Erken on yedinci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu bir dizi siyasi, ekonomik, bürokratik ve kültürel dönüşümler yaşadı. Sihâm-ı Kazâ, imparatorluğun bu değişim ve dönüşümünden oldukça yarar sağlayan eğitimli, kültürlü seçkinler ve himaye ilişkileri sayesinde olağan dışı bir yükseliş gösteren idarecileri, bürokratları hedef alan bir hiciv külliyatının adı oldu. İmparatorluğun bu istikrarsız dönemi, sözü edilen güç çatışmalarını, rekabetleri ve düşmanlıkları daha da görünür hale getirdi. Kâtib Çelebi, özellikle genç bir sultan olan II. Osman’ın tahttan indirilip sadrazamı ve hadımağasıyla birlikte öldürülmesi () travmasını merkeze alarak bu çalkantılı yıllara “hâile-i Osmâniyye” dedi. Hatta Gabriel Piterberg bu döneme ilişkin mükemmel ve yetkin çalışmasının başlığını -Kâtib Çelebi’den ödünçleyerek- Bir Osmanlı Trajedisi koydu. Nev’îzâde Atâyî ise Hadâiku’l-Hakâik fî Tekmileti’ş-Şakâik’de bu çalkantılı yılları “fetret-i Osmâniyye” diye tanımladı. İmparatorluğun sözü edilen travmatik ve çalkantılı yıllarını, pek çok tarihyazıcısı gibi on yedinci yüzyılın gözü pek şairi Nef’î (Hasankaleli Ömer Bey) de çok iyi okudu ve çağında gözlemlediği haksızlıkları, aksaklıkları ve liyakatsizlikleri eleştiri imbiğinden süzerek hicve döktü.
Sihâm-ı Kazâ (kaderin okları) , Nef’i’nin mensur ve manzum parçalarının, hicviyelerinin toplandığı, hiciv mecmuası…
Divân edebiyatının hiciv türündeki en önemli eser…
Şair, birbirine tamamen zıt olan gerek övgü gerekse yergi sanatında (kaside ve hiciv) oldukça başarılı olmuştur…Nef’i, beğendiği kişileri yazdığı kasidelerle göklere çıkarmış, hoşlanmadıklarını ise hezel ve hiciv yoluyla en ağır, en sert dille yerin dibine sokmuştur…
Nitekim, XVII. Yüzyılda moda olan, şairlerin birbirlerine yazdıkları hiciv modasına Nef’i’de Sihâm-ı Kazâ ile katılmıştır…
Nef’i bu eserde dönemin devlet işleyişini, sadrazamları, sanatkârları, şairleri, dönemin ileri gelenlerini ve hâttâ babasını; zehir zemberek sözlerle hicvetmiştir…
Divân edebiyatının her dalında önemli eserleri olan nef’i, daha çok Sihâm-ı Kazâ isimli eseriyle anılmıştır…zirâ bu eseriyle, ‘diliyle hakk belâsına uğrayan şair’ olarak anılır…yani sivri dili nef’i’nin sonu olmuştur…vezir bayram paşa için yazdığı hicviyesi kendisinin katledilmesine sebep olmuştur…Sihâm-ı Kazâ’da bu hiciv yoktur…herhangi bir kaynakta da yer almaz, zirâ henüz yayılmadan o dönemde imha edildiği söylenegelmiştir….
Nef’i’nin pervasız sivri dili ve kalemi hayatına mâl olsa da, hiciv sanatı ‘Sihâm-ı Kazâ’ gibi unutulmaz bir eser kazanmıştır vesselâm….
ŞEYHÜLİSLAM İLE NEF'İ NİN ATIŞMASI
Şeyhülislam yahya efendi nef'i ye iyi gözle bakmayanlardan biridir fırsat buldukça nef'i’yi taşlar:
Şimdi hayl-i suhenverân içre
Nef’î mânendi var mı bu şâ’ir
Sözleri seb’a-i mu’allakadur
İmri’ü’l-kays kendidür kâfir
diyerek nef'i’ye kâfir demişseafoodplus.info'i’ de bunun üzerine şeyhülislama şu beytiyle karşılık vermiştir;
'Bana kâfir demiş müftü efendi
Tutalım ben diyem ona müselmân
Vardıkta yarın rûz-ı cezâya
İkimiz de çıkarız onda yalan'
yani: tahir efendi bana köpek demiş; ben de ona müslüman diyeyim ki yarın hesap günü geldiğinde/ahirette ikimiz de yalancı çıkalımdönemin müftüsü bu beyit üzerine nef’i’ ye karşılık olarak başka bir beyit yazma cesaretinde bulunamamıştır…