Toplu iş sözleşmesi özerkliği kapsamında akdedilen toplu iş sözleşmelerinin normatif hükümlerinden yararlanma, söz konusu özelliğin gereği ve doğal sonucudur. Bu anlamda, toplu iş sözleşmesi özerkliği ile bireysel sendika özgürlüğünü hakkaniyete en uygun şekilde bağdaştırmak için “dayanışma aidatı” uygulaması büyük öneme sahiptir. sayılı Kanun’la dayanışma aidatı uygulamasına yönelik getirilen ve toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanan işçileri sendika üyesi işçiler karşısında dezavantajlı duruma düşürme ihtimali bulunan bir hüküm, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Toplu İş Sözleşmesi, Sayılı Kanun, Dayanışma Aidatı, Normatif Hükümler, Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanma.
Benefiting from the normative provisions of a collective agreement concluded within the context of the autonomy of collective bargaining is a requisite and natural conclusion of the said features. In this sense, “solidarity fee” application has a great importance in order to harmonize the collective bargaining autonomy and with individual union freedom in the most equitable manner. A provision which had been enacted towards solidarity fee application with the Act no and which had had a chance to put the workers, benefiting from collective agreement through payment of “solidarity fee”, in a disadvantageous position against the union member workers has been repealed by the Constitutional Court.
Collective Labor Agreement, Act No. , Solidarity Fee, Normative Provisions, Benefiting From Collective Labor Agreement.
İş hukukunun ortaya çıkışı ve akabinde, gelişimi sürecinde işçilerin bir araya gelerek “kendi kendine yardım” veya “kendi kendini yönetme” yolundaki çabaları önemli bir yere sahiptir. Bu doğrultuda, iş hukukunda, diğer hukuk dallarında bulunmayan bir kural kaynağı olarak toplu iş sözleşmeleri yer almıştır. Toplu iş sözleşmelerini klasik anlamda borçlar hukuku sözleşmelerinden ayıran temel özelliği, bunlarla sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiler üzerinde yasa hükümleri gibi etkili kurallar öngörmesidir. Dahası bu tür “normatif” kurallar, toplu iş sözleşmelerinin varlığı için zorunlu hükümlerdir. Dolayısıyla, toplu iş sözleşmelerinin temel amacının, hatta varlık sebebinin normatif hükümlerle bireysel iş ilişkilerini etkileyecek ve özellikle de işçiler bakımından koruma, eşitlik, düzenli bir çalışma ortamına duyulacak güven işlevleri görecek kurallar getirilmesi olduğu söylenebilir. Bu amacı dikkate alındığında, bu sözleşmelerden yarar sağlayan işçi sayısının toplu iş sözleşmesi özerkliğinin kolektif etkisini gerçekleştirmeyle doğru orantılı olacağı açıktır.
Toplu iş sözleşmesi özerkliğinin kolektif bir iradeyi yansıttığı göz önünde bulundurulduğunda, bireysel ve kolektif sendika özgürlüklerinin anılan özerkliğin etkin biçimde uygulanmasında önemli rolü olduğu görülecektir. Bu nedenle, toplu iş sözleşmesi özerkliği ile sendika özgürlüğünün birbirlerini tamamlayacak şekilde, birlikte var olması gereklidir. Bu çalışmada, öncelikle, toplu iş sözleşmesi özerkliği çerçevesinde akdedilen toplu iş sözleşmesinin hükümlerinden yararlanmadan ne anlaşılması gerektiği ele alınacaktır. Daha sonra, toplu iş sözleşmesi özerkliği ile sendika özgürlüğünün birlikte var olma gerekliliğine hizmet etmeye yönelik bir kurum olarak oluşturulmuş ve hukukumuzda da uzun yıllardır yer bulmuş “dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma” imkânına, bu kurumun özellikle de bireysel sendika özgürlüğü bakımından önemine ilişkin açıklamalar yapılacak ve son olarak, bu konuda güncel sayılabilecek bir gelişme olan Anayasa Mahkemesi’nin tarihli ve 57/83 sayılı iptal kararı değerlendirilecektir.
“Sözleşme” en az iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun açıkladıkları irade beyanlarıyla kurulan bir hukuki işlem ve hukuki ilişkiyi ifade etmektedir:1 Bu hukuki işlem ile ortaya çıkan hukuki ilişki, sözleşmenin tarafları bakımından bağlayıcı niteliktedir. Borçlar hukukunda, kural olarak, sözleşmelerin bağlayıcılığı bakımından “nispilik ilkesi” geçerlidir. Buna göre, bir sözleşme ilişkisi, sadece o ilişkinin taraflarını bağlar.2 Toplu iş hukukunun konusuna giren toplu iş sözleşmeleri ise, borçlar hukukundaki sözleşmelerden farklı olarak, tarafların irade özerkliğine dayansa da bu özerkliğin “kolektif” nitelikte olduğu kabul edilir.3 Zira toplu iş sözleşmesi işveren veya işveren sendikası ile işçi sendikası arasında akdedilip, sadece tarafları olan işveren veya sendikaları değil, bu sendikaların üyeleri için de bağlayıcı etkiye sahiptir. Bu özelliğiyle toplu iş sözleşmesi diğer sözleşmelerden ayrılmakta, sadece taraflarını değil; ancak yasalar gibi, üçüncü kişileri bağlayan kendine özgü bir sözleşme olarak kabul edilmektedir.4 Bu özelliğiyle toplu iş sözleşmelerinin “bir sözleşmenin şekline, ancak bir yasanın ruhuna sahip olduğu” ifade edilmiştir.5 Toplu pazarlık sonucunda akdedilecek klasik anlamdaki sözleşmelerden ayrılan bu tür bir sözleşme türünün ortaya çıkışı, iş hukukunda işçinin işverene bağımlılığından kaynaklanan eşitsizliği bir nebze olsun aşarak, iş ilişkisinde işçi lehine düzenlemeler yapma imkânı sağlamıştır.6 Nitekim toplu iş sözleşmesi özerkliğinin kolektif niteliği, işveren karşısında güçsüz konumdaki “benzer ekonomik ve sosyal çıkarlara sahip”7 işçilerin bir araya gelerek, bu birlik halinin getirdiği güçle işveren tarafıyla bireysel düzeyde olduğundan çok daha eşit bir konumda pazarlık edebilmelerine hizmet eder. Bu durum, toplu iş sözleşmesinin temel işlevi olan (işçiyi) koruma işlevinin8 de gerçekleşmesi için gereklidir.
İngiliz hukukunda toplu iş sözleşmesi, “bir işveren (veya bazen bir işverenler topluluğu) ile işçi sendikası arasında yapılmış bir pazarlığın sonucu” olarak açıklanmıştır.9 Fransız hukukunda ise toplu pazarlığın, taraflarına, öncelikle, bireysel iş ilişkilerine uygulanacak kurallar üzerinde anlaşma imkânı verdiği ve ayrıca, fazladan sosyal koruma da sağlama işlevi de olabildiği belirtilmiştir.10 Nitekim, Uluslararası Çalışma Örgütü / International Labour Organization (“ILO”) da sayılı Sözleşme’de11 toplu pazarlığı “bir işveren, işverenler topluluğu veya bir ya da daha fazla işveren kuruluşu ile bir ya da daha fazla işçi kuruluşu arasında yürütülen ve çalışma şartları ile iş ilişkisinin hükümleri ve/veya işçilerle işverenler arasındaki ilişkiler ve/veya işverenler ya da işveren kuruluşları ile bir ya da daha fazla işçi kuruluşu arasındaki ilişkileri düzenlemeye yönelik tüm müzakereler” olarak tanımlamıştır (m.2). Yine ILO’nun 91 sayılı Tavsiye Kararı ile üye devletlerin toplu iş sözleşmelerinin müzakere edilmesi, akdedilmesi, gözden geçirilmesi veya yenilenmesi için gerekli toplu pazarlık mekanizmalarına ilişkin mevzuatı oluşturmaları gerektiği ifade edilmiştir.12 91 sayılı Tavsiye Kararında, toplu iş sözleşmesi de “bir işveren, işverenler topluluğu veya bir ya da daha fazla işveren kuruluşu ile bir ya da daha fazla işçi kuruluşu veya ulusal mevzuat uyarınca seçilmiş işçi temsilcileri arasında bağıtlanan ve çalışma şartları ile iş ilişkisinin hükümlerine yönelik her türlü yazılı anlaşma” şeklinde tanımlanmıştır.
Anayasa’nın13 53’üncü maddesinin ilk fıkrasında toplu iş sözleşmesi özerkliği, “işçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler” ifadesiyle düzenlenmiştir. Özerklik sözcüğünün sözlük anlamının “bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı; bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması”14 olduğu dikkate alındığında, Anayasa’nın anılan hükmünde açıkça bu ifade kullanılmamış olsa da, toplu iş sözleşmesi özerkliğini düzenlediği kabul edilmektedir.15 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun16 (“STİSK”) 33’üncü maddesinin ilk iki fıkrası uyarınca da toplu iş sözleşmesi “iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hükümleri içerir” ve ayrıca, “tarafların karşılıklı hak ve borçları ile sözleşmenin uygulanması ve denetimini ve uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yolları düzenleyen hükümleri içerebilir”. Öyleyse, toplu iş sözleşmesi özerkliği kapsamında bir toplu iş sözleşmesinin varlığından söz edebilmek için ilgili sözleşme mutlaka iş ilişkisinin kurulmasını, içeriğini ve sona ermesini17düzenleyici hükümlere yer vermelidir. Bunlar, “normatif hükümler” olarak adlandırılır. Normatif hükümler, toplu iş sözleşmesinin tarafı işçi ve işveren sendikaları değil; ama taraf işveren veya taraf sendika üyesi işveren ile toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçiler bakımından bağlayıcıdır. Nitekim STİSK’nın 36’ncı maddesinin ilk fıkrasında, toplu iş sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe bireysel iş sözleşmelerinin hükümlerinin toplu iş sözleşmesi hükmüne aykırı olamayacağı öngörülmüştür. Anılan madde uyarınca, toplu iş sözleşmesi hükmüne aykırı bireysel iş sözleşmesi hükmünün yerini, bireysel iş sözleşmesindeki hüküm işçinin daha lehine olmadığı takdirde, toplu iş sözleşmesi hükmü alacaktır.18
Toplu iş sözleşmesinin içermesi zorunlu olmayan;19 ama içerebileceği öngörülmüş bulunan ve doğrudan akdedilen toplu iş sözleşmesinin tarafları olan işveren veya işveren sendikası ile işçi sendikası bakımından hüküm ve sonuç doğuran, bunların hakları ve borçları ile sözleşmenin uygulanması, denetimi ve ilgili uyuşmazlıkların çözümüne yönelik hükümler ise “borç doğuran hükümler”dir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, toplu iş sözleşmelerinin, işçi temsilcileri ile işverenler veya temsilcileri arasında sürdürülen, işçi tarafının işveren tarafı karşısında bireysel iş sözleşmesindekinden çok daha eşit bir konumda olduğu pazarlıklar sonucunda üzerinde anlaşmaya varılan, bireysel iş ilişkilerini düzenlemeye yönelik, yasalar gibi normatif etkili, kendine özgü bir sözleşme olduğu söylenebilir. Toplu iş sözleşmesi yapılmasına imkân veren toplu iş sözleşmesi özerkliği anayasal güvenceye sahip olsa da sınırsız değildir. Şöyle ki; STİSK’nın 34’üncü maddesinin son fıkrasında toplu iş sözleşmesi hükümlerinin Anayasa’ya ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayacağı öngörülmüştür. Bununla birlikte, anılan kural, iş hukukuna özgü bir durum olan nispi emredici hükümler bakımından, toplu iş sözleşmesi hükümlerinin mevzuattaki nispi emredici hükümlerden farklı; ancak işçilerin daha lehine olacak düzenlemeler yapılabileceği şekilde uygulanır.20
Toplu iş sözleşmelerinin işçileri koruma işlevinin yanında önemli iki işlevi daha bulunmaktadır: Öncelikle, toplu iş sözleşmeleri, işçilerle işverenler arasındaki çıkar çatışmasını uzlaşmaya kavuşturarak bir barış ortamı, dolayısıyla iş ilişkisinde dirliği sağlar.21 Bundan başka, toplu iş sözleşmeleri, yürürlükte oldukları süre boyunca bireysel iş ilişkilerinin koşullarını yeknesaklaştırarak bir düzen sağlama işlevi de görür.22,23 Düzen işlevinin kapsamı, toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakkı bulunan işçilerle doğru orantılıdır. Şöyle ki, ne kadar çok işçinin toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanabileceği öngörülmüşse düzen işlevi o kadar geniş kapsamlı gerçekleşir. Bu anlamda hukukumuzda düzen işlevinin Fransız hukukundaki kadar kapsamlı olmadığına dikkat çekilmiştir.24 Gerçekten de Fransız toplu iş hukukunda, toplu iş sözleşmesinin tüm normatif hükümlerinden yararlanmak için sendikalı olma veya başkaca bir şart aranmamakta, toplu iş sözleşmesinin tarafı işverenin veya işveren sendikası üyesi işverenin işyerinde çalışan tüm işçiler kapsama alınmaktadır:25 Toplu iş sözleşmesinden yararlanacak işçilerin kapsamı belirlenirken işçilerin -sendikalı olup olmamaları gibi- özellikleri değil, toplu iş sözleşmesine taraf işverenin/sendikaya üye işverenin işyerinde çalışıp çalışmadıkları dikkate alınır. Fransız hukukundaki bu farklılığın, sadece düzen işlevinin değil, toplu iş sözleşmesinin koruma işlevinin de kapsamını doğrudan etkilediğini söylemek mümkündür.
Yukarıda, borçlar hukuku anlamında sözleşme kavramı açıklanırken tarafların bağlığından bahsedilmiş olmasına karşın, kendine özgü bir sözleşme türü olan toplu iş sözleşmeleri bakımından bağlı olmanın dışında yararlanma kavramı da kullanılmaktadır. Böyle bir kavramsal farklılığın nedeni şüphesiz toplu iş sözleşmelerini borçlar hukukundaki sözleşme kavramından ayıran nitelikleri ve özellikle, toplu iş sözleşmelerinin bir özerklik çerçevesinde akdediliyor olmasıdır. Buna göre, toplu iş sözleşmesini akdeden taraflar olan işçi ve işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren, toplu iş sözleşmesiyle bağlıdır. Dolayısıyla, toplu iş sözleşmesinin borç doğuran hükümleri doğrudan sözleşmenin tarafları için bağlayıcıdır. Ancak, toplu iş sözleşmesinin zorunlu ve ayırt edici hükümleri olan normatif hükümler, bu sözleşmeye taraf olmamakla birlikte kapsamına giren işçilerin iş ilişkilerinde, onların lehine düzenlemeler yapar. Böylece, toplu iş sözleşmesinin kapsamına giren işçiler, bu toplu iş sözleşmesinin normatif hükümlerinden fayda sağlarlar. Bu nedenle, toplu iş hukukunda, toplu iş sözleşmesinin bireysel iş ilişkileri üzerinde normatif etki doğurduğu işçiler bakımından yararlanma ifadesi kullanılır.26 Öyleyse, toplu iş sözleşmesinden yararlanma, toplu iş sözleşmesine taraf olmamakla birlikte normatif hükümlerinden etkilenme ve hatta bu hükümlere ilişkin -kural olarak- talep hakkına sahip olma şeklinde tanımlanabilir. Nitekim Fransız hukukunda da bir toplu iş sözleşmesinden yararlanan bireyler olan işçilerin (“un individuappelé à bénéficierd’uneconventioncollective”), bu yararlanmada muhatapları olan işverenden bireysel talep hakları bulunduğu ve bu hakları çerçevesinde tazminat veya aynen ifa davası açabilecekleri kabul edilmiştir.27
Son olarak üzerinde durulması gereken bir husus, toplu iş sözleşmesinden yararlanma ile toplu iş sözleşmesinin düzeyi -her ne kadar ikisi de toplu iş sözleşmesinin kişi bakımından kapsamına etkili olsa da- farklı kavramlar olduğudur. Hukukumuzda, toplu iş sözleşmesinin düzeyi, STİSK m’te “toplu iş sözleşmesinin kapsamı ve düzeyi” başlığı altında düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre Türk toplu iş hukukunda işkolu düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapılması olanağı bulunmamakla birlikte, sözleşme, aynı işkolunda faaliyet gösteren bir veya birden fazla işyerini kapsayacak biçimde yapılabilir.28 Toplu iş sözleşmesinden yararlanacak işçiler ise, STİSK’da öngörülmüş düzeyde yapılmış toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı işçilere ilişkindir. Toplu iş sözleşmesinden yararlanma kavramı, sadece teorik düzeyde kalmamış, mevzuatta da açıkça ifadesini bulmuştur: Anayasa’nın 53’üncü maddesinin son fıkrasında toplu iş sözleşmesinden yararlanacakların kanunla düzenleneceği öngörülmüş ve söz konusu düzenlemeye STİSK’nın “toplu iş sözleşmesinden yararlanma” başlıklı 39’uncu maddesinde yer verilmiştir.
sayılı Kanunun 39’uncu maddesi, hangi işçilerin toplu iş sözleşmesinin normatif hükümlerinden yararlanabileceğini düzenlemektedir. Anılan hükme göre kural, toplu iş sözleşmesine taraf olan işçi sendikası üyelerinin söz konusu sözleşmeden yararlanabilecek olmasıdır (f. 1). Toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için mutlaka toplu iş sözleşmesine taraf olan işçi sendikasına üye olma29 şartının aranması bireysel sendika özgürlüğü bakımından eleştiriye açıktır.30
Sendika özgürlüğü, tıpkı Anayasa’nın 53’üncü maddesinde özerklik sözcüğü kullanılmaksızın toplu iş sözleşmesi özerkliğinin düzenlenmiş olması gibi, “sendika kurma hakkı” başlıklı 51’inci maddesinde, özgürlük ifadesine yer verilmeksizin,31 güvence altına alınmıştır. İlgili madde uyarınca; “çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal haklarını ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz” (f. 1). Buna göre, Anayasa’da, sadece işçi ve işverenler bakımından bireysel sendika özgürlüğünün değil; ama aynı zamanda, bu sendikaların da varlıklarının, böylece kolektif sendika özgürlüğünün korunduğu ve burada bir “çifte temel hak olduğu” öğretide kabul edilmektedir.32 Zira, işçilerin sendikal faaliyette bulunarak kendi kendini yönetme (“self-government”) imkânına sahip olmaları; ancak özerk sendikaların varlığıyla, dolayısıyla kolektif sendika özgürlüğünün sağlanmasıyla mümkün olur.33 Bireysel sendika özgürlüğü ise, olumlu ve olumsuz olarak iki boyutludur. Olumlu sendika özgürlüğü, serbestçe sendika kurma, istediği sendikaya üye olma ve sendikal faaliyette bulunmayı; olumsuz sendika özgürlüğü ise sendikaya üye olmama ve sendikadan ayrılma haklarını kapsar.34
sayılı Kanunun 39’uncu maddesiyle, toplu iş sözleşmesinden yararlanmanın, sadece taraf sendika üyesi işçiler için öngörülmüş olması, sendikalı olmayı teşvik ederek kolektif sendika özgürlüğünün sağlanmasında etkili olabilecekse de bireysel sendika özgürlüğüyle birden fazla hususta çatışmaktadır.35 Öncelikle, sendikalı olmayan işçileri kapsam dışında bırakarak, sendikalı olmama hakkı tanıyan olumsuz sendika özgürlüğüne aykırılık oluşturmaktadır. Dahası, toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için, sadece sendikalı olmak değil; ama mutlaka taraf sendika üyesi olmak şartının getirilmiş olması da bireysel sendika özgürlüğünün, hem istenen sendikaya üye olma ayağıyla hem sendika çokluğu ilkesi36 ile bağdaşmamaktadır. Bununla birlikte, öğretide, sendika üyesi olup sendikaya ait ödeyen ve toplu pazarlık sürecinin sıkıntılarına katlanan işçilerle sendika üyesi olmayan ve dolayısıyla toplu pazarlık süreci dahil sendikal faaliyetlerin manevi külfetleri dahil zorluklarına maruz kalmamış işçilerin toplu iş sözleşmesinden aynı şekilde yararlanmasının hakkaniyetli olmayacağı, kanaatimizce de haklı olarak, ifade edilmiştir.37Dayanışma aidatı, anılan sorunların mümkün olduğunca hakkaniyete uygun bir çözüme kavuşturulması ve böylece, çatışan çıkarlar arasında bir denge sağlanması için getirilmiş bir çözümdür. 39’uncu maddenin dördüncü fıkrasında “toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır” düzenlemesine yer verilmiş olmakla birlikte, dayanışma aidatının yasal bir tanımı yapılmamıştır. Aidat “dernek, kuruluş, kulüp üyelerinin belli sürelerde, belli miktarlarda ödedikleri para, ödenti; bir hizmet karşılığı sürekli ve düzenli ödenen para; kesenek” anlamına gelmektedir.38 STİSK’daki düzenlemeyle birlikte değerlendirildiğinde dayanışma aidatının, toplu iş sözleşmesinin uygulandığı bir işyerinde çalışan ve taraf sendikaya üye olmayan işçilerin, toplu iş sözleşmesinden taraf sendika üyesi işçiler gibi yararlanabilmeleri için ilgili sendikaya ödemeleri gereken, üyelik aidatı benzeri ve üyelik aidatından daha az olabilen ama daha fazla olamayacak nakdi bir ödeme olduğu sonucuna ulaşılır.39 Aşağıda, toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanmak ayrıntılı biçimde ele alınacaktır.
Toplu iş sözleşmesine taraf sendika üyesi olmaksızın ve dayanışma aidatı da ödemeksizin toplu iş sözleşmesinden yararlanma da mümkün olabilir. Öncelikle, STİSK’nın 25’inci maddesinde “işveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır” (f. 2) kuralına yer verilmiştir. Bu konuya aşağıda tekrar değinileceğinden burada sadece, toplu iş sözleşmesine taraf işçi sendikasının üyesi olmayan işçilerin, Kanunda öngörülmüş bulunan bu emredici ayrım yasağının sonucu olarak, çalıştıkları işyerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinin “çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi”ne ilişkin hükümlerinden dayanışma aidatı ödemeleri gerekmeksizin yararlanacaklarını vurgulamakla yetiniyoruz. Ancak, anılan madde ile STİSK m/4’teki; “Kuruluşların kendi faaliyetleri ile üyelerine sağladıkları hak ve çıkarların üyesi olmayanlara uygulanması, bu Kanunun yedinci ila on ikinci bölümlerinde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla yazılı onaylarına bağlıdır” hükmü birlikte değerlendirildiğinde, taraf sendikaya üye olmayan işçilerin, toplu iş sözleşmesinin ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularındaki düzenlemelerinden dayanışma aidatı dahi ödemeden; ancak işçi sendikasının yazılı onayıyla yararlanabileceği görülmektedir.
Nihayet, sendikalı olup olmaktan bağımsız düzenlenmiş ve toplu iş sözleşmelerinden dayanışma aidatı ödemek suretiyle dahi yararlanamayacağı öngörülmüş bulunan işçiler de söz konusudur. Gerçekten de 26’ncı maddenin son iki fıkrasına göre “Bu Kanun anlamında işveren vekilleri ile toplu iş sözleşmesi görüşmelerine işvereni temsilen katılanlar” ve “grev sonunda yapılan toplu iş sözleşmesinden, 65’inci maddeye göre zorunlu olarak çalışanlar dışında işyerinde çalışmış olanlar (aksine hüküm bulunmadıkça)” toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacaktır.
Dayanışma Aidatı ile Toplu iş Sözleşmesinden Yararlanması
Özet: Anayasa Mahkemesi tarafından toplu sözleşmeden faydalanmada taraf sendikaya üye olanların yürürlük tarihi itibariyle; sendika üyesi olmayanların ise dayanışma aidatı ödeyerek ve imza tarihinden itibaren yararlanacaklarına ilişkin “imza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibariyle hüküm doğurur” cümlesini iptal etti. Bu karar ile yetkili sendikaya üye olmayan sendikasız veya başka sendika üyesi kişiler dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yaralanmak istediklerinde talep tarihinden itibaren yararlanabileceklerdir.
Bakırköy İş Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, 18 Ekim tarihinde sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun maddesinin 4 numaralı fıkrasının 4. cümlesinin Anayasa’nın Maddesine ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep etti.
Bu karar ile yetkili sendikaya üye olmayan sendikasız veya başka sendika üyesi kişiler dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yaralanmak istediklerinde talep tarihinden itibaren yararlanabileceklerdir.
İlgili cümle şu şekildedir:
Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma, talep tarihinden itibaren geçerlidir. İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur.
23 Temmuz tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
Kuralın anılan gerekçesinde atıf yapılan karar ve görüşlerin bir kısmında ortada henüz bir sözleşme olmadan ondan faydalanmanın mümkün olmayacağı ifade edilmiştir. Bir kısmında ise sendika üyesi olmayan işçinin sendika üyesi olması durumunda üyelikten sonra toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği halde sendika üyesi olmadan dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlananların geçmişe dönük olarak sözleşme hükümlerinden yararlanmasının sendika üyesi olmayan lehine daha imtiyazlı ve ayrıcalıklı haklar tanınması anlamına geleceği ve toplu iş hukukunun yerleşmesi ve gelişmesinin engelleyeceği ileri sürülmüştür.
İtirazın gerekçesinde, sendikaya üye olmayan işçiler bakımından söz konusu talebin geçerlilik tarihinin toplu iş sözleşmesinin imza tarihi olarak belirlendiği bu suretle işçilerin toplu iş sözleşmesini akdeden sendikaya üye olmaya zorlandıkları belirtilerek kuralın Anayasa’nın maddesine (Sendika Kurma Hakkının düzenlendiği madde) aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasanın maddesi şu şekildedir:
Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Anayasa’nın Maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkı, çalışanları istedikleri sendikayı kurma ve bunlara izin almaksızın üye olma haklarıyla (olumlu sendika hakkı) devlete ve işverene karşı koruduğu gibi istediklerinde sendika üyeliğinden ayrılma ve isterlerse hiçbir sendikaya üye olmama haklarıyla (olumsuz sendika hakkı) sendikalara karşı da korumaktadır.
Kanunun maddesinin, 4.fıkrasının 4.cümlesinin, toplu iş sözleşmesine taraf sendikanın üyesi olmayan işçilerin toplu iş sözleşmelerine konulan ve sözleşme pazarlık süreçlerinde geçen dönemler için parasal haklar öngören hükümlerden yararlanmalarının sınırlandırıldığı ve böylece sendika üyesi olan işçiler ile olmayan işçiler arasında bir fark yaratılarak toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi olan işçi sendikasına katılımın teşvik edildiği anlaşılmaktadır. Fakat Anayasa’nın maddesi uyarınca sendika ve toplu sözleşme haklarına getirilen sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması gerekir. Bir sınırlama, demokratik bir toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacın karşılanmasına yönelik olmalıdır.
Dayanışma aidatıyla yararlanmada taraf sendikanın onayı aranmayarak sendika üyesi olan ve olmayan işçiler arasında bir eşitlik ve denge sağlanmıştır. Fakat yetki alma ve toplu iş sözleşmesinin hazırlık, müzakere ve pazarlık süreçlerinin devam ettiği dönemlerde sendika üyesi olmayan işçilerin dayanışma aidatı ödemesi itiraz konusu kuralla engellenmektedir. Kural, iş sözleşmesinin imzalandığı tarihte taraf sendika üyesi olan işçiler lehine bir sonuç doğurduğu için sendikalaşma yarışında taraf sendika lehine bir avantaj yaratmaktadır. Üye sayısını arttırmada kolaylık elde eden taraf sendikanın bir sonraki toplu iş sözleşmesinde de üye işçi çoğunluğunu muhafaza ederek diğer sendikalara üstün gelmesi sonucunu doğuracaktır. Bu durum da sendikalar arası yarışı ve çoğulculuğu zedelemektedir.
Sonuç olarak, söz konusu kural bir toplumsal ihtiyacı karşılamamakta hatta demokratik bir toplumda bulunması gereken çoğulculuğa zarar vermektedir. Bu sebeple demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir sınırlandırmanın varlığından söz edilemez. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara göre, söz konusu kural, Anayasa’nın , Ve maddelerine aykırıdır ve iptali gerekir.
Saygılarımızla
CONSULTA İş ve Sosyal Güvenlik
(*) Sirkülerlerimizde yapılan açıklamalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, kesin işlem tesis etmeden önce uzmanlarımızdan görüş ve yönlendirme alınmasını önemle tavsiye ederiz. Bu sirkülerlerin amacı tek başına uygulamalara yön vermek olmayıp; mükelleflerimizin risk, fırsat ve değişiklikler hakkında güncel bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Yegâne kaynak olarak sirkülerlerimizdeki açıklamaların kullanılması halinde doğabilecek olası zararlardan CONSULTA sorumlu olmayacaktır.
Toplu i sözlemesinden ("TS") kural olarak sözlemeye taraf içi sendikasnn üyesi içiler yararlanabilir. Bununla birlikte, sayl Sendikalar ve Toplu Sözlemesi Kanunu (" sayl Kanun") taraf sendika üyesi olmayan ancak o i yerinde çalan içilerin de dayanma aidat ödemek veya taraf içi sendikasnn yazl onayn almak suretiyle i yerinde yürürlükte olan TS'ten yararlanabilmelerine imkân tanmaktadr. Bu makalede, taraf sendikaya üye olmayan içilerin TS'ten yararlanabilmeleri açsndan bavurulabilecek yollar ve bu bavuru yollarna ilikin kanuni esaslar, öretideki görüler ve yarg kararlar nda incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Toplu Sözlemesi, Sendikal Özgürlük, Dayanma Aidat, Taraf Sendikann Onay.
TS'ten yararlanacak olan içilerin kapsam sayl Kanun'da mutlak emredici olarak düzenlenmitir. Dolaysyla bu husus kamu düzeninden saylacandan taraflar ortak iradeleriyle dahi emredici hükümlere aykr düzenlemelerde bulunamayacaklardr. Bu kapsamda, sayl Kanun madde 39/1 uyarnca TS'ten kural olarak taraf içi sendikasnn üyeleri yararlanr. Ancak ayn maddenin takip eden fkralarnda taraf sendika üyesi olmamasna karn TS'in yürürlükte olduu i yerinde çalan dier içilerin de dayanma aidat ödeyerek TS hükümlerinden yararlanmasna açkça izin verilmitir. sayl Kanun m. 39/4 uyarnca söz konusu yararlanmadan istifade edebilecek içiler, "toplu i sözlemesinin imzas srasnda taraf içi sendikasna üye olmayanlar, sonradan iyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf içi sendikasna üye olup da ayrlanlar veya çkarlanlar"dr. Dayanma aidat ödeyerek TS'ten yararlanmak isteyen içinin iverenden talepte bulunmas yeterli olup içi talep tarihinden itibaren TS hükümlerinden yararlanabilecektir. sayl Kanun m. 39/4'te sayl artlar tamayan içiler ise sayl Kanun m. 26/4 çerçevesinde taraf sendikann yazl onayyla TS'ten yararlanabileceklerdir.
Bir i yerinde uygulanmakta olan TS'ten yalnzca sözlemenin taraf olan sendika üyesi içilerin mi yoksa i yerinde çalan tüm içilerin mi yararlanaca hususu sendika özgürlüü ilkesi ile kolektif sendika özgürlüü arasnda bir çatma durumu meydana getirmitir. Bu noktada, dayanma aidat olumsuz sendika özgürlüü ile kolektif sendika özgürlüü arasnda bir kyas yaplmasn zorunlu klar1.
Anayasa m. 51'e göre "Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrlmaya zorlanamaz." Bu çerçevede, kiinin hiçbir sendikaya girmeme ve üye olduu sendikadan ayrlma hakk olumsuz sendika özgürlüü olarak ifade edilmektedir2. Kolektif sendika özgürlüü ise genel olarak sendikann korunmasna ilikin esaslar içermektedir.
TS'in yürürlükte olduu i yerinde çalan bütün içilerin TS'ten yararlanmasna ilikin bir sistemin tatbiki sendika üyesi olmayan içilerin hiçbir masraf ve külfete katlanmakszn sendika üyeleri ile ayn biçimde TS'ten yararlanmas sonucunu douracaktr. Adalet ve eitlik ilkesiyle badamayan bu durum, sendika üyeliinin önemini azalttndan sendikann güç kaybetmesine yol açacak ve kolektif sendika özgürlüüne açkça aykrlk oluturacaktr. Öte yandan, yürürlükteki TS'ten yalnzca TS taraf sendikaya üye olan içilerin yararlanmasna ilikin sistem de bünyesinde baz sakncalar barndrmaktadr. Zira, bu sistemin içiyi taraf sendikaya üye olmaya zorlayaca açktr. Bu zorlama durumu ise olumsuz sendika özgürlüüne aykrlk tekil edecektir. Türk hukukunda bu iki görüün harmanlanmasyla benimsenen karma bir görü mevcuttur. Buna göre TS'in yürürlükte olduu i yerinde çalan sendikasz veya baka sendikaya üye içiler de belirli bir karlk (dayanma aidat) ödemek suretiyle TS hükümlerinden yararlanabileceklerdir.
sayl Kanun m. 39/4 uyarnca dayanma aidat ödeyerek TS'ten yararlanabilecek içiler aadaki gibidir:
Dayanma aidat ödeyerek TS'ten yararlanabilme açsndan içinin hiçbir sendikaya üye olmamas ile baka bir sendika üyesi olmasnda fark bulunmamaktadr.
Dayanma aidat ödeyerek TS'ten yararlanmak isteyen içinin bu konuda bir talebinin bulunmas gerekir. sayl Kanun'da talebin yaplma ekli ve talebin muhatabnn kim olaca konusunda bir açklk yoktur. Doktrindeki hakim görü, dayanma aidatna ilikin talebin iverene yaplmasnn gerekli ve yeterli olacan belirtmektedir3. Talebin ekline ilikin olarak Yargtay bir kararnda, talebin iverene yazl bir belgeyle yaplmasnn yerinde olacan belirtmitir: "Gerçekten dayanma aidat ödemek suretiyle bir içinin iyerinde uygulanmakta olan TS.'den yararlanmas bu konuda talepte bulunmas kouluna baldr. Bunun için de böyle bir talebi içeren belgenin iverene ulatrldnn ispat davac içiye düer4." Nitekim, olas uyumazlklarda ispat kolaylnn salanabilmesi açsndan talebin yazl olarak yaplmasnda yarar bulunmaktadr. laveten, sayl Kanun m. 39/4 uyarnca gerekli artlar salayan içinin dayanma aidat ödeyerek TS hükümlerinden yararlanmas taraf içi sendikasnn onayna tabi deildir. Bu hüküm emredici olup bu hükmün aksi düzenlenemez; düzenlenirse geçerli saylmaz5.
sayl Kanun m. 39/5 uyarnca "Dayanma aidatnn miktar, üyelik aidatndan fazla olmamak kaydyla sendika tüzüünde belirlenir." Uygulamada dayanma aidatnn miktar genelde üyelik aidat miktar olarak belirlenmektedir6. Öte yandan sayl Kanun m. 39/6 uyarnca "Faaliyeti durdurulmu sendikalara dayanma aidat ödenmez."
Dayanma aidatlarnn tahsili sayl Kanun m. 18/2'de düzenlenmitir. Bu maddeye göre, dayanma aidatlar, yetkili içi sendikasnn iverene yazl bavurusu üzerine, içinin ücretinden kesilmek suretiyle ilgili sendikaya ödenir. sayl Kanun m. 18/3 kapsamnda ise ödenmesi gereken aidat kesmeyen veya kesmesine ramen bir ay içinde ilgili içi sendikasna ödemeyen iveren, bildirim art aranmakszn aidat miktarn bankalarca iletme kredilerine uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödemekle yükümlüdür.
Dayanma aidatlar açsndan zamanam süresi be yldr. Bu husus Yargtay'n bir kararnda u ekilde ifade edilmitir: "Dier taraftan sendika üyelik ve dayanma aidat borçlar dönemsel özellik gösteren borçlardandr. Kanunda belirtilen artlarn yerine getirilmi olmas artyla toplu i sözlemesinde aidat borcunun ödenme zamanna ilikin hüküm mevcut ise bu hüküm uyarnca üyelik ve dayanma aidat borçlarnn ödenme zaman ve temerrüt tarihi belirlenmektedir. Bu itibarla, sendika üyelik ve dayanma aidat borçlar yönünden zamanam süresi sayl Türk Borçlar Kanunu'nun nci maddesinin birinci bendi gereince be yldr7."
sayl Kanun m. 39/4 uyarnca "Dayanma aidat ödemek suretiyle toplu i sözlemesinden yararlanma, talep tarihinden geçerlidir." Önemle belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesi yakn tarihli bir kararnda sayl Kanun m. 39/4 son cümlede yer alan "mza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibaryla hüküm dourur." hükmünün sendikal özgürlüe aykr olduu gerekçesiyle iptaline karar vermitir8. Böylece taraf sendika üyesi olmayan içiler de üye olanlar gibi TS'ten yürürlük tarihi itibaryla yararlanabileceklerdir9.
Yararlanmann sona ermesi öncelikle aranan kanuni artlarn kayb halinde ortaya çkar. Bu minvalde, içinin içi sfatn kaybetmesi, taraf sendikaya üye olmas, ayn iverene ait TS kapsam dnda kalan baka bir i yerinde çalmaya balamas durumunda dayanma aidat yoluyla yararlanma sona erecektir10. Bununla birlikte, içi diledii zaman da yararlanma talebinden vazgeçebilir. Vazgeçme talebinin de iverene yöneltilmesi gerekir11. TS'in sona ermesi halinde ise sayl Kanun m. 36/2 uyarnca, yenisi yürürlüe girinceye kadar TS hükümleri i sözlemesi hükmü olarak devam edecektir. TS'in sona erdii durumlarda dayanma aidat ödeyen içi açsndan dayanma aidat ödeme yükümlülüü ortadan kalkmakta, yararlanma durumu ise devam etmektedir12.
TS'ten yararlanma hususunda sayl Kanun m. 26/4 özel önem arz etmektedir. Söz konusu hüküm uyarnca "Kurulularn kendi faaliyetleri ile üyelerine saladklar hak ve çkarlarn üyesi olmayanlara uygulanmas, bu Kanunun yedinci ila on ikinci bölümlerinde yer alan hükümler sakl kalmak kaydyla yazl onaylarna baldr." Dolaysyla TS'den yararlanmaya ilikin olarak yukarda belirttiimiz koullar tamayan içiler sendikann yazl onay olduu müddetçe TS'ten yararlandrlabilecektir. Öte yandan, fiiliyatta anlan maddenin uygulamasna nadiren rastlanlmaktadr13.
verenin taraf sendika üyesi olmayan içileri dayanma aidat ödemeksizin ve taraf sendikann yazl onay olmakszn TS'den yararlandrmas halinde öretideki hakim görü, taraf içi sendikasnn iverene kar yoksun kald dayanma aidat tutarnda bir tazminat davas açabileceini belirtmektedir14. Bununla birlikte konuya ilikin olarak öretideki bir baka görü iverenin anlan davranyla sayl Kanun m. 25/3'te düzenlenen ayrm yapmama ilkesine aykr hareket etmi olacandan bahisle i yerinde çalan üye içilerden her birinin sayl Kanun m. 25/4 kapsamnda iverenden sendikal tazminat talep edebileceini ileri sürmektedir15.
Bir i yerinde yürürlükte olan TS hükümlerinden sadece üye içilerin yararlanacana ilikin genel kuraln mutlak biçimde uygulan i yerinde çalan ve taraf sendika üyesi olmayan dier içileri taraf sendikaya üye olmaya zorlayacandan bireysel olumsuz sendika özgürlüüne aykrlk oluturacaktr. Öte yandan, sözlemeye taraf sendikaya üye olup olmadklarna baklmakszn i yerinde çalan tüm içilerin TS'ten yararlandrlmas ise sendika üyeliinin önemini azaltacandan kolektif sendika özgürlüüne aykrlk oluturacaktr. sayl Kanun, isabetli bir biçimde yararlanma konusunda karma bir görü benimsemi ve belirli bir miktar dayanma aidat olarak ödeyen veya taraf sendikann yazl onayn alan içilerin TS'ten yararlanabileceini hüküm altna almtr. Bu yaklam bireysel sendika özgürlüü ve kolektif sendika özgürlüü arasndaki dengenin salanabilmesi adna yerinde bir yaklamdr.
Dayanma aidat ödeyerek TS'ten yararlanmak isteyen ve sayl Kanun m. 39'da sayl artlar salayan içiler iverenlerine yazl olarak bavurmak kaydyla talep tarihinden itibaren TS hükümlerinden yararlanabileceklerdir. Dayanma aidat ödeyerek TS'ten yararlanan içinin bu yararlanma durumu aranan kanuni artlarn kayb ve yararlanmadan vazgeçme hallerinde sona erecektir. Taraf sendika üyesi olmayan ve dayanma aidat için gerekli kanuni artlar salamayan içiler ise ancak taraf sendikann yazl rzasyla TS hükümlerinden yararlanabileceklerdir.
Footnotes
1. Prof. Dr. Ömer EKMEKÇ, Toplu Hukuku Dersleri, 3. Bas, Oniki Levha Yaynlar, stanbul , s.
2. Prof. Dr. A. Can TUNCAY/Dr. F. Burcu SAVA KUTSAL, Toplu Hukuku, 6. Bas, Beta Yaynclk, stanbul , s.
3. Prof. Dr. Fevzi AHLANAN, Toplu Hukuku, 1. Bas, Oniki Levha Yaynlar, stanbul , s. ; EKMEKÇ, a.g.e., s. ; TUNCAY/SAVA KUTSAL, a.g.e., s.
4. Yargtay 9. Hukuk Dairesi'nin, tarih, E. / ve K. / sayl karar.
5. TUNCAY/SAVA KUTSAL, a.g.e., s.
6. EKMEKÇ, a.g.e., s.
7. Yargtay 9. Hukuk Dairesi'nin, tarih, E. / ve K. / sayl karar.
8. Anayasa Mahkemesi'nin, tarih, E. /57 ve K. /83 sayl karar.
9. EKMEKÇ, a.g.e., s.
AHLANAN, a.g.e., s.
EKMEKÇ, a.g.e., s.
EKMEKÇ, a.g.e., s. ; TUNCAY/SAVA KUTSAL, a.g.e., s.
TUNCAY/SAVA KUTSAL, a.g.e., s.
TUNCAY/SAVA KUTSAL, a.g.e., s. ; AHLANAN, a.g.e., s.
TUNCAY/SAVA KUTSAL, a.g.e., s. ; AHLANAN, a.g.e., s.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.
AUTHOR(S)
Muhammet Fatih Yildiz
Nazali
POPULAR ARTICLES ON: Employment and HR from Turkey
Richmond Chambers Immigration Barristers
When sponsoring a worker for a particular role, employers need to understand how to apply for a sponsor licence and that the worker is sponsored for a job in an eligible standard occupational classification (‘SOC')
Herrington Carmichael
Several long-awaited pieces of legislation aimed at creating a more family friendly workplace received Royal Assent last week and once in force, these will extend the current period of redundancy protection for parents
YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ | ||||||
Esas No. Karar No. Tarihi: | / / | İlgili Kanun / Madde S. STİSK. /39 | ||||
| ||||||
ÖZETİ sayılı Sendikalar ve Toplu Iş Sözleşmesi Yasasına göre, Toplu Iş Sözleşmesinden dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma, imza tarihinde işyerinde çalışma halinde mümkün olmaktadır. Davacının, işyerinde uygulanan TİS'den dayanışma aidatı ödeme suretiyle yararlanması ve öncesi donem için söz konusudur. Her Toplu İş Sözleşmesi için ayrı ayrı ve imza tarihinden sonra dayanışma aidatı ödeme suretiyle yararlanma talebinde bulunmak gereklidir. Davacı, tarihleri arasını kapsayan Toplu İş Sözleşmesini imzalandığı tarih olan tarihinde işyerinde çalışmadığı için, bu TİS'den ve bu TIS'e mahsuben yapılan avans ödemelerinden yararlanması da mümkün değildir. | ||||||