♥♬♪♡ Begum ♡♪♬♥ • !!++
!!++
!!++
!!++
♡๒єץzค♡ ve hesap kapanır 9 aralık unutmayın!!!! • !!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
(beyza) yeter diyordu fanlar yeter{seafoodplus.infoım} • !!++
esma • !!++
üç damattan selfie:)semanur • !!++
esma • !!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
yeliz • !!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
EsMa • !!++
!!++
!!++
!!++
yeliz • !!++
!!++
!!++
!!++
Lale • !!++
!!++
(BEYHAN) HAYAT SEVİNCE GÜZEL • !!++
EsMa • !!++
sinem • !!++
!!++
!!++
!!++
!!++
!!++
ebru • !!++
!!++
!!++
EsMa • !!++
YASEMİN • !!++
EsMa • !!++
!!++
Avrupa Birliğinin iki üst düzey isminin 6 Nisan’da Ankara’daki temasları ardından yapılan açıklamalarda tek ortak nokta görüşmelerin “olumlu atmosferde” geçtiği oldu. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmelerinden somut sonuç zaten beklenmiyordu. Bu ziyaretin yapılabilmesi dahi önemseniyordu. Ancak özellikle von der Leyen’in sözleri, Türkiye-AB ilişkilerinin adeta bir “sil baştan” dönemine girdiğini gösteriyordu. (*)
Leyen görüşme ardından Twitter sayfasında, “bir araya gelmemizi sağlayan şeyleri güçlendirmeyi” ve “ayıran unsurları dile getirmeyi” temel alan bir ilişki biçiminden söz etti. Sonra da “daha yolun başındayız” diye ekledi; “önümüzdeki haftalar ve aylar bu yolda ne kadar beraber yürüyebileceğimizi gösterecek”.
Türkiye’nin AB ile Ankara anlaşmasına dayanan 58 yıllık bir geçmişi olduğu düşünülünce, bu sözleri bir “sil baştan” hamlesi olarak okumak mümkün oluyor. Michel ise Türkiye’nin adımlarına bağlı olarak gelişecek bu sürecin aynı zamanda “tersinir” olduğunu, yani geriye gidebileceğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın görüşme sonrasında “olumlu geçti” dedikten sonra “Türkiye’nin nihai hedefi, tam üyelik” vurgusunu yapması da dikkat çekici. Oysa gelinen aşamada ne Ankara Brüksel’e güveniyor ne de Brüksel Ankara’ya. Ne Ankara Brüksel’e ilk “hayır” diyen taraf olmak istiyor. Tam kopuş da mümkün görünmüyor, tam üyelik de.
Dolayısıyla gelinen aşamada Erdoğan’ın “tam üyelik hedefi” vurgusunu müzakere pozisyonu saymak mümkün. Zaten İngiltere’nin kopması ardından AB kendi işleyişini “sil baştan” yapıp yapmamayı tartışıyor. AB, velev ki bugün “gel” dese Erdoğan’ın “tamam, hemen geliyorum” diyeceğini de düşünmemek lazım. AB’nin içinde dahi uygulamakta zorlandığı demokratik ölçütler Erdoğan’a uymaz.
Ankara ve Brüksel’in birbirinden halihazırdaki beklentileri gayet sınırlı. Brüksel diyor ki Yunanistan ve Kıbrıs Rum hükümetlerine dokunma, Müslüman göçmenleri gönderme, Rusya’yla işbirliği yapma, biz de bunun karşılığında yatırımların önünü açalım, Gümrük Birliğini yenileyelim. Erdoğan’ın beklentileriyse göçmen anlaşmasının yenilenmesi karşılığında AB’den vize serbestisi, Cumhurbaşkanı düzeyinde düzenli siyasi temas ve Gümrük Birliği.
Gümrük Birliğinin yenilenmesi her iki tarafın da isteği ama ortada Kıbrıs Rum vetosu varken nasıl mümkün olacak? O ayrı konu. Zaten AB’nin kendi içinde “sil baştan” yapma tartışmalarındaki konu başlıklarından birisi de bu: oybirliği sayesinde küçük üyeler büyükleri parmağında oynatabiliyor.
Ama Erdoğan göçmenler ve Doğu Akdeniz’de “gerilimin azaltılması” konularında talepleri karşıladıkça AB’nin insan hakları, demokratikleşme, İstanbul Sözleşmesi gibi konularda “derin endişelerinin”, açıklamalar dışında bir işlevi olmadığını görüyor. Avrupa hükümetleri de bunları kendi kamuoylarına zaten ufukta görünmeyen “tam üyelik” hedefini engelleme gerekçesi olarak sunuyorlar. Erdoğan da buna çok kızmış gibi yapıyor. Al gülüm, ver gülüm…
AB ’nin ilk yarısı boyunca Türkiye ile ilişkilerde Ekim toplantısına işaret etti. Sonra Aralık oldu. Aralık’ta Mart Zirvesinden söz edildi. Mart Zirvesi öncesinde Türkiye Yunanistan’la “istikşâfi” görüşmelere başlayıp gaz arama ve savaş gemilerini limana çekilince 6 Nisan ziyareti yapıldı. Şimdi Haziran’daki AB zirvesine bakılıyor. Arada 27 Nisan’da Cenevre’de Kıbrıs görüşmeleri var. Bildik oyun.
Sürekli ertelenen bu takvim sadece Yunanistan ile ilişkiler konusunda Türkiye’nin -sözlerin ötesine geçen somut adım atma beklentisine bağlı değil. Aynı zamanda Brüksel, Ankara-Washington ilişkilerinin nereye gideceğini de görmek istiyor.
ABD seçimlerini Joe Biden’ın kazanması ardından ABD-Avrupa ilişkilerinin gelişmesi etkisini Türkiye ilişkilerinde de gösterdi. 25 Mart’ta Brüksel’de AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin güçlenmesi için AB ile birlikte çalışacaklarını söyledi. Michel ve Leyen’in Ankara’da Erdoğan ile görüşmeden önce hem ABD Büyükelçisi David Satterfield ile görüştüğü medyaya yansıdı.
ABD-Avrupa ilişkilerinin de NATO dahil pek çok alanda yeniden tanımlanmakta, “sil baştan” yapılmakta olduğu bir dönemden geçiyoruz. Erdoğan’ın muhataplarının gözündeki “ne yapacağı belli değil” algısını değiştirmesi ve Türkiye’nin elindeki kozları abartmadan, dikkatlice oynaması halinde hem AB hem de ABD ile ilişkilerin yeni bir raya oturması mümkün. Hiç kolay bir şeyden söz etmediğimin farkındayım, ama yine de mümkün.
(*) Cumhurbaşkanı Erdoğanın Michel ve Leyeni kabulü sırasında yapılan protokol hatası ile Leyenin önce ayakta kalması, sonra bunu yadırgadığını belli ederek gösterilen divana oturması, tam da İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı sırada Türkiyedeki cinsiyet eşitsizliğinin göstergesi olarak algılanıp yorumlandı. Resmi kaynaklar Ziyareti hazırlayan AB ön heyetinin istekleri dışında hiç bir düzenleme yapılmamıştır diyor. Bu durum, uluslararası basında da iddia edildiği gibi AB içi çekişmeleri de akla getiriyor. Ancak öyle bile olsa, Erdoğanın ekibinin bu tablonun yol açacağı algıyı düşünerek, ev sahibi sıfatıyla pekâlâ konukları Erdoğanın iki yanına oturtacak düzen alabilirlerdi. Sonuçta fatura hem Erdoğana hem Türkiyeye çıkıyor.
Ağrı’da yılında dedesinin köyüne gittikten sonra kaybolan ve 18 gün sonra cansız bedeni bulunan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in ölümüne ilişkin davada yerel mahkemece "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılan amca Yusuf Aydemir tahliye edildi. Tahliye kararı üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcılığı'nın ardından davaya müdahil olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Ağrı Baro Avukatları ile Erzurum Barosu ve UCİM avukatları tarafından da, sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, sanık hakkında mahkumiyete yeter deliller, atılı suçun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun maddede yer alan katalog suçlardan olması, sanık tarafından yaşadıkları çevre ve ailevi durumları da dikkate alınarak tanıklara yönelik baskı, delilleri gizleme faaliyetlerinde bulunma ihtimali de dikkate alınarak verilen tahliye kararının kaldırılması yönünde itirazda bulunuldu. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin istinaf incelenmesi sonucu sanık Yusuf Aydemir'in tahliyesine yönelik kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Ağrı Baro Avukatlarının itirazı Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından reddedildi.
Konu ile ilgili açıklama yapan Erzurum Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi ve Saadet Öğretmen Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği (UCİM) Erzurum Hukuk Koordinatörü Avukat Oğuzhan Akyüz, “Ağrı’da vahşice katledilen Leyla Aydemir davasına Ağrı Barosunun katılma kabulü talebi üzerine müdahil olduk. Yargılama boyunca davaya ilişkin birçok çalışma yürüttük. En son yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf incelemesi talebinde bulunduk. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda tutuklu sanık Yusuf Aydemir’in tahliyesine ve daha önce kabul edilmiş olan Ağrı Barosu Başkanlığının katılma talebinin de kaldırılması yönünde karar verildi. Bölge Adliye Mahkemesince tahliyeye ilişkin verilen karara karşı savcılık, Erzurum Barosu, UCİM ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığınca itiraz edildi. Bu itirazlarımız yine mahkeme tarafından reddedildi. Tahliyeye ilişkin itirazlarımız, şu aşamada tutuklama tedbirinin ağır olacağı gerekçesiyle reddedildi. Yerel mahkemece yürütülen yargılamada ailenin insan kaçakçılığı konusu da gündeme gelmişti. Yine yerel mahkemede dinlenen tanıkların ifadelerini tamamen değiştirdikleri görüldü. CMK Maddesine göre tutuklamayı gerektiren suçlardan olduğu ve ailenin daha önce insan kaçakçılığı yaptığından kaçama şüphesi barındırdığı, tanıkların beyanlarını değiştirmesinden dolayı delilleri karartma şüphesi olacağından tutuklama tedbirinin yerinde olduğu kanaatindeyiz. Buna ilişkin itirazımız Bölge Adliye Mahkemesince
reddedildi” diye konuştu.
“Kamuoyunun vicdanı rahatlayana kadar dosyanın peşini bırakmayacağız”
UCİM olarak kamuoyu güvenliğini tehlikeye sokacağından yargı yerinin değiştirilmesi talebinde bulunduklarını ifade eden Av. Akyüz, “Bu talebimiz henüz değerlendirmeye alınmadı. Yargılama ister Ağrı’da ister başka bir mahkemede devam etsin biz bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız, Leyla’nın katillerinin mahkemece tespit edilip cezalandırılmasını sonuna kadar talep edeceğiz. Kamuoyunun vicdanı rahatlayana kadar dosyanın peşini bırakmayacağız” açıklamalarında bulundu.
Öte yandan, UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan ve Genel Başkan Yardımcısı Yücel Ceylan da bu işin sonuna kadar takipçisi olacaklarını, Leyla’nın katillerinin dışarıda ellerini kollarını sallayarak gezmemeleri için ne gerekiyorsa tüm UCİM avukatları olarak yapacaklarını belirttiler.
ÇAKIL TAŞLARI adnda yeni bir kitap yaynladm,okursanz sevinirim ️
PAMR AKAR'DAN
"Pamir senden bir şey isteyebilir miyim?"diye sordu Rüya.
"steyebilirsin."dedim ve elimdeki kitab yatağmn üzerine koydum.
"Az önce arkadaşm ile konuştum,dşar çkacaklarmş. Beni de çağrdlar ama bu saatte tek başma bizimkiler izin vermez. Sende gelsene benimle? Hem arkadaşlarmla tanşrsn ayn okuldayz."dedi Rüya.
Pek insan seven birisi değildim daha doğrusu bulduğu her ortama giren biri değildim.
Ama Rüya benim ikizimdi.
Birkaç gündür tanyor olsam da ona güveniyordum.
"Olur."dediğimde gülümsedi.
"Ben hazrlanyorum hemen sonra salona ineriz."dediğinde onu başmla onayladm.
Gülümsememek için dudaklarm dişledim. Rüya'nn arkadaş meğerse ela gözlü kzmş. Beni gördüğünde ela gözlerini kocaman açmşt ve şaşknlktan yediği çikolata yüzünden öksürmeye başlamşt.
Onlarla tanştktan sonra Rüya'nn yanna oturdum.
"kizin olduğundan hiç bahsetmemiştin."dedi Leyla .
"kizimi daha yeni buldum."dedi Rüya.
Hepsinin bakşlarn üzerimde hissediyordum.
"Nasl?"diye sordu Semih.
"Küçükken kaçrlmşm."dedim.
"Oha!"dedi Leyla.
"Siz ikiniz, hayatnz dizi yapsanz var ya ne tutar."dedi seafoodplus.infoğer eliyle de Dolunay' göstermişti.
"Ne alaka?"diye sordum.
"Dolunay doğduğunda çocuklar karşmş hastanede. Üç ay önce öğrendik bizde."dedi Mete.
Dolunay'n kardeşi Ege'yi birkaç kişi skştrp dövmüştü yanmza geldiğinde.
Mete sinirlenmişti birde üzerine çocuklar parka gelince bu sefer onlar biz dövmüştük ve şuan nezarethanedeydik.
Ailelerimiz gelmişti.
Baran gelip benimle konuştuğunda parmaklklarn izin verdiği kadar ile kahverengi saçlarn okşamştm.
Tombul yanaklarn ablasndan almşt,demek ki.
Baran'n Dolunay' savunmasn ise gülümseyerek izlemiştim. Çok düşkündü Dolunay'a.
Bir gün Bat ve Aden'de bana o kadar düşkün olur muydu acaba?
Ailelerimiz gerekli işlemleri hallettikten sonra eve gelmiştik.
Yolda her şeyi anlattğmz için eve gelince direk odama çkmştm.
Kendime pansuman yapmak için odamdaki banyoyu karştrrken Kuzey içeri girdi.
"Sanrm bunlar aryorsun?"diye sordu.
"Evet."dediğimde banyodan çkt.
Bende hemen arkasndan çktğmda yatağmn üzerine oturmuş olduğunu fark ettim.