tuğba aydın öztürk / Profil » DergiPark

Tuğba Aydın Öztürk

tuğba aydın öztürk

En Son Okunma: -

Kategori: Yazılar

Teknik anlamda bakıldığında Yeni Müziği eskisinden ayırt eden özellikler şu şekilde sıralanabilir: İnsan sesi için yazılan eserlerin azalması, çalgı bestelerinin ezgi temeline oturtulmaması ve tam tekrardan kaçınılması, sık ve hızlı armonik değişimler, karmaşıklaşan ve daha detaylı hale gelen ritim kullanımı, vurmalı sazlar ve dışındaki tüm enstrümanların vurumsal kullanımı ve büyük konser salonlarının terk edildiği deneysel performanslar&#;

Kişisel İfade Özgürlüğü: Modern Müzik… Tuğba Aydın Öztürk(*)

XX. Yüzyıl müziğini geçmişle olan bağından koparan etkenler nelerdir? Besteci, her daim içinde bulunduğu dönemin şartları ile üretir ön kabulü ile hareket edildiğinde bu yüzyılı diğerlerinden farklı kılacak ne gibi gelişmeler olmuştur ve olmaktadır? Teknik ve estetik farklılık yaratma çabası, bestecinin özgün ve özgür olmak istediği modern dünyanın kökleriyle birleşmekte ve post modernliğe doğru ilerlemektedir. Ne anlatıldığından çok nasıl anlatıldığının önem kazandığı sanat ve estetik dünyasında XX. Yy bir milat mıdır?

Müzikte modernleşme ya da “modern müzik” arayışı eskinin klasik tonal müzik kurallarına ve bu kuralların kısıtlayıcılığına bir tepki veya alternatif olarak yy’ın başlarında kendini gösterir. Modern müzik bestecilerine göre müzik; yeni olanı söyleyebilmek adına eskiden kopuş yaşamalıdır. Müzik yüzyıllar boyu kendi içinde değişim ve devinim yaşamıştır, fakat bunu her zaman eskiden kopmak adına yapmamıştır. Dönemin kültürel, siyasi, ekonomik, toplumsal şartları ışığında kendiliğinden bir döngüsellik içinde aktarımlar ve yaratımlar süregelmiştir. Bu yüzden muhakkak yy bestecilerini tonsuz müzik arayışına iten ya da kuralsızlığın baş tacı edildiği bu dönemi hazırlayan sebepler vardır. Çoğu kez bu sebepler dönemin sosyo- ekonomik şartlarıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Yani modern ya da çağdaş müzikte kişiselliğin ön plana çıktığı yy’da kapitalist üretim ilişkilerinin etkilediği çağdaş bestecilerle durum ortaya konmaktadır. Merkezi iktidar kavramının göbeğindeki tonal armoniye karşılık kişisel ifadenin önem kazandığı, merkeze varmayan atonal ya da çok tonlu(politonal) yaklaşımlar.

yy müziğinde ortaya çıkan akımlar; İzlenimcilik, 12 ton müziği, tüm dizisellik (total serializm), Yeni Klasikçilik, Gelecekçilik, Gürültücülük, Mikrotonal Müzik, Elektronik Müzik ve Rastlamsal müziktir (Dürük, ;). Teknik anlamda bakıldığında Yeni Müziği eskisinden ayırt eden özellikler şu şekilde sıralanabilir:

İnsan sesi için yazılan eserlerin azalması, çalgı bestelerinin ezgi temeline oturtulmaması ve tam tekrardan kaçınılması, sık ve hızlı armonik değişimler, karmaşıklaşan ve daha detaylı hale gelen ritim kullanımı, vurmalı sazlar ve dışındaki tüm enstrümanların vurumsal kullanımı ve büyük konser salonlarının terk edildiği deneysel performanslar modern müziğin belli başlı dayanaklarıdır.

Besteciler yukarıda sayılan akımlardan birkaçına uygun eserler üretmelerinin yanı sıra çağdaşları bir yana kendilerini bile yinelemekten kaçınırlar.

Batı müziği dünyasında modernizm denildiğinde öne çıkan temsilciler; Arnold Schoenberg, Alban Berg, Anton Webern, Olivier Messiaen, Pierre Boulez, Luigi Nono, Bruno Maderna, Luciano Berio, Igor Stravinsky, György Ligeti, György Kurtag,Hohn Cage gibi isimlerdir.

Modern Müzik Üzerine Görüşler;

“Çalınmamayı göze alırsanız yazarsınız… Tasarım her zaman gerçekleştirmenin önünde olacaktır. Gelişme başka türlü zorlanamaz” (İlhan Usmanbaş)

Arnold Schoenberg yenilikçi sanatın yapması gerekeni şu şekilde tanımlar: “geçmişin anlayışına ve geleceğin önsezisine sahip olmak”. Stravinsky ise; “Gelenek geçmişin yinelenmesini ima etmek şöyle dursun, sürüp gidenin gerçekliğini varsayar… Bir yöntemi ödünç almanın bir geleneğe uymakla hiçbir ilgisi yoktur. Bir yöntem, bir başkasının yerine konur; bir gelenekse, yeni bir şey üretmek üzere ileri götürülür. Gelenek böylece, yaratımın sürekliliğini sağlar”(Dürük; , )

Filiz Ali modern müzik üzerine yazdığı makalede Yeni müziğin dinleyici gözünde dinlenmesi zor, ya da dinleyicisiz müzik gibi tabirlerle tanımlandığını belirtmiş ve eklemiştir: “… Çağımızın müziği, günümüz dinleyicisi için neredeyse hep “anlaşılmaz müzik” olarak görülmüştür.&#; Besteci Luigi Nono, yenilik ararken teknik konuların estetik konusunun önüne geçtiğini savunur ve – biz estetik konuları göz ardı etmek pahasına kendimizi besteleme tekniklerinin içine hapsettik- ifadesini kullanır. Yeni müziğin dinleyici açısından kabulünün neden zor olduğunu süregelen alışkanlığın dışına çıkamama ya da teknik nedenlerle açıklamaya çalışan besteciler olmuştur. Alban Berg’in yazdığı “Schoenberg’in Müziğini Anlamak Neden Bu Kadar Zor”() isimli denemesinde sorunun müziğin mantıksız olmasından değil, eserlerindeki ilk on ölçüde dakikalarca sürebilecek bir eseri oluşturacak yoğunluktaki motifsel dönüşümlerin ve armonik gelişimin yer almasından kaynaklandığını belirtir. Dahası o dönemin bestecileri eserlerinin yeterince çalınmadığından ve haliyle halka ulaşamadığından şikayet etmektedirler.

Ülkemizde modern müziğin gelişimi ise modernizmin içinde barındırdığı çoğulculuk ilkesiyle açıklanabilir. Avrupa’da kuralları yüzyıllar içinde geliştirilmiş ve temelli bir Batı müziğinin ardından yenilik arayışları sürecine girilmiş ve Türk besteciler Batı müziği ile geçiş sürecinde iken tanışmışlardır. Türk beşleri diye isimlendirilen Cemal Reşit Rey, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses ile Türkiye’de Batı müziği çalışmaları başlamaktadır. Bu isimlerin eğitimlerini Avrupa’da tamamladıktan sonra eserlerinde ulusalcı bakış açısıyla, kendi geleneksel ve halk müziği motiflerinden faydalandıklarını söylemek mümkündür. İkinci kuşak besteciler de ise bu yaklaşım terk edilerek Batılı çağdaşları ile benzer müzikler ürettikleri görülmektedir. Bülent Arel, İlhan Mimaroğlu, Ertuğrul Oğuz Fırat, İlhan Usmanbaş gibi isimleri bu kategoriye koymak mümkündür. İlhan Usmanbaş’ın konuyla ilgili fikirleri şu yöndedir: “Kültür olarak daha evrensel meraklarımız vardı; kendi kültürümüzün bölgesel yanı üzerinde çok az duruyorduk. Kaldı ki yerel müziğimiz üzerinde ciddi ve sağlam inandırıcı çalışmalar da yoktu. Yerel senfoniler yazıp bunun bir son olduğunu düşünecek kadar da saf değildik. Oysa çevremizdeki bütün müzikçiler, müzikseverler böyle bir Türk Müziği bekliyorlar, bunu marifet sayıyorlardı. Sağlam bir eleştirisel ortam yokluğu, gerçek dünya ilişkilerinin azlığı iki arada kalmamıza neden oldu, fakat ucuzluğa da düşmemeye çalıştık.”

İlk kuşak bestecileri takip eden Muammer Sun, Yalçın Tura, Nedim Otyam, Nevit Kodallı gibi bestecilermizin de bulunduğunu belirtmek gerekir.
__________________________________________

(*) İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzikoloji ve Müzik Teorisi Doktora

Kaynakça:

E. Filiz Dürük, “Modern Müzik Bestecilerinin Yenilik Arayışlarında Geleneğin ve Dinleyici Etkeninin Yeri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl Sayı: 9

İlhan Usmanbaş, Orkestra Dergisi, Sayı

Evin İlyasoğlu, İlhan Usmanbaş: Ölümsüz Deniz Taşlarıydı,

Filiz Ali, “Dinleyicisiz Müzik Karşısında Dinleyicili Müzik”,
( seafoodplus.info adresinden alınmıştır)

Mesut Erdem Çöloğlu, “ Çağdaş Türk Bestecilerinin Yy Müziğinin Modernist Anlayışlarıyla Etkileşimi”, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,




Tuğba Aydın Öztürk Sosyolojide Müzik: Frankfurt Okulu, Adorno ve Kültür Endüstrisi GSED, ; Cilt: 26, Sayı: DOI: /ataunigsed Sosyolojide Müzik: Frankfurt Okulu, Adorno ve Kültür Endüstrisi Music in Sociology: Frankfurt School, Adorno and Culture Industry Tuğba Aydın Öztürk Dr. Öğr. Üyesi., Üsküdar Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü email: [email protected] ORCID ID: seafoodplus.info Bu makale bilimsel etik ve kurallara uygun hazırlanmış ve intihal incelemesinden geçirilmiştir. Etik kurul onayı gerektirmemektedir. Atıf (APA 6)/To cite this article Öztürk Aydın, T. (). Sosyolojide müzik: Frankfurt okulu, Adorno ve kültür endüstrisi. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 26(45), doi: seafoodplus.info Makale Gönderim Tarihi/Received: 28/05/ Makale Kabul Tarihi/Accepted: 14/10/ Makale Yayın Tarihi/Published: 22/10/ Review Article/Derleme Makale Öz Abstract Bu çalışmada en önemli felsefi düşünce ekollerinden biri olarak In this study, the historical background of the Frankfurt School, Frankfurt Okulunun tarihsel arka planı, enstitünün faaliyetleri ve activities of the institute, and the studies of the thinkers associated enstitüyle ilişkili düşünürlerin çalışmaları ele alınmıştır. Çalışma with the institute are discussed as one of the essential literatür tarama yöntemi ile hazırlanmış olup, öncelikle Frankfurt philosophical Schools of Europe. Firstly, the social and Okulu’nun kurulduğu dönemdeki toplumsal ve ideolojik yapı ideological structures of the Frankfurt School are established, and ortaya konmuş ve eleştirel teorinin temelleri açıklanmıştır. the basics of critical theory are explained. Then, the contributions Ardından Theodor Adorno’nun felsefeci ve müzikolog kimliği ile of Theodore Adorno to the School with his identity as a Okul’a katkıları ve eserlerinden söz edilmiştir. Adorno ve enstitü philosopher and musicologist are mentioned. As an idea that they müdürü M. Horkheimer’in birlikte geliştirdikleri bir fikir olarak developed with Adorno and institute director M. Horkheimer, the ‘Kültür Endüstrisi’ konusu ilkeleriyle birlikte incelenmiştir. Son subject of 'Culture Industry' was examined with its principles. bölümde ise Adorno’nun yaklaşımları ve eleştirel teori esas Finally, based on Adorno's critical theory and approach, both alınarak, popüler müzik endüstrisindeki gelişmeler hem küresel global and local developments in the modern music industry are hem Türkiye pazarı için ayrı ayrı anlatılmıştır. discussed separately. Anahtar Kelimeler: Müzik sosyolojisi, Adorno, Frankfurt Keywords: Sociology of Music, Adorno, Frankfurt School, Okulu, Kültür Endüstrisi Culture Industry 1. Giriş Frankfurt Okulu, Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı bir araştırma enstitüsünü temsil etmesinin ötesinde bir düşünceyi, bir geleneği temsil eder. ’lerin Avrupa’sında Almanya’da kurulan enstitü, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında çalışan düşünür ve aydınları bir araya getirmiştir. Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü (Institut für Sozialforschung), 3 Şubat ’de Frankfurt Üniversitesine bağlı olarak, o dönem doktora öğrencisi olan Felix Weil tarafından kurulmuş ve finanse edilmiştir. Enstitünün ilk müdürü Marksist felsefeci Carl Grünberg’dir. Enstitü, sol radikal çevrelerin ortaya koydukları akademik kurumsallaşma çabasının bir sonucu olarak yorumlanır. yılında düzenlenen 1. Marksist Çalışma Haftası, bu kurumsallaşmanın ilk adımı olarak kabul edilebilir. Enstitü’nün kurulduğu dönemin siyasal ve toplumsal yapısı oldukça zorlayıcıydı. Bolşeviklerin Rusya’da kazandığı zafer ve Almanya’nın uğradığı yenilgi, okulun ilk dönemine denk gelmekteydi. Bir diğer önemli politik gelişme, 30 Ocak ’de iktidara gelen Adolf Hitler’in genel politikaları ve enstitüyü ‘devlete karşı eğilimler taşıdığı’ gerekçesi ile kapatmasıdır. Enstitüyle ilişkili araştırmacıların birçoğu Yahudi ailelerden gelmekteydi ve Alman toplumunun o günlerde içinde bulunduğu durum, pek çok kimse gibi düşünürleri de göçe zorlamıştı. Tom Bottomore Frankfurt Okulu’ndaki gelişmeleri 4 döneme ayırmaktadır (Bottomore, ). yılları arasına denk gelen birinci dönemde, araştırma alanları çok çeşitli olup, henüz eleştirel kuram hâkim değildir. Grünberg’in uzmanlık alanlarıyla da ilgili olarak tarih ve iktisat disiplinlerine ait ampirik çalışmalar yürütülür. Ardından felsefeci Max Horkheimer enstitü müdürü olur ve Frankfurt Okulu’nun bildiğimiz anlamındaki düşünsel ve eleştirel yapısı oluşmaya başlar. Horkheimer, açılış konuşmasında çalışma alanlarının değişeceğinin sinyallerini vermiş ve bu dönemden itibaren felsefe ve eleştirel teori Frankfurt Okulu’nun en önemli konuları haline gelmiştir. ’ların başı ile yılları arasındaki bu dönemde, enstitü ve düşünürler Kuzey Amerika’ya göç eder. ’de Sosyal Araştırmalar Enstitüsü New York’a taşınmıştır ve bu durum okulun üretimini ve yayınlarının içeriklerini etkileyecektir. Bottomore’un ifadesiyle ’ye kadar eleştirel kuramın ilkeleri detaylı bir biçimde ortaya konulmuştur. Üçüncü dönemde ise Yeni Sol hareketinin Avrupa ve ardından Amerika’ya yayılmasıyla, yazarların özellikle Marcuse başta olmak üzere fikirleri ve yazdıkları daha fazla sayıda kişiye ulaşmaya başlamıştır. Son olarak, enstitünün 2 S a y f a

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir