Müddessir Sûresi
Eûzübillâhimineeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
[] Ey bürünüp sarnan (Resûlüm)!
[] Kalk, ve (insanlar) uyar.
[] Sadece Rabbini büyük tan.
[] Elbiseni tertemiz tut.
[] Kötü eyleri terket.
[] Yaptn iyilii çok görerek baa kakma.
[] Rabbinin rzasna ermek için sabret.
[] O Sûr'a üfürüldüü zaman var ya,
[] te o gün zorlu bir gündür.
[] Kâfirler için (hiç de) kolay deildir.
[] Tek olarak yarattm, kimseyi bana brak,
[] Kendisine geni servet verdim,
[] Göz önünde duran oullar (verdim),
[] Kendisine bir döeyi döedim.
[] Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttrmam umuyor.
[] Asla (ummasn)! Çünkü o, bizim âyetlerimize kar alabildiine inatçdr.
[] Ben onu sarp bir yokua sardracam!
[] Zira o, düündü tand, ölçtü biçti.
[] Can çkasca, ne biçim ölçtü biçti!
[] Sonra, can çkasca tekrar (ölçtü biçti); nasl ölçtü biçtiyse!
[] Sonra bakt.
[] Sonra kalarn çatt, suratn .
[] En sonunda, kibirini yenemeyip srt çevirdi.
[] "Bu (Kur'an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan örenilip) nakledilen bir sihirdir."
[] Bu, insan sözünden baka bir ey deil."
[] Ben onu sekara (cehenneme) sokacam.
[] Sen biliyor musun sekar nedir?
[] Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir ey) brakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.
[] nsann derisini kavurur.
[] Üzerinde ondokuz (muhafz melek) vardr.
[] Biz cehennemin ilerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmiizdir. Onlarn saysn da inkârclar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptk ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye örensin, iman edenlerin imann atrttrsn; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler üpheye dümesinler, kalplerinde hastalk bulunanlar ve kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istemitir ki?" desinler. te Allah böylece, dilediini sapklkta brakr, dilediini doru yola eritirir. Rabbinin ordularn, kendisinden bakas bilmez. Bu ise, insanlk için ancak bir öüttür.
[] Hayr hayr (öüt almazlar). Aya andolsun ki,
[] Dönüp gitmekte olan geceye,
[] Aarmakta olan sabaha andolsun ki,
[] O (cehennem), büyük musibetlerden biridir.
[] nsanlk için, uyarcdr.
[] Sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için (uyarcdr) .
[] Her nefis, kazandna karlk bir rehindir;
[] Ancak sadakiler baka.
[] Onlar cennetler içinde sorarlar.
[] Günahkârlarn durumunu:
[] "Sizi u yakc atee sokan nedir?" diye
[] Onlar öyle cevap verirler: Biz namaz klanlardan deildik,
[] Yoksulu doyurmuyorduk,
[] (Bâtla) dalanlarla birlikte dalyorduk,
[] Ceza gününü de yalan sayyorduk,
[] Sonunda bize ölüm geldi çatt.
[] Artk efaatçilerin efaati onlara fayda vermez.
[] Böyle iken onlara ne oluyor ki, öütten yüz çeviriyorlar?
[] Kaçan yaban eekleri gibi,
[] Âdeta arslandan ürkmü.
[] Daha dorusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açlm sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor.
[] Hayr! Aslnda onlar ahiretten korkmuyorlar.
[] Asla (düündükleri gibi deil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdr!
[] Dileyen ondan (düünüp) öüt alr.
[] Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öüt alamazlar. Saknlmaya lâyk olan da O'dur, mafiret sahibi de O'dur.
Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)! 1 Kalk, ve (insanları) uyar. 2 Sadece Rabbini büyük tanı. 3 Elbiseni tertemiz tut. 4 Kötü şeyleri terket. 5 Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. 6 Rabbinin rızasına ermek için sabret. 7 O Sûr´a üfürüldüğü zaman var ya, 8 İşte o gün zorlu bir gündür. 9 Kâfirler için (hiç de) kolay değildir. 10 () Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! 11 () Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! 12 () Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! 13 () Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! 14 Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor. 15 Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır. 16 Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım! 17 Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. 18 Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti! 19 Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse! 20 () Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» 21 () Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» 22 () Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» 23 () Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» 24 () Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» 25 Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım. 26 Sen biliyor musun sekar nedir? 27 Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o. 28 İnsanın derisini kavurur. 29 Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır. 30 Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?» desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür. 31 Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki, 32 Dönüp gitmekte olan geceye, 33 Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, 34 () O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir. 35 () O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir. 36 () O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir. 37 Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir; 38 Ancak sağdakiler başka. 39 () Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar. 40 () Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar. 41 () Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar. 42 Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik, 43 Yoksulu doyurmuyorduk, 44 (Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk, 45 Ceza gününü de yalan sayıyorduk, 46 Sonunda bize ölüm geldi çattı. 47 Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. 48 () Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? 49 () Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? 50 () Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? 51 Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor. 52 Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar. 53 Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır! 54 Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır. 55 Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O´dur, mağfiret sahibi de O´dur. 56
Mddessir Suresi - . Ayet Tefsiri
﴿٣٨﴾
﴿٣٩﴾
﴿٤٠﴾
﴿٤١﴾
﴿٤٢﴾
﴿٤٣﴾
﴿٤٤﴾
﴿٤٥﴾
﴿٤٦﴾
﴿٤٧﴾
﴿٤٨﴾
﴾38﴿
Her nefis, yaptıklarına karşılık tutulan bir rehindir;﴾39﴿
Ancak hakkın ve erdemin tarafında olanlar başka:﴾﴿
Onlar cennetlerdedir; gnahkrlar hakkında birbirlerine sorular sorarlar?﴾42﴿
“Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?”﴾43﴿
Onlar şyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik;﴾44﴿
Yoksulu doyurmuyorduk;﴾45﴿
(Gnaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,﴾46﴿
Ceza gnn de asılsız sayıyorduk,﴾47﴿
Sonunda bize lm geldi attı.”﴾48﴿
Artık şefaatilerin şefaati onlara fayda vermez.Bu kümedeki âyetlerde iman veya inkâr konusunda yapılan tercihin sonuçları anlatılmakta, kişinin tercihine göre cennetteki nimetlere kavuşacağı veya cehennemdeki azaba sürükleneceği bildirilmektedir. âyetle her nefsin yaptıklarına karşılık rehin olarak tutulması, sorumluluğun ferdî olduğunu, her insanın dünyadaki iman ve itaatine göre hesap gününde ödül veya ceza alacağını, geleceğinin yani kendini rehin olmaktan kurtarmanın buna bağlı olduğunu ifade eder. Kısacası insana ebedî kurtuluşu sağlayacak olan da onu ebedî felâkete götürecek olan da benimsediği inancın doğruluğu veya yanlışlığı, amellerinin ilâhî iradeye uygun veya aykırı oluşudur. İnancı bâtıl, ameli bozuk olanı en yakınları bile kurtaramaz; nitekim Hz. Nûh öz oğlunu, Hz. İbrâhim öz babasını kurtaramamıştır (bk. Hûd 11/; Tevbe 9/).
“Hakkın ve erdemin tarafında olanlar…” diye çevirdiğimiz ashâbü’l-yemîn tamlamasındaki ashap “topluluk, arkadaşlar, taraftarlar”, yemîn ise hem “sağ taraf” hem de mecazî olarak “doğru, gerçek, güç” anlamlarında kullanılır. Bu deyimi kısaca “sağcılar” şeklinde çevirenler bulunmakla birlikte, “sağcılar” kelimesi günümüzde daha çok siyasal veya ideolojik anlamlar içeren bir terim olarak kullanıldığından bu çeviriyi Kur’an’ın kastettiği anlam ve amaca uygun bulmuyoruz. Zira ashâbü’l-yemîn Kur’an’da genellikle iman ve amelleriyle gerçeğin ve erdemin tarafında olanları ifade eder. Müfessirler bu deyimi, “âhirette amel defterleri sağ taraflarından verilenler, müminler, müslümanların çocukları, melekler, Hz. Âdem’in sağ tarafında bulunanlar, dünyada hayırlı işler yapanlar, dürüst, erdemli ve kutsanmış kimseler” gibi farklı şekillerde yorumlamışlardır (Râzî, XXX, ; İbn Âşûr, XXIX, ; Esed, III, ). Bize göre burada söz konusu olanlar, Allah’ın iradesine uygun bir inanç ve amel çizgisi benimseyip hayat boyunca bu çizgide sebat eden müminlerdir. Nitekim âyetlerde sıralanan günahkârların özellikleri, bir bakıma ashâbül-yemîn deyimiyle ne kastedildiğine de işaret etmektedir. Buna göre ashâbül-yemîn hayatlarının sonuna kadar namazlarını kılar, yoksulu doyurur, bâtıla dalanlardan uzak durur, ceza gününe inanırlar. Buradaki namaz Allah’a iman ve itaati, yoksulu doyurma yaratılmışlara şefkat ve merhameti, imkânları olmayanlarla paylaşmayı; bâtıla dalanlardan uzak olma, daima hakka inanma, hak ölçülerine göre yaşama, hakkı ve haklıyı destekleme, haksızın karşısında olmayı; ceza gününe inanma ise hayatının bütün anlarında, her türlü karar, tercih ve eylemlerini Allah’ın huzurunda sorguya çekilip bunların tek tek hesabını vereceğini bilerek yaşamayı ifade eder.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz