D&R - Kültür, Sanat ve Eğlence Dünyası" width="" height="">
9. Alfred Adler İnsanı Tanıma Sanatı
“Yapıt, bireysel psikolojinin en temel ilkelerini ve bunların insanı tanımada taşıdığı değeri, ortak yaşamdaki ve kişinin kendi yaşamını kurmadaki öneminin açıklama amacı taşıyor. Adler, yaşamın, çağımızda pek de göremediğimiz anlamını, gerçekten de bir sanatçı gibi ince ince işleyerek ortaya koyuyor.”
Hukuk, insandan bağımsız olarak düşünülemez. Yeknesak bir hayatın varlığı kabul görmediği/ göremeyeceği için hukuk kurumuna ihtiyaç duyulmuştur. Öznesi insan olan bir mesleğin fertleri, işe önce insanı tanımakla, bunu yapamıyorsa da insanı anlamak çabasına girişerek başlamalıdır. Tabir-i caizse insanları okumalıdır. Her dava, zaman, mekan ve olaydan bağımsız olarak insan temelinde şekillenir. Bu kitabı okumak size insana nasıl bakmadınız gerektiğini ve onun zahirine -bilinmeyene- ait olan perdeyi aralamak şansı tanıyacak.
Voltaire – Candide
“Alman filozofu Leibnizin Yaşadığımız dünya dünyaların en iyisidir mantığına karşı çıkarak yazılan tarihli Candide, Voltairein en önemli yapıtlarından biridir. Candide adlı iyi niyetli bir genç Almanyada yaşadığı şatodan kovulduktan sonra Avrupa, Afrika ve Asyada büyük felaketlerin tam ortasına düşer. Depremler, engizisyon tehlikesi, frengi hastalığı, cinayetler arasında oradan oraya savrulur. Mümkün dünyaların en iyisinde yaşadığımızı söyleyen hocası Panglossun öğretilerini bu maceralarda hiç aklından çıkartmayacaktır, ama dünyanın halini, insanların kötülüğünü gördükçe de umutsuzluğa kapılmadan edemez. Almanyada bir şatodan sefil bir hayata, düşler ülkesi Eldoradodan İstanbula dek uzanan, iyimserliği alaya alan ve bu sırada hayatı, hayatın amacını sorgulayan bir yapıt.”
Dünya iyi bir yer midir? Eğer bu kabul mümkünse hukuk neden var? İşte kendinize bu soruları sorarken bir romanın beyninizdeki sınırları nasıl kaldırdığını göreceksiniz bu romanda. Eğer bir sınır varsa bu kafalarımızın içinde. İyilik ve kötülük, cennet yahut cehennem ya da uzatmadan adalet ve zorbalık bütün bunlar dünyanın çıkmaz sokakları mı yoksa bizim yarattığımız bir tutsaklık mı? Bu romanı okuduktan sonra bir insanı savunmak, onu suçlamak yahut onu yargılamak ne anlama geliyor daha iyi idrak edeceksiniz.
Sohbetimizi daha fazla uzatmamak adına geri kalan kitap tavsiyelerimi sadece isimleri ve yazarları zikrederek sonlandırmak istiyorum. Keyifli okumalar diliyorum!
BeğenYükleniyor
5. Jacques Verges Savunma Saldırıyor
“Kimsiniz? Neyi temsil ediyorsunuz? Nedir tarihsel olarak varlık nedeniniz? Bunlar yargıçların, savcıların ve sanıkların her davanın eşiğinde kendi kendilerine sormaları gereken sorular. Savunma politikasında her zaman iki yöntem olmuştur: Varolan adalet mekanizmasını kabul eden uyum savunmaları (Dreyfus, Challe) ve yeni bir gerçekliği gözler önüne sermeyi hedefleyen kopuş savunmaları (Sokrates, Dimitrov). Birinciler kafalarını kurtarırken, ikinciler davalarını kazanmışlardır. Davaların, mahkeme salonunun dört duvarı arasında kalmadığı, dünyanın gözleri ve kulakları önünde yer aldığı günümüzde, hem davasını kazanıp hem de kafasını kurtaranların sayısı artmaktadır. Uygarlıklarının ve ellerinde tuttukları öldürme gücünün verdiği güvenle davranan tuzukurular, adaletlerinin geçerliğinin kalmadığını, tek söz söyleme hakkının kendilerinde olmadığını anlamalıdırlar artık.”
Bir ceza hukukçusunun kitaplığının baş köşesini layık göreceği kısa ve öz bir kitaptır kendisi. Neden mi? Çünkü yaşanmış olanın üzerine kendinizden bir şeyler koyup, biriktirip tecrübe edinmek oldukça kolaydır. Bir davanın özünü benimsemek, bir hukukçunun savunduğu değerleri gözden geçirmesi noktasında oldukça ufuk açıcı bir yolculuk var bu kitapta. Kendinize şu soruyu soracaksınız: Ben kimin avukatıyım?
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda