanlarındaki halimizi görseydin; İbadetle oynadığının muhakkak farkına varırdın. Yanağından döktüğün her gözyaşı tanesi yerine bizler göğsümüze kanlarımızı akıtıyoruz. Sizler ibadetlerinizle oynuyorsunuz. Ey abidler! Sizler ibadetlerinizi Allah’a sunarken, mücahidler kanlarını ve canlarını Allah’a sunarlar.

Original Title

SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Copyright

Available Formats

PDF, TXT or read online from Scribd

Share this document

Share or Embed Document

Did you find this document useful?

Description:

Ey Harameyn’de İbadet Eden Eğer Bizim savaş meydanlarındaki halimizi görseydin; İbadetle oynadığının muhakkak farkına varırdın. Yanağından döktüğün her gözyaşı tanesi yerine bizler göğsümüze kanlarımızı akıtıyoruz. Sizler ibadetlerinizle oynuyorsunuz. Ey abidler! Sizler ibadetlerinizi Allah’a sunarken, mücahidler kanlarını ve canlarını Allah’a sunarlar.

Copyright:

Available Formats

Download as PDF, TXT or read online from Scribd
0 ratings0% found this document useful (0 votes)
views pages

Original Title:

SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Description:

Ey Harameyn’de İbadet Eden Eğer Bizim savaş meydanlarındaki halimizi görseydin; İbadetle oynadığının muhakkak farkına varırdın. Yanağından döktüğün her gözyaşı tanesi yerine bizler göğsümüze kanlarımızı akıtıyoruz. Sizler ibadetlerinizle oynuyorsunuz. Ey abidler! Sizler ibadetlerinizi Allah’a sunarken, mücahidler kanlarını ve canlarını Allah’a sunarlar.

Copyright:

Available Formats

Download as PDF, TXT or read online from Scribd

CİHADINDAN TABLOLAR

Salah Abdulfettah El-Halidi

seafoodplus.info
seafoodplus.info
[email protected]
Furkan Basım ve Yayınevi Sahabe Cihadından Tablolar
Salah Abdulfettah El-Halidi

Teknik Hazırlık Dizgi


H. İbrahim ABBAD
Düzeltmeler
İsmail MAHİROĞLU

Baskı Basım Yeri


Step Matbaacılık
Göztepe Mh. Bosna Cd. No
Bağcılar/İSTANBUL
Sertifika No:
İletişim E-posta
[email protected]
Posta
P.K. 51 Güneşli Merkez PTT
Bağcılar/İSTANBUL

1. Baskı,
ISBN:

Genel Dağıtım
İstanbul: Tevhid Kitabevi Merkez, 0 () 15 15
Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İstanbul (Bağcılar İSKİ Karşısı)
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi Şube, 0 () 34 20
Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No/A Bağlar/Diyarbakır
Bursa: İkra Kitabevi, 0 () 02 42
İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No Nilüfer/Bursa
Konya: Tevhid Kitabevi, 0 () 48 48
Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81/A Karatay/KONYA
İÇİNDEKİLER

Cihad İslam'ın Ruhudur 5

1. Abdullah B. Cahş El-Esedî Müfrezesi İlk Müşrik Haram Ayda


Öldürülüyor 17

2. Muhammed B. Mesleme'nin Müfrezesi, Hain Yahudi Lideri Ka'b


Bin Eşref'i Öldürüyor 37

3. Abdullah B. Atik Müfrezesi, Hayber Yahudilerinin Lideri Selam


B. Ebi'l Hukayk'i Öldürüyor 69

4. Ebu Ubeyde B. Cerrah Müfrezesi ve Allah'ın Ona 'Seyfu'l


Bahr'daki' İkramı 89

5. Abdullah B. Uneys El-Ensari, Nebi'nin Emri ile Süfyan B. Halid


El-Huzeli'yi Öldürüyor

6. Muhammed B. Mesleme El-Ensari'nin Müfrezesi Yemame


Ehli'nin Efendisi Sumame B. Usal El-Hanefi'yi Esir Alıyor

7. Amr B. Umeyye Ed-Damri Mekke'nin Lideri Ebu Süfyan'a


Suikast Hazırlığı İçerisinde

8. Seleme B. Ekva Tek Başına Müşrik Süvarilerine Karşı Koyuyor


ve Müslümanların Mallarını Kurtarıyor

9. Ebu Basir Müfrezesi, Mekke'de Kureyşli Kafirleri Korku


İçerisinde Bırakıyor

Feyruz Ed-Deylemi'nin Müfrezesi San'a'da Bulunan Yalancı


Peygamber Esved El-Ansi'yi Öldürüyor Bırakıyor

Kaynaklar
“ Küçük birlikler halinde
ya da topluca cihada
çıkın!”
(4/Nisa, 71)
Cihad İslam'ın Ruhudur

C ihad, İslam'ın ruhu ve bu dinin temelidir. Hatta


geçmiş bütün dinlerin de. Tüm Nebiler cihad ile
gönderilmiştir. Allah'ın (cc) indirdiği tüm kitaplar cihada
teşvik edip mücahidleri cennet ile müjdelemiştir.
Bunun delili ise Allah'ın (cc) şu sözüdür:
"Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını -onlara
cennet vermek karşılığında- satın almıştır. Onlar Allah yolunda
savaşır, öldürür ve öldürülürler. Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da
yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaattir bu. Allah'tan daha
çok ahdini kim yerine getirebilir ki? O hâlde yapmış olduğunuz
bu alışverişe sevinin. En büyük kurtuluş işte budur!" 1

Ayet, Allah'ın (cc) müminlerden cihadı talep ettiğini ve


buna karşılık onları cennet ile müjdelediğini bildiriyor.
Ayrıca bunun sadece Kur'an'da olmadığını, aynı zamanda
Tevrat'ta ve İncil'de de olduğunu haber veriyor. "Tevrat'ta,

1 9/Tevbe,
8 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İncil'de ve Kuran'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir va-


attir bu."

Kur'an-ı Kerim, cihaddan ve savaşa ve Allah düşmanları


ile karşılaşmaya teşvikten fazlaca bahsetmiştir!

Rasûlullah da (sav) cihaddan çokça bahsettiği gibi onun


cihad ile ilgili sözleri hadis kitaplarının büyük bir kısmını
kapsamaktadır.

Rasûlullah (sav) sadece cihaddan bahseden biri değildi.


Aynı zamanda onun fiili yaşamının tümü Allah yolunda
cihaddı.

Mekke dönemindeki davet hayatı; beyan, tebliğ, hüccet


ikame etme, hak yolda sebat ve batıl ehli ile yüzleşme üzere
olan -davet cihadı- idi.

Medine dönemindeki yaşamı da cihaddı; davet, hüccet


ve sebat cihadının yanında aynı zamanda kıtal, harp ve
çatışma cihadı.

Aslında Rasûlullah'ın (sav) sireti için en doğru başlık:


'Mücahid Rasûlün Sireti' olurdu.

Rasûlullah (sav), cihadı İslam dininin ruhu ve en yüce


zirvesi olarak sayması ile bu temel değeri ashabının kalp-
lerine yerleştirmiştir. Onlar, Allah yolunda mücahidler ve
cihadlarında sadık olanlardı. Onların hayatları, -davet ve
savaş cihadı olan iki kısmıyla da- cihad üzere kurulmuştu.

Allah'ın Mücahid Sahabelere Övgüsü


Onlar, Rasûlullah (sav) ile beraber cihada çıkmak için
yarışırlardı. Oturan münafıklar gibi cihaddan geri kal-
Salah Abdulfettah El-Halidi 9
mak için izin istemeden; himmet, coşku ve gayret ile hiç
düşünmeden cihad için yola çıkarlardı.

Allah (cc), Tevbe suresinde onları şu şekilde vasıflandır-


mıştır:

"Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve can-


larıyla cihad etmeme konusunda senden izin istemezler. Allah
takva sahiplerini çok iyi bilendir." 2

Âl-i İmran suresinde ise onlardan yine övgüyle bah-


setmektedir:

"(Uhud'da) yaralandıktan sonra yine Allah'ın ve Rasûlü'nün


çağrısına koşanlar, onlardan iyilik yapanlar ve sakınanlar için
büyük bir mükâfat vardır. Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar
kendilerine: 'İnsanlar size karşı bir ordu hazırladılar. O hâlde
onlardan korkun' dediler de bu söz onların imanlarını artırdı.
Ve: 'Allah bize yeter. O ne güzel vekildir' dediler. Sonra kendi-
lerine hiçbir zarar dokunmaksızın Allah'tan bir nimet ve bolluk
ile döndüler. Allah'ın rızasına da uydular. Allah pek büyük lütuf
sahibidir." 3

Yüce Allah'ın şu sözü, onlarla özdeşleşmiştir:

"Kendileriyle birlikte birçok âlimin çarpıştığı nice Peygam-


ber gelip geçmiştir. Fakat Allah yolunda başlarına gelenlerden
dolayı gevşemediler, zaafa uğramadılar, boyun eğmediler. Allah
sabredenleri sever. Onlar yalnızca şöyle diyorlardı: 'Rabbimiz,
günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlığımızı bağışla, ayakları-
mıza iyice sebat ver; kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.'

2 9/Tevbe, 44
3 3/Âl-i İmran,
10 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Sonunda Allah da onlara dünya nimetlerini ve ahiret sevabını


verdi. Allah iyilik edenleri sever." 4

Allah (cc) onların, cihadlarında ve hayatlarının tüm yön-


lerinde mücahid olan Rasûlullah'a (sav) tabi olduklarını
haber vermiştir. Böylece bu dine yardım etmede, Allah
yolunda cihad etmede ve Allah düşmanları ile karşılaşma-
da Allah'a verdikleri söze sadakat göstermişlerdir. Allah
(cc) şöyle buyuruyor:

"Andolsun ki sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü ümit eden


ve Allah'ı çokça anan kimseler için, Rasûlullah'ta güzel bir örnek
vardır. Müminler, ahzabı gördüklerinde: 'Allah'ın ve Rasûlü'nün
bize vadettiği budur. Allah da Rasûlü de doğru söylemiştir' de-
diler ve bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.
Müminlerin arasında Allah'a verdikleri sözde, içtenlikle sebat
gösteren nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine
getirdi kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirme-
mişlerdir." 5

Allah (cc), Rasûlü'nün ve mücahid ashabının cihadı ile


bu yüce dine yardım edip kalpleri ve beldeleri o yüce dine
açmıştır. Ve yine bu cihadı insanların grup grup bu dine
girmesine vesile kılmıştır!
Kur'an'ın Cihadi Direktifleri
Allah (cc) müminlere onun yolunda hakkıyla cihad et-
melerini emretmiştir. Bu ise ancak bu uğurda tüm güç
ve çabalarını harcayarak, rükû, secde, hayır fiil ve cihadı
bir araya getirerek ve tüm bunları ibadet kabul ederek
gerçekleşebilir. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

4 3/Âl-i İmran,


5 21/Ahzab,
Salah Abdulfettah El-Halidi 11
"Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin. Rabbinize ibadet
edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. Allah yolunda hakkıyla
cihad edin." 6

Müminler, Allah yolunda hakkıyla cihad ettiklerinde


şüphesiz onları hayra, felaha ve kurtuluş yoluna erdire-
cektir. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

"Uğrumuzda cihad edenleri, elbette biz yollarımıza iletiriz.


Muhakkak ki Allah ihsan edenlerle beraberdir." 7

Bunun anlamı; Allah yolunda cihad etmeyenleri, kur-


tuluş yollarına erdirmeyeceği, onlara hidayet etmeyip
geçtikleri çıkmazlardan ve problemlerden çıkış yolu ver-
meyeceğidir.

Ne zaman sahabe ve onlardan sonra gelenler Allah yo-


lunda sadakat ile cihad ettiler, Allah (cc) da onlara hayır
yollarını açtı ve rızasını bahşetti. Ve ne zaman da bu asrın
ümmeti cihaddan geri durdular işte o zaman düşmanları
onlara karşı hırslanmaya başladılar ve bu ümmetin, çıkış
yolu bulamayacak kadar problemleri ve musibetleri arttı.
Çünkü sadakat ve içtenlikle yapılan cihadın dışında kur-
tuluş yolu yoktur.

Allah (cc) bizlere, cihadın hayırlı ve azaptan kurtarıcı kârlı


bir ticaret olduğunu haber vermiştir:

"Ey iman edenler, sizi çok acıklı bir azaptan kurtaracak bir
ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Rasûlü'ne iman edersiniz,
mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer
bilirseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır. Günahlarınıza da

6 22/Hacc,
7 29/Ankebut, 69
12 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

mağfiret eder ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere ve Adn


cennetlerindeki çok hoş meskenlere koyar. İşte bu, çok büyük
bir kurtuluştur. Ve sevdiğiniz bir diğeri daha; Allah'tan bir zafer
ve yakın bir fetih Müminleri müjdele!" 8

Bu ayetin nassı ile bu ümmetin hayrı cihadda olduğuna


göre onu bırakıp oturmak büyük bir şerdir. Ümmetin
bu hayra nail olabilmesi için bu hakikate yakinen inanıp
fiilen hayatlarına uygulamaları gerekir. Zira bu hayra,
Allah yolunda cihadın dışında hiçbir yol ile ulaşılamaz.

Allah (cc) müminlere, kâfirlerle cihad etmelerini ve onlara


karşı savaşırken sert, şiddetli ve katı olmalarını emret-
miştir:

"Ey iman edenler, kâfirlerden size yakın olanlarla savaşın.


Onlar sizde büyük bir azim ve şiddet bulsunlar. Bilin ki Allah
muhakkak takva sahipleriyle beraberdir." 9

Aynı şekilde Rasûlü'ne de, müminleri cihada yönlendi-


rip teşvik etmesini emretmiştir. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

"Ey Peygamber, sana da sana uyan müminlere de Allah yeter.


Ey Peygamber, müminleri savaşa teşvik et." 10

Allah (cc) müminlere, düşmanlarını korkutmaları için


çeşitli silahlarla silahlanmalarını ve değişik kuvvet yapı-
larını değerlendirmelerini emretmiştir. Zira düşmanlarını
korkutmaları, onları Allah'a yaklaştıran bir cihad ve iba-
dettir! Allah (cc) şöyle buyuruyor:

8 61/Saf,
9 9/Tevbe,
10 8/Enfal,
Salah Abdulfettah El-Halidi 13
"Siz de onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet (savaş malze-
mesi) ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, bununla Allah'ın
düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunlardan başka sizin bilme-
yip de Allah'ın bildiği diğerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne
harcarsanız (ecri) size eksiksiz ödenir ve size asla zulmedilmez." 11

Müslümanlar, düşmanlarına kuvvet ve şiddetle vurmak-


la ve onları korkutup ürkütmekle emrolunmuşlardır. Bu,
düşmanlarını ve onların ardından gelenleri terbiye etmek
içindir. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

"Şüphesiz yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en


kötüsü kâfirlerdir. Artık onlar iman etmezler. Onlar, kendilerin-
den birtakım kimselerle anlaşma yaptığın her seferinde ardından
ahitlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar da. Eğer bunları savaşta
yakalarsan onlara yaptıklarınla arkalarındakileri dağıt da (bun-
dan) ibret alsınlar." 12

İşte, müminlerle savaşan, onlara karşı ahitlerini bozan,


aldatıp ihanet eden işgalci düşmanlarının cezası budur.
Bunlara karşı takınılacak tavır; şiddetle, sertçe ve katı bir
şekilde onlara vurmaktır. Öyle bir sert vuruş ki, onların
işini bitireceği gibi hem de arkalarından gelenleri ve Müs-
lümanları gözetleyenleri de telaşa düşürüp kalplerini korku
ve tedirginlikle doldurarak amaçlarından vazgeçirecektir.

Burada, Kuran'ın Müslümanları, muharip düşmanları


ile ilişkilerinde doğruya yönlendiren bazı talimatlarını
sunacağız.

11 8/Enfal, 60
12 8/Enfal,
14 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Kur'an'daki Cihadi Terimler


Bunlar, mümin bir kimsenin Kur'an-ı Kerim'den öğren-
mesi ve doğruluğuna iman etmesi gereken bazı terimlerdir.

Cihad, Allah ile yapılan kârlı bir ticarettir. Dikkatsizce


yapılan geçici bir coşku hâli değildir:

"Ey iman edenler, sizi çok acıklı bir azaptan kurtaracak olan bir
ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Rasûlü'ne iman edersiniz,
mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz" 13

Cihad hayırdır, şer olamaz:


"Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." 14

Düşman ile savaşta ve cihadda katı olmak vaciptir:

"Ey iman edenler, kâfirlerden size yakın olanlarla savaşın.


Onlar sizde büyük bir azim ve şiddet bulsunlar." 15

Cihada teşvik, Allah (cc) tarafından Kur'an'da zikredilen


bir emirdir:

"Müminleri cihada teşvik et." 16

Düşmanları korkutmak Kur'an'ın Müslümanları yü-


kümlü tuttuğu görevlerden birisidir:

"Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar bağlanıp beslenen atlar

13 61/Saf,
14 9/Tevbe, 41
15 9/Tevbe,
16 8/Enfal, 65
Salah Abdulfettah El-Halidi 15
hazırlayın ki, bununla Allah'ın düşmanını ve sizin düşmanınızı
korkutabilesiniz." 17

Bu, Kur'an'daki Allah'ın (cc) kelamıdır. Allah'ın sözünün


üzerine söz olamaz!

Müfrezelerin Cihadı ve Toplu Cihad


Kur'an'ın cihadi talimatlarından biri de, cihadın iki tü-
rüne işaret etmesidir; Müfrezelerin Cihadı, Umumi Cihad.
Cihadın bu iki kısmı, Allah'ın (cc) şu sözünde geçmektedir:

"Ey iman edenler! Korunma tedbirinizi alın da ya küçük bir-


likler hâlinde savaşa çıkın yahut toptan seferber olun." 18

Bu ayette Allah (cc) müminlere, düşmana karşı cihada


çıktıklarında tedbirli olmalarını emrediyor. Tedbirden
maksat, ihtiyat ve korunma bahanesiyle cihaddan geri
kalıp oturmak değildir. Bundaki amaç, cihad için hazırla-
nırken veya cihada çıkarken son derece ihtiyatlı, dikkatli,
uyanık, zeki, keskin gözlü olmanın ve yerinde hareket
etmenin gerekliliğidir.
Müminler cihad için iki şekilde seferber olurlar. Bu
ayette iki şekil de zikredilmiştir.
Birincisi: Müfrezelerin cihadı. Bu, ayetin "Küçük birlikler
hâlinde" bölümünde ifade edilmektedir.

İkincisi: Toplu cihad. Bu da, ayetin "Yahut toptan seferber


olun" bölümüdür.

İkinci kısmın açıklanmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü

17 8/Enfal,
18 4/Nisa, 71
16 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Rasûlullah'ın (sav) Bedir, Uhud, Hendek, Mekke'nin fethi,


Huneyn, Tebuk ve diğer gazvelerde ashabından yüzlerce
ve binlercesini cihad için çıkarması nebevi sirette bilinen
şeylerdendir.
Veya Mute Gazvesi'nde olduğu gibi, Rasûlullah'ın (sav)
bir emir komutasında on ya da yüz kişilik müfrezeler
oluşturması yine İslam tarihinde bilinen konulardandır.
Bu19, Allah yolunda cihada çıkmaları esnasında İslami
fetihlerde de açık bir şekilde gerçekleşmiştir.

Allah'ın "Küçük Birlikler Hâlinde Savaşa Çıkın"


Sözünün Anlamı
Açıklanıp tahlil edilmesi gereken; 'Müfrezelerin cihadı'
ayetin tabiri ile 'Cihadu Subat' olan birinci kısımdır.

'Subat' kelimesi Kur'an-ı Kerim'de sadece burada kulla-


nılmıştır. Bu, çoğul bir kelime olup parça parça anlamına
gelmektedir.

Tekili ise 'Sube'dir.


Ragıb El-İsfehani (r.h) 'Müfredatu Elfazu'l Kur'an' adlı ki-
tabında bu kelime hakkında şunları söylemiştir: "Küçük
birlikler hâlinde" yani, özel gruplar hâlinde 'Sebbeytu ala
fulan': 'Onun güzelliklerini ayrı ayrı söyledim' demektir. 'Sube':
birkaç kişiden oluşan grup anlamındadır. Çoğulu olan
'Subat' ise gruplar demektir.

Kısaca 'Subat' kelimesi neredeyse sadece az kişiden olu-


şan mücahid süvari grupları için kullanılır olmuştur.

19 Hulefa-i Raşidin, Emeviler ve Abbasiler döneminde ya da Müslümanların Haçlılarla, Ta-


tarlarla veya başkaları ile yaptıkları savaşlarda olduğu gibi
Salah Abdulfettah El-Halidi 17
Ayet Hakkında İbni Kesir'in Tefsiri
Şimdi ayette geçen 'Subat'tan maksadın ne olduğunu
anlamaya çalışalım.
İmam İbni Kesir bu ayetin tefsiri hakkında şunları söy-
lemektedir: 'Allah mümin kullarına, düşmanlarına karşı tedbir
almalarını emrediyor.' Bu ise silah ve teçhizat hazırlanması
ve Allah yolunda çıkacak olan grupların sayısının artırıl-
masını gerektirir.
'Subat' yani, bir gruptan sonra başka bir grup, bir bö-
lükten sonra başka bir bölük, bir seriyyeden sonra başka
bir seriyye demektir.
Bu ayet hakkında İbni Abbas şöyle der: '(Bölükler) yani,
ayrı ayrı seriyyeler hâlinde. (Topluca çıkın) yani, hepiniz birlikte
çıkın demektir.' Müfessirlerden Mücahid, İkrime, Süddi, Katade,
Dahhak, Ata Horasani ve Mukatil b. Hayyan da bu görüştedir.' 20

Ayet Hakkında Seyyid Kutub'un Tefsiri


Seyyid Kutub ayetin bazı işaretlerine bakarak harika
çıkarımlarda bulunmuştur. Seyyid Kutub şöyle diyor:

Kur'an-ı Kerime bakıldığında bu kitabın -genel hatları


ile Müslümanlara, çatışmanın adımlarını- günümüz tabiri
ile savaş stratejilerini nasıl çizdiğini görünce insan hayrete
düşüyor.

Bir ayette müminlere şöyle deniliyor: "Ey iman edenler,


kâfirlerden size yakın olanlarla savaşın. Onlar sizde büyük bir
azim ve şiddet bulsunlar."

Bu ayette ise: "Ey iman edenler, korunma tedbirlerinizi alın

20 Tefsiru'l Kur'anu'l Azim, 1/


18 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

da, ya küçük birlikler hâlinde savaşa çıkın yahut toptan seferber


olun." Burada da uygulanacak adımın -diğer bir tabirle
taktiğin- başka bir şeklini bizlere beyan ediyor.

Enfal suresinde ise daha başka yönlerini açıklıyor:

"Eğer onları savaşta yakalarsan onlara yaptıklarınla arkaların-


dakileri dağıt da bundan ibret alsınlar." 21

Bu kitap, insanların miskin düşüncelerinin aksine sa-


dece dinî ibadet ve şiarları, edebî ve ahlaki ilişkileri öğ-
retmiyor. Bu kitap, hayatın bütününü göz önüne alarak
insanların yaşamları boyunca çevrelerinde karşılaştıkları
tüm gerçeklerle yüzleşiyor.

İşte Allah'ın kitabı, Müslümanlara -dış saldırılar- ile


içerideki Yahudi müttefikleri arasında o zamanki konum-
larına münasip ve çatışma yöntemine uygun bir taktik
çiziyor!

"Bölükler hâlinde yahut toptan seferber olun." Ayette geçen


'Subat' kelimesi 'Sube'nin çoğuludur. Yani, bölük demektir.
Ayette kastedilen anlam ise: 'Cihada teker teker çıkmayın.
Bilakis çatışmanın yapısına göre küçük gruplar hâlinde ya da
tüm ordu hâlinde çıkın'dır.' 22
O hâlde ayetin de beyanı üzerine mücahidler iki sınıftır:
• Toplu hâlde cihada çıkanlar; düzenli ve silahlı ordudan
oluşur.
• Gruplar hâlinde cihada çıkanlar; bu da 'Subat' diye ad-
landırılır.

21 8/Enfal, 57
22 Fizilali'l Kur'an, II/
1 Abdullah B. Cahş
El-Esedî Müfrezesi
İlk Müşrik Haram
Ayda Öldürülüyor

Sahabe, Gruplar Hâlinde ve Topluca Cihad


Ediyordu
Rasûlullah (sav) döneminde, sahabenin cihadı bu iki kıs-
mı da kapsıyordu: Toplu cihad, Subat/Bölüklerin cihadı.

Subat/bölüklerin cihadı, Rasûlullah'ın (sav) yönlendir-


mesi ile bazen on kişiden az, bazen fazla; bazen muharip
düşman liderlerinden birini öldürmek, bazen mallarını ele
geçirmek ya da bazılarını kaçırmak gibi belirli hedeflere
düzenli operasyonlar şeklinde gerçekleşiyordu.

Görevlendirildikleri operasyonun son bulması ile görev-


lendirilen bu grubun görevi de bitmiş oluyordu ve Rasû-
lullah (sav) görevin bitiminden sonra kurduğu bu grubu
dağıtıyordu.

İster Rasûlullah (sav) döneminde ister Raşid Hâlifeler


döneminde olsun mücahid sahabelerin subat ve gruplar
hâlinde cihad edişinin örnekleri oldukça çoktur.
20 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Şimdi ise Rasûlullah'ın (sav) emri ile kurulan mücahid


sahabe bölüklerinin belirli hedeflere gerçekleştirdikleri
muazzam cihadi operasyonlara geçiyoruz.

Bu, Rasûlullah'ın (sav) kurduğu, müşrik bir şahsın öldü-


rülmesinde başarılı olan ilk müfrezedir. Ve yine kâfirlerin
kalplerine korku salan mücahid müfrezelerin gerçekleştir-
diği cihadi operasyonların da ilklerindendir.

Hicretten Sonraki İlk Seriyye ve Gazveler


Bu grubun operasyonundan önce, Medine'ye hicretin-
den sonra bizzat Rasûlullah'ın da (sav) katıldığı dört gazve
gerçekleşmiştir. Bu gazveler sırayla şöyledir:

1- 'Veddan' ya da 'Ebva' Gazvesi. Hicretin ikinci senesi-


nin Safer ayında Rasûlullah'ın (sav) iki yüz mücahid asha-
bı ile çıktığı gazvedir. Bu gazvede müşriklerle aralarında
herhangi bir çatışma çıkmamıştır.

2- 'Buvat' Gazvesi. Hicretin ikinci senesinde Rebiu'lev-


vel ayında gerçekleşmiştir. Rasûlullah (sav) ile beraber yine
iki yüz mücahid çıkmıştır. Ancak müşriklerin kervanına
ulaşamamışlardır.

3- 'Uşeyre' Gazvesi. Hicretin ikinci senesinde Cemaziye'l


Evvel ayında gerçekleşmiştir. Rasûlullah (sav) ile beraber iki
yüz mücahid çıkmıştır ve müşrikler ile aralarında herhangi
bir savaş meydana gelmemiştir. Rasûlullah (sav) bu gazvede
'Ben-i Müdlec' ve müttefikleri 'Ben-i Damre' ile anlaşma
yapmıştır.
4- 'Birinci Bedir' Gazvesi. Hicretin ikinci senesinde
Cemaziye'l Ahir ayında gerçekleşmiştir. Kurz b. Cabir
El-Fihri komutasındaki küçük bir müşrik gruba ulaşmak
Salah Abdulfettah El-Halidi 21
için Rasûlullah (sav), ashabından iki yüz mücahidi Bedir'e
göndermiştir. Fakat müşrik gruba ulaşamadıkları için her-
hangi bir çatışma meydana gelmemiştir.
Yine bu cihad operasyonundan önce Rasûlullah'ın (sav)
oluşturduğu üç seriyye1 daha gerçekleşmiştir. Bu seriyyeler:
1- Hamza b. Abdulmuttalib (r.a) seriyyesi: Rasûlullah'ın
, hicretin birinci senesinin Ramazan ayında muha-
(sav)

cirlerden otuz mücahidden oluşturduğu seriyyedir. Ebu


Cehil'in komutasındaki üç yüz kişiden oluşan müşrik
bir gruba ulaşması için Kızıldeniz sahiline 'Ays' bölgesine
gönderilmiştir. Fakat o bölgenin yöneticisi olan Mecdi b.
Amr El-Cüheni engel olmasından dolayı bir savaş mey-
dana gelmemiştir.
2- Ubeyde b. Haris (r.a) seriyyesi: Rasûlullah'ın (sav), hic-
retin birinci yılının Şevval ayında 'Rabiğ' vadisine Ebu
Süfyan liderliğindeki iki yüz kişiden oluşan müşrik bir
gruba saldırması için muhacirlerden altmış mücahidden
oluşturduğu seriyedir. İki taraf arasında ufak çapta çatış-
malar olmuşsa da yaralanma meydana gelmemiştir. Sa'd
b. Ebi Vakkas (r.a) bu seriyyede İslam'da ilk ok atan kişi
olmuştur.

3- Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a) seriyyesi: Rasûlullah'ın (sav),


hicretin birinci senesinin Zilkade ayında yirmi muhacir
mücahidden oluşturduğu seriyedir. Onları, Mekke ile Me-
dine arasında kalan ve Kureyş ticaret kervanının güzergâ-
hı olan 'Harrar' bölgesine yönlendirmiştir. Fakat kervan
kurtulmuş ve mücahidler Medine'ye geri dönmüşlerdir.

1 Seriyye, Rasûlullah'ın (sav) çıkmadığı askeri birliklerdir. Rasûlullah'ın (sav) çıktıklarına ise
gazve denir.
22 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Bundan sonra da Abdullah b. Cahş (r.a) seriyyesi olmuş-


tur. Bu, sıralama bakımından seriyyelerin dördüncüsü,
toplam yapılan saldırıların ise sekizincisi olmuştur.

Rasûlullah Sekiz Kişilik Abdullah b. Cahş


Seriyyesini Hazırlıyor
Hicretin ikinci senesinin ortalarında Rasûlullah (sav),
kuru üzüm, hurma, deri ve başka değerli eşyalarla yüklü,
Kureyş'e ait büyük bir kervanın Taif'ten döneceği haberini
alır ve Kureyş'i genel bir iktisadi muhasara altına almak
için kervana saldırmaya karar verir. Sonuçta Kureyşlilerle
harp hâlinde idi. Meşru olan harp şekillerinden biri de,
düşmanı zayıflatarak çökertme amacıyla iktisadi savaşlar
açılmasıdır.

Rasûlullah (sav), halasının oğlu ve İslam'a ilk girenlerden


Abdullah b. Cahş El-Esedi emirliğinde mücahid sahabe-
lerden bir grup hazırladı.

Bu grup, Sa'd b. Ebi Vakkas, Utbe b. Gazvan, Ukkaşe


b. Mihsen, Ebu Ubeyde b. Utbe, Amir b. Rebia, Vakid b.
Abdullah ve Halid b. Ebi Bekr'in oluşturduğu yedi kişiden
oluşuyordu. Allah hepsinden razı olsun.

Abdullah b. Cahş (r.a) anlatıyor:

"Bir gün Rasûlullah ile beraber yatsı namazını kıldım. Nama-


zı bitirdiğimizde Rasûlullah beni yanına çağırdı ve şöyle dedi:
'Yarın sabah silahını yanına al ve yanıma gel seni bir göreve
göndereceğim' "

Şafak söktüğünde Abdullah b. Cahş (r.a) silahını (kılıcını,


mızrağını ve okunu) alıp mescide geldi ve Rasûlullah (sav)
ile birlikte sabah namazını kıldı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 23
Sabah namazını bitirdikten sonra mescidin önüne çık-
tığında bir grup muhacirin orada Rasûlullah'ın (sav) emrini
beklediklerini gördü.

Rasûlullah (sav), kâtibi Ubeyy b. Ka'b El-Ensari'yi (r.a) bir


mektup yazması için yanına çağırdı. Mektubu yazdırdık-
tan sonra da deriden bir parçaya sıkıca sarmasını emretti.

Mücahid Birlik Gizli Bir Mektup Taşıyor


Rasûlullah (sav) Abdullah b. Cahş'ı yanına çağırıp şöyle
dedi:

"Seni bu birliğe emir olarak görevlendiriyorum. Bu mektubu


alıp, onlarla beraber Mekke yoluna çık. İki gece yürüdükten
sonra mektubu aç ve içindekileri uygula!"

Rasûlullah (sav) yedi kişilik birliği yanına çağırıp, Abdul-


lah b. Cahş'ı onlara emir tayin ettiğini ve onu dinleyip
itaat etmelerini emretti.

Sekiz kişilik mücahid grup, silahlarını kuşanıp (Emir-


lerindeki deri parçasına sarılı mektubun içeriğinin ne ol-
duğunu ve nereye gittiklerini bilmedikleri hâlde) Rasûlul-
lah'ın (sav) emrini yerine getirmek için yola çıktılar.

Rasûlullah (sav) bu mücahid grup ile gizli mektup üslu-


bunu kullanmıştır. Grubun uygulamasının emrolunduğu
bir mektup kâğıdı ve emir de dahil hiç kimse içeriğin ne
olduğunu bilmiyor. Belirlenen müddet dolmadan, hiç
kimse görevin ne olduğunu ve nereye gidildiğini öğrenmek
için mektubu açmayı aklından bile geçirmiyor!

Bu hadise, sahabenin Rasûlullah'a (sav) ne denli itaatkâr


olduğunu, ne kadar güvendiğini ve onun hikmeti ve gö-
24 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

rüşünün doğruluğuna yakinen inandıklarını göstermek-


tedir. Bir asker kendisinden gizlenmiş bir görevi, ancak
komutanına güveni tam ve askerî seviyesi yüksek olursa
gerçekleştirebilir!

Mücahidler iki gece yürüdükten sonra 'İbni Dumeyre'


kuyusuna vardılar. İçeriğinin ne olduğunu bilmediği hâlde
Abdullah b. Cahş mektubu açtı ve okumaya başladı:

"Allah'ın ismi ve bereketi ile Batn-ı Nahle'ye yürü ve arka-


daşlarından hiç kimseyi seninle beraber gelmeye zorlama. Batn-ı
Nahle'ye vardığınızda orada kalın ve Kureyş kervanını gözetle-
meye başlayın."

Abdullah b. Cahş, mücahid arkadaşlarına mektubu


okuduktan sonra şöyle dedi: "Rasûlullah, Batn-ı Nahle'ye
gidip Kureyş kervanını gözetlememi söylüyor ve sizden birinizi
benimle beraber çıkmanız için zorlamamı da yasakladı. Sizden
kim şehadeti arzuluyor ise benimle beraber gelsin. Kim de is-
temiyor ise şimdiden geri dönsün. Zira bunda bir beis yoktur!
Ben ise Rasûlullah'ın emrini uyguluyorum."

Rasûlullah (sav), Abdullah b. Cahş'ı, niçin beraberinde-


kileri çıkmaya zorlamaktan nehyetti?

Rasûlullah (sav), mücahidin cihada zorla değil şevkle git-


mesini ve giden kimsenin cihad niyetini bulundurmasını
istiyordu. Bu ise, ancak gönülle ve kendi rızası ile olursa
gerçekleşebilir!

Rasûlullah (sav) ashabını çok iyi tanıyıp cihad için ne


kadar istekli ve hırslı olduklarını, cihad ile geride oturma
arasında muhayyer bırakıldıklarında cihadı seçeceklerini
de biliyordu. Bundan dolayı Abdullah b. Cahş, mücahid
Salah Abdulfettah El-Halidi 25
arkadaşlarını gitme ile kalma arasında muhayyer bıraktı-
ğında hep birlikte: "Biz Rasûlullah'a ve sana itaat edenlerdeniz.
Allah'ın bereketi ile bizi dilediğin yere yürüt!" dediler.

Birlik Batn-ı Nahle Tarafına Yöneliyor


'Nahle'ye doğru yola çıktılar. Burası Mekke ile Taif
arasında bir yer olup, harem bölgesinden sayılmıyordu.
Yolculukları, hicretin ikinci senesinin Receb ayında idi.
Yanlarında iki kişiye bir deve düşecek şekilde dört develeri
bulunuyordu. Biri binerken diğeri yürür vaziyette nöbet-
leşe yol alıyorlardı.

Mücahidler 'Nahle' yolundaki 'Buhran' bölgesine vardık-


larında, Sa'd b. Ebi Vakkas ve Utbe b. Gazvan nöbetleşe
bindikleri develerini kaybettiler. Bulduktan sonra birliğe
katılmaları üzere kaybettikleri develerini aramaları için
emirleri onlara izin verdi. Ve mücahidler de 'Nahle'ye doğ-
ru yollarına devam ettiler.

Mücahidler, Receb ayının sonlarında hedefledikleri


'Batn-ı Nahle'ye ulaştılar. Şüphesiz Receb ayı, içinde sava-
şılmasının yasaklandığı haram aylardan biriydi. Cahiliye
müşrikleri de bu aylarda savaşılmaması üzere görüş birliği
içindelerdi.

Mücahid Birlik ve Kureyş'in Ticari Kervanı


Altı mücahid günlerce 'Batn-ı Nahle'de Kureyş kervanını
bekledikten sonra bekledikleri kervan geldi.

Kureyş kervanı, kuru üzüm, deri ve Taif'ten getirdikleri


eşyalar ile yüklü idi. Kervanı, Amr b. El-Hadremi, Hakem
b. Keysan El-Mahzumi, Osman b. Abdullah El-Mahzumi
ve kardeşi Nevfel b. Abdullah'tan oluşan dört kişi koru-
26 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

yordu. Dört Kureyşli dinlenmek için Nahle bölgesinde ko-


nakladılar. Mücahid birliğe çok yakın olmalarına rağmen
onları fark edememişlerdi. Gözetlemedeki mücahidler ise
onları izliyorlardı.

Mücahidlerin hedefleri önlerindeydi ama ne yapmaları


gerekiyordu?

Önlerinde, savaşıp kervanı ele geçirmekten başka seçe-


nekleri yoktu. Çünkü onlar Müslümanlarla savaş hâlindeki
malları ve kanları heder sayılan kâfirlerdi. Fakat onlara
karşı en uygun nasıl hareket edilmesi konusunda müca-
hidlerin görüşleri farklılaştı. Bunun nedeni de; konum-
larının ne olduğu hakkına ihtilafa düşmeleriydi. Bugün
savaşmanın haram olduğu Receb ayının son günü müydü
yoksa savaşmanın haram olmadığı Şaban ayının ilk günü
müydü? Bugünü belirlemede ihtilafa düştüler. Ve 'Nahle'
bölgesindelerdi. Burası Harem'e bağlı olmayan helal bir
bölge idi. Bugün savaşmayıp yarına kadar bekledikleri
takdirde savaşılması yasak olan Haram bölgeye girmiş
olacaklardı. Bu konuda da yine ihtilafa düştüler!

Müşrikler, mücahidleri görünce korkuya kapıldılar. Fa-


kat uzaktan Ukkaşe B. Mihsen'nin (r.a) başının traşlı oldu-
ğunu fark edince birbirlerine: 'Bunlar umrecilerdir. Onlardan
korkmayın' dediler. Dinlendirmek için, ticaret eşyalarını
bineklerden indirip konaklamalarına devam ettiler.

Onlar yemek işleri ile uğraşırlarken, mücahidler arala-


rında en uygun davranışın ne olacağını istişare ediyorlardı.
Bazıları: 'Bu günün Receb ayının son günü olduğunu, bundan
dolayı da bu günde savaşmanın caiz olmadığını' söylerken,
Salah Abdulfettah El-Halidi 27
kimileri de: 'Bu günün Şaban ayının ilk günü olduğunu ve
savaş yapılabileceğini' söylüyorlardı.

Mücahidler Esir Alıyor Öldürüyor ve Kervanı Ele


Geçiriyorlar
Son olarak mücahidler, bu günün Şaban'ın ilk günü
olduğuna, bundan dolayı savaşılabileceğine karar verdiler.
Emirleri de buna izin verdi.

Mücahidler kâfirlere saldırdı. İlk atak; attığında çok


az hedefini şaşıran yetenekli okçu Vakid b. Abdullah'ın,
kervan emiri Amr b. El-Hadremi'ye attığı oktu. Ok hedefi
bulmuştu ve Amr orada can verdi. Diğer üçü ise yağan
okları görünce, korku içinde kaçmaya başladılar. Müca-
hidler de onların peşine düştü. Nevfel b. Abdullah kaç-
mayı başarıp kurtuldu ve Mekke'ye gidip kervanın başına
neler geldiğini anlattı. Osman b. Abdullah ve Hakem b.
Kaysan ise esir alınmıştı.

Mücahidler, o ikisini ve yükü ile birlikte kervanı Me-


dine'ye Rasûlullah'a (sav) götürmek üzere yola çıktılar. Me-
dine'ye vardıklarında, Rasûlullah (sav) çok şaşırdı. Receb
ayının son gününde kervan emiri Amr b. El-Hadremi'yi
öldürmüşlerdi. Yani Haram ayda adam öldürüp kâfirlerle
savaşa girişmişlerdi.

Rasûlullah (sav) haram ayda adam öldürüp, savaşmaları-


nı kınadı ve içtihad ettiklerini fakat hatalı bir içtihadda
bulunduklarını bildirerek: "Size haram ayda savaşmanızı em-
retmedim!" dedi.

Diğer Müslümanlar da yaptıklarından dolayı onları


kınayıp azarladılar. Altı mücahid ise, şaşkın bir hâlde
28 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

yaptıklarına pişman olmuşlardı. Helak olacaklarını dü-


şünüyorlardı. Çünkü haram ayda adam öldürdüklerini ve
bunun büyük bir hata olduğunu artık biliyorlardı. Bundan
dolayı da çok büyük bir hüzün ve sıkıntı içine girdiler.

Rasûlullah da (sav) iki esiri hapsedip, olayların gelişmesini


bekledi. Ve kervan mallarında da herhangi bir tasarrufta
bulunmadı.

Müslümanlar ve Müşrikler Katında Cihad


Operasyonunun Neticeleri
Bu olay, Müslümanlar ile müşrikler arasında mal elde
edilen, esir alınan ve adam öldürülen ilk silahlı çatışma idi.

Bundan dolayı, hem Müslümanların hem de müşrik-


lerin gücünü zayıflatacak bir çatışmanın başlaması Yahu-
dileri sevindirmişti.

İsimleri bile kendilerine göre iyiye yorup şöyle dediler:


'Amr b. El-Hadremi, Vakid b. Abdullah eliyle öldürüldü. Amr:
Savaşı imar etti. Hadremi: Savaşta hazır bulundu. Vakid de:
Savaşı tutuşturdu.' 2

Ama Allah (cc) bunu Yahudilerin aleyhine çevirdi. Savaş,


Yahudiler aleyhine kuruldu, yapıldı ve tutuşturuldu ve
bununla en çok zarar gören onlar oldu.

Rasûlullah (sav) esir olan Hakem b. Keysan ve Osman


b. Abdullah'ın yanına gelip, onları İslam'a davet etti. İlk
olarak, Hakem b. Keysan'ın yanına geldi ve uzunca ko-
nuşarak, onu İslam'a davet etti. O ise icabet etmiyordu.
Ömer b. Hattab (r.a): "Ey Allah'ın Rasûlü! Niçin onunla ko-

2 Amr; imar eden, Vakid; tutuşturan, Hadremi; bir yerde bulunan anlamındadır.
Salah Abdulfettah El-Halidi 29
nuşuyorsun? Allah'a yemin olsun ki o asla Müslüman olmaz!
İzin ver boynunu vurayım da cehennemin dibine gitsin!" dedi.
Rasûlullah (sav) sükût edip, Ömer'e cevap vermedi. Sonra
Hakem ile konuşmasını ve İslam'a davetini devam ettirdi.

Çok uzun bir zaman geçmeden Hakem b. Keysan,


Rasûlullah'ın (sav) çağrısına icabet edip Müslüman oldu.
O zaman Ömer (r.a) onun asla Müslüman olmayacağına
ve boynunun vurulması teklifine ve yaptığı aceleciliğine
pişman olmuştu. Hakem b. Keysan çok iyi bir Müslüman
oldu ve şehit olarak Rabbine kavuşuncaya kadar Allah
yolunda cihad etti.

Hakem, Müslüman olunca Rasûlullah (sav) Ömer'e (r.a)


döndü ve şöyle dedi: "Eğer sana uyup onu öldürseydim ateşe
girecekti!"

Mücahidlerin elinden kaçarak, kurtulan kervanın dör-


düncü adamı Nevfel b. Abdullah, Mekke'ye vardığında
Kureyş'e yaşanan olayları detaylı bir şekilde anlatmaya
başladı; Amr b. El-Hadremi'nin öldürülüşünü, diğer kişi-
nin esir alınışını ve Müslümanların kervanı ele geçirişini

Kureyş bunu öğrenince mücahidlerin tutukladığı iki


esirin fidyesini Rasûlullah'a (sav) gönderdiler. Rasûlullah
(sav) onlara şöyle dedi: "İki arkadaşımız (Sa'd ve Utbe) gelene
kadar sizden fidye kabul edemeyiz. Çünkü onları öldürmenizden
korkuyoruz. Eğer sağ salim dönerlerse fidyenizi kabul ederiz."

Sa'd ve Utbe'nin Sağ Salim Geri Dönüşü


İki arkadaşımızdan kastı Sa'd b. Ebi Vakkas ile Utbe
b. Gazvan (seafoodplus.info) idi. Bunların nöbetleşe bindikleri bir
develeri vardı. Operasyonu uygulamaya gitmeleri esna-
sında develerini kaybettiler ve arkadaşlarından geri kalıp
30 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

develerini aramaya koyuldular. Aramaları uzun sürdüğün-


den dolayı 'Nahle' bölgesinde arkadaşlarına katılamadılar.
Arkadaşları, cihad operasyonunu başarı ile tamamlayıp
Medine'ye döndüklerinde onlar hâlâ develerini arıyorlardı.

Bundan dolayı, Rasûlullah (sav), Sa'd ile Utbe gelene ka-


dar Kureyş'in teklif ettiği fidyeyi almadı. Çünkü Rasûlul-
lah (sav) Kureyş'in, o iki sahabeyi yakalayıp, öldürmesinden
korkuyordu!

Daha sonraları Sa'd b. Ebi Vakkas; arkadaşı Utbe b.


Gazvan ile kaybettikleri develerini bulmak için iki gün
aynı bölgede kaldıklarını, bulduklarında mücahid arka-
daşlarına yetişebilmek için yola çıktıklarını fakat yolları
karıştırdıklarından dolayı bölgeyi bulamadıklarını, arka-
daşları Medine'ye döndüklerinde kendilerinin hâlâ onları
aradıklarını, anlatır.

Yolculukları esnasında şiddetli açlık ve sıkıntılarla kar-


şılaştılar. Öyle ki, ağaç yaprakları yiyip, üzerine su içmek
zorunda kalmışlardı.

Sa'd ile Utbe, Medine'ye sağ salim varınca, Rasûlullah


Kureyş'in fidyesini kabul etti ve Osman b. Abdullah'ı
(sav)

fidye karşılığı serbest bıraktı. Bundan sonra Osman, Mek-


ke'ye döndü ve orada kâfir olarak öldü. Hakem b. Keysan
ise Medine'de Müslüman kardeşleri arasında kaldı!

Kureyş Müslümanlar Aleyhine Şüpheler Yayıyor


Kureyş kâfirleri 'Nahle'de olan olayları, Müslümanları
karalamak için kullanarak, şüpheler, ithamlar ve yaygaralar
çıkarmaya başladılar.
İnsanlara şöyle diyorlardı: 'Muhammed ve ashabı haram
Salah Abdulfettah El-Halidi 31
ayları helal saydılar. Amr b. El-Hadremi'yi öldürüp, iki adamı
ellerindeki malları ile beraber gasp ederek, o aylarda kan akıttı-
lar! Bunu nasıl yaparlar? Onlar ki, haram ayları ilk çiğneyenler
oldukları hâlde kendilerinin bu aylara ve Beyt-i Haram'a riayet
eden Müslümanlar olduklarını iddia ediyorlar!'

Altı mücahidin 'Batn-ı Nahle'de gerçekleştirdiği cihad


operasyonu, Receb ayının son gününde yapılmıştı Şa-
ban ayının ilk gününde değil! Yani Allah'ın savaşmayı
yasakladığı haram aylarda olduğundan dolayı bunları
söylüyorlardı.
İnsanlar, Kureyş kâfirlerini dinleyerek Müslümanları
haram ayları çiğnemekle suçluyorlardı. Bu nedenle şüphe-
lerinin ve ithamlarının çürütülüp, bu meseledeki gerçeğin
açıklanması gerekiyordu.
Kur'an'ın Meseleyi Çözmesi ve Kureyş'e Cevabı
Allah (cc) elçisine şu ayeti indirdi:
"Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: 'O ayda savaş-
mak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan alıkoymak,
Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak
ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük gü-
nahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.'
Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar
size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve
kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de
boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar." 3

Kur'an'ın konuyu ele alışı tarafsız ve ilmî idi. Bu ayet-i


kerimenin belirttiklerinin özeti şöyledir: Bu sahabeler,
haram ayda savaşmakla hata ettiler. Çünkü bu aylarda
savaş, Allah'ın haram kıldığı büyük günahlardandır. Fakat

3 2/Bakara,
32 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

gerçek sorun, sahabenin hata ederek haram aylarda savaş-


ması değildi. Asıl sorun; Kureyş müşriklerinin yaptıkları
idi. Kureyş kâfirlerinin işlediği suçlar, sahabenin düşmüş
olduğu hatadan çok daha büyüktü. Allah katında da iş-
ledikleri günahları daha çoktu. Bundan dolayı, sahabe-
nin yaptıklarını kınayıp, haklarında şüphe ve yaygaralar
çıkarmaya hakları da yoktu!

Ayet-i kerime'ye genel bir bakışla bakıp, dizilişini ve


üslubunu tahlil edelim:

"Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar": 'Ey Muhammed!


Müşrikler sana, haram aylarda savaşmanın hükmünü -senin
dinine göre caiz mi? değil mi?- soruyorlar.' Bu soruyu müca-
hid gurubun, Amr b. El-Hadremi'yi 'Nahle' bölgesinde
öldürmeleri münasebeti ile soruyorlardı. Şöyle ki, onun
öldürülmesi savaşmanın haram olduğu Receb ayının son
gününde olmuştu. Nasıl Müslümanlar, haram ayların hür-
metini çiğneyip, düşmanları ile savaşabilirlerdi?

Kâfirlerin, haram aylarda savaşmanın hükmünü sorma-


ları, öğrenme amaçlı değildi. Zaten onlar buna ne istekli
ne de ehildiler. Amaçları, Müslümanlar hakkında şüpheler
ve yaygaralar çıkararak, onları küçük düşürmekti. Haram
aylara hürmet gösterip, kutsadıklarını iddia ettikleri hâl-
de, buna muhalefet ederek, adam öldürmek, esir almak,
insanların mallarını zorla gasp etmek nasıl olabilirdi?

Sahabenin Haram Aylarda Savaşması Hatası


"De ki: 'O ayda savaşmak büyük bir günahtır' ": 'Şüpheci
kâfirlerin sorusuna karşı de ki ey Muhammed! Haram aylarda
savaşmak büyük günahtır. Ne Müslümanın ne de kâfirin bunu
yapması doğru değildir! Çünkü Allah öldürmeyi ve savaşmayı
Salah Abdulfettah El-Halidi 33
bu aylarda haram kılmıştır. Allah'ın haramlarını çiğnemek ise
büyük günahlardandır!'

Bunun manası; mücahid sahabelerin Receb ayının son


gününde savaşıp, Amr b. El-Hadremi'yi öldürmeleri ve
kervanı ele geçirmelerinin bir hata olduğu idi.

Mücahid sahabeler yaptıkları hatadan dolayı büyük


bir suç işlediler. Fakat bundan dolayı ne günahkâr ne de
isyankârdırlar. Çünkü onlar bunu içtihadları ile yapmış-
lardı. Haram ayların hürmetini çiğneme amacı ile değil.
Malumdur ki içtihad edip hata eden kimseye bir ecir var-
dır. Günahkâr değildir.

Bunun Karşılığında Kâfirlerin Dört Suç İşlemeleri


Kâfirlerin, bu hatalı içtihad hadisesi üzerinde durma-
ya hiçbir şekilde hakları yoktur. Çünkü kendileri bunun
dışında bir dizi büyük günah ve suç işliyorlar. Bunların
yanında mücahid sahabelerin içtihadi bir hata yapmaları
dile bile alınamaz.

Ayet, işledikleri bazı suçlarını tescil etmiştir:

1- Kâfirler, küfre girmeleri, başkalarını küfre davet et-


meleri, imandan engellemeleri ve Allah Rasûlü'ne itaati
yasaklamaları ile Allah'ın yoluna set olmuşlardır. Bu, Al-
lah'ın (cc) şu sözünde zikrolunmuştur: "Allah yolundan
alıkoymak" 4

2- Kâfirler esasen Allah'a küfretmişlerdir. Bunların so-


runlarının aslı ve günahlarının sebebi budur. "Ve O'na

4 2/Bakara,
34 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

küfretmeleri" ayetindeki zamir Allah'a dönüyor, yani Al-


lah'a küfretmeleri.

3- Kâfirler, Mescid-i Haram'a küfretmişlerdir. Mes-


cid-i Haram'a küfretmeleri ise; İbrahim (as) yalnızca Allah'a
ibadet edilmesi için orayı bina etmesine rağmen orada
Allah'tan başkasına ibadet edip, şirk koşmalarıdır. "Ve
Mescid-i Haram'a" Mescid de zikri geçen zamire bağlıdır.
Yani Allah'a ve Mescid-i Haram'a küfretmeleri.

4- Kâfirler, müminleri Mescid-i Haram'dan çıkardı-


lar. Mescid-i Haram'ın yalnızca Allah'a ibadet için bina
edilmesi ve mümin olmalarından dolayı oraya daha layık
olmalarına rağmen, oranın ehli olan müminlere karşı savaş
açıp, Medine'ye hicrete zorlamışlardı: "Ve oranın halkını
çıkarmak."

Ayetteki, Müslümanların 'Mescid-i Haram'ın gerçek sa-


hipleri olmaları' nassı, mekân olarak müminlerin, uzakta
olan Medine'de; onların ise Mescid-i Haram'ın etrafında
yaşamalarına rağmen hiçbir şekilde kâfirlerin ve müşrik-
lerin Mescid-i Haram'ın sahipleri olamayacağına delildir!
Bu, Mescid-i Haram ile imanlarından dolayı müminler
arasındaki kuvvetli bağa, şirklerinden dolayı da müşrikler
ile Mescid-i Haram'ın bağının kopuk olduğuna delalet
eder. Müşriklerin işlediği bu dört büyük suç, Allah katın-
da, haram aylarda mücahidlerin hata ile müşrik birisini
öldürmelerinden daha büyüktür. Ayetteki "Ekber (daha
büyük)" kelimesi mübteda olan 'ihraç (çıkarma)' kelimesinin
haberidir. Yani, bu suçlar Allah katında daha büyüktür!
Salah Abdulfettah El-Halidi 35
Fitne Öldürmekten Daha Büyüktür ve
Müslümanların Uyarılması
"Fitne öldürmekten daha büyüktür"

Buradaki fitneden maksat; dinlerini bırakıp, İslam'dan


küfre dönmeleri için Mekke'deki kâfirlerin Müslümanlara
çeşitli eziyet ve işkencelerde bulunmalarıdır.

Buradaki öldürmeden maksat ise, haram ayda müca-


hidlerin, müşrik birisini hata ile öldürmeleridir.

Genel mana; Dinlerini bırakıp, mürted olmaları için


Mekke'de, kâfirlerin işkence ile müminleri fitneye dü-
şürmeleri, Allah katında, mücahidlerin haram ayda hata
ile Amr b. El-Hadremi'yi öldürmelerinden daha büyük
günahtır.

"Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye


kadar size karşı savaşa devam ederler"

Allah (cc) müminlere, müşriklerin onlarla savaşmaktan


geri durmayacağını ve bunun sürekli devam edeceğini
haber vermektedir. Müşriklerin savaştaki hedefleri, Müs-
lümanları dinlerinden döndürmektir. Onlar Müslümanları
dinlerinden döndürmeye çok isteklidirler.

"Sizden kim dininden dönerse"

Bu, Allah tarafından, dininden dönmekle, müşriklerin


hakkındaki hedeflerini gerçekleştiren her Müslümana bir
tehdittir! Her kim dininden dönüp, kâfir olarak ölürse,
dünyada da ahirette de hüsrana uğrayıp, azap görmek
üzere ebedi ateş ashabından olur.
36 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Allah (cc), müşriklerin Müslümanlar hakkındaki şüphele-


rini bozmak için bu ayeti indirince, Müslümanların içine
düştükleri korku ve keder yok oldu. Ve müşriklere nasıl
karşılık verip, iddialarını nasıl çürüteceklerini öğrendiler.

Bunun üzerine Rasûlullah (sav) kervandan alınan gani-


metleri Müslümanlara dağıttı.

Abdullah b. Cahş Birliğinde Göze Çarpanlar


Abdullah b. Cahş'ın (r.a) birliği, 'Nahle' bölgesinde ger-
çekleştirdiği cihad operasyonu ile müşriklerin öldürül-
düğü, esir alındığı ve ganimet elde edilen ilk seriyyeyi
gerçekleştirmiş oluyordu.

Bu mücahid grubun en belirgin özellikleri:

Bu, gizli bir mektup taşıyan ve içeriğini yalnızca bir


müddet gittikten sonra öğrenebildikleri askeri bir görevi
üstlenmiş ilk gruptu.

Bu, haram aylarda savaşma gibi içtihadi bir hataya dü-


şen ilk mücahid gruptu. Ayet bu grubun hatasını şu şekil-
de tescil etmiştir: "Sana haram aylarda savaşmayı soruyorlar.
De ki: 'Onda savaşmak büyük bir günahtır.' "

Bu, Vakid b. Abdullah'ın, Amr b. El-Hadremi'yi öl-


dürmesi ile müşriklerden birisini öldüren ilk mücahid
birliktir.

Bu, Hakem b. Keysan'ın ve Osman b. Abdullah'ın esir


alınması ile müşriklerden esir alan ilk mücahid gruptur.

Bu, grup üyelerinin ticaret kervanını ele geçirmesi ile


müşriklerden ilk ganimet alan mücahid birliktir.
Salah Abdulfettah El-Halidi 37
Abdullah b. Cahş'ın Müşriklere Cevaben
Söylediği Şiiri
Müşrikler: 'Muhammed ve ashabı haram ayları helal sayıp,
kan akıttılar. İnsanları öldürüp, mallarını aldılar' diye propa-
ganda yapmaya başlayınca, mücahid birliğin emiri Ab-
dullah b. Cahş (r.a) onlara şöyle cevap verdi:

Haram ayda öldürmeyi büyük günah sayıyorlar

Eğer olgunca düşünürseniz, ondan daha büyük olanın,

Muhammed'in çağırdıklarından engellemeniz,

Allah'ın görüp, şahit olduğu hâlde ona küfretmeniz,

Allah'ın evinde secde eden birisini görmemek için,

Allah'ın evinde mescidinden ehlini çıkarmanızdır!

Onu öldürdüğümüz için bizi ayıplasanız da,

O azgın hasetçi İslam adına yaygaralar çıkardı!

Mızraklarımızı İbni Hadremi'nin kanı ile suladık Nahle'de,

Vakid savaşı tutuşturduğunda!


2 Muhammed B.
Mesleme'nin Müfrezesi,
Hain Yahudi Lideri
Ka'b Bin Eşref'i Öldürüyor

Ben-i Nadir Yahudilerinin Lideri Ka'b b. Eşref


Ka'b b. Eşref, Yahudilerin liderlerinden ve önde gelen
efendilerinden olup, Mekke ve diğer müşrik Arap lider-
lerinin tanıyıp saygı gösterdiği bir kimseydi. Ka'b, anne
tarafından Yahudi, baba tarafından Arap birisi idi. Babası,
meşhur Arap kabilesi olan 'Tayy' kabilesinden olup, annesi
ise 'Ben-i Nadr' Yahudilerindendi.

Yahudilerde nesep baba tarafından olmayıp anne tara-


fından olduğundan dolayı, o bir Yahudidir. Onlara göre
Yahudi, babası Yahudi olsa da olmasa da, annesi -ister
evlilik yoluyla ister zina yoluyla hamile kalsın- Yahudi
olandır.

Ka'b b. Eşref, Medine civarındaki en büyük Yahudi


kabilesi olan 'Ben-i Nadr' Yahudilerinin lideri idi. O'nun,
Medine'ye yakın Ben-i Nadr ve Ben-i Kurayza bölgesi
arasında büyük ve sağlam bir kalesi bulunuyordu.
40 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Rasûlullah'ın (sav) Medine'ye hicretinden ve Evslilerin İs-


lam'a girmesinden önce, Ka'b b. Eşref ile Medine'deki bazı
Evsliler arasında dostluk bağı vardı. Ve Evs kabilesinden
iki kişi Ka'b b. Eşref'in sütkardeşi idi. Bunlar, Muhammed
b. Mesleme ve Silkan b. Selame (Ebu Naile) idi.
Rasûlullah (sav) ve ashabı Medine'ye hicret ettikten sonra
İbni Eşref, kendi varlığını tehdit eden tehlikenin yaklaş-
makta olduğunu hissetti. Nebi'ye (sav), dinine ve ashabına
düşman gözü ile bakıp, Yahudi kinini onlara yöneltmeye
başladı. Gelişen olayları takip edip, İslam'a ve Müslüman-
lara komplolar kurmak için birtakım hazırlıklara girişti.

Evsli iki sütkardeşi olan Muhammed b. Mesleme ve


Silkan b. Selame, ensar arasında İslam'a ilk girenlerdendi.
Onların Müslüman olması ile sütkardeşi İbni Eşref arasın-
daki tüm bağlar kopmuş ve aralarında hiçbir dostluk, sevgi
ve ittifak kalmamıştı. Çünkü İslam, nesep bakımından
insanların en yakını olsa da, kâfirlerle dostluk kurulmasını
haram kılmıştır.

İbni Eşref Bedir Savaşı'ndan Sonra


Müslümanlara Karşı Komplolar Düzenliyor
Ka'b b. Eşref, Bedir Savaşı'nda Kureyş'in liderlerinin
öldürülmesini, düştükleri hezimeti ve Allah'ın, Rasûlü'ne
verdiği zaferi görünce kavminden olan Yahudi liderlerini
kalesinde bir araya toplayıp, Bedir sonrası olayların geli-
şimini müzakere etti.

Kavmine şöyle seslendi:

— Yazıklar olsun size ey kavmim! Vallahi sizin için yerin


altı, üstünden daha hayırlıdır. Muhammed, bazı Kureyş
liderlerini öldürdü. Bazılarını da esir aldı. Onun, Kureyş'e
Salah Abdulfettah El-Halidi 41
karşı zaferinden sonra sizin konumunuz ne olacak, neler
yapacaksınız hiç düşünmüyor musunuz?
Yahudi liderleri tüm kinleri ile:
— Muhammed'e karşı tavrımız, yaşadığımız müddetçe
ona düşmanlık besleyip, onunla savaşmak olacaktır, diye
cevap verdiler.
Ka'b:
— Siz ona güç yetiremezsiniz. O, kavmi olan Kureyş'i
hezimete uğrattı. Sizler ise Kureyş'ten daha zayıfsınız.
O'nun karşısında duramazsınız, dedi.
Onlar da:
— Muhammed hakkında en uygun davranışın ne ola-
cağını sana bırakıyoruz, dediler.
Ka'b:
— Mekke'ye, Kureyş'in yanına gidip, onları Muham-
med ve ashabı aleyhine kışkırtacağım. Güçlerini tekrar
toplayıp, Muhammed ve ashabına saldırmaları için Bedir
günündeki cinayet ve esaretleri hatırlatıp, ölülerine ağla-
yarak kalplerindeki intikam duygularını canlandıracağım,
dedi.
Yahudi liderleri, Ka'b b. Eşref'in sözlerini uygun görüp,
yapılacaklara muvafakat gösterdiler. Böylece, Ka'b b. Eş-
ref, Rasûlullah'a (sav) ve ashabına düşmanlıkta, kavminin
öncüsü ve onların adına hareket eden temsilcileri oldu.
Yahudi İhanetinin Lideri İbni Eşref
Ka'b b. Eşref, Yahudi liderleri ile birlikte anlaştıkları
planlarını gerçekleştirmek için Mekke'ye gitti. Kureyş li-
42 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

derleri ile bir araya gelip, Muhammed'den (sav), ashabından


ve İslam'ın onlar üzerindeki tehlikesinden uzun uzadıya
bahsettikten sonra onları; Müslümanlar iyice güçlenme-
den Medine'ye Müslümanlar üzerine saldırmaya teşvik
edip, Bedir gününün intikamını almaya çağırdı.

Kureyş'in Ebu Süfyan liderliğinde, Müslümanlarla sa-


vaşmak için Uhud Savaşı'na çıkmasında onun bu kışkırtıcı
ziyaretinin büyük bir etkisi olmuştur. İbni Eşref, kalesine
dönünce Yahudi liderleri ve kâfir Arap kabile reisleri ile
görüşmelerini devam ettirip, kalesini Müslümanlara karşı
tuzak ve entrika kurma merkezi hâline getirdi. Artık Ne-
bi'ye (sav) ve şerefli ashabına açıktan sövüyordu.

İbni Eşref aynı zamanda bir şairdi. Şiirlerinde Müslü-


manların hanımlarına dil uzatıp, namuslarıyla alay edi-
yor, bununla da kalmayıp, yabancı erkekleri onlara karşı
kışkırtıyordu.

Böylece Yahudi lideri Ka'b b. Eşref tehlikeli ve büyük


suçlar silsilesi işlemiş oluyordu; Müslümanlar aleyhine
Yahudi liderleri ile görüşmesi, Kureyş reislerini Müslü-
manlarla savaşa teşvik etmesi, başka kabilelerle görüşüp,
Müslümanlarla savaşa kışkırtması, mahlûkatın en şereflisi
Muhammed'e (sav) sövmesi ve iffetli Müslüman kadınların
ırzlarına dil uzatması bunlardan yalnızca birkaçıydı.

Bu suçlardan sadece bir tanesi, İbni Eşref'in öldürül-


meyi hak etmesi için yeterliydi. O ise bu suçların hepsini
işlemişti. Böylece Ka'b b. Eşref öldürülmeyi hak etti. Çün-
kü o, İslam'a ve Müslümanlara karşı yakın bir tehlike arz
edip, ihanet, tuzak ve entrikanın başı olmuştu.
Salah Abdulfettah El-Halidi 43
Rasûlullah'ın Ka'b'ın Öldürülmesine İzin Verişi ve
İbn Mesleme'nin Buna Hazırlanışı
Nihayetinde Rasûlullah (sav), işlediği suçlar sebebiyle
hain Yahudi liderinin kanını heder sayıp, hakkında Al-
lah'ın hükmünü açıkladı. Bir gün Rasûlullah (sav): "Kim
beni Ka'b b. Eşref'ten rahatlatacak?" dedi.

Rasûlullah (sav) bu sözü ile; ensara, Ka'b b. Eşref'i öldür-


me hususunda onay verip, bu konuda onları desteklemiş
oluyordu. Malumdur ki Rasûlullah (sav) masumdur ve vahiy
ile desteklenmiştir. Sözlerinde ve fiillerinde hata etmez.
Bunun anlamı Ka'b bin Eşref'in öldürülmesini Allah'ın
(cc) ona vahyetmesidir.

Sahabe (seafoodplus.info) Rasûlullah'ın (sav) işaretini anlayıp hemen


ona icabet ettiler. Ka'b bin Eşref'i öldürmeye hazırlanan
sahabe, ensar arasında ona nesep bakımından en yakın
olan Ka'b'ın sütkardeşi Muhammed bin Mesleme El-Evsi
El-Ensari (r.a) idi.
Bu, İbni Mesleme'nin ve diğer sahabelerin, imanının
kuvvetine, her şeyde şeriatı ölçü aldıklarına, müminleri
dost edinip, kâfirlerden beri olduklarına ve Allah için se-
vip, Allah için buğz etmelerine en büyük delildir. İslamın,
gerçek takipçilerinden istediği de budur.
Muhammed bin Mesleme Rasûlullah'a : "Ben, seni
(sav)

ondan rahatlatabilirim. Onu öldürebilirim" dedi.

Rasûlullah (sav) İbni Mesleme'nin bunun için gönüllü


olmasına sevinip ona onay verdi ve "Bunu yap" dedi.
İbni Mesleme Suikast Yöntemini Hazırlıyor
Muhammed b. Mesleme vermiş olduğu sözü nasıl ger-
çekleştireceğini düşünerek Rasûlullah'ın (sav) yanından ay-
44 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

rıldı. Aradan günler geçmesine rağmen İbni Mesleme'nin


zihninde sadece Ka'b b. Eşref'e nasıl ulaşabileceği düşün-
cesi vardı.

Çünkü ona sağlam kalesinde ulaşmanın ne kadar zor


olduğunu ve Müslümanlardan korunmak için sıkı Yahudi
korumalarının yanında onu tek başına yakalamasının daha
da zor olduğunu çok iyi biliyordu.

Muhammed b. Mesleme, başarı ile uygulayabileceği


bir yol bulamadı. Düşündüğü her plan bir engel ile kar-
şılaşıyordu.

İbni Mesleme derin bir hüzün ve kedere kapıldı. Aradan


günler geçmesine rağmen o, sadece düşünüp değerlendi-
riyordu. Bu düşünceler onu yemeden, içmeden ve uyku-
sundan bile alıkoymuştu. Yalnızca birkaç lokma yemek,
birkaç yudum su ve az bir uyku ile yetiniyordu.

Çok geçmeden bunun etkileri gözükmeye başladı. Artık


dertli, bitkin, meşgul ve düşünceli bir görünümü vardı.
Bir gün onun bu hâlini Rasûlullah da (sav) fark edince:

— Ne oldu sana ey İbni Mesleme? diye sordu.

İbni Mesleme:

— Senin huzurunda bazı sözler sarfedip taahhütte bu-


lunmuştum. Şimdi ise bu ahdime vefa gösterip göstereme-
yeceğimi bilmiyorum. Hâlâ Ka'b b. Eşref'e ulaşabileceğim
bir yol bulmuş değilim, dedi.

Rasûlullah (sav) onu yatıştırıp teskin ettikten sonra:


Salah Abdulfettah El-Halidi 45
— Senin için gerekli olan elinden geleni yapmandır,
buyurdu.

Bu olaydan sonra da, İbni Mesleme'nin düşüncesi; İbni


Eşref hakkında, Allah'ın hükmünü uygulamaktan bir an
bile geri durmadı.

İbni Mesleme Birliği Hazırlıyor


Nihayetinde Allah (cc) onu, başarabileceği bir yola iletti:
Mücahid kardeşlerinden bir grup hazırlayıp birlik hâlinde
hareket ederek İbni Eşref'i öldürmek!

İbni Mesleme, işe İbni Eşref'in ikinci sütkardeşi olan


Silkan b. Selame b. Vakş (Ebu Naile) (r.a) ile başladı. Planını
açıkladığında, Ebu Naile hemen muvafakat edip, planı
sevinçle karşıladı. Çünkü bununla bir Allah düşmanın-
dan kurtulup Allah'a yaklaşmayı ve O'nun ve Rasûlü'nün
hoşnutluğuna nail olmayı umuyordu.

Ebu Naile ve İbni Mesleme, mücahid birliği kurmaya


başladılar. Tercihlerinde ensarın Evs kabilesinden olan üç
kişi vardı: Ubbad b. Beşir, Haris b. Evs ve Ebu İsa (seafoodplus.info).
Muhammed b. Mesleme liderliğindeki beş kişilik birliğin
üyeleri bir araya gelip, İbni Eşref'i nasıl bulup öldürecek-
leri konusunda sağlam bir plan hazırladılar.

Uzun bir görüşmeden sonra İbni Eşref'i doğrudan öl-


düremeyeceklerini anladılar. Aleni saldırı düzenledikleri
takdirde belki ona hiç ulaşamayacaklar ya da sarayın et-
rafındaki Yahudi korumaları tarafından öldürüleceklerdi.

Öyleyse, şüphelendirmemek için, ona güzel bir şekilde,


ürkütmeden yaklaşarak ulaşılması gerekirdi. Bunda hiçbir
beis yoktur. Zira harp hiledir!
46 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Onlar bir Müslümanın, kâfir hasmına nasıl ulaşmasını,


onu nasıl aldatmasını ve nasıl işini bitirmesini öğrenmesi
gerektiğini biliyorlardı. İyi bir hazırlık, plan ve program
harbin en önemli gerekliliklerindendir.

İbni Mesleme Aleyhinde Konuşmak İçin


Rasûlullah'tan İzin İstiyor
İbni Eşref'in güvenini nasıl kazanacaklar? Bu, ancak
Rasûlullah (sav) hakkında konuşmakla olabilirdi. İbni
Eşref'in, Rasûlullah'a (sav) olan şiddetli düşmanlığından
ötürü, sohbet arkadaşının onun hakkında konuşup onu
eleştirmesinden ne kadar mutlu olacağını, Yahudi arka-
daşlarının bu mecliste bulunmaktan ne denli lezzet alıp
keyifli sohbete dalacaklarını biliyorlardı.

İbni Mesleme ve mücahid arkadaşları, İbni Eşref hak-


kında bunları biliyorlardı fakat bunun caiz olup olmadı-
ğını Rasûlullah'a (sav) sormaları gerekiyordu.

İbni Mesleme ve arkadaşları, İbni Eşref'i ortadan kal-


dırma planlarını Rasûlullah'a (sav) açıkladılar. İbni Mesle-
me: "Ey Allah'ın Rasûlü, İbni Eşref'e ulaşabilmemiz için senin
hakkında konuşarak onu sevindirecek şeyler söylemeliyiz. Buna
izin verir misin?" dedi. Rasûlullah (sav): "Dilediğini söyleye-
bilirsin" dedi.

Böylece Rasûlullah (sav), İbni Eşref'e ulaşabilmeleri için,


kendisi hakkında İbni Eşref'i sevindirecek sözler söyleme-
lerine izin vermiş oluyordu. Zira harp hiledir!

Mücahid birlik, planını çizdi; İbni Eşref'in sütkardeşleri


olan İbni Mesleme ve Ebu Naile, ayrı ayrı İbni Eşref'e
gidip, aynı mevzu hakkında onunla konuşacaklardı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 47
İbn Mesleme Borç Almak İçin İbni Eşref'in
Yanında
Muhammed b. Mesleme, Ka'b b. Eşref'e gidip yanına
girmek için izin istedi. İbni Eşref, bu ani ziyarete çok şaşr-
mıştı. Çünkü İbni Mesleme onun sütkardeşi idi. Ve Müs-
lüman olmadan önce birbirlerini çok sık ziyaret ederlerdi.
Fakat Rasûlullah'ın (sav) iki sene önce Medine'ye hicret
etmesinden sonra ona hiç uğramamıştı. Bu ani ziyaretin
anlamı ne idi?

İçeri girmesine izin verdi. Zira tek olması itibarı ile bir
tehlike arz etmiyordu. Ve onunla görüşüp ziyaret amacının
ne olduğunu öğrenmek istiyordu.

Muhammed b. Mesleme, Ka'b b. Eşref'in yanına otu-


rup Rasûlullah (sav) hakkında konuşmaya başladı ve şunları
söyledi: "Bu adam (Rasûlullah'ı kastederek) bizim mallarımızı
sadaka olarak almak istiyor. O geldiğinden beri sıkıntı içindeyiz.
Ve mallarımız sürekli eksilmekte. Böyle giderse hiçbir şeyimiz
kalmayacak!"

Ka'b b. Eşref, duyduklarına çok şaşırdı. Aynı zamanda


sevinçli ve mutluydu da. İlk defa Muhammed'in ashabın-
dan birisi, düşmanının yanına gelip bu tarzda konuşuyor-
du. Ve yine ilk defa Müslümanlardan biri Rasûlullah (sav)
hakkında hasmına şikayetleniyordu. İbni Mesleme'nin
sözleri, onu sevindirip mutlu edecek olaylara delalet edi-
yordu. Yani ensarın, Rasûlullah'tan (sav) bıktığına ve ondan
ayrılmalarının yakın olduğuna işaret ediyordu. Bu ise, İbni
Eşref'in en büyük arzusu idi.

İbni Mesleme sözüne şöyle devam etti: 'Ey İbni Eşref,


daha sonra geri vermek üzere sana emanet hurma almaya geldim.'
48 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İbni Eşref: 'Ben size ondan bıkacağınızı söylememiş miy-


dim? Mallarınızın ve topraklarınızın elinizden gittiği an, ona tabi
olduğunuz oranda zarara uğradığınızı fark edeceksiniz!' dedi.

İbni Mesleme: 'Biz onun dinine girdik ve ona tabi olduk.


Şimdi ondan ayrılmamız münasip olmaz. Durumunun ne olacağı
belli olana kadar zorla da olsa onunla beraber kalmalıyız. Senin
yanına gelmemin nedeni ise, birkaç ölçek ödünç hurma vermen
içindir. Mevsim vakti hurmalarımızı topladığımızda emanetini
sana geri iade edeceğim.'

İbni Eşref: 'İstediğini sana vereceğim' dedi. Anlaşma üze-


rine Muhammed b. Mesleme, Ka'b'ın yanından ayrıldı.

Nebinin (sav) İbni Mesleme'ye Yahudi lideri karşısında


kendi hakkında konuşmasına izin vermesine rağmen o
sadece zorunlu olduğu kadarını konuşup, sınırı aşma-
mıştı. Nebi (sav) hakkında konuşması ne bir sövme ne de
bir yerme içermeden son derece edep ve hürmet içinde
gerçekleşmiştir. Konuşmak zorunda idi. Zaruretler ise
zaruret miktarı kadardır.
Böylece mücahid birliğin hazırlamış olduğu birinci
adım başarı ile gerçekleşmiş oldu. Bundan sonra ikinci
adıma geçtiler.

Ebu Naile Güven Kazanmak İçin İbni Eşref'in


Yanında
Mücahidler, Ka'b b. Eşref'in kendilerine daha fazla
güvenip, itimat etmesini istediler. Bunun yolu da, ikinci
sütkardeş olan Ebu Naile'nin gerçekleştireceği ikinci bir
ziyaretten geçecekti.
Silkan b. Seleme, İbni Eşref'in sarayına gidip, içeri gir-
mek için izin istedi. O da şaşkınlıkla girmesine izin verdi.
Salah Abdulfettah El-Halidi 49
'Dün sütkardeşim Muhammed b. Mesleme yanıma gelip,
Muhammed'den şikâyet etti. Bugün de ikinci sütkardeşim Ebu
Naile geliyor? Neler oluyor?'

İbni Eşref bu ziyarete çok sevindi ve bunu, ensarın bık-


kınlığına ve Rasûlullah'ı (sav) bırakmalarının başlangıcı ol-
duğuna yorumladı. Zaten onun da en büyük isteği buydu.

Ebu Naile de İbni Eşref gibi bir şairdi. Ve burada tam


bir hikmetle hareket etti. Mecliste pasif bir dinleyici ko-
numunda kalmadığı gibi, insanların yanında İbni Eşref
ile mevzu hakkında konuşmak da istemedi. Sıradan ko-
nuşmalara iştirak ederek İbni Eşref'in daha fazla güvenini
kazanmaya çalıştı.
Ebu Naile, mecliste bir şiir söylüyordu. İbni Eşref de
ona eşlik edip, başka şiirler ekliyordu. Böylece Ebu Naile,
şiir ile havayı yumuşatmayı başarmıştı.
İkisi arasında bir müddet şiir atışmasından sonra İbni
Eşref, Ebu Naile'ye: 'Bir ihtiyacın mı var?' diye sordu. Soruya
cevap vermeyip, şiirine devam etti Ebu Naile. İkinci sefer:
'Bir ihtiyacın mı var?' diye tekrarladı. Ebu Naile yine cevap
vermeyip, şiirine devam etti.
Çok zeki birisi olan İbni Eşref, Ebu Naile'nin ihtiyacını
insanlardan gizlemek istediğini anladı. Ve 'Belki yanımızda-
kilerin kalkmasını istiyorsundur' dedi. Yanıt belli olduğundan
dolayı Ebu Naile yine cevap vermedi. İnsanlar konuşulan-
ları duyunca, Ebu Naile'nin İbni Eşref'e özel bir maruzatı
olduğunu anladılar ve meclisten teker teker ayrıldılar.

Ebu Naile, İbni Eşref'ten Borç İstiyor


İnsanlar meclisten ayrıldıktan sonra Ebu Naile, İbni
Eşref'e şöyle dedi: 'İnsanların duymasını istemediğimden so-
50 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

runa cevap vermedim. Ve söyleyeceklerimizin ikimiz arasında


bir sır olarak kalmasını istiyorum.'

İbni Eşref, Ebu Naile'nin bu konuşmasından hoşnut


bir hâlde: 'İstediğini söyleyebilirsin' dedi.

Mücahid birliğin aralarında anlaştıkları plan gereği Ebu


Naile'nin konuşması, İbni Mesleme'nin konuşmasını ta-
mamlayıcı mahiyette oldu.

Ebu Naile, İbni Eşref'e şöyle dedi: '(Rasûlullah'ı kastede-


rek) Bu adamın gelişi bizim için musibet oldu. O geldiğinden
beri Araplar bizimle tek bir cepheden savaşmaya başladılar. Tica-
retimiz ve yolculuklarımız risk altında. Mallarımız azaldığı gibi
sürekli yollarımız kesiliyor. Başımıza gelmeyen fakirlik, yoksulluk
ve bela kalmadı!'

İbni Eşref, Ebu Naile'den duyduklarına çok sevinmişti.


Ben-i Nadr Yahudilerinin müttefiki olan Evslilerin başına
gelen bu ekonomik sıkıntıya kendisinin de çok üzüldü-
ğünü hissettirme amacı ile şöyle dedi: 'Ey Ebu Naile! Daha
önce bunu size söyleyip, böyle bir akıbetin başınıza gelmesinden
korktuğum için sizleri uyarmıştım. Hatırlarsan şöyle demiştim:
'Muhammed ve ashabının Mekke'den yanınıza gelmesini iste-
mekle hata ettiniz. Onlar mallarınızda size ortak olacaklar. Düş-
manlarını himaye ettiğinizden dolayı insanlar size savaş açacaklar
ve böylece hüsrana uğrayacaksınız.' Ey İbni Selame! Daha önce
sana bunları söylememe rağmen sen beni dinlemeyip, kavminle
birlikte Muhammed'e destek oldun. İşte gerçekler. Şimdi de
fakirlikten şikâyet ediyorsun!'

İbni Eşref, bütün bunları intikam alma arzusu içinde


söylüyordu.
Salah Abdulfettah El-Halidi 51
Ebu Naile Arkadaşlarını Getirmeye Hazırlanıyor,
İbni Eşref de Buna Seviniyor
Bu konuşmalardan sonra Ebu Naile: 'Böyle düşünen tek
ben değilim. Aynı fikirde olup başımıza gelen belanın boyutunu
fark eden başka arkadaşlarım da var' dedi. İbni Eşref, Ebu
Naile ile beraber başkalarının da olduğunu duyunca, bunu
Rasûlullah'a (sav) düzenlediği tuzaklarını uygulamak için iyi
bir fırsat olarak gördü.
Ebu Naile sıkıntılı ve kızgın bir grup insan örgütlemiş.
İbni Eşref bunu niçin değerlendirmesin ki? Niçin Ebu
Naile'nin grubunu Müslüman toplumu çökertmek ve en
büyük hayalini gerçekleştirmek için kullanmasın?
İbni Eşref, Ebu Naile'ye muvaffakiyetini açıklayıp, ge-
çirdikleri ekonomik krizi aşmaları için ona ve arkadaşla-
rına yardım etmeye hazır olduğunu söyledi. Ebu Naile,
İbni Eşref'in işaretini kaçırmayıp, grup hakkındaki te-
dirginliğini gidermek için hep birlikte onunla görüşmeyi
isteyerek: 'Yanındaki hurmalardan borç olarak vermen için
beraberimdeki kişileri de getireceğim. Böylece bize iyilikte bu-
lunmuş olursunuz' dedi.

İbni Eşref ona şöyle karşılık verdi: 'İstediğinizden bende


çokça vardır. Size dilediğiniz kadar hurma vereceğim. Hem de
hurmanın en iyi türünden. Öyle iyi ki; ondan tek bir hurmayı
ısırdığınızda dişiniz kaybolur.'

Sonra, Ebu Naile'ye sevgisini belirterek, başına gelen


sıkıntılardan kendisinin de üzüntü duyduğunu söyledi
ve: 'Vallahi sendeki bu yoksulluğu görmek istemezdim. İçine
düştüğün bu fakirlik beni ne kadar üzdü. Sen benim kardeşimsin.
Benim için insanlar arasında en değerlilerdensin. Sen ve ben
bir memeden emzirildik. Bundan dolayı yanımdakilerle sana
yardımcı olacağım' dedi.
52 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İbni Eşref'in söylediklerinin hepsi yalandı. O, yalnızca


hile ve desise liderlerinden biri olan aldatıcı pis bir Yahudi
idi. Yahudi olmayanlara alt tabaka olarak bakıp, başlarına
gelen bela ve sıkıntılara seviniyordu. Ebu Naile'ye söyle-
diği bu sözler ise yalnızca Müslümanlar hakkındaki kirli
Yahudi tuzaklarını gerçekleştirmek içindi.

Ebu Naile 'Beraberimdeki grup hakkında bahsettiklerimi sır


olarak saklamanı ve kimseye haber vermemeni rica ediyorum'
dedi.

Aralarında geçen bu gizli ve önemli toplantı bitmeden


önce İbni Eşref, Ebu Naile'nin grubunun hedefini öğren-
meyi istedi ve: 'Doğru söyle ey Ebu Naile! Sen ve adamların
Muhammed hakkında ne olmasını temenni ederdiniz?' diye
sordu.

Ebu Naile onu rahatlatacak şekilde şöyle cevap verdi:


'Muhammed'in perişan olmasını istiyoruz!'

İbni Eşref, Ebu Naile'nin bu cevabına çok sevinmişti.


Artık hedefi gerçekleşiyordu. İşte Medine'de İslam toplu-
mu tefrikaya girdi. İşte ensar, Rasûlullah'ın (sav) etrafından
dağılmaya başladı. Ve işte sütkardeşi, bu amacı gerçekleş-
tirmek için gizli bir birlik hazırlıyor! Niçin aldatıcı Yahu-
di lider bunu değerlendirmesin? İbni Eşref sevinçle hain
Yahudi hayallerine daldı.

Ebu Naile, istedikleri hurmayı vermesi için grubun


üyelerini getirmesi üzerine İbni Eşref ile anlaştı. Böylece
Muhammed b. Mesleme ve arkadaşlarının çizdiği akıllıca
plan başarı ile gerçekleşmiş oluyordu.
Salah Abdulfettah El-Halidi 53
Beş Mücahidin İbn Eşref'in Yanına Gelişi ve
Silahların Rehin Oluşu
Beş kişilik birliğin üyeleri bir araya gelip, istişare ettiler
ve İbni Eşref ile bir sonraki toplantılarında ne konuşacak-
larını anlaşıp, konuşmacıları olarak emirleri Muhammed
b. Mesleme'yi seçtiler.

Beş kişi anlaştıkları vakitte İbni Eşref'in sarayına doğru


yola çıktı. Yahudi bekçiler onları gördüğünde Müslüman-
lar, İbni Eşref'e üçüncü sefer gelmiş oluyorlardı. Daha
önce İbni Mesleme ve Ebu Naile gelmişlerdi. Şimdi ise
bir başka üç kişiyle bir daha geliyorlardı.

Beş kişi, Yahudi lideri ile bir araya geldiler. Konuşma-


cıları, emirleri olan İbni Mesleme idi.

— Benim ve Ebu Naile'nin seninle konuşması üzerine


borç olarak vereceğin hurmaları almaya geldik, dedi İbni
Mesleme.

İbni Eşref:

— Bunun karşılığında bir rehin vermeniz üzerine iste-


diğiniz hurmaları borç olarak verebilirim, dedi.

İbni Mesleme:

— Rehin olarak ne vermemizi istersin, dedi.

İbni Eşref, Yahudi arsızlığı ile kibrini, şehvetperestliğini


ve başkalarını hakir görmeye ne kadar hırslı olduğunu
göstererek şöyle dedi:

— Rehin olarak kadınlarınızı vereceksiniz!


54 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Vereceği hurma karşılığında, kadınlarını -sarayda ya-


nında tutmak üzere- rehin olarak istiyor!

Bu şaşırtıcı talep karşısında mücahidler hayrete düştüler.


Öyle ki sinirden kan beyinlerine sıçramıştı. Fakat ondan
kurtulma amacı ile çizdikleri planların bozulmaması için
burada sert tepki vermediler.

İbni Mesleme:

— Sana kadınlarımızı nasıl teslim edebiliriz ki? Sen ki


Arapların en güzelisin, dedi.

Başkalarını zelil kılmaya olan hırsını ve kindar Yahudi-


liğini gösterircesine ikinci bir talepte bulundu:

— Eğer kadınlarınızı vermiyorsanız çocuklarınızı rehin


olarak verin!

İbni Mesleme:

— Çocuklarımızı da sana rehin olarak veremeyiz. Çün-


kü bu, gelecekte onlar için bir leke olarak kalacaktır. 'Baba-
sının bir Yahudiye birkaç ölçek hurma karşılığında rehin olarak
verdiği kimse' diye ayıplanacaklardır, dedi.

İbni Mesleme, mücahid kardeşleri ile çizdiği ince plan


gereğince ona mantıklı ve uygun bir teklifte bulundu:

— Rehin olarak sana silahlarımızı verelim.

İbni Eşref bu teklifi kabul etti. Kadınlarını ve çocukla-


rını alamasa da en azından silahlarını alabilirdi. Silahlar
da Yahudilerin yanında önemlidir!
Salah Abdulfettah El-Halidi 55
İslami Zekâ Yahudi Hainliğine Galip Geliyor
Muhammed b. Mesleme, rehin olarak silahları teklif et-
mekle çok zekice davranmıştı. Çünkü onların Allah'ın hük-
münü uygulayabilmeleri için silah taşımaları gerekiyordu.
Bu ise, İbni Eşref'in ve etrafındakilerin şüphesini çekeceği
gibi ellerindeki silahları da alınabilirdi. Silahları oldukları
hâlde Yahudilerin şüphesini uyandırmamak için böyle bir
teklifte bulunmuştu.
Böylece imani program, Yahudi hile ve tuzağına galip
geldi. Aldatıcı Yahudi lider, kaç kere Müslümanlar aleyhine
tuzak ve entrika hazırladı. Kaç kere uyanıklığı, aklı ve zekâsı
ile böbürlendi. Şimdi ise İbni Mesleme ve arkadaşlarının
hazırladığı kapana kendi elleriyle giriyordu.
Yahudiler başklarına tepeden bakıp, kendilerinin daha zeki,
daha akıllı ve yetenekli olduklarını iddia ederler. Rabbani
mümin olmayanlara nispeten bu sözleri doğru olabilir. Ya-
hudilerin şeytani hile ve tuzaklarına ancak Allah'ın kendisine
basiret, zekâ ve uyanıklığı bahşettiği Rabbani bir mümin
karşı koyabilir.
İşte Yahudilerin uyanıklıklarına ve zekiliklerine rağmen
mücahid birlik onu tuzağa düşürmeyi başarmıştır.
Çizdikleri cihadi planlarını başarı ile gerçekleştirdikten
sonra beş mücahid sevinçle geri döndüler. İçlerinden en çok
sevinip, Allah'a hamd edeni ise (Rasûlullah (sav) önünde verdiği
sözüne daha yaklaştığından dolayı) emirleri İbni Mesleme idi.
Rasûlullah Mücahidlerin Cihad Operasyonunu
Tebrik Ediyor
Mücahidler Medine'ye, Rasûlullah'ın (sav) yanına gelip,
olanları anlattılar. Rasûlullah da (sav) onlara övgü ve hayır
duada bulundu.
56 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İbni Eşref ile buluşma vakitleri yaklaşınca mescidde


Rasûlullah'ın (sav) arkasında yatsı namazını kıldılar. Son-
ra silahlarını alıp, Rasûlullah'a (sav) Allah'ın Yahudi lider
hakkındaki hükmünü uygulamaya gittiklerini söylediler.
Rasûlullah da (sav) cihadlarını mübarek kılması için Allah'a
duada bulundu.

Rasûlullah (sav) yaptıkları amelden ve cihadlarından razı


olduğunu gösterme amacı ile onları yolcu etmek için
mescidden dışarı çıkıp, onlarla birlikte 'Baki' denen yere
kadar yürüdü ve Allah'ın bereketi ile hedeflerine hareket
etmelerini emretti.

Beş mücahid, Rasûlullah'ın (sav) onayını aldıktan sonra


hedeflerine yürüdüler. Rasûlullah'ın (sav) duasını aldıkla-
rından ve en azılı düşmanlarından biri hakkında Allah'ın
hükmünü uygulayacaklarından dolayı son derece mutlu
idiler.

Hicri 3. Senede Rebiu'l Evvel Ayının On


Dördüncü Gecesinde Gerçekleşen Bir Cihad
Operasyonu
Yola çıktıkları gece, aydınlık bir gece idi. Çünkü hicretin
üçüncü senesinin Rebiu'levvel ayının on dördüncü gecesi,
yani ayın en parlak olduğu gece idi. Hurma karşılığında
İbni Eşref'e silahlarını teslim etmek için gediklerinden
dolayı Yahudi nöbetçilerin şüphelerini uyandırmamışlardı.

O sıralar İbni Eşref yeni damat olmuştu. Sadece birkaç


gün önce bir kadınla evlenmişti ve sarayında yeni hanımı
ile beraberdi. Mücahidler sarayın önünde durdular ve Ebu
Naile şöyle seslendi: 'Anlaşmamız üzere işte geldik. Aşağı,
yanımıza in!'
Salah Abdulfettah El-Halidi 57
İbni Eşref, Ebu Naile'nin sesini duyduğunda yeni karısı
ile birlikte yatağında idi. Heyecanla yatağından fırladı.
Çünkü o, zannınca İslam'a ve Müslümanlara hazırladığı
planını gerçekleştiriyordu. Kaderin, onun için neler giz-
lediğini nereden bilebilirdi ki? Müslümanlara karşı tuzak
hazırladı ve kötü tuzağına kendisine düştü. Çünkü kötü
tuzak sadece sahiplerini kuşatır.
"Onlar bu tuzağı kurarlarken Allah da bunun karşılığında
kendilerine tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayır-
lısıdır." 1

Onun bu acelesine ve şaşkınlığına karısı da şaşırıp: 'Ge-


cenin bu geç saatinde nereye gidiyorsun?' diye sordu.

'Onlarla bir buluşmamız var' dedi İbni Eşref.

Kadın: 'Sen akıllı bir savaşçısın. Bu saat ise tehlike vaktidir.


Savaşçılar bu saatte inmezler. Senin adına korkuyorum. Lütfen
gitme' dedi.

Ka'b: 'O, kardeşim Ebu Naile'dir. Ondan zarar gelmez. Ve


onunla bir sözleşmemiz var. İnmem gerek!' dedi. İbni Mesleme
ve Ebu Naile ile aralarındaki meseleyi karısına açmayıp,
onu teskin etmeye çalıştıysa da kadın rahat etmeyip sezgisi
ile kocasının başına bir iş geleceğini fark etmişti.

Karısı: 'Ebu Naile'nin sesi şer kokuyor. Yalvarırım inme! Sana


bir zarar vermesinden korkuyorum!'diye tekrar üsteledi.

Fakat İbni Eşref, karısının uyarısına kulak asmadı. Böy-


lece Allah (cc), ondan keskin zekâsını alıp onu kendi elleriy-
le eceline sürükledi. Kader geldiği an göz körelir! Hızlıca

1 8/Enfal, 30
58 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

elbiselerini giydi. Ve yanında bulunan güzel kokulardan


sürünüp, süratle kaleden aşağı indi. Zavallı ölümüne git-
tiğini ve bir daha dönemeyeceğini nereden bilebilirdi ki?
Azgınlığına, hainliğine ve düşmanlığına karşılık Allah'ın
(cc) ondan intikam alma vakti gelmişti.

Beş Mücahid, İbni Eşref'i Tuzağa Düşürüyor


İbni Eşref, sarayın önünde emin bir hâlde mücahidler
ile birlikte oturmaya başladı. İşte anlaşmalarını yerine
getiriyorlar. Ve işte rehin olarak vermek için silahlarını
yanlarına almışlar. Ayışığında bir müddet sohbet ettikten
sonra kendini daha rahat hissedip onlara karşı şüphe ve
kuşku duyacak hiçbir şey fark etmemişti.
O gelmeden önce mücahidler aralarında Ebu Naile'nin
gizli bir işaretine anlaşmışlardı. İşaret çıktığında kılıçları
ile ona saldıracaklardı. Bu mehtaplı gecede konuşmanın
idaresini Ebu Naile üstlenmişti. İbni Eşref'in rahatlığını
ve güven duyuşunu görünce, adamlarından, yardımcıların-
dan ve bekçilerinden iyice uzaklaştırmak için onu saraydan
uzak bir yere götürmek istedi. Böylece öldürülmesi daha
da kolaylaşacaktı.
Şöyle dedi: 'Baksana İbni Eşref, ne kadar güzel bir gece değil
mi? Yürüyüşe çıkıp dolaşmanın, gece sohbetinin ve muhabbetin
harika olacağı mehtaplı bir gece. Geceyi geçirmek için beraberce
(Şercu'l Acuz'e) gitmemize ne dersin?'

Şercu'l Acuz, İbni Eşref'in kalesinin, Ben-i Nadr Ya-


hudilerinin ve Medine'nin arasında kalan piknik alanına
benzer güzel bir bölgedir.
İbni Eşref bu teklifi kabul edip, beş mücahid ile beraber
şiir söyleyerek, sohbet ederek bu bölgeye doğru yürüdüler.
Salah Abdulfettah El-Halidi 59
İbni Eşref'in saçları omuzlarına geliyordu. Ve başına güzel
kokular sürüp, saçlarını anber ile yağlamıştı.

Beş Mücahid, İbni Eşref'i İkna Ediyor


Ebu Naile, İbni Eşref'in şüphesini uyandırmadan arka-
daşları ile anlaştıkları planın adımlarını uygulamayı istedi.
Bu adımlar, öldürücü son adımın sadece bir başlangıcı
oluyordu.

Yürürken bir ara Ebu Naile elini İbni Eşref'in saçına


sürdü. Sonra hızlıca yumuşak bir şekilde geri çekti ve
hoşlandığını belli ederek elini kokladı: 'Kokun ne kadar
güzelmiş daha önce bu kadar güzelini hiç görmemiştim.'

Bu iltifat karşısında İbni Eşref sevinip gurura kapıldı.


Kokusu ile Ebu Naile ve arkadaşlarının etkilediğini zanne-
diyordu. İşte onlar, onun bolluk ve refah içinde olmasını
övüyorlar! Bu saf Yahudi, bunun zeki müminlerin hazır-
ladığı bir tuzak olduğunu nereden bilsin!

Bir müddet daha yürüdükten sonra Ebu Naile, tek-


rar elini İbni Eşref'in başına uzattı. İbni Eşref bundan
hoşlanmış ve böylece onlara tam olarak güven duymaya
başlamıştı.

Mücahid grubun gizli işareti, Ebu Naile elini üçüncü


sefer İbni Eşref'in başına sürdüğünde hep birlikte ona
saldırmaları idi.

Beş Mücahid, İbni Eşref'i Öldürüyor


Bir müddet daha gittikten sonra, İbni Eşref'in sara-
yından ve Ben-i Nadr ve Ben-i Kurayza Yahudilerinin
evlerinden iyice uzaklaşmışlardı.
60 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Ebu Naile elini üçüncü sefer İbni Eşref'in saçına uzattı.


Bu öldürme işareti idi. Bu sefer elini saçına sertçe daldırıp
iki eliyle sıkıca kavradı ve mücahid kardeşlerine: 'Allah
düşmanı hain Yahudi Ka'b b. Eşref'i öldürün' diye bağırdı.

Zaten onlarda kılıçları ile hazır vaziyette bekliyorlardı.


Ebu Naile'nin hain Allah düşmanının başını tuttuğunu
görür görmez ve sesini duyar duymaz, kılıçlarıyla İbni
Eşref'e saldırdılar!

Kılıç darbeleri, büyük yaralar açtıysa da tam olarak


işini bitirememişti. Hain Yahudi lider, kılıç darbelerini
vücudunda hissedince şiddetle bağırmaya başladı. Sesinin
yankısı Yahudi evlerinin duvarlarını aşıp evlerinin içine
kadar ulaşmıştı.

Yahudiler, şaşkın bir vaziyette uyanıp ortalığı aydınlat-


maya çalıştılar. Çığlığın, liderleri İbni Eşref'e ait olduğu-
nu anlasalar da artık onu kurtarmaktan âcizdiler. Çünkü
mücahidlerin kılıçları onlardan çok daha hızlı idi.

Bir ara, İbni Eşref mücahidlerin elinden kurtulmaya


çalıştı. Fakat onlar kılıç darbelerine devam ettiler. İbni
Eşref, birlikten biri olan Haris seafoodplus.info'in (r.a) bacağına bir
darbe vurdu ve o sahabe kan kaybetmeye başladı.

Muhammed b. Mesleme anlatıyor: 'Allah'ın düşmanı Ka'b


b. Eşref'e kılıçlarımızla art arda darbeler vurduk ama yine de
öldüremedik. Ve sürekli bağırıyordu. Keskin hançerim aklıma
geldi ve çıkarıp Allah düşmanı İbni Eşref'in karnına sapladım
ve üstüne yüklendim. Sonra karnından boğazına kadar çektim.
Onu öldürmüştüm!'

Böylece bu mücahid birlik, ayın dolunay olduğu, imanlı


Salah Abdulfettah El-Halidi 61
bir gecede hain Yahudi lideri Ka'b b. Eşref'i öldürmeyi
başardılar! Cesedini ise Ben-i Kurayza Yahudileri ile Me-
dine arasında bir yere attılar. Ve sağ salim, sevinç ve başarı
ile Rasûlullah'ın (sav) yanına döndüler.

Sağ Salim Rasûlullah'a Dönüyorlar


Yahudiler, liderlerinin öldürüldüğünü duyunca hemen
mücahidleri aramaya çıktılar. Fakat mücahid sahabeler
çoktan Medine'ye doğru yol almaya başlamışlardı.

Haris b. Evs, ayağına aldığı yaradan ve yoğun kan kay-


bından dolayı yürüyemiyordu. Arkadaşlarına: 'Beni burada
bırakın, kendinizi kurtarın şu an Yahudiler ardımızda!' dedi.

Emir İbni Mesleme: 'Seni burada bırakıp gidemeyiz' dedi.

Mücahidler yaralı kardeşlerini de yanlarına alıp hızlıca


yol aldılar. Ve Medine'ye sağ salim bir şekilde ulaştılar.

Sabah namazı olmadan Baki'ye ulaşmışlardı. Rasûlullah


bu saatte uyumayıp namazında onlar için Allah'a dua
(sav)

ediyordu.
Baki'ye vardıklarında yüksek sesle; 'Allahu Ekber! Allahu
Ekber!' diye tekbir getirdiler.

Rasûlullah (sav) tekbir seslerini duyunca Allah'ın (cc), on-


ları hain İbni Eşref'i öldürmeye muvaffak kıldığını anladı.
Ve namazını tamamlayıp mescidin önünde onları karşıla-
mak için beklemeye başladı.

Cihadi görevlerini muvaffak kılan Allah'a, sevinç içinde


şükrederek dört mücahid, beşinci yaralı kardeşlerini taşır
vaziyette Rasûlullah'ın (sav) yanına geldiler.
62 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Rasûlullah (sav) onları şu sözü ile karşıladı: 'Gözünüz ay-


dın!' Bu cümle, Rasûlullah'tan (sav) onlara büyük bir müjde
idi. Cihadlarında felaha erdiklerini, amellerinin mübarek
olduğunu ve Allah'ın cihadlarını kabul ettiğini haber ve-
ren bir müjde Rasûlullah (sav) ruhlarını yüceltmek, kalp-
lerini şereflendirmek ve maneviyatlarını düzeltmek için
bu müjde ile başlamayı yeğledi. Ve bu müjde, onların
yorgunluklarını, sıkıntılarını, uykusuzluklarını ve yolda
çektikleri cefalarını unutturmuştu.

Rasûlullah'ın (sav) sözüne karşılık: 'Senin de gözün aydın


olsun ey Allah'ın Rasûlü' diye mukabelede bulundular. Rasû-
lullah (sav), Haris b. Evs'in kanayan yarasını görünce yara-
nın üzerine mübarek tükürüğünü sürüp eliyle ovaladı ve
onun için Allah'a dua etti. Bir anda kanama durdu. Sanki
daha önce hiç yara yokmuş gibi Allah (cc) ona şifa vermişti.

Müslümanlar, İbni Eşref'in Öldürülmesini


Sevinçle Karşılıyor
Müslümanlar, Rasûlullah'ın (sav) arkasında sabah nama-
zını kıldıktan sonra sevindirici haberi ve büyük müjdeyi
-Allah ve Rasûlü'nün düşmanı, hain Yahudi lider Ka'b
b. Eşref'in öldürülmesini- öğrenince bu nimet üzerine
Allah'a hamd edip, Muhammed b. Mesleme ve mücahid
kardeşlerine övgüde bulundular.

Hain İbni Eşref'i öldürmekle, Rasûlullah'a (sav) verdiği


sözü yerine getirdiği için Muhammed b. Mesleme ken-
dini çok mutlu ve bahtiyar hissediyordu. Ve böylece hem
kendine hem de Rasûlullah'a (sav) karşı sadakatle hareket
etmiş oluyordu.

Mücahid Muhammed b. Mesleme birliği, Yahudileri ür-


Salah Abdulfettah El-Halidi 63
kütüp kalplerine korku ve tedirginlik yaymayı başarmıştı.
Ka'b b. Eşref, ihanetine ve düşmanlığına karşı hayatını
verdi. Ve hazırladığı tuzağı kendine döndü. Çünkü kötü
tuzak sadece sahibine döner.
Yahudiler, bunu hain liderlerinde gördüler. Ve kendi-
lerinden her entrikacı hainin sonunun İbni Eşref'in sonu
gibi olacağını anladılar.
Muhakkak ki Muhammed b. Mesleme ve mücahid kar-
deşleri fiilen Allah'ın şu ayetini uyguluyorlardı:

"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için


bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını,
sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın
bildiği kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız
size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız." 2

Rasûlullah Kendisine Şikâyetlenen Yahudileri


Tehdit Ediyor
İhanet lideri Ka'b b. Eşref'in öldürülmesinden birkaç
gün sonra, bir grup Yahudi, liderlerinin öldürülmesine
itiraz etmek için Rasûlullah'a (sav) geldiler.
'Ey Eba Kasım; ashabından bazı kimseler efendimiz, efendi-
lerimizin efendisi Ka'b b. Eşref'i haksız yere kandırarak öldür-
müşler. Hâlbuki o, ne sizinle savaşmıştır ne de bunu gerektirecek
bir suç işlemiştir.'

Sözlerinde yalancıydılar. Onlar da Ka'b'ın Müslümanla-


ra karşı çevirdiği entrikaları çok iyi biliyordu. Fakat Rasû-
lullah'ı (sav) kandırarak olayı kınamasını ve arkadaşlarının
yaptıklarının karşılığını ödettirmesini istiyorlardı.

2 8/Enfal, 60
64 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Fakat Rasûlullah (sav) onların hilelerini ve amaçlarını bili-


yordu. Onlara, İbni Eşref'in sözünde durmayan entrikacı
bir hain olduğunu açıkladı.

Onlara şöyle dedi: 'İbni Eşref güvenilir biri değildi. Eğer


öyle olsaydı öldürülmezdi. O bize eziyet etti. Şiirleri ile bizimle
alay etti. Ve bizim aleyhimize Kureyş ile görüşmelerde bulu-
nuyordu. Bundan dolayı öldürüldü. Sizden onun fiilini yapan
herkesin cezası kılıçla öldürülmek olacaktır!'

Rasûlullah (sav), kalplerine korku ve tedirginlik salarak


onları uyarmıştı. İbni Eşref; hain, mücrim, entrikacı ve
pisliğin birisi idi. Bunların karşılığını hayatı ile ödedi.
Müslümanlar hiçbir entrikacı Yahudiye karşı sessiz kal-
mazlar. Ve gerekirse -kim olursa olsun- onu İbni Eşref'in
yanına gönderirler.
Muhayyisa b. Mesud, Yahudi İbni Senine'yi
Öldürüyor
Muhammed b. Mesleme'nin, İbni Eşref hakkında Al-
lah'ın hükmünü gerçekleştirmek için hazırladığı birlik Evs
kabilesindendi. Ve Evsliler bununla iftihar ediyorlardı.

Medine'de ikinci kabile olan Hazrecliler, bu konuda


Evs'i kıskanıyordu. Malumdur ki, Medine'deki ensar; Evs
ve Hazrec'den oluşuyordu. Ve bu iki kabile, salih amel-
lerde sürekli birbirleri ile yarış içindeydiler.

Hazrec'den bazı kişiler Evs'li kardeşlerine uyarak, Müs-


lümanlara karşı entrika, ihanet ve tuzakları ile meşhur
olmuş Allah düşmanı başka bir Yahudiyi öldürmeye karar
verdiler.
Hazrecli bir genç olan Muhayyisa b. Mesud'a (r.a) bu
Salah Abdulfettah El-Halidi 65
düşünce iyice hâkim oldu. Entrikacı bir Yahudiyi düşün-
düğünde ise aklına gelen ilk isim 'İbni Senine' oldu.

İbni Senine, birçok Yahudi başkan ve müşrik Arap li-


derleri ile sıkı irtibatları olan büyük bir Yahudi tüccarı
idi. Ve bu irtibatlarını Müslümanlara karşı eziyet ve ent-
rikalarında kullanıyordu.
Muhayyisa b. Mesud, entrikacı Yahudi tüccar İbni
Senine'yi -büyük abisi Huvayyisa b. Mesud'un kurduğu
bağlantı ile- iki aile arasındaki dostluktan ötürü yakından
tanıyordu. Abisi Huvayyisa, bir kâfir idi. Müslümanların
ve küçük kardeşi Muhayyisa'nın davet etmesine rağmen
İslam'a girmeyi kabul etmemişti.
Büyük kardeş Huvayyisa'nın, Yahudi tüccar ile araları
çok iyi idi. Çoğu zaman onu evine sohbet etmeye, yemeğe
ve içmeye çağırırdı. İbni Senine ise, Huvayyisa ile bağlantı-
larını garanti altına almak için aileye mal ve erzak getirirdi.

Müslüman genç Muhayyisa, İbni Senine'nin pisliklerini


ve çevirdiği entrikaları biliyordu. Ve büyük kardeşi vesilesi
ile aralarındaki ailevi bağ ona sıkıntı veriyordu.
Mücahid İbni Mesleme'nin birliği, İbni Eşref'i öldü-
rünce Muahyyisa da İbni Senine'yi öldürmeyi düşünmeye
başladı. Çünkü o da ihanet, entrika ve tuzakta, İbni Eş-
ref'in yolundan yürüyordu.
Düşüncesini gerçekleştirmeden önce Rasûlullah'ın (sav)
yanına gidip istişarede bulundu. İbni Senine'nin Müslü-
manlar aleyhine gizli toplantılar düzenleyip düşmanlık
yaptığını beyan etti. Bunun üzerine Müslümanlara karşı
66 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

yaptığı cürümlerden ötürü Rasûlullah (sav) onun da öldü-


rülmesine izin verdi.
Mücahid genç Muhayyisa b. Mesud, İbni Senine'yi tek
başına öldürmeye karar verdi. Ve bir gece İbni Senine'nin
evine girip kılıç darbeleri ile onu öldürerek hakkında Al-
lah'ın hükmünü tatbik etti.

Huvayyisa Kardeşi Muhayyisa'nın Eli ile


Müslüman Oluyor
Ertesi gün, büyük kardeş Huvayyisa b. Mesud müttefiki
ve dostu İbni Senine'nin küçük kardeşinin eli ile öldürül-
düğünü duyunca çok sinirlendi ve kardeşini, yaptığından
dolayı sert bir şekilde cezalandırmaya karar verdi.

Huvayyisa kalın bir sopa hazırlayıp kardeşinin eve


dönmesini beklemeye başladı. Kardeşi eve girer girmez
sopayı eline alıp art arda vurmaya başladı. Kardeşini kı-
nadı, azarladı sövüp saydı: 'Yazıklar olsun sana, dostumuz
ve müttefikimiz İbni Senine'yi nasıl öldürdün. Bize olan bağlı-
lığını, yaptığı ikramları ne çabuk unuttun! Yardım için verdiği
malları ve erzakları da mı unuttun? Senin karnının yağı bile
onun malındandır.'

Mücahid kardeşi ona şöyle karşılık verdi; 'Onu öldürdüm


çünkü O Allah ve Rasûlü'nün düşmanı idi ve Müslümanlara
eziyet edip entrikalar hazırlıyordu.'

Sonra kardeşini şu sözleri ile iyice şaşırttı: 'İhanet ve


aldatmalarından ötürü Rasûlullah onu öldürmemi emretti. Ben
de onun emrini yerine getirdim. Allah'a yemin olsun ki eğer
Rasûlullah seni öldürmemi emretseydi onun emrini yerine ge-
tirmek için seni de öldürürdüm!'

Huvayyisa, kardeşinin sözleri karşısında dehşete kapıldı


Salah Abdulfettah El-Halidi 67
ve: 'Ey kardeşim: eğer Rasûlullah sana beni öldürmeni emretse
beni de mi öldürürdün?' diye sordu.

Muhayyisa: 'Evet! Vallahi Rasûlullah seni öldürmemi emretse


tereddüt etmeden seni de öldürürüm!'

Huvayyisa, düşüncelere dalmıştı: 'Kardeşim bunu nasıl


yapabilir? Eğer Peygamberi beni öldürmesini emretse nasıl beni
öldürebilir? Bağlandığı bu din nedir? Ailemizin dostu ve mütte-
fiki İbni Senine'yi öldürmeye çağıran bu din nedir? Ve emretti-
ğinde ailenin direği büyük kardeşini bile öldürtebilen bu din?'

Bu kâfir, İslam'ın, kardeşinin şahsiyetini yeniden ya-


pılandırdığını ve düşüncesini yeni bir kalıba soktuğunu
anlayamıyordu. Artık onun insanları sınıflandırması,
İslam'a olan yakınlıkları ve uzaklıklarına göre idi. Kim
Müslümansa, onun kardeşi ve dostu olup, velayet ve it-
tifakı kurulmuş oluyordu. Kim de kâfir ise ondan beri
oluyordu. İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık besleyen,
nesep bakımından insanların en yakını bile olsa onun
düşmanı oluyordu!

Uzunca bir düşünceden sonra Huvayyisa şöyle dedi:


'Vallahi İslam büyük bir dindir. Etbaının düşüncelerini, ilişki-
lerini ve ittifaklarını değiştirmeyi başarmıştır. Aşiret, akrabalık
ve çıkar üzere kurulu bu bağları değerli temeller üzerine oturt-
muştur.'

Huvayyisa, İslam'ın hak olduğuna kanaat getirdi. Ve


Allah (cc) kalbini iman ile nurlandırdı. Rasûlullah'ın (sav)
yanına gidip huzurunda, Allah'tan başka ilah olmadığına
Muhammed'in (sav) O'nun Rasûlü olduğuna şehadet geti-
rerek Müslüman oldu.
68 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İbni Mesleme Kininden ve Kınamasından Ötürü


İbni Yamin'i Tehdit Ediyor
Muhammed b. Mesleme'nin birliğinin Ka'b b. Eşref'i
öldürmesi kıssasında bir bölüm daha kaldı.

Allah (cc), birliğin emiri Muhammed b. Mesleme'nin


ömrünü uzattı. Öyle ki ömrü, Raşid Halifeler dönemini
yaşayıp, Muaviye b. Ebi Süfyan'ın (r.a) hilafeti dönemine
kadar ulaştı. Muaviye döneminde İbni Mesleme seksen
yaşına ulaşmıştı. O dönem Muaviye, Mervan b. Hakem'i
(r.a) Medine'ye vali olarak atamıştı. Muhammed b. Mesleme

ise kendini Allah'ı zikre ve ibadete adamıştı. Ve Medine


ahalisi onun faziletini ve kıymetini bilip, hürmet ve say-
gıda ona karşı kusur etmiyorlardı.

Bir gün Muhammed b. Mesleme, bir işi için Medine


emiri Mervan b. Hakem'in yanına gitti. Emir'in meclisi-
ne girdiğinde, Ben-i Nadr Yahudilerinin çocuklarından
İbni Yamin En-Nadri de orada bulunuyordu. Mecliste
bulunanlar -İbni Yamin'in de bildiği gibi- Muhammed
b. Mesleme'nin, ihanet lideri Ka'b b. Eşref'in öldürül-
mesindeki rolünü biliyorlardı. Muhammed b. Mesleme
de meclisteki yerini aldı. Oturanlar sohbete dalmış, konu
konuyu açıyordu. Emir İbni Hakem, İbni Mesleme'nin
orada bulunması münasebeti ile ortaya bir konu attı: 'Ya-
hudi Ka'b b. Eşref'in öldürülmesi nasıldı?'

O an İbni Yamin'in kalbinde kindar Yahudi asabiyetçi-


liği uyandı. İslam'a ve Müslümanlara olan kini ile emirin
sorusuna acelece cevap verdi: 'İbni Eşref'in öldürülmesi al-
datma üzere idi.'

İbni Yamin'in cevabı heybetli ihtiyar Muhammed b.


Salah Abdulfettah El-Halidi 69
Mesleme'yi kızdırmıştı. Çünkü mücahid kardeşleri ile bir-
likte kendisi de bu olayı gerçekleştirdiği için operasyonun
detaylarını biliyordu. İbni Yamin'in sözüne çok sinirlen-
mişti. Çünkü bunun anlamı Rasûlullah (sav) ve ashabını
ihanet ve sözünde durmama ile itham etmekti.

İbni Mesleme, konuşmasını emir İbni Hakem'e yö-


nelterek: 'Ey Mervan, Allah'ın Rasûlü ihanet eder mi? Senin
meclisinde Rasûlullah hainlikle itham edilebilir mi?' diye sordu.
Sonra oturanlara döndü ve şöyle dedi: 'Ka'b b. Eşref'i öldürenler
arasında ben de vardım. Allah'a yemin olsun ki biz onu Rasû-
lullah'ın emri ile öldürdük. Ve bunu bize, ancak İbni Eşref'in
ihanet ve aldatmasından ve Müslümanlara eziyet etmesinden
sonra emretti.'

Sonra İbni Yamin'i tehdit ederek: 'Allah'a yeminim olsun


ey Yahudi çocuğu! Eğer seninle bir daha karşılaşırsam ve elimde
kılıç olursa seni o kılıçla öldüreceğim!' dedi.

İbni Mesleme Alçak İbni Yamin'e Yaptığı


Tehdidini Gerçekleştiriyor
Yahudi İbni Yamin, Muhammed b. Mesleme'nin teh-
didinden çok korkmuştu. Çünkü onun bu tehdidinde
ciddi olduğunu ve bunu yapabileceğini çok iyi biliyordu.
Bundan dolayı da İbni Mesleme ile karşılaşmaktan sürekli
kaçıyordu.

İbni Yamin, Ben-i Kurayza bölgesinde, Muhammed


b. Mesleme ise Mescid-i Nebevi'ye yakın bir yerde yaşı-
yordu. İbni Yamin'in Medine'de bir işi çıktığında, önce
Muhammed b. Mesleme'nin nerede olduğunu öğrenmek
için adam gönderirdi. Eğer İbni Mesleme Medine'de olur-
sa, gitmekten vazgeçer, eğer Medine dışında olursa, gidip
70 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

işini görüp, Muhammed b. Mesleme gelmeden acelece


geri dönerdi.

Bir gün Medine'de Müslüman bir kadın vefat etti.


Müslümanlar cenaze namazını kılıp bu kadını Baki'ye
defnettiler. Muhammed b. Mesleme de cenazeye katılanlar
arasında idi. Defin işleri bittikten sonra bir ara Muham-
med b. Mesleme, Yahudi İbni Yamin'i gördü ve hemen
Mervan b. Hakem'in meclisinde ettiği kötü lafları hatır-
ladı. Sonra, onu Medine'de gördüğü takdirde öldüreceği
tehdidini hatırladı. Etrafına bakındı fakat İbni Yamin'e
vurabileceği bir şey göremedi. Sonra üzerinde hurma dalı
bulunan yeni bir kabir gördü. İnsanların garip bakışları
arasında hızlıca kabre yöneldi ve hurma dalını kabirden
çekti ve Yahudi İbni Yamin'in üzerine yürüyerek peş peşe
vurmaya başladı. Müslümanlar ise sadece onu izleyerek,
Yahudiye olan hınçlarını alıyorlardı Nihayetinde elin-
deki hurma dalı kırıldı.

İbni Mesleme, iftiracı İbni Yamin'i yere sermişti ve vü-


cudundan kanlar akıyordu. Ona şöyle dedi: 'Allah'a yemin
olsun ki kılıcım yanımda olsaydı boynunu da vururdum!'
3 Abdullah B. Atik
Müfrezesi, Hayber
Yahudilerinin
Lideri Selam B. Ebi'l
Hukayk'i Öldürüyor

Evs ve Hazreclilerin Hayırda Yarışmaları


Yahudi tağut Ka'b b. Eşref'in öldürülmesi, Bedir Gaz-
vesi'nden sonra hicretin üçüncü senesinin başlarında ger-
çekleştirilmişti. Onu öldüren birlik ise Evs kabilesindendi.

Malumdur ki, ensar; Evs ve Hazrec olmak üzere iki


kabileden oluşuyordu. Bu ikisi arasında salih amelde, iba-
det ve hayır işlerde ve Allah yolunda cihadda sürekli bir
yarışma ve çekişme vardı.

Evsliler bir hayır işlediği zaman Hazrecliler ona gıpta


edip, onun denginde Allah'a yaklaştıracak bir hayır ameli
araştırarak onları geçmeye çalışıyorlardı. Hazrecliler hayırlı
bir iş işlediği zamanda Evsliler ona gıpta eder ve onun
denginde yapabilecekleri bir hayır yolunu araştırırlardı!

Evsli Muhammed b. Mesleme'nin birliği Ka'b b. Eşref'i


öldürmede başarılı olunca, Hazrecli kardeşleri buna gıpta
edip hem Allah düşmanlarından intikam alabilecekleri
72 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

hem de Evsliler ile yarışabilecekleri bunun dengi bir amel


işlemeye karar verdiler.
Hazrecliler, ihanet, aldatma, tuzak ve entrikada Ka'b b.
Eşref'in dengi bir Yahudi lider araştırmaya başladılar ve
en uygun kişinin Hayber Yahudilerinin lideri, Ebu Rafi
Selam b. Ebi'l Hukayk olduğuna karar verdiler.

Üç Yahudi Lider
Ka'b b. Eşref'in ve Huyay b. Ahtab'ın öldürülmesin-
den sonra Yahudilerin yöneticiliği Hayber Yahudilerinin
lideri Selam b. Ebi'l Hukayk'a geçmişti. Daha önceleri
bu üç Yahudi lider arasındaki ilişkiler çok kuvvetli idi.
Bir araya gelip, Müslümanlara karşı nasıl savaşacakları ve
kuracakları entrikalar konusunda istişarede bulunurlardı.
Böylece bu üç kişi; aldatma, ihanet, tuzak ve eziyette başı
çekmiş oluyorlardı.

Ka'b b. Eşref, Bedir Gazvesi'nden sonra Kureyş'e gidip,


onları Müslümanlar ile savaşa teşvik ettiği için Rasûlul-
lah (sav) onun kanını heder saydı ve Muhammed b. Mes-
leme'nin birliği de onun hakkındaki Allah'ın hükmünü
infaz etti.

Ka'b b. Eşref'in öldürülmesinden sonra Yahudilerin


yöneticiliği Ben-i Nadr Yahudilerinin lideri olan Huyay
b. Ahtab'a geçti. Ben-i Nadr Yahudileri de Rasûlullah'a
(sav) karşı hainlik edip anlaşmalarını bozunca, Medine'den

sürgün edildiler ve Uhud Gazvesi'nden sonra hicretin


üçüncü senesinde Hayber ve Teyma'ya sürüldüler.

Liderleri olan Huyay b. Ahtab Hayber'e yerleşmişti ve


artık Müslümanlara karşı Hayber Yahudilerinin lideri 'Ebi
Rafi' ile birlikte entrikalarını hazırlıyorlardı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 73
Huyay b. Ahtab, -Müslümanlara karşı kışkırtıp savaşa
teşvik etmek için- Mekke'ye Kureyşliler ile görüşmeye
gitti. Aynı amaç ile Ebu Rafi, Gatafan kabilesine gitmişti.
İki Yahudi liderinin çabaları, Kureyş ve Gatafan'ı Müslü-
manlar ile savaşmak için bir araya getirmek neticesini gös-
termişti. Hicretin beşinci senesinde Hendek Savaşı oldu.

Huyay b. Ahtab, Kurayza Yahudilerini Rasûlullah (sav)


ile ahitlerini bozmaya, Müslümanlara ihanet etmeye ve
müşrik Kureyş ve Gatafan orduları ile beraber savaşmaya
ikna etmişti.

Hendek Savaşı'nda Allah (cc) Müslümanlara yardım etti.


Müşrik ve Yahudi kâfirleri bir hayır elde edemeden kinleri
ile geri döndürdü. Savaş için Allah müminlere yeter.

Rasûlullah (sav) Ben-i Kurayza'yı muhasara altına aldı-


ğında Huyay b. Ahtab da onlarla beraberdi. Mağlup olup
teslim olduktan sonra Sa'd b. Muaz'ın (r.a) hükmüne boyun
eğdiler. Sa'd'ın hükmü: 'Erkeklerin öldürülmesi, kadınların ve
çocukların esir alınması ve mallarının ve topraklarının ellerinden
alınması' oldu.

Müslümanlar savaşabilen bütün Ben-i Kurayza erkek-


lerini katlettiler. Öldürülenler arasında, Ben-i Nadir Ya-
hudilerinin başkanı Huyay b. Ahtab ve Ben-i Kurayza
Yahudilerinin başkanı Ka'b b. Esed de vardı.

Hain Huyay b. Ahtab'ın öldürülmesinden sonra Yahu-


dilerin liderliği Hayber'deki Ebi Rafi'ye (Selam b. Ebi'l
Hukayk'a) geçti.
74 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Ebu Rafi'nin Müslümanlar Aleyhine Entrikalar


Düzenlemesi
Selam b. Ebi'l Hukayk'ın Hayber'de sağlam bir kalesi
vardı. Ayrıca malı ve serveti çok olan büyük Yahudi tüc-
carlarından biri idi. Yani hem iktisadi hem de siyasi olarak
Yahudilerin liderliğini ele geçirmişti. Bölgedeki geniş ticari
etkinliğinden ötürü 'Hicaz'ın taciri' lakabı ile anılıyordu.

Ebu Rafi ticaret için Hicaz'daki Arap kabileleri ile kur-


duğu bağlantıları, Rasûlullah'a (sav) eziyet etmek ve Müs-
lümanlar ile savaşmak için kullanıyordu. Aldatma, ihanet
ve kini ile şöhret yapmıştı. Müslümanlara karşı Yahudice
işlediği suçlardan bir an bile geri durmadığı gibi İbni Eşref
ve İbni Ahtab'ın başına gelenlerden ders de almamıştı.

Rasûlullah'ın (sav) Ben-i Kurayza ve Ben-i Nadr Yahu-


dilerini Medine'den sürgün etmesinden sonra Yahudiler
Hayber'de toplanınca Ebu Rafi, Müslümanlara karşı olan
düşmanlığını ve müşrik liderler ile toplantılar yapmak için
ziyaret bağlantılarını iyice arttırmıştı.

İşlediği bu suçlardan ötürü Ebu Rafi, iki şeytanın (Ka'b


b. Eşref ve Huyay b. Ahtab'ın) hak ettiği gibi ölümü hak
etmişti.

İbni Atik, Ebu Rafi'yi Öldürmek İçin Mücahid


Birlik Hazırlıyor
Ka'b b. Eşref'i öldüren Evsli kardeşleri ile yarışmak
için uygun bir fırsat arayan Hazrecli grup bir araya geldi.
Yahudi düşmanlığını görüşmek için düzenledikleri top-
lantıda ortaya çıkan netice, Ebu Rafi'nin Müslümanların
bir numaralı düşmanı olduğu ve yaptıklarından ötürü
öldürülmesi gerektiği idi.
Salah Abdulfettah El-Halidi 75
Doğru bir amelde bulunmak için aldıkları kararı Rasû-
lullah'a (sav) sordular. Eğer kararları isabetli ise Ebu Rafi'nin
öldürülmesine izin verecekti. Abdullah b. Atik (r.a) konuyu
Rasûlullah'a (sav) açtı. Ve Hayber Yahudilerinin lideri Ebu
Rafi'nin İslam'a ve Müslümanlara yaptığı düşmanlıkları
anlattı. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) işlediği suçlardan
ötürü onun da öldürülmesine izin verip Abdullah b. Atik'i
bu iş için görevlendirdi ve bu amaç için arkadaşlarından
bir grup hazırlamasını önerdi.

Abdullah b. Atik, Ebu Rafi'nin öldürülmesi kararından


dolayı çok mutlu idi. Bunu, Allah'ın kendisine bahşettiği
fazlı ve ona yaklaştıracak bir amel olarak görüyordu. Ab-
dullah b. Atik, kendisi ile beraber beş kişilik bir birlik ha-
zırladı. İbni Eşref'i öldüren Muhammed b. Mesleme'nin
Evsli birliğinin karşısında bunların hepsi Hazrecli idi.

Abdullah b. Atik'in beraberindeki dört kişi: Abdullah


b. Uneys, Mesud b. Sinan, Haris b. Rib'i (Ebu Katade)
ve Esved b. Huzai (seafoodplus.info) idi.

Rasûlullah'ın (sav) Abdullah b. Atik'i birliğe emir olarak


tayin etmesi çok yerinde bir seçim idi. Rasûlullah'ın (sav)
insanları tanıması, emir tayininde hikmet ile davranması
ve en uygun adamı en uygun yere koyması, bilinen bir
özelliğidir.

Abdullah b. Atik'i bu birliğe emir olmaya ehil kılan iki


özelliği vardı:
Birincisi: Küçükken Medine'deki Yahudi bir kadın ta-
rafından emzirilmişti. Ve bu kadın şu an Hayber'de idi.
Sütannesinin olması itibari ile görevinde ondan faydala-
nabilirdi.
76 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İkincisi: Yahudilerin konuştuğu İbranice'yi çok iyi bili-


yordu. Böyle bir cihadi görev için bu zorunludur. İbrani-
ce konuştuklarında onları anlıyor, kendisinin konuşması
gerektiğinde ise sanki onlardan biriymiş gibi konuşabi-
liyordu.

Mücahid Birlik Hayber'de


Hicretin beşinci senesinin Zilhicce ayının ortalarında
Mücahidler cihad görevini yerine getirmek için Hayber'e
yöneldiler. Rasûlullah da (sav) onları yolcu edip başarıları
için Allah'a dua etmişti.

Hayber, içinde birçok bölümleri ve hepsini çevreleyen


bir sur olan ve sadece Yahudi nöbetçilerin koruduğu sağ-
lam bir Yahudi kalesi idi. Birlik, Hayber'in surlarına ulaştı.

Mücahidler surların önünde durdular ve Abdullah b.


Atik, sütannesine: 'Ben Hayber'in surları önündeyim, buraya
gelebilir misin?' diye bir haber gönderdi.

Bu, İbni Atik'in uyguladığı akıllıca bir hareketti. Eğer


beş mücahid, gündüz vakti kaleye alenen girselerdi Yahudi
bekçilerin dikkatini çekip cihadi görevleri başarısızlık ile
sonuçlanabilirdi.

Yahudi kadın biraz hurma ve ekmek alıp sütoğlunu


görmeye çıktı. Ve muhtemelen oğlunu çok özlemişti.

İbni Atik ve arkadaşlarını kalenin kapısının önünde


karşıladı ve onlara hazırladığı kumanyayı sundu. Onlar
da hurma ve ekmeği yiyerek karınlarını doyurdular.

İbni Atik annesi ile konuştu ve ona olan güveninden


dolayı ne için geldiğini açık açık söyledi. Öyle gözüküyor
Salah Abdulfettah El-Halidi 77
ki, Hayber lideri Ebu Rafi'nin uygulamalarından o da
razı değildi ve bundan dolayı sütoğlu Abdullah'ın onu
öldürmesine engel olmaya çalışmadı.

Fakat görev çok tehlikeli ve Ebi Rafi'nin korumaları çok


sık olduğundan dolayı oğlunun öldürülmesinden korku-
yordu. Şöyle dedi oğluna: 'Ey oğlum! Bu kadar sıkı koruma
altında Hayber'e nasıl girebilirsin? Etrafında dörtbin savaşçı
bulunurken Ebu Rafi'yi nasıl öldürmeyi düşünüyorsun? Senin
adına tedirgin oluyor ve seni öldürmelerinden korkuyorum.
Şimdilik bu işten vazgeç ve başına bir iş gelmeden geri dön!'

Fakat İbni Atik bu işte ne kadar kararlı olduğunu gös-


tererek şöyle dedi annesine: 'Allah'a yemin olsun ki onu
öldüreceğim. Ya da bunun ardında öleceğim. Ya ben ya da o!'

Sonra şöyle devam etti: 'Senden tek isteğimiz, nöbetçilerin


dikkatini üzerimize çekmeden bizi surların içine sokmandır.'

Annesi onlara yardım etmeyi kabul etti ve hemen on-


ları nasıl içeri sokacağının planını hazırlamaya başladı.
Öncelikle karanlığın çökmesini beklediler. Sonra kadın
surlardan içeri girdi. Beraberinde Abdullah b. Atik ve arka-
daşları da vardı. Yahudi bekçileri hiçbir şeyin farkına var-
mamıştı. Öyle gözüküyor ki Yahudi kadın onlarla İbranice
konuşmuştu. Ardından İbni Atik de İbranice konuşunca
hepsini Yahudi zannedip içeri girmelerine izin verdiler.

Böylelikle İbni Atik'in hazırladığı planın birinci adımı


başarı ile tamamlanmıştı. Artık kale şehrin içindelerdi.

Yahudi kadının evine gittiler ve bir müddet orada kal-


dılar.
78 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Ebu Rafi'nin Öldürülmesinde Sağlam Plan


İbni Atik, Selam b. Ebi'l Hukayk'ın sarayına ulaşmak
olan planının ikinci adımını uygulamaya geçti.

Saray Hayber'in ortasında olmakla beraber son derece


sıkı korunuyordu. Etrafı kale surları ile çevrili idi. Sağlam
bir kapısı ve hava kararınca kapıları kapatmakla görevli
bekçileri vardı. Saray iki kattan oluşuyordu. Birinci katta
korumalar ve hizmetçiler, ikinci katta ise o ve karısı kalı-
yordu. Sarayın yanında ise hayvanlara mahsus bir bölüm
vardı.

İbni Atik ve arkadaşları, sütannesinin evi olan güvenli


karargâhlarından kaleyi dikkatle incelemeye başladılar.

Sarayın bir kapısı olduğunu ve akşam olunca kapıyı


kapatmakla sorumlu olan bir bekçinin olduğunu öğren-
diler. Kapıcı kapıyı kapattıktan sonra anahtarı kapının
yanındaki pencerenin üzerine koyuyordu. Bunun yanında
Hayber'in ileri gelenlerinden bazıları düzenli olarak Ebu
Rafi ile ikinci katta gece yarılarına kadar sohbet edip daha
sonra evlerine dönüyorlardı.

İbni Atik ve arkadaşları karar verip üzerilerine aldıkları


görevi yerine getirmek için sağlam bir plan hazırladılar.

Planda; Abdullah b. Atik ve Abdullah b. Uneys, Ebu Ra-


fi'nin öldürülmesi görevini üstlendiler. Diğer üç mücahid
ise infazdan hemen önce evden ayrılıp kalenin surlarından
dışarı çıkacaklar ve görevlerini bitirdikten sonra, İbni Atik
ve İbni Uneys'i karşılamak için Hayber'in yüksek bir te-
pesinde bekleyeceklerdi.
Salah Abdulfettah El-Halidi 79
İbni Atik ve İbni Uneys, Ebu Rafi'nin Sarayında
Üç mücahid gündüz vakti Hayber'den ayrılıp uygun bir
yerde gizlendiler. Güneşin batmasına yakın sıralarda İbni
Atik ve İbni Uneys, Ebu Rafi'nin sarayına yöneldiler. İbni
Atik, İbranice'yi çok iyi bildiğinden Yahudi nöbetçilerle
konuşma işini o üstlenmişti. Allah (cc) olayları hikmeti ve
tevfiki ile düzenleyip iki sahabenin işlerini kolaylaştırdı.
Güneşin batması ile surlara vardıklarında sarayın adamları
dışarı çıkıp Ebu Rafi'nin kaybolan eşeğini arıyorlardı.

İbni Atik, İbni Uneys'e, sarayın adamları ve bekçileri


ile dolaşıp kaybolan eşeği aramada onlara iştirak etmesini
söyledi. Böylece onlardan biri gibi gözükerek üzerine dik-
katleri çekmeden dönüşte onlarla birlikte saraya girecekti.

Sonra sarayın yanındaki hayvanların bağlandığı ağı-


la gidip kendisi gelene kadar orada beklemesini istedi.
İbranice'yi iyi bilen İbni Atik, sarayın kapısının önünde
oturup bekçilerin dönmesini bekledi.

Güneşin batması ile çok geçmeden kaybolan eşekle be-


raber bekçiler geri döndüler ve surların kapısından içeri
girdiler. Abdullah b. Uneys de onlarla beraberdi. Eşeği
ağıla koyduklarında İbni Uneys de dikkatleri üzerine çek-
meden orada kaldı.

İbni Atik ise dışarıda sur kapısının yanında idi. Saray


adamlarının içeri girdiğini görünce elbisesine bürünüp
başını örttü ve ihtiyacını gideriyormuş gibi çömeldi. Ya-
hudi kapıcı, kapıyı kapatacağı sırada İbni Atik'i gördü ve:
'Hey! Saraya girmek istiyorsan gir, kalenin kapısını kapatıyorum'
diye seslendi. Bunu söylerken onun saray adamlarından
bir Yahudi olduğundan kuşkusu yoktu. İbni Atik de içeri
80 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

girdikten sonra Yahudi kapıcı, kalenin kapısını kapatıp


anahtarları yerine koydu. İbni Atik hemen ağıla arkada-
şının yanına yöneldi. Böylece işler buraya kadar -El-Hâ-
kim olan Allah'ın tevfiki ile- İbni Atik'in planladığı üzere
gitmiş geriye sadece infaz adımı kalmıştı.

İki Mücahid Ebu Rafi'nin Yanına Çıkıyor


İbni Atik ve İbni Uneys saklandıkları yerde bir müddet
beklediler. Çünkü bir grup Yahudi, Ebu Rafi'nin yanına
gece sohbetine gelmişti. İki mücahid Ebu Rafi'nin misa-
firlerinin evden ayrılmalarını gözetlemek üzere beklemeye
başladılar. Gecenin ilerleyen saatlerinde sohbet bitti ve
misafirler saraydan ayrıldı. Zilhicce'nin 10'u olduğundan
dolayı geceleyin ay çok parlak gözüküyordu.
Ortalık sakinledi. Nöbetçilerin uyumaya geçmesi ile
Ebu Rafi'de karısı ile birlikte yatağına geçti. İki mücahid
dışında uyanık kimse kalmamıştı. İki mücahid silahla-
rını aldılar ve bulundukları yerden çıkıp Ebu Rafi'nin
sarayına yöneldiler. İbni Atik elini pencerenin önündeki
anahtarlara uzattı. Anahtarları ve sarayın kapısını açıp
İbni Uneys ile beraber içeri girdi ve sırayla diğer kapıları
açmaya başladılar.
Açıp girdiği her kapıyı içeriden anahtarla tekrar kilit-
liyordu. Bunu Ebu Rafi'yi daha kolay öldürebilmek için
yapıyordu. Şöyle ki: Operasyon esnasında nöbetçiler du-
rumu fark etse bile kapılar içeriden kapalı olduğundan
dolayı yukarı çıkamayacaklardı.
Ebu Rafi uyurken mücahidler ikinci kata çıkınca karısı
birilerinin gelmekte olduğunu hissetti. Ebu Rafi ise hâlâ
derin derin uyuyordu. Kadın yataktan kalkıp ne olup bit-
tiğini öğrenmek için odadan dışarı çıktı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 81
İbni Atik, İbni Uneys'e, kadınla ilgilenmesini söyleyip
kendisi öldürmek için yatağındaki Ebu Rafi'ye yöneldi.

Yahudi kadın, İbni Uneys'i görünce panik içinde kor-


kuya kapıldı. İbni Uneys kadını öldürmek için kılıcını
kaldırdı fakat vuramadan kılıcı geri indirdi.

Peki, niçin onu öldürmedi?

Cihad operasyonu için Hayber'e çıkmadan önce Rasû-


lullah'ın (sav) vasiyetini hatırladı. Şöyle demişti vasiyetinde:
'Çocukları ve kadınları öldürmeyin!'

Bu, Rasûlullah'ın (sav), cihad ahlakını ve yüce adabını


göstermektedir. Mücahidler; ihanetinden, aldatmasından
ve düşmanlığından dolayı Ebu Rafi'yi öldürmeye çıktılar.
Savaşmayan kadın ve çocukların ise kâfirlerden olmalarına
rağmen öldürülmeleri için bir sebep yoktu.

Abdullah b. Uneys, Rasûlullah'ın (sav) vasiyetini hatır-


layınca kılıcı Yahudi kadının kafasına indirmeyip sadece
onu odanın içinde tutarak, bağırmasını ve yardım iste-
mesini engellemekle yetindi. Kadın, odanın bir köşesinde
korku içinde İbni Uneys de önünde onu korur vaziyette
bekliyorlardı.

Ebu Rafi'nin Öldürülüşünün Ayrıntıları


Abdullah b. Atik ise işine devam ediyordu. Ebu Rafi'nin
odasına girdiğinde oda çok karanlıktı.

Odaya girdiğinde Ebu Rafi'nin yatağında uyumakta


olduğunu fark etti. Ebu Rafi, beyaz tenli birisi olduğundan
dolayı odanın karanlığında bile çok rahat fark ediliyordu.
82 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İşte Abdullah b. Atik, düşmanının karşısında! Ve işte


Allah'ın hükmünü uygulama vakti geldi. Allah (cc) zalime
mühlet verir, ama onu tuttuğunda bırakmaz.

Onun işlediği ihanet ve suçların silsilesi iyice uzamış,


Müslümanlara karşı aldatma ve entrika dosyası yeterince
kabarmıştı. Artık yaptıklarının karşılığını görme vaktiydi.

İbni Atik, uyurken birisini öldürmenin münasip olma-


yacağını düşünerek Ebu Rafi'yi uykusundan uyandırmak
istedi. Canı çıkmadan önce ona ölümü göstermeyi istemiş
de olabilirdi.

İbni Atik odanın ortasında durup iyi bildiği İbranice


ile Ebu Rafi'ye seslendi.

Ebu Rafi sesi duyunca uykudan gözlerini açtı. Ve 'Kim-


sin sen?' diye sordu.

İbni Atik hiç bir şey söylemeden kılıcı ile üzerine atılıp
yaralayıcı bir darbe indirdi. Fakat bu darbe, canını çıkarıp
işini bitirmesi için yeterli olmamıştı.

Ebu Rafi gecenin sükûnetini yaracak şekilde bir çığ-


lık attı. Sarayın etrafında oturan Yahudiler sesi duyunca
uykularından uyandılar ve yardım için evlerinden dışarı
koştular.

İbni Atik karanlık odada bir müddet bekledi. Ebu Rafi


ise hâlen onu görememişti. Ve ikinci bir darbeye hazırlan-
dı. İbni Atik burada da hikmet ile hareket ederek onun
yardım isteyişini duyan ve bunun için yardıma gelen sı-
radan bir Yahudi gibi davranmıştı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 83
İbranice: 'Ey Ebu Rafi, o ses de neydi? Ne oldu sana?' diye
sordu.

Ebu Rafi hâlâ yatağında idi ve sürekli kan kaybediyordu.


Yardımın geldiğini zannederek: 'Yazıklar olsun sana, evde ya-
bancı birisi var ve kılıcıyla beni yaraladı. Onu bul ve öldür' dedi.

O an, ikinci bir sefer kılıcı ile üzerine atılıp birinci


darbeden daha şiddetli ve daha kuvvetli bir darbe daha
indirdi. Ebu Rafi de birincisinden daha şiddetli ve daha
yüksek bir çığlık attı.

Abdullah b. Uneys kontrolüne aldığı kadını bırakıp


Allah düşmanını öldürme şerefine iştirak etti.

İbni Uneys, yatağında kanlar içinde kalan Ebu Rafi'ye


hücum etti, kılıcını Allah düşmanının karnına dayayıp
şiddetle bastırdı. Kendine doğru tekrar kuvvetlice geri
çektiğinde etini, midesini ve bağırsaklarını kasıklarına
kadar kesmişti.

Ebu Rafi'nin karısı korku içinde ışık bulmaya gitti.


Yakın evlerdeki Yahudiler, liderlerini kurtarıp saldırganları
yakalamak için bir araya gelip harekete geçtiler.

İbni Atik, İbni Uneys'e muhafızlar gelmeden hemen


sarayı terk etmeleri gerektiğini söyledi ve sarayın merdi-
venlerinden süratle aşağı indiler.

İbni Uneys merdivenleri sağ salim geçmeyi başardı.


Fakat İbni Atik'in başına beklenmeyen bir olay geldi.
Merdivenlerin sonuna yaklaştığında mesafenin bittiğini
zannederek bir adım daha attı. Ancak aradaki mesafeyi iyi
hesap edemediğinden yere düştü ve ayağını kırdı.
84 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Hemen sarığını çıkararak ayağını sardı. Fakat kırığın


acısına dayanamayıp kardeşi İbni Uneys'ten yardım istedi.
İbni Uneys onu sarayın dışına kadar taşıyarak götürdü.

Operasyonun Başarı ile Geçmesi ve İbni


Uneys'in Oku İçin Geri Dönüşü
Hayber'deki iki mücahid dışarıda bekleyen birliklerine
ulaşmak için durmaksızın hızla hareket ettiler. Artık Hay-
ber, liderleri Ebu Rafi'nin öldüğünü biliyordu. Yahudiler
evlerinden akın akın saraya geliyor, erkekler yollarda ka-
tilleri arıyorlardı. O kadar meşale ve ateş yakıldı ki, o gün
Hayber'in gecesi adeta gündüze dönmüştü.

İki mücahid, surların dışında arkadaşlarının bekledi-


ği mekâna ulaştılar. Burası ırmak büyüklüğünde bir su
kaynağının yanı idi. İbni Atik ise hâlâ kırılan ayağının
acısını çekiyordu.

Burada Abdullah b. Uneys unuttuğu bir şeyi hatırladı.


İbni Atik ile birlikte Ebu Rafi'yi öldürmek için ikinci kata
çıktıklarında okunu merdivenin altında bırakmıştı. Ebu
Rafi'yi öldürdükten sonra acele ile hızlıca merdivenden
aşağı inince merdivenin altından okunu almayı unutmuş-
tu. Ve bunu buraya geldiklerinde hatırladı.

Okunu Yahudilere nasıl bırakır? O ok, onun silahıydı.


Düşmanlarına silahını nasıl verebilirdi? Merdivenin altın-
daki okunu almak için saraya geri dönmeye karar verdi.
Bu konuyu arkadaşlarına açtı ve emiri İbni Atik'ten saraya
dönüp okunu almak için izin istedi.

Arkadaşları onun bu cüretine, cesaretine, atılganlığına


ve kararlılığına çok şaşırdılar. Fakat Yahudilerin her yerde
Salah Abdulfettah El-Halidi 85
katilleri aradıklarını bildiklerinden onun adına korku-
yorlardı.

Şöyle dediler: 'Hayatını nasıl tehlikeye atarsın? Şu anda Ya-


hudiler uyanıklar ve hazırlıklılar. Başkanları öldürülmüş, saray
ve sarayın yolları kapatılmıştır. Saraya geri döndüğün takdirde
seni fark ettikleri an öldüreceklerdir! Bırak, ok orada kalsın bir
yere gitme!'

Fakat o: 'Okumu nasıl onlara bırakabilirim. O benim sila-


hım. Silahımı onlara bırakıp da kullanmalarına asla izin verme-
yeceğim!' dedi.

Okunu almak için emirden tekrar izin istedi. Emir de


bu isteğini kabul etti.

Abdullah b. Uneys saraya geri döndü. Rahat bir şekilde


ve karanlıkta onlardan birisiymiş gibi davranarak sarayın
içinde ve dışındaki Yahudilerin içine karıştı. Saraya girip
merdivenleri çıktı. Okunu koyduğu yere gelip, okunu aldı.
Ve Yahudilerin arasından ayrılıp, hiç kimsenin dikkatini
çekmeden oku ile kardeşlerinin yanına geri döndü.

Yahudiler karanlık gecenin ortasında meşalelerle müca-


hidleri aramak için surların dışına dağıldılar. Mücahidle-
rin saklandığı -küçük bir nehire benzeyen- su kaynağının
yanına kadar gelmişlerdi.

Meşaleleri ile gezinip ortalığı teftiş ediyorlardı. Fakat


Allah (cc) mücahid kullarına karşı onların gözlerini kör etti.
Gerçekten çok yakınlarında olmalarına rağmen onları
fark edemediler!
86 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Mücahidlerin Ebu Rafi'yi Öldürdüklerinden İyice


Emin Olmak İstemeleri
Mücahidler saklandıkları yerde ne yapacaklarının isti-
şaresini yaptılar. Ebu Rafi şiddetli üç darbe almıştı. İki
kılıç darbesi İbni Atik'ten, bir kılıç darbesi İbni Uneys'ten.
Fakat hâlâ ölüp ölmediğini bilmiyorlardı.
Cihad operasyonunun raporunu vermek için Rasûlul-
lah'ın (sav) yanına gidecekler ama öldüğünden emin olma-
dan nasıl 'Ebu Rafi'yi öldürdük' diyebileceklerdi?
Sonra, onlar cihad operasyonlarında Evsli kardeşleri
ile yarışıyorlardı. İbni Mesleme'nin birliği, İbni Eşref'i
öldürmede başarılı olmuştu. Bunların ise, Ebu Rafi'yi
sadece yaralamaları yakışık almazdı. Öyleyse Ebu Rafi'nin
öldürüldüğünden emin olunması gerekirdi.
Fakat bunu nasıl yapacaklardı? Saraya geri dönerek nasıl
canlarını tehlikeye atacaklar ve tüm Hayber Yahudileri
ayaklanmış saray Yahudilerle dolu iken içeri nasıl gire-
ceklerdi?
Mücahidler aralarından birisinin saraya giderek Yahudi-
lerin arasına karışıp, Ebu Rafi'nin öldüğünü kesin olarak
öğrenmesi gerektiğine karar verdiler.
Büyük nefisler, cihad ile yoğurulmuş yürekler, sahipleri-
nin kalplerini iman ile doldurmuş, korku nedir bilmeyen,
Allah'a yaklaşmak için korkulara ve tehlikelere cesaret ve
şecaat ile atılan kahraman nefisler

İbni Huzai'nin Ebu Rafi'nin Ölümünün Kesinliği


İçin Geri Dönüşü
Tercih, Esved b. Huzai'ye çıktı ve Esved bu zor görev
için hazırlıklarına başladı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 87
Bir kişinin düşmanın arasına girmesi ve binlerce kişinin
ortasında yürümesi hiç de kolay bir şey değildir.
Fakat bunu yaptıran; Allah'a olan kuvvetli iman, tam
bir tevekkül ve yüce bir yakindi.
Esved, birlikten ayrılıp Hayber'e yöneldi. Yahudilerin
taşıdığı gibi elinde yanan bir meşale ile Hayber sokakla-
rında görünmeye başladı. İşi önemsediğini ve kendisinin
de Yahudiler gibi Ebu Rafi'nin katilini bulmak için çok
istekli olduğunu göstermeye çalışıyordu. Cesaretinin bü-
yüklüğünü, soğukkanlılığını, rahat davranışını ve imanı-
nın kuvvetini ise hiç sorma! Şüphesiz bunları yapan ve
kişiyi bu uç noktalara ulaştıran derin bir imandır.
İbni Huzai, Ebu Rafi'nin sarayına doğru yoluna devam
etti.
Saraya vardığında saray, ellerinde meşalelerle ortalıkta
gezinen Yahudilerle dolu idi. O da meşalesi ile onların
arasına katıldı.

İkinci kata çıktığında bir grup Yahudi gördü ve aralarına


karıştığında Ebu Rafi'nin karısının elinde bir meşale ile
kocasının yanında durup kocasının yaşayıp yaşamadığını
öğrenmeye çalıştığını gördü.

Kadın, kocasına bakıp durumunu kontrol ediyordu.


İbni Huzai de kadını izliyordu. Kadın Ebu Rafi'nin elini
kaldırdı bıraktığında el yere düştü. Nabzını yokladı, nabzı
da durmuştu. Etrafında bekleyenlere: 'Musa'nın ilahına
yemin olsun ki ölmüş' dedi.

Daha sonra İbni Huzai: 'Allah'a yemin olsun ki benim için


bu sözden daha sevindirici bir söz duymadım' dedi.
88 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

İbni Huzai buna çok sevindi. Çünkü Allah (cc) ihanet ve


entrika liderini öldürmede mücahid birliğe yardım etmişti.
Ebu Rafi'nin öldüğü kesinleşince, Yahudilerin arasından
ayrılıp müjdeyi ulaştırmak için kardeşlerinin yanına gitti.
Haberi aldıklarında hep beraber tekbir getirip Allah'ın (cc)
bu nimetine şükürde bulundular.
Güneş doğduğunda Yahudiler facia haberi yaymışlardı.
Şöyle diyordu tellalları: 'Hicaz taciri, Hayber lideri Selam b.
Ebi'l Hukayk bu gece Muhammed'in ashabı tarafından katle-
dildi.'
Hayber Yahudileri sabahleyin liderlerinin ölümü üzere
uyanınca ortalığı bir korku ve tedirginlik kapladı. Kalpler
kaygı ile dolmuştu. Hazrecli mücahid birlik, Allah düş-
manlarına korku salmayı başarmıştı.
Mücahidlerin Sağ Salim Medine'ye Dönüşü
Yahudiler, sürekli bölgede devriye gezdiklerinden, beş
mücahid su kaynağının yanına kurdukları karargâhlarında
iki gün daha beklediler.
Ortalık yatışıp teftişler azalınca, karargâhlarından ay-
rılıp -ayağının kırılması nedeniyle- emirleri İbni Atik'i
taşıyarak başarılı bir şekilde Medine'ye geri döndüler.
Mücahidler, Mescid-i Nebevi'ye vardıklarında Rasûlul-
lah (sav) minberde Müslümanlara hutbe veriyordu.
Geldiklerini görünce, onları felah ve kurtuluş ile müj-
deleyip:
— Gözünüz aydın olsun, dedi.
Rasûlullah'ın (sav) bu müjdesine kim bilir ne kadar se-
vinmişlerdi. İşte onlar kurtuluş, felah ve başarıda Rasû-
Salah Abdulfettah El-Halidi 89
lullah'ın (sav) şahitliğine nail oluyorlar. Bu büyük müjde,
cihad operasyonu boyunca başlarına gelen sıkıntı, zorluk
ve elemlerini unutturmuştu. Ahirette de karşılıklarını Al-
lah'tan umuyorlardı.
Rasûlullah'ın (sav) bu şekilde selamına misli ile karşılık
vererek:
— Senin de gözün aydın olsun ey Allah'ın Rasûlü,
dediler.
Rasûlullah (sav) onlara:
— Allah düşmanını öldürdünüz mü, diye sorunca:
— Allah'a hamd olsun ki evet, diye cevap verdiler.

Rasûlullah (sav) Abdullah b. Atik'in ayağının sarılı oldu-


ğunu görünce ne olduğunu sordu. O da sarayın merdi-
venlerinden inerken kırıldığını söyledi.

Mübarek elini kırığın üzerine koyup onun için Allah'a


dua etti. Ve Allah'ın (cc) verdiği şifa ile sanki daha önce
ayağı kırılmamış gibi rahat bir şekilde yürümeye başladı.

Rasûlullah (sav) onlara İbni Ebi'l Hukayk'ı kimin öl-


dürdüğünü sorunca Abdullah b. Atik ve Abdullah b.
Uneys'ten her biri onu kendisinin öldürdüğünü söyledi.

Bunun üzerine Rasûlullah (sav): 'Bana kılıçlarınızı gösterin'


dedi.
İbni Atik'in kılıcında yaralama izleri, İbni Uneys'in
kılıcında ise Ebu Rafi'nin midesindeki yemek izlerini
görünce: 'Onu ikiniz öldürdünüz' dedi. Böylece mücahid
Hazrecli İbni Atik'in birliği, hain Allah düşmanı Selam
90 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

b. Ebi'l Hukayk'ı öldürmüş ve Müslümanlar aleyhine iha-


net, aldatma ve entrikalarını durdurmaları için Hayber
Yahudilerinin kalbine korku salmıştı.
Bu birlik Allah'ın (cc) şu sözünü fiilen tatbik ediyordu:
"Sizde onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp
beslenen atlar hazırlayın ki bununla Allah'ın düşmanı ve sizin
düşmanınızı ve bunlardan başka sizlerin bilmeyip de Allah'ın
bildiği diğerlerini korkutasınız." 1

Rasûlullah'ın (sav) şairi Hassan b. Sabit (r.a), bu iki büyük


cihad operasyonunu2 şu şiiri ile ebedileştirdi:
Allah'ın hayrı karşılaştığınız birlik üzerine olsun

Ey İbni Hukayk ve sen ey İbni Eşref

Coşku ile size doğru yürüyorlar

Ormanlardaki aslanlar gibi

Yurtlarınızın mahallelerine kadar girip

Size ölümü tattırmak için

Nebilerin dinine yardım etmek için

Zalim olan her yönetimi zayıflatmak için

1 8/Enfal, 60
2 Evsli İbni Mesleme'nin birliğinin Ka'b b. Eşref'i öldürmesi ve Hazrecli İbni Atik'in birliğinin
Selam b. Ebi'l Hukayk'ı öldürmesi
4 Ebu Ubeyde B.
Cerrah Müfrezesi
ve Allah'ın Ona
'Seyfu'l Bahr'daki' İkramı

Ebu Ubeyde Birliğinin 'Seyfu'l-Bahr'a'


Görevlendirilmesi
Rasûlullah (sav) mücahid sahabelerinden oluşturduğu
cihad seriyyelerini Kureyş'in ticaret kervanlarını gözetle-
mesi veya saldırıp ganimet alması için görevlendiriyordu.
Bu saldırılar hicretin altıncı senesinin sonuna yani Hu-
deybiye Anlaşması'na kadar böyle devam etti.
Rasûlullah'ın (sav) bu davranışı meşru olan cihadi bir
ameldir. Çünkü Allah Rasûlü (sav), Mekke müşrikleri ile
harp hâlinde idi. Savaş; askerî olduğu gibi bazen de ikti-
sadi olabilir. İktisadi savaşın hedefi, düşmanı bitkin dü-
şürüp ekonomisini zayıflatmak, mallarına el koyup, gelir
kaynaklarını kurutarak düşmanı hezimete uğratıp teslim
olmasını sağlamaktır.
Cihad seriyyeleri, Rasûlullah'ın (sav) ashabından birisini
emir olarak atayarak belirli bir bölgeye belirli bir görevi
gerçekleştirmek için oluşturduğu birliklerden oluşuyordu.
92 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Rasûlullah (sav) Hendek Gazvesi'nden sonra Hudeybiye


Anlaşması'ndan önce mücahid sahabelerden bir seriyye
hazırladı. Başlarına da Mekke'de İslam'a ilk girenlerden ve
cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan Ebu Ubeyde
b. Cerrah'ı emir olarak görevlendirdi.
Birliğin sayısı -aralarında Ömer b. Hattab, Kays b. Sa'd
b. Ubade ve Cabir b. Abdullah (seafoodplus.info) gibi büyük saha-
belerin bulunduğu muhacir ve ensardan oluşan- üç yüz
kişiyi aşıyordu.

Rasûlullah (sav) birliğe, Kureyş kervanını gözetlemesi için


'Seyfu'l-Bahr' bölgesine gitmelerini emretti.

Ticaret için Mekke'den Şam'a giden ya da Şam'dan


Mekke'ye dönen kervan, bir grup Mekkeli tarafından ko-
runuyordu. Kervan ticaret eşyası, mal ve süs eşyaları ile
yüklü idi. Rasûlullah (sav), birliğe orada ikamet etmekte
olan 'Cuheyne' kabilesini Müslümanlara eziyet vermemeleri
için uyarmalarını da emretmişti.

Üç yüz Mücahide Bir Torba Hurma


Bu mücahid birliğin hazırlanışı, Medine'de Müslüman-
ların geçirdiği çok zor bir döneme denk gelmişti. Öyle ki o
yıl yiyecek bir şey bulamayacak kadar şiddetli bir fakirlik
baş göstermişti. Aslında Medine'de hayat sürekli böyle
idi. Sürekli açlık ve fakirlik içindelerdi. Fakat bu seferki
çok daha şiddetli idi.

Bununla beraber, cihad operasyonlarının da devam et-


mesi gerekiyordu. Zaten ne zaman sahabenin açlığı ve
fakirliği cihadlarına engel olmuştur ki? Onlar, yoksulluk ve
açlıklarına galip gelip, fakirliğe ve zor şartlara sabrederek
cesaret ve metanetle cihad ediyorlardı.
Salah Abdulfettah El-Halidi 93
Mücahid birliğin geçimini ve erzağını temin için Rasû-
lullah (sav) hazırlıklara başladı. Zira birlik uzun bir müddet
Medine'den uzak kalacak ve bu meşakkatli cihad yolcu-
luğunda yiyecek erzaklara ihtiyaçları olacaktı.

Fakat Rasûlullah (sav) onlar için bir torba (Cerab) hur-


madan başka bir şey bulamadı.

Cerab; taşınıp muhafaza edilmesi daha kolay olması


için deri veya başka bir maddeden yapılıp içine hurma
koydukları torbaya denir. Yanlarında hiçbir şey olmadan
bir cerab hurma ile uzun mesafeler kat edecek, sadece
Allah'ın bildiği kadar uzun bir müddet gözden kaybolacak
üç yüzden fazla mücahid için ne kadar yeterli olabilirdi
ki bu hurmalar?

Fakat Rasûlullah (sav) ne yapabilirdi? Bunun dışında yol


azığı olacak bir erzak bulamadığı için, bir cerab hurma ile
Allah'a tevekkül ederek onun yolunda cihada çıkmalarını
ve muhakkak ki Allah'ın (cc) onları rızıklandıracağını ve
asla onları ihmal etmeyeceğini söyledi.

Birlik, Medine'den ayrılmadan önce Rasûlullah (sav), di-


ğer mücahidlere yaptığı gibi onlara da takva, ihlas, kardeş-
lik, sevgi ve emre itaat gibi konularda tavsiyede bulundu.

Ebu Ubeyde Sürekli Azalmakta Olan Erzağı


Sınırlandırıyor
Mücahidler, Medine'den Seyfu'l Bahr'a doğru yola
çıktılar. Emirleri Ebu Ubeyde idi. Ve erzağın dağıtımı
ile bizzat kendisi ilgileniyordu. Erzağı kendi elleriyle da-
ğıtıyordu. Çünkü yol uzun, azık az ve erzak dağıtımının
sürekli olması gerekiyordu.
94 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Yolculuğun ilk günlerinde bir gün için kişi başına bir


avuç hurma veriliyordu. Bir avuç hurma, bir kişinin bir
öğünde yiyip de yetmediğinden daha fazlasını isteyeceği
kadar azdır. Tam bir gün için nasıl yeterli olabilir?

Bu dağıtım üzerine, birkaç gün sonra hurmalar azal-


maya başladı. Ve Ebu Ubeyde bir günde kişi başına üç
hurma verme kararı aldı. Artık her öğün başına bir hurma
düşüyordu.

Hurmalar daha da azalmaya başlayınca, kişi başına bir


gün içinde bir hurma verme kararı aldı. Ebu Ubeyde mü-
cahid adamlarına şu tavsiyede bulunuyordu: "Hurmanızı
bir kerede yemeyin. Zira yediğiniz takdirde başkasını bulama-
yacaksınız. Onu emip üzerine su için. Sonra ağzınızdan çıkarıp
cebinize ya da çantanıza koyun. İkinci öğünde ikinci bir sefer
emin ve tekrar üzerine su için. Böylelikle üçüncü öğününüze
kadar saklayabilirsiniz!"

Günler bu şekilde geçiyordu. Yürüyerek uzun mesafeler


katetmelerine ve müthiş derecede kuvvet ve enerji kay-
betmelerine rağmen bir mücahid bir hurmayı tüm gün
boyunca yetirmek zorunda kalıyordu. Bir günde üç defa
bir hurmayı küçük çocuklar gibi emiyor, akşam olunca
da çiğneyip, yutuyorlardı.

Bir Günde Üç Kişiye Bir Hurma


Ebu Ubeyde, verilen hurma miktarını daha da azaltmak
zorunda kaldı. Gün boyunca bir kişiye bir hurmadan da
kısılabilir mi? Ama zaruretin kendine has kanunları vardır!

Artık üç kişiye bir hurma veriliyordu. Öyle ki kişi başına


gün boyu sadece hurmanın üçte biri düşüyordu! Bu üçte
birlik hurmayı emip, üzerine su içiyorlardı!
Salah Abdulfettah El-Halidi 95
Bu birliğin askerlerinden biri olan Cabir b. Abdullah (r.a)
daha sonraları bu olayı başkalarına anlattığında dinleyici-
lerden biri Cabir'e (r.a): 'Günde bir hurmanın üçte biri sizden
birisine ne yarar sağlayabilir ki?' diye sorunca, Cabir: 'Bizler
acıkıyorduk ve Allah'tan yardım istiyorduk' dedi.

Nihayetinde yanlarındaki hurmaları tamamen bitti ve


hiçbir şey kalmadı. Hurmaların bitmesi ile de Rasûlul-
lah'ın (sav) yönlendirdiği bölgeye varmışlardı. 'Seyfu'l Bahr'
mıntıkasında konakladıklarında yanlarında ne erzakları,
ne yemekleri ve ne de hurmaları vardı!

Bu mücahid ordunun yemeği böyleydi. Günde bir avuç


hurma, sonra üç tane, sonra bir tane ve nihayetinde bir
günde bir hurmanın üçte biri En sonunda ne hurma ne
de bir başka yiyecek, hiçbir şey kalmamıştı.

Bunları düşündüğümüzde, sahabe-i kiramın, Allah düş-


manı kâfirler ile cihad ve bu dine yardım için çektikleri
zorluk ve sıkıntıların ne boyuta ulaştığını anlamış olu-
ruz. Yoksa cihad için Medine'den çıkıp, uzun mesafeler
kateden ve ordudaki her bir neferin gün boyu yürüyerek
gitmesine rağmen sadece bir hurma yemesini nasıl açık-
layabiliriz?!

'Seyfu'l Bahr' bölgesinde konaklayıp, Kureyş kervanını


gözetlemeye başladılar. Yanlarında yiyecekleri hiçbir şey-
leri yoktu. Onlar böyle zayıf, aç ve bitkin bir hâlde iken
düşmanları her an saldırabilirdi. Nasıl savaşabileceklerdi?
Güçleri ve takatleri olmadan savaş meydanında muka-
vemet gösterememekten korkuyorlardı. Aslında onların
zihnini meşgul eden, yiyecek bir şeyin olmaması değil
sadece bu idi.
96 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Mücahidler Ağaç Yaprakları Yiyor!


O bölgede Adut diye adlandırılan bir tür çöl bitkisi
bulunuyordu. Çokça dikenli ve küçük yeşil yaprakları
bulunan bir bitki. Çölde develer bu yaprakları yiyerek
otlanıyorlardı.
Mücahidler, bölgede yiyecek bir şey bulamayınca ne
yapacaklarını düşünmeye başladılar. Eğer düşman toplu-
luk bir an çıkagelse nasıl savaşacaklardı?

Aralarından biri şöyle bir tavsiyede bulundu: 'Ey kavim,


sizler açsınız ve açlık sizi yorgun düşürmüş durumda. Eğer düş-
man ani bir saldırıda bulunursa karşılarında âciz kalacaksınız.
Yanınızda yiyecek bir şeyiniz de yok. İşte yeşil (Adut) yaprakları
önünüzde. Değneklerle onu dökün sonra da develerin yediği gibi
sizde yiyin! Umulur ki bu size kuvvet ve takat verir de düşman-
larınızla savaşabilirsiniz.'

Mücahid sahabeler, adut ağaçlarına yönelip değnekler-


le vurarak yere düşen yaprakları yemek için toplamaya
başladılar.
Onlardan kimileri yaprakları çiğniyorlar yutulması ko-
lay olması için de üzerine su içiyorlardı. Kimileri, yumu-
şaması için su ile ıslatıp sonra yiyordu. Kimileri de önce
yaprakları kurutuyor, kuruduktan sonra da öğütüyordu.
Un gibi olduktan sonra da su ile onu yiyordu.

Çiğnedikleri bu yapraklardan o kadar zarar gördüler ki


damaklarından kan gelmeye başladı. Dudakları da şişkin-
likten neredeyse deve dudaklarına benzemişti.

Günler geçiyordu ve bu yapraklardan başka yiyecek hiç-


bir şeyleri yoktu. Bundan dolayı bu seriyye 'Yaprak dökme'
seriyyesi olarak da anılır.
Salah Abdulfettah El-Halidi 97
Cabir (r.a) hadisi anlatırken şöyle diyordu: 'Sonra değ-
neklerimizle yaprakları döküyorduk. Yedikten sonra da üzerine
su içiyorduk. Hatta bundan dolayı 'Yaprak döken ordu' diye
adlandırılmıştık.'

Sabır ile karşılığını Allah'tan umarak bütün bunlara


göğüs gerdiler. Açlığın acısına, yedikleri yaprağın damak-
larını ve bağırsaklarını yaralamasına metanetle sabrettiler.

Kays b. Sa'd Borç ile Deve Satın Alıyor


Mücahid birlikten biri olan Kays b. Sa'd, arkadaşlarına
biraz yemek ikram ederek rahatlatacak bir çare düşünmeye
başladı. Kays, asil ve eli açık bir gençti ve bu asaletini ve
cömertliğini babasından ve atasından miras olarak almıştı.

Babası, Hazrec lideri ve ensarın seyyidi büyük sahabe


'Sa'd b. Ubade' idi.

Kays b. Sa'd'ın yanında arkadaşlarını yedirmek için


satın alabileceği herhangi bir malı olmayınca, Medine'ye
döndüklerinde karşılığını hurma olarak verebileceği deve
satıcısı birilerini aramaya başladı.

O bölgede oturan, Müslümanlar ile anlaşmalı borca


deve alabileceği Cuheyne kabilesinden bir adamı soruş-
turmaya başladı.

Şöyle diyordu Cuheynelilere: 'Kim benden deve karşılı-


ğında hurma satın almak ister? Burada bana devesini verecek,
ben de Medine'de ona hurmasını vereceğim?'

Kays b. Sa'd, arkadaşları için, borç alarak onlara et ik-


ram etmek istiyordu. Böylece cömertliğin ve asaletin en
üstün örneklerini sergiliyordu.
98 SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Askerlerden biri olan Ömer b. Hattab bunu duyunca:


'Bu ne acayip bir genç! Malı olmadığı gibi bir de babasının
malına karşılık borç alıyor' dedi.

Fakat diğer sahabeler, Kays'ın bu davranışına hayran


kalıp ona çokça övgüde bulundular.

Kays b. Sa'd, devesi çok olan Cuheyneli bir adamla


karşılaştı. Ve ona şöyle bir teklifte bulundu: 'Karşılığını
Medine'de hurma olarak vermem üzere şimdi bana deve satar
mısın?'

Cuheyneli adam: 'Yapabilirim fakat sen kimsin? Önce seni


tanımalıyım' dedi.

Kays: 'Ben Kays b. Sa'd b. Ubade b. Duleym'im' dedi.

Cuheyneli adamı Kays'ın babasını tanıdı. O, zenginlik,


cömertlik ve adaletle meşhur olmuş Hazrec'in lideri idi.
Şöyle dedi Kays'a: 'Baban ile aramızda dostluk ve ahbaplık
vardır. O Yesrib'in1 efendisidir. Medine'nin en iyi hurması olan
(Ali delim) hurmasından, her deve karşılığı iki vısk olarak ver-
diğin takdirde istediğini sana satabilirim.'

Bunu duyan Kays çok sinirlendi ve Ömer ile aralarında


bundan dolayı kısa bir sözlü tartışma oldu. Orada bulu-
nan bazı sahabeler Ömer'e şöyle dedi: 'Sa'd b. Ubade, oğlu
Kays'ın zimmetini görmezden gelip develerin parasını verme-
mezlik edecek değildir. Bilakis o, cömertliği ile meşhur birisidir.'

Kays b. Sa'd, Cuheyneli adamdan, Medine'deki 'Ali


delim' hurmasından her deve karşılığı iki vısk ve Cuhey-

1 Medine'nin İslam'dan önceki adı


Salah Abdulfettah El-Halidi 99
neli, Medine'ye geldiğinde ödenmek sureti ile tam on bir
deve satın aldı.

Develerin Dokuzunu Kesiyor


Kays, kardeşlerine et ikram etmek için, develeri sürerek
kardeşlerinin yanına geldi.

Birlik üç yüz on kişiden oluşuyordu. Bir deve yüz kişiyi


doyurmaya yettiğine göre yemeğin yeterli olabilmesi için
üç deve kesilmesi gerekiyordu.

Birinci gün Kays, üç deve kesip arkadaşlarına ikram etti.


Günlerce yemekten ve etten mahrum kaldıktan sonra,
develeri kestiler, pişirdiler ve yediler. Yedikten sonra Al-
lah'ın bu nimetine şükredip, arkadaşlarına et ikram etmek
için babasının malı karşılığında borç ile bu develeri alan
Kays'a hayır övgüde bulundular.

Birkaç gün sonra üç deve daha kesti. Ve bundan birkaç


gün sonra bir başka üç deve daha Böylece kardeşleri-
ne dokuz deve ikram etmiş oluyordu ve geriye iki deve
kalmıştı.

Kalan iki deveyi de kesmeyi isteyince, emir Ebu Ubeyde


buna engel oldu. Ve 'Ey Kays, daha fazla kesmeni istemiyorum.
Zimmetini zedelemek mi istiyorsun? Hem babanın bu borcu
tanımayıp Cuheyneliye develerin paralarını vermeme ihtimali
de var!' dedi.

Bunun üzerine Kays: 'Ebu Sabit'in (babasının lakabı), in-


sanların borcunu ödeyip, açları doyurduğunu, zayıf ve yoksul-
lara yardım ettiğini ve buna karşı benim Allah yolunda cihada
çıkmış mücahid bir kavim için aldığım borcu ödemeyeceğini mi
düşünüyorsun' diye karşılık verdi.
SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Emir Ebu Ubeyde'nin, kalan iki deveyi kesmemesi emri


üzerine, Kays buna bağlı kalarak emirine itaat etti. Böylece
iki deve, mücahid birliğe kaldı. Daha sonra, Medine'ye
dönerken sırayla bu develere bineceklerdi.
Mücahidler tekrar, düşündükleri yaprakları yemek için
Adut ağacını değnekleri ile dövmeye başladılar. Bağırsakla-
rına acı veren ve ağızlarını yara yapan ağacın yapraklarını

Bu hâlde, sabırla ve yüce Allah'tan bir kurtuluş yolu


bekleyerek günlerce beklediler.

Allah'ın Şaşırtıcı Bir Balina ile Onlara İkramı


Nihayetinde Allah katından beklenen yardım geldi.
Onlar Allah'ın velileri, askerleri ve O'nun yolunda
mücahidlerdi. Yalnızca yardım etmek için Rasûlü'ne (sav)
itaat ederek düşmanları ile karşılaşmak üzere yurtlarından
çıkmışlardı. Allah (cc) onlardaki sadakat, ihlas ve ciddiyeti
gördü ve onları açlık ile imtihan etti. Sabrettiler, sebat gös-
terdiler. Cihadlarına devam ederek sözlerine sadık kaldılar.

Onlar, Allah'ın (cc) ikramını hak etmişlerdi. O Allah ki;


her şeye kadirdir. Dilediğini yapar. Bir şeye ol dediğinde
oluverir. Onun emrini geri çevirecek hiçbir güç yoktur.
Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey O'nu âciz bırakamaz.

Hiç ummadıkları bir yerden Allah (cc) onlara rızık gön-


derdi.
"Kim Allah'tan korkarsa ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona
ummadığı bir yerden rızık verir." 2

2 65/Talak,
Salah Abdulfettah El-Halidi
Bir gün mücahidler, emirleri Ebu Ubeyde'nin arkasında
sabah namazını kıldılar. Daha sonra Kızıldeniz kıyısında
oturup güneş doğana kadar Allah'ı zikrettiler.

Güneş doğduğunda aralarından biri sahilde acayip bir


manzara gördü. Kum yığını ya da ufak bir dağ gibi gözü-
ken büyük bir şey!

Ne bu? Küçük bir dağ mı? Hatırladığı kadarıyla burası,


ne kum yığını ne de dağ bulunmayan, sahil kenarında
geniş ve düz bir alandı. Öyleyse bir anda bu dağ da nere-
den çıktı? Adam hemen arkadaşlarına: 'Ey insanlar! Benim
sahilde gördüğümü siz de görüyor musunuz?' diye seslendi.

İşaret edilen tarafa baktıklarında acayip manzarayı onlar


da gördü. Şaşkınlık içinde neler olduğunu öğrenmek için
oraya yöneldiler.

İlk gidenler: 'Ey insanlar, o denizin sahile attığı bir balinadır'


dediler.

Mücahidler, balinanın etrafında toplanıp büyüklüğüne


hayret ederek inceler şekilde bakmaya başladılar. Subha-
nallah; Kum yığını ya da küçük bir dağ gibi dev bir balina!
Kaç kilo? Belki yüzlerce ton. Uzunluğu ve genişliği ne
kadar? Metrelerce!

Daha önce birçok balık, balina ve deniz hayvanları


görmelerine rağmen, bu kadar büyük bir balina ya da
deniz hayvanı hiç görmemişlerdi. Şüphesiz o, Allah'ın (cc)
yarattığı en büyük mahlûkatlardan bir türdü!
SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Ebu Ubeyde Bir Müddet Tereddütten Sonra


Yemelerine İzin Veriyor
Bu garip balina önünde durup düşünmeye başladılar.
Allah (cc) Müslümanlar için deniz avını helal kılmıştır. De-
nizin, balinası da balığı da diğer canlıları da Müslümanlara
helal kılınmıştır.

Fakat bu ölü bir balina! Ve Allah (cc) Müslümanlara ölü


etini haram kılmıştır. Ölü olmasıyla beraber Allah (cc) zorda
kalan kimse için ölü etini mübah kılmıştır.

Balık helaldir. Fakat bu bir ölü. Ölü ise haramdır.


Bu doğru, fakat onlar mecburiyet hâlindedirler. Ölü ise
mecbur kalan kimse için helaldir. Onlar da zorunluluk
hâlindeydiler.
Bu büyük ölü balinadan yiyip yememe hususunda dü-
şüncelere daldılar.
Emirleri Ebu Ubeyde: 'Ondan yemeyin zira o bir ölüdür'
dedi.
Şiddetli açlıklarına ve ihtiyaçlarına rağmen emirin ya-
sağına uyarak geri durup yemediler.

Daha sonra, emir düşünüp konuyu tekrar gözden geçir-


di. Balina ölü, ama mücahidler seferde, aç ve zorunluluk
hâlindeler ve yiyecek hiçbir şeyleri de yok. Nihayetinde
Allah (cc) Ebu Ubeyde'nin kalbini, yemelerine izin vermeye
ve zaruret hâlinde caiz olacağına açtı.

Şöyle dedi: 'Ey insanlar, bizler Allah Rasûlü'nün elçileriyiz.


Allah yolunda cihad için sefere çıktık ve şuan yanımızda yiye-
cek hiçbir şeyimiz yok. Artık ondan yemek zaruret hâlini aldı.
Besmele çekin ve yiyin!'
Salah Abdulfettah El-Halidi
Tam Bir Ay Boyunca Onu Yediler Hatta
Şişmanladılar
Mücahidler, emirlernin izin verişine çok sevinip, Allah'a
(cc), bu balığı göndererek onları bu sıkıntıdan kurtarması

ikramına karşı şükürde bulundular. Artık bu acayip dev


balığın yanına gidip et parçaları kesip yiyebiliyorlardı.

Onlara uzun bir müddet yetecek kadar büyüktü. Balık


büyük bir kum yığını ya da küçük bir dağ gibi duruyordu.

Cabir b. Abdullah (r.a) anlatıyor: 'Balıktan öküz büyüklü-


ğünde büyük bir parça kesiyorduk. Onu küçük parçalara ayır-
dıktan sonra da pişirip yiyorduk!'

Balığın göz çukurundan büyük testilerle yağ alıyorlardı.


Kim bilir bu yağdan ne kadar aldılar. Kim bilir ne kadar
çok yağ vardı.

Tam bir ay boyunca bu balığın etinden ve yağından


yediler. Üç yüzün üzerinde kişiye tam bir ay boyunca
yeten ve arta kalan bu etin miktarını varın siz düşünün!
Vücutları kuvvet ve enerji ile dolup bedenleri yağlanma-
ya başlamış ve eski dinçlikleri de geri dönmüştü. Bütün
bunlar nasıl olmasın? Bu acayip balığın yanında bir aydan
fazla oturup, her gün üç öğün ondan yiyorlardı.

Göz Çukuru ve Kaburgası Arasında Balığın


Büyüklüğü
Etinden ve yağından epeyce aldıktan sonra balığın mik-
tarını ve hacminin büyüklüğünü merak ettiler.

Göz çukurundaki yağı boşalttıklarından göz çukuru


boş kalmıştı ve bunun büyüklüğünü öğrenmeyi istediler.
SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Ebu Ubeyde (r.a), on üç kişi çağırdı ve balığın göz çu-


kuruna rahat bir vaziyette oturttu. Gerçekten şaşırtıcı bir
durumdu. On üç kişi bu balinanın gözüne oturuyor. Ge-
nişliği, adeta bu kadar kişiyi alabilecek bir araba hacminde.
Eğer bu balığın gözünün hacmi bu ise balığın kendisinin
büyüklüğü ne kadardır?!

Başka bir gün, balığın kaburga kemiklerinden bir parça


getirdiler. Tıpkı büyük bir yay gibiydi. Bu kaburga ke-
miğini yay şeklinde diktiler. Ne kadar yüksek olduğunu
görünce hayretler içinde onu seyre koyuldular.

Ebu Ubeyde aralarındaki en uzun kişiyi çağırdı. Bu


kişi Kays b. Sa'd b. Ubade idi. Sonra en büyük deveyi, en
büyük semerle bağlamasını söyledi. Sonra da Kays b. Sa'd
deveye binip, başını dik tutmasını ve balığın kaburgasının
altından geçmesini söyledi.

Kays b. Sa'd söylenilen şaşırtıcı görevi yaptı. Yay gibi


dikili duran kaburganın altından geçti ve başı kaburgaya
değmedi. Kaburganın uzunluğu ne kadardır? Belki met-
relerce!

Bu iki olay, balinanın ne kadar büyük olduğunu göste-


riyor. On kişi balığın göz çukuruna oturuyor ve geniş bile
geliyor. En uzun adam, en uzun deveye biniyor ve dikili
kaburganın altından geçiyor!

Şüphesiz bu, Allah'ın (cc) Rabbani mücahid ordusuna


bir ikramı idi.

O Allah ki denize, bu dev büyüklüğündeki balinayı ta-


şımasını emretti. Hangi denizlerden, hangi okyanuslardan
getirdiğini bilmiyoruz. Fakat bu balığı sahile, mücahid-
Salah Abdulfettah El-Halidi
lerin yanına atmasını emreden Allah (cc) idi. Böylece bu
balığı onlar için hazırladığı özel bir rızık olarak takdir etti.

Mesele sıradan bir hadise değildir. Alışılmışın dışında


özel bir durumdur. Olay, Allah'ın (cc), Rasûlü'nün ashabına
ikram ettiği bir kerametten ibarettir.

Biliyoruz ki mucize ve keramet; alışılmışın dışında,


insanın yapamayacağı ve yalnızca Allah'ın (cc) fiil ve emri
ile olabileceği yönünden birdirler. Ayrıldıkları nokta ise;
mucize, Allah'ın (cc) Peygamberleri aracılığı ile gerçekleştir-
diği alışılmışın dışındaki olaylardır. Keramet ise, Allah'ın
(cc) velileri aracılığı ile gerçekleştirdiği alışılmışın dışında

olaylardır. Peygamberler için mucize, veliler için keramet


vardır.

Balinanın Etinden Büyük Parçalar ile


Mücahidlerin Geri Dönüşü
Şüphesiz bu Anber balinası mücahid sahabelerin kera-
metlerinden bir keramettir.

Balığın yanında bir ay kadar kaldıktan sonra emir, gö-


revin bittiği kanaatine vardı. Rasûlullah (sav) onları 'Seyfu'l
Bahr'a, Kureyş kervanını gözetlemeleri ve Cuheyne ka-
bilesinden huzursuzluk çıkaranları cezalandırmaları için
göndermişti.

Yaklaşık bir ay önce bölgeye vardıklarında mücahidlerin


önünde, huzursuzluk çıkaranlar dağılıp kaçmıştı. Sonra,
Kureyş'in ticaret kervanını beklemeye başladılar ama o
da geçmemişti.

Öyleyse bölgedeki cihad görevleri sona ermişti. Allah (cc)


SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

onları korumuştu. Düşmanları ile aralarında hiçbir çatış-


ma çıkmadı. Ve artık Medine'ye dönmeleri gerekiyordu.

Bölgede kalmaları esnasında açlık sıkıntısı çektikleri


dönemde, Medine'deki Müslümanlar, mücahidlerin bu
sıkıntılı hâlini öğrenince, rahatlığa kavuşmaları için Al-
lah'a dua ettiler.

Sa'd b. Ubade (r.a) de olanları duyunca oğlu Kays'ın mü-


cahidlere ikramda bulunmasını umarak şöyle dedi: 'Eğer
Kays, asaletinde ve cömertliğinde bildiğim gibi ise, onlar
için deve kesecektir' dedi.
Kays da babası Sa'd'ın düşüncelerini yanlış çıkarmadı.
Daha önce, borca on bir deve satın aldığını ve bunların
dokuzunu arkadaşları için kestiğini öğrenmiştik.
Ebu Ubeyde mücahid kardeşlerine, Medine'ye dönmek
için hazırlıklara başlanılmasını emretti.

Yolculuğa çıkmadan önce, dönerken yolda yemek ve


kalanını Medine'ye götürmek için balığın etinden de al-
mayı istediler.
Balığın etini parçalar hâlinde ayırdılar ve yolculuk esna-
sında bozulmaması için su ile ateşte haşladılar. Haşladıktan
sonra parçalar hâlinde üst üste dizip heybelerine koydular.
Yolculuk esnasında kaynatılmış bu et parçalarını yenilecek
kıvama gelecek kadar kızarttıktan sonra yiyorlardı.
Mücahidler sağ salim, başarı ve ganimetle Medine'ye
geri döndüler. Allah (cc) onları savaştan korumuştu. Orada
hiçbir düşmanla savaşmadılar. Allah (cc) onlara bu balığı
sundu ve doyup şişmanlayana kadar ondan yediler. Me-
dine'ye döndüklerinde daha sıhhatli, daha şişman, daha
Salah Abdulfettah El-Halidi
kuvvetli ve daha neşeli idiler. Verdiği nimetlere ve ikramı-
na karşı Allah (cc)'ya hamd ve şükür ile döndüler.
Mücahidler Rasûlullah'a Balina Etinden İkram
Ediyor
Rasûlullah'ın (sav) yanına geldiklerinde yanlarında hâlâ
balık eti kalmıştı. Kıssalarını ve başlarından geçen olayları
tafsilatlı bir şekilde anlatmaya başladılar.

Sonra acayip balinayı anlattılar ve -geldikten sonra-


onun etinin yenmesinin hükmünü sordular. Sormala-
rının amacı; kalplerinin mutmain olması ve bazılarının
sıkıntısını izale etmek içindi. Onlar amellerinde, içtihad
etmeye, fetva ve hüküm vermeye yetkisi olan ve sahabe
arasında da âlimlerden sayılan emirleri Ebu Ubeyde'nin (r.a)
fetvasına göre hareket etmişlerdi. Balinadan yemeleri onun
fetvasına binaen idi. Tekrar Rasûlullah'a (sav) sormaları ise,
kalplerinin rahat olması ve yakinen öğrenmek içindi.
Rasûlullah (sav) şöyle cevap verdi onlara: 'O, Allah'ın size
gönderdiği bir rızıktır. Yanınızda ondan bize de sunabileceğiniz
bir şey var mı?'

'Evet, var' dediler ve getirdikleri etten Rasûlullah'a (sav)


takdim ettiler. Böylece sakladıkları balık etinden Rasûlul-
lah da (sav) yemiş oldu.
Böylece balina etinin yenmesinin mubah olduğunu ve
helal ve temiz yiyeceklerden olduğunu kesin olarak öğ-
renmiş oldular ve bazılarının kalbindeki sıkıntı tamamen
izale oldu.
Rasûlullah'ın (sav) bu davranışından, tüm balıkların, ba-
linaların ve deniz hayvanlarının ve bunların ölülerinin
helal olduğu sonucuna vardılar. Müslüman bir kimse, su
SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

üzerinde ters yüz olmuş ya da denizin kıyıya attığı her-


hangi bir balık ya da balina türü görürse bu haram değil,
helaldir. Bunun delili: Mücahidlerin kıyıya vurmuş ölü
balinanın etini yemeleri ve Rasûlullah'a (sav) yedirmeleridir.
Sa'd b. Ubade Cömertliğinden Dolayı Oğlu Kays'ı
Takdir Ediyor
Bu olanlardan sonra Kays b. Sa'd b. Ubade, babasının
yanına gitti ve mücahid birliğin başına gelen olayları ve
çektikleri açlığı anlattı.

Babası:

— Aç kaldıklarında kardeşlerin için ne yaptın, diye


sordu oğluna.

Kays:

— Medine'de karşılığını hurma olarak vermek üzere


borca aldığım üç deve kestim, dedi.

Babası:

— Doğru ve güzel olanı yapmışsın, kes. Sonra ne yap-


tın?

Kays:

— Sonra üç deve daha kestim.

Babası:

— Doğru ve güzel olanı yapmışsın, kes. Sonra ne yap-


tın?
Salah Abdulfettah El-Halidi
Kays:

— Sonra üç deve daha kestim.

Babası:

— Doğru ve güzel olanı yapmışsın, kes. Sonra ne yap-


tın?

Kays:

— İki devem kalmıştı ve izin verilmediği için onları


kesmedim.

Babası bunu garipsedi ve kınar bir şekilde:

— Sana kim izin vermedi, diye sordu.

Kays:

— Emirim Ebu Ubeyde, diye cevap verdi.

Babası:

— Ebu Ubeyde niçin izin vermedi?

Kays:

— Şöyle dedi Ebu Ubeyde: 'Ey Kays! Senin kendine ait


malın yok, mal babanın ve sen de bu develeri babanın adına
borca aldın. Baban senin borcunu vermeyebilir!'

Babası:

— Sen ne dedin ona?


SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Kays:

— Ben de: 'Benim babam cömert birisidir. Yabancıların


borcunu öder. Kimsesiz ve zayıflara yardımcı olur. Açlık anında
yemek dağıtır. Yabancılara karşı bunları yapan oğluna karşı niçin
yapmasın?' dedim.

Sa'd b. Ubade, oğlunun bu tavrına, emiri ile konuş-


masına ve kardeşlerine ikram etmek için babasının malı
karşılığında borç almasına çok memnun oldu.

Sa'd b. Ubade, Ebu Ubeyde Şahitliğinde Mükâfat


Olarak Oğluna Dört Bahçe Veriyor
Sa'd b. Ubade (r.a) oğluna, kardeşlerine yaptığı ikramdan
dolayı değerli bir ödül vermeye ve ikramda bulunmaya
karar verdi ve dört hurma bahçesini oğluna hibe etti! Her
bahçeden, hurmanın en iyisinden en az elli 'visk' mahsul
alınıyordu!

Asalet ve cömertlik şahsiyetinde kökleştiğinden dolayı,


Kays da babası tarafından böyle bir ödülle mükâfatlandı-
rılmayı hak etmişti.

Bu dört bahçeyi verirken, verdiğine dair bir de yazı


yazdı ve buna bazı sahabeleri şahit tutmak istedi.

Sa'd b. Ubade, şahit olarak mücahid birliğin emiri olan


Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı seçti. Öyle gözüküyordu ki, onu
seçmesinin sebebi; Ebu Ubeyde'nin, Ömer b. Hattab'ın
sözüne binaen babasının borcu tanımayıp ödemeyece-
ğinden korkup, Kays b. Sa'd'ın kalan develeri kesmesini
engellemesiydi.

Sa'd, dokuz deve keserek mücahidlere ikramda bulun-


Salah Abdulfettah El-Halidi
masına mükâfat olarak oğlu Kays'a dört hurma bahçesi
verdiğini yazdığı kâğıda şahit olması için Ebu Ubeyde'yi
seçti. Çünkü o, babanın, oğlunun cömertliğinden razı
olduğunu ve ondan daha fazla cömert olmasını istediğinin
bilinmesini istiyordu O, oğlunun borcunu tanımakla
yetinmedi. Mücahidlerin emiri Ebu Ubeyde'nin şahitliğini
de buna ekledi.

Nebi (sav), Kays b. Sa'd'ın mücahid kardeşleri için dokuz


deve kestiğini ve bunları borca aldığını öğrenince çok
şaşırdı ve onun için övgüde bulunarak şöyle dedi: "O cö-
merttir ve cömert bir evdedir!"

Bir dönem sonra Cüheyneli bedevi, sattığı 11 devesinin


karşılığını almak için Medine'ye, Sa'd b. Ubade'nin yanı-
na geldi. Daha önce aralarında dostluk bulunduğundan
dolayı bir müddet sohbet ettikten sonra olanları anlattı
ve oğlu Kays için övgüde bulundu.

Cüheyneli, İbni Ubade'ye şöyle dedi: 'Ey Ebu Sabit! Oğ-


lun Kays, kavminin efendilerindendir. O asil biri olduğu gibi asil
bir ailedendir.' Bunun üzerine İbni Ubade, oğlu ile devele-
rine karşılık anlaştıkları hurma miktarını adama geri verdi.
5 Abdullah B. Uneys
El-Ensari, Nebi'nin
Emri ile Süfyan B.
Halid El-Huzeli'yi Öldürüyor

Süfyan b. Halid Medine'ye Saldırmak İçin Adam


Topluyor
Süfyan b. Halid b. Nubeyh El-Huzeli, Rasûlullah'a (sav)
karşı şiddetli düşmanlığı olan müşrik liderlerden biriydi.
Allah'a olan inkârcılığı, putlara tapması ve Nebiyi (sav) ya-
lanlayıp, kerih görmekle kalmıyordu. Tüm bunlar büyük
suçlar olmasına rağmen bunların yanında Mekke ve Taif
etrafındaki kâfir kabilelerle ilişkilere girip, onları Rasû-
lullah (sav) ile savaşmaya teşvik ediyordu. Ve son olarak da
kabile liderlerini ve önemli şahsiyetleri -kalabalık bir ordu
hazırlayıp, İslam'ı ve Müslümanları ebediyen yok edip
Rasûlullah'ı (sav) öldürmek için- Medine'ye yönlendirmeye
çalışmıştı.

Süfyan b. Halid, Mekke ile Taif arasında yer alan Nahle


bölgesinde ikamet ettiğinden, etraftaki değişik kabilelerle
ilişkiye girip ordusuna katılmaları için çağrıda bulunabi-
liyordu.
SAHABE CİHADINDAN TABLOLAR

Amacı; değişik kabilelerden oluşan binlerce kişilik bir


ordu hazırlayıp, onları Medine'ye yönlendirmek ve Müs-
lümanların varlığına son verdirmekti.
Rasûlullah (sav), Süfyan El-Huzeli'nin ne yapmak istedi-
ğini ve amacını gerçekleştirmek için binlerce kâfir Arap
kabilesi ile Medine'ye saldırmak üzere olduğunu öğrendi.
Rasûlullah (sav) bu topluluğun Medine'ye gelip saldırmasını
mı bekleyecekti? Yoksa hareket ettirmeden onlara karşı
hayrete düşürecek ani bir atakta mı bulunacaktı?

Rasûlullah (sav) tüm işlerinde hikmetli, geniş ufuklu ve


uygun davranışlı idi. Kâfir düşmanlarına ani baskınlar
düzenleyip, kuvvetlerini zayıflatıyor, birliklerini dağıtıyor
ve maneviyatlarını bozguna uğratıyordu. Bundan dolayı
da düşmanları, onun karşısında duramıyordu. Onun fiili
cihad hayatı, bu hakikati tekid eden ve sabitleyen örnekler
ve misallerle doludur.
Rasûlullah Abdullah b. Uneys'i Süfyan b. Halid'i
Öldürmesi İçin Görevlendiriyor
Rasûlullah (sav) eğitimli adamlarından birisini -etrafın-
daki kalabalıkların dağılması için- Süfyan b. El-Huzeli'yi,
kendi kampında, askerlerinin arasında öldürme ile görev-
lendirmeye karar verdi.

Bu çok önemli bir operasyondu. Rasûlullah'ın (sav) tüm


ashabı cesaretli olmasına rağmen her cesur adamın üstesin-
den gelemeyeceği kadar tehlikeli ve ince bir operasyon!
Ender bir cesarete sahip olan ve düşman karşısında paniğe
kapılmayan birisine ihtiyaç duyuluyordu. Çünkü yanın-
da ne kardeşi ne de bir dostu olmadan tek başına gidip
binlerce kişinin bulunduğu kâfirlerin karargâhına girip
liderlerini öldürmek gibi bir görevi üstlenecekti bu kişi.
Salah Abdulfettah El-Halidi
Şüphesiz Rasûlullah (sav) ashabının yeteneklerini ve ka-
biliyetlerini çok iyi biliyordu. En uygun adamı, en uygun
yere koyduğu gibi herhangi bir görev için o görevi en iyi
üstesinden gelebilecek kimseyi seçiyordu.

Rasûlullah (sav) bu büyük cihadi görev için Abdullah b.


Uneys'i (r.a) seçti.

Abdullah seafoodplus.info El-Cuheni El-Hazreci El-Ensari:


Hicretten önce İslam'a ilk girenlerdendir. Akabe beya-
tında bulundu. Rasûlullah (sav) ile beraber birçok savaşa ve
çatışmaya tanık oldu. Daha önce de Hayber'deki Allah
düşmanı Yahudi Ebu Rafi'yi (Selam b. Ebi'l Hukayk'ı)
öldüren Hazrecli birliğin fertlerinden birisi olarak bü-
yük bir cihad operasyonuna katılmıştı. Bu birliğin emiri
Abdullah b. Atik (r.a) idi. Daha önce (Allah'a hamd olsun)
bu cihad operasyonundan bahsetmiştik.

Rasûlullah (sav), bu cihad operasyonunu Abdullah b.


nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir