Bu çalışma, korneal kollajen çapraz bağlama (KÇB) tedavisinin deneysel bakteriyel keratit modelindeki etkisinin araştırılması, topikal antibiyotik tedavisi ve kombine tedavi ile karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. 40 adet genç erişkin dişi Sprague Dawley sıçanın, her iki gözünün santral kornea epiteli kazınarak 2 mm çapında epitel defekti oluşturuldu. Sıçanlar rastgele iki gruba ayrıldı. 20 sıçanın her iki gözüne standart Pseudomonas Aeruginosa (PA) suşu ile hazırlanan süspansiyondan ml (Grup1), 20 sıçanın her iki gözüne standart Metisilin Rezistan Staphylococcus Aureus (MRSA) suşu ile hazırlanan süspansiyondan ml (Grup 2) damlatıldı. Grup1 kendi içinde dört gruba ayrıldı: Grup 1A kollajen çapraz bağlama (KÇB) ile, grup 1C KÇB + KÇB sonrası topikal tobramisin damla ile, grup 1D topikal tobramisin damla ile tedavi edildi ve grup 1B tedavisiz bırakılarak kontrol grubu olarak ayrıldı. Grup 2 kendi içinde dört gruba ayrıldı: Grup 2A KÇB ile, grup 2C KÇB + KÇB sonrası topikal % 5’lik fortifiye vankomisin damla ile, grup 2D topikal % 5’lik fortifiye vankomisin damla ile tedavi edildi ve grup 2B tedavisiz bırakılarak kontrol grubu olarak ayrıldı. Mikroorganizma süspansiyon damlatılmasını takiben 3. gün KÇB uygulandı ve topikal damla tedavisi başlandı. Mikroorganizma süspansiyonu damlatılmasını takiben 3. gün ve 7. gün biyomikroskobik ve mikrobiyolojik değerlendirme yapıldı. Tedavi ettiğimiz tüm gruplarda tedavi öncesine göre keratit odağındaki küçülme, korneal ödemdeki gerileme, korneal sürüntü örneklerinden elde edilen kültürdeki üremede azalma istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,01). 7. günde keratit odağında grup 1C ve 1D’de 1B’ye göre, grup 2A, 2C ve 2D’de 2B’ye göre istatistiksel olarak anlamlı küçülme olduğu görüldü (p<0,01). 7. günde korneal ödemde grup 1D’de 1B’ye göre, grup 2A, 2C ve 2D’de 2B’ye göre istatistiksel olarak anlamlı gerileme olduğu izlendi (p<0,01). 7. günde korneal sürüntü örneklerinden elde edilen kültürdeki üremede grup 1C ve 1D’de 1B’ye göre, grup 1C ve 1D’de 1A’ya göre, grup 2A, 2C ve 2D’de 2B’ye göre, grup 2C’de 2A’ya göre istatistiksel olarak anlamlı azalma olduğu görüldü (p<0,01). Klinik ve mikrobiyolojik olarak KÇB tedavisinin etkinliğini değerlendirdiğimiz çalışmamızda, KÇB tedavisinin, KÇB tedavisi ile kombine topikal antibiyotik tedavisinin ve topikal antibiyotik tedavisinin Pseudomonas Aeruginosa (PA) ve Metisilin Rezistan Staphylococcus Aureus (MRSA) keratitlerinde enfeksiyonun yoğunluğunu ve şiddetini azaltmakta etkili olduğu sonucuna ulaştık. Bu sonuçlar ışığında dirençli bakteriyel keratitlerin tedavisinde topikal antibiyotiklerle birlikte uygulanan KÇB tedavisinin daha etkili olabileceğini düşünmekteyiz.
Nüks orann azaltmak için deiik yöntemler denenmektedir. Bunlar konjonktival otogreft, amniotik membran transplantasyonu ve adjuvant ajan (mitomisin C, 5- floraurasil, tiotepa ve beta radyasyon) uygulamasdr 16,17. Adjuvant ajanlara bal görmeyi tehdit edebilecek komplikasyonlar oluabilir. Bu komplikasyonlar skleral nekrozis, enfeksiyöz skleritis, iritis, sekonder glokom, korneal ödem ve korneal perforasyondur 18. Bu komplikasyonlar erken dönemde veya geç dönemde ortaya çkabilir. Bundan dolay bu hastalar uzun sure takip etmek gerekmektedir.
Amniyotik membran transplantasyonuna bal HCV, HBV ve HV kontaminasyonu olabilir ayrca bu yöntem hem pahal hem de her yerde uygulanamamaktadr. Ayrca amniyotik membran skleral yataa sütüre etmek daha zor ve daha fazla zaman almaktadr.
Konjonktival otogreft yöntemi güvenli ve etkili bir yöntemdir. Üst kapak altndan konjonktival otogreft alnmas ilerde olas glokom operasyonu için dezavantaj oluturabilir. leri ya grubunda glokom riski artmaktadr. Bu hastalarn bir ksmna glokom ameliyat gerekebilir. Üst konjonktivadan alnan konjonktival otogreftle yaplan piterjium ameliyat sonras nüks oran % olarak bildirilmitir 19,20. Bizim çalmamzda da nüks orann % olarak bulduk. ki yöntem nüks açsndan karlatrldnda arada fazla fark olmad görülmektedir.
Bizim hastalarmzdan iki tanesinde sembleferon geliti. Sembleferon geliimini kapak serbest kenarnn greft alnan bölgeye temas etmesine veya greft alnan bölgede oluan ar fibröz dokuya bal olabileceini düündük. Bu iki hasta yan baklarda oluan diplopiden rahatszdlar. Bunlara sembleferon ayrlmas ve mitomisin C uyguland, bu hastalarn 1 yllk takiplerinde sembleferon nüks etmedi. Mitomisin C sembleferon gelien kapak bölgesine uyguland. Takiplerimiz srasnda mitomisin C uyguladmz hastalar da herhangi bir komplikasyonla karlamadk. Dellen gelien iki olgu suni gözya verilerek tedavi edildi. Donör sahada ar fibröz doku gelien hastalarda uzun süre devam eden sulanma, batma ve kzarklk olutu. Bu hastalar 3 ay süreyle düük potentli steroid damla kulland. Üç ay sonra sulanma ve kzarklk geçti, fakat hastalarn hala batmas devam etmekteydi. Batma içinde suni gözya reçete edildi.
Bu yöntem üst kapak altndan alnan konjonktival otogreft yöntemi ile kyaslandnda nüks oran birbirine yakn olmasna ramen postoperatif komplikasyon oran yüksektir. Bu komplikasyonlardan dolay hastalar uzun süre takip ve tedavi etmek gerekmektedir. Alt temporal bölgeden alnan konjonktival greft yöntemi ile yaplan piterjium ameliyatnn üst kapak altndan alnan konjonktival greft yöntemine bir üstünlüü yoktur. Litaretür tarandnda üst temporalden alnan konjonktival otogreftli hastalarda sembleferon ve donör bölgede ar fibröz doku geliimi bildirilmemitir.
Hem üst hemde alt temporelden alnan konjonktiva otogrefti ile yaplan piterjium ameliyat uzun zaman almaktadr. Bu yöntemi temporal yerleimli piterjium hastalarna uygulanamaz. Bu yöntemi glokomu ve piterjiumu olan hastalarda uygulayabiliriz. Glokom riski olmayan primer piterjiumlu hastalarda bu yöntemi uygulamann bir avantaj görülmemektedir. Kesin karara varmak için daha fazla sayda hastaya ve uzun süreli takip be gerekmek duyulmaktadr.