türkiye milletler cemiyetine ne zaman girdi / Milletler Cemiyeti seafoodplus.info

Türkiye Milletler Cemiyetine Ne Zaman Girdi

türkiye milletler cemiyetine ne zaman girdi

Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam)

    Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı içinde uluslararası barış ve güvenliği sağlamak amacıyla; uluslararası siyasal bir örgüt kurulması düşüncesi ile İsviçre, Hollanda, Fransa, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde özel ve resmi çevrelerde doğmuştur. ABD Başkanı Wilson, ’dan başlayarak bu düşünceyi benimsemiş, denizlerin serbestliğini sağlayacak, savaşı önleyecek, ülke bütünlüğünü ve siyasal bağımsızlığı güvence altına alacak, silahsızlanmayı düzenleyecek uluslararası bir örgütün kurulmasını savunmuştur.

    Paris Barış Konferans’ının 25 Ocak ’da yapılan toplantısında; uluslararası barışı ve güveni sağlayacak ve devam ettirecek bir Milletler Cemiyeti kurulmasına karar verilmiştir. Bu kararı yerine getirmek için bir komisyon kurulmuştur. Komisyonun hazırladığı sözleşme 28 Nisan tarihinde Konferans Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve böylece Milletler Cemiyeti kurulmuştur. 20 yıl süreyle dünya milletlerine hizmet veren bu cemiyet, tüm çabalara rağmen İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasını engelleyememiştir. Savaş sonrası 18 Nisan ’da Cenevre’de toplanan konferans, XXI. Genel Kurul Toplantısıyla cemiyetin dağılmasına karar vermiştir. Her savaş sonrası antlaşmalarına önsöz olarak konması şartını getiren Milletler Cemiyeti Yasası; Bir Başlangıç Bölümü ve 26 maddeden oluşmaktadır.

  • Milletler Cemiyeti’nin Önemi ve Örgüt Yapısı

    Milletler cemiyeti: Milletler Cemiyeti Komisyonları, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Çalışma Örgütü olarak üç alt kademeden oluşuyor. Bu üç alt bölüm, Sekreterya olarak bilinen organa bağlanmıştır. Ardından Konseye bağlanan bu alt bölümlerin en üst makamı ise Milletler Cemiyeti Meclisi’dir. Milletler Cemiyeti Sözleşmesi’nin başlangıç bölümündeki, cemiyetin genel amaçları ile üyelerinin yüklendikleri sorumluluklar şöyle belirlenmiştir:

    1. Uluslararasında işbirliği geliştirmek ve uluslararası barışı ve güvenliği sağlamak için, savaşa başvurmamak konusunda birtakım yükümlülükleri kabul etmek,
    2. Gizlilikten uzak, adaletli ve onurlu uluslararası ilişkiler sürdürmek; Hükümetlerdeki bundan böyle eylemsel davranış kuralı kabul edilen uluslararası hukuk kurallarına kesinlikle uymak,
    3. Örgütlenmiş halkların karşılıklı ilişkilerinde adaleti korumak ve antlaşmalardan doğan bütün yükümlülüklere tizlikle saygı göstermek…

    Sözleşme 26 maddeden oluşur. Üyelik ve örgütün yapısı, barışın sürekliliğini sağlamak, antlaşmalar, uluslararası işbirliği ve uluslararası yönetim, sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi gibi hususları belirleyen bir metinler ise:

    1. Cemiyete üye kabulü, Genel Kurul üçte iki çoğunluğunun kararıyla olacaktı. (Madde1).
    2. Cemiyet, bir Genel Kurul, bir Konsey ve bunlara yardım eden bir Sürekli Sekreterlikten oluşacaktı (Madde 2).
    3. Cemiyet üyeleri, barışın sürekliliğini sağlamak için, uluslararası silahların en düşük bir düzeye indirilmesi zorunluluğunu kabul ediyorlardı (Madde 8).
    4. Cemiyet, üyeler arasındaki çıkacak anlaşmazlıklarda hakemlik yapabilecek ya da bunları Konsey’de inceleyecekti (Madde 12).
    5. Barışın sürekliliğini sağlayan hakemlik antlaşmaları gibi uluslararası yükümlülükler ve Monroe Doktrini gibi bölgesel anlaşmalar, bu sözleşmenin hiçbir hükmüyle bağdaşmaz sayılmayacaktı (Madde 21).
    6. Savaştan sonra bağımsızlığına kavuşan ve kendi kendilerini yönetme yeteneğinden henüz yoksun halkların oturduğu ülkelere, kendi kendilerini yönetmeye yetenekli olacakları zamana kadar, cemiyet adına yönetimlerine bir mandatör (himayeci-koruyucu) seçilebilecekti (Madde 22) ‘dir.
  • Milletler Cemiyeti’nin Tarihi Çöküş Sebepleri
    1. Cemiyetin bünyesinde savaşı önleyici tedbirlerde boşluklar mevcuttu ve yatırımlar yetersizdi.
    2. Sözleşmenin maddesi mütecavizi tayin etmediğinden, bu madde barışı korumada yetersiz kalıyordu.
    3. Önemli konularda oy birliği prensibini uygulanması, politik ve hukuki sorunların çözümünü engelliyordu.
    4. Barışı koruyacak ve devamlı kılacak uluslararası zihniyet yetersiz ve noksandı. Habeşistan Olayı, Japon taarruzu ve 1 Eylül tarihinde Alman ordularının Polonya’ya taarruzu ile başlayan II. Dünya Savaşı, Milletler Cemiyeti’ni etkisiz hale getiren gelişmeler arasında gösterilebilir.
    5. Paris Barış Konferans’ında hazırlanan antlaşmaların bir parçası olması.
    6. Amerika Birleşik Devletleri’nin Milletler Cemiyetinden ayrılması, önemli bir uluslararası gücün yitirilmesine ve cemiyetin etkinliğinin kaybetmesine neden oldu.
    7. Bir yandan insan haklarının korumaya çalışıp diğer taraftan kolonileşme ve manda sistemi ile sömürge arayışı içine giren devletler cemiyetin genel amacına ve işleyişinde çelişkiye yol açmaları.
  • Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Katılması ve Cemiyetle Olan İlişkileri

           Milletler Cemiyeti’nin ortaya atıldığı Paris Barış Konferansında Türkiye, Osmanlı Devleti olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan İttifak bloğunda yer aldığı için, herhangi bir katılım gösterememiştir. Fakat Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve aynı esnada verilen Kurtuluş Savaşı mücadelesinin sonlarında 14 Kasım ’de İsmet İnönü Paşa Lozan Konferansında bir açıklama yaparak barış antlaşması sonrasında Türkiye’nin Cemiyet’e üye olmaktan memnun olacağını ifade etmiştir. Fakat yapılan görüşmelerde “Misak-ı Milli” sınırlarında bulunan Musul’un çözüme kavuşturulamaması dolayısıyla Türkiye’nin üyeliği gerçekleşmemiş, Musul sorunuyla ilgili cemiyetin tutumu da taraf olduğu güçlü devletleri savunduğu gerekçesiyle kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne 18 Temmuz yılında üye olmuştur; ancak bu tarihten önce de cemiyetin konferanslarına katılmış, silahsızlanma komisyonuna dahil olmuş ve yapılan insani yardım ve etkinliklere katılım göstermiştir. Türkiye’nin cemiyete katılması, yüksek bir milli insanlık fikrinin kanıtıdır. Türk milleti, kendi topluluğu dışında olanlara yabancı ve düşman gözü ile bakmadığı gibi, dünya barışı ve milletlerin saadeti için çalışmayı bir görev olarak kabul etmektedir. Atatürk, bir nutkunda bütün dünya milletlerinin barışa olan özlemlerini şöyle belirtmiştir: “Dünya ve dünya milletleri arasında sükun ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur.” Atatürk’ün öncülüğünde kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti zamanla uluslararası kamuoyunda diplomatik statü olarak çok iyi bir yer edinmiştir. Yabancı devlet başkanlarıyla dostane ilişkiler kurulmuş ve karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, tarih boyunca her zaman barıştan ve huzurdan yana olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin şaşmaz politikası ve Atatürk’ün en güzel sözlerinden biridir “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”. 

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Biyografiler


  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ

  • BİYOGRAFİ




izmir escort

antalya escort

izmir escort

antalya escort

izmir escort

bursa escort

porno izle

brazzers porno

istanbul escort

instagram ucuz takipçi

instagram takipci kasma

takipçi satın al

escort istanbul

escort bayan

instagram takipçi satın alma

takipçi satın al ucuz

instagram takipçi satın al

takipçi satın alma

porno

porno

smm panel

takipçi instagram

escort istanbul

escort istanbul

smm panel

instagram takipçi hilesi

takipçi satın al

escort

izmir escort

porno video

porno izle

bornova escort

istanbul escort


seafoodplus.info internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright - Tüm Hakları Saklıdır.

AnasayfaKünyeİletişim

kaynağı değiştir]

Milletler Cemiyeti'nin müzakere edildiği dönemde Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde varlık gösterebilecek bir siyasi durumu yoktu. Cemiyet kurulduğunda Kurtuluş Savaşı devam ediyordu. 14 Kasım 'de İsmet Paşa Lozan Konferansı'nda bir açıklama yaparak barış antlaşması sonrasında Türkiye'nin Cemiyet'e üye olmaktan memnun olacağını ifade etmiştir. Ancak Musul sorununun devam etmesi nedeniyle Türkiye üye olmamış, bu sorunla ilgili olarak Cemiyet'in verdiği karar da Cemiyet'e karşı olumsuz düşüncelerin artmasına yol açmıştır. Ancak gene de Türkiye Milletler Cemiyeti'nin konferanslarına ve silahsızlanma komisyonuna katılmış, teknik ve insani etkinliklerine ilgi göstermiştir.[2] Türkiye MC'ye daha sonra üye olmuştur (18 Temmuz ).

Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]

Türkiye, Milletler Cemiyetine ne zaman üye oldu? Türkiye'nin Milletler Cemiyetine üyelik tarihi

Milletler Cemiyeti, barışçı yollardan uyuşmazlıkları çözmek ve yeni savaşları engellemek amacıyla kurulan, ancak gelecekteki savaşı kazanan devletlerin savaş sonrasındaki statükoyu muhafaza etmek, yani diğer bir deyişle, kazançlı konumlarını sürdürmek amacıyla hizmet eden bir kuruluştu. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girişi ise biraz farklı işledi.

Paris Barış Konferansı’nın 25 Ocak yılında yapılan toplantısında; uluslararası güveni ve barışı sağlayacak ve devam ettirecek bir Milletler Cemiyeti kurulması kararı alındı. Bu kararı yerine getirmek adına özel bir komisyon oluşturuldu. Günümüzdeki Birleşmiş Milletler'in temeli olabilecek olan bu organizasyon Cemiyet-i Akvam (Milletler Topluluğu), I. Dünya Savaşı'nın arkasından İsviçre'de 10 Ocak yılında kuruldu. Amacı, uyuşmazlıkları barışçı yollardan çözmek, uluslararası işbirliğini geliştirmek ve böylece barış ve güvenliği koruyarak yeni savaşları önlemekti. Fakat Milletler Cemiyeti, gerçekte savaşı kazanan devletlerin savaş sonrasındaki statükoyu korumak, diğer bir deyimle kazançlı konumlarını devam ettirmek üzere kurdukları bir örgüt olarak faaliyetlerini yürüttü. fakat yine de böylesine evrensel nitelikte uluslararası bir örgütün ilk defa kurulmuş olması insanlık tarihinde büyük bir yankı uyandırdı.

Komisyonun hazırladığı nihai Milletler Cemiyeti Sözleşmesi, 28 Haziran ’da imzalanan Versay Barış Antlaşması ile kabul edildi. Versay Barış Antlaşması'nın 10 Ocak ’de, yürürlüğe girmesiyle birlikte, Milletler Cemiyeti kuruldu. Cemiyet 6 günün ardından, 16 Ocak yılında Paris'te ilk konsey toplantısını yaptı.

Cemiyetin kurucuları başlangıçta savaştan yenik çıkan devletleri ve Türkiye’yi üye olarak almadı. Fakat ’lu senelere girildiğinde uluslararası politikada yaşanan hızlı değişmelerin arkasında bu ülkeleri de üye olarak kabul etmeye başladı.

Birinci Dünya Savaşı galip devletleri Saint Germain, Versailles, Nevilley, Trianon Antlaşmaları ile sağlanan durumun (Status Quo) korunmasına çalışarak antirevizyonist grubu meydana getirmişlerdi. Buna karşın Almanya ve Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinden olmasına rağmen umduğunu bulamayan İtalya, Versailles Antlaşması’nda kaybettiklerini yeniden alma çabası içerisine girişerek, revizyonist grubu oluşturdu. Türkiye, Lozan’da Misak-ı Millî ilkelerini tam anlamıyla yerine getiremediği hâlde antirevizyonist devletlerin yanında yer almayı tercih etti.

Bu politik kararda iki neden vardır. İlki “Türkiye’nin emniyetini gaye tutan hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir sulh istikameti bizim düsturumuz olacaktır” ilkesinin benimsenmiş olması. İkincisi de Millî Mücadele dönemi itibarıyla Türkiye’nin kuvvetli bir müttefiki olan Rusya’nın Japon ve Alman tehlikelerine karşı antirevizyonist gruba yönelmesidir.

Bu yöneliş Türkiye’yi de bu yönden etkilemiştir. Türkiye, ilk olarak gerek Musul Meselesi’nde Milletler Cemiyeti’nin taraflı tutumunun, gerekse Sovyetler Birliği’nin cemiyete bakışının olumsuzluğundan dolayı cemiyete giriş için müracaat etmemişti. Fakat, yılından sonra Türkiye’nin milletler arası politikada ağırlığını arttırması, statükocu devletlerle meselelerini halletmesi Milletler Cemiyeti’ne üyelik için davet edilmesine neden olmuştur.

15 Nisan ’de Milletler Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı M. Comert, Dışişleri Bakanlığı, Milletler Cemiyeti Şube Müdürü Aptülahat Bey ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin bir davet gelmesi hâlinde örgüte girebileceği görüşünde olduğunu öğreniyor, davet beklemesi yerine Türkiye’nin yasal yükümlülüklere uyarak gerekli başvuruda bulunması gerektiğini ifade ediliyordu.

TÜRKİYE, MİLLETLER CEMİYETİNE NE ZAMAN GİRDİ?

Yardımcısıyla görüşen genel sekreter kendisinin de aynı görüşte olduğunu kaydediyor, ancak Türkiye’nin cemiyete üyeliğinin hükümlerin delinmemesinden daha önemli olduğuna karar vererek ve “Türkiye’nin katılım biçimini görüşmek üzere” genel kurulu, 1 Temmuz yılında özel olarak toplantıya davet ediyordu. Teşkilatın 6 Temmuz tarihli genel kurulunda İspanya temsilcisinin teklifi ve Yunan temsilcisinin verdiği desteğin ardından daveti öngören bir tasarı kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 9 Temmuz yılında daveti ederek, 18 Temmuz yılında alınan genel kurul kararıyla Milletler Cemiyeti’ne girmiştir. Bu karar ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti, davet üzerine cemiyete üye olan ilk devlet olarak tarihe geçmiştir.

Sovyetler Birliği de Türkiye’nin kendisinden uzaklaşarak batılı devletlerle işbirliğine girişmesinden rahatsız olarak, Nazi Almanya’sının doğuşu, ve Japonya’nın Mançurya’ya saldırması karşısında ’te Milletler Cemiyeti’ne girdi.

26 yıl boyunca dünya milletlerine hizmet eden bu cemiyet tüm çabalara karşın, II. Dünya Savaşı'nın çıkmasına engel olamadı. Savaşın ardından 18 Nisan yılında Cenevre'de toplanan konferans, XXI. Genel Kurul Toplantısıyla cemiyetin dağılmasına karar verdi.

Güncelleme: 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir