sakallı bebek doğdu / Ahmet Tan: Kurtar bizi İnce!

Sakallı Bebek Doğdu

sakallı bebek doğdu

Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar

Rahmi Turan’ın sicilinde “şok haber” yapmak var: Sakallı bebek doğdu! Erdoğan’ın sicilinde CHP’nin içine el atmak var: Ertuğrul Günay, Savcı Sayan vb. CHP’nin sicilinde kaset var: Baykal’a komplo ve istifası. Kılıçdaroğlu’nun sicilinde kurultay için ince hesap var. “Saray’a gideni biliyorum!”

***

Olayın tarafları mükemmel bir cinayetin muhtemel failleri gibi... Hepsi kuşku çekiyor, ama suçlamak için elde hiç kanıt bulunmuyor. İma edilenin Muharrem İnce olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. Ama çok benzemezli CHP’nin “önde gelenleri” tanımına, isteyen istediği ismi yerleştiriyordu. Zaten istenen tam da bu. Çünkü CHP’deki kurultay mücadelesi, Türkiye’deki iktidar olma mücadelesinden daha vahşi olabiliyor. AKP iktidarı ise ülkeyi yönetilemez hale getirdiği için, tek alternatif olan CHP’de kargaşa yaratmak derdinde. Saray’daki sır CHP’li fırtınasının özeti bu.

***

(TV’deki “Biliyorum” açıklamasından sonra, CHP liderine soran sorana: Madem biliyordun da niye disipline verip partiden attırmıyorsun?)

***

Rahmi Turan 80 yaşında. 57 yıllık gazeteci. Türk basınının halen etkini, en kıdemlisi ve en “yaratıcı” olanı. Sıfırdan 9 ayrı gazete çıkarmış, hepsini de en yüksek tirajlara ulaştırmış. Tirajların Efendisi, Manşetlerin Efendisi diye hakkında yazılmış kitaplar var. 40 yaşında karateye başlayıp siyah kuşak sahibi olmuş bir sporcu.

***

Dün, bir süredir sağlık nedeniyle bulunduğu Londra’dan dürüstçe açıklama yaptı: “Külliye’ye giden Muharrem İnce’dir. Kaynağa güvendiğim için inandım ve yazdım, hata yapmışım, pişman oldum. İnce ve Cumhurbaşkanı haklıdır. Ben de bunu düzeltmek için gerekeni yapacağım.”

***

Özür dilediğine göre, “düzeltmek için” yapacağı başka şeyler de olmalı: 40 gün boyunca gün aşırı Muharrem İnce’yi ve Tayyip Erdoğan’ı öven başyazılar yazmak mesela?! CHP lideri için de bir şeyler yapmalı. Çünkü, “Saray’a giden CHP’liyi biliyorum!” dediğine göre, onu da istemeden işin içine çekmiş oldu.

***

Rahmi Bey, yanıldığını kabul edip özür diledi. Geriye o can alıcı soru kaldı: “Haber kaynağı” kim? Mesleğin dünyaca kabul görmüş ahlak ilkesidir: Haber kaynağı açıklanamaz. Pekiyi, yirmi yıldır tanıdığı ve çok güvendiği o gazeteci kim?

***

Bir mesleki gerçektir: “Gazetecinin haber kaynağı, gazeteci olmaz, olamaz.” Kardeşi bile olsa olmaz. (Bunu en iyi kardeşi rahmetli Örsan Öymen tarafından hep atlatılan Altan Öymen Ağabeyimiz bilir..)

***

Meğer Rahmi Bey’e “Saray tüyösü” sızdıran o kaynağın da bir kaynağı varmış. Ama o kaynak ise ne dost ne de gazeteci imiş. Dün ortaya çıkan gazeteci Talat Atilla’ya göre “Bir CHP’li imiş!”

***

Yani doğru ise bir taşla birkaç kuş vurma meraklısı bir partili! Ne partili imiş be?! Bir “tüyo” ile Rahmi Bey’i tuzağa düşürdü. Bu arada hem Muharrem İnce’yi hedef tahtasına koydu hem de Cumhurbaşkanı’nı.. Ama arada eğer o meçhul CHP’li ortaya çıkmazsa en gafil avlanan Kılıçdaroğlu oldu.

***

Rahmi Turan, “Hata yaptım. Yanıldım!” dedi. Hata yapmak ve yanılmak moda. Bu modayı en üst düzeyde ve fırsat çıktıkça içeride ve dışarıda uygulayan ise AKP lideri Tayyip Bey. Belli ki CHP lideri de zaman zaman bu modadan etkileniyor. Yanlış belediye başkanı veya Cumhurbaşkanı adayları buluyor ve millete “Tıpış tıpış oy vermeye gideceksiniz!” falan diyor. Olabilir. Hiç kimse mükemmel değil! Atatürk’ün bile hataları vardı.

***

Yine de Sözcü Başyazarı Rahmi Bey, her usta ve deneyimli gazeteci gibi son tahlilde hata yaparken bile tedbiri elden bırakmamış. Yaptığı hatayı, köşesinin ve yazısının sınırları içine hapsetmiş. Yoksa yanlışını “Saray’daki Sır CHP’li” diye gazetesinin manşetine ve bütününe bulaştırabilirdi.

***

Aslında “Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum!” diyen Reyiz de hayatının kumarını oynadı. Ya Muharrem İnce çıkıp da yemin billah ederek “Evet, Saray’a gidip ben görüştüm. Bana yardım sözü de verdi!” derse Cumhurbaşkanlığı boşaldı demektir. İnce, böyle bir yalan söyleme cesareti gösterirse tek aday olarak Cumhurbaşkanı olacaktır. Yalanı da “ülkenin yüzde 100 çıkarına olacağı” yalan sayılmayacaktır.

***

Yoksa bu olay, eski CHP lideri Deniz Baykal’a yapılan komplo gibi sonunda “kim yaptı”ya gidecektir!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İmamoğlu’na mektup25 Haziran 2023

Değişim: Tadı ham muza benzer!18 Haziran 2023

Mütemmim cüz!11 Haziran 2023



Önce şiirle başlamak âdetini bozmadı, Argos, Sombahar, Adam Sanat’tta şiirler yayımladı.
Yeni Olgu, Gökyüzü, Eski Papirüs, Sahne dergilerinin yayımlanmasına öncülük edenler içinde bulundu ve yazı kurullarında çalıştı.
Aydınlık Kitap Eki’ni yönetti. (2013)
Edebiyat ve yazının – özel bir değer içeren hikaye hariç- hemen tüm türlerinde yazıyor.
Devlet Tiyatroları repertuvarında 4 oyunu var.
Ağaçtan Yaptığım İnsanlar
Yitik Bir Denizin Kıyısında
Şair Baba ve Damdakiler ( İbrahim Balaban’ın aynı adlı romanından) ( Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından 2011-2012 sezonunda sahnelendi)
57. Alay ( İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından 2015 – 2016 sezonunda sahnelendi)

2002’de düzenlenen TRT Radyoculuğunun 75. Yılı Radyo Oyunu Yarışması’nda “Ağaçtan Yaptığım İnsanlar” adlı oyunu Büyük Ödül’e değer görüldü.

Medine Savunması adlı sinema filmi senaryosu Kültür Bakanlığı tarafından destek aldı.

Ezel Akay’la birlikte hazırladığı Yargu adlı sinema filmi senaryosuna yine Kültür Bakanlığı tarafından destek verildi.
Sinema filmi ve tv dizi senaryoları yanı sırası EBU ( Avrupa Yayıncılar Birliği) için çocuk programı ve belgesel senaryoları yazdı.
Sinema filmi ve TV dizisi senaryoları çalışmaları sürüyor.

Ama… varlığının asıl anlamını bulduğu yerin roman alanındaki çalışmaları olduğunu düşünüyor.

Yıldızsayan (Birinci baskı Telos1997, İkinci Baskı Gendaş 2001)
Bütün Aşkların Gömüldüğü Yer ( Birinci Baskı Gendaş 2003, İkinci Baskı Gendaş, 2004)
Yargu ( Ezel Akay ile birlikte) ( Birinci Baskı Doğan Kitap, İkinci Baskı Kırmızı Kedi )
Allahın Adamı ( Doğan Kitap )
Sakallı Bebek Doğdu ve Lümüne adlı iki romanı  basım aşamasında.

türkiye'nin en kallavi üç beş kent efsanesinden biri. çocukluğu 80'li yıllara denk düşenlerin bir numaralı altına kaçırma nedeni.
(bkz: seksenlerde çocuk olmak)

seksenli yılların ortalarında bir yerde, yanılmıyorsam 87'de, tan gazetesi "sakallı bebek konuştu" diye bir manşet atmıştı kocaman. yanından da temsili bir resim vardı ki bugün sakallı bebeğin hala etkisendeysek , bu biraz da o ilüstrasyonun başarısından kaynaklanıyor. arkasında güneş mi ne vardı bilmiyorum, böyle parlıyordu sakallı bebek; sakallarından başka mavi gözleri de vardı kocaman ama çirkin ya da güzel denilemezdi, tıpkı haberin kendisi gibi bir bebek için fazlasıyla tuhaftı. tam da bu tuhaflık, o resmi bir kere görmüş olmama rağmen, geyiği açıldığında pek çok arkadaşımda da olduğunu öğrendiğim gibi, onu hafızama nakşetmeme yetti ve hafızası yerlerde sürünen biri olarak tam şu anda bile o ilüstrasyonu bütün detaylarıyla hatırlayabiliyorum.

gazeteyi gördüğüm yer bir kasaba kahvesiydi. hala resmin dehşetinin etkisindeyken alelacele haberi okudum: istanbulda hastanenin birinde sakallı bir bebek doğmuş ve konuşarak bayramın ikinci günü kıyametin kopacağını söylemişti. şu tesadüfe bakın ki bayrama da bir hafta kadar kalmıştı!!!

(bkz: vay anasına sayın seyirciler)

gözlerimi usulca gazeteden kaldırıp kahvede şöyle bir dolaştırdığımı, madem kıyamet kopacaksaydı eğer, insanların yüzünde endişe, panik, dehşet türü belirtiler görmeyi umduğumu hatırlıyorum. ama hayır! kahve ahalisi sanki hiç kıyamet kopmayacak, bir haftadan az bir süre sonra dünya yerle bir olmayacakmış gibi alabildiğine sıradandı.

başım sıkıştığında, korktuğumda, acıktığımda, susadığımda sıkıldığımda hep yaptığım gibi anneme koştum ben de. üstelik kahvedekilerin aksine annem bahçe kapısında komşu kadınla sakallı bebeği konuşuyordu. kadın anneme haberden bahsediyordu, annemse gazete yazmışsa doğrudur diye cevapladı kadını. haber teyid edilmişti. demek ki doğruydu. buraya kadardı. şu kısacık ömrümde hayata doyamadan veda edecektim demek. hem de daha bisiklet sahibi olamadan. hem de hiç kız arkadaşım olmadan. sessizce odama gittim. yatağa girdim epey bir süre tir tir titredim.

bayramın ikinci gününe kadar her gün öldüm öldüm dirildim. o yüzden bir idamını bekleyen bir mahkum neler hisseder az çok bildiğimi sanıyorum. ama işin ilginç yanı, bu hadisenin üzerinden bu kadar yıl geçti, hala hatırladığımda içime nedenini bilmediğim bir korku sızar, bir ürperme gelir bana. o günleri yaşayıp da şimdi bu satırları okuyan arkadaşlar inanın yalnız değiliz, tan gazetesinin yarattığı bu sakallı canavar, yerli chucky, pek çok kişinin en korkunç anılarından biridir.
entryimi birinin bu kollektif bilinçaltını deşmesi dileğiyle bitiriyor, büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öpüyorum.

arif susam ın bebeklik hali.

80 li yillarda dogan herkesin zaman asimina ugramadan toplu dava acmasi gereken asparas haber.bu haber yüzünden kac gece rüyama sakalli bebek girdi,ben bile hatirlamiyorum.ayrica o sübyan yasta kiyameti beklemek te cabasi.gerci bu haber sayesinde toplu olarak gidilen korku filmlerinde herkes gerim gerim gerilirken siz sakin sakin popcorn u nuzu yiyorsunuz o ayri.

tuhaf bir kiyamet alameti olmus fenomen. aslinda gayet karin tutularak gulunecek sacmalik. bebege bak lan pis sakal birakmis ehoeho falan da demek mumkun. 1 hafta kiyameti beklemekte. o bebek bendim, hala sakalliyim, ve yarin kiyamet kopuyo desem inancak insanlarda vardir herhalde.

amma tuhaf bi ulke lan burasi.

zamanLa köse oLması muhtemeL bebektir.. doğduğum zaman saçLarım sarıymış.. şimdi koyu kahverengi.. **

bayramın ilk günü kimseyle bayramlaşmayıp paso namaz kılan bir uzak akraba abiyi hatırlarım her mevzusu açıldığında, ikinci gün dizleri tutmayıp namaz da kılamamıştı bu abi.
ayrıca şaka amaçlı değildi, günlerce sürmüştü kampanya halinde, maksat paranoyadan reyting çıkarma gayretiydi, hepsinin annelerine selam gönderiyor, olmamış diyoruz..

Yıllar önce çıkmış bir haber. Tan veya bulvar gibi bir gazetede yayınlanmıştı. Bir de bebeğin temsili resmini kaymuşlardı. Haberin çıktığı gün Kasımpaşa, Kurdoğlu yokuşunda oturan halama gitmiştim. Diğer semtlerde hareket yaratmayan olay kasımpaşada oldukça hareketlilik yaratmıştı.

Mesut Yar'ın uzaktan akrabası olduğunu düşündüğüm ''Kıllı Lopez''in bebeklik hali.

cogu andavalin, dunyanin sonu geliyor gibi g.tunden kiyamet alametleri olusturmasina sebep vermis kulaktan dolma haberdir.

söylentilere göre bu bebeğin annesi doğumda ölmüştür ve bebek de (doğar doğmaz) "siz benim annemi öldürdünüz ben de sizi öldüreceğim, arefe gününü (yaklaşan bir 80'li yıllar kurban bayramı arefesi) göremeyeceksiniz" diyerek hastaneden (kasıla kasıla yürüyerek) ayrılmıştır.vay anasını be.

meshur korku film karakteri chucky ile akrabaligi bulunan haci bebektir.
(bkz: chucky)

fatih solmaz'in sahibi oldugu nostaljik ve uydurma tan gazetesi haberi.

şahsi bakımına dikkat etmeyen türk kızları...

gazetede o resmi gördüğümde istanbul'daydım. ömrü boyunca televizyon bile izlemeyen ananemin sigara içmesine şaşırmış, sanırım havanın kapalı olmasından dolayı da epey sıkıntılı bir şekilde sokağa bile çıkamaz olmuştum. çok sonraları, biraz daha akıl baliğ olup da ümmi olma hakkını kaybedince bunun yalnızca çocukluğumun karanlık ikliminin hayale bulanmış bir hatırası olduğunu düşünüyordum. ta ki bugüne kadar. evet gerçekten de çocukluğumun en korkunç anlarından biriydi bu çocuk.

halkımızın zeka seviyesini hatırlatan rezil bir haberin ürünü bebek. milletçe sakallı bebekle yatıp kalktık. komedi değil de nedir?

(bkz: aziz nesin çok haklıydı)

ortama ağır abi nidalarıyla ağırlığına koyan bebektir...
(bkz: şaka gibi)

80'li yıllarda doğmuş tan gazetesi bebeğidir. annesi muhtemelen tan sayfası güzelidir.

“Sakallı doğan bebek” büyüdü CHP’ye başkan oluyor


Sakallı bebeğin doğduğuna inananlar, herhâlde CHP’nin başına geçeceğine de inanırlar.
Ya da tersi de doğrudur. Rahmi Turan adlı gazetecinin bugünkü yazdıklarına inananlar, geçmişteki asparagas yalan haberciliğine ve bulvar gazeteciliğine de inanmış demektir.
Rahmi Turan, 1 Ağustos 1987’de o zaman yönettiği gazeteye, “sakallı bebek doğdu” manşetini atmış. Tabii, “sakallı doğan bebek” sıradan bir bebek olacak değil ya, “doğar doğmaz da konuşmuş!” Hatta, “kıyametin kopmasını biraz erteletmiş!” Bu “bilgiler” söz konusu manşet haberin içeriğinde var...
Kimilerinin bugün “duayen”, “usta” ve “mesleğin büyüğü” gibi sıfatlarla andıkları gazetecinin aslında bütün hayatı bu tip asparagas haber üretimiyle geçmiş. Yüzlerce benzer örneği var.
Dolayısıyla, aynı yolun yolcusu olanların, bu kişiyi “duayen” olarak görmelerine şaşmamak lazım.
Aynı gazeteci, söz konusu haberin bir benzerini de birkaç gün önce Sözcü gazetesinde köşe yazısı olarak yazdı. Bir CHP’linin gizlice Beştepe’ye gidip Erdoğan’la görüştüğünü belirtti. Erdoğan’ın kendisini ziyaret eden kişiye CHP’ye Genel Başkan olmasını teklif ettiğini ve “Millî güvenlik sebebiyle senin olman lazım, ben de yardım ederim” dediğini yazdı.
CHP’lilerin ileri gelenleri, böyle bir ziyaretin olmadığını haykırdılar. Kurultayda aday olması beklenen Muharrem İnce açıklama yaparak, iddiayı ortaya atan gazetecinin söz konusu ismi açıklamasını istedi.
Aslında CHP’lilerin neredeyse tamamına yakını iddianın doğru olmadığını söylediler. Bu yazının kongrede aday olacakları itibarsızlaştırmaya dönük bir operasyon olduğunu üzerine basa basa vurguladılar.
Böyle bir ziyaret olmasa bile tüm aday olacakları töhmet altında bırakmak için bu iddianın özel olarak planlandığını ve operasyonel hâle getirdiğini belirttiler.
Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkacak olan ismin kim olduğuna bakılmadan, şimdiden “şaibeli” hâle getirilmeye çalışıldığını söylediler.
              ***
CHP içinde böyle düşünmeyen, yazıdaki iddialara inanan bir kişi vardı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iddianın “doğru” olduğunu ama “isim vermek istemediğini” belirtti.
Zaten, Kılıçdaroğlu yazının yer aldığı gazeteyi daha birkaç gün önce basının “yeni amiral gemisi” olarak nitelendirmişti.
CHP, nisanda kongreye gidecek. Parti yönetiminin, il ve ilçe kongrelerine “tek adayla gitmek” için özel bir çalışma yürüttüğünü gazetelerden okuyoruz.
Mevcut Genel Başkan’a muhalif olan delegelerin değiştirildiğini Muharrem İnce, “Önce bana destek olanları harcıyorlardı, şimdi selam verenleri bile harcıyorlar. Yazık, ayıp! Bunun bedelini ağır ödeyecekler” sözleriyle açıklamıştı.
CHP’liler mevcut delege yapısı ile, kendi bırakmadığı müddetçe, Kılıçdaroğlu’nun seçilmeye devam edeceğini söylüyorlar. Dolayısıyla mevcut Genel Başkanın yerinin garanti olduğunu vurguluyorlar.
O zaman soru şu: Mevcut delege yapısı ile Kılıçdaroğlu’nun kongreyi kazanacağı bilindiği hâlde, aday olacaklara karşı bu operasyon niçin yapıldı?
İl ve ilçe kongrelerine, “tek adayla gitme” çalışması bize bir ipucu verebilir.
İktidara radikal derecede muhalif ama CHP’ye yakın bir gazeteci üzerinden bu operasyonun yapılmasının amacı, sadece Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını garanti etmek değil, aynı zamanda tek aday olarak kongreye gitmesini de sağlamak olabilir.
Rahmi Turan’ın yazısının planlanarak “çoklu hedefler” için bir operasyon olduğuna inanmayanlar, “sakallı doğan bebek” haberine inanmaya devam edebilirler.
Hatta o bebeğin artık büyüyüp, Külliye’ye giderek CHP Genel Başkanı olmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştüğüne bile inanabilirler...

TÜRKİYE GAZETESİ

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir