Sergüzeşt kelimesi Türkçe'de "baştan geçen şey, macera" anlamına gelir.
Farsça sar guδaşt سرگذشت z "baştan geçen şey, macera" deyiminden alıntıdır. Farsça deyim Farsça sar سر z "baş" ve Farsça guδaştan, guδār- گذشتن, گذار z "geçmek" sözcüklerinin bileşiğidir. Daha fazla bilgi için ser, güzergâh maddelerine bakınız.
Sergüzeşt kelimesi tarihte bilinen ilk kez Darir (çev.), Kıssa-i Yusuf ( yılından önce) : yusuf ile hem züleyhā hālini, ser-güzeştin söyledi ahvālini eserinde yer almıştır.
Sergüzeşt kelimesi Türkçe'de "" anlamına gelir.
Sergüzeşt kelimesi Türkçe'de "Macera." anlamına gelir.
Bu kelimenin kökeni ve ayrıntılı kaynak için kelimeyi etimoloji sözlüğünde inceleyebilirsiniz: Sergüzeşt kelime kökenini göstermek için tıklayın.
Aslı “konfirme, belgeli” anlamında bir hukuk terimi iken "bağışık, muaf" anlamını kazanmıştır.
Bu kelimeye benzer bazı kelimelere göz atın; sergüzeşt, sergüzeştçi
Veya Sergüzeşt kelimesi hakkında ayrıntılı bir arama başlatmak için buraya tıklayın.
Rastgele kelime göster
İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Sergüzeşt, Tanzimat dönemi yazarlarından Samipaşazade Sezainin da yayınlanan romanıdır.
Sergüzeştin kelime anlamı:
Ser = baş, guzeşt =(-den geçmek): baştan geçen hâl/ler anlamlarına gelmekte. Türkçeye Macera diye çevirebiliriz.
Sergüzeşt, Tanzimat yazarları tarafından çok işlenen beyaz kadın ticaretini konu edinir.
Yazar, yaşadığı dönemdeki Türk toplumunda cariye, odalık, halayık gibi çeşitli adlar verilen esir kadınları kendi babasının konağında yakından görüp inceleme fırsatı bulmuş ve eserini buna dayanarak yazmıştır.
Bu roman Türk edebiyatında ilk realist eserler arasında yer alır.
Kafkasyadan kaçırılan dokuz yaşındaki Dilber, İstanbula getirilerek, önce, Harput Malmüdürlüğünden azledilmiş Mustafa Efendinin evine kırk liraya satılır. Orada evin taşyürekli hanımı ile Arap halayık Taravetin elinde çok eziyet çeker.
Mustafa Efendi bir ilçe kaymakamlığına tayin edilerek İstanbuldan ayrılırken kızı bir esirciye altmış liraya satar. Esir tüccarı bir süre sonra Dilberi Asaf Paşa adlı birinin konağına satar. Orada rahat bir hayata kavuşur, hatta Fransızca öğrenir.
Paşanın Avrupada resim öğrenimi görmüş olan oğlu Celal Bey, kızın türlü kılıklarda resmini yapar. Günün birinde iki genç birbirlerini severler. Bu evliliği uygun görmeyen ana baba, Dilberi bir esirciye gizlice satarak evden uzaklaştırırlar.
Kız, Mısıra götürülerek zengin bir tüccara satılır. Yeni efendisine odalık olmayı reddettiği için dövülür, hapsedilir. Merhametli bir haremağası kendisini tekrar istanbula götürmek ister; ancak olaylar farklı gelişir ve haremağası ölür.
Dilber yakalanıp tekrar işkenceli hayatına döneceği korkusuyla kendisini Nilin karanlık sularına bırakarak intihar eder.