schadenfreude ne demek / Schadenfreude - Hatice Filiz Çelik

Schadenfreude Ne Demek

schadenfreude ne demek

Schadenfreude nedir

Schadenfreude nedir

Özel İçerik

Başkasının zararına sevinme tutumu, bir insanın, başta insanlar olmak üzere başka bir canlının ziyanına karşı sevinç duymasıdır.

Schadenfreude, schaden ve freude kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş bir kelime, Şadınfırode diye okunur. Schade kötü olayı, freude ise sevinç anlamını veriyor. İkisi birleşince kötülükten mutluluk duymak anlamına geliyor.

OLUMSUZ DAVRANIŞ

Bu davranış, çoğu toplumda olumsuz bir davranış olarak gösterildiği gibi, bu tutumu gösteren insanların yaygın olarak ruhsal sorunlara sahip olduğu öne sürülmektedir.

Schadenfreude nedir

BENCİLLİK VE EGO

Bu tür tutum sergileyen insanlar toplum tarafından da hoş karşılanmamaktadır. Bu tutum, ruh doktorlarına göre bencilliğin ve ego karmaşasının bir ürünüdür.

KÖTÜLÜKTEN MUTLU OLMAK

Kötülükten mutlu olan bu insanlarda büyük bir kıskançlık söz konusudur. Başkalarının iyiliğini asla istemezler ve her zaman kendi çıkarlarını düşünürler. Karşısındaki insanın kötülüğünü isteyen ve bunun için çabalayan kişiler toplum içinde de dışlanırlar.

Alman

Google News ile Takip Et

Schadenfreude (Şematet) ne demek?

murat ülker

İki hafta önce Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Ülker ve CEO’muz Mehmet Tütüncü beylerin açıklamalarından görmüşsünüzdür. Yıldız Holding, yılının ilk yarısında yurt dışı operasyonlarından edilen gelirlerle Türkiye’deki bankalara milyon dolar nakit ve erken ödeme yaptı. Böylece ’den itibaren bankalara ödediğimiz toplam tutar 2 milyar milyon dolara ulaştı, hem de yaşadığımız salgın koşullarında. Bu önemli haber, çoğu gazetede, internet sitesinde yer aldı. Sosyal medyadaki girişlere, yorumlara bakıyorum da bırakın sahte hesapları bazı gerçek sandığımız hesaplardan bazıları büyük bir hınç içinde sanki ezeli düşmanlarından intikam alıyorlar. İçimizden birileri çıktı, global düzeyde kendini rekabete açtı, dünya şirketleri ile başa güreşiyorlar diye düşünen yok. Aslında var da, hatta çoğunluk içinden böyle düşünüyor ama bunlar bu başarı düşmanı troller gibi şamata yapmaya meyilli değiller. Bu nedenle de trollerin şamatası diğerlerinin düşüncelerini bastırıyor. Bu, işimizde Türkiye’den bir global marka çıksın kararı verip Godiva’yı aldığımız yılından bu yana devam ediyor. Hani bir cehennem tasviri var ya, sadece bizim kazanın başında zebani yokmuş. Çünkü o kazandan kimse çıkamıyormuş, herkes birbirini bacağından aşağıya çekiyormuş &#;

ŞEFFAFLIK, bu sözcüğü söylemek bile bana ferahlık veriyor. YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL, YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN. Bu mücerret ahlak kaidesidir, evrenseldir. Peki söyleriz ama yapabiliyor muyuz, takdir sizin. Bilgisayarlaşma, dijitalleşme derken artık mobil olan dünyamızda şeffaflığı gerçekten uygulasak işler ne kadar kolay olurdu! Eğer istenseydi tabi. İnsanlık tercihini ne yazık ki bu yönde kullanmadı. Tercih bu olunca da başta özetlediğim gibi sahte isimler altında yalan hayatlar, trollemeler tüm dünyada başta Twitter’da aldı başını gitti (1). Başkalarının mahremini araştırarak dedikodu yapmak için Facebook, yediklerimizi, içtiklerimizi, giydiklerimizi, giymediklerimizi teşhir etmek için Instagram, dikkat çekmek isteyen şımarık çocuklar gibi mahremimizi göstermek için Tictoc vb salgını toplumu kuşatan diğer sosyal medya platformları. Bu platformlarda kimin olduğu bilinmeyen hesapların, sahte hayatların ve sosyal ilişkilerin yanında, artık gerçek isimle bu tip davranışlar toplumun sosyal hayatta yaygınlaşan bu çeşit davranışların benimsediğini gösteriyor.

Özellikle Twitter’ın bu “şeffaf” olmayan halinden toplum, siyasiler rahatsız olup bir sosyal medya yasası çıkardılar. Ama sahte isimler egemen yalan dünya, trollemeler son hızıyla devam ediyor. İlginçtir, her konuda ahkam kesen gönüllü toplum muhafızlarından nedense ses yok. Sanırım sosyal medyanın iki yüzlü şöhret şehvetine kapıldılar. Benzer bir hastalık porno izleme hastalığıdır, gizli olarak tüm ülkelerde bir toplumsal hastalık olarak devam etmekte, sağlıksız cinsel hayatın, sağlıksız aile yaşamının başlıca sebeplerinden biri olmaya devam etmektedir. Aslında buradaki toplumsal uzlaşma da ikiyüzlülük değil midir?

Hiç Schadenfreude diye bir şey duydunuz mu? Almanca bir sözcük ama ingilizcesi de aynı; Schaden hasar, zarar demek, freude ise keyif, haz. Schadenfreude yani zarardan, hasardan, talihsizlikten keyif almak; ama başkasının başına gelenden… Şöyle anlatayım; diyelim on yıldır görmediğiniz bir arkadaşınızla yolda karşılaştınız, bir baktınız altında son model bir kırmızı spor araba; ayak üstü konuştunuz, size başarılarını, nasıl terfi aldığını, nasıl bonuslar kazandığını anlattı. Siz ise on yıldır hala aynı pozisyonda, aynı maaşa talim ediyorsunuz. İçinizden “nasıl yapmış ya, ben niye yapamadım, kesin ne yalakalıklar yapmıştır da bu parayı kazanmıştır” diye geçirebiliyorken hissettiğiniz şey haset, ya da kıskançlık. Konuşma esnasında “kıskandım” diyerek bu duygumuzu açıklayabiliyoruz. Kıskançlık insana çok zarar veren bir duygu. Bizim dinimizde olduğu gibi diğer dinlerde de en büyük günahlardan biridir. Örneğin dinimize göre haset (kıskançlık) yalnızca günaha sebebiyet veren kalbi bir hastalık olmayıp aynı zamanda sahibinin iyi amellerini de ortadan kaldırır. Kardeşlik ve sosyal barış için gerekli görülen hususlar şöyle sıralanır: “Dedikodunun peşine düşmeyin, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, kin gütmeyin (2).

Ben yaşta ve deneyimli olanlar bilirler, kıskançlık bastırılabilir bir duygu değil ama yönetilebilir duygu. Farkındalık duygusu yüksek olanlar çoğu zaman hissettiği kıskançlığın farkına varıp utanırlar, kendilerini suçlu hissederler, sonraki yaşamlarında kendilerini eğitebilirler. Örneğimize devam edelim. Arkadaşınız sohbetten sonra kırmızı spor arabasına binip hareket etti, siz arkasından bakakalmışken belediye otobüsünün biri arkadaşınız arabasına bindirdi. Ne hissedersiniz? Kıskançlık mı? Hayır, bu kolayca tanımlayamadığımız hazza Schadenfreude deniyor, yani başkasının gördüğü zarardan zevk almak. İngilizce sözlükte ilk kez yılında boy gösteren bu sözcük; The Study of Words (Sözcük Çalışmaları) adlı kitabında Schadenfreude ‘ye ilk kez yer veren Dublin Başpiskoposu R.C. Trench tarafından şöyle tanımlanmış: “&#; kötülükte hayli üretken insan dehasının icat ettiği tuhaf alçaklığın hazin bir kaydı.” (3).

Japonlarda bu sözcük yokmuş ama “başkalarının talihsizlikleri baldan tatlıdır” diye bir deyiş varmış. Fransızlar joie maligne’den yani başka insanların ıstıraplarından alınan şeytani hazdan söz ederlermiş. Danimarkalılar skadefryd, Hollandalılar ise leedvermaak hissinden sözederler. İbranice’de başka insanların başına gelen felaketlerden keyif almanın adı simcha la-ed’miş. Mandarin Çincesi’nde xing-zai-le-huo, Sıpça-Hırvatça’da zluradost, Rusça’da da zloradstvo’muş. Romalılar malevolentia’dan söz ederken Yunanlılar epichairekakia’yı tanımlamışlar. Yani utanç verici durum üzerinden sevinç duymak. Schadenfreude sözcüğünün günümüz Türkçesi’nde karşılığı yok, kullanılmıyor; hem de bu duygu sosyal medyada bu kadar çok yaşanmasına rağmen. Eski dilde Arapça kökenli “şematet” sözcüğü var. Tam olarak “başkasının başına gelen belaya, talihsizliğe sevinmek” demektir. Tüm dinlerde ve bizim dinimizde şematet kaçınılması gereken bir duygu. Örneğin bir hadiste şöyle buyrulur: Din Kardeşinize şematet etmeyiniz! Şematet ederseniz, Allah belayı ondan alır size verir” (4).

Yani zayıf, alçak huylu insanlar iş kendilerini mutlu etmeye geldiğinde farklı coğrafyalarda, çağlar boyunca başkalarının başarsızlığına ve küçük düşmesine bel bağlamışlar görünüyor. Ünlü filozof Friedrich Nietzsche ’lerde “Başkalarının acı çektiğini görmek insana iyi hissettirir” diye yazmış ve eklemiş “Schadenfreude iktidarsızın intikamıdır.” Schadenfreude akademik olarak çok az çalışılmış. yılından önce neredeyse akademik makale yok. İlginç olan bir şey, ebeveynler çocuklarına karşı bu duyguyu daha pek az yaşıyorlar. Kardeşler ve akrabalar ise daha fazla hissediyorlar. Bu konuda da yeterince akademik çalışma yok. Olanlar ise bundan şikayet ediyor. (5).

Bugün dört yanımızı sosyal medyada Schadenfreude duygusunu sonuna kadar yaşayanlarla sarılmış. İnsanlar ünlü sanatçı, siyasetçi, sporcu, fenomenleri, hatta sıradan insanların  başarıları ve başarısızlıklarını sahteyi bırakın gerçek hesaplardan rezil dedikodularla, yalan yanlış bilgi yayarak, iftira atarak, alay ederek trollüyor hatta linç ediyorlar. Bir de izleyenler var tabi ki… herhalde onlarda Schadenfreude, şematet hazzı tavan yapıyor. İnsanların çoğunluğu bu nedenle sosyal medyada neden gezindiğini bilmeden geziniyor, saçma sapan paparazzi vidyoları izliyor, insanlar birbirlerine nasıl çakmış okuyarak şematet duygusu yaşıyor.

İngiliz akademisyen Tiffany Watt Smith “Schadenfreude: Başkasının talihsizliğinden duyulan keyif” isimli kitabında Schadenfreude sözcüğünün günümüzde beş farklı duyguyu açıklayan kullanımı olduğunu söylüyor: 1)Kişinin bizzat yol açmadığı talihsiz bir durumdan aldığı oportünist haz, bir tür izleme eğlencesi. 2)Başka birinin başınma gelen felaketler karşısında yapılan taşkınlık. 3)Diğer kişinin ıstırabını hak edilmiş bir ceza olarak yorumlamak. 4)Başkalarının başarısızlıklarıyla kıskançlığını, kifayetsizliğini yatıştırmak. 5)Korkunç trajediler ve ölümlerden ziyade minik sıkıntı ve gaflara sevinmek. Peki neden bu duygu? Şefkat eksikliği mi, çocukluktan mı geliyor, empati eksikliği mi, yoksa adaleti dengeleme isteği mi, kazanan taraf olma umuduyla rakibin kıvrandığını görme sevdası mı? Hani futbolda karşı takımın kilit oyuncunun sakatlandığına sevinmek gibi değil mi? Kendimizi başkalarıyla kıyaslama ve yetersiz kaldığımızda tercihlerimize anlam verme isteğimiz mi? Çok kafa karıştıran bir duygu! Henüz akademisyenlerden de net bir cevap yok. Çünkü utançla birlikte geliyor ve aslında duyguyu hissedeni de endişelendiriyor. Kendi hasedimizi ve ezikliğimizi ortaya koyduğu için, kendi hüsranlarımızın acısını dindirmek uğruna başkalarının talihsizliğine nasıl can simidi gibi sarıldığımızı yüzümüze vurduğu için, hele bu utanç hissi kardeşler, akrabalar arasında yaşandığında daha da şiddetleniyor (6) .

Yukarda bir kırmızı araba örneği vermiştim. Mesela o kazada sürücünün öldüğünü ya da sakat kaldığını düşünün ve arkasında bir eş ve iki küçük çocuk bıraktığını, siz “schadenfreude” hazzını yaşamak ister miydiniz? Şu ana kadar araştırmalar, bu çılgınlığın bir noktada durduğunu gösteriyor ama ben böyle giderse insanların ölümünden, sakat kalmasından, hayatlarının tarumar olmasından haz duyan bir topluma doğru evrileceğimizden korkuyorum. Şu anda bile sosyal medyada hasetten, şemamet’e ulaşıp zirve yapan çok kötü bir yerdeyiz. Burdan sonrası düşmanlık yani garez. Porno izleme davranışı gibi hasır altı ettiğimiz daha yakından bakmamız gereken bir davranış bu şematet duygusu. Kötülüğün nereye gideceğini hepimiz görüyoruz ve bu nedenle diyorum ki: sosyal medyada TC kimliğiyle dolaşılsın, benim ki bir öneridir. Önce aile içinde sonra okulda ve nihayet tüm toplumda hayatımız boyunca sosyal medya kullanımının eğitimini verip takipçisi olmalıyız. Hani çocukların kendi aralarında oynarken yaptıkları küfürlü konuşmalara şahit olan büyükler nasıl ben duymamış olayım diye uyarıyorsa ve bu hareketler büyüklerin yanında asla tekrarlanmaz ise, benzer tutumda sosyal medya için geçerli olmalıdır. Sosyal medyada müstear isimler kullanan kimselere şüpheyle yaklaşılmalı, ilişkimizi sınırlandırmalıyız. Düşünün komşunuz sahte kimlikle yaşasa, hatta birkaç sahte kimliği olsa ve farklı davransa veya yine sizi kınamak isteyen bir büyüğünüz açıkça uluorta bunu mahalle kahvesinde ilan etse veya size değil de başka herkese söylese, veya eşiniz dostunuz topluma açık meydanlarda yüzleri maskeli olarak başkaları hakkında dedikodu yapsa, hakaret ve küfürler saydırsa, ne hissederdiniz?

Bir zamanlar ünlü felsefeci Arthur Schopenhauer Schadenfreude duygusunu şöyle tanımlamış: “&#;insan doğasının en kötü duygusu, özelliği, fenalık dolu bir kalbin ve derin ahlaki seviyesizliğin şaşmaz bir göstergesi” ve başkalarının ıstıraplarından keyif alırken yakalanan kişinin toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini söylemiş (7). Bence haklı!

Bence füturologlar Mars’ta yaşam yerine toplum ahlakı bu hale geldiğinde nasıl bir sosyal hayatımız olacak bunu tasavvur etmeliler. Yoksa gerçekten zebanisiz kazan gibi, gerçekten; iyiyi güzeli, başaranı aşağıya çeken yok eden ikiyüzlü bir toplum olacağız.

Bu tip kötü huylar insanda hep olmuş. Ama insanın kötü huylarını zatından ayrı tutup, insanı yine iyi kişi bellemeliyiz. İnsanlık ahlakı bunu gerektirir. Mesela bize göre kötü huy veya yanlış inanış veya başka politik tutuma sahip kişileri biz yine de insan kardeşimiz olarak görüp sevgi ve saygıyla beraber huzur içinde yaşamalıyız. Zira o kötü huylar, yanlışlar kişiye ait değil, belki onun şahsiyetinin küçük bir parçasıdır. Hani bir hastalıktan muzdarip bir kişinin ileride iyileşeceği gibi veya bir öksüz/yetimin, acuzenin ve engellinin şartlarına rağmen gerekli şeyleri ona temin etmemizin şart olması gibi. Günün birinde bunlardan biri olabiliriz, onlarla beraber yaşamak ve onlara müsamaha ve kolaylık göstermemizin toplumsal yaşamın vazgeçilmez şartı olduğunu biliyoruz. Başkalarının ıstırabını anlamak iyi bir toplum olmak için çok önemli. Kendimizi başkasının yerine koymamız, empati, düzgün bir eş ve anne baba, iyi bir dost/arkadaş olma yeteneğimizi etkiler. Empati önem kazandıkça Schadenfreude de bir o kadar iğrenç görünecektir.

Çok azımız başkalarının acısından sırf bir acı söz konusu olduğu için zevk duyarız. Bu acının hak edildiği veya bir şekilde faydalı olduğu yargısına vardığımız için keyif alırız. Aslında bu kötü niyetin değil, ahlaki bir dengeyi muhafaza etme arzunuzun kanıtıdır. Hepsinden önemlisi Schadenfreude, şematet ahlaki katılığın aksine duygusal esneklik kapasitemizin ve birbiriyle çelişkili görünen düşünce ve hisleri aynı anda zihnimizde tutma yeteneğimizin bir delilidir. Schadenfreude, şematet ile empati (duygudaşlık) birbirini dışlayan tepkiler değil, aynı anda her ikisi de hissedilen şeylerdir. Empatiyi, toleransı arttırdığımızda Schadenfreude, şematet toplumumuzu yok edemeyecektir.

Son olarak şunu belirtip bitireyim. Hatırladığım kadarıyla ancak iki kimseye haset etmek olabilir denildikten sonra bunlardan birinin varlığını iyilik için harcayan, diğerinin de ilmiyle amel edip bu ilmi başkasına öğreten kimse olduğu belirtilmiştir. Burada haset kelimesi imrenme iyilikte yarış anlamında kullanılmıştır (8). Yani illa haset, şematet duygularınızı kullanmak istiyorsanız iyilikle, güzellikle rekabet edin, enerjinizi iyilik yapanlardan ve birine bir şey öğretenlerden olmak için harcayın diyorum.

Şimdi başa dönüp tekrar ediyorum: “Yıldız Holding, yılının ilk yarısında yurt dışı operasyonlarından edilen gelirlerle Türkiye’deki bankalara milyon dolar nakit ve erken ödeme yaptı. Böylece ’den itibaren bankalara ödediği toplam tutar 2 milyar milyon dolara ulaştı. Hem de yaşanan salgın koşullarında…”

Ne hissettiniz 😉

Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

Kaynakça(1)  Twitter’da bot hesap dünyasını anlamak için Veale T ve Cook M’nin yazdığı Twitterbots, The MIT Press, kitabına bir göz gezdirmenizi öneririm.

(2)  Haset, seafoodplus.info

(3)  Trench, R. C. () On the Study of Words, MacMillan (içinde) : Smith W. T (), Schadenfreude, Kolektif Kitap, s.

(4)  Şematet, seafoodplus.info?Aid=

(5)  Dijk W.W ve Ouwerkerk W.J (). Schadenfreude: Understanding Pleasure at the Misfortunes of Others, Cambridge University Press.

(6)  Smith W. T (), Schadenfreude, Kolektif Kitap, s.

(7)  Ibid, s(8)  Haset, seafoodplus.info

Schadenfreude: Başkasının Talihsizliğinden Duyulan Keyif

Hadi itiraf edelim! Zaman zaman hepimiz talihsizliklere ve utanç verici anlara gülüyoruz, hatta bazen kahkahamızı ayıp olmasın diyerek bastırmaya çalışıyoruz. Peki başkalarının bedbahtlığına eğlenmek bizi kötü biri yapar mı? İşte bu sorunun cevabı bir kitapta gizli. Hemen her duyguya ve eyleme kelime atayan Almanlar, başkalarının yaşadığı talihsizlikten duyduğumuz keyfe Schadenfreude demişler. Akademisyen Tiffany Watt Smith de bu his üzerine bol örnekli, mizah dolu bir kitap yazmış: Schadenfreude &#; Başkasının Talihsizliğinden Duyulan Keyif. 

Schadenfreude

Hayat iniş çıkışlarla dolu. Bazen kendi acılarımızı dindirmek için başkalarının hüsranlarına sarıldığımız, kendi dertlerimizi unutmak için daha büyük talihsizliklerde veya daha gülünç anlarda deva aradığımız oluyor. Bunda da en büyük yardımcımız genelde güldürüler ve komikli videolar. Dürüst olmak gerekirse ben stand-up&#;tan gerçekten hiç hoşlanmam. Nadiren eğlenmek için talk show izlerim ve komedinin de her türünü sevdiğimi söyleyemem. Herkes aşırı eğlenirken benim sıkılıp, “öööğğhhggg” diyerek kapattığım çok film, dizi olmuştur. Sırıta sırıta çok severek izlediğim komedi dizileri de yok değil tabii. Fakat bazen GERÇEKTEN yaşanmış talihsizlikleri izlemekten büyük bir keyif alıyorum. Tıpkı Romalı şair Lucretius&#;un dediği gibi, &#;fırtınalı denizde savrulan gemiyi kıyıdan güvenle izlemekten hoşlanma&#; duygusu gibi bir şey bu, başımıza gelmeyen talihsizlikleri görmenin tatlılığı&#; Evet, başkalarının bedbahtlığı bazen eğlendirebilir insanı, bunda bir problem mi var?

Biri gelip bir talihsizlik karşısında “Güler misin gerçekten?” diye sorduğunda hep iki yüzlü sessizlik hakim olur ortama, bu bir gerçek. Hadi itiraf edelim, hepimiz talihsizliklere ve utanç verici anlara gülüyoruz zaman zaman, hatta bazen kahkahalarımızı ayıp olmasın diyerek bastırmaya çalışıyoruz. Kışın karda önümüzde tüm özgüveniyle yürüyen birinin kayıp düşmesi, dans kursunda havalı hareketleriyle gözleri üzerine toplayan arkadaşımızın pantolonunun dikişlerinin patlaması, rakip gördüğümüz kişinin fikrinin beğenilmemesi, sevmediğimiz politikacıların gafları ve sakarlıklar&#; (ben de inanılmaz sakarım ve yine de gülmeme engel olamıyorum.) Ve tabii komik videolar, hani hepimizin internette denk geldiği milyonlarca kez izlenen videolar veya gülmeye ihtiyacımız olduğu, “bir şey yapmak istemiyorum” dediğimiz anlarda bizi güldürsün isteyerek “televizyon gafları”, “fiyaskolar” olarak aratıp tıkladığımız videolar mı demeliyim?

Schadenfreude Nedir?

Kelime Anlamı Olarak Schadenfreude

youtube playyoutube play

Hemen her duyguya ve eyleme kelime atayan Almanlar, başkalarının yaşadıkları talihsizlikten duyduğumuz keyfe de hoop bir ad vermişler: Schadenfreude. Schaden “zarar/hasar”, freude “sevinç/mutluluk” birleşiminden Schadenfreude oluşmuş; yani “Başkasının zararına sevinme”. Kelimenin tam bir İngilizce ve Türkçe bir karşılığı yok. Belki de bu duygunun “açıkça” hayatımızda yeri olmamasından ve gizli gizli yaşamamızdan kaynaklı olabilir bu. Çünkü bundan UTANIYORUZ ve bunu REDDEDİYORUZ. 

İlk kez ’te İngilizce bir kaynakta geçen Schadenfreude, her ne kadar Türkçe’de kelime karşılığını bulamasa da, birçok ülke bu hisle barışık ve &#;başkasının zararına sevinme&#; anlamına gelen kelimelere sahip. İki bin yıl önce Romalılar “malevolentia”, Yunanlılar “epichairekakia” (utanç verici durumdan sevinç duymak) olarak adlandırmışlar. Danimarkalılar “skadefryd”, Hollandalılar “leedvermaak”, Ruslar ise “zloradstvo” diyorlar bu his için. Neden başkasının talihsizliği keyif versin, bir de bu hisse özel kelime olsun canım diyorsanız, sıkı durun. Japonların bu his üzerine atasözü bile var: Başkalarının talihsizlikleri baldan tatlıdır. Evet, Schadenfreude her yerde!

Schadenfreude&#;nin Altın Çağı

youtube playyoutube play

Kolektif Kitap tarafından yayımlanan Schadenfreude: Başkasının Tahlihsizliğinden Duyulan Keyif kitabına buradan ulaşabilirsiniz.

Queen Mary Üniversitesi, Duygular Tarihi Merkezi akademisyenlerinden Tiffany Watt Smith başkalarının talihsizliklerinden duyduğumuz keyfi araştırma konusu yapmış ve dört bir yanımızı sarmış bu duygu üzerine kitap yazmış: “Schadenfreude: Başkasının Talihsizliğinden Duyulan Keyif”. Kitabı yazarken yüzlerce kedili video izlediğini ve asla ziyaret etmek istemeyeceği sitelerde gezmek zorunda kaldığını söyleyen yazar, Schadenfreude hakkında sayısız makale okuyup, konuyla ilgili birçok uzmanla konuşmuş. Ve anlamış ki Schadenfreude gerçekten HER YERDE!

Schadenfreude, huzursuzlukla iç içe olduğu için ahlakçılar tarafından hor görülmüş hep. Arthur Schopenhauer “insan doğasının en kötü özelliği” olarak tanımlamış bu hissi. Sosyal olarak uygun değil ve nahoş olarak adlandırılabilecek bir duygu tabii. Bu sebeple içten içe hepimiz yaşıyor olsak da bunu reddetmeye çalışıyoruz ve gizliyoruz. Fakat kabul etsek de etmesek de Schadenfreude hepimizin hayatının birer parçası. 

’de New York Times “Schadenfreude’nin Altın Çağı’nda yaşadığımız” konusunda serzenişte bulunmuş; bir Guardian yorumcusu “Schadenfreude çağında yaşıyoruz” diyerek bu duyguyu garez çağı olarak yorumlamış. Aynı yıllar birçok blog ve köşe yazarı da konuyu ele almış. yılının üzerinden on seneden fazla zaman geçti ve bu konuda birçoğunuz bana katılacaktır, Schadenfreude aslında günümüzde Altın Çağ’ını yaşıyor. Dürüst olmak gerekirse hepimiz daha hızlı olmaya, daha çok beğenilmeye ve her ne yapıyorsak “en iyi” olmaya uğraşıyoruz. Bu kadar çok başarı, rekabet, verim odaklı ve “bon vivant” olabilmekle geçiyorken hayatımız haliyle çağımızın en baskın duygularından biri Schadenfreude oluveriyor. Peki Schadenfreude çağında yaşamak insanı sosyal yaşamdan soğutuyor mu sizce?

Yüzleşmemiz Gereken Bir Kusur

Schadenfreude

Schadenfreude, kitapta yüzleşmemiz gereken bir kusurumuz olarak ele alınmış. Yazar, “Schadenfreude bir kusur olarak görünse de ona muhtacız” diyor. Yazara göre günümüz dünyasının yaşamını gerçekten anlamak istiyorsak ancak bu kusurla yüzleşmemiz gerekiyor. Kimimiz için olağan, kiminiz için utanç olarak görülen bu duygu kitapta çeşitli yönleriyle ele alınmış. Felsefe, biyoloji, psikoloji gibi farklı disiplinlere uzanmış, gündelik hayattan ve medyadan bolca örnekler verilerek “Neden buna ihtiyacımız var”, “Schadenfreude’ye yoğun ilginin kaynağı ne” sorgulanmış.

Schadenfreude kökeninde farklı koşullar var. Kitapta Schadenfreude 5 tema etrafında ele alınmış.

  1. Kişinin bizzat kendisinin yol açmadığı talihsiz bir durumdan aldığı oportünist haz. Buna seyirci eğlencesi de diyebiliriz. İzlediğimiz filmde kötü adamın kendi kurduğu tuzağa kendisinin düşmesi ve bundan aldığımız keyif gibi. Veya karşı masamızda yemek yerken lokmasını düşüren kişiyi “Biri gördü mü acaba” diyerek etrafına bakarken yakaladığımızda, yürürken sendeleyen birini gördüğümüzde gülümsememiz gibi&#;
  2. Adilik, haset ve yetersizlik hissimiz. Maalesef kendimizi başkalarıyla kıyaslamak kaçınılamaz. Bazen biliyoruz ki bizim başarılı olmamız yeterli değil, başkalarının başarısız olması gerekir. Bu “ben yapamadım ama onlar da yapamadı” diyebilmek için de olabilir, kendimizi yanlarında başarılı hissedebilmek için de. Kendi hüsranımız için başkalarının acıları adeta birer can simidi. 
  3. Haklı olduğumuzu düşünmek ve müstahak görmek. (Tabii başkalarının ne hak ettiğine nasıl karar verebiliriz, bu da ayrı bir tartışma konusu.) Adaletin yerini bulduğu anlarda hepimiz ciddi bir rahatlama ve mutluluk hissi duyarız değil mi? Schadenfreude kitabında, LGBT hakları aleyhinde kampanya yürüten Ohio’lu evli meclis üyesinin bir erkekle olan ilişkisinin ortaya çıkması örneği verilmiş. 🙂
  4. Bir tür soluklanma olarak görmek. Nietzsche’nin dediği gibi “Başkalarının acı çektiğini görmek iyi hissettirir.”
  5. Korkunç trajediler ve ölümlerden ziyade minik sıkıntı ve gaflarla sevinme.

Schadenfreude Kötü Bir Şey Mi?

Schadenfreude

Başkasının acısını görüyoruz ve istemsizce dudaklarımız gülümsemeye başlıyor. Peki bu durumda Schadenfreude kötü bir şey mi? Ya da bu bizi kötü biri yapar mı? Antisosyal, izole edici ve bölücü görülebilir elbette; ancak Schadenfreude’nin faydalı yanlarına değinilmiş kitapta. İlk bakışta çok şeytani bir his gibi görülse de, yakından bakıldığında karışık bir duygu ve hiç de kötü değil! Kıskançlığı, eksikliği, kompleksleri, mutsuzluğu hafifleten bir haz ve tüm hepsini halının altına süpüren bir şey Schadenfreude. Kaygılarımızı azalttığı gibi hakkaniyet, birbirimizle bağ kurmak istememiz ve iki yüzlülük nefretimiz gibi farklı meselelere de dokunuyor. 

Her ne kadar başka insanların dezavantajlarından kendimize psikolojik fayda çıkarsak da, bazen başkalarını kendi başarısızlıklarımıza ve utançlarımıza gülmeye davet ediyoruz. Kendi hatalarımızda bulduğumuz eğlenceli noktaları ve rahatlamayı paylaşıyoruz onlarla. Çünkü Schadenfreude utanılacak bir şey değil; tıpkı talihsiz durumlarımızdan utanmamızın yersiz olduğu gibi. Schadenfreude kitabı, başarısızlık ve hüsranda kimsenin yalnız olmadığını ve bunların toplumun birer parçası olduğunu anlamamızı istemiş.

Schadenfreude

Schadenfreude kitabının sonunda, bu duyguyla nasıl başa çıkabileceğimiz ve bir başkası bizim başımıza gelen talihsizliklerden zevk alıyorsa bizim neler yapmamız gerektiği konusunda öneriler bulunuyor.

  1. Schadenfreude faydalıdır. Bu duyguya ne iyi ne de kötü diyebiliriz. Bazen sorunları körükleyebilir ama genellikle zararsız bir eğlence. Üstelik yaşamın absürtlüğünü görmemize de yardımcı.
  2. Sizi tanımlamaz. Evet, talihsizliklerden eğleniyorum demekten korkuyor olabiliriz veya birilerinin bizi “iki yüzlü” tanımlayacak olmasından. Ama biliyoruz ki, kişiyi tanımlarken tek bir kelimeden yola çıkamayız. Ayrıca utanılan bir özelliği itiraf edebilmek gayet takdirlik!
  3. Size bilmediğiniz şeyler anlatır. Schadenfreude, kendimizi tanımaya yardımcı olur. Duygularımızla yüzleşmeye yardım eder.
  4. İtiraf edin. Evet, zor ama karşınızdakine duygunuzu itiraf edin! Ona neden Schadenfreude hissettiğinizi söylemek, size büyük bir rahatlama sağlayacak.
  5. İki yönlüdür. Biri konuyla ilgili itirafta bulunduysa, hemen siz de itiraf edin. 

Vermiş olduğu örneklerle mizah dolu bir kitap Schadenfreude, okurken bol bol gülümseyeceksiniz! Kitap, başkasının talihsizlikleri bizi neden mutlu ediyor, bunu kendi içimizde sorgulamamız ve kendimizi yakından tanımamız için bizlere bir kapı açıyor. Kitabı okurken kendi duygusal sınırlarımız üzerinde düşünme fırsatı sunuyor. 

Yazarın da dediği gibi “&#;fazlasıyla çamur atılan bu duyguya daha dikkatli bakar, onun utancından, mahremiyetinden kendimizi sıyırabilirsek kim olduğumuza dair çok önemli şeyler keşfedeceğiz.”

Kapak Görseli: Unsplash, Mock-up: Yaprak Civan

Kitabı satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Talihsizlikleri Görmenin Mutluluğu

Schadenfreude (Okunuşu:Şadınfıroyde); kötü olay-hasar manasına gelen ‘schaden’, sevinç-mutluluk anlamına gelen ‘freude’ kelimelerinden oluşmaktadır. Sözcük anlamını “Kötülükten mutluluk duymak”,  “Başkalarının talihsizliğinden duyulan keyif.” şeklinde düşünebiliriz.

Başkasının başına gelen kötü şeylerden haz alma durumu; bizim gözümüzden harika görünen kişilerin düştüklerini görmeye ihtiyaç duymayı ifade ediyor diyebiliriz. İşte size bir schadenfreude örnekleri.

Hepimizin duyduğuna neredeyse emin olduğum; “Adriana Lima bile aldatıldı” ifadesindeki gizli keyif, bir bakıma bize teselli oluyor ya da maç esnasında karşı takımın en önemli oyuncusu sakatlandığında hissedilen istemsiz mutluluk duygusu…

Magazin takip ederken, ünlülerin hayatlarında olup bitenleri okurken; onların başlarına gelen talihsizlikleri görünce rekabet duygusuyla kendimizi şunu düşünürken bulabiliyoruz: “O da bizim gibi, bizden farkı yok.”

Schadenfreude’nin çok çeşitli yanları vardır. Bu sebeple örnekleri çoğaltmak mümkündür. 

Ya da yaşanan bir olay sonrasında: 

“Çok şükür bize bişey olmadı.", 

"Allah’a şükür bizde bişey yok." gibi başkasının kötü haline bakıp kendi halinden memnuniyet hali; 

“Birbirlerine aşık bir çiftin Hawaii Adaları’nda mutlulukla verdiği tatil pozlarını sosyal medyada görüp, “Yok mu bir tsunami!” düşüncesi de buna dahil.

Tüm bunları değerlendirdiğimizde bazı düşüncelerin, dozu ayarlanabildiği sürece çok insani olduğunu söyleyebiliriz. Ancak burada önemli olan ayrıntı şu; ‘iyi ki benim başıma gelmedi’ demek başka, ‘iyi ki onun başına geldi’ demek başkadır. 

Bu doz ayarlanmadığı zaman durumun ciddiyetini, Friedrich Nietzsche’nin “Başkalarının acı çekmesini görmek mutlu kılar insanı…” sözleri özetliyordur diye düşünüyorum. 

Bizim kültürümüzde ise bir başkasının mutsuzluğundan mutlu olunduğunda, duymaya çok alışık olduğumuz: “Gülme komşuna, gelir başına.” sözünü hatırlamak faydalı olabilir. 

 

Hazırlayan: Psk. Burcu Aydın

Kaynakça:

seafoodplus.info

seafoodplus.info

seafoodplus.info#:~:text=olarak%20tarif%20ediliyor.

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir