solcular atatürk ü neden sevmez / Ateistforum > KOMÜNİSTLER NEDEN ATATÜRKE KARŞI ANTİPATİ DUYUYORLAR

Solcular Atatürk Ü Neden Sevmez

solcular atatürk ü neden sevmez

Salâhi R. Sonyel

Anahtar Kelimeler: Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal Atatürk, Enver Paşa, İttihat ve Terakki, Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletleri, Mondros Mütarekesi

Önsöz

Birinci Dünya Savaşında yenilgiye uğratılan Osmanlı İmparatorluğunu ve yenen İtilâf Devletleri adına İngiltere’yi temsil eden murahhaslar arasında, 30 Ekim ’de imzalanan Mondros Bırakışması’nın[1] aktinden dokuz gün sonra, yani 8/9 Kasım gecesi, Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşa sürüklemekten sorumlu İttihat ve Terakki Derneği’nin üç önderi -Talât, Enver ve Cemal Paşalar- kimi yandaşlarıyla birlikte, U sayılı Alman denizaltısıyla İstanbul’dan gizlice kaçıyorlardı. Kaçakların hedefi, İngiliz gizli belgelerine bakılacak olursa, Köstence[2], Türk kaynaklarına göre ise, Kırım kıyılarında, Sivastopol yakınlarında bir sahi! kenti olan Gözleve (Evpatorya)’ydı[3].

Her üç önder de, savaş günlerinde işlemiş oldukları söylenen suçlardan sanık olarak tutuklanmak için Bağlaşıklarca ve İstanbul’da kurulan yeni yönetimce aranıyordu[4]. yılı Temmuz’unda, İngiliz yandaşı Damat Ferit yönetimince kurulacak olan özel askeri yargıtayca, savaş suçlarından sanık olarak, yokluklarında (gıyaben) yargılanacak ve ölüme mahkûm edileceklerdi[5]. Daha sonra, Talât ve Cemal Paşalar, Ermeni katillerin kurşunlarına kurban gidecek; Enver Paşa ise, Buhara’da, Müslüman “Basmacı” İhtilâlcilerinin önderi olarak Ruslara karşı savaşırken, vurularak öldürülecekti.

Bu üç İttihatçı önderden yalnız Enver Paşa, Türkiye’yi işgal eden düşmanlara karşı Anadolu’nun ortasında ulusal direniş ve kurtuluş savaşı başlatan Mustafa Kemal’le yandaşlan Türk ulusalcılarına karşı kafa tutacak; onların bu yolda kazanacaktan saygınlığa ortak çıkmaya, dahası, bu saygınlığı bizzat kendisine mal etmeye çalışacaktı. Ama kendi yücelik duygusu (megalomani), Enver’i, ilk kez daha büyük işlere sürüklüyor; İngiltere ile işbirliği yaparak, Orta Asya’daki Müslümanları Bolşeviklerin boyunduruğundan kurtarmayı; bu olmazsa, Bolşeviklerle birleşecek, İngiliz ve Fransızların Afrika ve Asya’daki imparatorluklarında yaşayan Müslümanları özgürlük ve bağımsızlığa kavuşturmayı düşlüyordu.

İstanbul’dan kaçtıktan ve Kırım’da kimi serüvenler geçirdikten sonra[6], yılı sonlarına doğru Berlin’e ulaşan Enver Paşa, oradaki Alman, İngiliz, Fransız ve Rus ajanlarıyla düzen çevirmeye başlıyordu. Görüştüğü ilk kişilerden biri olan Karl Radek adlı Bolşevik ihtilâlcisi, ona, Moskova’ya giderek, İngiliz emperyalizmine karşı Sovyetlerle Müslümanlar arasında bir bağlaşma (ittifak) kurulmasına yardımcı olmasını öneriyor;[7] “İngiliz emperyalizmine karşı girişilecek olan mücadeleyi destekleyen herkes Moskova’da iyi karşılanır” diyordu[8].

3 Şubat tarihli İngiliz Gizli Raporuna göre, Enver Paşa, Anadolu ve Azerbaycan’ı “bir Bolşevik ordusuyla istilâ etmek görevini üstlenmeden önce", bu yöndeki tüm çabaları koordine etmek amacıyla, Almanlarla Bolşevikler arasında bir askeri ittifak kurulması ve Arap, Türk ve Mısırlılar arasındaki akımların birleştirilmesi yolundaki davranışlara büyük ölçüde katkıda bulunuyor; dahası, kolay inandırılan Emir Faysal’dan sempati kazanmaya çalışıyordu. Ama Faysal, “Arabistan ve Suriye’nin bağımsızlığı, Rusya ve Osmanlı Padişahınca taninıncaya dek”, kesin bir davranışta bulunamıyordu[9].

Bu arada, Enver Paşa, İngilizlerle de düzen çeviriyor; 24 Şubat akşamı, Berlin’deki İngiliz Askeri Kurulu mensubu Binbaşı Ivor Hedley’le görüşüyor; ona, İngiltere’nin Müslüman ülkelerinde İngilizlere karşı ihtilâl kışkırtmak amacıyla, Sovyet yönetimiyle işbirliği yapmak için Moskova’ya gitmek üzere olduğunu; ancak, İngiltere’yle işbirliği yapmayı, Bolşevik Rusya’yla çalışmaya yeğ tuttuğundan, yolculuğunu birkaç gün ertelemek kararını aldığını bildiriyor; bu işbirliği için şu koşulları öne sürüyordu: Sudan’a Mısır gibi bağımsızlık verilmeli; İngiltere ile Mısır arasında bir antlaşma imzalanmalı; Arabistan’a kendi alınyazısını saptama (self-determinasyon) hakkı taninmalı; İzmir ve Trakya sorunları Türkiye’den yana çözümlenmeli. İngiltere kendisiyle (Enver’le) anlaşırsa, herşey kesinlikle bütünleninceye dek Berlin’de kalacağını; Moskova ile olan görüşmelerini kesinlikle keserek, İngiltere’ye karşı beslenmekte olan duyguları büsbütün değiştirmek için Doğu’ya gideceğini bildiriyordu.

Bu görüşmeyi yorumlayan İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Dairesi yetkililerinden seafoodplus.infos, Enver’in ihtiraslarının, “Mısır ve Hindistan’daki İngiliz yönetimiyle bağdaşmadığını” kaydediyor, şöyle diyordu:

“Bir cani olarak nitelendirdiğimiz bir adama işlem yapacak kadar alçalmaya hazır isek bile, bu, bizim için hiç de iyi olmayacaktır. Enver ne söylerse söylesin, İttihat ve Terakki Demeği’yle Bolşevikler birlikte çalışacaklardır; dolayısıyla, Enver’le anlaşmaya varırsak, ona, bize karşı kullanması işin daha çok saygınlık vermiş oluruz”[10].

Enver Paşa, 26 Şubat’ta “Ali” takma imzasıyla Cemal Paşa’ya gönderdiği yazıda aynı görüşleri yansıtıyor; “Türk ve İslâm aleminin kurtarılması hususunda çalışacağım” diyordu[11]. Ama İngilizler, onun işbirliği önerisine kesinlikle karşı çıkınca[12], yılı yazında, uçakla birkaç macera geçirdikten sonra, 15 Ağustos’ta Moskova’ya ulaşıyordu[13]. Berlin’de iken Radek’le yapmış olduğu görüşme sonunda, Sovyet Rusya’yı, “hem kendi adını temize çıkarmak, hem de İngiltere’den öç almak için bir sıçrama tahtası olarak kullanmak” görüşüne sahip olmuştu[14]. Rus önderleri de onu, “Batı emperyalizmine” karşı kullanmayı tasarlıyor; büyük dikkat göstererek bol bol övüyor; malî ve askerî yardımda bulunacaklarına dair söz vererek çeliyorlardı[15].

Mustafa Kemal - Enver Çatışması

Enver Paşa[16] Moskova’da çalışmalarını sürdürürken, Anadolu’da yeni gelişmeler oluyor, 23 Nisan ıgzo’de Ankara’da, Mustafa Kemal’in başkanlığı altında kurulan Büyük Millet Meclisi[17] yönetimi, yurdu iç ve dış düşmanlardan kurtarmak için Anadolu’da ölüm-kalım mücadelesi verirken, 26 Nisan’da, “emperyalist ve sömürgecilerin” düşmanı gibi görünen Sovyet Rusya yönetiminden de yardım dileyor, 11 Mayıs’da, Bekir Sami başkanlığında Moskova’ya bir kurul gönderiyordu. Rus başkentine ancak 29 Temmuz’da varan bu kurul, karşılıklı kuşku ve kararsızlık havası içinde, Sovyet önderleriyle görüşmeye başlıyor, ama bu görüşmelerde Ruslar, Ke- malistlere (Türk ulusalcılarına) büyük güçlükler çıkarıyor; sonunda Enver Paşa da bu görüşmelere karışarak Ruslarla düzen çevirmeye başlıyordu[18] Enver, 26 Ağustos’ta Mustafa Kemal’e gönderdiği ilk mektupta, Müslümanları örgütleyerek, Türkiye’nin kurtuluşuna yardımcı olmak amacıyla Moskova’ya gittiğini;[19] Orduyu yeniden örgütlemek ve Türkiye’ye yararlı olmak amacıyla, Bolşeviklerin izniyle Bakü’ye gideceğini bildiriyordu[20].

Enver Paşa’nın bu düzenlerini İngiliz belgeleri de doğrulamaktadır. İngiltere Savaş Bakanlığı, Enver Paşa’yla “Rus Bolşeviklerinin etkisi altında olan kimi aşın eğilimlilerin”, Yunanlılara karşı saldırıya geçmemekle suçlandırdıkları Mustafa Kemal’i erkten düşürmeyi dilediklerini öğrenmiş bulunuyordu. İstanbul’daki İngiliz Askeri Genel Karargâhı’nın 17 Şubat ’de Savaş Bakanlığı na bildirdiğine göre, “Anadolu’daki ulusalcılar, Enver’in, İran’dan Maraş’a dek komuta ettiği yüce bir Bolşevik İslâm ordusunun başında harekete geçmek niyetinde olduğuna” dair “epeyi propaganda yapıyorlardı”[21]. Bu haberi, o bölgede bulunan kimi İngiliz gözlemcileri, örneğin, Tiflis’deki İngiliz temsilcisi Deniz Yarbayı Harry Luke de doğruluyordu. Bizzat Enver, 25 Şubat ’de, Berlin’deki İngiliz Askeri Kurulu mensubu Binbaşı Ivor Hedley’le görüşürken, taninmamak için giysi değiştirerek İstanbul’a gidip “oradaki önderlerle görüşeceğini” açıklamış bulunuyordu[22].

Uğursuz Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından iki gün sonra, 12 Ağustos tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, Anadolu’da güçlü ve zayıf olmak üzere iki parti bulunduğunu; bunlardan zayıf olanın Mustafa Kemal ve ulusalcıların partisi olduğunu; bu partinin, “yurtsever ve dinsel amaçlar besleyerek, barış antlaşmasına (Sevr) ve bunun neden olacağı Türkiye’nin bölünmesine karşı direnmeye çalıştığını, ama bunda başarısızlığa uğradığını; dolayısıyla, bu parti mensuplarının şimdi Enver, Talât, İttihatçı - Musevi - Alman - Bolşevik kombinezonu olan daha tehlikeli öteki partiye geçmeye başladıklarını” iddia ediyor; Enver’le yandaşlarının, Türkiye’yi, Bolşevik anlamındaki Pan-İslamcılığa kurban ettiklerini; Lenin’in ilkelerini kabullenerek, bunları, Anadolu’da, “Yunan propaganda ordusu” aracılığıyla yaymakta olduklarını; öte yanda Mustafa Kemal’in, Lenin’in ilkelerine karşı çıktığını; dolayısıyla, erkten düşürülmek üzere olduğunu ve yerine Enver’le Talât’ın geçirileceğini iddia ediyordu.

Anadolu’daki bu durumdan yararlanan Bağlaşıklar, özellikle İngiliz- ler, Kemalistleri daha da bölmek, “ılımlıları ılımsızlardan ayırmak” amacıyla Anadolu’ya bir kurul gönderilmesini destekliyorlardı. Daha sonra Ahmet İzzet Paşa başkanlığında bu denli bir kurul gönderilecekti. Bu arada, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nda, Mustafa Kemal’le yandaşlarının, Ankara’da, Bolşevik - İttihat ve Terakki grubu önünde gittikçe zayıflayarak, Enver Paşa’nın, Lenin’in ilkelerine karşı çıkan Mustafa Kemal’in yerini almak üzere olduğuna inanılıyor; Bakanlığın Doğu Dairesi yetkililerinden D.G. Osborne, şu görüşleri öne sürüyordu:

“Mustafa Kemal, kendi savının yitirilmiş olduğunu herhalde anlamış olsa gerek. Bu durumda, Türkiye’nin ve Osmanlı hanedanının bütün bütün ortadan kalkarak, Bolşevizmin yayılması yerine, Türkiye ve Padişah adına Antlaşmayı (Sevr) ve Bağlaşık desteğini kabul edebilir. Ona bu biçimde öneride bulunulmalı. Enver Paşa Ankara'da onun yerini alıncaya dek direnişi sürdüreceği yerde, gerek Veliaht Abdülmecit aracılığıyla, gerekse kendisiyle doğrudan ilişki kurarak, durumu kabullenmeye, bağlılık ve yetkisini Ankara’dan İstanbul’a aktarmaya inandırılırsa, Türkiye’yi kurtarma çabalarına büyük ölçüde katkıda bulunmuş olur. Damat Ferit’in yerini alacak en iyi aday olduğu ona anlatılmalıdır. Durum, onu Sadrazamlığı kabule inandırabilir; böylece, Anadolu’yu belki yatıştırıp birçok sorunların çözülmesine yardımcı olabilir”[23].

yılı Eylül sonunda, erkteki Damat Ferit yönetimi bunalım geçirirken, İngilizler, onun yerine Tevlîk Paşa’nın geçmesini desteklemeye başlıyor; İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Dairesi yetkilisi D.G. Osborne şu derkenarı kaleme alıyordu:

“Mustafa Kemal’in askerî durumu gerçekten umutsuzsa ve Enver Paşa onun yerini almak üzereyse, onu ve daha ılımlı yandaşlarını, Türkiye’yi Enver-Bolşevik emellerine kurban etmeye hazırlanan aşırı eğilimlilerden ayırmanın zamanı gelmiştir”[24].

Yine Eylülü’nde Bakü’de düzenlenen Doğu Halkları Birinci Kurultayına İslâm ülkelerini temsilen katılan Enver Paşa hiç de iyi karşılanmıyor; Türk ulusalcılarına olduğu kadar ona da aşağılık işlem yapılıyordu[25]. Onun Bakü Kongresi’ne katıldığını öğrenen Mustafa Kemal, Bolşevik emellerinden fazlasıyla kuşkulanmaya başlıyordu, çünkü Rusların Enver’i desteklediklerini; gizli amaçlan uğrunda onu gerek Anadolu’da gerekse Orta Asya’da kullanmak niyetinde olduklarını[26]; ulusal akımın önderi olarak kendinden hoşlanmadıklarını ve yerine Enver Paşa’yı geçirmek istediklerini; Türk halkı ve ordusunca destekleneceğine inanılan Enver’in Mustafa Kemal’i erkten düşürebileceğini sandıklarını iyi biliyordu. Böylece, Enver Paşa, “Doğu’dan gelecek tehlike”’den çok kuşkulanan Mustafa Kemal’e karşı Bolşeviklerce bir koz olarak kullanılabilirdi[27].

Aslında Enver Paşa da, 5 Aralık ’de yeğeni Halil Paşa’ya Berlin’den gönderdiği yazıda, “ihtimal ilkbaharda Anadolu’ya hareket için hazırlanacağım. Yani, eğer Ruslar, Müslüman olmak şartıyla kuvvet verirlerse, bununla Yunan cephesine yardım etmek fikrindeyim. Yahut da Anadolu’ya, belki mütenekkiren (kişiliğini gizleyerek) gidip arkadaşlarla birlikte çalışırım" diyordu. O sırada Enver Paşa’nın bir Yeşil Ordu’yla Anadolu’ya gelmekte olduğu söylentileri çevrede dolaşıyordu[28]. Kâzım Karabekir, 10 Eylül ’de durumu şöyle değerlendiriyordu:

" Mesele Mustafa Kemal Paşa’yı devirmeye ve bu suretle halk hükümetleri meselesini bütün memlekete teşmil etmeye (yaymaya) ve bu suretle İttihatçıların işbaşına gelmelerine çalıştıkları hakkında vasi (geniş) bir plân var Berlin’den Enver’i Bakü’ye koşturan kuvvetin dahildeki (içteki) İttihatçıları da harekete getirdiği ve yine memleketimiz dahilinde bu sefer de Enver eliyle Bolşeviklik tesisine çalışıldığını tahmin ettim”[29].

Gerçekten, Bolşevikler, Anadolu’ya sızmak amacıyla hazırladıkları büyük plânı uygulamada Enver Paşa’dan yararlanmayı düşünüyor; bu plânı gerçekleştirmek için ivedi davranıyor; Bakü’de “İştirakiyun Fırkası" adı altında bir Türk komünist partisi kurulmasına yardımcı oluyorlardı[30]. Türkiye’nin Lenin’i olarak görülen, kurnaz Türk komünisti Mustafa Suphi’nin başkanlığı altındaki bu partinin üyelerinin Anadolu’ya gizlice sızabilmeleri için, ya da ulusa) önderleri, onları açıktan açığa Anadolu’ya kabule zorlamak amacıyla, Bolşeviklerce bir ortam hazırlanıyordu.

Durum o denli bunalımlı bir kerteye geliyordu ki, Mustafa Kemal, Türk-Rus anlaşmasını önleyici engelleri ortadan kaldırmak amacıyla, Kâzım Karabekir’in önerisi üzerine[31], Enver Paşa’ya bir telyazısı göndererek, İslâm Dünyası’nda, özellikle Türkistan, Afganistan, İran ve Hindistan gibi uzak ülkelerde çalışmalarını sürdürmeye üsteliyor, ama bu konuda Ruslan kuşkulandırmamasını, sonra çalışmaları hakkında Ankara’ya sürekli bilgi iletmesini tembihliyordu[32]. 28 Aralık tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, Ankara yönetimiyle Enver Paşa arasında bir anlaşma imzalandığını ve bu anlaşmaya göre, Ankara yönetiminin izniyle, Enver’e, o yönetimin de desteklediği Pan-Asya akımına kısmen katkıda bulunması görevinin verildiğini iddia ediyordu[33]. Ancak, Enver Paşa, kaleme aldığı 28 Ocak tarihli mektupta, Türkiye’deki yandaşlarından kimilerine, vakti geldiğinde duruma egemen olacak silâhlı bir örgüt kurmaları için yönerge gönderdiğini Halil Paşa’ya açıklıyordu[34].

Londra ve Moskova Konferansları

Halil Paşa, Enver Paşa’ya 10 Şubat ’de gönderdiği yazıda, İtilâf Devletleri’nin, doğrudan doğruya BMM yönetimine baş vurarak, Londra’da yapılacak konferansa temsilciler davet ettiklerini; Ankara’nın bu daveti kabullenerek, Londra’ya, Bekir Sami başkanlığında bir kurul gönderdiğini bildiriyor, şöyle diyordu:

“Bu suretle, Anadolu’nun, doğrudan doğruya hatırını saydırarak İtilâf Devletleri ile giriştiği münasebetle, acaba sizin Anadolu’da görünmenizle İtilâf Devletleri’ni ürküterek, başlanmış işi bozmanız ihtimali olur mu olmaz mı?”[35].

diye sorarak, Enver Paşa’yı, Anadolu’ya gitmekten vazgeçirmeye çalışıyordu. Ama Küçük Talât, Enver’in Anadolu’ya geçmesinden yanaydı. 16 Mayıs ’de Tuapse’den Halil Paşa’ya gönderdiği yazısını şöyle bitiriyordu:

“Kardeşim, artık bu heriflere (yani Ankara ulusalcılarına) hiç merhamet yok. Tam manası ile bir inkılâba (devrime), kanlı bir inkılâba hazırlanalım”[36].

yılı Şubatı’nda yapılan İkinci Moskova Konferansı günlerinde, Türk-Rus görüşmeleri iyi gitmeyince, Enver Paşa yine işe karışıyor, Yusuf Kemal başkanlığındaki Kemalist kurulunu, Ruslara ödün vermeye inandırmaya çalışıyor; Batum’dan vazgeçmelerini ve Sovyet Rusya ile ivedilikle bir antlaşma imzalamalarını öneriyor, ama Türk kurulu, Ulusal Sözleşme (Misak-ı Milli) ve Gümrü Antlaşması üzerinde direniyordu[37]. Enver Paşa’ya göre, Londra Konferansı’nın (Şubat ), Türkiye’nin sınırından söz bile etmediği bir sırada, Anadolu diplomatik kurulunun bir kasaba üzerinde direnerek görüşmeleri uzatması, Ruslan, Türkiye’den yana olan siyasetlerini değiştirmeye sevkedebilirdi. 9 Mart ’de Cemal Pa- şa’ya gönderdiği mektupta, Sovyet Dışişleri Komiseri Georgi Vasilieviç Çiçerin’in dileği üzerine, Ankara kuruluyla görüşerek, “Londra’da çılgın bir karar alınmadan önce”, Ruslarla ivedilikle bir anlaşmaya varmalarını önerdiğini bildiriyordu[38].

Türk -Rus İlişkileri Gerginleşiyor

Bu arada Londra Konferansı başarısızlığa uğruyor; Kemalistler, Ruslarla 16 Mart ’de bir dostluk antlaşması imzalıyor; ama Sevr Antlaşmasını kaldırmak veya değiştirmek amacıyla, İtilâf Devletleri’yle düzen çevirmek zorunda kalıyorlardı. yılının ilkbahar ve yazında en bunalımlı günlerini yaşayan Kemalistler, diplomatik ve askeri çabalar sonunda sağlamış oldukları kazançları yitirmek tehlikesiyle karşılaşıyorlardı. Bir yandan, Batı Anadolu’daki Yunan saldırısına göğüs gererken, öte yandan, işgalci devletlerden İngiltere’nin düşmanlığını, Fransa ve İtalya’nın Türk savına karşıcıl tutumunu körüklüyor; Bolşevik Rusya’nın yeniden çevirmeye başladığı düzenlere az daha kurban gidiyorlardı.

Moskova’daki BMM Büyükelçisi Ali Fuat’ın anlattığına göre, Sovyet Dışişleri Komiserliği ve Üçüncü Enternasyonal, Batı’lı Devletlerle anlaşmaya varacaklarını sandıklan Kemaiistlere karşı pek düşmanca davranıyorlardı[39]. İkinci İnönü zaferine dek geçen dönemde, Ankara ile Moskova arasındaki ilişkiler yeniden oldukça gergin bir aşamaya giriyor; Moskova, Kemalistlerin Fransızlarla anlaşmaya vararak Ruslara karşı dönmelerinden kuşkulanıyordu[40]. Buna karşılık, Kemalistler de Rusların Batılı Devletlerle anlaşmaya vararak kendilerini yalnız bırakmalarından[41]; Türkiye’nin, bağımsızlığını bir yandan İngiliz emperyalizminden kurtarırken, öte yandan Rus Bolşevizmine yitirmesinden çekiniyorlar; Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın başlarına gelenleri örnek olarak alıyorlardı[42].

Bu bunalımlı dönemde, Lenin, Kafkaslarda “oldukça karışık bir durum meydana geldiğinden” söz ediyor, “herhangi gün bir savaşla karşı karşıya gelmek zorunda bırakılabiliriz” diyordu[43]. Stalin, Kemalistlerin, İtilâf Devletlerine “yaltaklanarak onların lûtfunu kazanmaya çalışmaları" olasılığından ötürü kaygısını belirterek, “sömürgelerin kurtuluşu için yapılan mücadelenin teksif edilerek, onun taninmış önderi olan Rusya’nın mücadeleyi var gücüyle destekleyeceğini” öne sürüyor, “zulme uğramış halkların savına ihanet etmezlerse, Kemalistlerle birlikte, ama İtilâfcıların safına katılırlarsa, onlara karşı dahi, o mücadelenin zaferle sonuçlanacağına emin olduğunu" iddia ediyordu[44].

O sıralarda, Rusların Kafkaslarda kimi davranışlar planladıkları seziliyordu. Moskova’nın, Anadolu akımının önderliğini eline geçirmek ihtirasıyla yanan ve erke geçer geçmez Ruslarla en içten ilişkiler kurmaya söz veren Enver Paşa’yla yeniden düzen çevirdiğine inanılıyordu[45]. yılı Mayıs sonlarına doğru, Ali Fuat, Moskova’dan Ankara’ya gönderdiği raporda şöyle diyordu: “Rusların şark mıntıkasında (Doğu bölgesinde) bizi ehemmiyetli (önemli) surette meşgul edecek bir mesele (sorun) ihdas edeceklerini (çıkaracaklarını) zannediyorum”[46]. Yine o sıralarda Kafkaslarda bulunan BMM yönetimi Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur da bu uyarıları doğruluyor; daha öne gderek, Rusların Türkiye’ye savaş ilân edeceklerini bildiriyordu[47].

Ankara’da çok kuşku yaratan bu haberler büsbütün asılsız değildi, çünkü Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin, Yunanlıların Anadolu’da yeniden saldırıya geçeceklerini öğrenir öğrenmez, Sovyetlerin, Türkiye’deki savaşa karışmaları gerekeceğine inanarak, Kafkasya’daki Sovyet orduları başkomutanı Orjonikidze’e, Kızıl Ordu’yu Anadolu sınırlarına yığmasını önermişti[48]. Bu gelişmeler önünde, Mustafa Kemal, Karabekir’i, çok uyanık olmaya ve Kafkaslardan gelecek herhangi bir saldırıya karşı Doğu Ordu- su’nu hazırlıklı tutmaya uyarıyordu[49]. Karabekir zaten uyanık davranıyor; Mustafa Kemal’e gönderdiği telyazısında, Rus önderlerinin Anadolu’da komünizmi kurmayı dilediklerini; BMM ve yönetimiyle ulusun başındaki aydınları etkisiz bıraktıktan sonra, kanlı ihtilâller yapabilecek öğeler aradıklarını; onlara bol vaadlerde bulunarak para verdiklerini bildiriyor, şöyle diyordu:

“Bir kerre (kez) Türk ordusunu mukavemetsiz (dirençsiz) bir halde görürlerse, yapacakları, Azerbaycan ve Ermenistan’ın ayni olacaktır”[50].

Enver Paşa, Kemalistlerle İngilizler arasında barış imzalanırsa, kendisini Anadolu’ya göndermekten yana olan Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin ve yardımcısı Lev Mihaloviç Karahan’la yılı Nisanı’ndan beri düzen çeviriyordu. Bu Sovyet önderleri, Türk komünisti Mustafa Suphi’nin Anadolu’yu komünistleştirme çabalarında uğradığı başarısızlığı gidermek amacıyla, Enver Paşa aracılığıyla Anadolu’da bir kızıl ihtilâl yaratmayı umut ediyorlardı[51]. Moskova’daki Kemalist Büyükelçisi Ali Fuat[52] ve Doğu Savaş Kesimi Komutanı Kâzım Karabekir, bu düzenler konusunda Ankara’ya sürekli bilgi iletiyorlardı. Bunun üzerine davranan Ankara yönetimi, Anadolu’da Envercilere karşı önlemler alıyor; Karabekir’e, uyanık davranmasını ve aynı önlemleri almasını yeniden öneriyordu[53].

Bolşevik Ordusu Anadolu’ya Girmeye Hazırlanıyor

28 Temmuz tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporuna göre, Mayıs ayında, Kars’ta, Kafkasya'daki Bolşevik gücü komutanıyla Enver-Bolşevik grubunun delegesi olduğu söylenen kıdemli bir Türk subayı arasında bir görüşme yapıldığı “oldukça yetkili bir kaynakça” bildiriliyordu. Büyük gizlilik içinde yapılan bu görüşmede şu kararlar alınıyordu:

“Kemalistler Yunanlılarca kesin bir yenilgiye uğratılırlarsa, Bolşevik ordusu Anadolu’ya girecek; ama, Kemalistler durumlarını korurlarsa, Bolşevikler İran’a karşı harekete geçecek”[54].

İngiliz başçevirgeni Andrew Ryan, 30 Haziran ’de kaleme aldığı “oldukça mahrem” işaretli raporda, Bolşeviklerin Enver’i Ankara’da erkte görmeyi yeğ tuttukları; Kafkasya Cumhuriyetlerine yaptıkları gibi, Anadolu’yu da ele geçirmek amacıyla bir ön akım hazırlamakta oldukları görüşünü öne sürüyor; şöyle diyordu:

“Mustafa Kemal’in, Bolşevik ittifakına değer vermekle birlikte, Anadolu’nun Bolşevikleştirilmesini veya Bolşevik Rusya’nın bir dış istihkâmı biçimine getirilmesini görmeyi asla dilemediği kanı-sındayım”[55].

“Hiç kuşkusuz, Enver, bir Makineli Tann (Deux ex Machina) gibi, ıgi3’de Edirne’ye girerek yaratmış olduğu sansasyonu tekrarlamayı plânlıyor ve Mustafa Kemal, Yunan saldırısının gerginliğine uğradıktan sonra, Bolşevik berkitici (takviye) gücünün başında bölgeye girmeyi ümit ediyor”[56].

Bu arada Enver Paşa, “İslâm İhtilâl Cemiyeti” adı altındaki örgütü aracılığıyla, Kemalistlerin Doğu Ordusu’nun bir bölüğünü ele geçirmeye çalışıyorsa da, başarı sağlayamıyordu. Batı Savaş Kesimi Komutanı İsmet Paşa, bir Bolşevik-Enver düzenine karşı uyanık davranması için Karabekir’i uyarıyor[57]; Savunma Bakanı Fevzi Paşa da, Karabekir’e Doğu Ordu- su’ndaki Enver yanlılarını uzaklaştırmasını; Enver’le iş ortakları Türkiye’ye girerlerse, onları tutuklayarak sıkı koruma altında Ankara’ya göndermesini bildiriyordu[58]. Karabekir, tüm gerekli önlemleri almaktan geri kalmıyor[59]; Fevzi Paşa’nın bu konudaki buyruklarını öteki ilgili komutanlara da iletiyordu[60]. Bu arada BMM yönetimi, Moskova’daki ataşemiliteri Saffet Bey’i, Enver Paşa’nın davranışlarını izleyerek Karabekir’e sürekli bilgi iletmekle görevlendiriyor; Moskova Büyükelçisi Ali Fuat’a da, aynı konuda Ankara’ya bilgi göndermesini bildiriyordu[61].

yılı yazında Mustafa Kemal - Enver çatışması o denli bunalımlı bir evreye geliyordu ki, ulusalcıların organı olan Hakımıyet-i Milliye Gazetesi’nin 13 Haziran tarihli sayısında Enver’e saldırılıyor ve Osmanh İmparatorluğu’nu yıktığı gibi, şimdi de Türkiye’yi yıkmaya çalışmakla suç-landırılıyordu[62]. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser vekili Frank Rattigan, 8 Haziran ’de İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği yazıda, o sıralarda, ulusal emelleri sağlamak amacıyla, ikisi de Bolşevik yardımına gereksinen Kemalistlerle İttihatçılar arasında bir çatışmaya doğru gidildiğini; Kemalistlerin, İngiltere, Fransa ve İtalya’dan oluşan Bağlaşık Devletlerinden tatmin edici koşullar sağlarlarsa, Bolşevikleri “atacaklarına" inanıldığını; Dünya Savaşı esnasındaki davranışları yüzünden Bağlaşıklar nezdinde lekelenmiş bulunan İttihatçıların ise, Bolşeviklerle sürekli bir ittifak kurmayı dilediklerini bildiriyor, şöyle diyordu: “Enver ile Cemal, Bolşeviklerle işbirliği yapıyor; gerçekte onların ajanları sayılırlar. Enver, ulusal grubun önderi olarak Mustafa Kemal’in yerini almak azmindedir”.

İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği oaş çevirgeni Andrew Ryan da bu görüşleri doğruluyor; kaleme aldığı bir yazıda şöyle diyordu:

“ Enver Paşa’nın, aralarında amcası (yeğeni ?) Halil Paşa ve Küçük Talât Bey de bulunan yandaşlarınca, başarısızlıkla sonuçlanan bir hükümet darbesi yapıldığı iddia ediliyor. Enver Paşa’nın uzun bir süreden beri kendi başına davranışlarda bulunduğu ve Mustafa Kemal’le en yakını askerlerin, yerlerini Enver Paşa ve grubuna bırakmayı dilemedikleri pek açıktır. Herhalde Bolşevikler, Enver’in, ulusal akımın denetimini eline geçirmesini yeğ tutuyorlar, çünkü Enver, Mustafa Kemal’den çok onların ceplerinde bulunuyor ve Avrupa’ca daha lekeli olarak görülüyor. Belki de, Ankara önderlerinin Bağlaşıklarla herhangi bir anlaşmaya varmayı kalben diledikleri kuşkusu içindedirler”[63].

Yeni Yunan Saldırısı

ıı Temmuz ’de İzmir savaş kesiminde yeni Yunan saldırısı başlıyor; ilk dönemde başarılı oluyor; Kemalistler, en bunalımlı günlerini yaşıyorlardı. Türk ordusu Sakarya ırmağının doğusuna çeiliyor; durum o denli tehlikeli bir noktaya geliyordu ki, Kemalistler, Ankara’yı boşaltarak, başkenti Kayseri’ye taşımak kararını alıyorlardı[64]. Bu Yunan saldırısı sırasında, BMM ve Bolşevik Rusya yönetimleri arasındaki ilişkiler kesilecek kadar gerilmiş bulunuyordu. Yunan ordusu Ankara doğrultusunda ilerlerken, Türk ulusal akımının yıkılacağına inanan Ruslar, Kemalistlere karşı iyi niyetle davranmıyorlar; Yunan saldırısından yıpranacağına inandıkları Mustafa Kemal’i devirmek amacıyla, Enver Paşa’yı bir “ihtilâl ordusunun” başında, Anadolu sınırlarında hazır tutuyorlardı[65].

Amerikalı yazar George Harris’e göre, Yunan saldırısı şiddetlenince, Kremlin, Enver Paşa’ya, Anadolu içindeki örgütünü yayması için izin veriyor; bu amaçla Enver, yılı Temmuz ayında Batum’a giderek, orada, Sovyetlerin koruyuculuğu altında, 5 Eylülde, İttihat ve Terakki Derneği’nin bir kongresini düzenliyor, Ankara yönetimini, “kendi yandaşlarına ezgi yapmaktan vazgeçmeye ve onlara siyasi faaliyet özgürlüğü tanımaya” çağırıyordu[66]. Şevket Süreyya Aydemir’in anlattığına göre, o sırada Batum’da bulunan Enver Paşa, İstanbul’dan üniformalarını, nişanlarını, kılıcını aratıyor ve bir aralık Anadolu’ya geçişi bir an sorunu biçimine geliyordu[67].

Temmuz ortalarına doğru, Yunan saldırısı şiddetli bir biçim alırken, Ankara’da, Enver yandaşlarının bir hükümet darbesi hazırlamakta olduklarını gösteren belirtiler vardı. 2 Mayıs ’de Moskova’ca Ankara’ya yeni Büyükelçi atanan M. Natzarenus başkanlığı altında, yaz başında Ankara’ya ulaşan yeni Sovyet diplomatik kurulu, Enver yandaşlarının çevirdikleri düzenlere karışıyor[68]; Natzarenus, Moskova’ya gönderdiği tüm raporlarda, Mustafa Kemal’in devrilmesi ve yerine Enver Paşa’nın geçirilmesi gereğini sürekle vurguluyor; aynı zamanda, yerel Ittihatçı-Komünist grupları çalışmalarını arttırıyor ve Türkiye’nin Kafkas sınırına Bolşevik ordusu sürekle yığılıyordu. İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Dairesi yetkililerinden D.G. Osbome, 25 Temmuz ’de bu konuda kaleme aldığı derkenarda şöyle diyordu:

“Enver’i Mustafa Kemal’in yerine geçirmek için Ankara’da bir hükümet darbesi yapılması olanaklı görünüyor. Esasen böyle bir darbenin ilk belirtilerini gösterecek kanıtlar vardır. Eliava (?) önderliğinde yeni bir Bolşevik kurulu; yerel İttihatçı-Komünist partisinin gittikçe artan etkisi; Türkiye’nin Kafkas hududuna Bolşevik askerleri yığılması. Bu arada, Mustafa Kemal, şimdiye dek çok başarılı olan Yunan saldırısının gerginliğine katlanıyor”[69].

Yunan başarısı, İstanbul’da, Kemalistlere karşı olan çevrelerde de bir akım yaratıyor; bu çevreler, Kemalist orduları yenilirse, bir hükümet darbesi yapmayı plânlıyorlardı. İstanbul’daki Yunan Yüksek Komiseri, Anadolu’da Mustafa Kemal’e karşı isyan çıkacağına inanıyordu. İngiliz Yüksek Komiser vekili Frank Rattigan, bu isyanın Bolşevik-Enver grubu tarafından başlatılarak, savaşı sonuna dek sürdürmek amacı gütmesinden kaygılanıyor; Yunanlılara, aşın davranmamalarını ve Ankara’daki ılımlıların işbaşına geçerek barışı (Sevr’i) imzalamalarını kolaylaştırmalarını öneriyor; aksi durumda, tüm Türk halkının kendilerine karşı birleşerek direnişi belirsiz bir süre sürdürmeleri ve bunun sonucu olarak her iki yanın felâkete uğraması olasılığına değiniyordu[70].

26 Temmuz tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporuna bakılacak olursa, Enver, kendi siyasî emelleri uğrunda, karueşi Nuri’yi örnek alarak, Komünist Partisi’yle açıktan açığa ilişki kuruyordu. Bolşevikler, onu Anadolu’daki sözde Türk Komünist Partisi’yle en değerli bir bağlan olarak, Kemalist yönetimini ise, kendi ülkesinin düşmanı olarak görüyorlardı. Onun Anadolu’da dolaşıp durmasına tolerans gösterilmiyordu. Halil Paşa’nın ülkeden çıkanlması, Enver’in dostlarının bile varlıklarını ülkede sürdürmelerine Mustafa Kemal’in tolerans göstermeyeceğini belirliyordu. Buna karşın, Temmuz sonunda, İngiliz İstihbaratı, Yunan ordusunun Anadolu’da ivedilikle ilerlemesinin, “Bolşevik ve Enver Partisi’nin ülkede sahneye ilk kez çıkması için gereksindiği” ortamı yaratabileceğine inanıyordu[71].

Ancak, bundan büsbütün değişik görüşler öne süren İngiliz gözlemcileri de vardı. Örneğin, tutsak bulunduğu Anadolu’da özgür bırakılan, İngiliz Kıraliyet Topçu Alayı mensubu Teğmen seafoodplus.infong, kendisine 1 Ağustos ’de İngiliz İstihbaratmca yöneltilen sorulara verdiği yanıtta, bir yıl önce Türkiye’nin Bolşevik olma tehlikesiyle karşılaştığını, ama o sırada Türklerin, Bolşevizm ilkelerinin “yıkıma” yol açacağını gördüklerini belirtiyor, şöyle diyordu:

“Enver’in saygınlığı sıfırdır. Ona karşı biraz saygı vardır, ama savaşın sonucundan sorumlu tutularak suçlandırılmaktadır Tüm Türk ulusu Enver’den çok Kemal yanlısıdır. Bolşeviklerin, Mustafa Kemal’in yerine şimdilik hiçbir gücü olmayan Enver’i değil, Fevzi Paşa’yı getirmeye çalışmaları daha olanaklıdır. Onların (Rusların) bir hükümet darbesine kalkışmaları muhtemeldir, ama bunda başarı sağlamaları olanak dışıdır”[72].

Ağustos ortalarında, Ali Fuat, Moskova’da, Sovyet Dışişleri Komiseriyle görüşürken, Çiçerin, Türkler bir Rus ordusu dilemediklerine göre, Enver Paşa’nın, bir İslâm ordusunun başında Anadolu’ya girmesini öneriyor[73]; ama önerisi kesinlikle reddediliyordu. Buna karşın, Sakarya savaşı sıralarında, Enver Paşa, Halil, Küçük Talât, Dr. Nazım ve İttihatçı öteki kimi önderler, Batum’da düzenledikleri kongreden sonra, ajan ve komplocularını Anadolu içerilerine gönderiyorlardı. Enver Paşa, Trabzon’da kayıkçılar eski kâhyası Yahya Kaptan’a gönderdiği mektupta, Ali uydurma adı altında ve gönüllülerden oluşan bir birlikle Anadolu’ya girerek bir darbeyle yönetimi ele geçireceğini bildiriyordu[74]. Mustafa Kemal’e[75] ve BMM’ne gönderdiği benzer yazılarda, Türk halkının kendisine gereksindiğini sezerek, Anadolu’dan uzak kalamayacağını bildiriyordu[76].

22 Haziran tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporuna bakılacak olursa, Enver Paşa, Mustafa Kemal’e, geçmişin unutulması ve kendi yardımlarının kabulü için birçok başvurularda bulunuyor, ama Mustafa Kemal, bu önerisine kesinlikle karşı çıkıyordu[77]. Rusların, Anadolu’yu Bolşevikleştirme plânlarına Türk ulusalcılarının kesinlikle engel olacağını anlamaya başlamaları üzerine, Enver Paşa, onların adeiâ gözdesi oluyor; onu, Mustafa Kemal’in yönetimini devirmeye üstelediklerine inanılıyordu. Gerçekte, bu konuda bizzat Rus önderleri arasında bile görüş ayrılıkları başlıyor; bir grup, Enver’i, bir grup da Kemal’i destekliyordu. Kemalistle- rin Anadolu’da komünizme karşı bir kampanya başlatmaları üzerine, Kemal’i destekleyen grup, Enver’i destekleyen gruba boyun eğmek zorunda kalıyordu.

Enver Paşa ve Pan-İslâmizm Akımı

yılı yazının sonuna doğru, Enver Paşa, Almanya, İsviçre ve İtalya’yı ikinci kez ziyaret etmek amacıyla yola çıkıyor; Roma’da, 10 ile 13 Ağustos arasında, yandaşlarından Vehip Paşa’yla görüşüyordu. Bu görüşmeyi, Roma’daki Kemalist temsilcisi Cami Bey, 23 Ağustos’ta bir telyazısıyla Ankara’ya şöyle duyuruyordu[78]:

“Eski Savaş Bakanı Enver Paşa, Berlin yoluyla Moskova’dan Ro- ma’ya gelmiş ve Vehip Paşa’ca misafir edilmiştir. Kendisine bakılacak olursa, Sovyet Rusya’da ve Sovyetler arasında ona büyük ölçüde teveccüh ve itimat gösterilmektedir. Gelecekteki çalışmaları, Avrupa’daki İslâm örgüderi arasında işbirliğini sağlamaya harcanacaktır ve bu konuda Sovyederden alabileceği yardımı sağlayacaktır”[79].

Roma’daki “bağımsız ve oldukça güvenilir bir ajanın”, yılı Ekim ayının üçüncü haftasında, İngiliz İstihbaratına bildirdiğine göre, Enver Paşa, her yanda şubeler kurmakla uğraşıyor; çeşitli şubelerin çalışmalarını koordine ederek, onları tek bir akım biçimine getirmeye çalışıyordu. Bu amaçla, sabık Türk subayını, Kafkasya ve Doğu’daki şubelerin emrine veriyordu. Bu şubeler, aynı zamanda, Anadolu’daki İttihat ve Terakki örgütüyle de sıkı ilişki kuruyordu. Ajanın anlattığına göre, Enver Paşa, Moskova yönetiminden bol miktarda malî yardım aldığını; Alman yönetiminin kendisine yardımda bulunmamakla birlikte, çalışmalarına tolerans gösterdiğini; birçok Almanların kişisel olarak yardımda bulunduklarını gizlemiyordu[80].

yılı Ekim ayı sonunda, Berlin’deki İngiliz İstihbaratına demeçte bulunan Enver Paşa’nın Moskova’daki işbirlikçisi Hüseyin Feyzi’ye göre, kendisi, Moskova’da, Enver’in dairesinde çalışıyor ve İslâm Komitesi’nin tüm faaliyetlerini iyi biliyordu. Daha sonra, Enver’in, Türkiye’nin çıkarları için değil, kendi menfaati için çalıştığı sonucuna varan Hüseyin Feyzi, Enver’den ayrılarak, bundan böyle tüm enerjisini Enver’e karşı bir kampanya yürütmekte kullanmak kararını aldığını; Moskova’dan ayrılırken, eline geçen tüm belgeleri beraberinde götürdüğünü; daha sonra İstanbul’a giderek Enver’e karşı faal biçimde propaganda yürütmeyi dilediğini bildiriyordu.

Bir süre Berlin’de kalan Hüseyin Feyzi, yerel kimi Doğu örgütleri arasında Enver’e karşı propagada yapıyor; 31 Ekimde Aresso ile Kastilyano arasında gitmekte olan trende, Torsi adlı bir İtalyan komünisti onu öldürmeye çalışıyordu. Torsi, kloroform kullanarak Hüseyin Feyzi’yi bayıltıyor, ama onu bıçaklayacağı sırada, bitişikteki kompartımanda seyahat etmekte olan Tomassi adlı bir yolcunun işe karışmasıyla amacında başarı sağlıyamıyor; Tomassi’yi vurarak öldürüyor; daha sonra tutuklanıyordu[81].

Cami Bey, 4 Kasım ’de Ankara’ya gönderdiği kapalı telyazısında, Hüseyin Feyzi’nin Roma’ya varışını şöyle yansıtıyordu[82]:

“Yüzbaşı Feyzi, Almanya yoluyla buraya ulaşmış bulunuyor. Enver Paşa’nın refiklerinden biri olduğunu ve (?) onun (Enver Paşa’nın), gizli bir demeğin yardımıyla, hükümeti devirmek için hazırlıklar yapmakla uğraştığını; Batum’dan Trabzon’a silâh gönderdiğini ve bu akımda Enver Paşa’ya onu koruyuculuğu altına alan Rusların yardımcı olduklarını söyledi”[83].

Ankara Sözleşmesi ve Türk-Rus İlişkilerinin Gerginleşmesi

Kemalistler, Rusya’nın başlıca düşmanlarından biri olan Fransa ile, 20 Ekim ’de ayrı barış niteliğini taşıyan Ankara Sözleşmesi’ni imzalayınca, Ankara ile Moskova arasında bir sürtünme başlıyordu. Bu iki yönetim arasında başgösteren gerginliğin, Mustafa Kemal’le Enver arasında “açık bir düellonun” başlamasına Taslaması oldukça önemliydi. 5 Aralık tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporunun açıkladığına göre, Enver, Demir Han Şurası’na gitmek üzere 16 Kasım’da Batum’dan ayrılıyor, ama daha sonra onun Batum’a döndüğü bildiriliyordu. BMM’ne sunmuş olduğu önerilerin reddedildiğini öğrenince, Mustafa Kemal’e gönderdiği bir yazıda, o güne dek Ankara yönetimine karşı uygulamış olduğu destek siyasasını bırakarak muhalefete geçeceğini bildiriyordu[84].

Dip Kafkasya (Maveray-ı Kalkas)’daki birçok kaynaklara göre, Bolşeviklerin, Kemalistlerle olan ilişkilerini kesmek üzere olup, Kafkasya ve Anadolu’da yeniden harekete geçmiş bulunan Enver Partisini desteklemek üzere oldukları yolunda görüşler egemen oluyordu[85]. Bu gelişmeler, 19 Aralık tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporunca da doğrulanıyor; Envercilerin kışkırtıcı davranışlarının yenilendiğini gösteren kanıtlara değiniliyordu. Batum’u ziyaret eden Enver, Mustafa Kemal ve BMM’ne göndermiş olduğu telyazılarında, Anadolu dışında bırakılamayacağını bildiriyordu[86].

Bolşevikler Enver Paşa’yı Sahneden Kaldırıyorlar

Kemalistlerin Sakarya’da Yunanlılara karşı kazandıkları zafer, Enver Paşa ve Moskova’nın planlarını suya düşürüyordu. Ankara’da ulusalcı önderlerin çoğunluğuyla kişisel olarak görüştüğünü iddia eden ve “A.2” olarak anılan bir İngiliz ajanı, yılı Aralık ayında İstanbul’a dönüyor ve Kemalistlerin gizli siyasi daire şefi Arif Bey’in, Mustafa Kemal, Yusuf Kemal, Refet Paşa ve Fethi Bey’le yapmış olduğu uzun süren görüşmelerden sonra, Aralık ayının başlarında, özel bir görevle Ankara’dan Moskova’ya gönderildiğini bildiriyor; onun başlıca amaçlarının şunlar olduğunu iddia ediyordu: Fransızlarla Kemalistler arasında aktedilen Ankara Sözleş- mesi’nin Moskova’da yaratmış olduğu memnuniyetsizlik hakkında Ali Fuat Paşa’ya kimi yönergeler vermek ve Enver Paşa’mn faaliyetleri konusunu incelemek[87]. Arif Bey’in Moskova’daki görevi bütünlendikten sonra, Envercilerin akımı, geçici bir süre için bile olsa, sona eriyor ve Enver’in Moskova’ya döndüğü anlaşılıyordu. Mustafa Kemal’le Bolşevikler arasındaki ilişkilerin kesilmesi olasılığı görünürde ortadan kalkıyor; Moskova ile Ankara’nın, aralarındaki güçlükleri bir kez daha gidermeyi ve bir çatışmadan kaçınmayı başardıkları sanılıyordu.

22 Haziran tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporunda iddia edildiğine göre, Rusların amaçlarından oldukça kaygılanan Mustafa Kemal, İtilâf Devletleriyle, Ulusalcı Türkiye ve Bolşevik Rusya’nın ortak çıkarlarını tehlikeye düşürecek herhangi bir anlaşmayı imzalamayacağına dair Ruslara güvence veriyor; Bolşevik ilkelerine açıktan açığa bağlılık beyan etmeye zorlanmamasını diliyor; Anadolu’nun yönetiminde gerekli herhangi değişikliğin tedricen yapılması gerektiğini belirtiyordu.

Mustafa Kemal’in bu üstlenmeleri, Sovyet yönetimine kişisel ve yazılı olarak önerdiği ve Moskova’da üslenmiş bulunan Ali Fuat’ın bile bundan haberi olmadığı iddia ediliyordu. Yine aynı istihbarat raporuna göre, Kemal'in bu “gizli" üstlenme önerisini, Moskova’ya, genç yaveri Sami Bey götürüyordu (oysaki daha önceki İngiliz İstihbarat raporu, kuryenin Arif Bey olduğundan söz ediyordu). Bu güvenceden memnun kalan Bolşevik önderleri, bir süre sonra Aralov ve General Frünze’yi Ankara’ya gönderiyor; Enver’in Ankara’yı rahatsız etme deneylerine engel olmak amacıyla, oldukça ustalıkla hazırlanmış bir plan uyguluyorlardı. Ona karşı Ba- tum’da bir biçim ayaklanma düzenliyor; bu ayaklanmanın, KafkasyalI ulusalcıların yapıtı olduğu izlenimini veriyorlardı.

Bu plan o denli yetenekle uygulanıyordu ki, buna şaşan Enver, durumla başa çıkamıyordu. Ruslardan bilgi aldığı iddia edilen Mustafa Kemal de, Enver’den yana geçen iki ordu alayını geri çekmek ve Müdafaa-i Hukuk Demekleriyle uğraşmak amacıyla Albay Sami’yi Trabzon’a gönderiyordu. Sami görevini başarıyla sürdürerek, Trabzon’daki kayıkçılar Kâhyası Yahya’yı ele geçirip hapsettiriyordu. İngiliz istihbarat raporu şöyle devam ediyordu: “Olup bitenlerden hiç haberi olmayan Karabekir’in tüm protestolarına karşın, Doğu İlleri’nde bir terör yönetimi sürüp gidiyordu.” Tüm planlarının suya düştüğünü gören Enver, Moskova’ya dönüyor; partizanları dağılıyordu. Moskova’da Bolşevikler onu iyi karşılıyor ve başarısızlığının nedenini yeterince örgütlenmemiş olmasına atfederek, ona ileride yine yardımcı olmaya söz veriyorlardı[88]. Böylece, Ankara’nın da yakınmaları üzerine, Ruslar, Enver Paşa ve yandaşlarını sahneden kaldırmak zorunda kalıyor; Enver yanlılarıyla düzen çeviren Ankara’daki Sovyet diplomatik temsilcisi Natzarenus’u da, daha sonra, BMM yönetiminin dileği üzerine görevinden uzaklaştırıyorlardı[89].

Anadolu’daki yandaşlarının çoğu tutuklanan Enver Paşa,[90] Orta Asya’da Müslümanlar arasında Bolşeviklere karşı başlayan oldukça ciddi bir ayaklanmanın bastırılmasına yardımcı olmak üzere Türkistan’a gitmeye Rus önderlerince inandırılıyor[91]; oraya gidince, kendi yandaşlarından Hacı Sami, onu, “Basmacı” olarak anılan ihtilâlcilerin başına geçerek Ruslara karşı savaşmaya inandırıyor[92]; daha sonra Türkistan’da savaşırken Ruslar tarafından vurularak öldürülüyordu[93].

Dipnotlar

  1. Mondros Bırakışması için bakınız seafoodplus.info: Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.I, Ankara , s. 7 vd., Sonyel: Turkish Diplomacy, , Londra , s.3 vd.
  2. İngiltere Dışişleri Bakanlığının Devlet Arşivinde (Public Record Office), Siyasal FO sındında korunan belgeleri; bundan böyle FO olarak anılacaktır: FO /dosya /belge , İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiser vekili Amiral Richard Webb’ten İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na kapalı telyazısı, Beyoğlu
  3. Şevket Süreyya Aydemir: Makedonya'dan Ortaasya’ya Enver Paşa, , seafoodplus.info, İstanbul , s Odesa’dan da söz ediliyordu.
  4. FO // İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, Bern , aynı kaynak. belge no. İtalya Büyükelçisinden İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen tarihli adın; Dışişleri Bakanlığımdan İtalya Büyükleçiliği'ne gönderilen tarihli yazı; aynı kaynak, belge no. Bern’deki İngiliz Büyükelçisi Sir Horace Rum- bold’dan Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen, tarihli yazı.
  5. FO // Amiral Webb’ten Dışişleri Bakan vekili Lord Curzon’a yazı, İstanbul
  6. Aydemir, s
  7. Edward Hallett Carr: Λ history of Soviet Russia - the Bolshevik Revolution, , seafoodplus.info, Londra ,
  8. seafoodplus.info: Enver Pascha: Der Grosse Freund Deulchlands, , s; a yr. bkz., Carr III, s; Aydemir, s
  9. FO //E İngiltere’nin Hindistan Bakanlığından Dışişleri Bakanlığı'na gizli yazı, , ilişikte, tarihli gizli rapor.
  10. FO //E Binbaşı Ivor Hedley’den Tümgeneral Neil Malcolm’a yazı, Berlin
  11. Aydemir, s
  12. FO //E İngiliz Askeri İstihbarat Şefi W. Thvvaites’ten Lord Curzon’a yazı, Londra
  13. FO // Russell’den Dışişleri Bakanlığı’na kapalı telyazısı, Bern. ; FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, - Behaettin Şakir'den Talât (Sait Bey’e) yazı, Bakü, ; Carr III, s; Aydemir, s
  14. Carr III, s
  15. İngiliz tarihçisi Carr, Enver Paşa'nın Lenin tarafından da aldatılmış olması olasılığına değinir. Carr III, s; ayr. bkz. W. von Blucher: Deutchlands Weg nach Rapallo, Wiesbaden , s
  16. Mustafa Kemal - Enver anlaşmazlığının ’ten sonra başladığı söylenebilir; ancak, bizi ilgilendiren, bu anlaşmazlığın bir çatışma biçimine geldiği dönem ve sonrasıdır.
  17. Bundan böyle BMM olarak anılacaktır.
  18. Hüseyin Cahit Yalçın: “Tarihi Mektuplar”, Tanin, No. ,
  19. Ali Fuat Cebesoy: Moskova Hatıraları, İstanbul , s; Şevket Süreyya Aydemir: Tek Adam, Mustafa Kemal, , seafoodplus.info, İstanbul , s
  20. Kâzım Karabekir: İstiklâl Harbimizde Enver Paşa ve Ittihad ve Terakki Erkânı, İstanbul ,
  21. FO //E İngiltere Savaş Bakanlığı’ndan İstanbul'daki İngiliz Askeri Karargâhına kapalı telyazısı, ; Genel Karargâhtan Savaş Bakanlığı’na gizli telyazısı, Istanbul
  22. FO / l/E Binbaşı Ivor Hedley’den Tümgeneral Neil Malcolm’a yazı, Berlin
  23. FO //Έ İstanbul’da hazırlanan “Anadolu’daki durum’ başlıklı ve tarihli İngiliz Gizli İstihbarat Raporu - Anadolu'daki Bolşevizm davranışlarını inceliyordu, ayr. bkz. FO //Έ İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir John de Robeck’ten Lord Curzon’a gizli yazı, İstanbul
  24. FO //E Amiral Robeck’ten Lord Curzon’a kapalı telyazısı, İstanbul ve D.G. Osborne’nun derkenarı.
  25. Karabekir, ; Feridun Kandemir: Atatürk'ün kurduğu Türkiye Komünist Partisi ve jonrajı, İstanbul , s; seafoodplus.info: Turk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika. C.1I. Ankara , s ff.; Ivor Spector: The Soviet Union and the Muslim World. , Seattle , s, K.J. Eudin ve R.C. Nonh: Soviet Union and the East, /, California s. 8t ; Carr III, s; FO //E Gizli Siyasi Rapor.
  26. FO // E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu,
  27. Hikmet Bayur: "Türkiye-Rusya Münasebetleri". Adalet, ; Sonyel II, s. 40; FO //E İngiliz Deniz Yarbayı Harry Luke’den Lord Curzon’a açık telyazısı, Tiflis
  28. Aydemir, s; Karabekir, s. ve
  29. Karabekir, s
  30. Sonyel II, s
  31. Karabekir, Enver Paşa ile arkadaşlarına, dış ülkelerde, Kemalist Türkiye'den yana çalışmak amacıyla uygun bir program verilerek, Azerbaycan ordusunu örgütlemek ve o sıralarda kapalı bulunan Doğu yolunu açmak görevinin verilmesini öneriyordu. Karabekir’den Kemal’e kapalı telyazısı - Karabekir, s
  32. Kemal’den Enver’e kapalı telyazısı, Ankara - Cebesoy, s; Sonyel II, s
  33. FO // E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, İstanbul Pan-Asya akımı: Ankara yönetimiyle Enver arasında anlaşma. HV/,
  34. Sami Sabit Karaman: İstiklâl Mücadelemiz ve Enver Paşa, İzmit , s.
  35. Aydemir, s - Halil’den Enver’e yazı,
  36. Ibid., s; ayr. bkz. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu. İstanbul -
  37. Enver Paşa’dan Cemal Paşa’ya yazı. Moskova - Yalçın: “Tarihi Mektuplar", Tanin, 24 10 ; Ulusa) Sözleşme (Misak-ı Millî) için bakınız, Sonyel: Turk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.I, s, ÎT. ve ; Gümrü Antlaşması için bkz. Sonyel 11, S, , 43 ve
  38. Tanin, ; ayr. bkz. Louis Fischer: The Soviets in World Affairs, C.I. Londra s·
  39. Cebesoy, s.
  40. İbid., s.
  41. İbid., s Ali Fuat'tan Ankara’ya kapalı telyazısı, Moskova
  42. İbid., s. Ali Fuat - Enver Paşa görüşmesi, Moskova Yukarıda adı geçen Kafkasya Devletleri Bolşevikleştirilmişlerdi.
  43. seafoodplus.info: Sochineniia, 30 cilt, Moskova ve Leningrad , seafoodplus.info, s
  44. I.V. Stalin: Sochineniia, seafoodplus.info, Moskova , s
  45. George S. Harris: The origins of Communism in Turkey, California ,
  46. Kâzım Karabekir: İstiklâl Harbimiz, İstanbul , s; Fethi Tevetoğlu: Türkiye’de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler, , Ankara , s - Ali Fuat’tan Ankara’ya kapalı telyazısı, Moskova
  47. Karabekir, ibid., s - Karabekir’den seafoodplus.info'e kapalı telyazısı, Kars
  48. FO //E General Charles Harington’dan İngiliz Savaş Bakanlığı’na kapalı telyazısı, İstanbul
  49. Karabekir: İstiklâl Harbimiz, s Atatürk ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Ankara , s - Mustafa Kemal’den Karabekir’e telyazısı, Ankara
  50. Karabekir: İstiklâl Harbimizde Enver Paşa, s.
  51. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu,
  52. Cebesoy, s
  53. Karabekir: İstiklâl Harbimizde Enver Paşa, s. - Karabekir’den Ankara’ya kapalı telyazısı, Sarıkamış ; seafoodplus.info’den Karabekir’e kapalı telyazısı, Ankara
  54. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu,
  55. FO //E Andrew Ryan’ın kaleme aldığı tarihli “oldukça gizli" andın.
  56. FO //E Harington'dan Savaş Bakanlığı’na kapalı telyazısı, İstanbul FO //E İngiliz İstihbarat Raporları, İstanbul, 15 ve
  57. Karabekir: İstiklâl Harbimizde Enver Paşa, s. - İsmet Paşa’dan Karabekir’e kapalı telyazısı, ·.
  58. İbid., s. ve - Fevzi Paşa’dan Karabekir’e kapalı telyazıları Ankara 24 ve
  59. İbid., s - Karabekir’den Fevzi Paşa’ya kapalı telyazısı, Sarıkamış
  60. İbid., s. - Karabekir’den Kars Orduları Komutanlarına kapalı telyazıları,
  61. İbid., Fevzi Paşa ve seafoodplus.info’den Karabekir’e kapalı telyazıları, Ankara ; Aydemir, s
  62. FO //E Enver Paşa’nın davranışlarına ilişkin rapor. İstanbul
  63. FO / ı/E Erank Rattigan’dan Lord Curzon’a yazı, İstanbul
  64. FO //E Tümgeneral Harington’dan İngiliz Sava; Bakanlığı’na kapalı telyazısı, İstanbul
  65. FO 37t/Ö/E Harington’dan Sava; Bakanlığı’na kapalı telyazısı, İstanbul
  66. Harris, s.
  67. Aydemir,
  68. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, ; ayr. bkz. Izvestiia, No,
  69. FO //E İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Dairesi yetkililerinden seafoodplus.info’nun derkenarı, Londra
  70. FO //E Rattigan’dan Curzon’a kapalı telyazısı, İstanbul
  71. FO //E
  72. FO //E İngiliz İstihbarat Şefinden Dışişleri Bakanlığı'na gizli yazı, Londra
  73. Cebesoy. s
  74. Karaman, s
  75. Tanin, Şubat - Enver Paşa’dan seafoodplus.info’e mektup,
  76. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, 6 ve
  77. FO //E
  78. İngilizce’den çevrilmiştir.
  79. FO //E “Pan-İslamcı Akım - Enver Paşa ve Rus Bolşevikleri" adlı, sayılı ve tarihli belge; FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, Cenevre
  80. FO //E Cenevre’den Londra'ya gönderilen W/23 sayılı ve tarihli rapor; ayr. bkz. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu, İstanbul - ; Aydemir, s
  81. FO //E BN/O, “Enver'e karşı akım” başlıklı rapor. Berlin -
  82. İngilizceden çevrilmiştir.
  83. FO //E İtalya Dışişleri Bakanından Rodos Valisine, oldukça gizli telyazısı, Roma , ilişikte, Cami Bey'den Ankara'ya talyazısı,
  84. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Rapora, İstanbul -
  85. İbid., tarihli rapor.
  86. FO//E İngiliz Gizli İstihbarat Rapora, 6 -
  87. FO //E İngiliz Gizli istihbarat Rapora, N Türkiye: “Ulusalcılar ve Bolşevikler, Arif Bey’in Moskova misyonu", BT/I, İstanbul
  88. FO //E ; Fischer I, s
  89. Hakimiyet-ı Milliye, No. ; Cebesoy, s. ve ; Karabekir: İstiklâl Harbimiz, s ve ve İstiklâl Harbimizde Enver Paja, s. ; Bayur: Adalet, ; Aydemir: Tek Adam, s. ; Carr III, s; Revue du Monde Mussulman, Liii, >, s; Fischer I s; Harris, s; FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu,
  90. FO //E İngiliz Gizli İstihbarat Raporu,
  91. Tevfik Bıyıklıoğlu: Atatürk Anadolu’da, Ankara , s; Mete Tunçay: Türkiye'de Sol Akımlar, , Ankara , s. ; Carr III, s; Fischer I, s
  92. Karabekir: İstiklâl Harbimizde Enver Paşa, s
  93. FO //E ve FO //N Ingiliz Gizli İstihbarat Raporları, ; Sonyel II, s. ; Sonyel: Turkish Diplomacy, s.

solcuların düşmanlığı atatürk'e değildir. her solcu ( olması gereken de bu) atatürk'ü, tam bağımsızlığa giden ideolojide bir mihenk taşı ve dönüşüm olarak görür. sosyalist ve komünist çevrelerin istemedikleri şey kemalist rejimdir. onlara göre bu topraklarda kendi ideolojilerine giden yolda atatürk fitili ateşlemiştir. hatta atatürk'ün sosyalizm'i düşündüğünü söyleyenler bile vardır. ismet inönü icraatlerini de bu bağlamda sayarlar. toprak reformu ve köy enstitüsü projeleri onlar için bulunmaz birer adımdı.

eğer atatürk'e düşman bir solcu varsa, solculuğundan şüphe etmelidir. zira özgürlükçü düşüncenin bu topraklarda mimarı ve gelişimin öncüsüdür. tam bağımsız bir devlet projesinin her şeyidir atatürk. bir solcu atatürk'e düşman olamaz. olanlar da gaflet içersindedir. kendini sorgulaması gerekir.

belki olması gereken değil ama esas itibariyle garipsenmemesi gereken kimselerdir. bu sizin sol anlayışınızın kıtlığı, sığlığı veya genişliği ile ilgilidir.

her kim ki kendi insanından umudu keser, kendine güveni yıkılır, el şeyiyle gerdeğe girmeye çalışırsa o kişi er geç ülkesinden kopar;

-ermenilerden özür diler,
-akp nin borazanlığını yapar
-fethullah ın köpeği olur,
-gerciden gerici, amerikancıdan amerikancı olur.
-atatürk'e katil der.

bu kişi adına solcu yaftası koysa bile.

(bkz: ufuk uras)
(bkz: ırak komünist partisi)

tarihsel süreç toplumların sırasıyla ilkel,kabile,feodal,bujuva,sosyalist düzen aşamaları deneyimlemeleri gerçeğiyle gelişmiştir. marx bunlara sosyalist ve sentez olarak adlandırdığı komünist düzeni de ekler. bir fransız devrimi feodal toplumları skolastik düşünceden kopartıp birey'leştirebildiği için ilerici bir harekettir. fransa da yetişen birçok aydın kendilerini özgür düşünceye adarken sokaktan kopuk değillerdi. örneğin jean genet cezayir ve filistin üzerine çok fazla oyun ve yazılar yazdı böylece gündemi değiştirebildi.. bir irlanda ingiltere gibi kanemici bi devlet nedeniyle geç sahip olabildiği ulusal çizgisinin sosyalist amaç için ne gibi dezavantajları olabildiğini hala deneyimliyor.

bir yere taraf olmak, ki o yerin birebir muhattabı halksa eğer, o halkın tarihi sürecini iyi tahlil edebilmek gerekir önce. örneğin "milliyetçilik" ilkesi eleştirilir durmadan. lerde sömürü denilen şey başta "toprak" ve "halklar" üzerinden götürülen bişeyse ve bu ilke bir ırkçı özellik taşımıyorsa o dönem için neden sömürü karşıtı bi adım olmasın. bugün şiddetle karşı çıktığımız bi takım özelleştirmeler ya da neo-liberal politikalar gibi.. ki lenin, özlenen insanı insan gibi yaşamasına imkan veren düzeni -kısa süreli de olsa- en kusursuzca inşa eden muhteşem bir liderdir, onun dahi gelişmemiş sömürüye açık ülkeler için milliyetçiliğin ilerici bir adım olduğunu söyleyen sözleri vardır.çünki amaç başkadır. amaç adı ne olursa olsun insanın hiçbir ayrım gözetmeksizin insan gibi yaşamasına imkan veren bir düzendir.
bunu demekle beraber, bugüne gelirsek.. devinen değişen bir dünyanın varlığını en çok sosyalistler anlamalıdır bana kalıseafoodplus.infozm die tutturmak büyük bir adım sayılmaz evet ama atatürkten nefret etmenin de kimseye bi faydası yoktur. kemalizm, hala feodalitenin kalelerini kıramamış olsak bile, yeterli değildir.

kıssadan hisse; durduğu yerden daima kuşku duymayan ister sosyalist isterse kemalist olsun bi farkı yoktur. ve diline doladığı kavramların,dövdüğü ülkücülerin, kendi varlığını kocasının varlığının sonucu gören kars'taki 8çocuklu anne için,sokaktaki işci için,alınan har(a)çlar vs için bi anlamı yoksa.. durup konuşmaktan ya da nefret etmekten başka bişeyler yapılmalıdır hakikaten.. ve sosyalistlerin günüzmüzde şu ve ya bu kıytırık sebepten ayrılmak gibi bir lüksü seafoodplus.infoç daha gür sesle konuşmak, işsiz kalsa da adamlar 'müslüman' die akp ye oy veren binlere esas sınıfını göstermekse eğer olur olmaz şiddete başvurup iktidarın ekmeğine yağ sürmemek de gerekir..

velhasıl.. insanca yaşamak.. hakikaten zordur

mahir çayan ın "kemalist olmasa dahi kemalizme değer vermeyen solcular vatan hainliğinin kenarlarında geziniyor olabilirler" diye nitelendirdiği güruh. vatansever anlayışların solcu olamayacağını düşünenleri de vardır bunların. solculuğu ülkeyi sevmemek zanederler. oysa ülkenin, kendi dahil herkese yaptığı yanlışlara rağmen ülkelerini sevip o yanlışları değiştirmeye gerekirse devirmeye çalışmaktır gerçek duyarlılık.

dergi,kitap,gazete okumadan solcu olan özenti tiplerin oluşturduğu güruhdur.

atatürk düşmanlığı neredeyse tamamen türkiye'ye özgü bir şey olduğu için ancak türk solcularından çıkabilirler. zaten bu hedef şaşma olayı türk solunun en feci yönüdür bana sorarsanız. elbette sol düşünce için atatürk tamamen ideal bir figür değildir fakat düşman olmak? -türkiye gibi bir ülke için konuşursak- atatürk solcuların baş düşmanı olabilecek bir adam değildir. yanlış bulunan hareketleri olabilir, katılınmayan görüşleri olabilir, fakat bir solcu kendini atatürk düşmanı olarak konumlandırıyorsa orada bir hata vardır. ha düşman olursa da olur kendi bileceği iş. fakat kemalizmin bununla bir alakası olduğunu sanmıyorum, belki de sorun zaten kemalizmin bununla bir alakası olduğunun sanılmasından kaynaklanıyor. neticede atatürk düşmanlığının zıddının kemalizm olmadığını hepimiz biliyor olmalıyız.

son zamanlarda oldukça fazla türeyen solcular bunlar. iki yüz metreden , dürbünsüz tanınırlar. iki , üç isim ezberlemişlerdir ve her cümlelerini mutlaka o isimlerle başlatır ve bitirirler. atatürk hakkında bildikleri tek şey ilk ve ortaokul yıllarında öğrendikleri bilgiler olduğu için bol bol eleştiri yağmuruna tutarlar atamızı. milliyetçileri ve kemalistleri ülke için tehdit olarak görür ve sosyalistleri bu ülkenin geleceğini en fazla düşünen topluluk olarak ortaya atarlar. götüm bile artık bu duruma gülemeyeceğini , başka bir yerime bu görevi verdiğini söyler.

vatansever atatürkçüleri, milliyetçi kafatasçılardan ayıramayanlar için aslının atatürkçü düşmanı solcu olması daha olası grup.

bu kişilerin içinde türkiyeyi 86 senedir kemalizmin yönettiğini sanıp aslında halkçı olan kemalizmin sosyal adaletsizliğin sebebi olduğunu iddia edenler de vardır. atatürk ün milliyetçiliğinin ne olduğunu anlamaya ise hiç çalışmazlar. eğer ön yargılarını bi kenara bırakıp anlamayı deneseler atatürk ün milliyetçiliğinin ve milliyetçilik uygulamalarının ırkçı ve ayrımcı temelde olmayıp, tüm devrimci sosyalist liderlerle bir olduğunu ve antiemperyalist olmanın gereği olarak ortaya çıktığını görürler. başka bir yandan da bi çoğunun atatürk düşmanlığı imaj meselesedir atatürk ü sevmeyerek kendilerin kanıtlamaya çalışırlar kimseyi beğenmeyen ergen misali, pekte ciddiye almamak gerekir, adam olunca geçer.

atatürk düşmanı solcular şunu da bilmelidir ki atatürk milliyetçiliği ezen ulus milliyetçiliği değil ezilen ulus milliyetçiliğidir. ezilen türkiye halkının toprağını sömürmeye çalışan emperyalist oluşumlara karşı topyekün mücadelesidir. bu ulus mücadelesini milliyetçi bularak karşı çıkan arkadaşların kendilerinin kürtçülük tarzı ırkçı anlayışlarını "sol" diye adlandırmaları ise ayrı ve büyük bir çelişkidir. atatürkçü solcular şunu da bilirki dünyanın diğer devrimci sol ülkelerinde de vatandaşlar ulus çatısı altında bir ve eşit sayılır. etnisite solculuğu emperyalist temellidir, büyük antiemperyalist mücadeleyi kırmaya yönelik bir komedidir. gerçek solcular ona yüz vermemelidir. gençlerin ölmesine sebeb olan da halkı fukaralığa terk eden liberal devlet anlayışları ve etnisite "sol"culuğudur. kemalizm bunun neresinde dururki?


edit:türkiye halkının ezilen ulus olduğunu söyleyince küsüp gidenler de varmış aralarıseafoodplus.info mı öyle atatürkle ve kemalizme ilgili olur olmaz bi sürü yakıştırma yapıp ortada olan görüşlerle ilgili tespit yapılınca zeytin yağılık yapmak.

(bkz: #)
edit: maaalesef, hala solcu diyerek ortada gezinen, bir iki, adet bağımsız milletvekili adayı bile çıkarabilen, tüm bunları iktidar ve adb yalakalığı adına, (demokrasi adı altında yapılır bide bunlar.)
yapabilen, aydın ve profesör bile olabilen, soros'çu solcu ibişler.

nereden başlasak, kime laf anlatsak ki şimdi azıcık okuyunca beynimin titremesine sebep oldu ancak bir yerden başlamak lazım, aksi takdirde, yine şunu demekten kendimi alamayacağım;
en az akp'liler kadar yobaz bir güruh da, devletin ideolojik aygıtlarının baskısıyla kemalistleştirilmiş tutucu-statükocu-militarist-baskıcı, ne dediğini bilmez atatürkçü geçinenlerdir.

kemalizm sol değildir. solcular da potansiyel "atatürk düşmanı" değildir. fikirleri de atatürk'le uygunluk göstermek zorunda değildir. atatürk tanrı veya peygamber hiç değildir. fikirleri eleştirilebilmeli, değiştirilebilmeli ve de revize edilebilmelidir.

hem kemalizm için bilimseldir diyeceksiniz, hem de türkiye'nin en büyük statükocuları sizler olacaksınız bu saçmalığın dik alasıdır. atatürk'ün devletçilik politikası, bir bürokrat sınıfın, devlet hegemonyasının halk üzerindeki üstünlüğünün kabul edilmesinden geçer. bu yapıda devletçilik ilkesi, sosyal devlet modelini içermez.
atatürk'ün milliyetçilik ilkesi, türkler bazında bir milliyetçilik, diğer halkların gözardı edildiği, ulus-devlet modelinin sağlamlaştırılması adına diğer halkların yok sayılmasına neden olunan bir milliyetçiliktir. bir insanın doğacağı yeri seçememesi üzerinden bir politika üretmek ne kadar mantıklıdır? sizleri gerçekten birarada tutan şey bu mudur? türkçülük müdür? bu sebeple mi 30 yıldır pkk adlı örgütle savaşılıyor? milliyetçiliğiniz bu ülkede hangi işe yaradı? emin olun daha anlamlı etkenler var ancak siz göremeyecek kadar at gözlüğüne sokmuşsunuz kafanızı.

ha şurası ilginçtir, belki atatürk'ün geliştirmeye çalıştığı noktalar, günümüze kadar devam ettirilebilseydi, belki de ileride bir sosyalist devrim gerçekleşebilirdi, ama bu da ninemin sakalı olsaydı dedem olurdu mantığıdır. dolayısıyla mdd sempatizanlarının bu tavırdan da vazgeçmeleri ve azıcık öğrenmeleri gerekmektedir. şu gerçektir; halkevleri, köy enstitüleri kapatılmış, eğitim yozlaştırılmıştır. bu hem adnan menderes'le birlikte başlatılmış, dönemin devamında mddci, sosyal demokrat, milliyetçi cephe tarafından sürdürülmüştür. eğitim sistemindeki hataların ne olduğunun farkına varamayan sosyal demokrat ve mdd'ci ağababalar, niye bu konuda adım atmadılar zamanında

neyse gel gelelim, önce herkes kendi ideolojisini tartmalıdır. bilimselliğiyle, sunduklarıyla, getirileriyle, aynı zamanda eksikleriyle, bugüne kadar uygulanmış bir pratiği mevcutsa onu model almak veya hatalarını anlayıp düzeltmek için girişmektedir.

ancak belirli ideolojilerin mantığı şundan ibarettir, buyurun ben sayayım siz adını koyun;

-militarist-darbeci-ordunun her an yönetime el koyması için hazır beklemesinden yana olacaksın;
-sosyal devlet konusunda girişimde bulunmayıp, devletin görevlerini özel sektöre devredebilmenin yolunu arayacaksın;
-ülkenin halkını bir arada tutabilmek için, milliyetçilik gibi, insanın doğarken seçemediği bir olguyu merkez alacaksın;
-adına solcu kemalist "27 mayıs" dediğin darbe bile, "nato'nun yanındayız" diye başlayacak

sonra da demokrasiden söz edeceksin, barıştan dem vuracaksın, ben hem yurtta hem de cihanda barış istiyorum diyeceksin ama barış için kılını kıpırdatmayacaksın. askeri harcamaların, eğitim harcamalarının kat be kat üstünde olacak.

buna atatürk düşmanı değil; anti-kemalist diyelim. devlet mekanizmalarının zorla kabul ettirmeye çalıştığı, legal olduğunu söylediği ideolojiyi savunmak zorunda değiliz. hataları varsa eleştirebilmeliyiz de

eleştirilerden rahatsız olup demokrasi naraları atmaya da gerek yok.

"yok biz atatürk karşıtları solcuları metre öteden tanıyoz, almışlar ağızlarına birkaç isimi hep onları deyip duruyorlar" bilmemne nedir abi bu senin dediğin? o ağza dile dolanan adamları hadise veya tarkan mı sanıyorsun? senin ideolojinin hergün tekrarladığı, pavlov'un köpeği gibi ezberletilen isimlerden birisi mi sanıyorsun bir diyorsun bilimsel düşünüyoruz. hadi git bilimsel düşün gel.

yılındaki dünya ekonomik burhanı nedeniyle atatürk mutedil devletçiliği benimsemiştir yoksa atatürkün liberal devlet anlayışına sahip bir lider olduğunu herkes bilir.

kemalizmin yarı faşizan bir ideoloji olduğu cümlesi ağızlarına yapışık halde gezerler. onlara göre kemalizmin savunulacak tek yanı, laikliği ve yenilikçiliğidir.

DENİZ GEZMİŞ ATATÜRK'Ü SEVMEZ MİYDİ

68 kuşağının öncülerinden Deniz Gezmiş'in ağabeyi Bora Gezmiş Aydınlık'a konuştu. Burak Ersoy'un sorularını yanıtlayan Gezmiş, kardeşinin Atatürk'e bakış açısını da anlattı.

İşte röportajdan Bora gezmiş'in o yanıtı:

"Deniz Gezmiş Atatürk'ü sevmezdi.", "O Sosyalist idi, Atatürk'ü devrimci olarak görmezdi" gibi söylemler için ne diyorsunuz?

BORA GEZMİŞ: Deniz'in Atatürk'ü sevmediğini iddia etmek için bir delil ortaya koymanız lazım. Yalnız Deniz değil, 68 Kuşağı'nın yüzde 90'ı Atatürk'ü referans alarak "2. Kurtuluş Savaşı'nı başlattığını" söyler. Deniz hem Sosyalist'ti, hem Atatürkçüydü.

Bunu söylemek o kadar kolay ki; Deniz'in Atatürk'le ilgili Samsun'dan Ankara'ya Atatürk yürüyüşünde 'Türk halkına' diye açıklamaları var. Bazıları da diyor ki; önce Atatürk'ü referans alıyordu ama sonra Sosyalizm'e kaydı. O zaman da Deniz'in Mamak'taki en son savunmasını okuyacaksın. Mahkemede savcının "Bunlar Atatürk demezler, Mustafa Kemal'in kalpaklı resmini kendilerine referans alırlar" şeklinde iddiada bulunması üzerine Deniz, "Atatürk'ü en çok koruyan biziz" der.

seafoodplus.info

Atatürk komünist miydi

Yayınlanma: 14 Aralık

Sosyalizme adanmış bir ömür&#; Geçen hafta hayatını kaybeden Rasih Nuri İleri, 94 yıllık yaşamının 75 yılını sosyalist olarak yaşadı. Kemalist Devrimi ve Jöntürk devrimciliğini sahiplenen İleri, “Atatürk ve Komünizm” kitabında Atatürk'ün siyasal görüşünü ele aldı. Atatürk'ün, politik görüşü neydi? Atatürk komünist miydi? Önce komünist olmuş sonra mı vazgeçmişti?

“Atatürk ve Komünizm”
Rasih Nuri İleri bu eserinde, Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasal görüşünü ele aldı.
Rasih Nuri İleri bir komünistti.
Peki ya Atatürk?
Kitabından özetleyerek aktaracağım&#;
Osmanlı Sosyalist Partisi ve Osmanlı'daki sol hareketlerinin tarihi; Atatürk'ün gençlik yıllarına kadar uzanmaktadır.
Bu hareketlerin bir kökü; Avrupa'ya kaçan Jöntürkler'in liderlerinden Dr. Refik Nevzat'ın başta Fransa olmak üzere Avrupa'daki sosyalist ilişkilerine bağlanır.
Diğer kökü ise Osmanlı Devleti'ndeki Türk olmayan gruplara dayanır.
Örneğin&#;
Engels “Komünist Beyannamesi”ne 'da yazdığı önsözde, bu eserin Ermenice çevirisinin yılında İstanbul'da yayımlandığını belirtmektedir.
Bulgar, Yunan, Ermeni, Yahudi Osmanlı vatandaşları arasında, hatta Meclisi Mebusan'ında “sosyalist” kişilere rastlanmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa bu akımlarla-kişilerle ilişki kurmamıştır. Osmanlı Devleti'nin bulunduğu çıkmaz karşısında daha çok pratik çıkış yolları aramaktadır.

“BOLŞEVİK'Tİ”

Bolşevik Devrimi rüzgarından herkes gibi Mustafa Kemal de etkilendi.
Kazım Karabekir, İstanbul'da iken kendisinin ve Mustafa Kemal'in “Bolşevik olma yolunda bulundukları”nı yazdı. Keza&#;
Teşkilat-ı Mahsusa ve MM Grubu Başkanı Albay Hüsamettin Ertürk'ten naklen yazılan hatıratta; Mustafa Kemal'in Samsun'a varışından sonra Havza'da geçirdiği 22 günlük dönemiBolşeviklerle temas olayına bağlar. Havza'ya gelip Mustafa Kemal ile görüşen Sovyet heyetinin başında bir süvari albayı bulunmaktaydı. Ertürk'e göre aralarında şöyle bir konuşma geçti:
&#; Paşa Hazretleri, Anadolu'da kurulacak hükümet için nasıl bir rejim düşünüyorsunuz?
&#; Sovyetler'in şuaralar cumhuriyetine benzer bir hükümet tarzı.
&#; Yani Bolşevikliğin prensipleri üzerine kurulmuş bir cumhuriyet, değil mi generalim?
&#; Öyle olacak, devlet sosyalizmi dersek daha doğru söylemiş oluruz.

KOMİNTERN'E ÜYELİK

Rasih Nuri İleri'ye göre Atatürk komünist yönlü bazı yazılar yazdı; demeçler verdi; hatta yakın arkadaşlarına komünist isimli bir parti kurdurdu ve daha ileriye giderek III. Komünist Enternasyonal'e, yani Komintern'e üye olunması için müracaatta bulundu.
Fakat sosyalist-komünist olmadı.
Mustafa Kemal sadece dünyadaki güçler dengesi bakımından kurtuluşumuza yardımcı olabilecek, ortak düşmanla savaşan tek güç olarak Sovyet Rusya'sını gördü ve bu yüzden ona yaklaştı.
İleri'ye göre, İnönü veya Sakarya'da ordularımız yenilseydi Mustafa Kemal'in bu yolu seçmesi zorunlu olacaktı.
Sabahattin Selek'in “Anadolu İhtilali” kitabında yaptığı tespite göre, komünist sistemin tatbikatta başarılı olabileceği hakkında Mustafa Kemal Paşa'ya tam bir güven gelmemişti. Türkiye'nin sınıfsal yapısı ve dönem şartları buna uygun değildi.

MARX'IN SÖZÜ

Rasih Nuri İleri, Mustafa Kemal'in, bir Bolşevik rejimi kurmayı hesapladığı ancak bazı rastlantılar sonucunda bunun tehlikeli olacağını gördüğü tespitinde bulunuyor.
İleri'ye göre, Atatürk gücünün sınırlarını çok iyi biliyordu; büyük bir gerçekçiydi. Her attığı adımda ne yapabileceğini, nereye kadar gidebileceğini gayet iyi hesaplayan bir kurmaydı.
O, hayatı boyunca Marksizmin ünlü formülünü doğal olarak uyguladı: “Özgürlük zorunlulukların bilinmesinden ibarettir!”
Politikada en beklenilmedik hamleleri yaptığı, herkesi şaşırttığı zamanlarda bile Atatürk için ölçü; zorunlulukların, olanakların, sınırların gayet iyi hesaplanmasıydı.

SOVYET ÖVGÜSÜ

Rasih Nuri İleri, bir diğer tespitinde, “Atatürk zorunda kalsaydı bir sosyalist rejimi kurardı; ancak kendisi kurardı” diyor: Lenin'in öngördüğü proletarya devrimini hiçbir zaman kabul edemezdi. Devrim olacaksa, onu kendi kadrosu ile gerçekleştirirdi.
İleri, bir önemli konunun da altını çiziyor: Atatürk sosyalist değildi ama karşısında da değildi.
“Din, iman düşmanı Bolşevik”, “geleneksel düşman Moskof” gibi demagojileri bir tarafa attı.
Atatürk'ün döneminde Sovyetler Birliği aleyhinde yayında bulunmak yasaktı.
İlişkiler çok iyiydi. Örneğin, Atatürk sipariş ettiği “Ankara Anadolu'nun Kalbidir” filmini bile bir Sovyet rejisörüne, Sergei Yutkeviç'e çektirdi. Filmde bol bol orak-çekiç amblemleri görüntüsü vardı. İstiklal Marşı'nın yanı sıra Enternasyonal çalıyordu. Hatta bu filmin yapılmasından sonra Atatürk, (Rasih Nuri İleri'nin dayısı) Abidin Dino'yu 'te sinemacılık tahsili yapmak üzere Rusya'ya gönderdi.
Peki sonra ne oldu?

LENiN'iN KiTAPLARI SERBEST

Atatürk döneminde genellikle sol yayınlar ve sosyalist partiler serbest idi.
İngilizlerin Musul'u bize vermemek için kışkırttıkları Şeyh Sait ayaklanmasından sonra rejim sertleşince diğer bütün akımlar, örgütler ve yayınlarla birlikte sol da yasaklandı.
'ten Atatürk'ün ölümüne kadar, (pek kısa “Serbest Fırka” sondajı dışında) her türlü parti ve örgüt kurmak yasaktı. Mason derneklerinden Türk Ocakları'na, işçi derneklerinden tekkelere kadar CHP kontrolü dışındaki her türlü politik ve hatta kültürel teşekküle izin verilmedi.
Ancak&#;
Atatürk'ün ölümüne kadar yine de, genel anlamda sol yayınlar ve çeviriler serbestti. arasında her kitap çevrilebiliyordu; her türlü kitap yazılabiliyordu. Örneğin, Rasih Nuri İleri'nin babası Suphi Nuri ileri'nin çevirip özetlediği Marx'ın “Kapital”i basıldı; Lenin'in “Devlet ve İhtilal” gibi kitapları yayımlandı. (Suphi Nuri'nin 'da yazdığı bir diğer kitabı “İspanya'da Sınıf Savaşı” idi.)
Bir önemli detay ise Nazım Hikmet'in ders kitaplarına girmesiydi!
Rasih Nuri İleri bir ilginç tespitte bulunuyor:
Yasak olan sol örgütlere verilen cezalar Atatürk yaşarken şaşılacak kadar azdı.
Biliyoruz ki Atatürk döneminde -kimi Atatürk'ün yakın arkadaşı da olan- eski İttihatçılardan asılanlar oldu. Keza&#;
Dinciler asıldı.
Bölücüler asıldı.
Ancak idam edilen ya da aşırı ağır cezaya çarptırılan sol eğilimli tek bir kişi yoktu.
yıllarında bulanık “su komünistlerinden” Türk Mebusu Nazım Bey ve arkadaşlarından, İstiklal Mahkemesi'ne verilenler hüküm giydikten dört ay sonra affa uğradı.
tevkifatında hüküm giyen Aydınlık dergisi grubundan Dr. Şefik Hüsnü gıyaben 15 yıla mahkum oldu; ancak ceza maddesi kalkınca cezası bir yıla
indi.
'de TKP'nin başında olan ve yurda gizlice dönen Dr. Şefik Hüsnü'yü ve bütün teşkilatı, Vedat Nedim Tör parti evrakı ile birlikte ele verdi. Davanın sonucunda Dr. Şefik Hüsnü cezası dahil edilmek üzere bir buçuk yıl hüküm giydi. Cezası tamamlanınca da isteği üzerine kendisine 'da pasaport verildi. Vedat Nedim ile Şevket Süreyya Aydemir ise genel müdürlüklere atandılar. yılında Kadro dergisini çıkardılar.
yılları arasında komünistlikten hüküm giyenler en fazla 4'er yıl ceza giydi. Cumhuriyet'in yılı için çıkarılan afla serbest bırakıldılar.
yılları arasında hüküm giyenler; 'da TCK'nın / maddeleri kabul edilip eski yasa iptal edildiğinde hapisten çıktı.
Atatürk hayatta iken en büyük cezalar Harp Okulu ve Bahriye ile ilgili, Nazım Hikmet, Dr. Hikmet Kıvılcımlı'yı içine alan davada verildi. Atatürk ölüm döşeğindeydi. Kaldı ki bu davada hüküm giyen Nazım Hikmet ile Dr. Hikmet Kıvılcımlı bile ağır hapis cezalarına rağmen derhal şartlı olarak tahliye edildi. Atatürk'ün ölümünden sonra tekrar tutuklandılar.
Sosyalistlere, komünistlere düşmanlık Soğuk Savaş döneminde arttı.

Nazırın komünist torunu:
RASiH NURi iLERi

Sultan Reşat'ın elinden düşürmediği “Mesnevi”yi dört cilt halinde Türkçe'ye çeviren; beş dil bilen Hariciye Nazırı Abidin Paşa'nın torunuydu.
Abidin Paşa Adana Valisi iken, kızı Nefise'yi Adana Vali Muavini Mustafa Nuri Bey'le
evlendirdi.
Prof. Suphi Nuri İleri () bu evlilikten dünyaya geldi.
Rasih Nuri İleri'nin babası olan Suphi Nuri Bey, İstanbul Hukuk'u bitirip Fransa'da doktorasını yaptıktan sonra I. Dünya Savaşı'nda Cemal Paşa'nın karargahında istihbarat şube başkanı olarak çalıştı. Şam'dan ordu hazinesini kaçırıp Halep'te Mustafa Kemal Paşa'ya teslim eden askerdi.
Milli Mücadele döneminde, İngiliz arşivlerine göre Atatürk'ün Avrupa'daki temsilcisi olarak gösterildi. Yurt dışından silah temin edip Anadolu'ya ulaştırıyordu.
Lozan Konferansı'na katıldı.
Suphi Nuri İleri sosyalistti. Sosyalist Parti genel sekreterliği görevinde de bulundu.
Yazdığı makaleden dolayı Elazığ İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Beraat etti.
Ama siyasete küstü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Yüksek Ticaret ve İktisat Fakültesi ve Maltepe Askeri Lisesi'nde ders verdi. Yazıları nedeniyle üniversiteden kovuldu! Kalbi, solcu Tan gazetesinin yağmalanmasına dayanamadı; 5 Aralık 'te vefat etti.
Rasih Nuri İleri'nin annesi Leyla Hanım, babası Suphi Nuri'nin annesi Nefise Hanım'ın, kardeşi Rasih Bey'in Saffet Gazi Turhan Hanım'dan dünyaya gelen Ali Ekrem, Ali, Arif, Abidin ve Ahmet Dino'nun kardeşiydi.
Tarih: 28 Mart
Rasih Nuri İleri babasının Atatürk'ün özel temsilcisi olarak bulunduğu Cenevre'de doğdu. Tek çocuktu.
Öğrenimini Galatasaray Lisesi, Haydarpaşa Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde yaptı.
Lisede solcu; üniversitede (tarihçi Prof. Kemal Karpat ile) Marxsizmi araştırıp komünist oldu.
TKP'ye, 'de Ferit Kalmuk tarafından kaydedildi. TKP emriyle Esat Adil(Müstecablıoğlu)'nun yanında Yeni Dünya gazetesi ve Gün dergisinde gazeteciliğe başladı.
'da Dr. Şefik Hüsnü'nün kurduğu Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'ne babasıyla birlikte üye oldu. Partinin yan kuruluşu olan sendikalarda görevler üstlendi. Adana Sendikalar Birliği'ni kurdu.
'de solcu olduğu için Yedek Subay Okulu'ndan çavuş çıkartıldı!
'de Adana'daki Bossa'nın ilk sahibi tekstilci Salih Bosna'nın torunu, sefir Mehmet Ali Behlil'in kızı Bedia ile evlendi. (Bu evlilikten; Leyla, (şair Refik Durbaş'ın kız kardeşi Mahmure ile evlenen) yazar Suphi Nuri ve ressam Mehmet Can doğdu.)
'de TİP'e kaydoldu. 1. Kongre'de merkez komitesi üyesi oldu.
'de “aşırı solcu” olduğu gerekçesiyle ihraç edildi.
'de Milli Demokratik Devrim Derneği kurucusu; 'lerde İstanbul İşçi Birliği genel başkanı oldu.
Yazı yazarak, çeviri yaparak hayatını kazandı. Çevirdiği kitap nedeniyle hapis yattı.
'te Haziran Hareketi gizli örgütü bir numaralı sanığı olarak gözaltına alındı; 27 gün işkence gördü; beraat etti.
'te 2. TİP'e kaydoldu.
'de ilk kez pasaport alabildi.
'da Türkiye Birleşik Komünist Parti kurucusu ve merkez komite üyesi oldu; 'de “Gorbaçov'un etkisiyle genel merkezin sağa sapması” üzerine istifa etti.
'de Sosyalist Birlik Partisi'ne girdi; merkez komiteye seçildi; sonra partinin sosyalizmden uzaklaşması üzerine istifa etti.
'te Birleşik Sosyalist Partisi'ne katıldı.
Vefat ettiğinde yaşamı boyunca safında olduğu TKP üyesiydi.
“Güneşi içenlerin” kuşağındandı; güneşe gömüldü&#;

 

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir