selcan taşçı yazıları / Selcan Taşçı Hamşioğlu | Tüm Spor Yazıları seafoodplus.info'da !

Selcan Taşçı Yazıları

selcan taşçı yazıları

Siz neyi tartışıyorsunuz hâlâ - Selcan Taşçı

Sabah gazetesinin dünkü manşeti, &#;Kaymakam da eşini döverse&#;
Haber şöyle:
Bir kaymakamın, görev yaptığı ilçede köy okullarını ziyareti sırasında tanıştığı ve orada öğretmenlik yapan genç kadınla gönül ilişkisine başladığı iddia edildi.
O ilin Valiliği&#;ne ihbarda bulunan bir kişi, evli olan kaymakamın, genç öğretmen ile yasak aşk yaşadığını öne sürdü.
Valilik şikâyet üzerine araştırma başlatırken, kadın öğretmen başka bir ilçeye gönderildi. 
Kaymakamın da valilik tarafından uyarıldığı öğrenildi.

***

Ortada bir &#;yasak aşk iddiası&#; var.
O iddia üzerine Valiliğin başlattığı ve henüz bitmemiş olan bir  &#;araştırma&#; var.
Ha bir de &#;suç&#; var mı yok mu belli değil ama (Hoş zina AKP tarafından suç olmaktan çıkarıldığına göre o da belli aslında!) cezasını peşin peşin çeken bir &#;suçlu&#; var;
Kadın!

***

Sabah gazetesinin &#;gönderildi&#; dediği öğretmen kadın, Hürriyet&#;in Valilik açıklamasına dayanarak verdiği habere göre &#;tayinini kendi istediği için gitti&#;
Mağdur olduğu gerçeğini değiştirir mi!
Kadın bu kararı, Kaymakam Bey&#;in hayatına kaldığı yerden devam edebildiği ilçede &#;barınamaz hale getirildiği&#; için aldıysa, gitti veya gönderildi fark eder mi!
Kadını kafadan, ezbere, peşin peşin suçlu gören böyle bir şuuraltı olmasa, kadın işini, gücünü, düzenini bırakır da gider mi!
Kaymakam Bey&#;i de uyarmışlarmış; hem de birkaç kere!
Uyarılacak bir hal gördünüz madem, genç bir kadının oradan oraya sürüklenmesine seyirci kalacağınıza, Kaymakam Bey&#;i nakletseydiniz ya başka bir yere.
Ama olur mu!
Nasıldı o AKP&#;li yöneticinin veciz ifadesi:
&#;Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer perdesiz ev de ya satılıktır, ya kiralık&#;
Baktım bu  olayda adı geçen kadın da &#;örtüsüz&#; gözüküyor resimlerde;
 &#;Kiralık ev görünce bizim Kaymakam oğlan şöyle bir bakıp çıkmıştır&#; diye mi düşündü acaba Valilik yetkilileri!
Öyleyse &#;uyarı&#; dedikleri de sakın şöyle bir şey olmasın:
&#;Başını sokacak evin mi yoktu be koçum!..&#;
Bu cümleler rahatsız edebilir kimilerini. Ama hiç kusura bakmayın, ben değilim bu sözlerin sahibi Bunlar bu ülkeyi idare edenler tarafından söylendi. Hemen akabinde bu sözlerin muhataplarının önüne bir sandık geldi. Ve bu sözlerin muhatabı olan hanımefendiler &#;bir daha, bir daha&#; dedi!
Görsünler şimdi &#;yerlerini&#;!

***

Allah bilir bunlar da bir kulağınızdan girip ötekinden çıkıp
gitmişti:
&#;()Bir erkek organizması, çıplak kadın bedeniyle karşılaştığında, cinsel arzu duyar.  () sürekli olarak uyarılan erkek () fırsatını bulduğunda kendisini uyaran -tahrik eden- kadına yönelir, rıza ile karşılık bulamazsa duruma göre saldırır. () Tabii ki, tahrik tecavüz suçunun mazereti veya gerekçesi değildir, ama sebebidir.&#;
Bu satırlar, siyasi iktidarın en önemli &#;ideolog&#;larından biri tarafından, yaygın, günlük, siyasi bir gazetede yazıldı!
Hani derler ya &#;sebep olan layığını bulsun&#;, hıh işte tam böyle bakıyor iktidar &#;tecavüz&#;  olayına
Yok tecavüz çocuğunu doğurtmak ne demekmiş, yok kürtaja nasıl karışırmış, emriyo boyuymuş bilmem ne
Bu kafaya göre, madem tahrik edip &#;tecavüzcü&#; etti gül gibi erkeği, o zaman tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak dahil her şey müstahak kadına!
Aynı haberin devamında Kaymakam Bey&#;in, &#;dayak&#; gerekçesiyle kendisinden şikayetçi olan karısı hakkındaki şu sözleri de buna kanıt aslında:
&#;Normal bir kadın, kalkıp kocasını şikayet eder mi?&#;
Normal bir kadın başına geleni çekmekle yükümlüdür; o kadar!

***

Yerinizi diyorum, görebildiniz mi?
Bu ülkenin kadınları, kaderiniz, terbiyesiz güdüleriyle hareket etmeyi erkeklik sanan iktidarlıların bellerinin altında!
Sokakları çıplaklar kampına da çevirseniz burkayla da gezseniz fark etmez, milim yukarı çıkamazsınız bu saatten sonra

+++

Kanun kuvvetinde çeneBaşbakan&#;ın iki dudağı arasından çıkan ertesi gün
kanun
Çene değil, Meclis matbaası O konuşurken bakanları dinliyorlar, bakıyorlar ağızdan hangi  &#;kanun&#; çıktı çıkacak, ona göre çünkü
Artık kiminle ilgiliyse, o koşuyor
&#;Bedelli&#; dediğinin ertesi günü,  &#;bedelli yok&#;  diyen bakan bedelliyi açıkladı
&#;Bölünmüş eğitim&#;  dediği günün akşamı, öbür bakan  &#;4+4+4&#; dedi
&#;Böyle tiyatro olmaz&#;  dedi, sabahı kanun hazırdı
&#;Üçüncü köprü&#;  dediğinde, yeri belli olmadan köprüyü açıkladı bakanı Koştu köprüye ama yerini bulamadı
&#;Üçüncüyü&#; atlayıp  &#;dördüncü köprü&#;  deseydi Şimdi dördüncünün temeli atılıyor olacaktı, üçüncüyü atlayıp &#;Sıcaklar geliyor&#; 
dese var ya
Meteorolojiden sorumlu bakan, lastik ölçme derecesi ile koşacak medyaya
Ayağında haşema mayo
*
Durup dururken &#;Sezaryen cinayettir, kürtaj ise Uludere&#; dedi Sağlık Bakanı, 24 saat geçmeden &#;kanunu&#; açıkladı: İkisi de ağır suç size
*
Tıp bilimine kulak vermek, bilim adamlarını dinlemek, kadın örgütlerine söz hakkı tanımak, uygar ülkeleri izlemek diye bir dertleri yok
Çene matbaasından çıktı bir kere kanun
Kadının aklı yok
Kadına saygı yok
Kadını adam yerine koymak yok
Bir erkek karar verdi
O kadar
Bekir Coşkun / Cumhuriyet

+++

Yetmaz ama grev Anayasa Referandumu sırasında AKP &#;12 Eylül&#;de Referanduma Evet&#; başlığıyla broşür yayınlıyor.  Anayasa değişikliğine neden &#;evet&#; oyu verilmesi gerektiğini anlatan o broşürün paragrafı: &#;Grev hakkının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için evet&#;. Anayasa değişikliğine &#;evet&#; oyu ver, greve engel ortadan kalksın. AKP&#;in sözü söz. Aradan yirmi ay geçiyor. Önceki gün Hava-İş kolunda grev hakkı AKP oylarıyla yasaklanıyor. Şu anda yargılanmakta olan 12 Eylül darbe döneminde bile çalışanların grev hakkı var. THY&#;de tam 47 yıldır toplu sözleşme yapılıyor. Şimdi o hak rafa kalkıyor. AKP referandumda verdiği sözü unutuyor.
Yalçın Doğan / Hürriyet

+++

&#;&#;te başlayan Cumhuriyet&#;in 85 yıllık tarihinde, Türkiye bugünkü kadar ahlâksız olmamıştır!..&#;
Kısa ve açık bir cümle değil mi?
Mesela zinayı ele alalım:
M. Kemal Paşa zamanında suçtu,
Millî Şef İnönü zamanında suçtu,
Mason Celal Bayar zamanında suçtu,
27 Mayıs darbesi devrinde suçtu,
12 Mart devrinde suçtu,
12 Eylül devrinde suçtu
Ama şimdi değil.
Mehmet Şevket Eygi / Milli Gazete

+++

Allah ile
aldatanlar vardı
bir de darbe ile 
korkutanlar çıktı
Başbakan Erdoğan, önceki gün bir soru üzerine Adalet Bakanlığı&#;nın, sadece CMK&#;nın maddesiyle ilgili değil, dört paket olarak bir yasa değişikliği çalışması yaptığını açıkladı. () Sayın Başbakan&#;ın sözünü ettiği yasa hazırlıkları, bu cuntaya, vesayetçilere cesaret ve imkân verecek şekilde çıkarsa, referandumdaki yüzde 58 evet iradesiyle desteklenen demokratikleşme çabaları, başta AK Parti yönetimi, herkes bilmelidir ki zaafa uğrayacaktır. () Ben şu saatten sonra, AK Parti&#;nin hafıza kaybına uğrayıp bir gevşeme ile boşluğa düşeceğine katiyen ihtimal vermem. () Cuntacılık kirli, hastalıklı bir kandır ve askerin bünyesinde dolaştığı sürece, millet bünyesini ne zaman, nereden ve nasıl sarsacağı tahmin edilemez Ters bir rüzgâr, olağanüstü bir hal, sinmiş görünen derin yapıyı karşımıza yeniden dikiverir. Provokasyonlar, yeniden faili meçhul cinayetler, üniversitelerde anarşi ve hortlayan bir kaos, mevcut iktidarı hazırlıksız yakalayabilir. Su uyur, cuntacılar uyumaz
Hüseyin Gülerce / Zaman

+++

GÜNÜN SORUSUEmekli öğretmen Metin Lokumcu geçen yıl polisin sıktığı biber gazı yüzünden kalp krizi geçirdi ve öldü. İçişleri Bakanı, &#;Biber gazı sağlığa zararlı değil&#; diye açıklama yaptı. Bu kez Çayan Birben, biber gazına kurban gitti! Sorum İçişleri Bakanı&#;na: Bu ülkede çayın radyasyonsuz olduğunu göstermek için kameraların karşısında çay içen bakan da gördük; okullarda dağıtılan sütün bozuk olmadığını kanıtlamak için süt içen vali de Siz de biber gazının sağlığa zararlı olmadığını bizzat kameraların karşısında kanıtlamak istemez misiniz?
Mustafa Mutlu / Vatan

İkinci turun kilidi kim olacak?


Ben, yirmi yıldan uzun süredir ülkeyi, hiç öyle iddia ettiği gibi tek başına da değil, ileri demokrasi günlerinde sol-liberal tayfa, kumpas süreçlerinde sonradan FETÖ olan yapılanma, çözüm sürecinde HDP, paçayı kurtarma döneminde MHP gibi konjonktürel ortaklarıyla birlikte yöneten, yine bir dönem işi "egemenliği devre"dene kadar vardırdığı AB, bir dönem taşeronluğuna soyunduğu ABD, bir dönem Rusya ve her dönem el altından "bazı Arap dostları"nın hilafına karar alamayacak şekilde yöneten bu iktidarın değişmesini, "herkesten çok isteyen vatandaşlar" kümesi içindeyim.

Mesleğim itibarıyla sadık kalmak durumunda olduğum ilkeleri elbette çiğneyemem; yalan yazamam, bile isteye çarpıtamam, iftira atamam, bilgi kirliliğine yol açamam, gerçeği karartamam ve fakat yazarken bu ilkelere gölge düşürmemek şartıyla, meslek dışı bütün alanlarımda, bir vatandaş olarak yasal ve meşru sınırlar dahilinde üzerime düşen her şeyi yapabilirim bu uğurda.

Zira…

İlk oyumu kullandığım günden bu yana başka bir iktidar görmemiş; demokrasinin vaat ettiği çeşitliliği, çok sesliliği hiç tecrübe edememiş bir vatandaşım.

Mesleğe yazık ki bu iktidar döneminde başlamış, en verimli yılları bu iktidar döneminde harcanmış, yukarılarda yer tutabilmiş nice emsalinden daha iyi eğitimli, tartışmasız daha donanımlı olmakla birlikte, niteliklerine tezat sınırlı bir alana sıkıştırılmış, önündeki merdivenlerin daha ilk basamağında "çıkış kapısı" zincire vurulmuş, hak ettiğiyle, hak görülen arasında dağlar olan bir yazarım.

Demir parmaklıklar arkasına hapsedilmedim ama hapsedilen arkadaşlarımın yolunu gözledim; adliye koridorlarını hepimiz kadar belledim.

Ek olarak, artık bir anneyim; ne tarihî gerçeklerle, ne inandığım hiçbir değerle örtüşmeyen müfredat değişiklikleri, ideolojik körlüğe saplı kadrolarla tahrip edilen "millî eğitim" sistemine emanet etmek zorunda olduğum çocuğum için ayrıca endişeliyim.

"Türk Milliyetçisi" kimliğimle hissettiklerimi yazmıyorum bile!

Dolayısıyla…

Bu saatten sonra, sırf istibdat kahrolabilsin ve hürriyet yaşayabilsin duygusuyla, yol yakınken tamir edilebilmeleri için dikkat çektiğim arızalardan dolayı, tutup da "muhalif görünen yandaş" muamelesi yapmaya kalkışan olursa çok ağır konuşurum.

*

Bu ön bilgilendirmeden sonra gelelim esas mevzumuza:

*

Yirmi küsur yıldan sonra ilk defa, yirmi küsur yıl boyunca AK Parti'nin açık ara önde götürdüğü seçmeni/toplumu bloklaştırma işini nihayet becerebilmişken…

Nihayet AK Parti'nin bazen inanç, bazen beka, bazen Erdoğan'ın şahsı üzerinden oluşturduğu bariyerleri aşmış, "karşı mahalle"nin de aklına yatabilecek bir yere konumlanabilmişken…

"Makul" bir dille, her bir vatandaşın kendini "tehdit altında hissetmeyeceği" bir Türkiye umudunu yeşertebilmişken…

Ne oluyor Allah aşkına?

Birkaç saplantılı, kuyruk acılı, ideolojik bağnaz kendi kendini tatmin edecek, kişisel hırsını alacak diye değer mi, "Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik"ten, "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur"a savrulmaya?

*

Birinci konu:

Henüz kazanılmamış bir seçimden sonrasına dair engizisyonlar oluşturmak ne demek?

"Yaşam hakkı tanınmayacaklar" listeleri yapmak, başımıza rövanş çığırtkanı kesilmek ne demek?

Kimin adına, hangi hak ve yetkiyle?

Muhalefet, kimi kesimler nazarında "ürkülür" olmaktan çıktıysa, bu "Devri sabık oluşturmamak" taahhüdü sayesinde; farkında mı değilsiniz? Yoksa farkındasınız da kasten mi yapıyorsunuz?

Yağ sürmek istediğiniz ekmek başkaysa!..

*

İkinci konu:

Muhalefetin konsolide haldeki, ortak gaye hatırına "bir" olmuş büyük bloğunu oluşturan yapıları, kendi içlerinde bölüp parçalama girişimleri.

Birileri sürpriz olmayan şekilde Saadet Partisi'ni kurcalıyor…

Birileri sürpriz olmayan şekilde İYİ Parti'yi kurcalıyor…

Hatta, "Kemal Bey'den sonrası" namına CHP kurcalanıyor…

Bu bahiste, muhalefetin açısından yegane teselli Cumhur İttifakı'nın da aynı diken üstünü iklimi soluması;

HÜDA PAR ortaklığından sonra MHP, kurumsal bir karara dönüştüremese de için için kaynıyor.

Vatan Partisi isyan bayrağını açtı.

Bazı AK Partililer rahatsız!

İttifaklara sığmayan, sığamayan, birkaç hafta öncesine kadar birbirine geçişkenliği söz konusu olsa bile, genişlemiş ittifak profillerinde artık buna yanaşmayacak olan seçmen grupları oluşmaya başladı.

*

Tam da bu aşamada…

Üçüncü konu:

HÜDA PAR'ın Cumhur İttifakı'na "resmen" katılmasından sonra Millet İttifakı çevresinde oluşan/oluşturulan halüsinatif rahatlık.

Cumhur İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayının HÜDA PAR'la el sıkışması;

İktidarın "yerli ve millîlik", "beka" söylemlerini hükümsüzleştirir.

"Terör örgütleri" ve terörle mücadeledeki samimiyetsizlik algısını güçlendirir.

HDP üzerinden geliştirilen söyleme bakınca, "Bu ne perhiz" dedirtir.

"Yaman çelişki" hükmündedir.

Güvenilmezliğini pekiştirir.

Ve fakat…

HÜDA PAR destekli adaydan HDP destekli adaya doğru bir seçmen göçü sağlamaz.

AK Parti ve MHP'den İYİ Parti'ye belki kaymaya yol açabilir, fakat Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na oy devşirmez.

Aksine, HÜDA PAR ile HDP arasında tercihe zorlanıyor olmaktan memnun olmayan hatırı sayılır bir milliyetçi seçmen kitlesi için "üçüncü yol"u, kaçınılmaz hale getirir.

Bu yol kime çıkar derseniz…

Sinan Oğan'ın hafife alınmamasını tavsiye ederim.

*

Oğan'ın adaylığını üç hafta önce değerlendiriyor olsaydım; bu kadar iddialı cümleler kurmaya çekine bilirdim.

Ve fakat, adaylığını, her iki ittifakın da ciddiye alınması gereken oranda milliyetçi seçmeninin, "son gelişmelerden/genişlemelerden sonra" kendilerini "adaysız" hissettikleri bir anda ilan etmiş olması önemli.

*

Siyasi muhalefet açısından bu adaylığı "oyları bölüyor" öfkesiyle karşılayıp, yok saymak, beyhude şekilde yok saydırmaya çalışmak da bir seçenek…

Varlığı ve muhtemel etki alanıyla yüzleşip, ikinci turdan "milli bir sonuç"la çıkmayı sağlayacak fırsata dönüştürmek de…

Seçimin ikinci tura kalması halinde "kilit" oyların Türk Milliyetçileri'nin olması, Türkiye Cumhuriyetinin ikinci yüzyılına, birinci yüzyılın kodlarıyla başlamak açısından anlamlı olmaz mı?

Molanın nedeni belli oldu

Yeniçağ gazetesi yazarı Selcan Taşçı Hamşioğlu, önceki günkü yazısında okurlarından “mola” istemiş ve bir süre yazılarına ara vereceğini duyurmuştu. Selcan Taşçı Hamşioğlu, yazısında “Boşuna ‘Hayatımın en zor yazısı’, ‘Nereden başlayacağımı bilemiyorum’ diye kıvranmıyormuş onca meslektaşımız veda yazısındaKi hoş, onlarınki aslen ‘elveda’, haklılar bir yerde kıvranmakta; altı üstü bir süreliğine ‘veda’ edecek olan bana ne oluyorsa!.. ‘Buraya kadar’ demiyorum ki, ‘yeniden görüşmek üzere’ diye bitecek bu yazı sonunda; Mola” ifadelerini kullanmıştı.

Selcan Taşçı Hamşioğlu’nun okurlarından “mola” istemesinin nedeni meslektaşlarına gönderdiği mesajla anlaşıldı. Hamşioğlu “Biz gazeteciler felaket tellallığı ehline dönüştüğümüzden; iyi haber nasıl duyurulur unuttuk Özetle şöyle ifade edeyim; bugün öğleden sonra bizim bir oğlumuz oldu dualarınızı esirgemeyin” mesajını paylaştı.

Odatv olarak genç Selcan Taşçı Hamşioğlu’na ve ailesine mutluluklar diliyoruz.

seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir