3, görüntülenme
seafoodplus.infourktarihi
Cevap Ver
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Sorulara DönEvrim Ağacı'na Destek Ol
Evrim Ağacı'nın % okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katmak için hemen buraya tıklayın.
Popüler Yazılar
EA Akademi
Evrim Ağacı Akademi (ya da kısaca EA Akademi), yılından beri ürettiğimiz makalelerden oluşan ve kendi kendinizi bilimin çeşitli dallarında eğitebileceğiniz bir çevirim içi eğitim girişimi! Evrim Ağacı Akademi'yi buraya tıklayarak görebilirsiniz. Daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Etkinlik & İlan
Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.
Podcast
Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.
Aklımdan Geçen
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki
Bugün Öğrendim ki
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Kafana takılan neler var?
Evrim Ağacı ekibine her ay 1 kahve ısmarlamak ister misiniz?
Bu yıl sayfamızda gezdiniz.
Yeni yıl, yeni fırsatlar demek ve 'ten beklentimiz, bilimin Türkiye'nin her köşesine yayılması ve daha erişilebilir olması. Evrim Ağacı olarak, bu görevi yerine getirmek için gece gündüz demeden çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. Bizim milyarder sahiplerimiz yok, koca koca şirketler arkamızda durmuyor, herhangi bir elçilikten fon almıyoruz. Bizim sorumlu olduğumuz tek kişi var: Sizsiniz! Ve tabii ki sizin gibi yüz binlerce bilimsever. Biz, siz gibi bilimseverlerin maddi destekleri sayesinde Türkiye'nin en büyük popüler bilim platformu olduk ve aynen bu çizgide devam etmek istiyoruz. Eğer bize destek olursanız, bu yıl da bilimin Türkiye geneline yayılmasına katkı sağlamış olacaksınız. Tek seferlik destek olun veya daha iyisi, aylık destekçilerimiz arasına şimdi katılın.
Kreosus (₺)YoutubePatreonDiğer Yöntemler
Evrim Ağacı
Türkiye'deki bilimseverlerin buluşma noktasına hoşgeldiniz!
Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.
Geri dön
Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.
Geri dön
“ Eğer okuduğunuz her şeye inanıyorsanız, okumamalısınız.”
Japon Atasözü
Bilim İçin 30 Saniyeniz Var mı?
Evrim Ağacı, tamamen okur ve izleyen desteğiyle sürdürülen, bağımsız bir bilim oluşumu. Ücretsiz bir Evrim Ağacı üyeliği oluşturmanın çok sayıda avantajından biri, sitedeki reklamları %50 oranında azaltmak (destekçilerimiz arasına katılarak reklamların %'ünü kapatabilirsiniz). Evrim Ağacı'nda geçirdiğiniz zamanı zenginleştirmek için, sadece 30 saniyenizi ayırarak üye olun (üyeyseniz, giriş yapmanızı tavsiye ederiz).
Üye Ol
Giriş Yap
Üyeliğin AvantajlarıTarihsel olarak çarpıtılmış tarihi bir vaka üzerinde duracağız bu kez. Türklerin Müslüman oluşu ve Talkan - Cürcan katliamları.
Önce meselenin tarihsel süreci hakkında kısa bir özet geçelim. Tarihe Talkan-Cürcan katliamları olarak geçen vaka yılında yaşandı. Hz. Muhammed vefat etmiş, ardından 4 halife dönemi sona ermiş ve Muaviye de Arapların başına geçerek Emevi dönemini başlatmıştı (). Bu tarihlerde Ortaasyada durum; Yıkılan Ak Hun Devletinin bakiyeleri Seyhun-Ceyhun ırmakları arasında Toharistan Yabguluğunu kurmuşlardı. 1. Göktürk Devleti yıkıldığında Göktürk hakimiyeti altındaki bölgeler Çine bağlanmış ve küçük beylikler halinde Yabguluklar şeklinde yönetiliyordu. 2. Göktürk Devleti kurulalı henüz 15 yıl olmuştu ve henüz Toharistan bölgesine nüfuz edecek kadar güçlenebilmiş değildi.
Bu atmosferde görünen resim; katliamların yaşandığı 6. Emevi halifesi olan Velid döneminde () Toharistan bölgesi yoğun şekilde Türklerin yaşadığı ancak güçlü bir devlet idaresinde yönetilemeyen bir beylik (Yabguluk) durumundadır. Katliamın baş aktörü olan Kuteybe, bu dönemde Horasan valisidir. Zira Farslar mağlup edilmiş, İran toprakları Emevilerin hakimiyeti altına girmiştir. Haliyle Horasan da bu dönemde bir Fars şehriydi. Kuteybe, aldığı talimat ile fetih hareketlerine girişerek batıya, Belh kentine doğru harekete geçti.
Aslında bu noktaya kadar herşey tarihin olağan seyrinde devam ediyordu. Bir Devlet, yönetim boşluğu olan önemli bir coğrafyayı hakimiyeti altına almaya çalışıyor. Ancak gelişen süreç olağan dışı bir vaka halini alacaktır.
Kuteybenin ilk hedefi Beykentti. 2 ay süren yoğun mücadeleler sonucunda Beykent ele geçirildi, ardından gün boyu yağma yapılarak silah tutabilen tüm erkekler öldürüldü, kadınlar ve çocuklar esir alındı. Aslında bu durumu dönemin teamülleri içerisinde olağan karşılayabiliriz. Çağın savaş hukuku buna müsaade ediyor. Savaşıyor ve direniş görüyorsanız, yani şehri savaşarak elde ediyorsanız tüm erkekleri öldürebilir, tüm kadın ve çocukları esir alabilirsiniz. Aynı teamülü Hun, Göktürk, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde de görebiliyoruz. Ancak Talkan ve Cürcanda yaşananların vahşilik ve katliam olarak anılmasının nedeni çok farklı.
Arap orduları Beykente girdiklerinde muhteşem bir zenginlikle karşılaşmışlardı. İbnül Esirden nakledildiği üzere; Ak Hunlar döneminden beri Altın işçiliği konusunda uzman Türklerin evlerindeki altın eşyalar, kalabalık Türk nüfusu ve muhtemelen Beyaz Tenli Türk Kadınları Arapları fazlasıyla etkilemişti. Bu fetih hareketi Kuteybe için çok karlı olmuştu. Sonrasında ki katliamların esas nedenlerinden biri buydu.
Talkan katliamını anlamak için Arapların savaş hukukunu, daha doğrusu hukuksuzluğunu, çok daha doğrusu; Arap olmayanlara karşı yaklaşımlarını anlamak gerekir. Bunu anlamak için de bir örnek faydalı olacaktır. Talkan-Cürcan katliamları öncesinde yaşanan bir mücadeleyi örnek verebiliriz. Beykent saldırısı öncesinde yaşanan bu vaka da; Araplar Buharaya saldırmıştı. Buhara hakimi Kabaç Hatundu. Evet, ülkenin idaresi bir Türk Kadınındaydı. Kabaç Hatun, Arap komutan Saîdin saldırısına karşı koyamayınca haraç vermeyi teklif etti.
Saîd anlaşmayı kabul etti. Ancak eli boş dönmemek için Semerkanda saldırmak istiyordu. Bu saldırı esnasında Kabaç Hatunun kendisine tuzak kurmaması için, içinde Kabaç Hatunun kardeşininde olduğu 30 Bin kişilik esiri Semerkand seferinden dönene kadar yanında tutacağını söyledi. Ancak Semerkand seferinden sonra sözünü tutmadı ve esirleri Kabaç Hatuna vermeyerek Medineye getirdi ve köle yaptı.
Şu tespiti yapmak yerinde olacaktır; Emevi dönemi Arapları, ne islam hukukan ne de dönemin teamüllerine ve savaş hukukuna riayet etmiyorlardı. Talkan-Cürcan katliamlarını da bu bakış açısıyla yorumlamak yanlış olmayacaktır.
Gelelim Talkan katliamına. Vakadan bir süre önce Soğd Beyi Neyzek Tarhan, Kuteybe ile işbirliği yapmış ve pek çok Türk şehrinin Arapların eline geçmesine göz yummuş, hatta yardımcı bile olmuştu. Ancak Arapların Türk beylerinin birlik olmamasından isitfade ederek Türk kentlerini birer birer ele geçirmesi üzerine diğer Türk Beylerine mektup yazarak Kuteybenin amaçlarını anlatan mektuplar gönderdi. Bu mektuplardan biri de Talkan beyi Sehreke ulaştı ve Sehrekin olumlu yanıtı Talkan katliamına giden süreci başlattı.
Neyzek Tarhan, Kuteybe ile sulh yapmak üzere huzuruna gittiğinde Kuteybe kendisinin ve mahiyetindeki yüzlerce esiri katletti. Bu alelade bir infaz değildi. Kuteybe önce Tarhanın oğullarını onun önünde öldürdü, ardından esirlerinin tümünü katletti. Tüm katliamlar Tarhana seyrettirildi ve en son onun boynunu bizzat kendisi vurdu.
Yine anlayacağımız üzere sulh görüşmesi için gelmiş olan birini, üstelik tüm mahiyetiyle birlikte, üstelik izleterek öldürmek ne islam akaidine, ne dönemin savaş hukukuna, ne de temel insan ahlakına tümüyle aykırı, sıradışı bir eylem olmuştur ve pekalâ vahşice bir katliamdır.
Nihayetinde Neyzekin irtibat kurduğu Talhan Beyi Sehrekden haberdar olur. Belhte hazırlıklarını tamamlayıp Talkan şehrine doğru yola çıktığında Sehrek geri çekilerek şehri terkeder. Haliyle şehir sahipsiz ve savunmasız kalmıştır. Kuteybe Talhana mukavemet görmeden girmiştir, ancak islam akideleri ve teamüller yine hiçe sayılır. Kuteybe, "İbret Olsun" diyerek kendisine mukavemet göstermeyen ahaliyi vahşice katleder. Öldürdükleri erkeklerin cesetlerini astığı ağaçlar kilometrelerce uzanır. İbnül Esirin naklettiği üzere katledilen insanların sayısı en az 40 Bindir. Katledilenlerin dışında geride kalan çocukları ve kadınları da esir alarak geri döner.
Her ne kadar katliamın adı Talkan-Cürcan katliamı olarak bilinse de Cürcanda ki katliam Talkanda ki vahşetin yanında sönük kalır. Ama Kuteybenin savaş meydanları haricinde katlettiği Türklerin sayısı Bin civarındadır. Üstelik bu rakama esir çocuklar ve cariyeler de dahil değildir.
Süreci bu minvalde değerlendirecek olursak;
Kuteybe vahşi bir komutan, Halife Velid vahşi bir hükümdar, Araplar ise ganimet, yağma ve esir için islam, ahlak ve savaş kurallarını hiçe sayan barbar bir kavim olarak tarihe kaydedilmişlerdir.
Peki Türklerin Müslüman Oluşu
Türklerin islama adaptasyonu ve kabulünün Talkan-Cürcan katliamlarıyla bir ilgisi yoktur. Zira Türklerin islamı kabulü bu vakadan en az yıl sonra mümkün olabilmiştir. Satuk Buğra Han () döneminde, üstelik Arapların zayıf düştüğü, Arap İslam Devletinin tarih sahnesinden silinmek üzere olduğu bir dönemde, yine üstelik Araplar vasıtasıyla değil İslamı kabul etmiş olan Sasaniler (Farslar) vesilesiyle İslam ile tanışmış ve toplum nezdinde kabul görmeye başlamıştı. Bu etkileşim de savaş ya da esaret yoluyla değil, veliaht Satuk Buğra Hanın çocukluk yaşlarında birliket yetiştiği Sasani veliahtı Nasr ile arkadaşlığı vesilesiyle gerçekleşmişti.
Talkan-Cürvan vakası Türklerin Müslüman olmasına vesile olmadığı gibi, bilakis Türkleri İslamdan uzaklaştırmıştı. Haliyle İslamı Arap istilalarıyla tanıyan Türkler için bu kötü bir tecrübe olmuştu. Sosyolojik olarak ele alırsak kötü hatıraların silinmesi için en az 2 asır geçmesi, Arapların Ortaasyada ki nüfuzlarının da ortadan kalkmış olması gerekiyordu diyebiliriz.
Diğer taraftan, Türklerin Araplarla tarihlerinin hiçbir döneminde anlaşamadığınında altını çizmek gerekir. Zira bugünün İran coğrafyasında kurulan ve yükselen Selçuklu Devleti döneminde Araplarla kurulan ilk temas Tuğrul Bey döneminde, Fatîmilerin Abbasi Halifesi Kâim-Biemrillahın Tuğrul Beyden yardım istemesi üzerine gerçekleşmişti. Türkler, Arapların himmet ve himayeye muhtaç olduğu dönemde Abbasi Halifesinin emniyetini sağlamış, Halife de Tuğrul Beyi İslamın sancaktarı ilan etmiştir Ancak bu vaka, iyi ilişkilerin gelişmeye başladığı anlamı taşımıyor. Araplar, giderek nüfuzlarını kaybettikleri İran Coğrafyasında tutunmaya çalışırlarken Türkler Arap Emirlerle mücadele ederek İran Coğrafyasını, bir anlamda Araplardan temizlemişlerdi. Temizlemişlerdi ifadesinin altını çizmek gerekiyor; Arapların İran Coğrafyasında tutunmaya çalışma sebepleri inançla ilgili değil bölgedeki emperyalist hedeflerinden vazgeçmek istememeleri dolayısıyladır. Ayrıca bir anekdot daha paylaşalım; Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gazinin dedesi Süleyman Şah, İran coğrafyasında Araplara karşı kazandığı zaferler neticesinde güçlenmiş, alelade bir komutan iken, kahramanlıkları neticesinde binlerce Türkün kendisine biat etmesiyle kendi beyliğini kurmuştur.
Arap Irkçılığı
Tüm bu vakalar neticesinde meseleyi sosyolojik açıdan değerlendirmek ve bir tespite bağlamak durumundayız. Şunu çok açık şekilde ifade etmek gerekir ki; Arap İslamcılığı döneminde ortaya çıkan siyasi, itikadi, mezhepsel v.b. sorunlar, başlı başına Arap Irkçılığından kaynaklanmaktadır. Aslında bu kültürel hastalığın irini Yahudi Milliyetçiliğine kadar uzanır. Kendilerini üstün, insanların efendisi ve kutsanmış kabul eden Yahudi İnancında, kendilerinden olmayanları köle ve hizmetkar gören bir anlayış söz konusuydu. Aynı coğrafyayı paylaşan Araplar da bu güçlü Yahudi akımından etkilenmişler, belki de özenmişler ve bir anlamda "aşağılık kompleksi" ile böylesi sapkın bir anlayışla toplumsal bir sendrom yaşamışlardır.
Bu haleti ruhiyeyi İslam öncesi Arap kültüründe görebiliyoruz. İbn-i Hişamın naklettiği üzere; Arap kabilelerinin kendilerini diğer kabilelerden üstün gördüğünü, bu üstünlük anlayışının kabileler arası savaşların temel nedeni olduğu açık şekilde görebiliyoruz. İslamın nûzulü ile kırılan bu kabile ırkçılığı, topyekün bir millet ırkçılığı haline dönüşmüştür. Zira 4 halife dönemi sonrasında Şam Merkezli Emevi hükümdarlığı yalnızca Arapları öncelliyor, Arap olmayanlara "Mevâli" tanımını münasip görüyorlardı. Mevâli ifadesi aslında Mevlâ kökünden gelir; dost, arkadaş, yardımcı anlamına tekabül eder. Ancak bu bizim tasavvur ettiğimiz anlamda bir dostluğu ifade etmez. Zira Arap toplumu, kapılarına bağladıkları köpeklere de, kendilerine hizmet etmekle yükümlü olan kölelere de Mevlâ ifadeisni münasip görmüşlerdir. Yani Arap olmayan müslümanlar, aslında müslümanlara hizmet eden dost kölelerdi. Bu anlayış Emevi döneminde oldukça kabul görmüş bir anlayıştı, hatta Emevi hakimiyetinin sona ermesine, Abbasi ihtilalinin gerçekleşmesine yol açmıştı.
Şam merkezli Emevi Hükümdarlığı, Mevâli olarak gördüğü ve köle/hizmetkar addettiği Arap olmayanlara karşı İslamın akidelerini ve mağrufunu hiçe saymaktan geri kalmadılar. Elbette bu aksiyonun ortaya çıkartacağı bir reaksiyonda olacaktı. Arap Irkçılığı anlayışı, Arap olmayan müslümanların zihin birliğine; Şûubiliğin ortaya çıkmasına yol açtı. Şûubilik Arap Irkçılığını reddediyor, İslamın açık şekilde tüm insanlığa hitap ettiğini doğrudan Kur-an ile ortaya koyuyor, hatta Arapların şiirden başka bir meziyetleri olmayan, geri, gayrimedeni, düşük kültürlü, ahlak yoksunu bir millet olduğunu iddia ediyorlardı.
Tüm bu anlam bütünlüğünden hareketle; Talkan-Cürcan katliamlarının bir Arap Irkçılığı hareketi olduğunu açık şekilde ifade edebiliriz. Araplar, Türkleri İslama davet etmek gibi bir gâza ruhu ile hareket etmemişler, bilakis zengin Türk şehirlerini yağma, ganimet ve cariye kaynağı olarak görerek İslam aktini, çağın savaş hukukunu ve temel ahlaki teamülleri yok saymış, vahşi bir üslupla hareket ederek belki de Türklerin İslama intibaklarını en az 2 asır engellemişlerdir.
Massacres against Turkic people by Umayyad Caliphate
The Talkan and Curcan massacres were committed by the Umayyad Caliphate against TürgeshTurks as part of their Muslim conquest of Transoxiana, although much conversions to Islam didn't start until Abbasid Caliphate rule.[4]
When the Umayyad governor Al-Hajjaj ibn Yusuf ordered Qutayba ibn Muslim with the Muslim conquest of Transoxiana in , the Arabs under the command of Qutayba bin Muslim started a jihad against Transoxiana. Qutayba bin Muslim's goal was to capture Transoxiana and Tokharistan.[5] Qutayba, who was a stern commander, embarked on a major military operation. He captured some cities in Lower Tokharistan and marched on Baykand, one of the largest and richest trade centers of the time, after a loss, and another struggle that lasted for about two months, the Arabs captured Baykand.[6] The city was reported to have been looted and destroyed after they entered it. All the men who were capable of fighting were killed in the city. Women and children were captured and taken to various different places.[7]
Qutayba was able to capture Samarkand only in When he captured Samarkand, he had many religious places belonging to non-Islamic beliefs destroyed.[8] Qutayba, who caused similar incidents in Khwarazm, again had educated people killed and books burned. The imams in charge were calling the new converts to prayer by going from house to house.[9]
This massacre is the largest of the two. In the city of Talkan, under the rule of the TürgeshKhagan Nizek Tarhan, the Arab army carried out an invasion, but winter approached, and the Arabs have never experienced a cold winter unlike the Turks. Although the Turks had a weather advantage, they had run out of food in Tarhan's castle. Qutayba sends a man named Muhammed ibn Selim to Tarhan. Muhammed ibn Selim assures Tarhan that if he surrenders, he will not be harmed in any way. Tarhan accepted. They surrendered their weapons and left the castle. In complete violation of their deal, Tarhan is captured as soon as he leaves the castle. Qutayba sends news to Hajjaj and asks what to do. Hajjaj said “He is an enemy to Muslims, kill him without any mercy”. Qutayba first kills Tarhan's two sons in front of him. He then cut off the heads of about Turkic warriors in front of Tarhan and the public. He then kills Tarhan. Abdurrahman bin Muslim, Qutayba's brother, had come to Qutayba's throne with prisoners from the city. Qutayba ordered for one thousand of these prisoners to be placed by his right, one thousand by his left, one thousand behind him and one thousand in front of him. He then told his soldiers to behead each prisoner in order. All battle-aged men were also ordered to be killed, and all women made concubines. 40, people were killed in the Talkan massacre. On a 24 kilometer path which had trees on both sides, most of the men were hung from those trees. Islam later spread in the region and those who did not leave their religion were counted as "infidels". Qutayba sent one-fifth of the girls and women left behind from the massacre to be assigned to the caliph as concubines, the remainder was divided among the soldiers. He also had 80 leaders who had been taken prisoner and handcuffed on their hands and feet sent to Hajjaj as a gift. After the death of Qutayba in , the Islamic conquests in Talkan were briefly stopped.[10][11][12][13]
When the people of Curcan revolted and defeat the Arab soldiers. After a 7-month battle, Curcan falls. The leader and soldiers in the leader's castle are taken prisoner. Arabs then commit a massacre in the city of Curcan, with same policies as the one in Talkan. Thousands of prisoners were dragged to a nearby river. They were slaughtered until the river turned red from their blood. After all women remaining from the massacre were made into concubines for the commanders and caliph, the rest are shared among the soldiers. A bit less than 40, Turks were killed in the Curcan massacre as well.[14]
In total, over , Turkic peoples were massacred and more than 50, Turkic youth and women were made slaves and concubines. Cities were plundered, and all the valuables had been taken. Most "un-Islamic" monuments had been destroyed. Qutayba's soldiers reportedly chanted "Shariah knows no words" throughout the massacres.[15]