tebareke arapça yazılışı / Mülk Suresi Arapça ve Türkçe Oku, Mülk Suresi Meali ve Tefsiri

Tebareke Arapça Yazılışı

tebareke arapça yazılışı

MÜLK SURESİ OKUNUŞU, Mülk (Tebareke) Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali Ve Tefsiri

Mülk Suresi Türkçe Meali

Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla

1. Kâinatın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O'nun her şeye gücü yeter.

2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O'dur.

3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O'dur. Rahmân'ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.

5. Biz yere en yakın olan göğü kandillerle süsledik. O kandilleri şeytanlara atılan birer mermi yaptık; onlara bir de alevli ateş azabı hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!

7. Oraya atıldıklarında, cehennemin onları yutmak için homurtularla nasıl içine doğru nefes alıp, uğuldaya uğuldaya kaynadığını işitirler.

8. Kâfirlere öfkesinden neredeyse çatlayacak! Her bir bölük oraya atıldıkça cehennem bekçileri onlara: "Allah'ın azabından sakındıran bir uyarıcı size gelmemiş miydi?" diye sorarlar.

9. Şöyle cevap verirler: "Evet, bize bir uyarıcı geldi. Fakat biz onu yalanladık ve onlara: «Allah'ın bir şey indirdiği falan yok; siz ancak büyük bir sapıklık ve şaşkınlık içindesiniz» dedik."

Sonra şöyle hayıflanırlar: "Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!"

Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah'ın rahmetinden uzak olsun o çılgın ateş mahkûmları!

Buna karşılık, duyu ve idrak sınırlarının ötesinde bulunan Rablerine karşı kalpleri saygı ve ürpertiyle dolu olanlara gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

Söylemek istediğinizi ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun hiç fark etmez. Çünkü O, göğüslerde saklanan en gizli düşünceleri bile tam olarak bilir.

Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfûz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O'dur.

O Allah ki, yeryüzünü sizin için uysal bir binek hâline getirmiştir. Öyleyse onun omuzları üzerinde rahatça dolaşın ve Allah'ın sizin için hazırladığı nimetlerden faydalanın. Ama sonunda O'nun huzurunda toplanacağınız unutmayın!

Gökte olan zâtın, sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız, yer çalkalanıp duruyor!

Yahut gökte olanın, üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Siz, benim tehdidimin nasıl bir şey olduğunu yakında bileceksiniz!

Gerçek şu ki, bunlardan öncekiler de âyetlerimi ve peygamberlerimi yalanlamışlardı. Fakat beni inkâr etmenin âkibeti neymiş, gördüler!

Üzerlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahmân'dan başkası değildir. Şüphesiz O, her şeyi hakkiyle görmektedir.

Size Rahmân'dan başka yardım edip sizi O'nun azabından kurtaracak ordunuz hangisi? Doğrusu kâfirler, büyük bir yanılgı ve tam bir aldanmışlık içindeler.

Eğer Rahmân size verdiği rızkı kesiverecek olsa, o zaman sizi rızıklandıracak olan hani kim? Gerçek şu ki onlar azgınlık içinde ve haktan uzaklaşmakta direnip duruyorlar.

Düşünün bakalım; yüzüstü kapanarak sürünen mi emniyet içinde ve sapmadan yol alıp hedefine ulaşır, yoksa doğrudan hedefe götüren dümdüz bir yol üzerinde hiç sapmadan dimdik yürüyen mi?

De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz?"

De ki: "Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan da O'dur. En sonunda diriltilip yine O'nun huzurunda toplanacaksınız!"

Buna rağmen hâlâ: "Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdit edip durduğunuz kıyâmet ne zaman gerçekleşecek?" diye alay ediyorlar.

De ki: "Onun bilgisi, sadece Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım!"

Nihâyet kıyâmeti yakından gördüklerinde inkâr edenlerin yüzleri korku ve kederden simsiyah kesilir. Onlara: "Alay ederek küstahça isteyip durduğunuz şey işte bu!" denilir.

De ki: "Allah beni ve beraberimdeki mü'minleri helâk etse veya bize merhamet etse, bu O'nun bileceği bir iştir. Peki, söyler misiniz bana, ya kâfirleri can yakıcı azaptan kim kurtaracak?

De ki: "O Rahmân'dır; O'na inandık ve yalnız O'na güvenip dayandık. Bu sebeple, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında siz de öğreneceksiniz!"

De ki: "Söyleyin bana: Eğer suyunuz yerin dibine çekiliverse, size kaynağından akıp duran yeni ve tatlı bir suyu kim getirebilir?"

Mülk suresinin Arapça okunuşu ve faziletleri! Tebareke suresi kaçıncı sayfada?

Mülk suresinin Arapça okunuşu ve faziletleri! Tebareke suresi kaçıncı sayfada?

Medine'de inen surelerden biri olup kabir azabından korunmak için devamlı okunması tavsiye edilen Mülk suresi sırları ve faziletleri ile bizlere öğütler vermektedir. Kabir azabından koruyan ve Efendimiz (SAV)'in de her gece yatmadan önce okuduğu Mülk suresinin Arapça okunuşu ve faziletlerini haberimizin devamında bulabilirsiniz. İşte Mülk suresinin Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı

Adını ilk ayetten alan Mülk Suresi Mekke döneminde nazil olmuş ve Kuran-ı Kerim'de surede nüzul bakımından da sırada yer almaktadır. Mülk suresi, kabir azabından korunmak için okunan sure olarak bilinmektedir. Öte yandan bu surenin kabir azabına karşı koruyucu olarak okunabileceği şöyle belirtilmektedir: “Mülk sûresi kabir azabına karşı bir engel ve bir kurtarıcıdır, insanı kabir azabından kurtarır.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 9) Ayrıca günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan bir dua olarak da nitelendirilebilen Mülk suresi için Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadisinde, "Kur’ân-ı Kerîm’de otuz âyetlik bir sûre vardır ki, okuyan kimseye şefaat eder ve onun günahı bağışlanır. Bu sûre Tebârekellezî bi-yedihi’l-mülk’tür.” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd). Kur'an'da surenin ismi Mülk olarak geçse de ilk ayet; "Tebarekellezi" ile başladığından dolayı toplum içerisinde Mülk Suresi = Tebareke Suresi olarak bağdaştırılıyor. Bunların yanı sıra Mülk Suresinin temel konusunun  Allah'ın varlığını, birliğini, kâinatı yaratıp yönettiğini ve âhiretin mevcudiyetini kanıtlamak olduğunu söylemek de mümkündür. 

Kabir azabından koruyucu Tebareke suresi fazileti! Kabir azabı sebebi ve hafifleten dualarİLİŞKİLİ HABERKabir azabından koruyucu Tebareke suresi fazileti! Kabir azabı sebebi ve hafifleten dualar

KURANDA MÜLK SURESİ KAÇINCI CÜZ VE SAYFADA?

  • Kuran-ı Kerim'in cüzünde yer alan Mülk Suresi  sayfadan başlayıp sayfada bitmektedir.
  • Ezber şekilde okunduğu zaman abdest alma zorunluluğu bulunmayan surede dikkat edilmesi gereken en önemli husus; kadınların adet dönemlerinde tıpkı diğer surelerde olduğu gibi Mülk suresini de okumamaları gerektiğidir.
  • Kur'an-ı Kerim'e abdestsiz şekilde el sürmek saygısızlık olacağı için İslam alimlerinin büyük çoğunluğu abdestli olmaları gerektiğini söylüyor.
  • Fakat içinde Arapçası olmayan bir Kuran-ı Kerim meali veya tefsirinden Mülk Suresinin Türkçe anlamı namaz abdesti almadan okunabilir.

Mülk suresi kabir azabını engeller mi? Kabir azabı ile ilgili hadis-i şerifİLİŞKİLİ HABERMülk suresi kabir azabını engeller mi? Kabir azabı ile ilgili hadis-i şerif

MÜLK SURESİ İLE İLGİLİ HADİSLER! MÜLK SURESİNİN FAZİLETİ:

Peygamber Efendimiz (SAV)'in Secde Suresi ve Mülk Suresi ile ilgili şöyle hadisi mevcut olduğu rivayet olunmaktadır: “Akşam ile yatsı namazları arasında Tebarekellezi ve Secde sûrelerini okuyan kimse Kadir gecesini (namazla) geçiren kimse gibidir” buyuruldu. Farklı bir hadiste ise: “Bu iki sûreyi okuyana yetmiş iyilik yazılır ve yetmiş kötülüğü silinir” buyurulmuştur. Ayrıca farklı bir rivayete göre “Bu iki sûreyi okuyana Kadir gecesinde yapılan ibadetler kadar sevab yazılır” buyurulmuştur. (Tirmizi)

Mülk suresi kabir azabından korur mu

Mülk suresi kabir azabından korur mu

ÖLÜYE TEBAREKE SURESİ OKUNUR MU?

Sahabe-i kiramdan birisi, bir gece yolda kaldığı için kenarda bir yerde çadır kurup yatmak istemiştir. Gece karanlığında kabrin üstüne yattığını fark edemeyen o kimse, yattığı yerin orada kabirdekinin sesli şekilde Tebareke suresi okuduğunu işitmiştir. Bu kişi başından geçen bu olayı Sevgili Peygamberimiz (SAV)'e anlattığında Efendimiz (SAV), ''O okuduğu sure engelleyen/kurtaran suresidir. Onu kabir azabından kurtarmıştır.'' buyurmaktadır. (Tirmizi: , Hasen Hadis)

MÜLK SURESİ OKUNUŞU! (TEBAREKENİN TÜRKÇESİ)

1. SAYFA;

Mülk Suresi 1. sayfa

Mülk Suresi 1. sayfa

Bismillahirrahmanirrahim

1. Tebarekelleziy biyedihilmulku ve huve 'ala kulli şey'in kadiyrun.
2. Elleziy halekalmevte velhayate liyebluvekum eyyukum ahsenu 'amelen ve huvel'aziyzulğafuru.
3. Elleziy haleka seb'a semavatin tıbakan ma tera fiy halkırrahmani min tefavutin ferci'ılbasare hel tera min futurin.
4. Summerci'ılbasare kerreteyni yenkalib ileykelbesaru hasien ve huve hasiyrun.
5. Ve lekad zeyyennessemaeddunya bimesabiyha ve ce'alnaha rucumen lişşeyatıyni ve a'tedna lehum 'azabesse'ıyri.
6. Ve lilleziyne keferu birabbihim 'azabu cehenneme ve bi'selmasıyru.
7. İza ulku fiyha semi'u leha şehiykan ve hiye tefuru.

8. Tekadu temeyyezu minelğayzı kullema ulkıye fiyha fevcun seelehum hazenetuha elem yet'kum neziyrun.
9. Kalu bela kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelellahü min şey'in in entüm illa fiy dalalin kebiyrin.
Ve kalu lev kunna nesme'u ev na'kılu ma kunna fiy ashabisse'ıyri.
Fa'teref'u bizenbihim fesuhkan liashabisse'ıyri.
İnnelleziyne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiretun ve ecrun kebiyrun.

2. SAYFA;

Mülk Suresi 2. sayfa

Mülk Suresi 2. sayfa


Ve esirru kavlekum evicheru bihi innehu 'aliymun bizatissuduri.

Ela ya'lemu men haleka ve huvelletıyfulhabiyru.
Huvelleziy ce'ale lekumul'arda zelulen femşu fiy menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhinnuşuru.
Eemintum men fiyssemai en yahsife bikumul'arda feiza hiye temuru.
Em emintum men fiyssemai en yursile 'aleykum hasıben feseta'lemune keyfe neziyri.
Ve lekad kezzebilleziyne min kablihim fekeyfe kane nekiyri.
Evelem yerev ilettayri fevkahum saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhunne illerrahmanu innehu bikulli şey'in basıyrun.
Emmen hazelleziy huve cundun lekum yansurukum min dunirrahmani inilkafirune illa fiy ğururin.
Emmen hazelleziy yerzukukum in emseke rizkahu bel leccu fiy 'utuvvin ve nufurin.
Efemen yemşiy mukibben 'ala vechihi ehda emmen yemşiy seviyyen 'ala sıratın mustekıymin.
Kul huvelleziy enşeekum ve ce'ale lekumussem'a vel'ebsare vel'ef'idete kaliylen ma teşkurune.
Kul huvelleziy zereekum fiyl'ardı ve ileyhi tuhşerune.
Ve yekulune meta hazelva'du in kuntum sadikıyne.

Kul innemel'ılmu 'ındallahi ve innema ene neziyrun mubiynun.

3. SAYFA;

Mülk Suresi son sayfa

Mülk Suresi son sayfa


Felemma reevhu zulfeten siy-et vucuhulleziyne keferu ve kıyle hazelleziy kuntum bihi tedde'une.
Kul ereeytum in ehlekeniyallahu ve men me'ıye ev rahımena femen yuciyrulkafiriyne min 'azabin eliymin.
Kul huverrahmanu amenna bihi ve 'aleyhi tevekkelna feseta'lemune men huve fiy dalalin mubiynin.
Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye'tiykum bimain me'ıynin.

Mülk suresinin arapça ve türkçe okunuşu

Mülk suresinin arapça ve türkçe okunuşu

MÜLK SURESİNİN ANLAMI

1. SAYFA;

1. Mutlak egemenliği elinde bulunduran Allah, ne kutludur! O, her şeye gücü yetendir.

2. Hanginizin daha iyi iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O, mutlak üstün olandır, Çok bağışlayıcıdır.

3. Gökleri yedi tabaka halinde yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında bir düzensizlik göremezsin. Bak bakalım, işleyiş yasalarında bir uygunsuzluk görebilecek misin?

4. Sonra, tekrar tekrar bir daha bak! Gözlerin, bitkin ve aradığını bulamamış bir halde sana geri döner.

5. Ant olsun ki Biz, yakın gökyüzünü kandillerle süsledik. Onları, şeytanlar için asılsız şeyler söyleme malzemesi yaptık. Onlar için ateşin azabını hazırladık.

6. Gerçeği yalanlayan nankörler için Cehennem azabı vardır. Ve o, ne kötü varış yeridir.

7. Oraya atıldıklarında, onun kaynayan korkunç sesini duyarlar.

8. Neredeyse öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya her grup atıldığında, onun bekçileri onlara: "Size uyarıcı gelmedi mi?" diye sorar.

9. Onlar, "Evet, bize uyarıcı geldi, fakat biz onu yalanladık. Allah, hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz." dedik.

"Eğer dinlemiş veya düşünmüş olsaydık, şimdi alevli ateşin halkı içinde olmazdık." dediler.

Böylece suçlarını itiraf ettiler. Rahmetten uzak olsun Cehennemlikler.

Rabb'lerine gizlide içtenlikle saygı duyanlara ise bağışlanma ve büyük ödül vardır.

2. SAYFA;

Sözünüzü gizleseniz de açığa vursanız da fark etmez; O, göğüslerde olanı en iyi bilendir.

Yaratan, yarattığını bilmez mi? O, bütün ayrıntıları bilendir, her şeyden haberdardır.

Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Artık onun üzerinde dilediğinizce dolaşın ve O'nun rızkından yiyin. Sonunda dönüş O'nadır.

Gökte olanın, sizi yerin dibine batırmasından emin mi oldunuz? Bir de bakmışsınız yer sarsılıyor!

Ya da gökte olanın üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz? O halde, uyarımın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.

Ant olsun ki, onlardan öncekiler de yalanladılar. İnkarım nasılmış gördüler.

Gökyüzünde sıra sıra süzülerek, kanat çırparak uçanları görmüyorlar mı? Onları havada Rahman'dan başkası tutmuyor. Kuşkusuz O, her şeyi görendir.

Yoksa Rahman'dan başka, size yardım edecek ordunuz mu var? Gerçeği yalanlayan nankörler yalnızca bir aldanış içindedirler.

Veya O, rızkınızı kesse, size kim rızık verebilir? Bilakis, onlar haddi aşmada ve nefrette ısrar ettiler.

O halde, yüzüstü sürünerek giden mi, yoksa dosdoğru yolda düzgün yürüyen mi hedefine varır?

De ki: "Sizi biçimlendiren; size işitme, görme ve idrak etme gücü veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?

De ki: "Sizi, yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur. Ve O'na toplanıp götürüleceksiniz."

"Eğer doğru söylüyorsanız, yaptığınız bu uyarı ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.

 De ki: "Bunu yalnızca Allah bilmektedir. Ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım."

3. SAYFA;

 Onu yakından gördükleri zaman, gerçeği yalanlayan nankörlerin yüzleri kötüleşti. Onlara: "İşte bu, sizin isteyip durduğunuz şey!" denildi.

 De ki: "Bakın, Allah beni ve benimle birlikte olanları ister yok eder ister merhamet eder; peki, gerçeği yalanlayan nankörleri acıklı azaptan kim koruyacak?"

 De ki: "O, rahmeti kesintisiz olandır. O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Artık kimin apaçık bir sapkınlık içinde olduğunu yakında bileceksiniz."

 De ki: "Düşünsenize, şayet suyunuz yeraltına çekilse, size akarsuyu kim getirebilir?"

Termal suyun cilde faydaları nelerdir? Termal su nelere iyi gelir?

İLİŞKİLİ HABER

Termal suyun cilde faydaları nelerdir? Termal su nelere iyi gelir?

M&#;LK SURESİ ARAP&#;A OKU - Tebareke Suresi T&#;rk&#;e Okunuşu (Diyanet Meali), Anlamı ve Fazileti

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Eyl&#;l 29,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Mülk suresi Medine zamanında inmiştir. Tebareke suresi olarak da adlandırılan sure 30 ayetten oluşmaktadır. Adını birinci ayette geçmekte olan "El-mülk" kelimesinden alır. Sure içerisinde başlıca yer alan konular arasında; Allah'ın azameti, Allah'ın birliğinin ve kudretinin delilleri, öldürtükten sonra dirilmeyi ve inkar edenlerin nasıl bir akıbete sahip olacağı yer alır. Okunması oldukça faziletli olan bu sure için hazırladığımız Mülk suresi oku ve dinle içeriğimizde Tebareke suresi Türkçe ve Arapça okunuşu, anlamı, faziletleri, tefsiri ve Diyanet meali yer almaktadır. Sureyi ezberlemek isteyen kişiler Türkçe okunuşundan faydalanabilirler.

Haberin Devamı

Mülk suresi anlamı, Türkçe ve Arapça okunuşu, Tebareke suresi Diyanet meali ile fazileti vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Mülk Suresi, mushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci suredir. Tur suresinden sonra, Hâkka sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Mülk Suresi Dinlemek ve ezberlemek isteyenler sayfamızda detaylı olarak tüm bilgileri verilmiş olan surenin içeriğini inceleyebilirler.

Mülk Suresi (Tebareke) Türkçe Okunuşu

1. Tebarekelleziy biyedihilmulku ve huve 'ala kulli şey'in kadiyrun.
2. Elleziy halekalmevte velhayate liyebluvekum eyyukum ahsenu 'amelen ve huvel'aziyzulğafuru.
3. Elleziy haleka seb'a semavatin tıbakan ma tera fiy halkırrahmani min tefavutin ferci'ılbasare hel tera min futurin.
4. Summerci'ılbasare kerreteyni yenkalib ileykelbesaru hasien ve huve hasiyrun.
5. Ve lekad zeyyennessemaeddunya bimesabiyha ve ce'alnaha rucumen lişşeyatıyni ve a'tedna lehum 'azabesse'ıyri.
6. Ve lilleziyne keferu birabbihim 'azabu cehenneme ve bi'selmasıyru.
7. İza ulku fiyha semi'u leha şehiykan ve hiye tefuru.
8. Tekadu temeyyezu minelğayzı kullema ulkıye fiyha fevcun seelehum hazenetuha elem yet'kum neziyrun.
9. Kalu bela kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelellahü min şey'in in entüm illa fiy dalalin kebiyrin.
Ve kalu lev kunna nesme'u ev na'kılu ma kunna fiy ashabisse'ıyri.
Fa'teref'u bizenbihim fesuhkan liashabisse'ıyri.
İnnelleziyne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiretun ve ecrun kebiyrun.
Ve esirru kavlekum evicheru bihi innehu 'aliymun bizatissuduri.
Ela ya'lemu men haleka ve huvelletıyfulhabiyru.
Huvelleziy ce'ale lekumul'arda zelulen femşu fiy menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhinnuşuru.
Eemintum men fiyssemai en yahsife bikumul'arda feiza hiye temuru.
Em emintum men fiyssemai en yursile 'aleykum hasıben feseta'lemune keyfe neziyri.
Ve lekad kezzebilleziyne min kablihim fekeyfe kane nekiyri.
Evelem yerev ilettayri fevkahum saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhunne illerrahmanu innehu bikulli şey'in basıyrun.
Emmen hazelleziy huve cundun lekum yansurukum min dunirrahmani inilkafirune illa fiy ğururin.
Emmen hazelleziy yerzukukum in emseke rizkahu bel leccu fiy 'utuvvin ve nufurin.
Efemen yemşiy mukibben 'ala vechihi ehda emmen yemşiy seviyyen 'ala sıratın mustekıymin.
Kul huvelleziy enşeekum ve ce'ale lekumussem'a vel'ebsare vel'ef'idete kaliylen ma teşkurune.
Kul huvelleziy zereekum fiyl'ardı ve ileyhi tuhşerune.
Ve yekulune meta hazelva'du in kuntum sadikıyne.
Kul innemel'ılmu 'ındallahi ve innema ene neziyrun mubiynun.
Felemma reevhu zulfeten siy-et vucuhulleziyne keferu ve kıyle hazelleziy kuntum bihi tedde'une.
Kul ereeytum in ehlekeniyallahu ve men me'ıye ev rahımena femen yuciyrulkafiriyne min 'azabin eliymin.
Kul huverrahmanu amenna bihi ve 'aleyhi tevekkelna feseta'lemune men huve fiy dalalin mubiynin.
Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye'tiykum bimain me'ıynin.

Haberin Devamı

Mülk Suresi (Tebareke) Arapça Okunuşu

MÜLK SURESİ ARAPÇA OKU - Tebareke Suresi Türkçe Okunuşu (Diyanet Meali), Anlamı ve Fazileti

Haberin Devamı

MÜLK SURESİ ARAPÇA OKU - Tebareke Suresi Türkçe Okunuşu (Diyanet Meali), Anlamı ve Fazileti

MÜLK SURESİ ARAPÇA OKU - Tebareke Suresi Türkçe Okunuşu (Diyanet Meali), Anlamı ve Fazileti

Mülk Suresi Konusu

Sûre genel olarak Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliğini, azametini, evrendeki hükümranlığını, tek tanrı ve tek yaratıcı olduğunu, hayatın ve ölümün var ediliş amacını ve öldükten sonra dirilmeyi konu edinmektedir. Sûrede ayrıca insanlığın ilâhî vahyin uyarıcılığına muhtaç olduğuna işaret edilmekte, bunu kabul etmeyenlerin karşılaşacakları kötü sonuçla ilgili uyarılar yapılmaktadır.

Mülk Suresi Fazileti

Hz. Peygamber, Mülk sûresinin onu okuyanları kabir azabından koruyacağını ifade buyurmuşlar (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 9; Şevkânî, V, ), bu sebeple cenazelerin ardından bu sûrenin okunması âdet olmuş, yaygınlık kazanmıştır. Bu hadisi, “sûreyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı” şeklinde anlamak da mümkündür.

Haberin Devamı

Mülk Suresi Diyanet Meali

(1)Mutlak hükümranlık elinde olan Allah aşkındır, cömerttir ve O’nun her şeye gücü yeter.
(2)Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu deneyerek göstermek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.
(3) Yedi göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmânın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?
(4) Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir.
(5) Gerçek şu ki biz yakın göğü kandillerle süsledik. Ayrıca bunlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
(6) Rablerini inkâr edenlere cehennem azabı vardır. Orası ne kötü bir varış yeri!
(7) Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
(8) Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacak! Oraya her bir grup atıldıkça, muhafızları onlara, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
(9) Şöyle cevap verirler: "Evet, doğrusu bize bir uyarıcı (peygamber) gelmişti; fakat biz onu yalancılıkla itham etmiş ve ‘Allah hiçbir şey göndermemiştir; siz gerçekten büyük bir sapkınlık içindesiniz!’ demiştik."
(10) "Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!" diye de ilâve ederler.
(11) Böylece günahlarını itiraf etmiş olurlar. O alevli ateşin mahkûmları artık rahmetten mahrumdurlar.
(12) Görmedikleri halde rablerinden korkup saygı duyanlara gelince, onları da hem bir bağışlanma hem de büyük bir ödül beklemektedir.
(13) Sözünüzü ister gizleyin isterse açığa vurun; unutmayın ki O, kalplerin içindekini bilmektedir.
(14) Yaratan bilmez olur mu? O, bütün inceliklerin farkındadır ve her şeyden haberdardır.
(15) Yeryüzünü sizin için kullanışlı hale getiren O’dur. Üzerinde dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyip için; (ama unutmayın ki) dönüş yalnız Allah’adır.
(16) Göktekinin sizi yerin dibine batırmayacağından emin misiniz? Bir de bakarsınız yeryüzü altüst olmuş!
﴾17) Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz? Uyarılarımın ne demek olduğunu yakında anlayacaksınız!
(18) Onlardan öncekiler de (gerçekleri) yalan saymışlardı; ama verdiğim ceza da nasıl olmuştu?
(19) Üstlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları hiç görmediler mi? Onları (havada) rahmândan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.
(20) Peki, rahmâna karşı size yardım edecek askerleriniz kimler? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.
(21)Yahut Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim? Hayır! Onlar azgınlıkta ve haktan sapıp uzaklaşmakta ısrar ediyorlar.
(23) De ki: "Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!"
(24) De ki: "Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur; sadece gelip O’nun huzurunda toplanacaksınız."
(25)"Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" derler.
(26) De ki: "O bilgi yalnız Allah’a mahsustur, ben ise sadece açık bir uyarıcıyım."
(27) Ama onu yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kara çıkacak ve (kendilerine), "İşte sizin isteyip durduğunuz budur!" denilecektir.
(28) De ki: "Beni ve beraberimdekileri Allah öldürse bizi esirgerse de (âhiret ümidimiz bâkidir); peki söyler misiniz, inkârcıları (âhiretteki) can yakıcı azaptan kurtaracak olan kimdir?"
(29) De ki: "O, rahmândır; biz O’na iman etmiş ve O’na güvenip dayanmışızdır. Kimin düpedüz bir sapkınlık içinde olduğunu yakında anlayacaksınız!"
(30) Bir de şunu sor: "Suyunuz çekiliverse size akarsuyu kim getirebilir?

Haberin Devamı

Mülk Suresi Tefsiri

Sûrenin özeti mahiyetinde olan bu âyetlerin ilkinde Allah’ın yüceliği, kudreti, evrendeki hükümranlığı ve her şeyin kendisinin kudret elinde olduğu, evrende istediği gibi tasarrufta bulunabileceği ifade edilmiş, sonraki âyetlerde ise O’nun kudretinin eserlerinden örnekler verilmiştir (1. âyette “aşkındır, cömerttir” diye çevirdiğimiz tebâreke fiilinin diğer anlamları hakkında bilgi için bk. Furkån 25/1). 2. âyet yüce Allah’ın kudret ve tasarrufunu en açık bir şekilde gösteren delilleri içermekte; Allah’ın, dünyada insanların güzel işler yapma hususunda birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak, kimlerin kendi emir ve yasaklarına uyarak daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için hayatı ve ölümü yarattığını bildirmektedir. Aynı âyette önce ölüm, sonra hayat geçtiği için burada “ölüm” kavramıyla, hayattan önceki cansızlık halinin mi yoksa dünya hayatının sona ermesi ve âhiret hayatına geçiş halinin mi kastedildiği hususunda farklı görüşler vardır. Bir kısım müfessirler âyetteki sıralamayı dikkate alarak ölümden maksadın dünya hayatından âhiret hayatına geçiş hali, hayattan maksadın ise âhiret hayatı olduğunu söylemişlerdir (Râzî, XXX, 55; Elmalılı, VII, ). İkinci grup ise ölümle dünya hayatından âhiret hayatına geçiş halinin, hayatla da dünya hayatının kastedildiği kanaatindedir (Zemahşerî, IV, ); bizim tercihimiz de budur. Zira hayat da ölüm de imtihan için yaratılmıştır; imtihan yeri ise âhiret değil dünyadır. Her ikisinin de bu dünyada olması amaca daha uygun görünmektedir. Hayat ölümden önce olduğu halde âyette sonra gelmesi ise çeşitli şekillerde yorumlanmıştır (bk. Râzî, XXX, 55; Ateş, IX, ). Dikkat çekici bir yoruma göre eşyada aslolan yokluk olduğu, varlık ve hayat sonradan verildiği için âyette ölüm önce gelmiştir (Şevkânî, V, ). Bizce de isabetli olan diğer bir yoruma göre ölüm insanlara hayatın sorumluluğunu hatırlattığı, onları iyi işler yapmaya teşvik ettiği ve bir uyarıcı olduğu, nihayet insanda “imtihan” sorumluluğunu daha canlı tuttuğu için âyette ölüm önce zikredilmiştir. Nitekim hayat bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığının verileceği ebedî varlık sahnesine geçişi sağlayan dönüm noktası, Hz. Peygamber’in de belirttiği gibi bir uyarıcıdır (bk. Râzî, XXX, 55). İfadenin akışına ve lafız güzelliğine daha uygun olduğu için “mevt” (ölüm) kelimesinin önce geldiği de düşünülebilir.

Haberin Devamı

âyetlerde evrenin eksiksiz-kusursuz yaratılışına, mükemmel işleyişine ve düzenine dikkat çekilmekte, böylece bu muhteşem varlık düzeninin bir tesadüfle meydana gelmiş olamayacağı ve devam edemeyeceği; bunun ancak üstün bir ilim, irade ve kudret sahibinin yaratması ve yönetmesiyle mümkün olduğu belirtilmektedir (yedi göğün anlamı hakkında bk. Bakara 2/29).

Meâlde “Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak” diye tercüme ettiğimiz cümlenin lafzî karşılığı, “Sonra gözünü iki kez daha çevir de bak” şeklindedir. Ancak bu ibare çokluktan kinaye olup sayı olarak iki defayı değil, defalarca bakmayı ifade eder (bk. İbn Âşûr, XXIX, ).

Yıldızlarla donatılmış gibi bir görüntü verdiği için gökyüzünün kandillerle süslenmesinden söz edilmiş, yıldızlar geceleyin kandil gibi ışık saçtıklarından onlara mecaz olarak “kandiller” (mesâbîh, tekili: misbâh) denilmiştir (Taberî, XXIX, 3). Yıldızlarla şeytanların taşlanmasından maksat ise göklerdeki meleklerin konuşmalarını dinleyip onlardan bilgi sızdırmak için kulak hırsızlığı yapmak isteyen şeytanların bu yıldızlardan çıkan parlak ışıklarla, bir tür ateş toplarıyla engellenmesidir. Bu ve benzeri âyetlerle ilgili olarak klasik tefsirlerde ayrıntılı yorumlar bulunmakla birlikte müteşâbihattan olan bu tür âyetlerin anlamları hakkında zamana, şartlara, bilimsel verilere göre farklı görüşler ileri sürmek mümkündür. Ayrıca gayb konularına giren âyetlerin yorumunda iddialı olmamak gerekir. Çünkü gayb âleminin mahiyetini Allah’tan başka kimse bilemez; biz gayb bilgilerine sadece inanırız (gökyüzünün yıldızlarla süslenmesi ve bunlarla şeytanların taşlanması konusunda bilgi için bk. Hicr 15/; Sâffât 37/). “Taşlanma” şeklinde çevirdiğimiz rücûm kelimesi “sağlam bir bilgiye dayanmadan konuşmak, kafadan atmak” mânasına da geldiği için âyete, “insan ve cin şeytanlarının yıldızlara bakarak aslı faslı olmayan şeyler söylemeleri” mânası da verilmiştir (Şevkânî, V, ).

Bazı âhiret sahnelerini tasvir eden bu âyetler, kimlerin daha güzel davranacağını sınamak için ölümün ve hayatın yaratıldığını ifade eden 2. âyetle irtibatı olup, bu dünyada Allah’a isyan edenlerin öte dünyada çekecekleri cezayı, O’na karşı saygılı olup günah işlemekten korunanların elde edecekleri ödülleri açıklamaktadır. âyetlerdeki tasvirler cezanın ne derece şiddetli olduğunu daha iyi hissettirme amacına yöneliktir. 8. âyette “uyarıcı” diye çevirdiğimiz nezîrden maksat peygamberdir (İbn Âşûr, XXIX, 25). Âyette dünyada peygamberin çağrısına ve uyarılarına kulak tıkayıp inkâr ve isyanlarını sürdürmekte direnenlere, yarın kıyamet gününde, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorulacağını bildiren ifade aslında yaşayanlar için bir uyarıdır. âyetler o gün iş işten geçtikten sonra değil, fakat bugün fırsat eldeyken o uyarıya kulak vermek, yani peygamberi tanımak, ayrıca Allah’ın insanlığa büyük lutfu olan aklı ve diğer bilgi imkânlarını da kullanarak hak ve hidayet yolunu bulmak gerektiğine, ebedî kurtuluşun ancak bu sayede kazanılabileceğine işaret etmektedir. âyet ise müminlerin nâil olacağı uhrevî mutluluğun veciz bir özetidir.

 Bu dünyada günah işleyenler, ya kendilerini görüp gözeten Allah’ın varlığına inanmıyor veya inanmakla birlikte dünyevî hırs ve menfaatleri, nefsânî arzuları yüzünden gaflete dalıp sorumluluklarını unutuyorlar. İşte bu âyetlerde inkârcılara ve gafillere Allah’ın gizlisiyle açığıyla her şeyi kuşatan ilmi hatırlatılmakta, kendilerinden hayatlarını buna göre düzenlemeleri istenmektedir.

Cenâb-ı Allah, kendisinin güç ve kudretini gösteren delilleri bir defa daha gözler önüne sermekte; yerkürenin yaratılması, her türlü nimet ve imkânlarla donatılarak üzerinde yaşanılır hale getirilmesinin, sonsuz bir gücün varlığını ve birliğini gösterdiğine dikkat çekmektedir. “Üzeri” diye çevirdiğimiz menâkibihâ tamlamasındaki menâkib kelimesi, “omuz” anlamına gelen menkibin çoğulu olup mecaz olarak yeryüzündeki yolları, köşe bucak ve dağları ifade eder (Şevkânî, V, ). Yüce Allah, bu nimetleri kulları için yarattığını bildirerek onlara yeryüzünde dolaşmalarını, yarattığı rızıklardan yiyip içmelerini istemiş; arkasından “Dönüş yalnız Allah’adır” buyurmak suretiyle insanların dünya nimetleri ve zevklerine dalarak kendi varlığını, sonsuz kudretini ve âhiret hayatını unutmamaları gerektiği, zira her nimetin bir sorumluluğu olduğu mesajını vermiştir.

Müfessirler “gökte olan”dan maksadın kim veya ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: 1. Bundan maksat Allah’tır; ancak bu mecazi bir anlatım olup maksat O’nun yüceliğini ve gücünün sonsuzluğunu vurgulamaktır. Allah mutlak mânada yücedir, sonsuz ve sınırsızdır, zamanda ve mekânda olanlar ise sınırlıdır ve Allah bu sınırlamalardan münezzehtir. 2. Maksat gökteki meleklerdir. Onlar Allah’ın emriyle yeryüzüne inerek kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. 3. Maksat, Allah’ın gökten inen azabıdır. Allah’ın rahmeti ve nimeti nasıl gökten iniyorsa O’nun azabı da inkârcı ve isyankârların başına gökten iner (daha geniş bilgi için bk. Râzî, XXX, ; Elmalılı, VII, vd.; İbn Âşûr, XXIX, 33). Bize göre burada geçen “gök” kelimesiyle, fizikî evrenin gökleri değil, madde ötesi, yüce olan varlık düzeyi kastedilmiş olmalıdır.

âyette belirtilen imkânların iyi değerlendirilmesi gerektiği yönünde ikazlar içeren bu âyetlerde insanların, yeryüzündeki nimetlerden yararlanırken azgınlık ve taşkınlık göstermemeleri gerektiğine, aksi takdirde yeryüzünde şiddetli felâketlerin, yıkımların vuku bulacağına, böylece Allah’ın gönderdiği uyarıcıyı (peygamber), onun uyarılarını önemsemeyenlerin şiddetle cezalandırılacaklarına dikkat çekilmektedir. Nitekim âyette de geçmişte gerçekleri yalan sayanların bu şekilde cezalandırıldığı hatırlatılmaktadır (krş. Kasas 28/81; Hâkka 69/).

Yüce Allah’ın başka bir eseri olan kuşların uçma yeteneğine işaret edilerek Allah’ın kudretinin bir işareti daha gözler önüne serilmektedir. Yer çekimine rağmen kuşların gökyüzünde kanat çırparak uçması ve süzülmesi, her gün gördüğümüz için önemini gözden kaçırdığımız, gerçekte ise Allah’ın sanat ve kudretini gösteren hârika olaylardandır. Kuşlara bu yeteneği veren Allah’tır. Burada Allah’ın merhametini yansıtan rahmân isminin kullanılmış olması, O’nun mahlûkata merhametle muamele ettiğini, varlık düzeninin O’nun rahmetinden bir yansıma olduğunu ima eder. âyetlerde rızık olarak anılan nimetler de rahmân isminin sürekli tecellisi olup bu tecelli bir an kesilecek olsa hayatın bütünüyle yok olacağına dikkat çekilmektedir.

Şeytanlara uyarak, mânevî körlük içinde bâtıl yollarda giden inkârcı nankör ile hak yolda yürüyen mümin temsilî olarak karşılaştırılmakta, bunlardan hangisinin hedefine daha güvenli olarak ve şaşmadan ulaşacağı soru-cevap yöntemiyle anlatılmaktadır.

Doğduğunda hiçbir bilgiye sahip olmayan insana bilgi vasıtalarından kulaklar, gözler ve kalpler (akıllar) verildiğinin hatırlatılması, insanın en değerli ve ayırıcı niteliğinin gözlem ve düşünme kapasitesi olduğuna ve bu nimetleri verene şükretmek gerektiğine işaret eder. Bu nimetler aynı zamanda Allah’ın eşsiz sanatını ve sonsuz kudretini göstermesi bakımından da önemlidir. Muhatabın sağduyusuna hitap edilerek onun yanlış inanç ve tutumlardan kurtulması, Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmesi istenmektedir. Allah Teâlâ’nın sonsuz kudretini gösteren delillerden biri de insanoğlunun yeryüzünde yaratılması, türetilmesi ve çoğaltılmasıdır. Onları bu şekilde türetip yeryüzüne yayma gücüne sahip olan Allah, öldükten sonra dirilterek huzurunda toplamaya da kadirdir. Nitekim âyetin son cümlesinde, “Sadece O’nun huzurunda gelip toplanacaksınız” ifadesiyle buna işaret edilmiştir (bu âyetlerin tefsiri için ayrıca bk. Nahil 16/78; Mü’minûn 23/).

 Bir önceki âyette insanların kıyamet gününde Allah’ın huzurunda toplanacakları haber verilince inkârcılar öğrenmek için değil, Hz. Peygamber’le alay etmek maksadıyla bu olayın ne zaman gerçekleşeceğini sormuşlardı. Devamındaki âyette bu soruya Hz. Peygamber’in nasıl cevap vermesi gerektiği bildirilmektedir. âyette de inkârcıların âhirette azabı gördüklerindeki halleri anlatılmakta, inanmadıkları âhiret azabını ve kıyametin korkunç olaylarını yakından gördükleri zaman yüzlerinde meydana gelen üzüntü belirtileri ve psikolojik çöküntü tasvir edilmekte veya –bizim tercih ettiğimiz meâle göre– inkârcıların yüzlerinin kara çıkacağı ve mahcup olacakları bildirilmektedir. İşte inkârcılar, dünyada inkâr ettikleri ve alay ederek gelmesini istedikleri azabın bu azap olduğunu ya kendi aralarında konuşurlar veya melekler tarafından onlara söylenir.

Müşrikler Hz. Peygamber’in ölümünü istiyor ve bunu açık bir şekilde dile getirmekten de çekinmiyorlardı (bk. Tûr 52/). Hatta onu öldürmek için tuzak kuruyor (bk. Enfâl 8/30), böylece ondan ve getirdiği dinden kurtulacaklarını sanıyorlardı. İşte bu âyetler onların niyet ve beklentilerine bir cevap olmak üzere inmiştir (bk. Râzî, XXX, 76). âyette Hz. Peygamber’in varlığına son verilmesinin veya ölümünün ertelenmesinin müşrikler için herhangi bir fayda sağlamayacağı, kendilerine verilecek elem verici cezayı önleyecek bir gücün de asla bulunmadığı ifade edilmiştir. Âyette ayrıca hayatın ilâhî bir rahmet olduğuna, Hz. Peygamber’in de eceli geldiğinde öleceğine işaret edilmektedir (İbn Âşûr, XXIX, ). âyette ise müminlerin inandıkları ve güvendikleri Tanrı’nın esasen müşriklerce de bilinen ve rahmân ismiyle anılan yüce Allah olduğu belirtilmiş, bu gerçeğin kendilerine tebliğ edilmesi Hz. Peygamber’e emredilmiştir.

Allah’ın kudretini, lutufkârlığını yeniden hatırlatan bu âyet 15 ve âyetlerle bağlantılı olup kuvvetli ihtimalle Hz. Peygamber ile müşrikler arasında geçen bir tartışmanın sonucu olarak onlara yöneltilmiş eleştiri ve uyarı amaçlı bir sorudur. âyette Allah’ın yeryüzünü kullanışlı hale getirdiği ifade edildikten sonra insanlardan O’nun yarattığı rızıklardan yararlanmaları istenmiş; âyette de rızkın Allah’a ait olduğu, O verdiği rızkı kestiği takdirde rızık verecek birinin asla bulunmayacağı bildirilmişti. Burada da rızıkların en önemlisi ve hayatın ana unsuru olan suyun yerin derinliklerine çekilmesi halinde Allah’tan başka yeryüzünde su yaratacak bir gücün bulunmadığına işaret edilerek, böylesine eşsiz kudretin sahibi yüce Allah’ı bırakıp da bâtıl tanrılara tapanlar, ne kadar yanlış bir yolda oldukları üzerinde düşünmeye çağrılmaktadır.

 Mülk Suresi (Tebareke) Ayet Sayısı

Mülk suresi 30 ayetten oluşmaktadır.

Ezberlemek İsteyenler için Namaz Sureleri

M&#;lk Suresi (Tebareke) Oku: M&#;lk Suresi Arap&#;a Okunuşu, T&#;rk&#;e Anlamı, Diyanet Meali ve Fazileti - M&#;lk Suresi Ne İ&#;in Okunur?

Haberin Devamı

 Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler.

 Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları!

 Fakat daha görmeden Rablerinden (azabından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır.

 Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir.

 Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

 Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.

 Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır.

 Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? İşte (bu) tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz!

 Andolsun ki, onlardan öncekiler de (bunu) yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu!

 Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahmân olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.

 Rahmân olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

 Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

 Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?

 (Resûlüm!) De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!

 De ki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur; ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız.

 "Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit hani ne zaman (gerçekleşecek)?" derler.

 De ki: O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

 Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.

 De ki: Allah beni ve beraberimdekileri (sizin istediğiniz üzere) yok etse veya (öyle olmayıp da) bizi esirgese, (söyleyin bakalım) inkârcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir?

 De ki: (Sizi imana davet ettiğimiz) O (Allah) çok esirgeyicidir; biz O'na iman etmiş ve sırf O'na güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!

 De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?

Mülk Suresi Fazileti

Peygamber Efendimiz, bu sureyi okuyanların kabir azabından korunacağını ifade buyurmuşlar (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 9; Şevkânî, V, ), bu sebeple cenazelerin ardından bu sûrenin okunması âdet olmuştur. Bu hadisi, “sûreyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı” şeklinde anlamak da mümkündür. Mülk Suresi ile ilgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in pek çok hadis-i şerifi bulunmaktadır. 

Peygamber (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Kur'an'da otuz ayetlik bir sûre var, bir adama şefaat eder ve o kişi mağfiret olunur, O "Tebâreke" sûresidir" (Tirmizi, Fedâilil-Kur'ân 9; Ebu Davud, Salât, ; İbn Mâce, Edep, 52).

Mülk Suresi Konusu

Sûre genel olarak Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliğini, azametini, evrendeki hükümranlığını, tek tanrı ve tek yaratıcı olduğunu, hayatın ve ölümün var ediliş amacını ve öldükten sonra dirilmeyi konu edinmektedir. Sûrede ayrıca insanlığın ilâhî vahyin uyarıcılığına muhtaç olduğuna işaret edilmekte, bunu kabul etmeyenlerin karşılaşacakları kötü sonuçla ilgili uyarılar yapılmaktadır.

Mülk Suresi Ne İçin Okunur?

Tebareke Suresi olarak da bilinen Mülk Suresi vefat eden kişilerin arkasından okunmaktadır. Peygamber Efendimizin hadislerinde de geçen bu surenin vefat eden kişilerin ardından okunması durumunda kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağına inanılıp okunması tavsiye edilmektedir.

 Amme Suresi

Nebe Suresi Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

1. Amme yetesâelûn(yetesâelûne).

2. Anin nebeil azîm(azîmi).

3. Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).

4. Kellâ se ya'lemûn(ya'lemûne).

5. Summe kellâ se ya'lemûn(ya'lemûne).

6. E lem nec'alil arda mihâdâ(mihâden).

7. Vel cibâle evtâdâ(evtâden).

8. Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).

9. Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).

Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).

Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).

Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).

Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).

Ve enzelnâ minel mu'sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).

Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).

Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).

İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).

Yevme yunfehu fîs sûri fe te'tûne efvâcâ(efvâcen).

Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).

Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).

İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).

Lit tâgîne meâbâ(meâben).

Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).

Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).

İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).

Cezâen vifâkâ(vifâkan).

İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).

Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).

Ve kulle şey'in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).

Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).

İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).

Hadâika ve a'nâbâ(a'nâben).

Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).

Ve ke'sen dihâkâ(dihâkan).

Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).

Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).

Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).

Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).

Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).

İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yanzurul mer'u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).

Nebe Suresi Türkçe Anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?

2. O büyük haberi mi?

3. Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.

4. Hayır; yakında bileceklerdir.

5. Yine hayır; yakında bileceklerdir.

6. Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?

7. Dağları da birer kazık?

8. Sizi çift çift yarattık.

9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

Geceyi bir örtü yaptık.

Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.

Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik.

Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.

Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik.

Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.

Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.

Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.

Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz.

O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.

Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.

Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.

Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.

Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.

Kaynar sudan ve irinden başka.

(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak,

Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.

Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.

Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.

Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.

Nice bahçeler ve üzüm bağları.

Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

Dopdolu kadehler.

İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.

Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O'na hitap etmeye güç yetiremezler.

Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.

İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüş yolu edinsin.

Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir