sapıklıkları pompei fotoğrafları / Pompeii’nin bu en meşhur çifti tanıdık çıktı: İtalya'ya Türkiye'den gitmişler

Sapıklıkları Pompei Fotoğrafları

sapıklıkları pompei fotoğrafları

etiket Pompeii'nin 50 Tonu: Antik Genelevdeki Erotik Resimler Şehrin Cinsel Sırlarını Açığa Vurdu!

Haberler

Genel Kültür

Tarih, Sanat

Pompeii'nin 50 Tonu: Antik Genelevdeki Erotik Resimler Şehrin Cinsel Sırlarını Açığa Vurdu!

Pompeii, İtalya'nın kısmi özerk bölgesi Campania'da, Napoli şehri yakınlarında bulunan ve hala kısmen gömülü olan yıkıntı halindeki antik Roma kentidir.

Şehir, malum, daha çok cinsel açıdan özgürlüğü ve 24 Ağustos 79 tarihinde Vezüv Yanardağı'nın iki gün süren faaliyeti sonucu volkanik kül ve cürufun altına gömülerek yok olması ile tanınmaktadır. 

Yakın zaman önce keşfedilen duvar resimleri ise Pompeii’nin 50 Tonu gibi. Koşun gelin size bu resimleri göstereceğim şimdi. 😃

Kaynak:http://www.dailymail.co.uk/sciencetec...

Pompeii’deki Erotik duvar resimleri, bir zamanlar İtalyan genelevlerinde sunulan çeşitli hizmetleri ortaya koyuyor.

Pompeii’deki Erotik duvar resimleri, bir zamanlar İtalyan genelevlerinde sunulan çeşitli hizmetleri ortaya koyuyor.

Kent tarihi boyunca bu erotik resimler ile süslenmiş durumda.

Kent tarihi boyunca bu erotik resimler ile süslenmiş durumda.

Yani bu tarihi Pompeii genelevindeki duvar resimlerinin eski İtalyanların sevimli aktivitelerini ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.😇😋

Yani bu tarihi Pompeii genelevindeki duvar resimlerinin eski İtalyanların sevimli aktivitelerini ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.😇😋

Genelev 19. Yüzyılda keşfedildi. Keşiften sonra bir süre kapalı kalan tarihi alan Ekim 2006'da yeniden halka açıldı. Şu anda turistlerin de uğrak yerlerinden biri konumunda.

Genelev 19. Yüzyılda keşfedildi. Keşiften sonra bir süre kapalı kalan tarihi alan Ekim 2006'da yeniden halka açıldı. Şu anda turistlerin de uğrak yerlerinden biri konumunda.

Bina, Pompeii'nin en eski semtinde yer alıyor. Genelevin iki yan caddesi bir zamanlar tavernalar ve hanlarla doluydu.

Bina, Pompeii'nin en eski semtinde yer alıyor. Genelevin iki yan caddesi bir zamanlar tavernalar ve hanlarla doluydu.

Roma’da fahişelik yasaldı ve imparatorluk, başta Yunanistan olmak üzere, egemenliği altında aldığı yerlerden erkek ve kadın köleler getiriyordu.

Roma’da fahişelik yasaldı ve imparatorluk, başta Yunanistan olmak üzere, egemenliği altında aldığı yerlerden erkek ve kadın köleler getiriyordu.

Duvarlarda eski müşterilerin ve çalışanların yazdıkları yazılar da bulunuyor.

Duvarlarda eski müşterilerin ve çalışanların yazdıkları yazılar da bulunuyor.

Şu anda tarihi bölgede “o işin” yapılması yasak olsa da eski günleri yad etmek isteyen hınzır gençler ortaya çıkmıyor değil.

Şu anda tarihi bölgede “o işin” yapılması yasak olsa da eski günleri yad etmek isteyen hınzır gençler ortaya çıkmıyor değil.

Başkan sen düşünüyorsun bu iş hakkında?

Pompeii’nin bu en meşhur çifti tanıdık çıktı: İtalya'ya Türkiye'den gitmişler

İtalya’daki antik Pompeii kentinde yanardağ patlaması sonucu ölen bir kişinin iskeleti üzerinde yapılan genetik incelemeler muhtemel Anadolu kökenlerine işaret ediyor. M.S. 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu yok olan Pompeii, küllerle kaplanan kalıntıları olağanüstü derecede iyi korunduğu için arkeoloji açısından özel öneme sahip.

Bu kalıntılar arasında 1933 yılında bulunan iki insan iskeleti, yeni bir genetik araştırmaya konu oldu. Scientific Reports dergisinde Perşembe günü yayımlanan araştırmada, iki Pompeiilinin kemikleri üzerinde yapılan genetik çalışmanın sonuçları yer aldı. Araştırmacılar, ilk kez Pompeiili bir kişinin genomunun dizildiğini belirtti.

Arkeologların “Demircinin Evi” olarak adlandırdığı bir kapalı alanda bulunan iki iskelet üzerinde yapılan DNA incelemeleri, bu kişilerin 50’li yaşlardaki bir kadın ile 35-40 yaşları arasındaki bir erkek olduğunu gösterdi.

po.jpg

ANADOLULARLA YÜKSEK YAKINLIK GÖSTERGELERİ

Araştırmacılar, bu kişinin “genetik olarak Akdeniz’de hala mevcut olan halklara, ağırlıkla İtalya’nın iç bölgeleri ve Sardinya adasına yakın olduğunu” belirledi. Ayrıca, “Neolitik dönem Anadolululara da yüksek yakınlık” göstergeleri bulundu.

Scientific Reports dergisinde yayınlanan makalede "Bu erkek neslinin, Neolitik çağda Anadolulu bir kaynak aracılığıyla İtalya Yarımadası'na gelmiş olması muhtemel" ifadelerine yer verildi. Araştırmacılar makalede yer alan bu ifade için "Roma İmparatorluk Çağı'ndaki genişleme ve etkin nüfus artışı sayesinde, Romalıların genetik havuzunun civardaki popülasyonlara bir genetik imza katkısı yapmış olduğunu düşünmek akla yatkındır; bu genetik imza bugün de Akdeniz bölgesinde hala görülebilmektedir." açıklamasında bulundu.

pompis-2.jpg

HASTALIKLARI YÜZÜNDEN PATLAMADAN KAÇAMADILAR

Her iki iskelet üzerinde analizler yapan araştırmacılar, iskeletlerde hastalık belirtilerine rastladı. Ayrıca iskeletler üzerinde yapılan çalışmalar iki Pompeiilinin ölüm anındaki vücut pozisyonları nedeniyle patlamadan kaçmaya çalışmadıklarını işaret etti. Gerçekleştirilen DNA incelemesi sonrası da bu durumun olası nedenleri de bulundu.

50'li yaşlardaki kadının eklem iltihabı, 30'larındaki adamın ise omurilik tüberkülozu geçirdiği belirlendi. İtalya basınında yer alan haberlerde bu hastalıkların etkileri nedeniyle patlamadan kaçmaya çalışamamış olabilecekleri yorumu yapıldı.

Kopenhag ve Salento üniversitelerinden araştırmacılar, inceledikleri iki iskeletin yanardağ patlaması sonucu kül ve kaya parçacıklarıyla kaplanmaları sayesinde oksijen gibi DNA'yı bozan çevresel faktörlerden korunduklarını belirtti. Ayrıca yeni metodolojilerin genetik araştırmalarda elde edilebilecek veri miktarını yükselttiğini vurguladı.

Hz. Lut'un kavmi nerede helak olmuştur, İtalya'daki Pompei şehrinde mi yoksa Lut Gölü denilen Ölü Deniz'de mi?

Değerli kardeşimiz,

Lût kavminin ikamet ettiği şehirlere Kur’an lisaniyle “Mü’tefikât” (Tevbe, 9/70; Hakka, 69/9.) denir. Bunlar beş şehirdir. Buralarda dört yüz bin insanın yaşamış olduğu rivayet edilir.

Bu azabın isabet ettiği bölgeye bugün bahrü’l-meyyit (Ölü deniz) veya Lût gölü denmektedir.

LÛT KAVMİNİN HELAKİ HUSUSUNDA İLİM ADAMLARI NE DİYOR?

Bu konuda Bilim ve Teknik dergisinde neşredilen bir yazıda şu açıklamalara yer verilmektedir:

Bu olay bundan 4000 yıl önce, yani İ.Ö. 2000 yıllarının başlarında ve tahminlere göre İ.Ö. 1900 yıllarında olmuştur. Alman yazar Werner Keller, arkeolojik ve jeolojik araştırma ve incelemelere dayanarak bu iki kentin yeryüzünden silinişini “Tevrat Gerçekten Haklı İmiş” diye çevireceğimiz yapıtında geniş bir biçimde açıklayıp anlatmaktadır. Çok geniş ilgi gören, Keller’in bu yapıtı yirmi iki dile çevrilmiş ve milyonlarca nüsha satılmıştır!

Keller’in açıklamalarına göre, Amerikan arkeolog ve jeologlarının yaptıkları geniş araştırma ve kazılarında, Tevrat’ta (ve diğer Mukaddes Kitaplarda) yeryüzünden silinişleri anlatılan Sodom ve Gomorra şehirlerinin yerleri, Siddim vadisi denilen ve Lût gölünün en alt ucunda bulunan çevredir. Vaktiyle buralarda büyük ve geniş yerleşmelerin bulunduğu kazılardan anlaşılmıştır.

Araştırıcılar, buralarda yaptıkları kazılarda büyük umutlarla Sodom ve Gomorra’nın yerlerinin de bulunacağını sanmışlarsa da düş kırıklığına uğramışlardır ve bundan sonra da bu şehirlerin yerlerinin bulunabileceği artık söz konusu değildir; zira, aşağıda açıklandığı gibi, bu şehirler yerin derinliklerine gömülmüşlerdir.

Bu büyük felâkete neden olan korkunç olayı ve bu felâketten önce burasının jeolojik durumunu Keller şöyle anlatmaktadır:

Lût gölünün doğu kısmında bir yarımada oluşturan dil gibi bir kısım gölün içine uzamıştır. Bu kısma Araplar el-Lisan, yani dil adını vermişlerdir. Burada suyun tabanında, adetâ gölü ikiye bölen ve fakat görülmeyen keskin bir dirsek uzamaktadır. Bu yarım adanın sağında taban 400 metre derin olduğu halde, sol tarafı şaşılacak kadar sığdır. Son senelerde yapılan ölçmelerden burasının derinliğinin ancak 15-20 metre kadar olduğu anlaşılmıştır. Kayıkla Lût gölünün bu alt ucunda gezildiği zaman, güneş ışınları da suya uygun bir biçimde yansıyorsa, insan şaşılacak bir görünüm ile karşılaşır. Şöyle ki, kıyıdan biraz ötede suyun içinde orman ağaçlarının belirdiği görülür. Bunlar da gölün son derece yoğun olan tuzlarının konserve ettiği ağaçlardır.

Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleriyle ağaç artıklarının çok eski olması gerekir. Bir zamanlar bu ağaçların yaprakları yeşillendiği ve çiçek açtıkları zaman herhalde Lût da buralarda sürülerini otlatmış olacaktır! Lût gölünün bu garip dili bir zamanlar Siddim vadisi idi.

Sodom ve Gomorra’nın uğradığı felâketin nedeni, jeologların gözlemlerinden anlaşılmaktadır. Amerikan jeologları ilk olarak Şeria nehri yatağının neden dolayı çok dik olduğunu açıklamışlardır. Gerçekten Şeria nehrinin yatağını oluşturan 190 kilometrelik bir mesafede, Şeria 190 metrelik bir meyille düşüş yapmaktadır. Bu durum ve Lût gölünün de deniz yüzeyinden 400 metre alçak olması, büyük bir jeolojik olayın burada kendini göstermesinden ileri gelmiştir.

Şeria nehri vadisi ile Lût gölünün durumu da küremizin bu bölgesinden geçen bir yarık ya da çatlağın ancak bir parçasından ibarettir. Küre kabuğunda bu çatlağın durumu ve uzunluğu son zamanlarda saptanmış bulunmaktadır. Bu çatlak Toros dağlarının eteklerinden başlayıp güneye doğru Lût gölünün güney kıyılarından ve Araba çölü üzerinden Akabe körfezine uzayıp, oradan da Kızıl Denizi’ni geçerek Afrika’da son bulmaktadır. Bu uzun çöküntünün uzayıp gittiği yerlerde kuvvetli yanardağı hareketlerinin bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, İsrail’deki Galilea dağlarında, Ürdün’ün yüksek yayla kısımlarında, Akabe körfezi vb. yerlerde siyah bazalt ve lâvlar bulunmaktadır.

Bu bölgede bir gün kendini göstermiş olan muazzam bir çökme olayında herhalde patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve doğal gazlarla birlikte korkunç bir deprem olmuş ve Siddim vadisi ile birlikte Sodom ve Gomorra kentleri de yerin derinliklerine gömülmüşlerdir. Bu deprem sırasında yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanlara serbest yol vermiştir. Şeria’nın yukarı vadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup buralarda kireç katmanları üzerinde geniş lâv kitleleri ve bazalt katmanları yer almıştır.

İlginç bir nokta da şudur ki, Tevrat’ta depremden söz edilmediği halde Ahmed Cevdet Paşa Kısas-ı Enbiyâ,  yani Peygamberler Tarihi’nde depremi söz konusu etmiştir. Ahmed Cevdet Paşa aynen şöyle demektedir:

“Hazret-i İbrahim’in kardeşi Harran oğlu Lût, ki onunla birlikte Babil’den Şam tarafına geçmişti, Sodom cihetine gönderilmişti. Buranın ahalisi ise kâfir ve fâsık idiler. Hareketleri yolsuzdu ve hiçbir kavmin yapmadığı fuhuşları yaparlardı. Lût onları doğru yola çağırdı, dinlemediler. Çok nasihat etti, kabul etmediler. Cenâb-ı Hak onların başına taş yağdırdı ve deprem ile köylerinin altını üstüne getirdi. Hepsini mahvetti. Yalnız Lût, ev halkı ile geceleyin içlerinden çıkıp kurtuldu.”(Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, I. Cilt, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul)

İşte Sodom ve Gomorra şehirleriyle çevresi, böyle büyük bir ilâhî âfetin kurbanı olmuş ve günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce kendini gösteren bu büyük felâket sonucunda Sodom ve Gomorra kentleri tam anlamı ile yerin dibine batmışlardır. (Bilim ve Teknik, Sodom ve Gomorra, Prof. Dr. Arif Akman, 152.)

(bk. Mehmet Dikmen, Peygamberler Tarihi)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir