sait faik abasıyanık şahmerdan pdf / Şahmerdan Özet - Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik Abasıyanık Şahmerdan Pdf

sait faik abasıyanık şahmerdan pdf

Şahmerdan

Şahmerdan - Sait Faik Abasıyanık

Kitap Türü:Öykü/Hikaye

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Şahmerdan Özet

Şahmerdan

Bir çavuş ve dört amele şahmerdan isimli makineyi yerleştirildiği yerden denizin içine doğru sabitlemekle görevlidirler. Bu makine o kadar ağır ki çok çaba harcamaları gerekir. İçlerinde zayıf, güçsüz iki kişi vardır. Çok zorlanarak makineyi fırlatıp sabitlemeye çalışırlar. Sonunda makine bin beş yüz kilo olarak yere düşer. Amelelerden Abdurrahman hızla bir yarım sağ döndü. Arkadaşı Salih’i müthiş bir tekmeyle denize yuvarladı. Salih yüzme bilmediği için bir on dakika içinde boğulmuştu. Abdurrahman’ı hastaneye kaldırdılar. Şahmerdan’ı akşam karanlığında öteki iki amele, sessiz sedasız bir son vapurdan sonra söktüler.

Çelme

Yoksulluğun hat safhada olduğu bir köyde, Şube reisinin hanımı ve arkadaşları ellerinde yemek ve içeceklerle gezintiye çıkarlar. Yanlarına da bir tane asker görevlendirilir, onları korumak ve yönlendirmek için. Gezinirlerken kalabalığın olduğu bir mahalleden geçiyorlardır. O sırada kadının biri askerin önüne çıktı. Asker çekil önümden kadın diyerek itti. Kadın da gülerek askere bir çelme atarak yere düşürdü. Bir dakika geçtikten sonra kadınların ellerinden bulunan sepetleri ve paketleri diğer köy ahalisi kadınlar alıp kaçmaya başladı.

Kaşık Adası’nda

Burgazada'da yaşayan dört arkadaş Kaşıkadasın’a gezmeye giderler. Amaçları macera yaşamaktır. Eskiden anlatılan denizci hikâyelerindeki olayları gezerken birbirlerine anlatarak sanki kendileri yaşıyormuş gibi hissederler. Bir gece kaldıktan sonra sabah evlerine dönerler. Bu onların her sene yaz aylarında yaptıkları vazgeçilmez bir etkinlik olmuştur.

Mahpus

Ahmet isminde bir delikanlı Ayşe adında bir kızı seviyordur ama kız başka birini seviyordur. Ayşe’yi kaçırmaya karar verir, o sırada kız bağırır tüm ahali sesi duyar, dışarı toplanır. Kızın sevdiği oğlan da bu duruma şahit olur, bağırır ama ailesi duruma müdahale ettirmez engeller. Ayşe Ahmet’e beni bırak ben başkasını seviyorum der. Ahmet de daha fazla dayanamaz kıza dokunmadan evine götürür. Kızı sevdiği oğlan almak istemez, evde kimse ona iyi davranmaz. Kız kasabaya kaçar, birinin evinde çalışır. Bunu duyan Ahmet onu evden kaçırır, bir eve yerleştirir. Kendi de gidip kızın sevdiği oğlanı vurur ve mahpusa düşer.

Bir Define Arayıcısı

Fındık Ali adında bir balıkçı vardır. Eskiden birçok iş yapmıştır. Bir gün bir yerde define olduğunu duyar, aramaya başlar. Belli bir süre gözlerden uzak olunca defineyi bulduğunu duyan birkaç haydut bunun bulunduğu yere giderler. Onu güzel bir döver, işkence ederler. Bilmiyorum, bulamadım gibi yeminler eder. En sonunda kalbinden bıçaklayarak öldürülmüştür.

Projektörcü

Sisli bir havada yol alan vapurda, görevli bir projektörcü kaptana bu havada dışarıyı gözleyerek bilgiler veriyordu. O sırada yanına yolculardan biri gelir, sohbete dalarlar yol boyu. Projektörcü, çocuğunu maddi durumundan dolayı okutamadığından bahseder, oğlu kitap okumayı seviyordur, ona her eve gittiğinde hikâye anlatırmış. Sürekli kitap alacak parası olmadığı için bu şekilde idare edermiş. Bunu duyan yolcu ise yanında bulunan kitaplarından birkaçını çocuğuna hediye ettiğini söyler. Projektörcü çok mutlu olmuştur. Bu konuşma sırasında yolculuğun nasıl geçtiğini anlamamışlardır, vapur iskeleye varmıştır.

Francala mı? Ekmek Mi?

Recai Efendi adında biri piyango dükkânı işletiyordu. Ahali tarafından sevilen biridir, yardımseverdir, fakire fukaraya sahip çıkar. Recai Efendi’nin oğlu Hamdi’de bu dükkânda boş olduğu zamanlarda ilgilenirdi. Onun dışında arkadaşı Çarpık Ahmet ile gezer tozardı. Çarpık Ahmet’in ailesi yoktur, dışarıda yatar kalkardı. Hayali zengin olup güzel bir hayat yaşamaktır. Bir de zengin olunca francala mı, ekmek mi alayım, diye düşünürdü. Ahmet piyango kazanma hayali kurardı fakat kazanamazdı. Bir gün bütün düşüncesini piyango kazanma hayali sarar. Piyango çıkarsa francala alacağını hayal ederdi. Hamdi sayesinde piyango bileti aldı. Olan oldu piyango Ahmet'e çıktı. Ondan sonra Ahmet francala mı ekmek mi diye? Düşünmekten kafayı yedi. Hastaneye yatırıldı. Oradan çıkınca parasını nereye koyduğumu bir türlü hatırlayamadı. Ahmet bazı akşamlar piyangocunun elinden franca yerdi. Yemeseydi hali fenaydı.

Paşazade

Bay Recai adında bir genç vardır. Annesi sürekli paşanın geliniyim diye övünürmüş. Oğlu bu durumdan rahatsızlığını içinden dile getirirmiş. Bir gün Recai memur olmuştur. Annesi artık banka memuru anasıyım diye övünmeye başlamıştır. Recai biraz bu durumdan memnun kalarak içinden övünmüştür.

Krallık

Ali Rıza adında bir balıkçı vardır. Kaşıkadasın’a balık tutmaya gider. Düşüncelere dalar, bir anda bağırır, alırım çocukları burada yaşayabilirim, kim ne diyebilir der. Evine doğru yol alır. Evinden tüm eşyaları toplar, çocuklarını alır, Kaşıkadasın’a doğru yol alır. Kaşıkadasın’a yerleşir. Burada mutlu bir hayat sürmeye başlar.

Çöpçü Ahmet

Köyden çalışmaya gelen Çöpçü Ahmet, şehirde her şeye dikkatlice bakar, incelerdi. Çöpçü onbaşı onun bu haline kızardı, dikkatli ol temizlediğin yer tehlikeli bir anda düşersin falan kimse seni kurtaramaz der. Ahmet bir gün çok yorulmuş yere yığılmıştır. Başına toplanan ahali ona yardım eder, dinlendirmişlerdir. Bir de toparlanıp ayağa kalkar, ben buralarda bu pis zanaatta yapamayacağım der…

Köye Gönderilen Eşek

Köyünden çalışmak için gelen Ramo, bir gün kahvede otururken birileri yanına gelir. Bunun saf olduğunu anlarlar ve ne iş verirsek yapar derler. Ramo, hamal olarak işe başlar. En ağır iş neyse verirler. Yine de ses etmez. Bir zaman sonra hamallık yasaklanır. Ramo da eşek alır, onunla işlerini yürüttü. Bir gün köyden mektup gelir, ondan bir eşek alacak para istiyorlardır. Kendine aldığı eşeği köye giden arkadaşı Memo ile göndermiştir.

Zemberek

Celil adında bir genç vardır. Mektepte okurken, sınıfında sadece onun kol saati vardır. Bu yüzden dersin bitimine kaç dakika kaldığını arkadaşları hep ona sorarlardı. Bir gün saati yine sorar arkadaşları, bakar ki saati çalışmıyor. Saatin zembereği bozulmuştur. Buna rağmen sınıftakiler ısrarla sorarlar. Celile yine aynısını tekrarlar. Sınıf arkadaşları bağırarak dalga geçmeye başlarlar. Celil’in adı zemberek olarak kalmıştır.

Alt Kamara

Vapurun alt kamarasında oturan iki adam vardır. Aralarında geçmişe, geleceğe dair konuşmalar geçer. Daha sonra vapur iskeleye varınca Allah’a ısmarladık deyip ayrılırlar.

Satılık Dünya

Emin adında genç bir adam vardır. Eşini kaybetmiştir. Halası ve çocuğu ile yaşamaktır. İçinde hep bir hırsızlık yapmaya meyilli bir ruhu vardır. Fakat bunu dizginlemeye çalışır yine de olmaz. Çocuğu hastadır, para lazımdır. Hırsızlık için bir bahane bulmuştur. Ama çocuğu kısa zaman içinde ölür. Artık hırsızlık yapmaya gerek kalmadı diye içinden düşünür. Biraz zaman geçince halası da vefat eder. İyice buhrana düşünür. Biraz zaman geçince halası da vefat eder. İyice buhrana düşer. En sonunda anlamsızca hırsızlık yapmaya karar veri ve yapar. Yakalanır ama akıl dengesi sağlam bulunmadığı için serbest bırakılır. Tıbbi Adli doktora, Doktor Bey ben bu parayla dünyayı satın alacaktım diye söyler. Bu saçı başı birbirine karışmış olan insan dünyayı satın almak isteyen adamdır.

Köy Hocası İle Sığırtmaç

Köyde öğretmenlik yapan bir kişi, yetim olan bir öğrencisine sahip çıkmıştır. Ona bilgiler vererek gelişmesini sağlamıştır. Bazen de çocuğa verdiği bilgiler onu şaşırttığı için tüm köye bunları yayardı. Köy ahalisi de inanmakta zorlanır, dalga geçerlerdi.

Şeytan Minaresi

Mehmet adında biri vardır. İş için şehre göç etmiştir. Kazandıkça ailesine gönderiyordur. Bir süre sonra o da karar verir köye döner.

Bekâr

Bir adam, seneler önce ayrıldığı memleketine gider. Orada biraz anıları tazeler ve tekrar şehre döner. Şehre dönünce meyhaneye gider orada içkinin etkisiyle duygulara, hayallere dalar. Sonra dikkatini bir adam çeker. Yanına bir kadın zorla getirilir, onunla içki içer, sarhoş olurlar. Otel odasına giderler.

Beyaz Pantolon

Zehra adında çingene bir kız vardır. Yazın hasat zamanı çingenelerle beraber tarlada çalışır. Sevdiği biri vardır. Adı Rüstem’dir. Bir gün kız gölde yıkanırken onu izler, tam o sırada karşı tarafta başka erkeklerde izliyordur. Onu kıskanmaz. Tam tersi onun üzerinden pis planlar kurar. Zehra üzerini giyip yola çıkınca aniden Rüstem’i görür, korkar. Rüstem direk konuyu açar. Kız Zehra erkeklerin sana baktığını biliyorsun, cilve yapıyordun der. O da yok be der. Rüstem pis teklifini kıza söyler. Yapmadığın şeyler değil diye söyler. Kız da kabul eder. Gece için plan yapar ve uygularlar. Sabah olunca Rüstem kızdan aldığı parayla beyaz pantolon alır. Sonra şehre çeker gider.

Bir Kadın

Soğuk bir kış günü bir adam trenden iner. Bir adam onu lokantaya götürür. Orada bir kadınla tanışır, yemek yerler ve kadın onu evine götürür. Orada kadının bir yazısını gözüne ilişir, onu okur. Eskiden sevdiği insana dair hatıralar yazılıdır. Bu kim diye sorar kadına, önce geçiştirir daha sonra onun şiirlerini okur. Daha sonra adam ben şanssızım, neden tüm kadınlar bana kapılarını kilitliyorlar diye düşünür.

DEĞERLENDİRME

Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 'da Adapazarı'nda dünyaya gelir. Hikâye türüne yaptığı katkıları ile tanınır. Önce olay hikayesi yazarak başlar daha sonra durum hikayesiyle devam etmiştir. Benim bu kitapta dikkatimi çeken durum hikâyesinin özellikleri okurun iliklerine kadar hissedilerek ele alınmıştır. Tasvirler ve durumlar ön plandadır, olay yok denecek kadar azdır. Kitabın içerisinde ilgimi Satılık Dünya ve Bir Kadın hikayelerini beğendim. Sait Faik Abasıyanık öykülerini okumayanlara bu kitabı öneririm.

Editör: Fatma Özdemir

Şahmerdan Soruları ve Cevapları

Şahmerdan kimin eseri?

Sait Faik Abasıyanık

Şahmerdan türü nedir?

Öykü/Hikaye

Şahmerdan kaç sayfa?

Şahmerdan Yorumları

özet harika emeğinize sağlık ❤️

güzel bir özet olmuş emeğinize sağlık

öyküler çok güzel özellikle sarnıç ve durum hikayesi favorilerimden mutlaka okuyun

şahmerdan hikayesi çok güzel tam dizilik

KumpanyaŞahmerdanMahalle KahvesiSarnıçHavada BulutSait Faik Seçme HikayelerSemaverSon KuşlarAlemdağ'da Var Bir YılanKayıp AranıyorLüzumsuz Adamen iyi kitaplaryeni çıkan kitaplaren çok satan kitaplarokunması gereken kitaplaren çok okunan kitaplar temel eserbedava kitapeditör olkitap bağışıGün Olur Asra BedelTutunamayanlarAcımakCamdaki KızHayvan ÇiftliğiSokrates'in SavunmasıUzun HikayeAlice Harikalar DiyarındaHaritada KaybolmakKraliçeyi Kurtarmakİçimdeki MüzikÇalıkuşuÇocuk KalbiKüçük Kara BalıkİntibahBülbülü ÖldürmekBeyaz Zambaklar ÜlkesindeDon KişotSineklerin TanrısıToprak Anaİnce MemedSatrançİki Şehrin HikayesiVadideki Zambakİçimizdeki ŞeytanSergüzeştBeyaz GemiAraba SevdasıYabanİnsan Ne İle YaşarKüçük PrensDönüşümBeyaz DişSaatleri Ayarlama EnstitüsüFareler ve İnsanlarSol AyağımSuç ve CezaSefillerSimyacıŞeker PortakalıKürk Mantolu MadonnaMadalyonun İçiEsir Şehrin İnsanlarıÜç Anadolu Efsanesi Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikYeraltından NotlarSait Faik Seçme HikayelerRüzgarı Dizginleyen ÇocukSabahattin Ali Bütün ÖyküleriSadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu

Özet: Bu çalışmada Sait Faik Abasıyanık'ın "Sarnıç" adlı kitabındaki öykülerde yer alan sıfat tamlamaları belirlenmiş ve diziliş ilişkileri bakımından incelenmiştir. Sıfat tamlamalarının kurucu unsurları için Sarnıç adlı kitap üzerinden örnekler ortaya konulmuştur. Sıfat tamlamalarının diziliş ilişkileri bakımından incelenmesindeki amaç, dilin bu yapıları oluştururken belli kalıpları kullandığını, bu yapıların tekrarlanabilir olduğunu, çeşitliliğini, dilin diğer kelime ve kelime gruplarını kapsayan ve geliştiren bir özellik arz ettiğini göstermektir. Bu yolla bilgisayarlı dil çalışmalarında metin analizini kolaylaştıracak veriler üretilebileceği öngörülmüştür. Giriş bölümünde amaç, yöntem, içerik üzerinde durulmuş ve Türkçe dil bilgisinde sıfatların ele alınışı ile ilgili kuramsal bilgiler verilmiştir. Tezin ana kısmını oluşturan inceleme bölümünde, Sarnıç'taki sıfat tamlamaları, basit parantezleme ile yapı analizine tabi tutulmuştur. Sıfat tamlamaları kurucu unsurları bakımından ele alınmış, ancak diğer kelime gruplarının içinde yer alan ve dolayısı ile kurucu üye olan sıfat tamlamaları göz ardı edilmiştir. Çalışmanın sonuç bölümünde sıfat tamlamalarının diziliş şekilleri ile ilgili açıklamalar yapılmıştır. In this study, the adjective clauses which take part in the stories of the book called 'Sarnıç' written by Sait Faik Abasıyanık have been defined and examined in terms of their sequence relationships. The examples of construction types of adjective clauses given on this thesis were taken from Sarnıç, the story book. The aim to examine the adjective clauses in terms of their sequence relationships is to show that the structures of adjective clauses are formed in certain rules and these structures are reproducible. Moreover, they encompass and enhance the diversity of other phrases and phrases of the language. Besides, it has been predicted that these qualities of the language may provide data which ease the text analysis in computational linguistics. ln the introductory section, the aim, method, and content have been emphasized and some grammatical knowledge related to Turkish adjectives is provided. The structures of adjective clauses on 'Sarnıç' are analyzed by simple bracketing method. The adjective clauses are examined in terms of their construction elements, however the ones involved in other phrases which are accordingly founding members are ignored. In the conclusion part of the study, explations about the sequence relations of adjective phrases are made.

Şahmerdan

&#;Sait Faik&#;i bugün bütünüyle düşününce , içimize insan sevgisi salan esrarlı bir kuvvet gibi görünüyorum. Bu kuvvetin önünde doymak bilmez bir sevginin bulunup yitirilmişliği, tatmin edildikçe parlayıp alevlenen aşkın şifa bulmazlığı var.&#;
Vedat Günyol

&#;Toprak kokan, deniz kokan, içi yıldız dolu bir insan. Sevdiği dosta, uçan kuşa, havaya, suya, toprağa, her şeye bağlı bir insan… &#;Yaşamak ne güzel&#; derdi sık sık.&#;
Cahit Irgat

&#;… Ben de dün akşamdan beri Hasan&#;a uyduracak hikâye düşünüyorum. Saatlerce düşündüm. Sabahleyin ilk vapurda yine düşündüm. Ne dersin?.. Bu sefer benim hikâyemi anlatırsın… Yağmurlu gecede bir adam geldi, dersin…&#; diyen büyük yazarın; ilk kez yılında yayımlanan hikâye kitabı Şahmerdan yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı.

Kitap Hakkında

Şahmerdan, Türk yazar Sait Faik Abasıyanık&#;ın yılında yayınlanan üçüncü kitabı. Kitap Faik&#;in yazdığı hikâyelerden oluşur.

İlk iki kitabı Semaver ve Sarnıç&#;ın aksine, Şahmerdan&#;da Sait Faik&#;in yurtdışında yaptığı gözlemlere dayanarak, yurtdışını anlattığı öyküler bulunmaz. Toplam yirmi eserinin yer aldığı kitaptaki öykülerin on dört tanesinde yazarın İstanbul izlenimleri vardır. Çelme, Zemberek, Mahpus ve Köy Hocası ile Sığırtmaç&#;ta ise Abasıyanık, tıpkı diğer iki kitabında olduğu gibi Adapazarı ve Bursa&#;da gördüklerini anlattı. Bu eserlerin dışında kalan Köye Gönderilen Eşek ve Çöpçü Ahmet de ise yazar ilk kez Doğu Anadolu Bölgesi&#;ne açılmıştır.

Sait Faik özellikle İstanbul temalı hikâyelerinde klasik öykü anlayışını bırakarak konusuz, anlık izlenimlere dayanan öyküler yazdı.

Yazar, bu kitapta da yer alan Çelme isimli hikâyesinin halkı askerlikten soğuttuğu iddiası ile askeri mahkemede yargılandı. Çelme, Şahmerdan&#;a eklenmeden önce ilk olarak [[22 Mart tarihinde Kurun Gazetesi&#;nde daha sonra 15 Haziran &#;ta &#;Varlık Dergisi]]&#;nde yayınlanmıştı. Abasıyanık, yılında davadan beraat etti.

Analiz

Sait Faik, Şahmerdan&#;dan önce yayınladığı Semaver ve Sarnıç isimli hikâye kitaplarında çalışan insanlara ve emekçilere duyduğu sevgiye yer verdi. Şahmerdan&#;da ise bu sevginin soyutlaşarak insan sevgisine dönüştüğü görülür. Yazar insanlara daha gerçekçi bir gözle bakmaya başlar. Örneğin, bu kitaptaki Bekar isimli öyküde şöyle söyler: &#;İnsanlar her yerde aynı idi. Hareketli, hırsız, namuslu, iyi, kötü…&#;

Ayrıca, yazarın sık sık yaptığı iddia edilen Türkçe yanlışlarına bu kitapta sadece bir kere rastlanır. Şahmerdan&#;ın cümle yapısı diğer iki kitabında olduğu gibi klasik cümle yapısıdır. Konuşma dilinin canlılığından yararlanmasa da öyküleri ilerideki öykülerinin habercisi gibidir.


Şahmerdan

Şahmerdan

Şahmerdan kurulduğu zaman bir giyotin hali ile meydana çıkıvermişti. Direkler hazırdı. Birer birer, güçlükle iskelenin altına yerleştirildi.

Üstüne, boynundan geçen düğmesiz, bir heybe sırtını hatırlatan yamalı ve partal bir yelek -yelekten çok hırkaya benzeyen bir şey- geçirmiş; ellilik, kır saçlı, fakat dinç, okkalı bir adam bağırdı:

— Salih, Abdurrahman, Şaban, Ali… Hadi çocuklar!

Şahmerdanın bin kiloluk ağırlığının inip kalktığı iki ucu boş bırakılmış direklerin iki tarafına, Salih ve Şaban… diye bağırıldığını duyar duymaz, iki adam koşarak gelip oturdu.

Heybeden yapılmış partal yelekli, şahmerdan makinesinin üstüvanesine sarılmış demir telin ucuna geçti. Dört hamlacı ise ağır ağır, iskelenin direklerini, sudaki balıkları seyrede ede, eğlene eğlene makinenin kollarına yapıştılar.

&#;Şahmerdanın buharla işleyeni , , kilo ağırlığı iki nefeste yukarıya kaldırır. Fakat dört kişi bu bin kiloyu makinenin büyük ve küçük çarkı sayesinde ancak işletebilirler. Ağırlığı yukarıya çekmek için en aşağı on beş dakika çalışmak lazımdır. Saatte bir de on beş dakika mola vermeden çalışmaya imkân yoktur. Bir liraya bu iş görülmez, görülmez ama, zamanlar kötü birader. Ben Karahisarlı&#;yım. Dalgıçlıktan tut da tersaneye kadar girmediğim deniz kapısı kalmadı. Hepsinden biraz çakarım…&#;

— Hadi çocuklar?

Biri çok sarışın, narin bir adamdı. Ötekisi uzun boylu, esmer ve sıska… Bir tanesi kısa boylu, kalın enseli ve zaman zaman birdenbire kızaracağı yerde sararan bir şişman. Dördüncüsü de her gün tesadüf edilen hamallar gibi alelade, hiç kuvvetli gözükmediği halde yorulmaz birisi.

Şimdi bu dört amele, var kuvvetleriyle çalışıyorlardı.

Sarışın, narin, uzun boylu amele ile şişman, kalın enseli bir arada; diğer ikisi de, makinenin öbür kolunda idiler. Bin kilo iki kalasın arasında ağır ağır şahmerdanın ta tepesine kadar çıkıyor; sonra dipte oturan ve ağırlığın aralarında gidip geldiği iki direği sımsıkı iplerle tutanlardan biri:

— Hooo! diyordu.

Makinedekiler duruyor, terlerini siliyorlardı. Ağırlığı yukarıya çekmeye yarayan demir telin ucunu tutan Karahisarlı:

— Haydi!.. diye bağırıyordu.

Yine, dipte kalasın yanında oturmuşlardan biri:

— Bando! diye haykırıyordu.

Karahisarlı sımsıkı tuttuğu telin ucunu bırakıyor, demir tamponlar birbirine vurup iskeleyi ileri geri sarsıyor ve bin kilo tok bir sesle kırmızı ucu gözüken demir putreli on santim daha deniz dibinin meçhul taşına sokuyordu.

Karahisarlı çelik teli ağır ağır topladıktan sonra çocuklarına seslenir gibi:

— Haydi çocuklar! Bu sefer biraz daha yukarı kaldıralım. Daha iyi. Ne kadar yukarıdan inerse o kadar derine girer. Hadi çocuklar…

Sarışın amele kıpkırmızı kesilmişti. Saçları yavaş yavaş kirli elleriyle yağlanıyor, boynunun damarları şişiyor; göğsü harikulade genişliyor, narin vücudu, birdenbire, atlet insanlarda olduğu gibi atlaşıyordu. Aynı kola yapışmış arkadaşı şişmanın yüzünde bir damla ter yoktu. Yüzü ise müthiş bir kuvvet sarf ediyormuş gibi buruşuyordu. Fakat bu sahte buruşukluk çok beceriksiz bir şekilde yapılıyordu. Öteki koldaki iki hemşeri olduğu sözlerinden anlaşılan iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı. O da bütün işi arkadaşına bırakmaya çalıştığı için kızarmıştı. Arkadaşı ise ona en küçük bir kuvvet bile sarf ettirmemek için elinden geleni yapıyordu.

Karahisarlı yeniden:

— Vira çocuklar, dedi.

Haziran yağmurları birdenbire kesilmiş, yaz; rüzgârsız, ağır ve kasvetli, iskelenin ve denizin üstüne çöküvermişti. Dört hamlacı terliyorlardı. Putrel bazan denizin içinde bir kayaya rastlıyor, demir güllenin, üstüne bütün hıncıyla düşmesine rağmen ancak iki üç santim giriyor; yahut da demir putreli bir balmumu gibi bir vuruşta eritiveriyordu. O zaman demiri yeniden hava tazyiki ve oksijenle işleyen ateş makineli &#;chalumeau&#; ile kesmek lazım geliyordu.

Bir cıgara molası esnasında sarışın amele, yardımcısı Salih&#;e:

— Bana bak ulan, dedi, numaracı! Beni eşek yerine alma. Namusum hakkı için, bir kafam kızarsa, atarım denize seni.

— Bir halt edemezsin, diye söylendi Salih.

— Görürüz… dedi öteki.

Salih, amelebaşı mevkiinde olan Karahisarlı&#;nın komşusu idi. Zor işlerden kendini ancak bu sayede ve kancıklıkla kurtarabiliyordu. Karahisarlı ise Salih&#;in bu hallerini görmemezliğe gelir:

— Çalışıyor, derdi, fena çalışmaz bizim Salih. İyi ameledir.

Cıgaralar bitmişti. Tekrar iskelenin damı gölgesinden güneşin önüne çıkmak cesaretini, kendinde ilk Abdurrahman buldu. Bu çok sarışın olan sarışın ameleydi. Sonra sırasıyla zayıf, zayıfın arkadaşı ve Salih geldiler. Karahisarlı:

— Haydi çocuklar, bu son galiba, dedi. Bu sefer kazığı kaktık. Vira! diye haykırdı.

Çarklar dönüyor, küçük çark büyüğünü döndürüyor, ağır tokmak ağır ağır tepeye yükseliyordu. Birdenbire hepsi durakladılar. Karahisarlı teşci etti.

— Ha çocuklar ha!

Bütün asılmalara rağmen ağırlık yukarıya çıkmıyordu. Karahisarlı&#;nın elini kalın tel kesiyor:

— Gayret, diye bağırıyordu.

Bir gayret daha sarf ettiler. Çarkın dişleri tebessüm eder gibi tatlı bir ses çıkardı. Sonra zincir şıkırtısı gibi bir ses duyuldu. Şahmerdan ta tepedeydi. kilo Karahisarlı&#;nın sözüne göre kilo olarak yere düşecekti.

Öküzleri durdurur gibi bir ses işitildi:

— Hooo…

— Haydi!

— Bando!

Demir putrel müsait bir zemin bulmuş olacak ki, bir yirmi santim denizin kumları içine daldı. İskelenin dibindeki balıklar uzaklara kaçıştı.

Şimdi dört amele nefes nefese idiler. Salih&#;in arkadaşı, san yulaf saçlı Abdurrahman, Salih&#;e dik dik baktı. Deminki duraklamanın sebebi oydu. İşi büsbütün açığa vurmuştu. Abdurrahman&#;ın gözünün içinde hınç ve hiddet parlıyordu. Salih edepsiz insanlara has bir lakaydiyle denizi seyrediyordu. Abdurrahman&#;ın içinden, bu kıçı kendisine dönük adama bir tekme savurmak, şahmerdanın inip kalktığı iki direğin arasından şu herifi, denize uçuruvermek geçti. Fakat yalnız:

— Ulan kahpe, dedi.

Karahisarlı:

— Kime diyon ulan, dedi, o lafı?

Abdurrahman bu adamdan çekinirdi. İsterse parasını bile vermez. Bu kimsesiz, ne idüğü belirsiz, lakayt iskelenin köyü içinde Abdurrahman&#;ı perişan bırakabilirdi.

— Anama, dedi.

— Neden?

— Neden olacak, dedi, beni doğurduğundan.

Karahisarlı:

— Tövbe estağfurullah… demekle iktifa etti.

Sonra yine her zamanki munis ve iyi halini aldı.

— Haydi evlatlar, dedi, bu son. Ama çok kaldıralım. Hadi!

— Vira…

Çarklar dönüyor, fakat zaman zaman, zınk diye duraklıyorlardı. O zaman Abdurrahman&#;ın gözleri ateşle dolu, Salih&#;e çevriliyor, Salih suratını def&#;i hacet eder gibi buruşturuyordu. Zannediyordu ki ancak böyle buruşturursa ne kadar kuvvet sarf ettiği anlaşılacak. Fakat ne boynunun damarları şişiyor; ne de kalın, yağlı ve tüysüz kollarında bir adale hareketi görülüyordu. Abdurrahman hınçla ve müthiş bir enerji ile, dönmeyen çarka adeta tekme atarcasına kola yapışıyor; aşağıya veya yukarıya indirmeye veya çıkarmaya çalışıyordu. Bu arada öteki koldakilere bakıyordu; Abdurrahman&#;a bakmamak için. O koldakilerden zayıfın, arkadaşına biraz olsun yardım ettiği pek belli, arkadaşının ise iki işi birden gördüğü terden sırtına yapışmış gömleğinden anlaşılıyordu.

Bir ara yine, zınk diye durdular.

Karahisarlı:

— Biraz daha, dedi, biraz daha çocuklar…

Abdurrahman boynunun ve şimdi alnının daman da şişerek kola asıldı. Salih bu sefer yüzünü buruşturmaya bile lüzum görmemişti. Şahmerdan tepedeydi.

— Hoooo… diye bağırıldı.

— Haydi.

— Bando! Bando!

Bin kilo bin beş yüz kilo olarak düştü.

Karahisarlı, teli bir vücut hareketiyle ileriye doğru bırakmıştı. Abdurrahman hızla bir yanın sağ döndü. Arkadaşı Salih&#;i müthiş bir tekme ile denize yuvarladı. Kendisi de sırtüstü, ağzından kan boşanarak iskelenin tahtaları üzerine düştü. Salih yüzmek bilmediği için bir on dakika içinde boğulmuştu. Abdurrahman&#;ı hastaneye kaldırdılar.

Bu son putreldi. O da çakılmıştı. Şahmerdan makinesini, akşam karanlığında öteki iki amele, sessiz sadasız bir son vapurdan sonra söktüler.

"

Şahmerdan kitabının ön okuması bu kadar. Kitabı beğendiysen senin için en uygun fiyatlı satın alma seçeneklerini listeledik.

idefix trendyol D&R kitap
Sait Faik Abasıyanık - Şahmerdan - Lüzumsuz Adam kitabı indir

DOWNLOAD

The Download

0Comment

Upload date

Sait Faik Abasıyanık - Şahmerdan - Lüzumsuz Adam

Türkiye Edebiyatı

FILE TYPE: pdfFILE SIZE: KB

Sait Faik'in en başarılı hikâyelerinden oluşan iki kitabın biraraya getirilmesiyle oluşan eser, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nca okullara tavsiye edilmiştir. 'Şahmerdan'da, Anadoluya, özellikle Doğu Anadolu'ya açılan düşsel bazı öykülerle, İstanbul izlenimlerinin yansıtıldığı öyküler yer alıyor ve Sait Faik, klasik öykü anlayışını kırarak konusuz öykü yazma yoluna giriyor. 'Lüzumsuz Adam' ise, yepyeni bir öykü yazarlığına yönelişin sayısız örneklerini veriyor. Dil ve anlatım kendine özgüleşmiş, geniş halk kitlelerinin yaşamı, bütün halinde öykülere girmeye başlamıştır.

<< PREVIOUSNEXT >>

Kitap Oku Zamanını Değerlendir 📚


#Ücretsiz Kitap okumak isteyen canı sıkılan arkadaşlarımız için #ekitaphavuzucom'da 50 Kategoride + üzerinde e-Kitap 📚 tamamen ücretsiz sağlanıyor. Dijital kütüphane topluluğumuza sende katıl ❤️
Tweeti Arkadaşlarınla Paylaş 🕊️ Premium Üyelik Kazan 🎉

Tweetle


Kendi Kütüphaneni Oluştur! 📖

Kitaplar Yandex üzerinden paylaşılıyor. Eğer kitap indiremiyorsanız büyük ihtimalle Yandex hesabınız yoktur. Öncelikle buraya tıklayarak hesabınızı oluşturun ve giriş yapın. Sitemizde yayınladığımız kitapları bir arada klasörleyerek saklamak ve kendinize özel kütüphanenizi oluşturmak isterseniz videomuzu izleyebilirsiniz. Videoya Git

SORUN BİLDİR Eğer kitabın linki içerisinde kitap çıkmıyor ise lütfen kitabı sorun bildir butonundan ekibimize bildiriniz.

Information! Sign up, make a remarkable comment(Minimum characters), download books without waiting 24 hours a day freely! Your comment will be published after the approval of the administrator, please comment on a book you read earlier.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir