Güncelleme Tarihi:
Haşim KILI
LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi
Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi İcra Sanatları Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Erberk Eryılmaz, ‘The MoonArk’ projesi kapsamında 4 Mayıs’ta Ay’a gönderilecek kapsülde yer alacak ‘Ay mıydı, gün müydü yüzü?’ türküsünü besteledi. Proje, gelecekte Dünya’daki yaşamın sona ermesi ve Dünya’ya ait kültürün saklanması amacıyla Amerika’da Carnegie Mellon Üniversitesi tarafından geliştirildi. Erberk Eryılmaz, projeyi ve müziğe bakışını Hürriyet Ankara’ya anlattı.
* 15 yıllık Amerika serüveninin ardından tekrar Ankara’ya döndünüz. Dönüşünüzün nedeni ne oldu?
Üniversiteye kadar Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’nda eğitim aldım. Sonrasında üniversite için Amerika’ya gitmiştim. yılında Türkiye’ye döndüm çünkü Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin misyon ve vizyonu beni çok etkiledi, bu misyon ve vizyona katkıda bulunmak istedim. Üniversitemizin müziğe çoğulcu bakan felsefesine müzik üzerine dünyada fikir ve sanat üreten kurumların ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Umarım üniversitemizin kaliteli eğitimine ben ve çalışma arkadaşlarımız daha fazla katkıda bulunuruz ve bu muhteşem kültürü barındıran coğrafyaya, ülke gençliğimize yakışır bir eğitim sunarız.
* ‘The MoonArk’ projesi kapsamında Ay’a gönderilecek kapsülde besteniz yer alacak. Bu projeden bahsedebilir misiniz? Siz nasıl dahil oldunuz?
Yüksek lisans ve sanatta yeterlik diplomalarımı aldığım Carnegie Mellon Üniversitesi Dünya’da ilk 30’da kabul edilen bilimin ve sanatın çeşitli alanlarında öncü bir üniversite. Benim için orada eğitim almak büyük bir şanstı. Bir gün müzik okulumuzun dekanı Ay’a sanat eserleri gönderileceğini ve bunun için yazılacak yeni eserlerin değerlendirileceğini belirttiği bir e-posta gönderdi. E-posta’ya inanmakta güçlük çektim ve tabii bunun parçası olmam gerektiğini, hemen çalışmam gerektiğini düşündüm.
HER NOTASINI BİN KERE DÜŞÜNÜYORSUNUZ
* Bu besteyi yaparken ne hayal ettiniz?
Bu benim hayatımda yazmakta en zorlandığım müzik oldu diyebilirim. Ay’a gitme ihtimali olan bir müziğin her notasını bin kere düşünüyorsunuz. Başta tematik olarak nasıl kendime bir yol çizebilirim diye düşündüm ve aklıma “Mecnunum Leylamı Gördüm” türküsü geldi. yüzyılda Sivaslı Ozan İzzet tarafından bestelendiği tahmin edilen bu eseri, Aşık Ali İzzet Özkan da, Âşık Veysel de muhteşem icralarıyla günümüze taşımışlar. Bu eserde ozan, Ay, Güneş, Zühre Yıldızı (Venüs) gibi uzaydaki ögeleri dünyevi güzelliği tarif etmek için kullanmış. Bu müzikte de hedefim bu muhteşem türküden yola çıkarak, o derinliğinde dolaşan bir müzik üretmek oldu. Ay’a gidecek materyaldeki yer sınırı sebebiyle, müziğin de en fazla 3 dakika olması gerekiyordu. 2 dakika 58 saniyede bu türkü ile başlayan ve dinleyiciyi ufak bir yolculuğa çıkartmayı amaçlayan bir müzik yazdım.
AY’A GÖNDERİYOR OLABİLMEK RÜYA GİBİ
* Türkçe’miz sizin sayenizde Ay’a gidecek, bu sizin için ne ifade ediyor?
Müziği kurgularken en çok önem verdiğim konulardan bir tanesi sazın sesinin, bir tanesi de Türkçe’mizin bu kayıtta yer almasıydı. Sembolik bir durum da olsa benim için değeri çok büyük. Müzikte bu amaçla yıllar sonra Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde buluştuğumuz ve beraber bestecilik alanında çalıştığımız hoca arkadaşım Önder Özkoç da sazı ve sesiyle katkıda bulundu. Müzikte bulunan diğer icracılar da Amerika’da beraber çalıştığım müzisyen dostlarımdı. Hep beraber Anadolu kültüründen yola çıkan bir müziği her gece yüzüne baktığımız, nesiller boyunca üzerine hayal kurduğumuz Ay’a gönderiyor olabilmek benim için rüya gibi. Böyle bir projenin parçası olduğum için çok mutluyum.
KÜLTÜRÜN HATIRLANMASI İÇİN YAPILIYOR
* ‘The MoonArk’ projesinden bahsedebilir misiniz? Neden yapılıyor ve başka ne gibi çalışmalar kapsülde yer alıyor?
‘The MoonArk’ bir zaman kapsülü. Burada amaçlanan, gelecekte Dünya’daki yaşamın sona ermesi ile farklı bir yere taşınacak olan insanlığın, Dünya’daki kültürü Ay’a bırakılacak felsefik mini bir müze ile hatırlaması. Carnegie Mellon Üniversitesi’nde bilim ve gelecek üzerine çalışan akademisyenlerin öngörüsü ile kültürü var eden sanatın birleştiği akıl almaz bir proje. Bu mini bir müzede Ay üzerine yazılmış şiirler, müzikler ve resimler ve aynı zamanda bir keçi DNA’sı, nehir suyu, okyanus suyu, değerli taşlardan örnekler ve haritalar bulunuyor.
* Kapsülün Ay’a ne zaman gönderilmesi planlanıyor?
The MoonArk’ın NASA’nın takvimine göre 4 Mayıs’ta gönderileceği açıklandı. Bu anı heyecanla bekliyoruz.
TEK TİPLEŞMİŞ MÜZİK EĞİTİMİ
* Bir Türk besteci olarak hedefleriniz neler, gelecekte nasıl bir müzik dünyası
olacağını düşünüyorsunuz?
Bu zaman kapsülünde gördüğünüz gibi Dünya’daki kültürel zenginliğin geleceğe aktarılması hedefleniyor, ancak günümüz müzik eğitiminde biz tek tipleşmeyi görüyoruz her alanda. Avrupa merkezci ve tek tipleşmiş günümüz müzik eğitiminin Dünya’daki kültürel zenginliğin en büyük düşmanlarından biri olduğunu düşünüyorum. Ben insanlar her yemeği tatsın, her kokuyu duysun, her müziği dinlesin, kısa ömrümüz renklerle dolsun diye hayal ediyorum. Niye sadece sömürgeci dünya düzeninden kalma kültürel dayatma içine hapsolalım ki? Bach’tan Ligeti’ye Avrupa temelli müziğe ne kadar değer veriyorsak, Âşık Veysel’e de, Kore geleneksel müziğine de, Beatles’a da o kadar değer verelim. Anlamaya, öğrenmeye çalışalım. Kendi coğrafyamızın kültürünü temele aldığımız ve Dünya’daki sanata kapsayıcı bir şekilde bakarak çıkarımlar elde etmemiz durumunda Dünya’yı daha fazla zenginleştireceğimize ve ancak bu şekilde müziğimizin hayatta kalacağını düşünüyorum.
TÜRKÜDEN İKİ DÖRTLÜK
Mecnunum Leylamı Gördüm
Bir kerece baktı geçti
Ne sordum ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandım ki Zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti
MECNUNUM LEYLAMI GÖRDÜM türküsünün sözleri nedir? MECNUNUM LEYLAMI GÖRDÜM türküsü kime ait? MECNUNUM LEYLAMI GÖRDÜM hangi yörenin türküsü?
Mecnunum Leylamı gördüm
Bir kerece baktı geçti
Ne sordum ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandım ki Zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti
Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti
Bilmem hangi burç yıldızı
Bu dertler yâreler bizi
Gamze okun bazı bazı
Yar sineme çaktı geçti
İzzeti der ne hikmet iş
Uyur iken gördüm bir düş
Zülüflerin kement etmiş
Yar boynuma taktı geçti
Türkü, bağlama ile söylenip hece vezni ile yazılan şiirlere verilen isim olarak bilinmektedir. Türkünün içerisinde çok farklı duygulara yer verilebilir. Bu duygular genel olarak özlem, aşk, ayrılık ve bunlara benzer duygulardır. Ayrıca toplumsal konularda türküler içerisinde yer alabilir. Göç, ölüm, kahramanlık ve daha birçok unsurun türkülerde geçtiği görülmektedir.
Halk şairleri koşma ve koşuklar yazarak türkünün ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Türkünün ortaya çıkması ile oldukça başarılı bir müzik türünün doğduğu görülmüştür. Türkünün birçok farklı çeşidi bulunmaktadır.
Türküler konularına göre çeşitli isimler ile adlandırılmaktadır. Bu türkülerin konuları birbirinden farklıdır. Sayı olarak ise konularına göre oldukça çok sayıda türkü bulunmaktadır.
Türküler işlendiği konuya göre farklı isimlere sahiptir. Örneğin, kahramanlık konulu bir türküde herhangi bir isim ön plana çıkmaktadır. Ya da bir şehir ön plana çıkabilir. Türküde işlenmek istenen konu belirlendikten sonra o konuya ağırlık verilir.
Mecnunum Leyla'mı gördüm
04 Mayıs
Âşıklar diyârı Sivas’ın yetiştirdiği bir halk ozanımız var: Âşık İzzetî mahlasını kullanan Ali İzzet Özkan. Kendisi Kurtuluş savaşı gazisidir. Renkli bir kişiliği vardır. Ancak bu kişiliğini bir başka yazıya bırakayım… Sadece şu kadarını söyleyeyim: Tek parti döneminde İsmet İnönü için "Türklerin en büyüğü İnönü" diye türküler yakarken Demokrat Parti’’nin iktidara gelmesiyle Menderes için "bizi diktatörden kurtardı" diye dizeler döktürür… Bu bağlamda Âşık İzzetî’nin ‘’Parti Destanı’’ isimli bir türküsü vardır ki bu türkünün hikâyesi bile tek başına bu ozanımızın renkli kişiliğini anlatmaya yeter…
Bu noktada Hintli şair Sri Chinmoy Ghose’nin bir sözüne yer vermem gerekiyor: ‘’Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde, dünya barışı tanıyacak.’’ Dünyada da böyle ama güce olan sevgi ve biat özellikle Doğu toplumlarına özgü bir özelliktir. Cüneyd-i Bağdadi; ‘’Allah’ın velisi ile Allah’ın delisi arasında bir soğan zarı kadar fark vardır’’ derdi… Benzer şekilde de bu coğrafyada ‘’vezir olmak’’ ile ‘’rezil olmak’’ arasında bir soğan zarı kadar fark vardır… Tarih babada bunun örnekleri mebzul miktardadır… Günümüzde de birilerine "Türklerin en büyüğü’’ diye methiyeler diziyorlar ya… Halk aynı halk, millet aynı millet, kültür aynı kültür, coğrafya aynı coğrafya… Gün olur, devran döner, devir geçer, güç kaybolur, halkın sevgisi de biter Bir hatırlatayım istedim! Neyse, biz şimdi maziyi pek karıştırmayalım, dönelim konumuza…
Biz bu ozanımızı ‘’Mühür Gözlüm’’ türküsüyle tanırız, ‘’mühür gözlüm seni elden’’ diye başlayıp ‘’Havadaki turnalardan, su içtiğim kurnalardan, geyindiğim sırmalardan, sakınırım kıskanırım’’ diye biten…
Ancak bu ozanımızın bir başka güzel bir türküsü daha var: ‘’Mecnunum Leyla'mı gördüm’’ ismiyle bildiğimiz. Bazı yörelerde bu türkü ‘’Yaktı geçti’’ ismiyle bilinir…
Sivas Şarkışla’ya ait bu ‘’Mecnunum Leyla'mı gördüm’’ türküsünün sözleri işte bu ozanımız Âşık İzzetî'ye aittir, kaynak kişisi Âşık Veysel, derleyen de Muzaffer Sarısözen’dir… Türkü şöyle başlardı:
‘’Mecnunum Leyla'mı gördüm
Bir kerece bakdı geçti
Ne sordu ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti’’
Türküyü dinleyince çok sevilen Leyla’yı değil de çok seven Âşık İzzetî’yi kıskanırsınız keşke Âşık İzzetî olsaydım da sevdiğimi onun kadar sevebilseydim diye… Çünkü bu fani dünyada en büyük talihsizlik sevilmemiş olmak değil, sevmemiş olmakmış. Eğer Mecnun değilseniz diye derlerdi zaten bulduğunuzun Leyla olduğunun da farkına varamazmışsınız… Zaten ozan da bunun bilincinde olarak şiirine Mecnun olduğunu vurgulayarak başlamıştır: ''Mecnunum Leyla'mı gördüm.''
Bu türküyü Âşık Veysel söylemiştir, Âşık İzzetî söylemiştir, Ruhi Su söylemiştir, Erkan Oğur söylemiştir, Tüülay German söylemiştir, Kardeş Türküler söylemiştir, kısaca türkü söyleyebilen herkes söylemiştir… Türküyü kimden dinlerseniz dinleyin vurulursunuz… Artık türküdeki sazın tellerine mi vurulursunuz, türküdeki Türkçe’nin, sözlerin inceliğine mi vurulursunuz yoksa türküdeki Leyla’nın güzelliğine mi vurulursunuz, yoksa hepsine birden mi vurulursunuz, o size kalmış… Kesin olan bir şey var ki; vurulursunuz Çünkü bu türkü, Türkçenin ve sazın güzelliğini ve içtenliğini anlatır
‘’Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandım ki Zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti’’
Dinledikçe bu türküyü çocukluğunuza gider yine vurulursunuz Çocukluğunuzdaki o platonik aşkınız kaşlarını yıkar geçer yine vurulursunuz, seher vakti siz göremeden, bir çift sözü soramadan, ay mıydı gün müydü yüzünü seçemeden, o Zühre yıldızı gibi akar geçer yine vurulursunuz…
Ancak bu türküyü en güzel Erkan Oğur yorumlamıştır. Erkan Oğur ve Hakkı Değirmencioğlu ikilisinin seslendirdiği bu türkü ‘’Gülün Kokusu’’ albümünde yer alır…
Gündemdeki konular sizi vurmadan siz bu türküye vurulun:
‘’Bilmem hangi burç yıldızı
Bu dertler yâreler bizi
Gamze okun bazı bazı
Yar sineme çaktı geçti’’
Osman AYDOĞAN
Erkan Oğur ve Hakkı Değirmencioğlu ikilisinden ‘’Mecnunum Leyla'mı Gördüm’’:
seafoodplus.info?v=q3Qj9VaXI-4
Âşık Veysel'in sesinden ''Mecnunum Leyla'mı gördüm'':
(Leyla'yı görmek için açık gözlere bile gerek olmadığını anlatır Veysel bu türküsünde, gönül gözüyle de Leyla görülebilirmiş Anlayanlara tabii ki)
seafoodplus.info?v=vtI7j58XpYw
Bir not:
Türküde geçen ‘’Zühre Yıldızı’’; Tan Yıldızıdır, Seher Yıldızıdır, Sabah Yıldızıdır, Çoban Yıldızıdır, Çolpan Yıldızıdır, Sarı Yıldızdır, Mavi Yıldızdır… Astronomideki Venüs Yıldızıdır.. Hepsi aynı yıldızdır. Sivas - Erzincan arasında ‘’Zöhre’’ diye söylenir.. Bu yıldız gökyüzünün en parlak yıldızıdır.. Ancak sabaha karşı doğduğu için güneş doğumuna yakın parlaklığı hemen kaybolur. İşte bu nedenle adına Tan, Seher, Sabah Yıldızı denir. Bu nedenle kısa süreli her şey halk dilinde bu yıldızla anılır. Kısa süren mutluluklar gibi… Eskiden kervanlar bu yıldız doğunca sabah oluyor diye yola çıkarlarmış… Bazen yanılıp erken yola çıkan kervanlar gece yolu göremeyip uçurama yuvarlanır ya da eşkıya saldırısına uğrarlarmış. Bu nedenle de Zühre yıldızına Anadolu'da ‘’Kervankıran Yıldızı’’ derler. Bir de ‘’Ah niye doğdun sarı yıldız’’ diye bir Sivas türküsü de vardır…
Mecnunum Leyla'mı gördüm
Mecnunum Leyla'mı gördüm
Bir kerece bakdı geçti
Ne sordu ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandım ki Zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti
Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti
Bilmem hangi burç yıldızı
Bu dertler yâreler bizi
Gamze okun bazı bazı
Yar sineme çaktı geçti
İzzet-i der ne hikmet iş
Uyur iken gördüm bir düş
Zülüflerin kement etmiş
Yar boynuma taktı geçti