Yolcu (Arapça: المسافر), İslamfıkhında kişinin (mükellef) şer’i vatanından uzaklaşmasıyla bazı dini hükümlerin uygulanmasıdır. Şia fıkhında yolcunun vatanından en az sekiz fersah (40 ile 45 kilometre) uzaklaşma niyeti ile yola çıkması gerekir. Bakara suresinin Ayeti ile Nisa suresinin Ayeti ve rivayetlerde böyle kişinin namazlarını kısaltarak kılmasını yani dört rekâtlı namazların iki rekâtlı olarak kılmasını ve oruç tutmamasını ortaya koymaktadır.
İslamfıkhında eğer kişi (mükellef), vatanından en az 8 fersah (40 ile 45 kilometre) uzaklaşma niyeti ile yolculuğa çıkarsa, o kişinin yolcu olduğu kabul edilir. Ya da dört fersah gitmesi ve ara bir yerde on gün kalmaması şartıyla dört fersah da geri gelmesi, toplamda sekiz fersah ile yolcu olur. Bakara Suresinin Ayeti: “Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar.”, Nisa suresinin Ayeti: “Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur.”Ayrıca Vesailu’ş-Şia ve Müstedreku’l-Vesail kitaplarında nakledilen rivayet bu konuyu detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Fakihlerin çoğuna göre, yolcu sekiz şartın olması durumunda dört rekâtlı namazlarını iki rekât olarak kılmalı ve oruç tutmamalıdır:
Yolcunun bir yerde on gün kalma kastı olur ve orada 13 veya 15 gün kalırsa oradan bir yere gitmedikçe, namazlarını tam kılmalıdır ve ayrıca yeniden bir on gün kalma niyetine gerek yoktur.
İşçi ve öğrencilerin çalışma ve eğitim aldığı yerler ile vatanları arsında şer'i mesafeden fazla bir mesafe olursa bu kişilerin namaz ve oruçlarının kendisine özgü hükümleri vardır. Her mükellefin kendi merci taklidine göre amel etmesi gerekir.
Son dönem alimlerinden Muhammed Sadıki Tahrani, yolcu namazının kısaltılamayacağını ve yolculukta oruçların tutulması gerektiği görüşündedir.[1]
Dört rekâtlı namazların iki rekât olarak kısaltılarak kılındığı yerlerde, oruç tutulmamalıdır ve namazlarını tam olarak kılan yolcuların da yolculukta oruçlarını tutmaları gerekmektedir. Örneğin iş ve mesleği yolculuk olan otobüs şoförleri veya yolculuğu günah işlemek için olan kişiler gibi.
Ehlisünnet Ulemalarının çoğu, Bakara suresinin Ayeti: “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa mesela fidyeyi fazla verirse o kendisi için daha hayırlıdır.”[2] Gereği hasta ve yolculukta olan birisinin orucunu yiyebileceği ve namazını kısaltabileceği görüşündedir, ancak bunun farz değil caiz olduğu iddiasındadırlar.
Şialar ise ayetteki “başka günlerde tutar” ifadesinden seferde orucun yenilmesi ve başka günlerde tutulmasının gerekli ve farz olduğu görüşündedir. Ayet: ‘kim hasta ya da yolculukta olursa, (Ramazan ayından sonraki) başka günlerde tutar’, demektedir. Ehlibeyt’ten (a.s) ve ayrıca Abdurrahman bin Avf, Ömer bin Hattab, Abdullah bin Ömer, Ebu Hureyre ve Urve bin Zübeyr gibi bazı sahabelerden nakledilen rivayetlerde seferde oruç tutulması haramdır.[3] Yine Nisa Suresinin Ayetindeki: “size bir günah yoktur.” İfadesi, Bakara Suresinin Ayetindeki: “bunda bir günah yoktur.” Ayeti gibi namazın kısaltılarak kılınmasının caiz olduğu değil, bilakis gerekliliğine delalet etmektedir.
Seferi namaz dinimizde en çok merak edilen konulardan bir tanesi. Peygamber Efendimizin yolculuklarında Medine’ye dönünceye kadar dört rekatlı namazları kısaltarak kıldığı, ramazan ayına rastlayan askeri amaçlı seferlerinde genellikle oruç tuttuğu, bazan orucunu ertelediği veya bozduğu, bu konuda serbest bıraktığı ashabına düşman ordusuna iyice yaklaşınca oruçlarını bozmalarını emrettiği hususunda tevatür derecesine ulaşmış rivayetler bulunmaktadır. İşte detaylar.
SEFERİ NAMAZI NASIL KILINIR, NASIL NİYET EDİLİR?
Seferi namaza niyet ederken rekat sayısını ve seferi olduğunu söylemeye gerek yok. Her zamanki gibi niyet edilir. Mesela
(Niyet ettim öğle namazının farzını kılmaya)
denir.
Seferi namazları kılınırken farzı dört rekat olan namazların iki rekat olarak kılınması gerekmektedir. Seferi olan kişilerin akşam namazı dışında diğer
olarak kılmaları gerekir.
SEFERİ İKEN SÜNNET NASIL KILINIR?
Eğer seferî emniyet içinde bir yerde konaklayıp yerleşmişse, namaz vakitlerine bağlı bulunan sünnetleri de kılar. Fakat, eğer korku ve kaçma durumunda ise, yani işi acele ve yolculuğuna devam etmek zorunda ise, sünnetleri kılmaz.
NAMAZI SEFERİ OLARAK KILINMAZSA NE OLUR, KILMAMAK GÜNAH MI?
Hz. Peygamberin uygulamalarına dayanan fakihler, yolculukta dört rekatlı farz namazların ikişer rekat kılınmasının câiz olduğu hususunda icmâ etmişlerdir. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre bu namazları kısaltarak kılmak ruhsat olup tam kılmaktan
SEFERİ İKEN KILINMAYAN NAMAZLARIN KAZASI NASIL YAPILIR?
Yolculuk halinde kazaya kalan dört rekatlı namazlar, ister yolculuk (sefer) halinde, ister yolculuk sona erdikten sonra kaza edilsin, ikişer rekat olarak kaza edilirler. Aynı şekilde yolculuk hali dışında kazaya kalan bir namaz, yolculuk sırasında kaza edilmek istendiğinde dört rekat olarak kılınır.
SEFERİ OLMANIN HÜKÜMLERİ NELER?
Peygamber’in uygulamalarına dayanan fakihler, yolculukta dört rek‘atlı farz namazların ikişer rek‘at kılınmasının câiz olduğu hususunda icmâ etmişlerdir.
Fakihlerin büyük çoğunluğu seferî kimsenin oruç tutabileceği kanaatindedir; ancak yolcunun oruç tutmasının mı yoksa tutmamasının mı daha faziletli olduğu, geceden oruca niyet eden kimsenin sefere çıkması vb. hususlarda olayın özelliğine göre farklı ictihadlar vardır
Cuma ve Bayram Namazı Yükümlülüğünün Düşmesi
Yolcu cuma namazıyla mükellef değildir, ancak kılarsa o günün öğle namazı yerine geçer. Zührî ve İbrâhim en-Nehaî gibi bazı fakihlere göre yolcu cuma namazının kılındığı yerde konakladığı sürece cuma namazını kılmakla yükümlüdür, seyir halinde ise yükümlü değildir.
Namazların Cemedilebilmesi
Hanefîler’in dışındaki üç mezhebe göre yolculukta öğle ile ikindi ve akşamla yatsı namazları birleştirilerek aynı vakit içinde kılınabilir. Ancak Şâfiî ve Hanbelî fakihlerinin çoğunluğu sadece uzun yolculukta namazların cemedilebileceği kanaatindedir.
Mestler Üzerine Mesh Süresinin Uzaması
Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre mukim mestler üzerine bir gün bir gece, yolcu ise üç gün üç gece meshedebilir. Mâlikîler’e göre ise mestler üzerine meshin belirli bir süresi yoktur; kişi, ister mukim ister seferî olsun ayağından çıkarmadığı veya cünüp olmadığı sürece mestleri üzerine meshedebilir.
Mâide sûresinin 6. âyetinde -başka bazı durumlar yanında- yolculuk halinde su bulunamadığı takdirde teyemmüm edilmesi emredilmiş ve bu durumda teyemmümün hem abdest hem gusül yerine geçen bir hükmî temizlik olacağı belirtilmiştir. Ancak burada yolculuğun özel olarak zikredilmesi sefer halinde su bulma zorluğuyla daha fazla karşılaşılması gerçeğiyle ilgili olduğundan bu hüküm yolculara mahsus olmayıp mukimler de su bulamadıkları veya suyu kullanma imkânı elde edemedikleri durumlarda teyemmüm edebilir.
Kurban Yükümlülüğünün Düşmesi
Kurban kesmenin vâcip olduğu kanaatini taşıyan Hanefîler’e göre uzun yolculuk halinde -diğer yükümlülük şartlarını taşısa da- kişi kurban kesmekle mükellef olmayıp kendi tercihine bırakılmıştır. Diğer üç mezhepte ise mukim gibi yolcunun da kurban kesmesi sünnettir.
SEFERİ OLMANIN ŞARTLARI NELER?
Son dönem fıkıh âlimleri bir gün içinde yapılabilecek yolculuğu ortalama altı saat olarak takdir ettiklerinden üç günlük yolculuk on sekiz saate tekabül etmektedir. Buna göre karada orta bir yürüyüşle ve denizde mutedil havada yelkenli gemiyle on sekiz saat sürecek bir mesafeyi kat eden kişi seferİ olur.
Bazı Hanefİ fakihleri ise üç günde kat edilebilecek mesafeyi uzunluk ölçüsüyle belirlemiş ve kendi beldelerinde en kısa, orta veya en uzun günlerde yapılan yolculuklarda katedilen mesafeyi ölçü alarak 15, 18 ve 21 fersah şeklinde ölçüler vermişlerdir.
Ancak mezhepte 18 fersah ölçüsü fetvâda esas alınacak görüş olarak kabul edilmiş, son dönem fıkıh âlimlerince de 18 fersahlık mesafenin orta bir yürüyüşle on sekiz saat süren mesafeye denk olduğu ifade edilmiştir. Seferîlik belirlenirken yolun yalnız gidiş mesafesi esas alınır, dönüş mesafesi hesaba dahil edilmez.
Yolculuk yapan kimse hızlı gider ve belirtilen mesafeyi kısa zamanda katederse yine yolcu sayılır.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre gerek karada gerekse denizde namazın kısaltılması, orucun ertelenmesi gibi ruhsat hükümlerinin devreye girebileceği yolculuğun asgari mesafesi 4 berîddir. 1 berîd 4 fersah, 1 fersah 3 mil olduğuna göre bu mesafe 48 mil eder.
Adı geçen mezheplerin temel dayanakları, “Ey Mekke halkı! Mekke’den Usfân’a kadar 4 berîdden daha az bir mesafede namazlarınızı kısaltmayın” anlamındaki rivayetle (Dârekutnî, I, ) İbn Ömer ve İbn Abbas gibi sahâbîlerin uygulamalarıdır. 4 berîdlik mesafe orta bir yürüyüşle iki günde kat edilebilen bir mesafedir (buna iki merhale de denir). Bu süreye yeme, içme, uyuma, namaz kılma gibi zaruri ihtiyaç molaları dahildir.
Bu mesafe hızlı vasıtayla iki günden önce kat edilse bile yine seferîlik hükümleri sabit olur.
Evzâî ve İbnü’l-Münzir en-Nîsâbûrî gibi fakihlere göre ise namazların kısaltılmasını ve orucun ertelenmesini mubah kılan yolculuk en az bir günlük mesafedir. Eski mesafe ölçüleri günümüz uzunluk ölçülerine çevrilince Hanefîler’in uzun seferin alt sınırı olarak takdir ettikleri 15 fersahlık mesafe yaklaşık 83, 18 fersahlık mesafe 99, diğer üç mezhebin takdir ettiği 16 fersahlık mesafe 88 kilometreye tekabül etmektedir.
Eskiden üç günde (on sekiz saatte) kat edilen ve yaklaşık km. olan bir yolun günümüz hızlı ulaşım araçlarıyla kısa bir zamanda kat edilebildiği dikkate alındığında, çağımızda seferîlik belirlenirken süre kriterinin esas alınması halinde neredeyse artık seferîlik hükümlerinden istifadenin mümkün olmayacağına dikkat çekilir.
Bu sebeple çağdaş İslâm bilginlerinin çoğunluğu, bu iki kriterden mesafe ölçüsünün daha objektif ve uygulanabilir olduğu kanaatindedir. Seferi uzun ve kısa şeklinde bir ayrıma tâbi tutanlara göre kısa sefer uzun seferin alt sınırına ulaşmayan yolculuk olup kaynaklarda bunun alt sınırı için 1 mil, 1 fersah (3 mil), 1 berîd (12 mil) gibi farklı ölçüler verilmekle birlikte 1 milden aşağı olduğunu söyleyen fakihin bulunmadığı kaydedilmektedir (Bâcî, I, ; Merdâvî, II, ; Şevkânî, III, ).
SEFERİ İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER NELER?
Bakara Suresi Ayet Tefsiri için
Bakara Suresi Ayet Tefsiri için
Bakara Suresi Ayet Tefsiri için
Peygamber efendimiz, Nisa sûresinin, (Yeryüzünde sefere çıkınca, namazı kısaltabilirsiniz!) mealindeki yüz birinci âyetini açıklamış, seferde namazlarını kısaltmış ve kısaltılmasını emretmiştir. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Seferde namazı tamam kılan, mukimken eksik kılan gibidir.)
[Dâre Kutnî, İbni Neccar]
(Allahü teâlâ seferde, dört rekâtlı namazları iki rekât kılmayı emretmiştir.)
[Tirmizî, Nesaî, Ebu Davud]
İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, Resulullah'ın diliyle, dört rekâtlı farzları, seferde iki rekât olarak kılmayı emretmiştir. (
Müslim, Ebu Davud, Nesaî)
İbni Mesud hazretleri de, Resulullah'ın seferde yatsının dört rekât farzını iki rekât kıldığını bildirmiştir.
Oruç tutup bayılan birini gören Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Seferde oruç tutmak, taat ve ibadet değildir) buyurdu.
(Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî)
Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdullah İbni Ömer hazretlerine, (Nisa sûresinde, sadece korku hâlinde ve seferde namazı kısaltmaya izin verildiği hâlde, niye namazları kısaltıyoruz?) diye sorulunca, (Resulullah, bize dinimizi anlatırken, seferde namazı iki rekât kılmayı öğretti) buyurdu.
Hanefî uleması, bu hadis-i şerifleri ve benzerlerini delil alarak, seferde dört rekâtlı farzları iki rekât kılmanın vacib, dört rekât kılmanın ise günah olduğunu bildirmiştir.