terlemenin kiloyla alakası varmı / Terleyince yağ yakılır mı? - Egzersizler

Terlemenin Kiloyla Alakası Varmı

terlemenin kiloyla alakası varmı

BLOG

Artan aşırı kilo ve obezite oranları ile bu konuya olan yoğun ilgi göz önüne alındığında, hem halkın genelinde hem de sağlık uzmanları arasında kilo vermenin metabolik süreci hakkında şaşırtıcı bir cehalet ve kafa karışıklığı bulunmaktadır. 

Gerçekten de bugünlerde kilo verme serüvenlerinde sırf daha fazla terleyebilme adına termal eşofmanlarla antrenman yapan bireylerin sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Çok az kişinin fazla yağın vücuttan ne şekilde atıldığının bilincinde olması, bu tarz uygulamaların etkili bir kilo verme yöntemi olarak yanlış anlaşılmasına en büyük katkıda bulunan durumdur. 

Bu yazımızda ‘terlemek yağ yakmak mıdır’ veya ‘yaktığımız yağ nereye gidiyor’ gibi pek çok soru işaretine yanıt bulacaksınız, hazırsanız başlayalım!         

 

Yukarıdaki sorulara net yanıtlar veremiyorsanız yalnız değilsiniz, nitekim Meerman ve Brown tarafından aile hekimleri, diyetisyenler ve kişisel antrenörler üzerinde yapılan bir ankette, “Kişi kilo verdiğinde bu kilolar nereye gider?” sorusuna yalnızca diyetisyenlerin <%10'luk bir kısmının doğru cevap verdiği belirtilmiştir (şekil 1) (1).

Şekil 1 Meerman ve Brown tarafından her biri 50’şer kişiden oluşan aile hekimler, diyetisyenler ve kişisel antrenörler üzerinde gerçekleştirdikleri anket sonuçları.

NEDEN TERLERİZ?

Kilo verme sürecimizde yaktığımız yağın nereye gittiğini kavrayabilmek için terlemenin mekanizmasına bakmak faydalı olacaktır. Terleme en basit haliyle vücudun soğutma mekanizmasıdır. Bedensel fonksiyonların en etkili şekilde devam edebilmesi için iç vücut ısısının belirli bir seviyede olması gereklidir. yılında konuya ilişkin gerçekleştirilen bir sistematik derlemede bu oranın ortalama °C olduğu hesaplanmıştır (2). 

Egzersiz, sıcaklık, stres, hormonal değişiklikler gibi pek çok nedenden ötürü iç vücut ısısının bu değerin üzerine çıkması tehlike oluşturur. Neyse ki, vücudumuz vücut ısısını algılamak ve düzenlemek için çok karmaşık mekanizmalara sahiptir. 

Vücudun iç ısısı yükselmeye başlar başlamaz, beyindeki hipotalamus bölgesi tüm vücuda dağılmış olan ekrin ter bezlerine ter üretmesi emrini vererek vücudu soğutmaya başlama zamanının geldiğini söyler. Bu işlemin gerçekten işe yaraması için bu terin bir kısmının cilt üzerinden buharlaşması gerekir. Çünkü vücudu terleme yoluyla soğutmak, "buharlaşma ısısı" adı verilen bir fizik ilkesine dayanmaktadır. Cilt üzerindeki teri buharlaştırmak için enerji gerekir ve bu enerji de ısıdır. Fazla vücut ısısı ter damlacıklarını buhara dönüştürmek için kullanıldığından vücutta soğumaya başlar (3). 

Dolayısıyla kişi termal eşofmanlar veya vücuda hava aldırmayacak çeşitli uygulamalar ile daha fazla terlemeye çalıştığında yaptığı tek şey vücut ısısını bir türlü düşüremeyen ter bezlerine aşırı yüklenmek ve bunun sonucunda da su kaybetmek olacaktır. Tahmin edebileceğiniz üzere kaybettiği sıvıyı tekrar yerine koyduğunda eski kilosuna dönecektir.

Özetle: Terleme süreci vücudun artan sıcaklığa karşı bir koruma mekanizmasıdır.

Berkay Türkkan Fitness mobil uygulamasıyla antrenman ve beslenme adına ihtiyaç duyacağınız her şey cebinizde!

 

iPhone için App Store'dan ücretsiz indir!

 

Google Play'den ücretsiz indir!

YAKTIĞIMIZ YAĞ NEREYE GİDER?

Terlemenin mekanizmasını anladığımıza göre şimdi de diğer bir konu olan kilo verme sürecimizde yaktığımız yağın nereye gittiğine bakalım. Konunun daha iyi kavranabilmesi için temel bazı başlıklara değinmek faydalı olacaktır. Önce en basit haliyle yağların nasıl depolandığına bakalım.                     

Besinler yoluyla aldığımız fazla kaloriler uzun süreler boyunca günlük enerji ihtiyacımızdan fazla olduğunda yağlanırız, aslında oldukça basit işleyen bu süreç yaygın inanışın aksine yalnızca fazla yağ tüketildiğinde değil, aynı zamanda diğer makro gıdaların (proteinler ve karbonhdratlar) ihtiyaç fazlası tüketimiyle de gerçekleşir.

Vücudumuz genelde şu üç kuralı takip etme eğilimindedir.

1.  Kişi kalori fazlası şeklinde aşırı yağ tükettiğinde doğrudan vücut yağı olarak depolanır.

2.  Kişi aynı şekilde aşırı karbonhidrat tükettiğinde karbonhidrat oksidasyonu artar, bu da yağ oksidasyonunu bozarak daha fazla vücut yağı depolanmasına neden olur.  

3.  Kişi aşırı protein tükettiğinde, protein oksidasyonu artar ve bu da yağ oksidasyonunu bozarak daha fazla vücut yağı depolanmasına neden olur.

Ancak nadir durumlarda da olsa;

Aşırı miktarda protein tüketildiğinde proteinler karaciğerde “deaminasyon” adı verilen bir süreçten geçebilirler. Bu işlem, belirli aminoasitlerin glukoneojenez, keton cisim oluşumu, kolesterol sentezi, yağ asidi sentezi veya enerji transferi için katabolize edilme sürecine izin verir. Öte yandan aşırı karbonhidrat tüketimi de De Novo Lipogenez olarak bilinen bir süreçle yağ asitlerine dönüştürülebilir.

Ancak bu metabolik yolaklar var olsalar da, normal koşullar altında gerçekleşmeleri çok düşük ihtimale sahiptir. 

Özetle: Bu kısıma dair bilmeniz gereken temel nokta, yağsız kütleyi korurken kilo vermek isteyenler, biyokimyasal olarak adipositlerde (yağ hücrelerinde) depolanan trigliseritleri metabolize etmeye çalışırlar.

Nasıl yağlandığımızın temel mantığını anladığımıza göre şimdi de vücudumuzdaki bu fazla yağı nasıl kullandığımıza ve dışarıya ne olarak attığımıza bakalım.

Lise zamanı Fen derslerinden de hatırlayacağınız üzere,

“Kuvvet = Kütle × İvme”, “İş = Kuvvet × Mesafe” şeklinde iki formül vardır.

Kafa karıştırmadan bunu kişiye entegre ettiğimizde, insan vücudu kütledir. İnsan vücudunu belirli bir mesafe üzerinde hareket ettirmek ise mekanik bir iştir. Daha büyük bir vücudu hareket ettirmek için daha fazla kuvvet gerekir ve bir vücudu daha uzun bir mesafe boyunca hareket ettirmek ise daha fazla iş gerektirir. Bu nedenle, maraton koşan 70 kg'lık bir birey (42 km), m koşan 70 kg'lık bir bireye kıyasla daha fazla iş yapar.

Tüm fiziksel aktiviteler de dahil olmak üzere iş, enerji gerektirir. Bu nispeten basit fizik kavramı, insan vücudunun egzersize karşı yakıt için neden yiyecek yememiz ve depolamamız gerektiğini açıklar. Ne kadar çok mekanik iş yapılırsa, o kadar fazla enerji gerekir. Bu nedenle bir maratoncu, metre koşucusundan daha fazla yakıta ihtiyaç duyar. Yiyecek bu noktada yakıt olduğundan ve Amerika Birleşik Devletleri'nde beslenme etiketlerindeki yakıt enerji birimi kalori (kalori = 1 kcal = kJ) olduğundan, bir maratoncu metre koşucusundan daha fazla kalori "yakar".

Kaslarımızı kullanarak hareket ettiğimizde yiyeceklerden gelen yakıtlar parçalanır (oksidize edilir). Aerobik egzersiz sırasında oksidasyona uğrayan birincil yakıtlar ise karbonhidratlar (glikoz) ve yağlardır (yağ asitleri). Bu yakıtların oksidasyonu, kardiyorespiratuar sistemden kaslara iletilen oksijen kullanılarak gerçekleştirilir. Temel kimyasal reaksiyonlar, yakıtları parçalamak için oksijeni kullanarak karbondioksit ve su üretir. Bu reaksiyonlarda üretilen karbondioksit kan yoluyla akciğerlere taşınır ve sonunda nefesle dışarı verilir. Evet yanlış duymadınız yaktığımız yağın çok büyük bir kısmı nefes yoluyla karbondioksit olarak dışarı atılıyor! 

Konuya ilişkin olarak yılında İngiliz Tıp Dergisinde yayımlanan bir makalede, yağdan 10 kg kaybetmenin 29 kg oksijen gerektirdiği ve bu metabolik sürecin 28 kg karbondioksit ile 11 kg su ürettiği gösterilmiştir (1) kg’lık yağdaki atomlar yağ kaybı sırasında takip edildiğinde ise kg’ının akciğerlerden karbondioksit olarak dışarı atıldığı, kalan kg’ın ise idrar, dışkı, ter, gözyaşı ve diğer vücut sıvılarıyla vücutta uzaklaştırıldığı görülmektedir (şekil 2).

Şekil 2Yağ kaybı sırasında 10 kg’lık yağın vücuttan karbondioksit ve vücut sıvıları olarak uzaklaştırılma oranları

Şimdi, terlemenin vücudu soğutmaya yönelik bir koruyucu mekanizma olduğunu ve yaktığımız yağın çok çok büyük bir bölümünün ter ile değil karbondioksit ile dışarı atıldığını öğrendiğimize göre, daha fazla yağ yakacağım diye hiperventilasyona girmeye çalışmanızı istemeyiz. 

Ne kadar hızlı veya fazla nefes alıp verdiğinizin yağ yakımı süreciniz ile ilişkisiz olduğunu bilmelisiniz. 

Konu üzerine yılında yapılan çalışmalardan birinde normal veya aşırı kilolu 20 kadın katılımcı, eşit kalori açığında “yalnızca diyet” ve “diyet + egzersiz” olmak üzere iki koşuldan birine rastgele atanmıştır. 8 hafta sonrasında gruplar arasında yağ kaybı açısından anlamlı fark olmadığı görülmüştür (şekil 3) (4). 

Dolayısıyla yağ yakma sürecinde ortaya çıkan karbondioksitin bir atık ürün olduğu, daha fazla nefes alıp vererek daha fazla yağ yakılamayacağı iyi anlaşılmalıdır. 

Unutmayın termodinamik yasalarını çiğneyemezsiniz, kilo verebilmek için en önemli faktör hala kalori açığıdır.

Şekil 3 Strasser ve arkadaşları ()

Sonuç olarak;

  1. Terleme vücudun artan ısıyı düşürebilme adına devreye soktuğu bir soğutma mekanizmasıdır
  2. Yağ yakma sürecinde yaktığımız yağın %84 kadarı karbondioksit olarak nefes yoluyla dışarı atılmaktadır.
  3. Karbondioksit olarak dışarı atılma sürecine bakarak daha fazla nefes alıp vermenin daha fazla yağ kaybına neden olacağı yanılgısına düşülmemelidir.
  4. Kilo kaybı için en temel gereklilik hala kalori açığıdır.
  5. Daha fazla terlemek için termal eşofmanlar giyerek antrenman yapmak daha fazla yağ kaybına değil daha fazla terlemeye ve su kaybına yol açacaktır.

Hareket ve Antrenman Bilimleri Uzmanı 

Ebubekir Çiftci

KAYNAKÇA

  1. Ruben Meerman, and Andrew J Brown BMJ ;bmj.g
  2. Ivayla I Geneva, Brian Cuzzo, Tasaduq Fazili, and Waleed Javaid. Normal Body Temperature: A Systematic Review. Open Forum Infect Dis. Apr; 6(4): ofz
  3. seafoodplus.info
  4. B Strasser, A Spreitzer, P Haber. Fat loss depends on energy deficit only, independently of the method for weight loss. Ann Nutr Metab . ;51(5)

Tiroid İle İlgili Bilinmesi Gerekenler

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları

Az ya da çok çalışması durumunda vücuttaki birçok sistemi olumsuz etkileyebilen tiroid hormonlarının yaşam boyu kontrol altında tutulması gerekiyor. Belirtilerin tiroidin tipine göre değiştiği bu rahatsızlıklarla mücadelede erken tanı, tedavi ve düzenli takip öne çıkıyor. Memorial Hizmet Hastanesi Endokrinoloji Bölümü Uzmanları,  tiroid ile ilgili bilinmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Halsizlik ve kilo artışına neden olabilir

Tiroid insan vücudundaki tüm sistemleri ve tüm dokuları etkileyebilmektedir. Halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi,  çarpıntı,  kilo alma, kabızlık,  adet düzensizlikleri,  uyku problemleri, mide ve bağırsak şikayetleri,  hafıza zayıflığı, hatta tansiyon, şeker, kolesterol gibi hastalıkların yeterli derecede kontrol altına alınamaması ilaçların yetersiz kalması veya zehirli etki göstermesi bile tiroid rahatsızlıklarından kaynaklanabilmektedir.

Belirtiler tiroidin tipine göre değişiyor

Tiroid bezinin sağlıklı olup olmadığı, laboratuvar incelemeleri ve boyun ultrasonografik görüntüleme yöntemleri ile kolayca anlaşılabilmektedir. Birçok ciddi rahatsızlığın altında tiroid fonksiyon bozukluğu olabilir.  Bununla birlikte bazı hastalıkların ilaçla tedaviye yanıt vermemesindeki neden tiroid fonksiyon bozukluğu olabilmektedir. Eğer tiroid bezi yeterli hormon üretmiyorsa ( hipotiroidi); hareketlerde yavaşlama, depresyon, yorgunluk,  kuru cilt ve saç, kabızlık, kas krampları veya kilo alımı olabilir. Hipertiroidi belirtileri ise; kilo kaybı, sinirlilik, huzursuzluk, artan terleme, çarpıntı, ellerde titreme, anksiyete, uyuma güçlüğü, artan bağırsak hareketleri, ince kırılgan saç ve kas zayıflığı içerebilir. Boyunda şişlik, yutma güçlüğü veya yutkunurken takılma, boğazda gıcık hissi gibi belirtiler ise “nodül” denilen tiroid bezi şişliklerinden kaynaklanabilmektedir.

Tiroid nodülü olan hastalarda cerrahi ne zaman uygulanır?

Tiroid hastalıklarında erken tanı hayat kurtarmaktadır. Öncelikle tiroid nodülünün iyi ya da kötü huylu olup olmadığı kesinleştirilmelidir. Bunun için öncelikle kan testleri ve görüntüleme yöntemleri yapılır. Bunların arasında TSH, ST3, ST4 kan testleri,  tioid ultrasonu ve sintigrafisi gibi görüntüleme yöntemleri en sık kullanılanlardır.

Tiroid hormon testleri özellikle hastanın metabolizmasını ve tiroid fonksiyonlarını gösteren en önemli testlerdir. Bu testlerden sonra hastanın ultrasonografik olarak nodülün şekli, çapı, sertlik derecesi, damarlanma özellikleri, kenar özellikleri araştırılır. Ayrıca sintigrafi ile nodülün hormon üreten (sıcak) veya hormon üretmeyen (soğuk) nodül olup olmadığı belirlenir. Bu yöntemler çoğu vakada yol göstericidir. Cerrahi, ancak bu yöntemler uygulandıktan sonra yapılabilir. Özellikle kötü huylu şüphesi olan nodülölerde ise ek olarak bir tetkik daha gerekir.  Bu tetkik ince “iğne aspirasyon sitolojisi”dir. Bunun sonucuna göre eğer şüpheli veya kötü huylu ise nodül çıkartılmasına karar verilir.  Bazı durumlarda ise nodül veya nodüller iyi huylu olmasına rağmen cerrahiye karar verilebilir.  Bu nodüller yüksek riskli olup klinik olarak kontrol altına alınamayacak veya takibi güç olan nodüllerdir.  Örneğin aşırı büyük olup solunum baskısı yapabilen tiroid nodülleri ya da birden fazla sayıda olup sürekli sayı ve büyüklük artışı gösteren nodüller bu gruptadır. Bunun yanında bazı durumlarda hastanın estetik kaygıları ile yani boyun şişliğinin belirgin olduğu durumlarda da cerrahi hastanın isteği doğrultusunda yapılabilir. Tiroid nodülünün cerrahi olarak alınması kanser varlığında ya da aşırı solunum baskısı halinde zorunludur. Tiroid nodülü cerrahi olarak alınmadan önce kişinin yaşı sosyal durumu ve yaşantısının etkilenmesi gibi birçok sebep göz önüne alınmalı ve bunlara göre değerlendirilmelidir. Günümüzde cerrahi yöntemlerin ve uygulamaların gelişmesi ve cerrahi öncesi yapılan tetkiklerin de ilerlemesi sonucunda, nodüllerin kötü veya iyi huylu olup olmadıkları kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Kilo Artışı ve Halsiziğinizin Nedeni Tiroit Olabilir

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları

Az ya da çok çalışması durumunda vücuttaki birçok sistemi olumsuz etkileyebilen tiroit hormonlarının yaşam boyu kontrol altında tutulması gerekiyor. Kiloda dengesizlik, geçmeyen yorgunluk ve uyku problemleri gibi belirtiler tiroitin tipine göre değiştiği için bu rahatsızlıklarla mücadelede erken tanı, tedavi ve düzenli takip öne çıkıyor. Memorial Hizmet Hastanesi Endokrinoloji Bölümü Uzmanları, tiroit ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Ruh sağlığınız ve günlük enerjiniz de tiroit hormonlarından etkilenir

Tiroit bezi, vücutta hayati fonksiyonları olan organların çalışma hızlarını düzenleyen, bu faaliyetlerin yerine getirilmesinde yardımcı olan bir organımızdır. Vücuttaki tüm sistemleri ve dokuları etkileyebilmektedir. Saçlardan kalbe, beyne kadar hemen her doku, tiroit tarafından salgılanan T3 (triiodotironin) ve T4 (tiroksin) adı verilen hormonlar tarafından etkili bir şekilde kontrol edilmektedir. Buna genel olarak “metabolizma” adı verilmektedir. Tiroit bezinin çalışma durumu ruh sağlığını da yakından ilgilendirir. Günlük enerjiyi, ruh halini ve uyku düzenini etkilemektedir. Tiroit boyun bölgesinde “adem elması” olarak tanımlanan bölgenin altında bulunur. Normal boyutunda iken gözle görülmesi ya da elle hissedilmesi mümkün değildir.

Tansiyon ve şeker düzeyiniz kontrol altına alınmıyorsa…

Tiroide bağlı pek çok hastalık bulunmaktadır. Buna ek olarak çoğu tiroit hastası var olan hastalığının farkında değildir. Çoğu kişi var olan şikayetlerinin tiroit kaynaklı olduğundan habersizdir. Halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi, çarpıntı, kilo alma, kabızlık, adet düzensizlikleri, uyku problemleri, mide ve bağırsak şikayetleri, hafıza zayıflığı, hatta tansiyon, şeker, kolesterol gibi hastalıkların yeterli derecede kontrol altına alınamaması, ilaçların yetersiz kalması veya zehirli etki göstermesi bile tiroid rahatsızlıklarından kaynaklanabilmektedir.

Belirtiler tiroidin tipine göre değişiyor

Tiroit bezinin sağlıklı olup olmadığı, laboratuvar incelemeleri ve boyun ultrasonografik görüntüleme yöntemleri ile kolayca anlaşılabilmektedir. Tiroitlere bağlı birçok hastalık bulunmaktadır. Tiroit bezinin hastalıklarına halk arasında genel olarak “guatr” denmektedir. En yaygın olanları şunlardır:

  • Hipotiroidi: Tiroit yeterli hormonu üretmez.
  • Hipertiroidi: Tiroit çok fazla hormon üretir.
  • Noduler guatr: Normal tiroit fonksiyonu olmasına rağmen tiroidin şekli bozulmuş, şişlikler veya nodüller oluşmuştur. Bu üç yaygın bozukluk kişide birçok rahatsızlığa neden olmaktadır.

Birçok ciddi rahatsızlığın altında tiroit fonksiyon bozukluğu olabilir. Bununla birlikte bazı hastalıkların ilaçla tedaviye yanıt vermemesindeki neden tiroit fonksiyon bozukluğu olabilmektedir. Eğer tiroid bezi yeterli hormon üretmiyorsa ( hipotiroidi); hareketlerde yavaşlama, depresyon, yorgunluk, kuru cilt ve saç, kabızlık, kas krampları veya kilo alımı olabilir.

Hipertiroidi belirtileri ise; kilo kaybı, sinirlilik, huzursuzluk, artan terleme, çarpıntı, ellerde titreme, anksiyete, uyuma güçlüğü, artan bağırsak hareketleri, ince kırılgan saç ve kas zayıflığı içerebilir.

Boyunda şişlik, yutma güçlüğü veya yutkunurken takılma, boğazda gıcık hissi gibi belirtiler ise “nodül” denilen tiroit bezi şişliklerinden kaynaklanabilmektedir.

Kadınlarda sık görülüyor ancak erkek hastalarda hayati risk artabiliyor

Tiroit bezi hastalıkları özellikle kadınlarda daha sık görülmektedir. Ayrıca iyot eksikliği olan bölgelerde fazla görüldüğü bilinmektedir. Türkiye bu açıdan riskli bölgeler arasındadır. Bunun yanında erkek hastalarda tiroit hastalığı hayati riski artırabilir. Sigara içenler, radyasyona maruz kalanlar, ailede guatr öyküsü olanlar, yetersiz beslenenler ve yaşlılar da tiroide yatkınlığı bulunan gruptadır.

Erken tanı hayat kurtarıyor

Geçmiş yıllarda çoğu tiroit hastalığına teknolojik yetersizlik nedeniyle tanı konulamıyordu. Günümüzde ilerleyen tıp sayesinde bu hastalıkların teşhisi çoğu zaman bir kaç kan testi ile konabilir, hatta erken tedavi ile kişi tamamen iyileşebilir. Ayrıca tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesi nedeniyle tiroit bezi kanserleri de daha sık teşhis edilir ve erken tedavi ile başarılı sonuçlar elde edilir oldu.

Aşırı Terliyorsanız Bir Sebebi Var!

Kimimiz için normal bir süreç, kimimiz içinse bir kâbustur terlemek&#; İşte öyle zamanlarda tokalaşmak büyük bir meseleye dönüşür, insanlarla yan yana durmak bile istemeyiz. Her zaman ter koktuğumuzu düşünür, kendi kendimizi yiyip bitiririz. Normal şartlarda bile bu kadar terlediğimizi görünce &#;heyecanlanınca acaba nasıl oluru&#; diye düşünmek korkutur bizi. Aşırı terlemenin üzerimizde yarattığı etkiler saymakla bitmez. Ancak her problemde olduğu gibi aşırı terlemenin de nedenleri ve çözümleri vardır. Avrasya Hastanesi&#;nden Ayşegül NAVDAR aşırı terlemeyle ilgili merak edilenleri sizler için anlattı.

Doğal bir soğutma sistemi; terleme

Terleme insan vücudunun ısısını sabit tutmaya yarayan fizyolojik bir olay olup bir nevi vücudun soğutma sistemidir. Yani dışarıdaki hava ne kadar değişirse değişsin vücut sıcaklığımızın stabil kalmasını sağlayan, vücudun sıcaklığa karşı gösterdiği terleme reaksiyonudur.

Vücudumuzda toplam milyon ter bezi bulunur

Terleme bizim dışımızda gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonudur. Üstelik vücudumuz için iki önemli fonksiyonu vardır; cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitler ve vücudun boşaltım sistemine katkı sağlar.
Ne kadar terlediğimiz ise daha çok sahip olduğumuz ter bezi sayısıyla ilgilidir. Bir insan 2 ila 4 milyon arasında değişen sayıda ter beziyle doğar. Tüm bu ter bezleri ergenlik döneminde tamamen aktif duruma geçer. Her ne kadar kadınlarda daha fazla ter bezi olsa da erkeklerde bulunan ter bezleri daha çok aktiftir.

Normal terleme nedenleri:

• Sıcak hava,
• Aşırı nem,
• Kalın ya da yanlış giyinmek,
• Sentetik kıyafetler tercih etmek,
• Spor yapmak,
• Fiziksel anlamda yorulmak,
• Sigara içmek,
• Alkol almak,
• Acılı- baharatlı yiyecekler tüketmek,
• Kahve, çay gibi sıcak içecekler tüketmek,
• Stres, heyecan

Aşırı terleme nedenleri:

Terlemenin vücudumuz için gerekli ve sağlıklı bir reaksiyon olduğunu söylemiştik. Ancak bazı şartlar vardır ki terleme aşırı boyuta geçer ve çeşitli hastalıkların belirtisi olabilir. Bu anlamda aşırı terlemenin nedenleri normal terleme nedenlerine göre farklılık gösterir.
Aşırı terlemenin asıl nedeni hiperhidrozdur. Ancak aşırı terlemenin de farklı nedenleri vardır. Birincil tip hiperhidrozda özellikle genetik etkenler ön plandadır. Sebebi ise ter bezlerinin normale oranla kat fazla çalışmasıdır.

İkincil tip hiperhidrozda ise aşırı terleme başka hastalıklara işaret eder. Bu hastalıklar;

• Alkol ya da uyuşturucu madde yoksunluğu,
• Akciğer hastalıkları,
• Diyabet,
• Düşük kan şekeri,
• Troid bezinin fazla çalışması,
• Menopoz,
• Bazı kanser türleri,
• Kalp hastalıkları,
• Ateş ve enfeksiyonlar, tüberküloz

Aşırı terleme ne zaman gerçek bir tehlikeye dönüşür?

Kişide terlemeyle birlikte aşağıdaki belirtiler gözlemleniyorsa tehlike çanları çalıyor demektir. Bu belirtiler;

• Yüksek ateş,
• Göğüste ağrı,
• Nabızdaki artış,
• Nefes darlığı,
• Yaşanan ani kilo kayıpları

Aşırı terlemeye karşı ne yapılabilir?

Sempatik sinir bütünlüğünün belli seviyelerde bozulması nedeniyle vücut bölgelerinde oluşan aşırı terlemenin, normal terleme düzeyine indirilmesi ancak cerrahi tedavi yöntemleriyle mümkündür. Bu cerrahi uygulama deneyimli bir göğüs cerrahisi uzmanı tarafından genel anestezi uygulanarak yapılır.
Bunun dışında geçici önlemlerle de aşırı terleme az da olsa kontrol altına alınabilir. Bu önlemler; deodorant kullanma, sistemik antikolinerjik ilaçlar, iyontoforez ve botoks uygulaması şeklinde özetlenebilir. Botoks uygulamasında koltuk altı, avuç içi veya ayak tabanına oldukça küçük iğnelerle müdahale edilir. Bu sayede ter bezlerinde sinir iletisini etkili bir şekilde bloke ederek etkisini gösterir.

ETİKETLER: aşırı terleme, doğal soğutma sistemi, neden terliyorum, ter bezi, terleme, terleme nedenleri

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir