suna pekuysal hastalığı belirtileri / Ankilozan Spondilit – Dr. Gül Kulan – Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı

Suna Pekuysal Hastalığı Belirtileri

suna pekuysal hastalığı belirtileri

Rahmetli Suna Pekuysal’ı iki büklüm yapan hastalık

Bir romatizmal hastalık olan ankilozan spondilit, bel, sırt ve boyundaki omurların kireçlenmesi ve sonunda köprüleşmesi sonucu omurgada giderek hareketlerin kısıtlanması şeklinde seyreder.
Vakaların çoğu erkektir. Kadınlardaki oranı ise yüzde 10 - 15’tir.
Hastalığın başlangıcı genellikle kalça içindeki eklemlerde oluşur. Daha sonra tüm omurları içine alan tutulumlar gösterebilir. Bazen omurların belli bir bölgesinde durabilir. Bazı hastalarda kalça içinde ve bel omurlarında tutulma varken diğerlerinde tüm omurga tutulabilir.
Hastaların yüzde 50’sinde kalça eklemleri, yüzde 33’ünde ise omuz eklemleri tutulur. Olay burada eklem kıkırdağının tahribi ile başlar, daha sonra bu tutulan eklem birbirine kaynar (ankiloz) ve eklemin hareket imkânı tamamen kaybolur.
Romatoid artrit’le çok benzerlik gösterir, fakat ikisini birbirinden ayıran çok tipik bulgular vardır:
- Genel olarak erkeklerde görülmesi
- Eklem dışı belirtilerinin çok görülmesi
- Romatoid faktörün bulunmaması

Laboratuvar bulgusu
Bu bulgular nedeniyle ankilozan spondilit, romatoid artrit’ten farklı kabul edilir. Laboratuvar tetkiki olarak da kanda HLA - B27’nin pozitif olması da ankilozan spondilit’te görülen çok önemli bir farktır.
Hastalığın erken zamanlarında hastalar kalça içi bölgelerde yayılan bel ağrısından şikâyet ederler. Bu ağrı sabah erken saatlerde çok fazladır ve hastaları uykudan uyandırabilir. Beldeki eğim (lumber lordoz) düzleşmeye başlar ve belde spazm görülür.
Burada en önemli tutulumlardan biri de kaburgaların göğüs kemiğine tam yapışmalarıdır. Göğüs kafesi genişlemeyeceğinden ankilozan spondilit’li hastalar solunum hastalıklarına sık yakalanır. Bu hastalar için akciğer hastalıkları büyük tehdittir. Hastalar için öldürücü gelişme de bu tutulumlar sonucu ortaya çıkar. O açıdan hastalık teşhis edilir edilmez hastada karın solunum egzersizlerine başlanması gerekir. Bu solunum şeklinin hastaya öğretilmesi ilk yapılması gerekendir.

Güneşe ve aya bakamazlar
Boyun omurları da etkilenirse baş ve boyun hareketleri kısıtlanır, bu hastalar başlarını kaldırıp güneşe veya aya bakamazlar.
Yıllar süren hastalığın ilerlemesinden sonra hastalarda ağrılarda azalma görülebilir. Önemli olan hastalığın ilerleme safhalarında hastalarda oluşacak bu eklem hareket açıklıklarını olabileceği en iyi düzeyde tutmaktır. Bu da ancak fizik tedavi ve rehabilitasyon programları ile mümkün olur. Hastalığın ileri dönemlerinde sırt omurları öne doğru eğilmeler gösterir (kifoz).
Baş ve boyun hareketsiz hale gelir. Tutulan kalçalarda ağrı vardır ve hareketleri kısıtlıdır. Hasta bir yere bakacağı zaman tüm vücuduyla dönerek bunu yapabilir. Hastalığın ilk dönemlerinde kanın çökme hızı (sedimentasyon) yüksektir. Ayrıca hastalarda hafif bir kansızlık görülür.
Kalça için çekilecek grafi, hastalığın ilk tespit edilebilecek bulgularından biridir. Daha sonra tüm omurların birbirine kaynaması (ankiloz) röntgende kolaylıkla tespit edilir.
İlerlemiş dönemlerinde hastaların yüzde 10’unda kalpte problemler yaşanabilir. Çok ilerlemiş vakalarda her iki gözde ortaya çıkan problemler görme kaybına bile neden olabilir.

Ankilozan spondilit’te tedavi
Hastaların bir çoğunda tutulmalar bittikten sonra ağrıda azalma görülür. Hastalık kalça ve belden başlayıp omurganın üst kısımlarına giderken belin belli bir yerinde durabilir. Bu tutulmalar hareketi engeller. Fakat önemli olan hastaların göğsünün şişip tekrar eski haline gelebilmesidir. Onun için hastalara karın solunumunun öğretilmesi şarttır.
Bazı hastalara bir tek aspirin yeterken bir kısmında romatizmal ilaçlar kullanılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken en az ilaçla hastalığın takibidir. Kortizon diğer romatizmal ilaçların etki etmediği dönemler için saklanır.
Hastalığın erken dönemlerinde kesin istirahat, sert yatak ve arkası yüksek sert koltuk kullanılmalıdır. Omurga kalçalar ve omuzlar için sıcak uygulamaları ve eklem hareket açıklığını koruyacak rehabilitasyon programları çok önemlidir. Egzersizler çok önemlidir ve hastalara gerçekten verilebilecek en önemli tedavi desteğidir.
Bu hastaların takiplerini fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezleri bir romatoloğun desteğiyle birlikte yapmalıdır Gerekirse ortopediye müracaat edilebilir.
Yine bu hastaların tutulmalarında stres faktörü çok önemlidir. Ankilozan spondilit’li kişi, bu hastalığıyla yaşayacağı için ona günlük yaşam kalitesini artıran her türlü destek verilmelidir.
RESİM: FRANK H. NETTER, M.D. KAS İSKELET SİSTEMİ

Ankilozan Spondilit Nedir?

Ankilozan spondilit, ya da halk arasındaki adıyla iltihaplı  kamburluk (Suna Pekuysal hastalığı ), bireyin omurgasında bulunan bir takım bazı küçük kemiklerin, yani omurların zamanla birbirleri ile kaynaşmasına neden olabilen inflamatuar bir hastalıktır. Bu kaynaşma sonucunda omurga daha az esnek bir hal almaya başlar ve bireyin normal duruşu öne eğik bir hal alabilir. Eğer kaburgalar ankilozan spondilite yol açan inflamasyondan etkilenirse birey için derin nefes almak çok zor olabilir.

 

Ankilozan spondilit, erkekler arasında kadınlardan daha sık görülür. Hastalığın belirti ve semptomları tipik olarak erken yetişkinlikte ortaya çıkmaya başlar. En yaygın olarak gözlerde olmak üzere bireyin vücudunun diğer bölümlerinde de iltihaplanma meydana gelebilir. 

 

Bu 7 belirti varsa dikkat 

  • 20 ile 40 yaş arasında başlayan bel ağrısı
  • Uzun istirahat ve uyku sonrası bel ağrısı ve tutukluk hissi
  • Ağrı ve tutukluk hissinin fiziksel hareketlerin arttığı dönemde azalması
  • Uykudan uyandıracak şiddette eklem ağrısı
  • Hareketlerde kısıtlanma hissi
  • Şikayetlerin 3 aydan fazla sürmesi
  • Omurganın öne doğru eğilmesi


Başlangıç döneminde hafif şiddetli olan ve fark edilmeyen bu ağrılar, zaman içinde artış gösterir. Sırt, boyun, omuz ve kalçalarda da hissedilen ağrılar, sabah saatlerinde ya da istirahat ederken fazla iken, gün içinde, hareket hâlindeyken azalır. Kişi uykudan uyandıktan sonra yaklaşık yarım saat boyunca tutukluk hisseder ve ayağa ilk kalktığında topuk ağrısı hissedebilir. Bunun sebebi dinlenen eklemlerin ağrı potansiyellerinin artmasıdır.

  • Ağrı gece uykusundan uyandırabilir. Ankilozan Spondilit hastalarının el ve ayak, diz, kalça, omuz eklemlerinde ve göğüs kafesinde ağrı ve şişlikler olabilir.
  • Hastalığın ilerleyen aşamalarında omurların kaynaşması sonucu oluşan kemik yapıları sebebiyle ağrı ve sertliğe omurgada hareket kısıtlılığı ve omurganın öne doğru eğrilik eşlik edebilir.
  • Gözde kızarıklık ve ağrı, iltihaplı bağırsak hastalıkları ve böbrek rahatsızlıkları da gözlenebilir. Ağrı ve diğer şikayetlerin şiddeti, kişinin yaşam tarzına ve fiziksel durumuna göre değişkenlik gösterebilir.
     
Ankilozan Spondilit İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri

 

Bunların arasında en önemlisi aktif kalmaktır. Düzenli olarak yapılan egzersizler ağrıyı hafifletmeye, esnekliği korumaya ve duruşunu iyileştirmeye yardımcı olabilir.

Sert eklemlere ve gergin kaslara uygulanan ısı kompresleri, ağrı ve sertliği hafifletebilir. Isıtıcı pedler ya da sıcak havlular ile sıcak banyo ve duşlar bireye yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra iltihaplı bölgelere konulabilecek buz torbaları, şişmeyi azaltmaya yardımcı olabilir.

Beslenme düzenlenmeli , Gıda intoleransları tespit edilit eliminasyon diyeti uygulanmalı.

Su tüketimi ihmal edilmemeli

Sigara içmemek gereklidir. Sigara içen bireylerin bir an önce sigarayı bırakması zorunludur. Sigara içmek sağlık için genel olarak kötü olsa dahi, ankilozan spondilitli kişilerde daha fazla temiz nefes almayı engelleyen ek sorunlara yol açar.

Duruşu düzeltmek önemlidir. Bir aynanın önünde ayakta durmak ve duruşu düzeltmek için pratik yapmak, bireyin ankilozan spondilit ile ilişkili bazı sorunların ve komplikasyonların gelişmesine engel olmasını sağlayabilir.

 

Bitkisel tedaviye ek olarak uygulanacak geleneksel tıp yöntemleri ile hastalarımızı sebebe yönelik tedavi etmeyi planlanmalı.

Tedavi planında da vücudun arınma mekanizmaları desteklenerek bu sebepler ortadan kaldırılmalıdır.

Tedavide Bozucu odaklar ortadan kaldırılmalı,Jeopatik, Elektromanyetik Yük ortadan kaldırılmalı,

Bağırsak florası dengelenmeli, lenf , böbrek, karaciğer ve safra Detoks sistemi desteklenmeli,

 

Konu ile ilgili detaylı bilgi için aşağıdaki form üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Bel Ağrısı, Sanatçı Suna Pekuysal Hastalığı Denilince Önemseniyor

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AB İmmünoloji-Romatoloji BD Öğr.Üyesi Prof. Dr. Nurullah Akkoç, Türkiye’de bel ağrısı görülme sıklığının yüzde 80 olduğunu belirterek,“ Bir kişinin yakınında sanatçı Suna Pekuysal hastalığı diye bilinen hastalık(ankilozan spondilit) yoksa, bel ağrısı olduğu zaman romatoloğa gitmek aklına gelmiyor” dedi.
Türkiye Romatoloji Derneği tarafından düzenlenen XVI. Ulusal Romatoloji Kongresi, Antalya Belek’te devam ediyor.
Kongre kapsamından düzenlenen basın toplantısında konuşan Kongre Başkanı Prof. Dr. Sedat Kiraz, saygın bilim insanlarının katıldığı kongrede, romatoid artrit, Behçet hastalığı, ailevi Akdeniz ateşi, Gut, çocukluk çağında başlayan romatizmal hastalıklar, romatolojik hastalıklarda genetik modelleme, skleroderma” gibi öne çıkan konularda görüş alışverişinde bulunulduğunu söyledi.
konuşmacı, ’ı aşkın katılımcı ile kongrenin gerçekleştirildiğini kaydeden Prof. Dr. Kiraz, kongre kapsamında 4 kurs, 23 bilimsel oturum, 10 uydu sempozyumu, 8 uzmanına danış oturumu, 5 sözlü bildiri oturumu ve 6 poster turu oturumunun yanı sıra 33 hemşirelik oturumu, 4 hemşirelik uzmanına danış oturumu ve 2 hemşirelik pratik uygulama oturumu yer aldığını söyledi.

AİLESEL AKDENİZ ATEŞİ
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AB, Romatoloji BD Öğr.Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gül, adı romatizma olarak anılan yaklaşık kadar hastalığın olduğunu belirterek, bu hastalıkların bazılarının Türkiye’de oldukça sık görüldüğünü aktardı.
Ailesel Akdeniz Ateşi’nin (AAA) çekinik olarak geçen ırsi bir hastalık olduğunun altını çizen seafoodplus.info Ahmet Gül, “Türkiye’de hastalığa neden olan mutasyonların taşıyıcılığı yüzde 10 ile 20 arasındadır. Oldukça yüksek bir oran. Hastalık çekinik geçiyor. Hasta olmak için hem anneden hem babadan mutasyonların geçmesi gerekiyor. Bu kadar çok taşıyıcı olmasına rağmen görülen hasta sayısı ortalama Türkiye için bin 1 seviyelerindedir. Türkiye içinde daha çok hastalığın görüldüğü alanlarda var. Özellikle Türkiye’nin kuzeyi. İsminin tam aksine AAA’nın sık görüldüğü bölgeler. AAA denildiği zaman Akdeniz’in doğusundaki ülkeler, bunun içine Türkiye, Orta Doğu, Kuzey Afrika, özellikle Yahudi, Ermeni, Arap’larda sık görülüyor” dedi.

“TANI GECİKMESİ VAR”
Hastalığın belirtileri hakkında paylaşımlarda bulunan Prof. Dr Ahmet Gül, “ Çocukluk dönemimde başlayan ve yaklaşık gün süren, vücudun belirli yerlerinde oluşan iltihap ve ateşle seyreden ataklara neden olur. Bu ateşli ataklar değişen sıklıkta tekrarlar. Vücutta kendiliğinden tekrarlayan ataklar tedavi edilmediğinde amiloidoz denen ve çözünmeyen bir proteinin birikmesi sonucu böbrekler başta olmak üzere, çok sayıda organda yetersizliğe neden olabilen bir hastalığın gelişme olasılığı artmaktadır. Hastalığın bilinirliğinin artmasına ve genetik tanı olasılıklarının geliştirilmesine karşın, ülkemizde oldukça sık görülen ve oldukça önemli klinik sonuçlara yol açan bu hastalığın tanısında hala hatırı sayılır ( yıl) bir gecikme ve tedavi kararı ile ilgili olarak önemli sorunlar gözlenmektedir” diye konuştu.

“ORGAN YETMEZLİKLERİNE NEDEN OLUR”
“Hastalık yüzde 85 hastada 20 yaş öncesi başlar” diyen Prof. Dr. Ahmet Gül, “ Daha ileri yaşlarda, özellikle 40 yaş sonrası başlaması çok çok nadirdir. Atak sırasında yapılan kan incelemelerinde iltihap testlerinde yükselmeler tanıya yardımcı olur. Ataklar genellikle saat sürer. Artrit atakları ise biraz daha uzun olabilir ve sonlanması 1 hafta günü bulabilir. Aşırı fiziksel aktivite, emosyonel stres, adet dönemleri atağı tetikleyebilir. Ataklar şiddetli belirtilere neden olasa da kendiliğinden sonlanır. Hastalık tanısı geç konulan ya da tanı konulduğu halde düzenli ve etkin tedavi edilmeyen hastalarda korkulan komplikasyon artmış sekonder amiloidoz riskidir. Bu hastalarda amiloid proteininin böbrekler, karaciğer, damarlar, bağırsaklar, kalp vb. organlarda birikmesi, bu organların normal işlevlerinin bozulmasına sebep olur. En sık olarak gözlenen sonuç böbrek yetersizliğidir. Önce idrarla protein kaçağı, ardından diyaliz ihtiyacı ortaya çıkar” ifadelerine yer verdi.

“TEDAVİDE KOLŞİSİN BİTKİSEL İLACI”
Hastalığın tedavisinde güz çiğdeminden elde edilen kolşisin adı verilen bitkisel bir ilacın kullanıldığını kaydeden seafoodplus.info Gül, “Kolşisin ilacı yeterli dozda ve düzenli kullanılırsa hem atakların tekrarlamasını, hem de amiloidoz gelişmesini önler. Kolşisin tedavisi ile hastaların yüzde 65 kadarında belirtilen tama yakın, yüzde 30 kadarında ise kısmen kontrol altına alınabilmektedir. Hastaların %5 kadarında ise kolşisine yanıt alınamamaktadır. Kolşisin tedavisi ömür boyu sürdürülmelidir. İlaç gebelik ve süt verme dönemlerinde de güvenli kabul edilmektedir. Kolşisin tedavisine yanıt alınamayan hastalarda, iltihaba neden olan asıl etken olan IL-1 sitokinini engelleyen biyolojik ilaçlar ile oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir” şeklinde konuştu.

BEHÇET HASTALIĞI
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AB, Romatoloji BD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, Türkler denince akla ikinci gelen romatizmal hastalığın Behçet olduğunu aktardı.
Behçet hastalığının nedeninin tam olarak bilinemediğini ifade eden Prof. Dr. Hamuryudan, “ Behçet hastalığı bir çok sistemi aynı anda tutabiliyor. Renkli bir hastalık. Behçet denilince akla tekrarlayan ağız yaraları akla geliyor. Her ağız yarası da Behçet hastalığı olarak düşünülmemelidir. İkinci bulgu ise cinsel bölgede çıkan yaralardır. En sık bacak ön yüzünde çıkan cilt altında, ağrılı kırmızı şişlikler (eritema nodosum) bu bulguların en belirgin olanlarıdır. Ancak ağız yaralarına yol açabilecek başka pek çok hastalığın da olabileceği unutulmamalıdır. Tek başına ağız yaralarının varlığı Behçet hastalığı tanısı koydurmaz” diye konuştu.

“BEHÇET, HAMİLELİĞE ENGEL DEĞİLDİR”
Behçet tedavisinde temel tedavinin ilaçlar yoluyla yapıldığını dile getiren Prof. Dr. Hamuryudan, hastalığın bulaşıcı olmadığını hasta anne ve babadan olan çocukların Behçet hastalığına yakalanma oranının düşük olduğunu bildirdi.
Behçet hastalığının gebe kalmaya engel olmadığını açıklayan Prof. Dr. Hamuryudan, gebe kalındıktan sonra doktor kontrolünde ilerlenilmesi gerektiğini vurguladı.

“GUT HASTALIĞI”
Kongre Başkanı Prof. Dr. Sedat Kiraz, Gut hastalığı ürik asit denilen vücuttaki proteinlerin yıkım ürünü olan maddenin kanda düzeyinin artması sonrası eklemlerde ürik asit kristallerinin çökmesiyle eklemde kızarıklık,şişlik ve ağrının oluşmasıyla ortaya çıkan bir hastalık olduğunu kaydetti.
“BESLENME ŞEKLİ ÖNEMLİ”
Gut hastalığı ve ürik asit yüksekliğinin son zamanlarda sıklığında artış yaşandığına dikkati çeken seafoodplus.info Kiraz, “ Bununda en önemli nedenlerinden biri obezitenin artması, beslenme şekli, ortalama yaşam süresinin uzaması, aşırı alkol alımıdır. Ürik asit yüksekliği eklem şikayetine neden olmuyor. Hipertansiyona, erken ölümlere sebep olabiliyor. İlk atak olduktan sonra hiçbir şey yapılmazsa kişi gün içinde iyileşiyor. İkinci atağın ne zaman geleceğini öngörmek zor. Ürik asit yüksekse ikinci atak gelmesi yüksek. 2 yıl içinde hastaların yüzde 97’si ikinci atakla karşılaşıyor” ifadelerini kullandı.
Gut’un tedavisinde beslenme şeklinin değiştirilmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kiraz, “ Proteinden fakir gıdalar almak gerekir. Alkol alımı kısıtlanmalıdır” dedi.

“BEL AĞRISI GÖRÜLME SIKLIĞI YÜZDE 80”
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AB İmmünoloji-Romatoloji BD Öğr.Üyesi Prof. Dr. Nurullah Akkoç, toplumda bel ağrısı görülme sıklığının yüzde 80 olduğunu söyledi.
Bel ağrısının çok çeşidinin olduğuna değinen seafoodplus.info Akkoç, “ Belinde ağrıyla doktora giden kişiye hemen MR çekilir. Bu başvuran kişilerin üçte biri bel fıtığı teşhisi alıyor. Sokaktan kişiyi çekseniz, bunların hiç bel ağrısı olmasa bile çekilen MR’da 30’unun bel fıtığını görebilirsiniz. Bu bizim için zorluk. Bizim hastalarımızda bel ağrısı olduğu zaman MR’larındaki tanıyla bel fıtığı tanısı alıyorlar. Bir kısmı ameliyatta olabiliyor” dedi.

“BEL AĞRISINDA ROMATOLOĞA GİDİLMİYOR”
Yaptıkları bir çalışmadan da örnekler sunan Prof. Dr. Akkoç, “ Türkiye çapında Ankilozan spondilit(AS)(omurga hareketlerinin azalmasını ya da yok olması) tanısı alan hastalara, ilk aldığınız teşhis neydi diye sorduk. Yaklaşık yüzde 33 bel fıtığı teşhisi almışlar. Bunların yüzde 7’side bel fıtığı ameliyatı geçirmiş. Yanlış diye söyleyemeyiz. Dikkat çekicidir. Hastalık Türkiye’de Suna Pekuysal hastalığı olarak bilinir. Bir kişinin yakınında Suna Pekuysal hastalığı diye bilinen hastalık yoksa bel ağrısı olduğu zaman bir romatoloğa gitmek aklına gelmiyor. Bel fıtığının AS’deki bel ağrısı ile temel farkları vardır” diye konuştu.

“BEL FITIĞI AĞRISI BİR HAREKET YAPARKEN ANİDEN ORTAYA ÇIKAR”
Bel fıtığı ağrısının bir hareket yaparken aniden ortaya çıktığını işaret eden Prof. Dr. Akkoç, “ Yorulduğunuz zaman ortaya çıkar. Fakat romatizmal ağrılarda ise hasta sabah yataktan ağrıyla kalkar. Yataktan tutuk kalkar. Kimi kişi, ‘Kendimi kazık gibi hissediyorum’ der. Bele kazık koymuşlar gibi olur. Bunları bile sorgulamak hastalığın tanısını koymak açısından çok faydalıdır” dedi.
seafoodplus.info Akkoç, Türkiye’de yaklaşık bin kişiyi etkileyen ciddi bir hastalık olan AS hastalarının yüzde 50’sinin iş kaybı yaşayabildiğini belirtti.
AS hastalarının yüzde 40’ının hangi doktora gideceğini bilmediğini dile getiren Prof. Dr. Akkoç, “Bu hastalara romatoloji uzmanları bakmaktadır. Türkiye’de AS tanısı, hastaların doktora ilk başvurdukları tarihten ortalama 8 yıl sonra konabilmekte fakat hastaların başvurduğu ilk hekimin romatolog olması halinde bu süre kısalabilmektedir. Fakat bunların sayısı Türkiye’de ’yi geçmemekte, bu nedenle hastaların doktora erişiminde sıkıntılar yaşanmaktadır”şeklinde konuştu.

“HER 3 AS HASTASINDAN BİRİ FITIK TEŞHİSİ ALIYOR”
AS’nin erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğünü kaydeden seafoodplus.info Akkoç, “ Hastalığın son aşamasında bazı hastalarda toplum arasında ’kamburluk‘ olarak bilinen sırt ve boyun deformasyonu görülebilir. AS’nin bel fıtığındaki ağrıdan en önemli farkı, ağrının istirahat halinde artması ve aktiviteyle azalmasıdır. Her ankilozan spondilit hastasından 7’sinin öyküsünde bel fıtığı ameliyatına rastlanmaktadır. Ankilozan spondilit en çok bel fıtığıyla karışmakta, her 3 ankilozan spondilit hastasından biri en başta bel fıtığı tanısı almaktadır” diye konuştu.

VASKÜLİT
Kongre Genel Sekreteri Doç. Dr. Ömer Karadağ, Vaskülit’in genel olarak atardamarların iltihabı anlamına geldiğini aktararak, toplumda nadir olarak görülse de tanıda gecikme olması durumunda hayati tehdit edici sorunlara yol açabildiğini açıkladı.
Prof. Dr. Karadağ, Vaskülitler uzun süreli yani kronik hastalıklar olsa bile erken tanı ve etkin tedavi ile başarılı sonuçlar elde edilebildiğini kaydetti.

YAŞLA BİRLİKTE ARTRİT GÖRÜLME ORANI ARTAR”
Türkiye Romatoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli Artritin (arthritis) eklemdeki yangılı (inflamasyon) durumu olduğunu belirterek, artritin; yangı, ağrı, sertlik, kızarıklık ve şişliği bir arada bulunduran tıbbi bir terim olduğunu söyledi.
Artritin, çocuklar da dahil olmak üzere her yaştan insanı etkileyebildiğini kaydeden seafoodplus.info Ertenli, “ Yaşla birlikte artritin görülme sıklığı da artmaktadır, her 5 hastadan yaklaşık 3’ü 65 yaşın altındadır. Eklem, kemiklerimizin birleştiği, çoğu oynar bölgelere verilen isimdir. Bazı eklemlerimiz çok hareketlidir (örnek; dirsek, diz, parmak, ayak bileği eklemleri); bazı eklemlerimiz ise, sadece kemiklerin birleşmesini sağlar (kafatasımızdaki eklemler). Omurgamızda da boyun ve belimizi hareket ettirmemizi sağlayan eklemler vardır. Eklemlerde bulunan kıkırdak dokusu kemiklerin birbirine sürtünmesini engeller. Doktor hastasına artrit olduğunu belirtirse, eklem ya da eklemlerinizde iltihap olduğu kanısına varmıştır. Artrit, ön planda, hareketli eklemlerin hastalığıdır” ifadelerini kullandı.

“ARTRİT BELİRTİLERİ”
Artritin ağrı, şişlik, kızarıklık, sıcaklık ve eklemin normal hareketlerini yapamaması gibi belirtileri olduğunu işaret eden seafoodplus.info Ertenli, “ Ağrı, eklemin hareket etmesiyle, istirahatte ve bazen de gece meydana gelebilir. Hasta eklem bölgesinde, özellikle sabahları ve istirahat sonrası tutukluk (eklemin hareketlerinde güçlük) daha belirgindir. Bu hastalıklarda sadece eklemler değil eklemin çevresindeki kaslar, yumuşak dokular ve bağlar da seafoodplus.info süren artritler eklemlerde şekil bozukluğuna ve eklemin hiç hareket edememesine yol açabilirler. Halsizlik ve yorgunluk, artritli hastalarda diğer belirtilere sıklıkla eşlik eder” dedi.


Reklam

İlginizi Çekebilir

Ömür Boyu Süren En Ağrılı Hastalık As'nin Tedavisi Henüz Yok"

MUSAB TURAN - Medicana International Samsun Hastanesi Romatoloji Bölümü Uzman Doktoru Alperen Mengi, vatandaşların "iltihaplı romatizma" olarak bildiği ve merhum Ahmet Mete Işıkara ile Suna Pekuysal'ın da muzdarip olduğu Ankilozan Spondilit'e (AS) ilişkin, "Ömür boyu süren en ağrılı hastalıklardan olan AS'yi tamamen tedavi edecek bir tedavi henüz bulunmamakta. AS hastaları düzenli egzersizler yaparak ve özellikle yüzerek yaşam kalitelerini artırabilirler." dedi.

Mengi AA muhabirine, özellikle omurgayı etkileyen kronik, ilerleyici ve ağrılı bir romatizmal bir hastalık olan Ankilozan Spondilit'in nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında açıklamalarda bulundu.

Bir romatizmal hastalık olan AS'nin, bel, sırt ve boyundaki omurların kireçlenmesi ve sonunda köprüleşmesi sonucu omurgada giderek hareketlerin kısıtlanması şeklinde seyrettiğini anlatan Mengi, AS'nin, çoğunlukla genç yaşlarda ortaya çıkarak esas olarak omurgayı ve omurganın son kısmı ile leğen kemikleri arasında yer alan sakroiliyak eklemleri etkilediğini söyledi.

Mengi, "Dünyada görülme sıklığı genellikle binde 1'den düşüktür. Ancak maalesef ülkemizdeki her bin kişiden 5'inde AS olduğu tahmin edilmektedir." ifadelerini kullandı.

"Sabah tutukluğu veya katılığı görülür"

AS'nin nedeninin tam olarak bilinmediğini anlatan Mengi, hastalığın ortaya çıkışında genetiğin önemli rolü olduğuna inanıldığını söyledi. Mengi şöyle konuştu:

"AS'li çoğu hasta HLA-B27 olarak adlandırılan bir gene sahiptir. AS'ye genetik olarak yatkın kişilerde çevresel bir faktörün tetikleyici etkisiyle bağışıklık sisteminin aşırı miktarda çalışması ve vücudun kendisine zarar vermesi sonucunda hastalık ortaya çıkabilmektedir.

Bu hastalığın en önemli belirtisi inflamatuar karakterde bel ağrısıdır. Bu ağrının özellikleri, 40 yaştan önce başlaması, sinsi başlangıç göstermesi, ön ağrıların 3 ay veya daha uzun sürmesi, dinlenmeyle, özellikle gecenin 2. yarısında veya sabaha karşı ortaya çıkması ve hareketle azalması şeklindedir.

AS hastalarında yarım saatten daha uzun süren sabah tutukluğu veya katılığı görülür. Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) olarak bilinen kortizon olmayan anti-inflamatuvar ilaçlara, kas gevşeticilere çok iyi yanıt verir, ancak maalesef ilaç tedavisi kısa süreli bir çözümdür."

Ömür boyu devam eden bir hastalık

Mengi, Ankilozan Spondilit'in vücutta etki mekanizmasına değinerek, AS'de kas-iskelet sistemindeki belirtilerin dışında, tekrarlayıcı ön üveit atakları (gözde kızarıklık ve ağrı), ağız içerisinde aftlar (ortası beyaz kenarı kızarık ufak yaralar) ve çeşitli deri bulguları (sedef, eritema nodosum) görülebileceğini kaydetti.

İltihaplı bağırsak hastalığı (Crohn hastalığı veya ülseratif kolit) nedeniyle uzun süren kanlı ishal ve karın ağrısı gelişebileceğini anlatan Mengi, "Merhum Mete Işıkara'nın da hastalığı olarak bilinen AS'de tedavi yaklaşımı dikkatli planlanmalı. AS, ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Kesin tedavisi yoktur ama eldeki tedavi seçenekleri ve düzenli egzersizlerle çoğu hastada iyi bir yaşam kalitesi sağlanır." yorumunu yaptı.

"Kas gevşeticiler iltihabı baskılar"

Mengi, Nonsteroid Antiinflamatuvar ilaçların (Kas gevşeticiler) AS tedavisi için kullanıldığını ifade ederek, "Halk arasında yaygın olarak ağrı kesici, kas gevşetici olarak bilinen ilaçlar yalnız ağrıyı ve tutukluğu gidermekle kalmaz, aynı zamanda romatizmal inflamasyonu (iltihabı) da baskılarlar. Hastaların yüzde 'inde oldukça etkili olurlar. Bu ilaçlara karşı yanıtsızlık olduğu sonucuna varmadan önce, en az 2 veya 3 farklı NSAİ ilacı, en az gün süreyle ve tolere edilebilen anti-inflamatuvar dozda (yüksek dozda) kullanmak gerekir." dedi.

Hastaların şikayetlerinin devam ettiği sürece bu kas gevşeticileri kullanmaya devam etmesi gerektiğini anlatan Mengi, bu sürenin hastalığın durumuna göre farklılıklar gösterebildiğini söyledi.

Mengi, son yıllarda yapılan sınırlı sayıdaki araştırmaya göre, bu ilaçların hastalığın ilerleyişini yavaşlatabileceğini işaret ettiğini kaydetti.

Son zamanlarda piyasaya sürülen biyolojik ilaçlar içinde yer alan Adalimumab, Etanersept, İnfliksimab, Golimumab ve Sekukinumab gibi TNF blokerlerinin AS tedavisinde son derece etkili olduğunu anlatan Alperen Mengi, hastaların bunların herhangi birine geçmesi için hekim kontrolünde, akciğer grafisi çekilerek ilerlenmesi gerektiğini söyledi.

"Sigara içilmemesini öneririz"

Romatoloji uzmanı Mengi, düzenli yapılan egzersizlerin tedavinin en önemli parçalarından biri olduğunu ifade ederek, egzersizlerin düzenli olarak yapılması halinde hareket kısıtlılığının gelişmesini yavaşlattığını belirtti.

Mengi, "Ömür boyu süren en ağrılı hastalıklardan olan AS'yi tamamen tedavi edecek bir tedavi henüz bulunmamakta. AS hastaları düzenli egzersizler yaparak ve özellikle yüzerek yaşam kalitelerini artırabilirler. Düzenli doktor kontrolüne giderek uygun tedavinin alınması, egzersizleri aksatmadan düzenli yapılması ve son olarak sigara içilmemesini öneririz." dedi.

Ciddi seyirli AS'de, özellikle kalça ve diz gibi büyük eklemlerde protez gerekebileceğini aktaran Mengi, omurganın ileri düzeydeki öne doğru eğilmelerinde, zaman zaman cerrahi düzeltme gerekebildiğini anlattı.

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Mete İşıkaraSuna PekuysalSamsunGüncelHaberler

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir