sarı saçları deli gönlüme / Mihriban türkü sözü

Sarı Saçları Deli Gönlüme

sarı saçları deli gönlüme

Sarı saçlarına deli gönlümü türküsü

Sözleri

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor mihriban

Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban

Eserin künyesi

Söz: Abdurrahim Karakoç
Müzik: Musa Eroğlu
Formu: Türkü

Video yorumları

Musa Eroğlu ve Gülây Sezer

Fatma Aydoğan

Haluk Levent ve Turgay Tanülkü

Haluk Levent & Turgay Tanülkü - Mihriban

Notası

Sarı saçlarına deli gönlümü notası

Musa Eroğlu - Mihriban Türküsü

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

Yâr deyince, kalem elden düşüyor

Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor

Lâmbada titreyen alev üşüyor

Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.

Önce naz, sonra söz ve sonra hile

Sevilen, seveni düşürür dile

Seneler, asırlar değişse bile

Eski töre bozulmuyor Mihriban.

Tabiplerde ilâç yoktur yarama

Aşk deyince ötesini arama

Her nesnenin bir bitimi var ama

Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.

Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne

Kar koysan köz olur aşkın külüne

Şaştım kara bahtın tahammülüne

Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.

Tarife sığmıyor aşkın anlamı

Ancak çeken bilir bu derdi, gamı

Bir kördüğüm baştan sona tamamı

Çözemedim Çözülmüyor Mihriban.

Abdurrahim Karakoç

Gönül vermeden

Bir katil için fedai olmayı seçtikten sonra özgürlük bitmiştir zaten. Bir ayyaş için içmek seçim değil, zorunluluktur zaten. İsteme gücü kadar özgürdür insan. İki yol ayrımının başındayken, gönül nereye bağlanacağını aklına sorar, gerisi kölelik zaten…

“BAĞLANMAK” kelimesi görüş alanıma giriverdi ve bir anda peşine düşesim geldi. Sonra da Abdurrahim Karakoç’un meşhur Mihriban’ı takıldı dilime.

“Sarı saçlarına deli gönlümü/ Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban” dizeleri ruhumun derinlerinde bir tütsü dumanı gibi kıvrılırken, aklıma Neşet Ertaş’ın “Leyla”sı da düştü birden. Zamanmış, ayrılıkmış, cefaymış fark eder mi sevene? Deli gönle bağlanan o saçlar var ya, o deli gönül var ya abdal olup gezen, “Elif” diye diye tozan…

Bir İlâhî kucak olsun hayalimde, bir kolu kâinatın ilk tozlarını birleştirip “Kimi yıldız olsun, kimi dünya” diyen, “Bir kolu da kıyamet olsun” diyen… Bir kolu ezel, bir kolu da ebed olsun o kucağın. Ve dev bir kalp olsun iki kolun tam ortasında. O mutlak kalbe tutunamamak, ana rahmine tutunamamak gibi, hayatı hiç yaşamamak gibi bir şey olmalı herhalde.

Ayrılığın büyük sevgilere ateş körüğü olduğunu biliyor onlar. Sevdiğinin en acı sözlerinin bal olduğunu biliyor onlar. Bir kördüğüm gibi çözülmeden kaldığını aşkın ve ellerin başka şey yazmadığını, dilin başka söze dönmediğini, ayağın başka yöne gitmediğini biliyorlar onlar. Şairin “Bağlamışlar, çözülmüyor” demesi bir feryat gibi gelmiyor kulağıma; sanki hoşnutluk ve serenat karışımı bir şeylere benziyor bu söz. Hani özgürlük tutkusu, hani tutsaklığa uzanan diller? Sevdiğinin bir kaş eğmesiyle kolu kanadı kırılan kuşa dönüyor âşık. Hani dilediği yöne uçmak, hani engin mavilikler?

Nerede mi? İşte orada gönül! Bağlanıp kaldığı yerde duruyor öylece… Şikâyet de etmiyor halinden. Ciğerin havayı sevmemesi mümkün mü? O Allah ki, yerleri ve gökleri birbirine bağlamış bir kere. Çözmek ne mümkün?! Gönül niye bağlanmasın ki bir ahu göze bütün varlık aşk uğruna var olmuşken? O deli gönül sarı saçlara bağlanmaya görsün, kalem de elden düşer, lambada titreyen alev de üşür, akıl da ne edeceğini şaşırır.

Bir vefasıza da gönül veriyor, çürüyüp gidecek olan mala mülke de bağlanıyor insan. Aşağılık bir arzunun peşinden de gidiyor, hem de koşa koşa, hatta kopamıyor.

Elimde bir halat olsa, kendimi bağlayacak olsam, bütün hürriyetimi feda edecek olsam, hiç düşünmez miydim acaba “Kim için, ne için buna değer?” diye? Mesela biri çekiştirse kolumdan, kumarı tatlı tatlı anlatsa “Ya kazanırsam…” ümidine bel bağlar mıydım acaba? Ama alışmadan, kapılmadan önce, ben beni bilirken, her şey benim elimdeyken…

Bağlanma ihtiyacını yok saymak yerine, “Kime/neye bağlansam?” diye mi sormalıyım önce kendime olmadık ve umulmadık yerde çözülmesin diye?

Tutunacak dal aramayan birine rastlamadım. Kimi geçmişine bağlanıp güç buluyor kendinde, kimi umuduna tutunup gününü kurtarıyor. Güzel güzelliğine, zengin zenginliğine, güçlü gücüne tutunuyor. Ama bunların hiçbiri yetmiyor bana. Benim yaslandığım koltuk, hani şu Yasin’de geçen koltuklardan olsun istiyorum, o gölgeliklerin altında sonsuza kadar yaslanayım istiyorum. “Bir varmış, bir yokmuş” olmasın sırtımı yasladığım. Değer mi yoksa kol kanat kırmaya, bitip gidecekse, yarı yolda terk edecekse?

Hep derler ya “Hayata tutun!”, bir ayrık otu da tutunuyor hayata, ama bakımlı bir bahçede, domates fidesinin tam da yanında. “Olmaz ayrık otu! Sen domatese zarar verirsin, kökünden sökmeli seni!” diyor bahçenin sahibi. “Ne olurdu dursaydı orada kendi kuruyana kadar?” diyorum ama bahçe sahibi haklı, domates olacaksa ayrık otu olmamalı yakınlarda. Benim ottan farkım var ama seçebiliyorum nerede olacağımı ve kime ne diyeceğimi, ne yapacağımı.

Pervanelere hayranım, onların ışık tutkusuna… Nihayetinde ışığa sunulmuş bir can… Hem de bile bile… “İnsan bağlandığının kulu olmayı göze almalı” diyorum. O hürriyet tutkusu ilk seçimi yapana kadar anlamlı. Bir katil için fedai olmayı seçtikten sonra özgürlük bitmiştir zaten. Bir ayyaş için içmek seçim değil, zorunluluktur zaten. İsteme gücü kadar özgürdür insan. İki yol ayrımının başındayken, gönül nereye bağlanacağını aklına sorar, gerisi kölelik zaten…

İsterim ki güzele, kıymet bilene kapılıp gitsin. İsterim ki o dilber ölümsüz olsun, sonsuz olsun.

Her şeyin itirazsız ve sessizce insana yol açtığı bu yarışta bir köpek kadar sadık olamamaktan sakınır, bir karınca kadar tedbirli ve çalışkan olamamaktan utanırım. Her kuş yavrusuna yuva kurup doyururken rızkımı aramamaktan utanırım. Ve bağlanmaya en layık olan O varken, O’ndan gayrısına hem gönül, hem bel bağlamaktan utanırım.

                                                                                                                                            

Technology

Slipknot’s Concert in Phoenix Showed Why Mayhem Fest Died

Technology

Slipknot’s Concert in Phoenix Showed Why Mayhem Fest Died

Technology

Slipknot’s Concert in Phoenix Showed Why Mayhem Fest Died

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir