Seksenler dizisinde Dilara karakterini canlandıran Özlem Leman Davran'a birçok yerden teklif gelmişti. Dijital platformda yayınlanacak olan diziden gelen teklifi değerlendirerek kabul eden Davran, yeni projesi için hazırlıklara başladı. Dahil olduğu proje için heyecanını dile getiren başarılı oyuncu Özlem Leman Davran, ses getireceğini düşündüğü dizinin isminin yakın bir tarihte duyulacağını da söyledi.
Hikayesinin gerçekliğinin kendisini etkilediğini belirten Davran, “Çok heyecanlıyım çünkü çok güçlü ve çok güzel bir dizi olacak. Okuduğumda, duyduğum heyecanı anlatamam. Bende canlandıracağım karakteri ve başından geçen olayları izleyicilere en iyi şekilde yansıtmaya çalışacağım. Hikayenin bu kadar gerçek olması beni çok etkiledi” dedi.
Seksenler dizisindeki rolünün ardından kendisine birçok teklif geldiğini aktaran Özlem Leman Davran, “Gelen birçok teklifi değerlendirdim ve dijital platformda yayınlanacak olan son teklifi kabul etme kararı aldım. Çünkü bu projenin çok ses getireceğini düşünüyorum. Çok yakında projenin ismini de duyacaksınız” diye konuştu.
seafoodplus.info üzerindeki haberler özet şeklinde yayınlanmaktadır. Haberin video, fotoğraf ve metnine Abone panelinden ulaşabilirsiniz.
Kaç kişi merak eder geçmişi? Kaç kişi öğrenmek ister o çocukken, belki de daha doğmamışken insanların neler yaşadığını? Yaşam şartlarının ne olduğunu, insanların hangi zorluklarla baş etmek zorunda kaldığını… Peki ne yapar öğrenmek için? Kitap mı karıştırır? O zamanları görmüş insanlara mı sorar? Nasıl giderir merakını? Eğer tarihe meraklı değilse çok büyük bir ihtimalle hiçbir şey yapmaz. Öylece merak ettiğiyle kalır.
Ben şahsen küçüklükten beri tarihe pek bir meraklıydım. Annemin de merakı ve ilgisi sayesinde merak ettiğim birçok şeyin cevabını alabiliyordum. İlkokul yıllarımın sonuna doğru Cumhuriyet Tarihi ve sonrasına ayrı bir ilgim vardı. İşte tam o zamanlarda yeni bir dizi girdi hayatıma. Seksenler.
Benden önce annemin ilgisini çekmişti, yani ben onun sayesinde başlamıştım izlemeye. Onun çocukluk yıllarını anlatması gözümde daha çekici kılmıştı bu diziyi. Başlarda çok garip gelmişti. Neredeyse kimsede arabanın olmaması, insanların kaset doldurtmak için plakçılara gitmesi, evine telefon alabilmek için sıraya girmesi, evlerde siyah beyaz televizyonların olması, kıyafetlerin farklılığı, banyo günü olması, televizyonda sadece tek kanal olması, farklı bölgelerden olmalarına rağmen tek yürek yaşayan insanlar…
Ama hepsinden çok şaşırtan tek bir şey vardı. İhtilal. 12 Eylül Sabah, dün bıraktığın ülkeye uyanamadığın günün tarihi. Her sokakta askeri araçlar, her köşede askerler, insanların korkusu, yakılan kitaplar, evlerin aranması, savunduğu fikirler yüzünden içeri alınan yüzbinler, idam edilenler, işkenceden ölenler, komutanın verdiği sayı tutmuyor diye tek suçu sokağa çıkmak olduğu halde toplananlar.
İzlerken sorduğum tek bir soru vardı. Neden? İnsan okuduğu kitap yüzünden neden gözaltına alınır? Ya askerler… Onların kalbi yok muydu? Onların da aileleri, arkadaşları, sevdikleri vardı elbet. Her şeyden önce onlar da birer insandı. Türkiye’nin bir dönemini daha on yaşındayken bir diziden öğrendim ben. İnsanların birbirine olan desteğiyle onca acının dinebildiğini. Yaşadığım dönemde değil de seksenlerde gördüm ben bunu. Tüm mahallenin tek bir aile gibi olmasını, ne olursa olsun birbirine kenetlenmesini. Bütün duyguların olağanca sıcaklığıyla yaşanmasını. Bilgiye ulaşmanın hiç kolay olmamasına rağmen mutlu olmalarını.
Acısıyla tatlısıyla ne güzel günlermiş ama. Acaba bizden sonraki nesiller de bugünler için aynı şeyleri söyleyebilecek mi? Umarım bizler de onlara güzel anılar bırakabiliriz.
Dilara Peksaygılı / İzmir
07/01/
Post Views:
Tarih:Gazete Yazıları