sazla ilgili cümleler / Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler – Türk Dil Kurumu

Sazla Ilgili Cümleler

sazla ilgili cümleler

Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler

1. Etmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmak yar­dımcı fiilleriyle kurulan birleşik fiiller, ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya türemesine uğramazsa ayrı yazılır: alt etmek, arz etmek, azat etmek, dans etmek, el etmek, göç etmek, ilan etmek, kabul etmek, kul etmek, kul olmak, not etmek, oyun etmek, söz etmek, terk etmek, var ol­mak, yok etmek, yok olmak vb.

2. Birleşme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam değişikliğine uğ­ramayan birleşik kelimeler ayrı yazılır.

a. Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar:

ada balığı, ateş balığı, dil balığı, fulya balığı, kedi balığı, kılıç balığı, köpek balığı, ton balığı, yılan balığı; acı balık, bıyıklı balık, dikenli balık vb.

ardıç kuşu, arı kuşu, çalı kuşu, deve kuşu, muhabbet kuşu, saka kuşu, tarla kuşu, yağmur kuşu; alıcı kuş, boğmaklı kuş, makaralı kuş vb.

ağustos böceği, ateş böceği, cırcır böceği, hamam böceği, ipek böceği, uçuç böceği, uğur böceği; ağılı bö­cek, çalgıcı böcek, sümüklü böcek vb.

at sineği, et sineği, meyve sineği, sığır sineği, su sineği, uyuz sineği vb.

deniz yılanı, ok yılanı, su yılanı; Ankara keçisi, dağ keçisi, yaban keçisi; fındık faresi, tarla faresi; dağ sıçanı, tarla sıçanı; Beç tavuğu, dağ tavuğu; ada tavşanı, yaban tav­şanı; kaya örümceği, şeytan örümceği; bal arısı, yaprak arısı; Pekin ördeği, deniz ördeği; Ankara kedisi, bozkır kedisi; Afrika domuzu, yer domuzu vb.

b. Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar:

ayrık otu, beşparmak otu, çörek otu, eğrelti otu, güzelavrat otu, kelebek otu, ökse otu, pisipisi otu, taşkıran otu, yüksük otu; acı ot, sütlü ot vb.

ateş çiçeği, çuha çiçeği, güzelhatun çiçeği, ipek çiçeği, küpe çiçeği, lavanta çiçeği, mum çiçeği, yayla çiçeği, yıldız çiçeği; ölmez çiçek vb.

avize ağacı, ban ağacı, dantel ağacı, kâğıt ağacı, mantar ağacı, öd ağacı, pelesenk ağacı, tespih ağacı vb.

altın kökü, eğir kökü, helvacı kökü, meyan kökü; ek kök, saçak kök, yumru kök vb.

dağ elması, yer elması; çalı dikeni, deve dikeni; köpek üzümü, kuş üzümü; çakal armudu, dağ armudu; at kestanesi, kuzu kestanesi; can eriği, gövem eriği; kuzu mantarı, yer mantarı; su ka­mışı, şeker kamışı; dağ nanesi, taş nanesi; ayı gülü, Japon gülü; Antep fıstığı, çam fıstığı; sırık fasulyesi, soya fasulyesi; Amerikan bademi, taş bademi; Afrika menek­şesi, deniz menekşesi; Japon sarma­şığı, kuzu sarmaşığı; Hint inciri, kavak inciri; armut kurusu, kayısı ku­rusu; kaya sarımsağı, köpek sarımsağı; şeker pancarı, yaban pancarı vb.

kuru fasulye, kuru incir, kuru soğan, kuru üzüm vb.

UYARI: Çiçek dışında anlamlar taşıyan baklaçiçeği (renk), narçi­çeği (renk), suçiçeği (hastalık); ot dışında anlamlar taşıyan ağızotu (barut), sıçanotu (arsenik); ses düşmesine uğramış olan çöreotu ve yazımı gelenekleşmiş olan semizotu, dereotu bitişik yazılır.

c. Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler:

alçı taşı, bileği taşı, çakmak taşı, Hacıbektaş taşı, ki­reç taşı, lüle taşı, Oltu taşı, sünger taşı, yılan taşı; buzul taş, damla taş, dikili taş, kayağan taş, yaprak taş vb.

arap sabunu, el sabunu; kahve değirmeni, yel değirmeni; kahve dolabı, su dolabı; müzik odası, oturma odası; duvar saati, kol saati; duvar takvimi, masa takvimi; kriz masası, yemek masası; itfaiye aracı, kurtarma aracı; masa ör­tüsü, yatak örtüsü; el kitabı, okuma kitabı; Frenk gömleği, İngiliz anahtarı, İngiliz si­cimi; alt geçit, tüp geçit, üst geçit; çekme demir, çekme kat, dolma kalem, dönme dolap, kesme kaya, toplu iğne, vurmalı çalgılar, vurmalı sazlar, yapma çiçek vb.

afyon ruhu, katran ruhu, lokman ruhu, nane ruhu, tuz ruhu vb.

ç. Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler: Arnavut kaldırımı; çevre yolu, deniz yolu, hava yolu, kara yolu, keçi yolu; köprü yol vb.

d. Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan birleşik ke­limeler: açık oturum, açık öğretim, ana dili, Ay tutulması, baş ağrısı (hastalık), baş belası, baş dönmesi, çıkış yolu, çözüm yolu, dil birliği, din birliği, güç birliği, iş birliği, iş bölümü, madde başı, ses uyumu, yer çekimi vb.

e. Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: anlam bilimi, dil bilimi, edebiyat bilimi, gök bilimi, halk bilimi, ruh bilimi, toplum bilimi, toprak bilimi, yer bilimi; dil bilgisi, halk bilgisi, ses bil­gisi, şekil bilgisi vb.

f. Yuvar ve küre sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: göz yuvarı, hava yuvarı, ısı yuvarı, ışık yuvarı, renk yuvarı, yer yuvarı; hava küre, ışık küre, su küre, taş küre, yarı küre, yarım küre vb.

g. Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: bohça böreği, talaş böreği; ba­dem yağı, kuyruk yağı; arpa suyu, maden suyu; tulum peyniri, beyaz peynir; Adana kebabı, tas kebabı; İnegöl köftesi, İzmir köftesi; ezogelin çorbası, yoğurt çorbası; irmik helvası, koz helva; acı badem kurabiyesi; Kemalpaşa tatlısı, yoğurt tatlısı; ba­dem şekeri, kestane şekeri; balık yumurtası, lop yumurta vb.

burgu makarna, yüksük makarna; kakaolu kek, üzümlü kek; çiğ köfte, içli köfte; dolma biber, sivri biber; esmer şeker, kesme şeker; süzme yoğurt; yarma şeftali; kuru yemiş vb.

ğ. Gök cisimleri: Çoban Yıldızı, Kervan Yıldızı, Kutup Yıldızı, kuy­ruklu yıldız; gök taşı, hava taşı, meteor taşı vb.

h. Organ veya organ yerine geçen sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: patlak göz, süzgün göz; aşık kemiği, elmacık kemiği; serçe parmak, şehadet par­mağı, yüzük parmağı; azı dişi, köpek dişi, süt dişi; kuyruk sokumu, safra kesesi; çatma kaş, takma diş, takma kirpik, takma kol; ekşi surat, kepçe surat; gaga burun (kimse), karga burun, kepçe kulak vb.

ı. Benzetme yoluyla insanın bir niteliğini anlatmak üzere bitki, hay­van ve nesne adlarıyla kurulan birleşik kelimeler: çetin ceviz, çöpsüz üzüm; eski kurt, sarı çıyan, sağmal inek; eski toprak, eski tüfek, kara maşa, sapsız balta, ça­kır pençe, demir yumruk, kuru kemik vb.

i. Zamanla ilgili birleşik kelimeler: bağ bozumu, gece yarısı, gün or­tası, hafta başı, hafta sonu vb.

3.-r / -ar / -er, -maz / -mez ve -an / -en sıfat-fiil ekleriyle kurulan sıfat tam­laması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır: bakar kör, çalar saat, çıkar yol, döner sermaye, güler yüz, koşar adım, yazar kasa, yeter sayı; çıkmaz sokak, geçmez akçe, görünmez kaza, ölmez çiçek, tükenmez kalem; akan yıldız, doyuran buhar, uçan daire vb.

4. Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamla­ması yapısındaki renk adları ayrı yazılır: bal rengi, duman rengi, gümüş rengi, portakal rengi, saman rengi; ateş kırmızısı, boncuk mavisi, çivit mavisi, gece mavisi, limon sa­rısı, safra yeşili, süt kırı vb.

5. Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır: açık mavi, açık yeşil, kara sarı, kirli sarı, koyu mavi, koyu yeşil vb.

6. Yer adlarında kullanılan batı, doğu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu, aşağı, yukarı, orta, iç, yakın, uzak kelimeleri ayrı yazılır: Batı Trakya, Doğu Anadolu, Güney Kutbu, Kuzey Amerika, Güneydoğu Anadolu, Aşağı Ayrancı, Yukarı Ayrancı, Orta Anadolu, Orta Asya, Orta Doğu, İç Asya, İç Anadolu, Yakın Doğu, Uzak Doğu vb.

7. Kişi adlarından oluşmuş mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köy vb. yer ve kuruluş adlarında, sondaki unvanlar hariç şahıs adları ayrı yazılır: Yunus Emre Mahallesi; Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp Bulvarı; Nene Hatun Caddesi; Fevzi Çakmak Sokağı, Cemal Nadir Sokağı; Koca Mustafapaşa; Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, Sütçü İmam Üniversitesi vb.

8. Dış, iç, sıra sözleriyle oluşturulan bir­leşik kelime ve terimler ayrı yazılır: ahlak dışı, çağ dışı, din dışı, kanun dışı, olağan dışı, yasa dışı; ceviz içi, hafta içi, yurt içi; aklı sıra, ardı sıra, peşi sıra, yanı sıra vb.

9. Somut olarak yer belirten alt ve üst sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: deri altı, su altı, toprak altı, yer altı (yüzey); böbrek üstü bezi, tepe üstü (en yüksek nokta) vb.

Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek, çok, çift sözlerinin başa getirilmesiyle oluştu­rulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: alt kurul, alt yazı; üst kat, üst küme; ana bilim dalı, ana dili; ön söz, ön yargı; art damak, art niyet; arka plan, arka teker; yan cümle, yan etki; karşı görüş, karşı oy; iç sa­vaş, iç tüzük; dış borç, dış hat; orta kulak, orta oyunu; büyük dalga, büyük defter; küçük harf, küçük parmak; sağ açık, sağ bek; sol açık, sol bek; peşin fikir, peşin hüküm; bir gözeli, bir hücreli; iki anlamlı, iki eşeyli; tek eşli, tek hücreli; çok düzlemli, çok hücreli; çift ayaklılar, çift kanatlılar vb.

Mehmet Ocaktan

Şu günlerde aklıselim değerlendirmeler yapan herkes Mehmet Şimşek’in başarılı olmasını bekliyor.

Çünkü ekonomide karamsar bir tablo yaşıyoruz ve bu konuda in küçük pozitif bir gelişmeyi bile alkışlamaya hazırız.

Ama Türkiye’nin hukuk ve demokrasi karnesini hatırladığımızda da endişeye kapılıyoruz. Kuşkusuz Şimşek, ekonomik göstergeleri iyileştirmek konusunda rasyonel adımlar atacaktır. Zaten yaşadığımız ekonomik kaostan çıkmanın başka bir yolu da gözükmüyor.

Ancak bu kadar irrasyonel ekonomik gidişattan sonra, Türkiye’nin hem içeride hem de uluslararası piyasalarda ‘güven’ oluşturabilmesi için sadece Mehmet Şimşek isminin yeterli olmayacağı da bir gerçek.

İşte esas problem de tam bu noktada başlamaktadır. Zira iktidar son yıllardaki icraatlarıyla ‘hukuk devleti’ anlayışını büyük bir zaafa uğratmış ve Türkiye’yi ‘hukukun üstünlüğü’nün olmadığı bir ülke fotoğrafına mahkum etmiştir.

Dolayısıyla Mehmet Şimşek’in ekonomide bir başarı hikayesi ortaya koyabilmesi için öncelikle hukuki alanda Türkiye’yi ‘gri alan’a düşüren bu fotoğrafın değiştirilmesi elzem hale gelmiştir. Aksi taktirde dünyadaki hiçbir ciddi yatırımcı için Türkiye cazip bir ülke olamayacağı gibi, iktidarın hasretle beklediği uygun ve ülkenin acilen ihtiyacı olan dış kredi musluklarının açılması hiç kolay olmayacaktır.

Daha somut ifade etmek gerekirse, Türkiye’nin Anayasa’nın Maddesini değiştirerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında iç hukukunun parçası haline getirdiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kesin ‘serbest bırakma’ kararlarına rağmen, iş insanlarını, siyasetçileri cezaevinde tutmaya devam ettiği müddetçe bu ülkeyi güvenilir bir liman haline getirmesi asla mümkün değildir.

Şu günlerde iktidarın yeni bir ‘hukuk reformu’ hazırlanacağı yönündeki söylemlerini elbette pozitif değerlendirmek gerekiyor. Ancak iktidar son yıllarda her vesileyle ‘reform’ vaadinde bulunmasına rağmen, bugüne kadar hiçbir somut adım atılamamıştır. Bu yüzden de yeni reform dillendirmelerine biraz temkinli yaklaşmakta yarar var. Umarız bu reform adımları hukuk dışı uygulamalara cevaz veren, yani ‘ayak uyduran’ bir hukuk ortaya çıkarmaz.

AK Parti iktidarının ilk on yılını hariç tutarak söylemek gerekirse, maalesef önemli fırsatlara rağmen, son 12 yılda Türkiye’nin dört başı mamur bir hukuk devleti olma imkanları heba edilmiştir.

Eğer AK Parti gerçekten bu ülkeyi anayasal bir demokrasiye kavuşturmak isteseydi, parlamentoyu çok etkin bir şekilde kullanarak hem Türkiye’yi herkesin gıpta ile bakacağı bir hukuk devletine kavuşturabilir hem de güçlü bir refah toplumu oluşturabilirdi. Bugün itibariyle hangi gerekçeleri ortaya koyarsa koysun, AK Parti kesinlikle gerçek anlamda bir hukuk devleti istemedi, dolayısıyla bu başarısızlığın vebali ona aittir.

Ancak AK Parti iktidarının, güçlü bir hukuk devleti talebinin olmamasını sadece siyasi gerekçelerle izah etmek de eksik bir analiz olacaktır. Zira genel anlamda Müslüman toplumların ‘devlet tasavvuru’, evrensel hukuk normlarına dayalı bir ‘hukuk devleti’ anlayışıyla örtüşmemektedir. Dolayısıyla AK Parti’yi oluşturan aktörlerin zihin dünyası da bu gelenekten bağımsız değildir. Bu zihniyet yapısı sadece AK Parti ile de sınırlı değil elbette. Ne yazık ki bu toplumu oluşturan farklı dini, ideolojik ya da kimliksel aidiyete mensup hemen bütün toplum kesimleri için insan hakları temeline dayalı ‘hukuk devleti’ anlayışı kesinlikle hayati bir ihtiyaç değildir. Çünkü Müslüman toplumlarda ‘siyasi meşruiyet’in kaynağı büyük ölçüde hukuk değil, devletin bekası için otoriteye itaati esas alan yaklaşımdır.

Maalesef yüzyıllar içinde Müslümanların siyaset felsefesindeki tavırları değişimci ekole göre değil, meşrulaştırıcı ekole göre şekillenmiştir.

İslam tarihinde ulemanın ‘istibdada cevaz verme’ niteliği taşıyan fetvalarını ’ayak uydurma fıkhı’ olarak tanımlayan Muhammed Muhtar Şankıti’nin bu konudaki şu ifadelerinin günümüz sorunlarına bakışta farklı bir pencere açacağı kanaatindeyim: “Tarihin akışı, İslam siyasi fıkhının genel olarak ‘ayak uydurma, cevaz verme’ fıkhı olmasına hükmetmiştir. Bu yüzden İslam kültürüne ‘siyasi meşruiyet’ mantığından ziyade ‘siyasi şer’iyye’ mantığı hakim olmuştur. İki terim arasında büyük bir farklılık vardır. Bilindiği üzere ‘siyet-i şer’iyye’ kavramı tarihimizdeki terimlerden biridir. Bu terim; ilkelerin, baskıcı gücün gerçekliğine uyum sağlamasına ve meşru bir siyasi otorite kurmaktan ümit kesildikten sonra istibdat yönetimi altında kurtarılması mümkün olanı kurtarmaya çalışma esasına dayanan ‘ayak uydurucu fıkhın’ bir ürünüdür. ‘Siyasi meşruiyet’ ise gerçekliğin ilkelere uymasını talep eden hukuki bir kavramdır.” (İslam Medeniyetinde Anayasal Kriz, s)

Şu anda Türkiye’de ekonomiden hukuka kadar her alanda yaşadıklarımıza biraz da bu pencereden baktığımızda, eminim zihinlerimizde bazı meseleler daha bir vuzuha kavuşacaktır.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir