septisizim / septisizm - Vikisözlük

Septisizim

septisizim

kaynağı değiştir]

Septisizm (Kuşkuculuk=Şüphecilik)

Septisizm (Fransızca scepticisme) &#;felsefe Özellikle doğa ötesi konularda olumlu veya olumsuz yargıda bulunmaktan çekinme temeline dayanan öğreti, kuşkuculuk.

Septisizm (Septikler) Nedir?

Septisizm; her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, mutlak`a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür.

Septisizm felsefe tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir; zira felsefe tarihi boyunca yerleşik kanılar ve inançları sarsmış, felsefe, bilim ve özellikle din konusunda birçok anlayışın değişmesine ortam hazırlamıştır

Thales’ten beri ortaya atılan felsefi açıklamalarının çokluğu ve çeşitliliği doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir. Antik çağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septisist) düşünürdür. Protagoras “Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için soğuk değildir. Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir” diyerek tümel (külli) bir hakikatin var olmadığını, her insanın kendine ait kanaat ve düşünceleri olabileceğini belirtmiştir. Buna göre Protagoras’ın şüpheciliği göreli şüphecilik olarak tanımlanır. Bilgi sorununu sistematik olarak inceleyen ilk şüpheci filozof ise Pyrrhon&#;dur. Pyrrhon ile birlikte şüphecilik görüşü okullaşmıştır.

ÖZET AraĢtırma konumuz olan Septisizm, felsefe tarihi açısından önemli bir yer tutan ve fikrimizce diğer felsefe öğretilerine nazaran daha farklı ve karmaĢık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle bu konu bilinçli olarak seçilmiĢ ve derlenmeye çalıĢılmıĢtır. AraĢtırma süresi boyunca bir çok değerli kaynak ve bilgi edindiğimizide söylemeden geçmeyelim. Antik zamandan bu yana septisizm ile alakalı çok fazla kaynak elimizde bulunmamasına rağmen, son dönem septiği Sextus Empiricus ile birlikte Diogenes ve Cicero‟dan günümüze kadar gelen yazılı kaynaklar, bu araĢtırmanın ana kaynağı olmuĢtur. Ancak, birincil elden süre kısıtı dolayısıyla bu kaynaklara ulaĢamasak dahi, çok değerli akademislerin makale ve kitaplarından yararlanılmıĢtır ve dolaylı yoldan Sextus Empiricus gibi düĢünürlerin fikirleri ve öğretileri araĢtırmamıza yansıtılmıĢtır. Öncelikle Septisizm ile ilgili kaynaklar derlendikten sonra, konu sırasını önem derecesine göre belirleyip araĢtırma konumuzu hazırlamıĢ bulunmaktayız. Renkli bir düĢünce sistemi olan septismi, bu yazıya aktarmak ve derlemek bir ayı aĢkın bir sürede gerçekleĢmiĢtir. Anahtar kelimeler: Septisizm, Bilgi, Ģüphe, Antik Yunan, Akademia, Stoacılık 1 GĠRĠġ Konumuz olan Septisizmi, Felsefi akımların içinde sürüden ayrılan bir öğreti olarak yorumlayabiliriz. Septikler, dogmatizme karĢı çıkmıĢ, Stoacılarla fikirsel savaĢa girmiĢ ve sonuna kadar varlığın bilgisine ulaĢamayacağımızı savunmuĢlardır. Septisizmi bu araĢtırma içinde çok fazla ayrıntıya girmeden, konuyla ilgili araĢtırma yapan akademik çevrelerin yorumlarını ve naçizane kendi yorumlarımızı harmanlayıp sunmaya çalıĢtık. Yazımız dört ana bölümden oluĢmaktadır. Ġlk bölümde Septisizi kısaca ve basit bir dille tanıtmaya çalıĢırken dayandığı kaynakları ve baĢlangıç noktasını irdelemeye çalıĢtık. Ġkinci bölümde, Antik Yunan septik düĢüncesini benimseyen ve septik okulunu kuran ya da yaĢatan düĢünürlere yer verdik ve kısaca septik düĢüncelerinin kaynaklarına ve savlarına değindik. Üçüncü bölümde, Septisizmi dönemlere ayırıp anlatmaya çalıĢtık. Ġlk dönem septikleri, Akademi dönemi septikliği ve son dönem septikliği üzerinde bilgi vermeye çalıĢtık. Özellikle diğer dönemlere nazaran Son dönem Septikliği üzerinde durduk çünkü, en çok yazılı kaynak bu dönemde verilmiĢtir aynı zamanda ilk dönem septikliğine bir dönüĢ dönemide diyebiliriz bu son dönem için. Dördüncü bölümde ise, çok kısa bir Ģekilde, hem konuya biraz renk katması açısından hemde septisizmle ilgili olduğunu düĢündüğümüz diğer iki kardeĢ akım olan Agnostiszm ve Nihilizmi ele alıp, çok kısa bir Ģekilde açıklamaya çalıĢtık. 2 BÖLÜM 1: SEPTĠSĠZM VE FELSEFĠ GÖRÜġÜNÜN KAYNAKLARI Septisizm Felsefe Tarihi boyunca yerleĢik kanı ve inançları olan, mutlak bilginin olanaklılığını savunan görüĢlerin aksine; her tür bilgiyi ve savını kuĢkuyla karĢılayan, bunların çıkıĢ noktalarını ve kesinliklerini irdeleyen, bilginin mutlaklığına karĢı çıkan ve hiçbirĢeyin „‟kesin‟‟olarak bilinemeyeceğini, bilinse dahi bunun doğru olup olmadığının da bilinemeyeceğinden, doğru bilgiye ve „‟mutlak‟‟a ulaĢmanın mümkün olmayacağını savunan Septisizm görüĢü, dogmatizme tamamen zıt bir görüĢ olarak doğmuĢ ve varlığını sürdürmüĢtür. Septisizmi terminolojik olarak tanımlarsak; „‟Felsefede veya metafizikte insanın duyularının veya aklının yetersizliğinden dolayı gerçekliğin bilgisine eriĢemeyeceğini, görüĢünün gerisindeki gerçekliğe ulaĢmanın hiçbir Ģekilde mümkün olmadığını ileri süren öğreti‟‟yi ve bunu savunan kiĢileri anlarız. (Cevizci, ) Yunanca „skepsis‟kelimesi normal kullanımda „birĢeyi ele alma, inceleme, birĢey üzerine düĢünme‟ anlamına gelir. Kelime bu anlamıyla, insanın herhangi br konuyu araĢtırma ve incelemesini ifade etmek üzere kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Bunun sonucu olarak bir süre sonra filozof ve bilim adamlarının herhangi bir konu üzerindeki yöntemli soruĢturmasına iĢaret etmeye baĢlamıĢtır. Böylece „Septik‟ kelimesinin kendisi özel olarak „felsefi araĢtırıcı, soruĢturmacı‟ anlamını kazanmıĢtır (Aslan, ). Septisizm, terminolojide aynı zamanda ‟kuĢkuculuk‟ , „Ģüphecilik‟ ya da „‟skeptiszm‟‟ olarak da geçmektedir. Biz bu makale boyunca „septisizm‟olarak belirteceğiz. Septisizmde „‟Bilginin ne olup olmadığı‟‟ndan ziyade, bilgiye ulaĢmanın mümkün olup olmadığı ile ilgilenen bir görüĢtür. Eskiçağ Septikleri de hiçbirĢeyin aslında olmadığını ki olsa dahi bizim bunu bilemeyeceğimizi savunmuĢlardır. Algılarımızın da bize gösterdiği dünya Ģüphe edilmez olsa dahi, görünüĢlerinin ötesinde ne olduğu konusunda Ģüphe duyulmuĢ ve septikler bu düĢünce çerçevesinde araĢtırmalarını yapmıĢlardır. 3 BaĢka felsefelerin doğruluklarından Ģüphe duyan septikler, hakikate eriĢmek için kendi baĢlarına bir araĢtırma yoluyla yürümüĢlerdir ( Cevizci, : ). Septikliğin ortaya çıkması „‟bilgi sorunu‟‟ ile ilgilidir. Septisizmin baĢlı baĢına bir felsefe çığırı olarak ortaya çıkması da zaten bilgiye verilen yüksek değerle ilgilidir (Gökberk, : 86 ). Bu açıdan bakıldığında, basitleĢtirilmiĢ tabiriyle „‟bilgiyi elde edememe‟‟ durumunu savunan görüĢ olan septisizm, bilgiyi araĢtırmanın yolunu da açmıĢtır diyebiliriz. Zira, Dogmatik düĢünce de bilginin varolduğu kabul edilip doğruluğu hakkında kesin yargıya varılabilirken aslında, bilgiye ulaĢtığı noktada bir „‟son‟‟ sözkonusu olmakta ve daha fazla araĢtırmayı olanaklı kılmamaktadıseafoodplus.info dogmatizmde bilgiye açılan kapılar bir yerden sonra kapanmaktadır. Ancak septisizmde sürekli duyulan Ģüphecilik ve hiçbirĢeyin „‟kesin olmama‟‟ ve „‟hiçbirĢeyin bilinemeyeceği‟‟ durumu söz konusu olduğundan, sonuç elde edilemese dahi, bilgiyi araĢtırma konusunda kapılar daima açık kalmaktadır. Bu da olguları, bilimsel bir biçimde sorgulamayı olanaklı kılar. Gerçeklerin bağımsız bir Ģekilde onaylanmasına, tek bir sav‟a doğru diye takılıp kalınmamasına iĢaret eden septik düĢünceyi destekler nitelikte ki Carl Sagan‟ın ; „‟ Savlama keĢif için yeterli değildir; Çünkü doğanın inceliği, savın inceliğini kat kat aĢar‟‟ önermesini burada belirtmek de yerinde olacaktır. Septisizmin Kaynakları Bilgi, nasıl Eski Yunan ile baĢlamayıp, insanlık tarihinden itibaren var idiyse, bilgi ya da varlığın bilgisi hakkında kuĢku duymak da insanlık tarihinden itibaren varolan bir düĢünce olduğunu varsayabiliriz. Sistematiğe oturtulup, literatüre geçtiği andan itibaren biz bazı kavramların bilgisine ulaĢabildiğimizi düĢününce, insan olmanın verdiği düĢünce devinimleri ve sorgulamalar varoluĢumuzdan beri beynimizde varoolduğunu da düĢünebiliriz. Bu açıdan bakıldığında septik düĢünce de , sistematik ya da yazılı bir kavrama dönüĢmeden öncede eski düĢünürlerde varolmuĢ olmalıdır. Tabi Felsefe tarihi açısından, yazılı literatürden öğrendiğimiz bilgiler ile sınırlı olan bir birikimimiz olduğu düĢünüldüğünde, septisizmin tarihini de en fazla „sokrates öncesi dönem‟ e kadar götürebiliyoruz. 4 Yunan felsefesinde, kavram olarak septisizmin ortaya çıkıĢı Pyrrhon ve öğrencisi Timon gibi septiklerden baĢlasa dahi, kavramlaĢtırılmamıĢ olmasına rağmen aslında ilk Ģüpheci eğilimler Sokrates öncesi dönemde baĢlamıĢtır diyebiliriz. Septisizmin doğrudan doğruya bilgiyle ilgili profesyonel bir felsefe akımı olarak geliĢimi, daha çok M.Ö yılıyla M.S. yılları arasında kalan tarihsel dönemin belli bir döneminde yaĢamıĢ Aenesidemeos eliyle olmuĢtur. Aenesidemeos, insanın görünüĢlerinin ötesine geçemeyeceği, dolayısıyla bilginin imkansız olup, insanın her konudan yargıyı askıya alması gerektiğini savunmuĢseafoodplus.infoı zamanda insanın hiçbir Ģekilde bilgiye ulaĢamayacağını, bilginin olanaksızlığıyla ilgili on erguman geliĢtirmiĢtir (Cevizci, ). Yunanlıların genel tanrı anlayıĢlarındaki insan biçimci öğelere karĢı çıkan Ksenophanes ve hiçbir Ģeyin varolmadığını çünkü sabit ya da değiĢmez olmadığını savunan Herakleitos‟un görüĢlerini, Ģüpheci bir kuram olarak yorumlamak mümkündür ( Aslan, : ). Parmenides‟de hemen hemen aynı düĢünceler doğrultusunda düĢüncelerini savunmuĢtur. Parmenides „‟sanılara göre dünya‟‟ ile „‟akla göre dünya‟‟ arasında kategorik bir ayrım yapılmasını zorunlu görmekteydi. Duyuların tanıklığını reddetmesi ve fenomenler dünyasına olan genel inancı eleĢtirmesi bakımından septisizme oldukça yakın bir bakıĢ açısını temsil etmiĢtir. Parmenides‟in öğrencisi Zenon‟da, Parmenides‟in varlık öğretisine karĢı çıkanlara kendi savunduklarının ne ölçüde doğru ya da yanlıĢ olduğunu, kendilerinin doğru olarak tanımladıkları öğretilerin de yanlıĢ olmadıklarını ne ölçüde bilebildikleri hakkında karĢıt bir savunma yapmıĢtır. Bu da aslında Ģüpheci bir bakıĢ açısı örneğinin ta kendisidir(Aslan ) Sokrates öncesi felsefede septisizm en geniĢ ve sistemli bir Ģekilde sofistler ile ortaya çıkmıĢtır(Aslan ) Örneğin Protogoras bireyin bireysel algılarını, hakikatın ölçütü olarak görmüĢtür. Her bireyin, bireysel algılarının kendisi için doğru olduğunu, ancak bunun baĢkaları için doğru kabul edilemeyeceğini vurgulamıĢtır. Bu da evrensel bir hakikatın olmadığını, olsa dahi bunu bizim bilemeyeceğimizi vurgulamak anlamına gelmektedir. 5 Septik Argümanlar Septisizmi destekleyen pek çok argüman bulunmaktadıseafoodplus.infoksel olan ya da bilgiden Ģüphe duyan ve derinlemesine bu felsefi görüĢ için kafa yormuĢ herkesin de öne sunabileceği argümanlar mevcuttur. Bir Ģeyin görüntüsü gördüğümüzde sadece algılamızla hareket edip, onun aslında öz bilgisine ulaĢamayacağımızdan , algısal ilüzyonlardan, rüya-gerçeklik paradoksuna kadar hersey aslında bir septik argüman olarak karıĢımıza çıkabilir. Descartes, uyanık olduğu zamanki algısal durum ile rüya durumu arasında nitelik bakımından herhangi bir fark olup olmadığını sorduğu zaman „yanlıĢtan hareket eden argüman‟ın bir versiyonunu sunar aslında.‟yanlıĢtan hareket eden argüman‟dan kasıt, biliĢsel durumumuzun bilgi olarak nitelendirilemeyen baĢka durumdan ayırt edilmezse o zaman mevcut durumumuz fiilen bir bilgi durumunun olduğunu varsaymasıdır diyebiliriz. Bazı septikler, ikisi arasında söz konusu farklılığı tespit edebileceğimizi reddeder ve dolayısıyla bilgiye sahip olamayacağımızı iddia ederler. Örneğin, su solu bir bardağa kaĢık koyduğumuzda, o kaĢığın kırık gözükmesi ile o kaĢığı sudan çıkardığımız da düz olması arasındaki fark gibi. Montaigne bu paradoksal durumdan hareketle Ģöyle demiĢtir; „‟ġeylerin/nesnelerin görünüĢleri arasında karara varmak için ayırt edici bir metoda ihtiyacımız var. Bu metodu geçerli kılmak için, meĢru bir argümana ihtiyacımız var; fakat bu argümanı geçerli kılmak için tam da istenen metoda ihtiyacımız var. Ve sürekli olarak çarkın etrafında dönüp duruyoruz‟‟(Kaygı felsefe dergisi, ) Bu septik argüman çizgisi, epistemolojinin kendisiyle birlikte eski Grek‟ de ortaya çıkmıĢtıseafoodplus.info argüman, nasıl bildiğimizi açıkça belirtmeden ne bildiğimizi nasıl tespit edebiliriz sorularını ortaya atar. Örneğin, bir saçın kıvırcık olduğunu tespit edersek, bunun için belirli bir standarda ihtiyacımız seafoodplus.info standart için de karĢıt durumlar bulunmalıdır(düz saç, dalgalı saç vb.) ki ayırt edebilelim. Ancak bu standartlar da açıkça belli kıvırcık saç örneklerini tespit etmemize bağlıdır. Ya da farklı bir örnek olarak, rüya ile yaĢadığımız reel hayat arasındaki farkı anlamak için hangi yolu izliyoruz? Bu yolu geçerli kılmak için hangi geçerli argümanımız var? peki bu geçerli argümanı bulmak için, rüya ile gerçeklik arasındaki farkı anlamak için bir yol 6 bulabildik mi? Ya yaĢadığımız hayat aslında bir rüya ise ve rüyada geçen yaĢantımız gerçeklik ise? Bu gibi sorularun aslında septisizme argüman oluĢturabilecek nitelikte olduğunu da söyleyebiliriz. BaĢka insanların olaylara tanıklığı da bir çeĢit septik argümana kaynak oluĢturabilir. Gerçeklik ile algının ne olduğu konusunda baĢkalarının tanıklığı dolayısıyla yanılgıya düĢmek gibi. Örneğin, çocukken kaçırıldığınızı hayal meyal hatırlarken, annenizin böyle birĢeyin asla gerçekleĢmediğini söylediğinde duyduğunuz kaygı gibi. Belki size rüya olduğu söylenecek belki haya gördüğünüz. Ancak bu durumu detaylarıyla hatırladığınızı iddia etseniz dahi, karĢı tarafın tanıklığı ile bu bilginizden artık Ģüphe etmeye baĢlarsınız. Ya da karĢı annenizin, pskolojinizde yer etmemesi için çocukluğunuzdan beri karçırıldığınızı sizden sakladığını düĢünebilirsiniz. BaĢka bir örnek daha vermek gerekirse, alt komĢunuzdan ağlama sesleri geldiğini duydunuzda, arkadaĢlarınız aksine alt komĢunun güldüğünü iddia ederse ki bunu iddia eden arkadaĢlarınız sayıca fazla ise, duyduğunuza emin olduğunuz ağlama sesinin aslında gülme sesi olduğuna ikna olabilirsiniz. Peki ya sizinks doğru ise? ĠĢe bunu alt komĢunuza inmeden seafoodplus.info size „gerçek‟olanı söylerse. Septisizm böylesine bir kompeks düĢüncelerin ortasında kalan bir felsefi görüĢtür iĢte. BirĢeyi bildiğimizi nasıl bileceğiz? Bilsek dahi onu bilgi olarak kabul edebilirmiyiz? Bilgi denilen bir Ģey varmı ki onu bilelim? Gibi sorularda kaynolup ve kendine göre argümanlar geliĢtirip birĢeyi bilip bilemeyeceğimizi bilemeyiz sonucuna ulaĢır aslında septisizm. BÖLÜM 2 : SEPTĠSĠZMĠN SAVUNUCULARI 7 Septik düĢünceye değer biçen ve izinden giden aynı zamanda benimseyen antik çağladan beri birçok düĢünür olmuĢtur. Ancak biz burada Antik Yunan‟da ki septikleri ele alacağız. Kronolojik bir sıra yerine görece olarak önem sırasına göre septisizmin savunucularını belirtmeye çalıĢacağız. Bunun yanında, Septik düĢünce ile yoluna baĢlayıp daha sonra kendi septik düĢüncesini de değiĢtirip varlığın bilgisine ulaĢan Descartes‟i de konumuza dahil edeceğiz. KarĢıt argümanlarla ortaya çıkan düĢünürlerin de fikirlerini belirtmek konumuzu daha iyi anlatabilmek açısından uygun olacağını düĢündük. Antik Yunan’da septik okulunun kurucusu : Pyrrhon Yunan septisizminin kurucusu olan Pyrrhon , yılında Elis‟de doğmuĢ ve yılında ölmüĢtür. Bilgi sorununu sistematik olarak ilk inceleyen Ģüpheci Pyrrhon‟dur. Ġlk Ģüpheci düĢünür Protogoras olsa bile, antik yunanda ilk Ģüphecilik okulunu kuran Pyrrhon olmuĢtur. Bu yüzden Pyrrhon‟a Ģüpheciliğin kurucusu denir. Hatta bu nedenle Septisizm‟e „Pyrrhonculuk‟ da denmektedir. Büyük Ġskender‟in ve Aristoteles‟in çağdaĢı olan Pyrrhon, akademia‟yla peripatos (Platon‟la Aristoteles) okulları arasındaki karĢıtlığı sezmekte gecikmemiĢtir, daha sonra da bu karĢıtlığın Stoa ve Epikuros okullarında derinleĢmesini izlemiĢtir. Bu gözlemleri, Pyrhon‟a, felsefe öğretilerine karĢı güvensizliği ve bundan ötürü de Ģüpheyi aĢılamıĢtır. ġöyle diyor: “Gerçekten güzel ya da çirkin olan hiçbir Ģey yoktur. Herhangi bir Ģeyi güzel ya da çirkin bulan insanın kiĢisel seçimidir. Gerçek bir bilgi olmadığına göre, bilge kiĢi, her Ģeyde yargıdan kaçınmalıdır . Bu düĢüncelerini sözlü dersleri ve yaĢamıyla açıklayan Pyrrhon‟un öğretisi, yazılı olarak, izdaĢı Timon () tarafından yayılmıĢtır. Timon, ustasının öğretisini üç önermede formüle etmiĢtir: 1- Nesnelerin gerçek yapısı kavranılmaz ‟dır, 2- Öyleyse nesnelere karĢı tutumumuz yargıdan kaçınma olmalıdır, 3- Ancak bu tutumladır ki ruhsal dinginliğe kavuĢabiliriz. Pironcular için gerçek mutluluk budur (Hançerlioğlu, ). Pyrrhon‟u hayatındaki en önemli olay, Büyük Ġskender‟in yanında Orta Asya‟ya, Hindistan‟a kadar gidip doğu kültürünü ve hint felsefesini öğrenmiĢ olmasıdıseafoodplus.info sonra Büyük Ġskender öldüğünde doğduğu kent olan Elis‟e geri dönmüĢ ve orada Septik 8 okulunu kurmuĢtur. Ancak yazılı hiçbir Ģey bırakmamıĢtır. Pyrrhon‟un görüĢleriyle ilgili bilgileri Diogenes‟ten, Sexsus Empirikus‟dan, Aristotales‟den ve Eusebio‟dan derlenmektedir (Cevizci, ) Pyrrhon, görüĢlerini ifade etmeye, kendisinden önceki felsefenin teme sorusununu oluĢturan „‟gerçekliğin ne olduğu sorusu‟‟ sorarak baĢlamıĢtır. Sokrates öncesi felsefede bulunan ve Platon ile Aristotales‟in gerçekliğin doğasının bilinebileceği ve dünyanın gerçekte ne olduğunun ortaya konulabileceği görüĢüne karĢı çıkmıĢ ve dıĢ gerçekliğin bilinemeyeceğini savunmuĢtur(Cevizci) Pyrrhon, Ģeyleri gerçek doğası bilinemediği için, onların özellikleriyle ilgili öznel deneyimlerin nesnenin bizzat kendisinin doğru bir tanımını verdiğinn söylenemeyeceğini, bu tür deneyimlerin doğru ya da yanlıĢ olmadığı dikkate alınırsa, bizden bağımsız nesnenin gerçekten hangi özellikte olduğunu öne süremeyeceğimizi savunmuĢtur. Pyrrhon ya da gerçek bir septiğin her Ģeyden Ģüphe ettiğini, hiçbirĢeyi kabul etmediğini söylemek de doğru olmaz. Zira Pyrrhon ya da gerçek septikler görünüĢ ya da fenomenlerden Ģüphe duymaz. Bununla ilgili Pyrrhon‟un görüĢlerini kaleme alan Diogenes Pyrrhon‟a atıfta bulunarak Ģöyle demiĢtir; „Biz, görünenin gerçekten varolduğunu kabul etmeksizin, yanlızca gözle görünen olguyu kabul ediyoruz‟‟(Cevizci ) Bu düĢünce ile ilgili Pyrrhon‟un meĢhur „‟balın gerçekte tatlı olduğunu iddia etmiyorum ancak tatlı göründüğünü kabul ediyorum‟‟ sözü destek oluĢturur niteliktedir. Diogenes Pyrrhoncularla ilgili yazısına Ģunu da ekler ‟‟Biz, ateĢin yaktığını algılıyoruz; fakat yakmanın onun doğasını meydana getirip getirmediğine gelince, yargıyı askıya alıyoruz. Bir insanın hareket ettiğini ve yok olup gittiğini görüyoruz; fakat onun nasıl bunu yaptığını seafoodplus.info, yanlızca fenomenlerin gerisinde ki bilinmez tözü kabul etmeye karĢı çıkıyoruz‟‟(Cevizci, ) Pyrrhon‟un septisizm hakkında ki görüĢlerini özetlediğimizde karĢımıza, epistemolojik açıdan hiçbir konuda yargıda bulunup hüküm vermemek gerektiği karĢımıza çıkar. Her türlü değer biçmelerden ve hüküm vermelerden kaçınmak gereklidir. HiçbirĢey göründüğü gibi olmayabilir, biz ancak görünenin bilgisine ulaĢabiliriz ve onun özünde ne olduğunu bilemeyiz. 9 Pyrrhon‟un öğrencisi Timon‟da hocasının izinden yürümüĢ ve her yerde görünüĢlerin hüküm sürdüğünü savunmuĢtur. Sofistlerin Üstadı : Protogoras Antikçağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Sofist Protagoras (), tarihsel süreçte ilk Ģüphelenen düĢünürdür. ġöyle der: “Her Ģeyin ölçüsü insandır. Her Ģey, bana nasıl görünürse benim için böyledir, sana nasıl görünürse senin içinde öyledir. ÜĢüyen için rüzgar soğuktur, üĢümeyen için soğuk değildir. Her Ģey için, birbirine tümüyle karĢıt iki söz söylenebilir”. Demek ki herkes için gerekli kesin ve saltık bir bilgi edinmek olanaksızdır.(Hançerlioğlu, ) Protogoras, doğa felsefesini savunmaz. Kendisinden önce felsefenin baĢlıca konusu olan kosmos sorunu ile de uğraĢmanın gereksiz olduğunu düĢünür. Bu felsefede objektif olarak bilginin geçerli olmadığını, Protogoras Heraklitos‟un öğretisine dayanarak kanıtlamaya çalıĢır. Bütün olabilirliği kendisinde toplanmıĢ olan ana madde sürekli akıĢ içindedir. Bu yüzden hiçbir Ģey belli bir „Ģey‟ değildir. Bir Ģey, her an, baĢka Ģeylere göre Ģöyle veya böyle bir Ģey olmaktadır. Salt bir varlık yoktur. Nesnelerin niteliklerini, bi anda ki birbirleri üzerindeki etkilerinden doğmaktadır. Bundan dolayı da bir nesne ye „‟bu dur, Ģu dur‟‟diyerek kesin tanımlama ve yargılarda bulunamayız. Ancak, o „Ģey‟in nesnelere göre ne olmakta olduğunu söyleyebiliriz. Duyumlar da aynı Ģekilde duyumlananın o anda ki durumuna bağlıdır(Gökberk, ) Protogoras, bu düĢünceleriyle, Pyrrhon‟ın „bal‟ örneğinde ki gibi, bir Ģeyin ne olduğu hakkında kesin tanımlamalarda bulunamayacağımızı ancak o anda algılanan ne ise onu bilebileceğimizi savunur diyebiliriz. Yani, balın tatlı olup olmadığını bilemesekde, tatlı olduğunu duyumsayabilmemiz gibi. En azından bize gösterdiği algı ya da balın tası konusunda bir fikir sahibi olabiliyoruz. Protogoras için duyu algısı ve bundan doğan sanı tek bilgimizdir. Bundan da Ģu sonuç çıkar; Her sanı doğrudur, hiç kimse yanlıĢ bir Ģey düĢünemez. Protogoras‟ın Ģu sözü de bu savı destekler niteliktedir; „„Ġnsan herĢeyin ölçüsüdür, varolanların varlıklarının da, varolmayanların varolmadıklarının da‟‟(Gökberk, ). Burada yine Protogoras‟ın fenomenler ile öz‟ler arasında ki iliĢkisi ortayaya atması görülmektedir aslında. Ġnsanların algılarının insanları yanıltmayacağı, insanın o algıları 10 yaratıp somut ya da „doğru‟olanın da o algılar olduğu ortaya çıkmaktadır. Evet bir „Ģey‟ in özünün ne olduğunu bilemeyiz ancak, insanın o anda o „Ģey‟ üzerinde algıladığı ne ise o Ģey o dur. Ġnsan bir „Ģey‟i var ediyor ise o „var‟ dır, yok ediyor ise „yok‟tur. Biz bir çayın gerçekte ne olduğunu bilemeyebiliriz, o çay mıdır? Tatlımıdır? Ancak içtğimizde Ģayet Ģekerli ise onun „Ģekerli çay‟ olduğunu algılayabiliriz. Bunu insan olarak biz algıladığımız için, o çaya artık „bu Ģekerli bir çay‟ önermesini doğru kabul edebiliriz. Septisizmi uçlara taĢıyan DüĢünür : Gorgias Gorgias‟da() doğa felsefesine Protogoras gibi karĢı gelmiĢtir. Hatta daha da ileri giderek varlık üzerinde bir bilginin olanağını tamame ortadan kaldırır. Gorgias septisizmi, hiççiliğe (nihilizme) kadar vardırmaktadır. Bununla ilgili Gorgias Ģöyle diyor: “Hiçbir Ģey yoktur. Varsa bile insan için kavranılmaz. Kavranılsa bile öteki insanlara anlatılamaz ( Hançerliğoğlu: ). Gorgias, doğa felsefesinin bir ana sorunu alan „asıl gerçeği‟, „varolanı‟ bilemeyeceğimizi, Ģu üç sav ile kanıtlamaya çalıĢır; 1. Bir Ģey yoktur çünkü olsaydı, bu ya olmuĢ ya da önemsiz olurdu. Bu Ģey, ne varolandan ne de varolmayandan olmuĢ olabilir; öncesiz olamaz yoksa sonsuz olurdu, sonsuz olan ise hiçbir yerde yok; ne kendisinden baĢka bir Ģey de, ne de hiçbir yerde olabildiğine göre bir Ģey yoktur. 2. Bir Ģey olsaydı da bilemezdik, çünkü varolanın bilgisi olsaydı, varolan düĢünülmüĢ olan olurdu, varolmayan da düĢünülemezdi bile; o zaman yanılmada olmazdı, birisi deniz üzerinde arabalarla savaĢ bir savaĢ oldu dese bile, böyle saçma birĢey dese bile. 3. Bilseydik de baĢkalarına bildirmezdik. Çünkü, bildirme sözlerle olur, söz ise varolandan baĢka birĢeydir (Gökberk, ). Gorgias „BirĢey olsaydı da biz onu bilemezdik‟ savıyla bilginin olanağı karĢısında duyduğu kuĢkuyu açıkça dile getirmiĢtir. Gorgias‟a göre bilmek olanaksızdır. Çünkü duyulara dayalı bilgi ona göre yanıltıcıdır. Sadece duyular aracılığı ile bilgi elde edilebilir (Bravo,). 11 Gorgias‟ın bu savlarına aslında Ģu sorular karĢıt aargüman olarak rahatla sorulabildini düĢünmekteyiz; HiçbirĢeyin olmadığı yerde, hiçbirĢeyin olmadığı düĢüncesine nasıl kapılınabilir? „‟Olsa da bilemezdik‟‟ diyerek, aslında bilinmezliği kesin olarak nasıl bilebilirsin? Septik kanıtlarla öne çıkan : Aenesidemos Septisizmin doğrudan doğruya bilgiyle ilgili profesyonel bir felsefe akımı olarak gelimiĢi Aenesidemos ile olmuĢtur. Buna göre aynı Pyrrhon ve Timon gibi insanın görünüĢlerinin ötesine geçemeyeceğini, dolayısıyla bilginin imkansız olup,insanın her konuda yargıyı askıya alması gerektiğini savunmuĢtur (Cevizci, 59). Aenesidemos‟un Pironcu Ģüpheciliği, akademi sonrası Ģüpheciliği ve yeni Pironculuk adlarıyla da anılır. Aenesidemos, tropos öğretisi (nesnel bilginin olanaksızlığını tanıtlamak için ilerisürülen on kanıt öğretisi)‟nde Ģöyle diyor: Bütün insanların algıları aynı olsaydı aynı düĢünceleri edinirler, tek düĢünceli olurlardı. Oysa çeĢitli düĢüncelerimiz var. Demek ki algılarımız da birbirinden farklı. Nedensellik de bu bir örnekliği sağlayamaz. Neden, sonuçtan önce olamaz, sonuçla zamandaĢ olamaz, sonuçtan sonra olamaz. ZamandaĢlık her ikisini aynılaĢtırır. Nedenin sonuçtan önce olması da, birinin varlığı öbürünün yokluğunu gerektireceğinden, mümkün değildir. Neden neden olduğu sürece sonuç ortada yoktur ve sonuç, sonuç olarak meydana çıkınca nedenle iliĢiği kalmamıĢ demektir. GüneĢ kızartır, karartır, eritir ve yakar. Demek ki aynı nedenin çeĢitli sonuçları olabiliyor. GüneĢin böylesine çeĢitli nitelikleri olduğu da söylenemez. Çünkü bunlar, güneĢin nitelikleri olsaydı her Ģeyi kızartması, her Ģeyi karartması, her Ģeyi eritmesi ve her Ģeyi yakması gerekirdi. Oysa böyle değil; elmayı kızartıyor, buzu eritiyor ve yaprakları tutuĢturuyor. Yaprağı eritmediğine ve buzu kızartmadığına göre, nedenselliği yaprakta ya da buzda aramak gerektiği ilerisürülebilir ki bu da sonucun, neden kadar, nedenselliği olabileceğini düĢünmek demektir ve saçmadır. OluĢ çeliĢiktir, öyleyse yoktur. Nedensellik olamayacağına göre, oluĢ da mümkün değildir( Hançerlioğlu, ) Aenesidemos, bilginin olanaklı olduğunu savundukları için dogmatist diye nitelendirdiği filozoflara karĢı, bilginin olanaksızlığına ve yargıyı askıya almanın zorunluluğuna iĢaret eden söz konusu argümanları geliĢtirmiĢtir. Bu on kanıt, 12 Diogenes‟le, antik kuĢkuculuğun büyük temsilcisi Sexus Emprikus tarafından ulaĢtırılmıĢtı. BirĢeyin, örneğin farklı hayvan türlerine, ya da farklı insanlara farklı zamanlarda, farklı koĢullar altında, farklı Ģeylerin etkisiyle vb. farklı göründüğünü, farklı görünüĢler, çalıĢan inançlar arasında bir seçim yapma, bir karar verme olanağı verecek kabul edilmiĢ bir ölçüt ya da savunma bulunmadığı için bu kanıtları öne sürmüĢtür (Cevizci, 60). Stoacıların düĢmanı : Karneades Karneades‟de öteki septik fikirdaĢları gibi doğru bilginin imkansız olduğunu savunmaktadır. Felsefe Tarihinde yeni akademi septikliği diye adlandırılan ve Karneades ile Arkesilaos tarafından temsil edilen bu Orta Akademi dönemi septiklik akımı, zamanın dogmatik diye adlandırıldığı stoacılığa savaĢ açmıĢ ve önemli eleĢtirilerde getirmiĢtir. Hatta Karneades, Ģüpheci saldırıları geniĢletmiĢtir.(Arslan, ) (Arslan vd., ) Septik okulunun yeni akademi döneminin temsilcileri Arkesilaos ve Karneades‟tir. Hem dönemdaĢı Arkesilaos‟a, hem de Karneades göre; doğru dediğimiz bilgiler, gerçekten doğru bilgiler değil, doğruya benzer bilgilerdir. Çünkü doğruyu ve yanlıĢı birbirinden ayırt edebilecek güvenilir bir ölçüt yoktur. Karneades, eleĢtirisini özellikle Stoalıların bulmaya çalıĢtıkları, “doğruluğun kriteri” kavramına yöneltmiĢtir. Ona göre; doğru ve yanlıĢ tasarımları birbirinden ayırt edebilecek güvenilir bir ölçü, bir kriter yoktur. ġüpheciliğini, Arkesilaos ile ölçüldüğünde daha çok ilke bakımından temellendirmiĢ olan Karneades için güvenilecek bir doğruluk ölçütü yoktur. Ona göre; böyle bir ölçü olsa bile, bu ya duyu algılarında ya da düĢünmede veya akılda aranabilir. Duyu algılarının hepsi görecelidir ve bunu bize kanıtlayacak örnek sayısı çoktur ona göre. Öbür taraftan düĢünmenin de, güvenilir bir kaynak, bir dayanak olmadığını göstermek için dialektik güçlükleri örnek olarak sunar ve Karneades, Stoalıların iddiasının tam tersine, bir önermenin ya doğru ya da yanlıĢ olduğunu değil; bu önermenin hem yanlıĢ hem de doğru olabileceğini iddia eder. DüĢüncede dönüp dolaĢıp ya sonsuz olarak geriye gitmek zorunda kalırız ya da tanıtlanmamıĢ bir kabul ile karĢılaĢırız. Bundan dolayı, “doğru” veya “gerçek” ne duyularla kavranır ne de akılla temellendirilebilir. Çünkü duyularla edinilen Ģeyin “gerçek” olup – olmadığını hiçbir zaman bilemeyiz ve 13 akıl ile yapılan çıkarımda da hiçbir zaman son, koĢulsuz, mutlak olarak geçerliliği olan bir kesinliğe ulaĢamayız (Ergül, :ss).Yeni akademi filozoflarından olan Karneades, Stoacılığa Ģiddetle karĢı çıkan septiklerden biriydi dememiz yanlıĢ olmaz. Genel anlamda da septiklerin karĢı çıktığı doğacılık ve doğanın bilgisi Karneades‟de de açıkça ortaya çıkmıĢtı. Buna paralel olarak da Karneades‟in , doğaya uygun yaĢamayı felsefi olarak benimseyen ve dünya vatandaĢlığını savunan stoacılara karĢı gelmesi tezat olmuĢturmamaktadır. Zenon’un düĢmanı Platon’un Hayranı : Arkesilaos Arkesilaos (–), Pyrrhon‟un etkisi altında kalarak Akademia‟ya girmiĢ, keskin zekalı, alaycı bir hatip olarak ün salmıĢ bir filozoftur. Pyrrhon‟un septisizm hakkında ki öğretisini hiç değiĢtirmeden bütünüyse benimsemiĢtir (Gökberk, 98). Orta akademi, özellikle Arkesilaos‟un büyük etkisiyle tam iki yüzyıl (Ġ.Ö. 69 yılında ölen Antiokhos‟un akademi baĢkanlığına kadar) Ģüpheci kalmıĢtır (Hançerlioğlu,). Arkesilaos, bir Akademialı olarak Platon felsefesi üzerinde durup bu felsefenin, özellikle de Sokrates‟in yönteminin Ģüpheci, sorgulayıcı yönlerini belirtmeye çalıĢır. Sokrates, sürekli kendisinin “bir Ģey bilmediğini” ileri sürerdi. Kendisi konuĢmalarında hiçbir sav ileri sürmez ve savları, sürekli karĢısındakine söylettirmeye çalıĢırdı; sonra da bir takım sorular ve itirazlarla karĢısındakine bir Ģey bilmediğini itiraf ettirirdi. Özellikle Platon‟un gençlik diyaloglarında bulduğumuz bu yöntem, Arkesilaos‟a göre; “her savı, bundan yana ve buna karĢı olan eĢit güçte kanıtlarla destekleyebileceğimizi” ileri süren Ģüpheci ilkenin bir anlatımıdır. Nitekim Arkesilaos‟un kendisi de, tartıĢmalarında Sokrates‟in bu yöntemini kullanmıĢtır; fakat Sokrates gibi, karĢısındakini kendi üzerinde bir düĢünmeye zorlamak ve sonuçları kendisinin bulmasına yol açmak için değil de, onu Ģüpheci görüĢün içine sokmak için bu yöntemi kullanır (Gökberk, 98) Ona göre; bir tasarımın doğru mu, yanlıĢ mı olduğunu yani bu tasarımın varolan bir Ģeyle mi yoksa varolmayan bir Ģeyle mi iliĢkili olduğunu bize güvenle bildirecek böyle bir doğruluk ölçütü (kriter) yoktur. Duyu yanılmalarında, rüyalarda veya delilikte de, tasarımlar, mutlak bir apaçıklık niteliği gibi görünürler ve bizi kendilerini onamaya zorlarlar; fakat bunlar, ona göre; yanlıĢ tasarımlardır. Bu da gösteriyor ki, 14 tasarımlarımızın yanlıĢ mı olduğunu, doğru mu olduğunu, hiçbir zaman kesin olarak bilemeyiz (Ergül, ) Arkelios, akla uygunluk veya makulluk ilkesini ortaya atıp, dönemdaĢı Karneades ile birlikle „olasılıklar‟kuramını geliĢtirmiĢtir. (Arslan, ) Arkeilos‟un Zenon‟nun savunduğu görüĢlere tamamen zıt yaklaĢıp, karĢı çıktığı felsefe tarihinde bilinen bir olaydır. Ancak, Pyrrhon gibi Arkelios‟da hiçbir yazılı kaynak bırakmadığı için onun hakkında olan bilgileri de Cicero ve Sexus Empricus‟tan alınmaktadır. Hayatı hakkında olan bilgiler ise, yine Diogenes‟den alınmaktadır. Arkeilos‟un Ģüpheciliği, Stoacı Zenon‟a ve onun bilgi kuramına yönelttiği eleĢtirilere dayanmaktadır. Zenon, edindiğimiz bilginin doğru olup olmadığı, doğaya uygun olması ile bilebileceğimizi savunmaktadır. Arkelios‟da diğer Ģüpheciler gibi, bu stoa okulunun doğayı öncü alan görüĢüne karĢı çıkmıĢ, özellikle zenon‟a karĢı argümanlar geliĢtirmiĢtir. Yine, Stoa‟ya göre, gerçek üzerine olan bilgimiz duyu algilarina dayanir, bu bilginin kaynagi seafoodplus.infosiyla kesindir, sarsilmazdir; Stoa‟nin bu anlayisini Arkesilaos söyle elestirir: Bir tasavvurun dogru mu, yanlis mi oldugunu, yani bu tasavvurun varolan bir seyle mi, yoksa varolmayan bir seyle mi iliskili oldugunu bize güvenle bildirecek böyle bir dogruluk ölçüsü yoktur. Duyu yanilmalarinda, rüyalarda, delilikte de tasavvur mutlak bir apaçiklik niteligi tasirlar ve bizi kendilerini onamaya zorlarlar, oysa bunlar yanlis tasavvurlardir. Bu da gösteriyor ki, tasavvurumuzun yanlis mi, dogru mu oldugunu hiçbir zaman kesin olarak bilemeyiz. Ġlginç olan da Ģudur ki, Arkeliaos, Pyrrhon ile aynı çizgide olsa dahi, Ģüpheciliğinin kaynaklarını Platon‟a ve onun aracılığıa Sokrates‟e bağlamak istediğidir. Diogenes, Arkeliaos‟un Platon‟a hayran olduğunu söylemektedir. (Arslan, ) Arkesilaos hakkındaki en genis bilgiye, Cicero‟nun Yeni Akademia‟nın epistemolojisini sundugu, „Acedemia‟ adlı yapıtından ulasabiliyoruz. Cicero burada, kesin bilgiyi elde etmenin imkansızlıgını ve süpheci yargının yalnız mantıklı bir adım oldugunu söyleyen kisinin açıkça Arkesilaos oldugunu aktarmıstır. Arkesilaos, Platon hakkında kapsamlı bilgi sahibi biri olarak, Academia felsefe okulunun uzun yıllar bir üyesi olarak kalmıstır. Cicero, Arkesilaos için, kendi yargılarını öne sürmeden önce, karsısındaki 15 konusmacıların tanım ve savlarını kesince saptayan, ve daha sonra onlara karsı tartısan Sokrates‟in yöntemini benimsedigini belirtmistir. Cicero, Arkesilaos‟un bu özelligini, Sokrates‟e ve Platon‟a borçlu oldugunu vurgular ve “Arkesilaos, Platon‟un çesitli kitaplarından ve Sokrates‟in konusmalarından o denli güçlü sekilde bu özel dersi aldı ki artık hiçbir sey kesin degildir‟‟ der (Koyuncu, ). Septik Filozof bir Hekim : Sextus Empiricus Ġlkçağ Ģüpheciliğinin son önemli septiklerinden Sextus Empiricus, Sokrates sonrası geliĢen kuĢkuculuğu sistemleĢtirmiĢtir. KuĢkuculuk dıĢında elde edilen her türlü bilimsel ve felsefi bilgiyi dogmatik olarak kabul eden Sexus, kuĢkucu olan birisinin hiçbir görüĢe, bilimsel kurama veya ilkeye bağlanmaması gerektiğini öne sürmüĢtür. Bilimsel bilginin kaynağı olarak Aristotales‟in önerdiği akıl yürütme biçimi olan tasarımsal düĢünmenin gerçekte bir kanıtlama olmadığını da kabul ederek bu Ģekilde düĢünmeyi reddetmiĢtir (Çüçen, : ). Sextus Empiricus, Diogenes ve Cicero gibi septik okulunun öğretileri hakkında yazınsal kaynak bırakmıĢ olmasına rağmen hakkında çok az bilginin ünümüze ulaĢması ilginçtir. Sexus, Filozof kimliği ile birlikte aynı zamanda hekimdir. Hipokrates‟in tıp kuramına karĢı çıkarak Herodotos‟un tıp okuluna mensup olmuĢtur. Bu okul Ģüpheci ya da yöntemci olarak adlandırılır. Hekim kimliğinin yanında Sextus‟un bir diğer önemi, eski Ģüpheciliğin öğretilerini geliĢtirip sistematiğe otutturmasıdır. Bu konuyla ilgili de günümüze üç adet eseri intikal etmiĢtir. Sextus, „Pyrrhonculuğun Ana GörüĢleri‟‟ adlı kitabında eski ve yeni Pyrrhoncu Ģüpheciliğin genel bir sergilemesini yapmıĢtır. Diğer kitaplarında ise, mantık, doğa bilimi, ahlak felsefesi alanlarında ileri sürülmüĢ olan „doğmatik‟ görüĢ ya da tutumlara karĢı septik argümanlarını toplamıĢtır.(Arslan ) Sextus‟a göre, herhangi bir meselenin araĢtırılmasında üç durum söz konusudur; AraĢtırmayı yapan ya bir doğruyu keĢfettiğini ileri sürer ya da onu keĢfetme konusunda baĢarısızlıkla karĢılaĢtığını kabu edip, araĢtırmayı sürdürmeye devam eder. Doğruyu keĢfetmiĢ olduklarını ileri sürenler dogmatiktir. Bunlar Aristotales, Epiküros, Stoacılar ve diğerleridir. Sextus, aynı zamanda negatif dogmatikler olarak adlandırdığı, Karneades, Kleitomakhos ve diğer akademik Ģüphecileri de gerçek septik olmadıkları 16 konusunda itham etmiĢtir. Asıl Ģüphecileri Pyrrhon‟cu Ģüpheciler olarak tanımlar (Arslan: ). Sextus‟a göre bir septiğin ele alıp uğraĢacağı alan, fenomenler alanıdır ve burada akıllı görüĢlerle edinilmiĢ bir takım ölçülerin yardımıyla doğru yolu bulmaya, doğru olarak davranmaya çalıĢır. Bu ölçüler dört tanedir: Ġnsan doğasının gösterdiği yol, fiziğin getirdiği zorlamalar, yaĢanılan yerin töre ve gelenekleri ve bilimlerin öğrettikleri (Gökberk, ). Sextus, Pyrrhonculuğun Ana GörüĢleri adlı kitabında, Ģüpheci tutumun amacını ortaya koymaya çalıĢır. Bir Ģüphecinin nihai amacı, kanılarla ilgili olarak kaygılardan kurtulmuĢ olma, kaçınılmaz Ģeylerle ilgili olarak ise ölçülü duygulara ve ruh haline sahip olmaktıseafoodplus.info, Ģüphecinin nihai amacının sahip olunması mümkün olan kanı veya görüĢlerle ilgili olarak ruh huzuru; kendilerinden kaçınılması mümkün olmayan Ģeylerle ilgili olarak ise mümkün olduğu kadar az acı durumu ve seafoodplus.infoısıyla, bir Ģüphecinin, sırf Ģüpheci olduğu için dogmatik bir filozoftan daha baĢarılı bir Ģekilde bu amaçlara eriĢme imkanı bulunmaktadır (Gökberk ). Sextus, Septiklerin de elbet endiĢe duyup, acıya tamemen duyarsız olmadığını eklemiĢtir ancak dogmatikler bu durumda iki kez acı çekiyor ise,septiklerde bu durum bir keredir.Söz gelimi, dogmatik bir hasta, hem hastalığın verdiği ağrılardan dolayı acı çeker hemde o hastalığın kötü bir Ģey olduğunu bildiği için ecı çekmektedir. Ancak,septik bir hasta, hastalığın verdiği ağrılardan acı çekse dahi, bu hastalığın kötü bir Ģey olduğunu düĢünce ve bilgisine sahip olmadığı için bu endiĢeden arınır ve daha az acı çeker. BÖLÜM 3 : SEPTĠKLĠĞĠN ÜÇ DÖNEMĠ BaĢka felsefelerin doğruluklarından Ģüphe duyan septikler, hakikate eriĢmek amacıyla kendi baĢlarına araĢtırma yolunu seçmiĢlerdir. Sepitism üç dönemde temsil edilmiĢseafoodplus.info dönemlerden birincisi, Pyrrhon‟un M.Öyy.‟da kurulan ve geliĢen Ģüpheciliği, ikincisi, M.Ö. seafoodplus.info‟ın sonlarıyla seafoodplus.info‟da söz konusu olan ve Arkesilaos ile Karneades tarafından temsil edilen akademi Ģüpheciliği ve üçüncüsü, Aenesidemos ve 17 Sextus Empricus‟un Pyrrhon‟un görüĢlerini temellendirip Ģüpheciliğe kuramsal bir çerçeve kazandırdıkları son dönem Septisizmidir (Cevizci ). Erken Dönem Septikliği ve Pyrrhonculuk Erken dönem septikliğini temsil eden en önemli filozoflar, Pyrrhon ve Timon‟dur. Pyrrhon aynı zamanda septik okulunu kuran isimdir. Bu erken dönem septikliğinin temel görüĢlerini ifade etmesi bakımından Pyrrhon‟un septik tezleri değerli bir kaynak niteliği taĢımaktadır.ġimdi bunları kısaca belirtelim. a. Metazik Tez : EĢyanın Doğası Yoktur. Metafizik teze göre, duyu organlarımızın veya düĢünme yetimizin yetersizliğinden ötürü nesneler hakkında doğru bilgi sahibi olmamız zor veya imkansızdır. ġeylerin doğası hakkındaki bilgisizliğimizin nedeni, bizim bilgi araçlarımızın yetersizliğinden çok Ģeylerin bizzat kendinde, kendi doğaları ve özelliklerinde aramak ve bulamamaktır. Pyrrhon, doğa felsefelerine, varlık metafiziklerine bir baĢka doğa felsefesi veya varlık felsefesiyle karĢı çıkmamıĢtır. Aynı zamanda, bu felsefelerin temelinde bulunan ortada bir hakikatin varolduğu ve onun bilinebileceği tezini de çürütmeye kalmamaktadır. Pyrrhon, basit ve kategorik olarak doğanın yapısı itibariyle karıĢık,belirsiz, ölçülemez birĢey olduğunu ileri sürer. O halde, Bu tez de, Heraklitos‟un „herĢey akıyor‟ ya da Parmenides‟in „Evrende hareket veya oluĢ yoktur‟ tezi gibi bir metafizik tezdir (Arslan ). b. Epistemolojik Tez : EĢyanın bilgisi mümkün değildir. Bu tez, doğanın ne olduğu,bilinebilir olup olmadığı, varlığın nasıl kavranabileceği ile değil; bizden bağımsız olarak, bizzat kendi yapısı gereği kavranılamaz olduğunu ileri sürmesi bakımından epistemolojik bir tezdir (Arslan). Bu tez ile söylenebilir ki Pyrrhon, Ģüpheciliğini bir ileri safhaya taĢımıĢ ve aslında nihilizme yaklaĢmıĢtır. Zira, doğanın doğası gereği bilinemez olduğunu savunmak; doğanın ya da varlığın ne olduğunu düĢünmek, araĢtırmak, ontolojik kanıtlanırını sunmaya çalıĢmak vb. hepsi boĢ olacaktır. Çünkü zaten Pyrrhon‟a göre bu tez de varlık „yok‟a yakındır. Varolduğunu düĢündüğümüz bir Ģeyin varlığının doğası gereği bilinemez olduğunu düĢünmek o Ģeyi neredeyse yok saymaya eĢdeğerdir Ģeklide yorumlayabiliriz. 18 c. Ahlaki Tez : Ġyi veya Kötü de yoktur. Pyrrhon, ahlaki bakımdan iyi veya kötü arasındaki her türlü ayrımı reddeder. Ġnsanların yaptıkları herĢeyi doğru veya yanlıĢaa göre değil sadece alıĢkanlıklara göre yaptıklarını ileri sürer. Aynı zamanda, Ģüphecilerin ahlaki Ģeylerle ilgili olarak da herhangi bir doğrunun varlığını kabul etmediklerini savunur. ġüphecilere göre, doğa bakımından hiçbirĢey iyi ya da kötü değildir. Çünkü iyi ya da kötü diye birĢey varsa, karın herkes için soğuk bir Ģey olması gibi onun da herkes için iyi veya kötü birĢey olması seafoodplus.info, herkes için ortak olarak iyi veya kötü diye birĢey yoktur. O halde doğa bakımında da iyi ya da kötü diye bir Ģey olamaz. HerĢeyin iyi olduğunu söyleyemeyiz.Eğer, bir Ģeyin iyi olduğunu söylüyorsak, o zaman görüĢler araasında bir ayrım yapmamız zorunlu olur. Ancak, kanıtların eĢit ağırlıkta olmalarından dolayı bunu da yapamayız. O halde doğa bakımından iyinin ne olduğunu bilinemez (Arslan, ). d. Mutlu olmak Ġçin Bilgiye Ġhtiyacımız Yoktur. Pyrrhon, Ġnsanın mutlu olması için doğruya ya da doğru bilgiye ihtiyaç olmadığını savunmuĢtur. Bununla da kalmayıp, insanı huzura, mutluluğa, dinginliğe götürebilcek tek yolun herĢeyden Ģüphe etme, ahlaki Ģeyler de içinde olmak üzere hiçbir Ģey hakkında herhangi bir yargıda bulunmamaktan geçtiğini savunur (Arslan). Pyrrhon bu tezi ile Stoacılara tamamen aksi bir görüĢ belittiğini söyleyebiliriz. Erken dönem septikliğinin öncüleri ve ilk okulunu kuran Pyrrhon ile Timon iĢte bu tezler ile görüĢlerini savunmuĢlardır. Öğretileri, bundan sonra gelecek dönemdeki septik düĢünce biçimleri için ve savunucuları için kaynak oluĢturmuĢtur. Ġlk dönem septikliğinden sonra karĢımıza akademi dönemi septikliği (orta dönem septisizmi) karĢımıza çıkar. Akademi dönemi denmesinin nedeni de Platon‟un kurduğu akademi‟nin bünyesi içerisinde ortaya çıkmasıdır. ġimdi Akademi sönemi septikliğini kısaca belirtelim. Akademi Dönemi Septikliği 19 Septik Akademi‟nin kurucusu Arkesilaos‟dur. O da, Pyrrhon‟un izinden gitmiĢ ve bilginin imkanını reddetmiĢtir. Ġlk dönemde olduğu gibi, septik akademide de öğretiler, bilginin imkansızlığı üzerinedir. Ancak, Arkesilaos bir Platon hayranı sayılabilirdi dolayısıyla O‟nun da bazı öğretilerinin etkisinde kalmıĢtır ve bu durumun akademi dönemine de yansıdığını söyleyebiliriz. Arkesilaos‟da Pyrrhon gibi yaazılı bir kaynak bırakmadığından bu dönemde ki öğreti ve görüĢlerini Cicero‟dan öğrenmekteyiz. Arkeliaos Platon‟u bir Ģekilde Ģüpheci olarak yorumlamıĢtır. Cicero, bunun nedenlerinden birini, Platon‟un yaptığı Sokratik konuĢmalar olduğunu belirtmiĢseafoodplus.info‟un sokratik konuĢmasından kasıt, dogmatik olmaktan uzak olduğu, ahlaki Ģeylerin doğru bilgisi hakkında Ģüpheci bir bakıĢ açısı sergilediğidir (Arslan). Arkesilaos, gerçek bir Ģüpheciye uygun düĢen davranıĢın hiçbir Ģeyi tasdik etmemek, her konuda yargıyı askıda bırakmak ve hiçbir Ģeyi bilmediğini bilme konusundaki iddiayı da askıya almayı savunmuĢtur. Arkeliaos, Platon‟un diyaloglarını takip ettiği soruĢturma yönetimi, diyalektik metodunu temel alarak Eski Akademi içinde Ģüpheci bir hareketi baĢlatmıĢtır. Arkelios, bu döneme her ne kadar sokratesçi ve Platoncu öğretileri yansıtsa da , sokrates‟in, „hiçbirĢeyi bilmediğini bilme‟ görüĢünü, „hiçbirĢeyi bilmediğini bilmeyi bilmeme „‟gibi geniĢletmiĢ ve Ģüpheci tavrını ortaya koymuĢtur. Aynı zamanda bu dönemde, Arkesiloas ve Karmenides, stoacılığı kıyasıya eleĢtirmiĢtir. En çok karĢı çıktıkları öğreti stoacılık olmakta beraber, doğanın bilgisine eriĢebileceği savını da sonuna kadar çürütmeye çalıĢmıĢlardır. Son Dönem Septikliği Akademi dönemi septikliğinden sonra, septik okulu biraz karıĢmıĢ durumdaydı. Akademi septikliğinin son dönemlerinde, Arkesilaos‟un septisizm ile platonun görüĢlerini ve sokrates‟in söylemlerini harmanladığı ve septisizmin biraz karıĢık bir yapıya büründüğünü söyleyebiliriz. Basit tabiri ile, septisimin o keskin ve ideolojik tavrı biraz yumuĢamıĢ ve pyrrhonculuktan tamamen olmasa da biraz uzaklaĢılmıĢtı.Adeta, stoacılığa karĢı bir öğreti haline dönmüĢtü dersek de çok yanlıĢ olmaz. Ancak, Son 20 dönem septikliğinde Pyrrhonculuğun tekrardan canlanma dönemine gördüğünü görüyoruz. Son dönem septik okulunun kurucusu Ainesidemos‟dur. Knossos ya da Aigai‟de doğmuĢ ancak daha sonra Ġskenderiye‟ye yerleĢmiĢtir ve Burada Pyrrhoncu olarak adlandırdığı kendi okulunu kurmuĢseafoodplus.info okul, Roma Ġmparatorluk döneminin sonuna kadar varlığını devam ettirmiĢtir. Ainesidemos‟un Hayatı, doğumu ya da ölümü hakkında hemen hemen hiçbir bilgiye sahip olunamamıĢtır (Arslan, ). Ainesidemos‟a göre özellikle son dönemdeki akademik Ģüpheciler bazen stoacılarla uyum içinde olan görüĢler ileri sürmüĢtür. Ayrıca, birçok Ģey hakkında dogmatik bir tutumu da benimsemiĢlerdir; Çünkü, onlar erdem ve erdemsizliğin, iyi ve kötünün, doğru ve yanlıĢın, olası olan ve olmayanın , var olan ve olmayanın varlığını kabul etmiĢlerdir. Buna paralel olarak da bir çok Ģey hakkında kesin yargılarda bulunmuĢlardır. Akademik Ģüpheciler sadece kavrayıcı algılar konusunda stoacılar ile görüĢ ayrılığı içseafoodplus.infoik Ģüphecilerin bu tutumlarıyla kendi kendileriyle çeliĢkiye düĢmelerine karĢın, Pyrrhoncular her Ģey hakkında Ģüphe göstererek tutarlı bir davranıĢ sergiler.Çünkü, bir yandan hiçbirĢeyin bilinebilir olmadığını söyleyip, diğer yandan kesin tasdik ve inkarlarda bulunmak kesin bir çeliĢkidir. Bir yandan Ģüpheci olduğunu söyleyip öte yandan birĢeyin doğru diğer Ģeyin yanlıĢ olduğunu kabul etmek mümkün değildir (ġentuna,). Bu nedenle Ainedemos‟un Akademik Ģüphecilikten ayrılıp, Pyrrhoncu Ģüpheciliğe dönüĢ yaptığını söylemek mümkündür. Ainesidemos‟a göre, Akademik Ģüpheciliğin son temsilcilerinin Ģüphecilikleri, artık Ģüphecilik olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan bir Ģey haline gelmiĢtir. Bu Ģüphecilerin bilgi, erdem, varlık,iyi vb. hakkında tasdik ettikleri kesin doğruları ve yanlıĢları vardır ve birçok Ģeyi belirlemiĢseafoodplus.info bağlı olarak akademi septiklerinin tutumu Ģüpheci tutumuna aykırı düĢmektedir (Arslan, ). Son dönem septisizminin en önemli öncülerinden biri de Sexus Empiricus‟dur. Sexus Empiricus, Ainesidemos‟dan farklı olarak bir Ģüphecinin, kendileriyle ilgili olarak belli bir Ģekilde düĢünmemesinin elinde olmadığı bir tarzda, Ģeylerin görünüĢünün etkisi altında bulunduğu durumlarda bir yargıda bulunmanın imkanını kabul etmektedir. ġu örneğiyle de söylemini desteklemiĢtir; „‟ġu anda ben 21 pemceremden baktığımda dıĢarıda yağmur yağdığına iliĢkin bir algıya sahibim. ġimdi bu algımın doğru olup olmadığını bilemem; dolayısıyla bu algımın doğruluğunu tespit edemem., ayrıca onu tasdik etmememde gerekir. Amaa böyle bir algıya sahip olduğumu da nasıl reddedebilirim? Bu algımla ilgili bu Ģekilde düĢünmemem elimde değildir.‟‟(Arslan, ). Sexus Empiricus‟un , Ainesidemos‟a mal ettiği ve Pyrrhoncu Ģüpheciler tarafından yargıyı askıda tutma lehine ileri sürdüğünü belirttiği ve dogmatizme karĢı olan on Ģüpheci argümanı vardır. Bunları baĢlıklar halinde sıralarsak;  Hayvanlar arasındaki farklılığa dayanan argümanlar  Ġnsanlar arasındaki farklılığa dayanan argümanlar  Duyu organlarının arasındaki farklılığa dayanan argümanlar  KoĢullaarın farklılığına dayanan argümanlar  Durum, mesafe ve yerin farklılığına dayanan argümanlar  KarıĢımların farklılığına dayanan argümanlar  Nesnelerin mikarı ve birlikte bulunma biçimlerine dayanan argümanlar  Göreliliğe dayanan farklılığa göre argümanlar  Nesnelerin bir araya geliĢlerinin düzeninden yada seyrekliğinden kaynaklanan farklılığa göre argümanlar  Hayat tarzları, gelenekler, yasalar, efsanevi inançlar ve öğretisel görüĢler arasındaki farklılığa dayanan argümanlar (Cevizci : ) (Arslan: ). Bu argümanlara ek olarak, Sextus Empirikus, bu argümanların doğurduğu temel epistemolojik sorunları daha açık bir Ģekilde ortaya koyan beĢ argümandan daha söz etmiĢtir. Biz az önce sıraladığımız on argümanı detaylı açıklamak yerine, epistemolojik olarak anlatıp özetlediği beĢ argümana değineceğiz. Sextus‟un sözü geçen bu beĢ argümandan birincisi; Ġnsanlar arasındaki görüĢ ayrılıkları ve anlaĢmazlıklardıseafoodplus.info göre, insanlar arasında sürekli tartıĢmalar ve fikir ayrılıkları olmaktadır. Bunun sonucu olarak da , herhangi bir Ģeyi reddetmek ya da kabul etmek için elimizde sağlam bir gerekçe olmadığını görmekte ve yargımızı askıya almak olduğunu anlamaktayız. 22 Ġkinci argüman, Sonsuza kadar geriye gitmeye dayanan argümandır. Buna göre Ģüpheci, dogmatiğe bir kanıt olarak sürülen Ģeyin, bizzat kendisinin kanıta ihtiyacı olduğunu ve bunun sonsuza kadar gitmesi gerektiğini öne süseafoodplus.info göre yine yapmamız gereken Ģey yargıyı askıya almaktır. Bir doğru, kanıt olmaksızın, doğru olarak kabul edilemez. Çünkü doğrunun, "kölelerin vücuduna vurulan ve onlar. sahiplerinden kaçseafoodplus.info seafoodplus.info yarayan damgaya benzer" bir iĢareti yoktur. Bir iddiayla ilgili bir kanıt önerdiğimde, Ģüpheci bana "kanıtla!" diyecektir. Bu iddiayı kanıtlamak için getireceğim kanıtın kendisi bir baĢka kanıtsa, bu kanıt da bir baĢkasına ihtiyaç gösterecek ve böylece sonsuza gidilecektir. Öte yandan en ufak bir Ģeyi bilmek için sonsuza kadar geri gitmek, yani bu veriyi sonsuz sayıda baĢka verilerle iliĢki içine sokmak gerekir. Çünkü her Ģey baĢka Ģeylerle iliĢki içindedir ve en ufak bir Ģeyi bilmek için onun tüm evrenle iliĢkisini bilmek gerekir. Biz hiç bir Ģeyin bütününü bilmeyiz, bu demektir ki hiçbir Ģey bilmeyiz. Üçüncü argüman, Ģeylerin hem yargılayan özneye, hem de onların kendileriyle birlikte bulundukları Ģeylere göreli oldukları algısından hareket eder.Böylece herhangi bir Ģeyin gerçek doğası hakkında karar vermenin mümkün olmadığı sonucuna varır. Dördüncü argüman, dogmatiklerin sonsuza kadar geriye gidiĢten kaçınmak için herhangi bir Ģeyler ilgili olarak kanıtlamadıkları bir Ģeyi hareket noktası yani bir tez olarak almaları noktasıdır. Dogmatikler karĢısındakilerden bu hareket noktasını bir kanıtlamaya gerek olmaksızın kabul etmelerini isterler ki Ģüpheci için bu olanaksızdır. BeĢinci argüman, kısır döngünden hareket eden argümandır. Dogmatik, ileri sürdüğü bir Ģeyi kanıtlamak için kanıtlayacağı her ne ise, kendisini kanıtlanmıĢ kabul eder. Örneğin, duyuların bizi aldatmadıklarını kanıtlamak için yine duyuların kendisine baĢvurmaktadıseafoodplus.info, duyuların doğrulukları kendileriyle kanıtlanamaz ve yine yargılarımızı askıya almak gerekir (Arslan, : ). Son dönem septisizminde öne çıkan Sextus Empiricus, sadece bu dönemde değil, genel anlamda septisizm öğretisi içerisinde de oldukça önemli bir yere sahiptir. YaĢamı hakkında çok az bilgi edinmemize karĢı, yazılı kaynakları septisizm için hazine niteliğindedir diyebiliriz. Bu nedenle Akademi Dönemi septisizmin üzerinde fazla duymayıp, son dönem septisizminde biraz ayrıntıya girdik. Bu akademi dönem 23 septisiminin önemsizliğinden değil, görece olarak son dönem septisizminin bıraktığı kaynaklar açısından fazlalığı ve yeniden Pyrhonculuğa yani, daha keskin bir septik düĢünceye geçiĢ yapmasıdır. Akademi dönemimde de önemli isimler ortaya çıksa dahi, daha önce kısaca bahsettiğimiz gibi, Platonculuğun ve Sokratik düĢüncenin etkisinde kalan septik düĢünce, stoacılar ile savaĢırken, aslında bir nebzede olsa kendini stoacılarla aynı cepheye koymuĢtur. Bilginin yokluğunu ya da onu bilemeyeceğimizi kesin bir dille söylemek dogmatizmin alanına girmektedir nitekim. Son dönem Septik düĢünürü Ainesidemok ve Sexus Empiricus‟da bu düĢünce ile yola çıkıp, akademi dönemi septiklerinden ayrılmıĢ, tekrardan Pyrrhoncu septisizmin özüne dönmeye çalıĢmıĢlardır. Septisizmin üç ana dönemimden çok fazla ayrıntıya girmeden bahsettikten sonra, Antik çağda ki septisim dönemlerine ek olarak, septisizmin iliĢkili olduğu ya da septisizmden esinlenen bazı felsefi görüĢlere de değinmekte fayda olduğunu düĢünmekteyiz. Nihilizm, Agnostism görüĢleri bizi bu konuda aydınlatacaktır. 24 BÖLÜM 4: SEPTĠSĠZMĠN TORUNLARI : NĠHĠLĠZM VE AGNOSTĠSĠZM Konumuz Septisizm olunca, Nihilizm (Hiççilik, yokçuluk) ve Agnostisizm (Bilinmezcilik, bilinemezcilik)‟den bahsetmemek olmak diye düĢünmekteyiz. Birbiri ile bir Ģekilde benzer bu düĢünce akımları özüne aynı yolda yürümektedir. En azından ontolojik kanıtları yok saymaları ve dogmatizme tamamen karĢı olma konularında birleĢtikleri gibi. Dogmatizme tamamen karĢı olmaları, onları tamamen inançsız da kılmamakta, sadece birĢeyin doğruluğunun bilinemeyeceğini savunmaktadırlar. Agnostisizm belki bu konuda biraz yol ayrımında olabilir. Zira Agnostik düĢünce daha çok teolojik alanda bir inkar ile meĢguldür ki bu çoğu çevrelerce sapkın bir görüĢ olarak anlamlandırılabilir. Ancak, biz burada tamamen objektif veriler ile çok ayrıntıya girmeden kısa bilgilendirmeler yapacağımızdan dolayı, bu eleĢtiri ya da tam tersi taraftarlık kısımlarını konumuzdan uzak tutacağız. Nihilizm Nihilizm, yüzyıl ortalarında Rusya'da ortaya çıkar ve daha sonra genel felsefi akımlar arasında yerini edinir. Her Ģeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunur. Nihilistler tanrının varlığını, iradenin özgürlüğünü, bilginin imkânını, ahlâkı reddederler. Metafizik ve ahlaki güçleri yok sayar ve mevcut olan değerlere ve düzene karĢı çıkar. Her türlü bilgi imkanını reddeder ve hiçbir doğru, genel-geçer bilginin olamayacağını savunur. Varlığı her Ģekliyle Ģüphe ile karĢılar ve hatta yok sayar.. Nihilizmin bu görüĢlerinden yola çıkarak, septisizmin biraz baĢkalaĢım geçirmiĢ torunudur diyebilir. Zira, ilk dönem septiklerinden Gorgias „‟ Hiçbir Ģey var değildir, var olsa da bilinmez, bilinse de baĢkalarına aktarılamaz‟‟ demiĢtir. Buna istinaren rahatça söylenilebilir ki, Nihilizmin özünde septik düĢünürlerin etkisi vardır. Nihilizm her türlü bilgi imkanını reddetmesiyle septisizmle bezerlik gösterir. Ancak aradaki ince farkı atlamamak gerekmektedir. Nihilizm bilgiyle birlikte herĢeyi yok sayarken kesin bir dil ile bunu savunmaktadır. Bu septisizmde olacak bir Ģey değildir. Zira, bir Ģeyin varolduğunu kesin bir dille bilinemeyeceğini söylemek, septisizmin kendisiyle çeliĢmektedir. Ancak, Nihilizm de kesin bir dille red durumu vardır. 25 Aydın, Nihilizmin dört ayrı nitelikte ortaya çıktığını belirtmiĢtir; 1. Varlığın eksikliği ve yokluğu anlamındaki ontolojik Nihilizm 2. Ahlak değerlerini tanımayan Ethik nihilizm 3. Ġçinde bulunduğu toplum düzenini yıkmak isteyen sosyal nihilizm 4. Devlet ve Toplum düzenini ferdin üzerinde görmek istemeyen siyasi nihilizm (Aydın, :2) Bizi burada ilgilendiren birinci madde olmaktadır. Zira, bu konuda septisizm ile benzerlik göstermektedir. Gerçi septisizm de varlığın kesin olarak yokluğunu savunma yoktur. Sadece varlığın bilgisine ulaĢacak bilginin varlığı yoktur, varsa da bilinemez düĢüncesi hakimdir. Aynı zamanda ikinci maddede ahlak ile ilgili konuda da bir benzerlik mevcuttur. Zira septisizm da iyi ahlak ya da kötü ahlak daha doğrusu iyi ya da kötü birĢey yoktur, ve yine varsa da bilinemez düĢüncesi mevcuttur. Nihilist düĢünce, Friedrich Nietzsche, Neyzen Tevfik, Ludwig Andreas Feuerbach, Henry Thomas Buckle, Max Stirner, Albert Camus, Arthur Schopenhauer, Jean-Paul Sartre ve Herbert Spencer gibi düĢünürlerin etkisinde kalmıĢtır. Agnostisizm Agnostisizm, Teolojik anlamda Tanrı'nın varlığının ya da yokluğunun, bilimsel olarak da evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ilerisüren felsefi bir akımdır. Agnostisizmin iki türü vardır. Zayıf agnostisizme göre hiç kimsenin Tanrı hakkında bir bilgisi yoktur ; ancak bu belki bilinebilir; güçlü agnostisizme göre ise Tanrı hiçbir Ģekilde bilinemez. Agnostisizm genel olarak olaylara kuĢkucu yaklaĢır, kuĢkucu sorular sorar ve yanıtları kuĢku ile bulmaya çalıĢıseafoodplus.info açıdan da agnostisizm septistizm ile benzerlik göstermektedir. Agnostisizm , varlığın ve nesnenin kendisinin insan zekası tarafından kavranılamayacağını söyler .Bu yöndeki felsefe öğretilerinin toplamıdır . Mesela ; Berkeley „ in mutlak idealizmi , Hume „ un kritisizmi , Avenarius ve Mach „ ın ampiriokritisizmi , Kant „ ın deneyüstü idealizmi , Spencer ve Comte „ un pozitivizmi bu gruba girer . Ġster metafizik , ister din ister bilim yoluyla olsun mutlak varlığa 26 ulaĢmayı inkar eden ve de insan bilgisinin bütün çabalarında baĢarısızlığa mahkum olduğunu söyleyen bir öğretidir agnostisizm (Tümlü: ). Bazı yönlerden Ġlkçağ Ģüpheciliğine yaklaĢan bu akımda çeliĢkili durumlar da vardır . Metafizik ve sezgiyle elde edilen bilgiye karĢı çıktıktan sonra bilimin objektif ve gerçekçi yönünü de inkar etmektedirler. Gerçi septisizm de de gördüğümüz gibi, agnostisizmde de çeliĢen düĢünce ve durumlar seafoodplus.info çeliĢkileri de kesin bir çizgi ile ayırmak biraz karıĢık bir durum olabilmektedir. Agnostisizm, bilginin ancak zihnimizin oluĢturduğu güvenebileceğimiz konularla sınırlı kaldığını öne süren, dolayısıyla da mutlak varlık, Tanrı varlığının özü, temeli, anlamıgibi fizik ötesi konuları bilemeyeceğimizi savunan, bu anlamda Tanrı‟nın bizden çok farklı olduğunu, bu nedenle de onun hakkında akledilebilir hiçbir Ģey söyleyemeyeceğimizi ifade eden, kısaca Tanrı‟nın varlığı ya da yokluğunu bilemeyeceğimizi öne süren öğretiye denir. Bu öğretiye göre, ne teizmin iddia ettiği gibi Tanrı‟nın varlığını ne de ateizmin iddia ettiği gibi Tanrı‟nın yokluğunu kanıtlamaya gerek/imkân vardır. Tarihsel olarak baktığımızda agnostisizm terimi, ilkin, Ġngiliz düĢünürü Thomas Huxley (–) tarafından Yunanca “bilinemez” anlamına gelen a gnostos sözcüğünden türetilerek kendi öğretisini adlandırmak için kullanılmıĢsa da, terim, daha sonra, geriye doğru götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıĢtırAgnostik teriminin (yunan Bu terimin Ġlk biçimleri, Antikçağ sofistlerinde görülüseafoodplus.infoçağın ünlü sofisti Protogoras‟ın “Ġnsan, bilebileceği tek Ģey olan kendisiyle yetinmelidir, duyularla algılanmamaları, insan hayatının kısa oluĢu gibi sebeplerden dolayı Tanrılar hakkında bilgi edinemeyiz” sözleri ilkçağda agnostisizmin içeriğini belirtmesi açısından önemlidir. Yani duyumcu olan antikçağ Yunan sofistlerine göre bilgi, duyuların sonucudur, duyularımızla elde ettiğimizin dıĢında baĢkaca hiç bir bilgiye eriĢemeyiz. Her kiĢinin duyusu kendine göre olduğundan her kiĢinin bilgisi de zorunlu olarak kendine göre olacaktır; herkes için geçerli bir bilgi olamaz. Ġnsan, kendisi için bilinebilecek tek Ģeyle, kendisiyle yetinmelidir. Bundan hareketle modern agnostisizmin kaynaklarının Ģüpheci pre-sokratik filozoflar veya Helenistik Akademinin filozofları tarafından ortaya konulduğunu söyleyebiliriz. Fakat çağdaĢ din felsefesinde agnostisizm 27 Tanrı ve onunla alakalı gözlemlenemeyen her Ģeyi kapsayacak Ģekilde geniĢletilmiĢtir (Yıldırım, ). Görüldüğü gibi Septisizmin benzerlik gösterdiği iki görüĢü kısaca irdelemeye çalıĢtık. Ancak, septisizm konuyu daha geniĢ incelenmesi ve irdelenmesi gereken, kendisine benzer ya da tamamen zıt akımlar ile bağlantı içinde olmuĢtur. Örneğin antik çağda dogmatiklere ve yine antik çağın orta akademi dönemimde stoacılara görüĢsel savaĢ açan septikler, günümüzde de yine dogmatizme savaĢ açmaya devam etmektedirler. BirĢeyn bilinemeyeceğini ya da aslında bir Ģeyin ya da varlığın olmadığını söyleyen nihilizmde de septisizmin izleri görüseafoodplus.infoĢkucu Hume, Nihilist Nietszche, Agostik Sagan, Russell, Protogoras gibi düĢünür kiĢiler bizlere bu felsefi görüĢler hakkında kaynaklar bırakmıĢ ve geniĢ bilgilere sahip olmamızı sağlamıĢlardır. SONUÇ Septik düĢünce, Hellenistik döneme damgasını vuran bir felsefi görüĢ ve bu görüĢün öğretilerinin incelendiği bir septik okul ile beraber varlığını sürdürmüĢ olan „aykırı‟bir düĢünce sistemi olmuĢtur diyebiliriz. Septisizmin bir sisteme oturtulana kadar, ondan önceki düĢünce akımları varlığın ne olduğu, nasıl olduğu, kaynağının nereden geldiği gibi soru ve sorunlarla ilgilenirken septisizm tüm bu ontolojik savları yoksaymıĢtır. Yoksaymaktan kasıt tamamen reddetmek değil, varlığın, bilginin ya da „Ģey‟in bilgisine 28 hiçbirĢekilde ulaĢılamayacağını savunmuĢlardır. Ancak, bir çok yerde görülmektedir ki bir yere kadar kendi içerisinde tutarlı olan bi felsefi görüĢ, biryerden snra kendsi ile çeliĢmektedir. Bu özellikle akademi dönemi septikliğinde gözle görülür biçimde ortaya çıkmaktadır. Zira, „Bir Ģeyin ne olduğunu ancak yansımalarından (fenomenler) bildiğimizi düĢünebiliriz, ancak o Ģeyin gerçekten ne olduğunu bilemeyiz‟düĢüncesi kendi açısında tutarlı gözükebilir elbette. Ancak,‟bir Ģeyin ne olduğunu özünde alsa bilemeyiz, onun blgsine eriĢemeyiz, çünkü bildiğimizi düĢünsek dah, onun doğru olduğunu bilemeyeceğimz için her türlü düĢünce ve yargımızı askıya almalıyız‟ düĢüncesi neredeyse kesn bir yargı içermektedir bilinemezlikle ilgili. Septik düĢüncenn de özünde kesin yargılardan kaçınmak vardır. Hiçbir Ģeyi reddetmezler sözde. Lakin bir Ģeyin asla bilinemeyeceğini tamamen kabul ederler ve bilinebilir olduğunu kesin bir dille reddederler. Hal böyle olunca, sonuç olarak karĢımıza yine birĢeyin bilgisi çıkmıyormu? Yine dogmatizme bir kapı aralanmıyor mu? Nihilist düĢünce açısından bakıldığında kendi içinde daha tutarlıdır. En azından nihilizim herĢeyi, genel-geçer bilgiyi, metaafiziğe giren herĢeyi yok saymaktadıseafoodplus.info da arkasında durur. Aancak septiklerde ya bir kavram karmaĢasından ileri gelen bir kompleks durum vuku bulur, ya da septisizm kendi özünde zaten çeliĢkili bir öğretidir. Bu tamamen yoruma açık bir konudur. Septisizmin, Antik Yunan zamanında baĢlayıp günümüze kadar düĢünce sistemi olarak farklı formlarda da olsa varlığını sürdürmesi, bu öğreti için önemlidir esasen. Zira, Görünenin aksine septikler „birĢey var ya da yok bilemeyiz, o yüzden askıya alalım yargıları‟derken düĢünceleri rafa kaldırmamakta, tembellik yapmamakta, aksine daha eleĢtirel ve derin düĢüncelerin girdabına girmektedir. VaroluĢçu düĢünürlerin birçoğu mutluluğun yolunun bilgiden ve birĢeyi bilmekten geçtiğini savunurken, Septiklerin bilinemezci yönü onları belki daha fazla karamsarlığa ve mutsuzluğa götürmektedir. Zira, onlara göre de mutluluk, birĢeyin bilinemeyeceği ve görüntüler ile utlu olmamız gerektiği de değildir. Hayat septiklere bu bakımdan daha zordur yorumunu da yapabiliriz. Ġnsan, hayatı ve mutluluğu gereği, hatta sağlıklı bir psikolojite sahip olmasının gerektirdiği bir inanç sistemine sahip olmalıdır. Doğru ya da yanlıĢı yoktur bu durumun. Kimisi Tanrı‟nın varlığına inanır ve zor zamanlarında ona sığınır mutlu olur çünkü inanmakta ve bunun için yaĢamaktadır. Kimisi ineğe tapar ancak o kiĢi bununla mutludur çünkü bir Ģeye inanmaktadıseafoodplus.infoığını kabul etmekte ve ona sığınmaktadır. 29 Psikolojide dahi yerini bulan savunma mekanizması kavramı inançlarda daha fazla ortaya çıkar. ġimdi bu inanç durumuna da paralel olarak söyleyebiliriz ki, Septikler‟in herhangi bir inancı olmamaktadır. Tanrı, varlık, nesne, madde vb. düĢüncesi hakim değildir çünkü bunların hiçbirinin varolduklarından emin değseafoodplus.infomezler; ancak kabul de edemezler. HiçbirĢeyden emin değillerdir. Ancak bizim sandığımızın aksine belki bu durum onları daha da mutlu kılmaktadıseafoodplus.info Sextus Empricus‟da, dogmatiklerin acılarının varlığından emin oldukları ve acının ne olduğunu „bildikleri‟için daha fazla acı çektiğini ancak gerçek bir septiğin duyduğu Ģey acı verse dahi bunun iyi ya da kötü birĢey olup olmadığını bilmedikleri için daha az acı çektiklerini savunur. Bu da göstermekte ki birĢeyin bilgisine, dolaylı olarak da inancına sahip olmamak onlara sahatsızlık vermemektedir. Septiklerin düĢüncesi ne olursa olsun, dünya düĢünce tarihine felsefik açıdan bir anlam kattıklarını düĢünmekteyiz. ĠĢ teolojiye bağlanınca bazı kesimlerce lanetlenen bir düĢünce sistemi dahi olabilir, hatta bazı kesimler ileriye gidip ateizme kadar durumu vardırabilirler ancak, Ģu anlaĢılmalı ki, sepik düĢünce asla hiçbirĢeyi inkar etmek, yoksa özüyle çeliĢir, o sadece „bilinemez‟liği savunmaktadır. Bu nedenle de düĢüncelerini sonuna kadar savunmuĢlar, felsefede yeni bir çığır açmıĢlar ve akademi zamanında Roma Ġmparatorluğu‟nun sonuna kadar varlıklarını sürdürmüĢlerdir. Bu düĢünce sisteminin uzantıları da günümüzde Agnostisizm ya da bazı yönleriyle Nihilizm olarak karĢımıza çıkmaktadır. KAYNAKLAR ARSLAN,Ahmet (), İlkçağ Felsefe Tarihi; Hellenistik Dönem , seafoodplus.infoı, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul. ARSLAN,A., Ġ.Güler, K.Gürsoy, seafoodplus.infoğlu, seafoodplus.infoi, seafoodplus.info, S.Öğün, seafoodplus.infoıbay, seafoodplus.infoğan, seafoodplus.infoçay, N.Kılınç; () Felsefe , TUSĠAD Yayınları seafoodplus.infoı, Ġstanbul seafoodplus.info , , Tarihinde eriĢildi. 30 AYDIN, Hüseyin, (), Nihilizm‟in Tarihçesi, Uludağ Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, S.1, C.1, ss seafoodplus.info(1)/seafoodplus.info , Tarihinde eriĢildi. BRAVO,B.IĢıl,(), Antikçağ’da VARLIK VE Bilgi Problemleri Üzerine, FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi,S.4 ss seafoodplus.info , Tarihine eriĢildi. BRAVO, B.IĢıl, () , Bilginin Olanağı Sorunu,FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, S.3 ,s , seafoodplus.info tarihinde eriĢildi. CEVĠZCĠ, Ahmet (), İlkçağ Felsefe Tarihi , seafoodplus.infoı , Asa Kitapevi, Bursa. CEVĠZCĠ, Ahmet (), Felsefe Tarihi , seafoodplus.infoı , Say Yayınları , Ġstanbul. CEVĠZCĠ, Ahmet (), "Yunan Kuşkuculuğunun Bilginin Olanaksızlığıyla İlgili Kanıtları", Felsefe Dünyası, S, s ÇÜÇEN, Kadir (), Bilgi Felsefesi , seafoodplus.infoı , Asa Kitapevi, Bursa. ERGÜL,Ağıt (), Greklerde Ahlaki Görecelik ,YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, seafoodplus.info rlativizm-ethcial-relativity , s, Tarihinde eriĢildi. GÖKBERK, Macit (), Felsefe Tarihi , Baskı, Remzi Kitapevi, Ġstanbul. GÖKBERK, Macit (), Felsefe Tarihi, Remzi Kitapevi, Ġstanbul HANÇERLĠOĞLU,Orhan(), Düşünce Tarihi , seafoodplus.infoı, EriĢ Yayıları, Ġstanbul KOYUNCU,Cemil, () , Cicero’nun Tusculanum Disputationes adlı yapıtında Akademia felsefesi, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan tezi, Ankata Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, seafoodplus.info akademia-felsefesi-academy-s-philosophy-in-cicero-s-tusculan-disputaiones , Tarihinde EriĢildi. Platon,(Tarih Yok) , Yasalar 1, (Çev: Candan ġentuna – Saffet Babür) Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, PÖGGELER, Otto (), Heidegger, Nietsche ve Politika, Kaygı Uludağ Üniversitesi Felsefe Dergisi, S.4, s seafoodplus.info?cwid=3&vtadi=TPRJ%2CTTAR%2CTTIP%2CTMUH %2CTSOS%2CTHUK&c=google&s_f=_5&detailed=1&keyword= Tarihinde eriĢildi. 31 Septisizm, (Tarih yok), Kaygı Felsefe Dergisi seafoodplus.info~felsefet/kaygi/dergieski01/pdf , Tarihinde eriĢildi TÜMLÜ, Tarık, (), Agnostisizm, seafoodplus.info , Tarihinde eriĢildi. YILDIRIM, Tamer (), Ateizm mi Agnostisizm mi?Bertnard Russel’in Tercihi , FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 11, s. seafoodplus.info pdf , Tarihinde eriĢildi 32

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir