tuncay terzihanesi pdf / Tuncay Terzihanesi (Sunay Akın) - Fiyat & Satın Al | D&R

Tuncay Terzihanesi Pdf

tuncay terzihanesi pdf

Tuncay Terzihanesi - Sunay Akın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar:Sunay Akın

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı:

Tuncay Terzihanesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Trabzon'un en ünlü terzilerindendi Tuncay Bey Dükkânının rafları aldığı siparişlerin kumaşlarıyla doluydu. Genç adam modayı takip eden, yenilikçi biri olduğu için onun diktiği bir elbiseye sahip olmak isteyenler, araya hatırı sayılan insanları koyarlardı: "Şu bizim komşunun mantosunu bir zahmet sıkıştırıver!.."

Kedilerinin pençelerinin balık koktuğu bu kentte, bir gün, on yedi yaşında bir genç kız girer Terzi Tuncay'ın dükkânından içeri. Yanında annesi, elinde ise bordo renkli bir kumaş vardır. Kendisine bir ceket dikmesini ister genç terziden. Aşk tanrısı Eros'un attığı ok Tuncay Bey'in kalbini delmeden önce, içeri giren genç kızın güzelliği karşısında, tuttuğu iğne eline batmıştır çoktan!

Terzi Tuncay genç kızı provaya çağırmaya başlar. Hem de yalan yere ve kaç kere!.. Hatta bir seferinde şu türküyü bile mırıldanır, hafiften:

Sen yağmur ol, ben bulut

Maçka'da buluşalım

Ölçü iyice alınmıştır!.. Bordo renkli ceket tamamlanır sonunda.

Üç tane düğmesi vardır bordo ceketin İşte ben, o ceketin ortanca düğmesiyim! ()

Tuncay Terzihanesi Alıntıları - Sözleri

  • "Tarih, fotoğraf makinesiyle, dünyaya gelen herkesin bir kez fotoğrafını çeker. Nerde, ne zaman çekeceği bilinmez, ama mutlaka çeker ve de bir kez Herkes o fotoğrafına bakılarak anılır;hayattayken bu insan ne yapmış, diye."
  • Burada din, dil ve ırk ayrımı yoktur.
  • "Şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır."
  • Doğum insanları eşitler. Ölüm seçkinleri ortaya çıkarır.
  • Bir ülkede, yazılı ve görsel basın, parayı verenin öttürdüğü düdük olma yolundaysa, Nasrettin Hoca'nın eşeğe ters binme zamanı geldi demektir.
  • “Silahla mertlik olmaz Osman!…” Barış Manço
  • “Bir başkaldırıdır dans seafoodplus.info eden insan günlük yaşamında yaptığı hareketlerden arındırır bedenini.Müziğin ırmağında yıkanır ve tüm kirlerinden arınır.”
  • “Bir müzik şövalyesidir her sokak çalgıcısı…İşsizliği,açlığı herkesin gözü önünde düelloya davet eden birer müzik şövalyesi!…”
  • “Merdiven çıkarken bir başkasının önüne geçmek,uğseafoodplus.infoen altından geçmeye kalkışmak da öseafoodplus.info nedeni,merdivenlerin Tanrılara uzanan yollar olduğu inancıdır.”
  • Kitap ve düşünce özgürlüğünü savunmak, insanlığın yücelmesini istemektir.
  • “Nuh’un tufanda yol alan gemisinde kitap okuduğunu rahatlıkla söseafoodplus.info’un gemisinde kitap olmadığını kimse iddia seafoodplus.info taktirde,kitap kurdu diye bir böceğin varlığından söz edilemezdi!…”
  • "Özgürlüğümüzü, Cumhuriyetimizi korumak için söylenen kaç" keşke "vardır?.. Televizyon ekranında devrim ışığının sönmesinden kaygı duyan açıklamaları, beyanatları görünce " geçmiş olsun " diyorum Düşünce suçlusu olarak yargılandığınız binlerce aydın, yıldırdığınız, işkencelerden geçirdiğiniz, annelerine, babalarına, eşlerine, çocuklarına gözyaşları dökdürdüğünüz on binlerce insan adına, geçmiş olsun!.."
  • Kitap bir pencere aralığına konulduğunda, odadan içeriye temiz hava girmesini sağlar. İnsan için de aynı işlevi yerine getirir. Okunduğunda, insan beyninin havalanmasına, oksijen kazanımıyla düşüncelerin yenilenmesine neden olur!..
  • Sen sağ ol baba Hayatta bana açtığın tüm kapılar için asıl sen sağ ol.
  • Kitap okumayan insan kendini yeniliklere kapatmış demektir.

Tuncay Terzihanesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tuncay terzihanesi kitap yorumu: Selam arkadaşlar Sunay Akın Tuncay Terzihanesi. Sunay Akın'ın girişte anlattığı bir olayla başlayıp , başka zamanlarda, başka ülkelerde , farklı olaylarla bağlantı kurarak geliştirdiği, finali bambaşka bir yaşanmış gerçeklikle noktalayan , masal gibi anlatımıyla birçok farklı tat da derlemenin olduğu başarılı ve naif bir eser Sunay Akın'ın babasının terzi oluşu ile ilgili hikaye de kitabın içinde olup kitaba ismini ,kapağa desenini bu hikaye vermiştir. . Bazen hüzünlendirip, bazen ilk defa duyduğunuz bir bilgiyle donatılıp, bazen yok canım o kadar da değildir dediğiniz gülümseyerek ilerlediğiniz bir kitap . Not: fotoğraf zor koşullarda tuhaf bakışlar altında çekilmiştir o yüzden fotoğraf da çay ,kahve yoktur . . #bookshelf #bookblogger #bookphotography #book #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #kitap #kitapokumak #sunayakın #tuncayterzihanesi #naturephotography #photooftheday #day #autumn #coffee (Elif Kübra OĞUZ)

Sevdiğim yazarlardan Sunay Akın kendi babasından başlayıp yine çeşitli hikayelerle ufkumu açan bir kitap yazmış. Kah gülümsedin kah üzüldüm. Herek olay örgüsü gerek karakterleri birbirine bağlayışı artık klasik Sunay Akın stili diyebileceğim bir anlayış sağladı. (Serkan Özdemir)

Öykülerle tarihi anlatım tarzıyla klasik kendine has tarzı var yazarın yine bu romanla ayrı öyküyle birinden bir diğerine kapı açıyor.Dönme dolap hikayesiyle dans konusunu ele alır,tarihi mekanlara;Galata’ya,Kız Kulesi’ne götürür,Tuncay Terzihanesiyle Aşk Tanrısı Eros’un attığı ok ile filizlenen aşktan yola çıkar,”Sudaki Us”ta da suyun önemine varır. “İnsan suyu us’unu kullanarak evcilleştirmiştir.”diyerek bir çok bilgi fısıldar tarihten,ve ayrıca Cin Ali kitapları için yaptığı yorum üzerine inceden bir ayar verir Cem Yılmaz’a. (R Hazan Orhan)

Tuncay Terzihanesi PDF indirme linki var mı?

Sunay Akın - Tuncay Terzihanesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tuncay Terzihanesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sunay Akın Kimdir?

Şükrü Sunay Akın (d. 12 Eylül ), şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu.

12 Eylül tarihinde Trabzon'un Maçka ilçesinde doğdu (bu yüzden 18 yaşından beri doğum gününü kutlamamaktadır). Ailesi, onun daha iyi eğitim görebilmesi için, 10 yaşındayken İstanbul'a taşındı. Lise öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Fizik Coğrafya Bölümü'nden mezun oldu.

İlk şiirini, Meteoroloji Müdürlüğü'nde çalışan bir memurun kızına yazar. Henüz 9 yaşındadır. Kızın isminin baş harflerinin dizelerini oluşturduğu şiiri, evlerinin terasında bulunan odunluk kapısının iç kısmına yazar. Kız, balkona geldiğinde odunluğun kapısını açar mahsusçuktan!. Ama şiir kızın gözüne hiçbir zaman takılmaz. Sunay Akın yıllar sonra (ki bir şairdir artık) çocukluğunun geçtiği Trabzon'a gittiğinde, sert geçen bir kışta, içindeki odunlarla birlikte kapının da sökülüp yakıldığını öğrenir. Şairin ilk şiiri "hava muhalefeti" nedeniyle kayıptır!.. yılında yayınlanan ilk şiiri de bir sobanın içinde kütürdeyen odunu anlatır! İlk şiir kitabı 'da "Makiler" adıyla yayınlanır. Arkadaşlarıyla birlikte 'da Yeni Yaprak şiir dergisini ardından, yılında da Olmaz adlı şiir dergisini çıkardı. Adını Cemal Süreyya'nın koyduğu bu kitabı "Antik Acılar, Kaza Süsü, 62 Tavşanı" izler.

yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü Noktalı Virgül adlı dosyasıyla aldı. yılında ise Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü'nü Makiler şiiri ile kazandı.

Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri, Orhan Veli'nin şiirindeki bazı özelikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Ayrıca, bu tür şiirlerde genellikle rastlanmayan, yumuşak, lirik bir tonu vardır. Şiirlerinde özellikle ince yergi ögelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker. Cemal Süreya'nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerde, dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtma; çocuklar ve hüzünle birlikte şairin ilgi ve duyarlılığını göstermektedir.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ders verdi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde 5 yıl boyunca hem ders verdi hem ders aldı. Bu deneyimin de yardımıyla, tek kişilik oyunlar hazırlayıp oynamaya başladı. Türkiye'nin çok sayıda merkezinde ve yurtdışında (Frankfurt, Nürnberg, Londra) sayısız kez tek kişilik oyunlarını sergiledi. Halen Sunay Bey Tarihi adlı gösterisini sunmaya devam etmektedir.

23 Nisan tarihinde 11 yıldır dünyanın dört bir yanından topladığı oyuncaklarla, yıllardır hayalini kurduğu İstanbul Oyuncak Müzesi'ni Göztepe, İstanbul'da ailesine ait dört katlı tarihi bir konakta açtı. Müze, Türkiye'de türünün ilk ve tek örneği olup, Avrupa Konseyi'ne bağlı Avrupa Müze Forumu (European Museum Forum) tarafından verilmekte olan Avrupa Yılın Müzesi Ödülü'ne yılı için aday olmuştur.

TRT 2 ve CNN Türk'te "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan ve bunlara katkıda bulunan Sunay Akın, TV8'de de "Gezgin Korkuluk" ve "Mahya Işıkları" adlı programları hazırlayıp sundu.

Yaşam Radyo, Radyo Kent ve Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezinde öğretim görevlisi olarak ders verdi.[5] Atv'de Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu ve Nebil Özgentürk ile birlikte "Yaşamdan Dakikalar"da yer aldı. Skyturk'ta "Hayat Deyince" programını sunmuştur.

Sunay Akın Kitapları - Eserleri

  • Bir Çift Ayakkabı
  • Geyikli Park
  • Antik Acılar
  • Ay Hırsızı
  • İstanbul'da Bir Zürafa
  • Kız Kulesi'ndeki Kızılderili
  • Kırdığımız Oyuncaklar
  • İstanbul'un Nazım Planı
  • Onlar Hep Oradaydı
  • Kalede 1 Başına
  • Önce Çocuklar ve Kadınlar
  • Tuncay Terzihanesi
  • Ayçöreği ve Denizyıldızı
  • Hayal Kahramanları
  • Kule Canbazı
  • Aslanlı Yol
  • Kaza Süsü
  • Makiler
  • 62 Tavşanı
  • Şiirli Yastık
  • Çorap Kaçığı
  • Şiir Cumhuriyeti
  • Kırılan Canlar
  • VeşaireVeşaire
  • Şairler Matinesi

Sunay Akın Alıntıları - Sözleri

  • "Çocukluklarını bütün bütün kaybedenler, bir daha çiçek açmak gücü bütün bütün yok olan kurumuş ağaç gibidirler. Tahtalarından maroken koltukları iskelet de yapılabilir, sobaya odun da olabilirler. Ancak bir damlacık çiçek vermezler bir daha!.." (Hayal Kahramanları)
  • At eyersiz, insan eğersiz güzeldir. (İstanbul'da Bir Zürafa)
  • “Merdiven çıkarken bir başkasının önüne geçmek,uğseafoodplus.infoen altından geçmeye kalkışmak da öseafoodplus.info nedeni,merdivenlerin Tanrılara uzanan yollar olduğu inancıdır.” (Tuncay Terzihanesi)
  • Anadolu'yu sömürüden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk'ün "manevi mirasım" dediği bilim ve sanatın yolundan yürüyen beyaz kukuletalılar ile devrimlerini yok etmeye çalışan uzun boylu Gargamel arasındaki serüven Cumhuriyet tarihinde de devam etmektedir. (Hayal Kahramanları)
  • “Bir müzik şövalyesidir her sokak çalgıcısı…İşsizliği,açlığı herkesin gözü önünde düelloya davet eden birer müzik şövalyesi!…” (Tuncay Terzihanesi)
  • "Önünüz karanlık, farlarınızı yakınız." (Onlar Hep Oradaydı)
  • "Bu ülke hepimizin ama esas siz gençlerin. Mücadeleden yılmak yok." Mustafa Kemal Atatürk (Şiirli Yastık)
  • Hepimiz üşüyorduk (Şiir Cumhuriyeti)
  • Ters düşmesin diye yaşamın gerçeklerine şair olmasını istemez çocuğunun kitabı yalnızca başucunda masal okumak için eline alan bir anne (Çorap Kaçığı)
  • Kadından şair olamayacağını iddia edenler, ilk aşk şiirinin bir kadın tarafından yazıldığını elbette bilmezler. (İstanbul'un Nazım Planı)
  • Eşit olmadığı Söylenir insanların Aynı boyda olmayan Beş parmağı Gibi bir elin Oysa uzanır Nice yorgun Emekçinin dudağı Su dolu Avucuma Elimin Eşit olmayan Beş parmağının ucunu Getirince Biraraya (Şiir Cumhuriyeti)
  • Artık dağdan dağa kaçmak istemiyorum; büyük bir antlaşma yapmak istiyorum. Taşlar eriyinceye dek tutacağım sözümü. (Kız Kulesi'ndeki Kızılderili)
  • Aşırı derecede miyop olan ve gözlüğünü çıkardığı zaman "ileriyi" göremeyen Fenerbahçeli Orhan Menemencioğlu'nun lakabı "Vallah" idi. Vallah Orhan, ilk gece maçında sahaya çıkarken arkadaşlarını uyarır: "Topu bana atarken seslenin" Kendisine pas atan arkadaşları "Orhaaan" diye bağırırken, sahada Adana şivesiyle şu ses duyulur: "Nirde?.. Nirde?.." (Ayçöreği ve Denizyıldızı)
  • Değiştirilmesi önerilen ülke bayrağı Amerika Birleşik Devletleri'ninkidir. Değişimi öneren de ünlü romancı Mark Twain'den başkası değildir. Yazar şunları söyler: "Bayraktaki beyaz çizgileri siyaha boyayalım. Yıldızların yerine de kurukafa ile çapraz kemik amblemi koyalım." (Ayçöreği ve Denizyıldızı)
  • Neden mi, onlara "Atatürk düşmanı" demeyeceğiz? Çünkü onlar Atatürk'ün düşmanı bile olamazlar! (Şiirli Yastık)
  • Oyuncakları onun Yırtık kutuları Sarı hıyarları Ve küçük patlicanlardı. (Kırdığımız Oyuncaklar)
  • Yoksul bir çocuk görsem Yağmur altında üşüyen Köprü olmak geçer Hiç değilse İçimden (Makiler)
  • Heinrich Bünting'in Asya haritasında dikkatle bakmamız gereken yer, "Küçük Asya" olarak tanıttığı Anadolu'dur. Bu toprak parçasından gözümüzü ayıramayaşımızın nedeni Anadolu'nun Pegasus'un başı olarak çizilmesidir. Bu benzetme akılları elbette Nâzım Hikmet'in ünlü dizelerini getirir: Dört nala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket Bizim (Hayal Kahramanları)
  • "Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin İstiklal." 'Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim ve en beğendiğim vecizeler işte bunlardır.' Mustafa Kemal Atatürk (Geyikli Park)
  • Gitme kal demeni bekliyorum ama yalnızca rüzgar çekiştiriyor atkımı (62 Tavşanı)

Tuncay Terzihanesi

Tuncay Terzihanesi - Sunay Akın

Kitap Türü:Deneme

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Tuncay Terzihanesi Özet

Eser kırk altı öyküden oluşmaktadır.

Şili Kimin Ceketinin Parçasıydı?

Yazar bu öyküde babasını anlatmak istemiştir. Trabzon’da Tuncay Usta olarak bilinen çalışkan bir terzi vardır. Oğlu babasına hayran olarak büyümüş onu kahramanı olarak görmüştür. Tuncay Bey’in dükkanında renkli kolonya kapakları eksik olmamaktadır. İstanbul’a gittiğinde renkli kumaş ve oğluna hediyeler getirir. Bu renkli kumaş artıkları yere düştüğünde babası onlardan ülke yapmak ile uğraşır. Bir gün genç ve sarışın kız bu dükkâna gelir. Tuncay Usta heyecandan iğneyi eline batırır. Bu kızı defalarca provalara çağırır. Arada dükkânda “Divane aşık gibi” türküsünü söylemektedir. Öyküde yazar babası Tuncay Akın’ın mesleği ve oğlunun ona olan bağlılığı anlatılmıştır.

Noel Baba Nasrettin Hoca’ya Karşı

M.S 6. yüzyılda hükümdar olan I. İustinianos Demre’deki kiliseye hazine gönderir. Bu hazineyi adak niyetine yollamıştır. Bu eser Arap korsanların eline geçtikten sonra Hürri Nine adında çoban kadın bu hazineyi bulur. Daha sonra bu eser tarihi kaçakçıların eline de geçer. Boyut olarak büyük olduğundan bu hazineyi gömerler. Aziz Nicolaus, “mucizeler yaratan” lakabıyla bilinmektedir. Her yıl başı çocuklara hediye getirende ondan başkası değildir. Bazı inanışlar Noel Baba isimli kişinin Akdeniz’de olduğunu söyler. Ama Noel Baba’nın Akdeniz ikliminde kalın giymesi olanaksızdır. Yazar, Noel Baba ile Nasrettin Hoca arasındaki bağa eleştiri yapar. Nasrettin hoca Anadolu’muzun bir tipi haline gelmiştir. Bilirsiniz onun “Parayı getiren düdüğü çalar” ünlü bir fıkrası vardır. Bu fıkra ile Noel Baba ile Nasrettin Hoca’yı eleştirir.

İnsanlara mı İnanacağız Yoksa!?

Ara Güler’in “Tabanca ve Ekmek” adlı eserleri Ankara’nın Kaleiçi semtinde çektikleri fotoğraftır. Bu fotoğrafta bir kızın ekmek kucağındadır. Yanında bir oğlan çocuğu vardır. Onun elinde de oyuncak bir tabanca vardır. Yazar, bu tabanca tutan çocuğun şimdiki yaşamını merak etmektedir. Tabancanın onun hayatında bir çocukluk oyuncağı olarak mı kaldığını yoksa onun tabancayı işine kadar bulaştırıp bulaştırmayacağını sorgular. Ara Güler Romeo Martinez isimli arkadaşının evine yemeğe katılır. Yemekte fotoğrafçı bir arkadaşı Ara Güler’in fotoğrafı hakkında yorum yapar. Ara Güler, arkadaşının attığı resimleri beğenmediğini Charlie Chaplin, Albert Einstein, Pablo Picasso’nun yan yana resmini çekebilirse çektiği resimlerin daha güzel olacağını söyler.

Dönme Dolap Ölçeği

Yazar, eserinde “dolap çevirmek” adlı deyim üzerine yoğunlaşmıştır. Peki bu “dolap çevirmek” deyimi nereden geliyor? Osmanlı zamanında haremlik ve selamlık kuralı vardır. Eğer bir hareme erkek gelecekse önce dolap denilen bir yere gelir seslenir. Dolap kullanımına Abdülhak Şinasi’nin “Boğaziçi Mehtapları” adlı eserinde yalılarda yaşayan kızların evine gelen delikanlılar dolaba gelerek hizmetli ile mektup yollamışlardır. O günden bugüne filizlenip gelen “dolap çevirmek” deyimi hileli iş yapma anlamındadır. Bayram günlerde çocukların heyecanla sıra bekleyip binmek istediği dolaplar da vardır. Bu dolaplar hepimizin çocukluğunda en az bir defa binmiş olduğu oyuncaklardır.

Kumaştan Kumaşk’a

Yazar, kısa etek ve uzun eteğin insanlar üzerinde yaptığı sosyal etki ve eteğin yaşı gibi konular üzerinde yoğunlaşır. Yazarın ilk etekli gördüğü kişi Ayşegül’dür. Bu karakter de bir kitap kahramanıdır. Dünyaca ünlü Vouge, eteğin kadınlar üzerinde yaşı olmadığını savunan bir markadır. Diğer başka markalar uzun etek modasını yaygınlaştırmaya çalışırlar. Kumaşın insan ellerinden kumaşk’a dönüşen öyküsüdür bu öykü.

Bir Dans Pistidir Dünya

Dansın müzik ile hayatımıza girdiğini ve dansın evrensel bir dil olduğu üzerine durur. Dansın hayatımızda öneminin büyük olmasına karşın en güzel dansın evlilik dansı olarak nitelendirilmesine karşı çıkmaktadır. Çünkü elbisenin içinde gelin ve damat rahat değildir. Bu elbise çiftin üzerinde üniforma gibi gözükür. Yazar dansın sınırları olmayan, özgür bir alan olduğunu düşünmektedir. Bu durum gerçekten de öyledir. Dans da bir sanattır. Sanat bağımsızlığa karşı isyan bayrağını çeken asi bir şövalye gibidir. Buna karşın yılında Papa Zacharias dansı yasaklar. Çünkü Papa şeytanın dansta rol aldığını savunmaktadır. Yazar, dansın başkenti olarak Paris şehrini görmektedir.

Masal Bu Ya!

Öyküde bir cambaz vardır. Cambaz denilen bu kişi bir kulübeye gelir. Bu kulübede ilerledikçe İstanbul’un türlü türlü mekânlarına rastlar. Galata kulesinin özgürlüğünden, Kız Kulesi’nin denizlerin çerçevelediği yalnızlığına kadar okuyucuyu gezdirir. Galata kulesi, İstanbul’u kadraja aldığından özgürdür. İnsanların, ürkek bakışlı kedilerinin uğrak mekânıdır. Kız kulesi ise ucu görünmeyen denizin ortasında yalnızdır. Yazar, bu tarihi yerlerin insanların hayatı ile birleştiğinde ne kadar anlamlı olduğuna dikkat çekmektedir.

Kız Kulesinin Renkli Tarihi

Kız kulesi İstanbul’da birçok medeniyete beşiklik yapmış ve birçok sanatçıya ilham olmuş bir yerdir. Öyküde yazar Kız Kulesi Sokağı’ndaki Kız Kulesi Apartmanı’nı aramaktadır. Yazar, okuyucuya bir yanılgıdan bahseder. Bu yanılgı bu adresi duyan kişilerin bu kişinin İstanbul’da birini arayabileceğini düşünmesidir. Ama gerçekte aranılan yer Ankara’dadır. Bunun da sebebi Kız Kulesi’nin yaygınlaşmış meşhur şöhretindendir. İnsanların çoğu Kız Kulesi’nin resmini evinde, elinde, cüzdanında taşımıştır. O sebeple bu Kız Kulesi o kadar meşhurdur ki Ankara’da bir sokağın ismi olmuştur. Öyküde Kız Kulesi efsanesi olarak bilinen bir efsaneden de bahsedilir. Bu efsaneye göre kral falcıya gider. Falcı kızının bir yılan tarafından sokulup öldürüleceğini söylemesi üzerine kral kızına Kız Kulesi isimli bir kule inşa eder. Kızını buraya yerleştir. Buna rağmen üzüm sepeti içerisindeki yılan prensesi öldürür. İkinci bir efsaneye göre de Battal Gazi’nin tekfurun kızına abayı yakmasıdır. Tekfur önlem alsa da kızının Battal Gazi’nin eline geçmesinden kurtulamaz.

Kız Kulesindeki Babaanne!

Kız Kulesi’nin “ilk şiir cumhuriyeti” olarak yılında tescillenmesini ve Amerikalı şairlerin bu durumu çekememesi gibi konular üzerinde durur. Yazar, Amerikalı şairlerden farklı olarak para değil kitap taşıdığımızı belirtmiştir. Burada Kız Kulesi’nin şiirin gücüyle kurduğumuzu vurgular.

Su’daki Us

Yazar, insanoğlu için önemli bir kaynak olan su üzerinde durmuştur. İnsanoğlunun topraktan gelmesi gibi bir söylemi vardır. İnsanoğlu aslında bir damla sudan meydana gelmiştir. Su ile ilgili diğer konulardan biri de İstanbul’un su ağı zenginliğine değinmesidir. İstanbul su çeşmeleri bakımından zengindir. Günümüzde de su ağı gelişmiş bir şehrimizdir. İnsanoğlu su üzerinde usunu kullanarak suyu evcilleştirmiştir. Falcılar da insanların kaderini görmek için suya bakmaktadır. “S” harfinin hortuma benzemesi “U” harfinin de kaba benzeterek konuya farklı bakış açısı getirmiştir.

Merdiven 40’a Dayanır!

Merdiven dediğimizde aklımıza obje olan merdiven gelir. Fakat merdivenin farklı çağrışımları da vardır. Merdiven bazen yaşlanmayı bazen de kurtarıcılığı üstlenen simgeyi ifade eder. Bazen de çocukların tırabzanlardan kayması aklımıza gelir. Ahmet Haşim’in “Merdiven” şiirinden de bahseder. Bu şiir insanın ölümü yavaş yavaş fark etmesi ile kendini sorgulayışın şiiridir. Son çıkılan merdivenin de idam sehpasına çıkılan merdiven olduğunu söyler. Doğrusu merdiven deyip de geçmeyelim.

Yemeğin İlham Perileri!

Öyküde Fransız mutfağı ile Türk mutfağı arasında kıyaslama yapmıştır. Türk mutfağında İskender yemeğinin tarihçesine değinilir. yılında İskender Efendi tarafından icat edilmiştir. O gün bu gündür bu yemek Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden olmuştur. Yazar, Bursa’daki Botanik Bahçedeki “Müze Restaurant” adlı mekâna ne zaman yolu düşse gittiğini anlatır. Bu lokanta da anı defterlerine isteyenler hatıra yazmaktadır.

Aşkın Semti

Yazar, öyküsünde aşkın semtini sorgular. 14 Şubat’ta hiç kimse elinde çiçekler ile İstanbul’da dolaşmaz. Bunun sebebi de Mehmet Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanım ile damadı Kâmil Bey arasına ayrılık girmesidir. İstanbul’a girişi yasaklanan damat karısına gidememektedir. Karısı da babasını ikna etmek için gelip gitmektedir. Babası kızına kıyamaz. İsteğini kabul eder. Birbirine kavuşan karı kocanın çocukları olmaz. Mehmet Ali Paşa’nın kızı ile damadı bir çocuk hastanesi kurarlar. Bu hastanenin bahçesinde iki türbe vardır. Bu aşk İstanbul’un bir Zeynep Kâmil semtine isim olur. Yazar, 14 Şubat’ta bu sevgilinin mezarına çiçek bırakıp bırakmadıklarını sorgular. Günümüz aşklarının yapaylığında bahseder. Eskiden komşu kızına aşık olunduğu ve genç kızların penceresinin önüne limon, kömür ya da ekmek koyduklarını söyler. Kömürün anlamı aşkından kömür gibi yanmak, limonun anlamı özlemden dolayı sararmak, ekmeğin anlamı da kuru ekmeğe bile razı gelmektir. Günümüzde sevgi, aşk gibi kavramlar aslında yok gibidir. Önceden ciddi samimi aşklar varken şimdilerde sosyolojik, teknolojik gelişmeler basitleştirmiştir. Önceki aşıklar haftalarca mektup beklerken şimdilerde telefonla bu daha da kolaylaşmıştır.

Köyden Gelen Kız

Yazar, bu öyküyü çocukluğundan yola çıkarak yazar. Önceden cumartesi günleri okul yarım gündür. Okuldan çıktığında annesi onu apartman girişinde beklemektedir. Üzerindeki önlüğü çıkarıp bir poşete koyup Mahmut Amca’nın karısına vermektedir. Annesinin sevdiği film için sokaklardan koşa koşa eve geldiklerini ve annesinin orta koltuğa oturmasını anlatıyor. Anneannesi çalıştığı hastaneden boş serum şişelerini getirir. Annesi de bunları film izledikçe çantasında taşımaktadır. Çocuğun tuvaleti gelirse bunun içine yapmaktadır. Film de Zeynep Değirmencioğlu ve Hulusi Kentmen vardır. Zeynep, köyden gelen bir kızdır. Şehirdeki hayata alışamaz. Arkadaşları onunla alay ederler. Zeynep eğitim aldıktan sonra doğru yürümeye ve çatal bırak tutmaya başlar. Yazar, bir kitabın insanı doğru yürütebildiğini ve okunursa da daha iyi yürünebileceğini söyleyerek öyküyü bitirir.

Kitapsızlığın Sızısı

Yazar, kitabın değeri üzerinde durmuştur. Kitaplığı olmayan bir evin soğukluğundan bahseder. İnsan hayata gözlerini açtığından itibaren eğitime tabi tutulur. İnsanlar hayvanlar gibi iç güdüleriyle hareket edemez. Bu yüzden eğitim almalı ve kitap okumalıdır. Avrupalıların metroda kitap okuma alışkanlığı vardır. Bu alışkanlık ülkemizde yoktur. İnsanlar genellikle telefonu tercih etmektedirler. İnsan üç yıl gibi bir zamanını tuvalette geçirir. Fakat bir yılını bile kitap okumaya ayıramaz.

Rafta Devrilen İki Kitap

Isparta’nın Sütçüler Kaymakamı’nın Orhan Pamuk’un kitaplarını yasaklaması çağ dışıdır. Gönüllü bir kütüphaneci vardır. Adı da Muzaffer Gökman’dır. Onun emeğiyle çocuk kütüphanesi açılır. Daha sonra kitaplar kütüphaneye dar gelince Muzaffer Gökman, yan taraftaki diş hastanesini de kütüphane yapmayı düşünür. Gerekli çalışmalar başlatılır ancak cenaze otoparkı yapılacak diye kütüphane yapılamaz. Yazar, bu öyküde cenaze otoparkının kitaplardan bu denli önemli görülmesini eleştiriyor.

Oyuncak Bebek Yüzleri

Yazar bu öyküsünde oyuncak bebek yüzlerinden bahseder. Eskiden oyuncakçılar yaptığı bebeklerin yüzü gerçekten gülerken şimdilerde o gülücük yerini üzüntüye bırakmıştır. Konuşan ilk bebeği Edison yapar. Ülkemize elektik geç gelir. Bu yüzden ilk konuşan bebek yapımı Cumhuriyet’e dayanmaktadır. Farklı bir hususta bebek yapımının günah görülmesidir. İnanışımızdan dolayı bu da etkiler.

Kuklalar ve Gözyaşı

yılında Hikmet Feridun Es son kuklacılardan Saadettin Bey’i bulmak için yola koyulur. Kuklacı Saadettin Bey’i bir kukla yapmakta iken bulur. Gelmişken Saadettin Bey’e kukla seyrettirir. Hikmet Feridun Es, Saadettin Bey’in yanına söyleyişi yapmak için gelmiştir. Yaptığı söyleyişi Yedigün gazetesinde yayımlar. Bir zamanlar İstanbul kuklacılar ile doluyken şimdi bu meslek ölmüştür. Zeki Müren’in kendi boyunda kukla yaptırıp sahneye çıkarttığını söyler. Bu kuklaya şarkı bile söyletmiştir.

Nâzım’ın Unutulan Bir Şiiri!

Kısa ömürlü böceklere hayvanbilimde ephemera adı verilir. Sahaftan kitap aldığımızda bazen arasında takvim yaprağı, unutulmuş bilet, yaldızlı sakız kâğıdı çıkabilmektedir. Yazar bunlara da ephemera adını verir. Çizgi romanları ailesinden gizli ders kitaplarının arasında okumuştur. Çizgi roman okuyan çocuklara adam olamaz gözüyle bakılmaktadır. Yazar, aksine çocuğun serüven ruhunun geliştiğini söylemektedir. Müjdat Gezen’in turnelerinde hep çizgi roman okumasından bahseder. Müjdat Gezen, hiç kitap okumayan biri bile bu kitapları okuyorsa benim kitabımı neden okumasınlar diye düşünür. Savaş Dinçel’in resimleri ile Nâzım Hikmet’in yaşantısını ele alan bir kitap ortaya çıkarır. Moskova’ya giderek çalışmaları sürdürür. Azeri asıllı Türkolog Ekber Babayev ile de tanışır burada. Babayev dosyaları karıştırırken bir şiir bulur. Babayev bu şiiri Müjdat Gezen’e verir. Müjdat Gezen de bu şiiri kitabına alır. yılları gibi Müjdat Gezen ile Savaş Dinçel tutuklanır. Nâzım Hikmet’e Ömer Deniz’in şiirlerini okutmasıyla ’de Ömer Deniz tutuklanır.

Beyoğlu’nda Bir Şair

Yazar bu öyküsünde Beyoğlu sokaklarını kadraja alır. ’lu yıllarda Beyoğlu’nda yürürken turistik ve tarihi yer olmadığını söyler. O yıllarda Beyoğlu gösteriş merkezi olduğunu yazar bizimle paylaşır. Bu durum Nâzım Hikmet’in de yazılarında karşımıza çokça karşılaştığımız bir durumdur. Nâzım Hikmet’e göre Beyoğlu’nun vitrinleri kadar içi de sahtedir. Bu mekânlardan birisi de Tokatlıyan Otel’idir. Bu otelde kalanların kendini asilzade olarak görmelerini eleştirir. Nazım Hikmet’in karşılaştığı bir durum da bir emekçinin öyküsüdür. Bu emekçinin Beyoğlu’nda vitrinlere gözü takılmıştır. Bir vitrinde yeşil bir kravat dikkatini çeker. Bu kravatı yemesinden içmesinden keserek edinir. Kravatı sadece bir hafta takabilir. Sonrasında emekçinin ağzından kan gelerek ölmüştür. Nâzım Hikmet ironi yaparak kravatın onu boğduğunu düşünür.

Kunduracılara Ne olmuş?

Öykü Platon’un ateş tanrısı Hephaistos’u ihtiyacı olduğu için çağırır. Yazmış olduğu şiirleri de ateşe atar. Bu hareketiyle şiir akademisinden kovulur. Ama nice şairlerin de dizelerinde yaşar. Nicola Sacco bir kundura fabrikasında çalışmaktadır. Ricası üzerine Bado isimli arkadaşının tamirden arabasını almaya gider. Yanında üç arkadaşı daha vardır. Gittiklerinde arabanın hazır olmadığı söylenir. Sacco ve arkadaşı Vanzetti tramvayda gözaltına alınır. Götürüldüklerinde soygun ve cinayetten yargılandıklarını anlarlar. Yedi hafta süren duruşma nihayet tamamlanır. Sacco ve Vanzetti’nin elektrikli sandalyede idam edilmesine karar verilir. Sacco ve Vanzetti idam edilir. Polisin Sacco’nun tabancası yazıp diğer raporda Sacco’nun tabancası olmadığını söyleyerek kendisi ile çelişmesi akıllarda kalır.

Filleri Yutan Pireler

16 Haziran ’li yıllar Türkçe ezan kaldırılıp Arapça ezan okutulmuştur. Bu dönemde başbakanlık yapan Adnan Menderes’tir. Yazar, ezanın Türkçe okunulmasından vazgeçilmesini eleştirir. Orhan Veli ve Mithat Kuntay o dönem bu karışıklığa rağmen düşüncelerini savunur. Ezanın Türkçe okutulmasından yanadır bu aydınlar. Sunay Akın da bu düşünceye sahip çıkmıştır. Öykü, Orhan Veli’nin pirelerin filleri yutması ile ilgili şiiriyle biter.

Müzik Şövalyeleri

İstanbul yılında sokak çalgıcılarının hayatımıza girmesini anlatır. İstanbul’a Balkanlardan bir göçün geldiğinden bahseder. Bu insanları sokakta görenlerin merak etmemesini eleştirir. Yaptıkları müziği kimsenin listelerde bulamadığını söyler. Bu göçmenlerin çoğu bir müzik şövalyesi gibi sanatını sokaklarda sergiler.

Bursa Hamamı ve Boğaz

Bursa’nın göbeğinde olan heykel semtini ele alır. Adını meydanda bulunan Atatürk heykelinden almıştır bu mekân. Heykelde de “Hürmetle eğil” ifadesi yer almaktadır. Yazar bu eğilmek kelimesine takılır. Anlam vermekte zorlanır. Atatürk insanlara eğilmek yerine dik durma hakkını verdiğini söyler. Bu kelime aslında bize bu kadar yenilik getiren Atatürk’ün önünde eğilmeyi ifade eder. Atatürk, bilimin ve aklın yolunda yürürken karşına çıkan engeller karşısında asla eğilmememizi istemektedir. Senelerdir ezilen kadınların köleliğine son vermiş ve onları yüceltmiştir. Atatürk’ün Sabiha Gökçen’i evlat edinmiştir. Bu kadın ilk kadın pilotumuz olur. Atatürk’ün adı ne zaman geçse bu yüzdendir ki Sabiha Gökçen hep göklere bakar. Annesinin çocukluğunda onu kadın hamamına götürmesini de ekler. Yaşamındaki ilk sansür olan sabunlu sudan bahsetmeyi ihmal etmez.

Nedir Değişen?

Trabzon’un yollarının yokuş olmasına değiniyor yazar. Trabzon düz yola hasrettir. Yokuş ve rampalar çoğunluktadır. Yokuşları inerken ister istemez insanın hızlanmasını ve yokuşu çıkarken de ağırlaşmasını anlatır. Trabzon’un eski denizi kalmamıştır. Kirlenmiştir. Diğer bir taraftan oyuncak ve oyuncakçılar üzerinde durmaktadır. Oyuncakçılar oyuncaklara ticaret olarak bakmamalıdır. Anne ve baba da çocuğuna aldığı oyuncağa dikkat etmelidir.

Dersimiz İstiklal

Kastamonu Lisesi’ndeki iki öğrenci TBMM’nin açtığı “İstiklal Marşı” yarışmasına bir şiir göndererek katılır. Bu iki arkadaştan birine bu yolda devam etmesini söyleyip başarılar dilerler. Bu öğrenci aldığı destek ile Hababam Sınıfı eseriyle tanınan Rıfat Ilgaz’dır. Bu öykü Mehmet Akif Ersoy’un da öyküsüdür. Devletin verdiği para ödülünü almayan ve bu şiiri milletimize armağan eden Mehmet Akif Ersoy’a ne kadar teşekkür etsek de azdır. Ticaret olmasın diye kitabına dahi şiiri kabul etmemiştir Akif.

Barış’ı Çok Özlüyorum!

Rikkat Hanım’ın iki oğlu vardır. Bu çocuklarını İkinci Dünya Savaşı sırasında doğurduğu için isimlerini Savaş ve Barışkoyar. İsmi Barış olan oğlu bizim bildiğimiz Barış Manço’dur. Savaş yılları Barış’ın yüzünü güldürmez. Oynayacak bir oyuncağı dahi yoktur. Büyük oğlu Savaş annesine bugün bayram olup olmadığını sorar. Annesi o kalabalığın sebebinin Savaş olduğunu söyler. Savaş, bunun üzerine Barış’a oyuncak verirse ismini değişmelerini teklif eder. O gün Barış bu teklifi kabul etmeyince ilk defa kardeşler kavga eder. Barış’ın okul hayatı parlak geçmez. Dersleri iyi değildir. Arkadaşları soyadını garipser. Kızılderili soyadı olduğunu söylerler. Manço soyadının Kahramanoğulları’ndan miras kaldığını öğrenir. Cemal Süreya, Barış Manço’nun resim dalındaki karşılığının Bedri Rahmi Eyüboğluolduğunu söyler. Barış Manço, ünlü bir sanatçı olduğundan medya dediklerini çarpıtır. Barış Manço 1 Şubat yılında hayata gözlerini yumar. Tesadüf o ki Abdi İpekçi’nin ölüm tarihidir ve “Barış” adında ödülü vardır.

Hey Gidi Kâzım Koyuncu!

Kâzım Koyuncu küçük bir çocukken babasından denizi anlatmasını ister. Dağlar arasında büyüyen bu çocuğa baba denizi anlatmaya çalışır. Yıllar geçer. Kâzım Koyuncu tekrar tekrar babasının yanına gelir. Babasına tekrar denizi anlatmasını söyler. Büyüyünce babasına bugün denizi anlatmak zorunda olmadığını çünkü denize gideceklerini söyler. Sonra da babasına denizi göstermesini söyler. Kâzım Koyuncu öldükten sonra Hopa’ya defnedilir. Ölümünden sonra dostları onu yalnız bırakmamıştır. Doğumun insanları eşitlediğini, ölümünde seçtiğini söyleyerek bitirir.

Ölüm Bıçak Gibi

Yazar, edebiyatımızdaki yersiz tartışmaları anlatır. Türkiye’de en çok kırılanın yumurta ve şairler olduğunu söyler. Ümit Yaşar Oğuzcan, Ergin Günçe gibi yazarlar Attila İlhan’ı eleştirir. Yazar, bunlara gerek olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Atilla İlhan’ın şiirlerinde en çok kullandığı telefon ve gözlük motiflerinin olduğunu söyler. Attila İlhan’ın şiirlerinde gramofon sesi vardır. Şiirlerini de hep küçük harfle yazmaktadır. Attila İlhan öldükten sonra da telefon hattı kesilip gözlüğün kızıldığını anlatır. Bu hepimiz için geçerlidir. Edebiyatımızdaki tüm şairler değerlidir.

Çorap Söküğü Dikersin

Yazar, bu öyküde önemli bir yaraya parmak basmıştır. Sarah Birsel bir şiir yazmıştır. Bu şiirde elleri soğan kokan, vücudu çocuk yapmaktan bozulmuş bir kadın vardır. Kocası da çirkindir. Refik Halit Karay, bu şiirin aile ahlakını bozup kızların evlenmekten vazgeçtiğine dair sözler söyler. Şiiri Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Garip adlı kitabı birlikte yayımlamışlardır. Bu şiirde bu kitaptadır. Bu şiir büyük ses getirir. 23 yaşındaki yazar Salah Birsel yaylım ateşine tutulur. Ulus Gazetesi’nden Sabahattin Sönmez sert eleştiriler yağdırır. Bunun üzerine şair yargılanır. Salah Birsel’in lehine sadece Ozansoy ifade verir. Şair, şiirini anlam için yazmadığını savunur. Şairin suçsuz olduğu mahkemece karar verilir.

Anne De de, Arkadaşın Duysun!

Ziya Osman Saba arkadaşını ziyarete hastaneye gider. Arkadaşı son zamanlarında konuşamamaya başlamıştır. Onu gördüğünde arkadaşı o kadar heyecan duyar ki konuşamayınca sesler çıkarır. Annesinin onun konuşmaya çalıştırdığında anne sözü çıkmıştır. Onu tekrar söyletebilmek için uğraşır. Annesinin gözlerine Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Anne Ne Yaptın?” şiirindeki mısralar ile sessizce konuşmaktadır. Bu kişi Cahit Sıtkı Tarancı’dan başkası değildir.

Cin Ali İle Berber Fil

Cin Ali kitaplarını edebiyatımıza kazandıran Köy Enstitü çıkışlı Rasim Kaygusuz’dur. Rasim Kaygusuz’un “Cin Ali İle Berber Fil” isimli çocuk kitabı üzerine durulur. Bu öyküde Cin Ali bir sirke meşhur fili izlemek için gider. Filin tıraş edeceği adam gönüllü seçilir. Fil gerçekten de adamı tıraş etmiştir. Rasim Kaygusuz bu kitaplarını okusunlar diye Doğudaki çocuklara da gönderir.

Dolmakalem Kırılmasın!

Dinçer Sezgin’in Kaveko adlı öyküsü bir çocuğun dolma kalem aşkını anlatır. İsmini de bu kalemden almaktadır. Dinçer Sezgin’in Kaveko adlı kitabı çocuklar için müstehcenlik içerdiği için suçlanır. Yazarın eserinde müstehcenlik bulunmaz. Yazdığı kitap da çocuk kitabı değildir. Bir öykü kitabıdır. Onlarca ödüle layık görülmüş yazarımız bilgisiz insanlar ve sanattan anlamayan insanlar tarafından acımazsızca eleştirilir.

Aceh’te Unutulan Türk Acısı!

yılında Sabah Gazetesi’ndeki haber yazarın dikkatini çeker. Aceh’teki tusunamin Türklerin canını aldığından bahseder. Yazar, buradan sonra oradaki Türkleri mercek altına alır. Bu durum üç kıtaya hüküm sürmüş Osmanlı Devleti’nden kaynaklanıyordur. Osmanlı Sultanı Sarı Selim zamanında Aceh’e yerleştirilen Türkler yerli halk ile kaynaşır. O günden sonra Türkler oradan çıkmazlar. Ertuğrul Fırkateyninin Aceh halkı üzerine etkisi büyük olur. Bu fırkateynin komutanı olan Osman Bey, bu fırkateyn ile batar. ceseti de bulunamaz.

İstanbul’un Günlüğü!

Bir asker çatışma bitip akşam olunca eline İstanbul’dan getirdiği bir kitabı alır ve okur. Bu kitabın ismi Çalıkuşu’dur. Güzel olduğu kadar iffet sahibi olan Feride’nin yaşamı anlatılır romanda. Feride’nin annesi ve babası ölünce yatılı okula verilir. Okulda ziyaretine şekerler getiren Kâmuran’a aşık olur. Sonra köy köy dolaşan Feride karşılaştığı zorluklara rağmen öğretmen olmaktan vazgeçmez. İffetine dedikodu gelmesin diye Hayrullah Bey ile kâğıt üstünde bir evlilik yapar. Hayrullah Bey ölünce tuttuğu günlük yaprakları sayesinde Kâmuran gerçekleri öğrenir. Çalıkuşukitabını okuyan asker Mustafa Kemal Paşa’dır.

Tek Tanık; At Heykeli!

“Mermer Konak” adı verilen atlı bir köşk vardır. Bu köşkün hanımı Nimetullah Hanım evlense bile köşkü terk etmez. Kocası Mahmut Muhtar Paşa’yı bir şekilde ikna ederek kökte yaşamaya devam ederler. Nimetullah Hanım ailesine düşkün, fakirlere yardım veren kimse olarak ünlenir. Evin hizmetlisi iki genç kız Yêgane ile Selma hırsızlık ile suçlanır. Fazla baskı gören bu kızlar bir bayram sabahı zehir içerek intihar ederler. O günden sonra tek kanıt bahçedeki at heykeli olur. Bu Mermer Konak günümüzde Sakıp Sabancı Müzesi olmuştur.

At Geçmez Sokağı

Atın uysal bir hayvan olmasından bahseder yazar. Tarihimizi kazısak nice at seven hükümdarlarımız vardır. Kanuni’yi İstanbul’a getiren at önemini yitirmiş yerini motorlu taşıtlar almıştır. Günümüzde at daha çok köyde taşımacılıkta kullanılır. İstanbul’daki bir sokağa “At Geçmez Sokağı” verilir. Yazar tarihimizin tozlu sayfasına karışan at kültürümüzden bahsetmiştir.

Atmeydanı’nda Bir At Heykeli Neden Yok?

Yazar bu öyküsünde Atmeydanı’ndaki meydana kültürümüzden bir parça olan at heykelinin olmamasını eleştirir. İstanbul’daki bir meydana Atmeydanı verilmiştir. Ama kültürümüze dair bir at heykeli yoktur. Eskiden de o meydanın at heykellerinin konulduğu bir yer olarak nitelendirir yazar. At kültürümüzün vazgeçilmez simgesidir. Bu heykelin bahçe süsü olarak düşünülmemesini söyler. Bu heykelin de konumunu uzmanlara bırakır.

Adımızdan Da Önce!

Kırgızlar at kelimesi ad demektir. Bir Kırgız “adın ne” demez “atın ne” der. Bu da tarihimizin ne kadar çok ata önem verdiğini gösterir. Yavuz Sultan Selim ile ilgili bir öykü anlatılır. Yavuz Sultan Selim, atına değer verdiği için kimse öldü demeye cesaret bulamaz. Bir gün Padişahın atı ölür. At bakıcıları atın öldüğünü söylemeye cesaret edemez. Yerden kalkmadığını söyler at bakıcısı. Yavuz Selim de atın öldüğünü anlar ve öldü mü diye sorar. Bunun üzerine atın öldüğünü anlar. Ama ne yazık ki bu öyküde gibi yüzümüz bu kadar gülmeyebiliyor. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, yılında Viyana’da bozguna uğrar. Osmanlı ordusundaki pek çok silah ve atlar Avrupa’nın eline geçer. İngilizlere de dört at yollanır. Bu atlar ıslah edilir. Tarihteki İngiliz atı yerini almış olur. Son olarak Melih Cevdet Anday’ın ölümünde ülkede yas ilan edilmemesinden yazarımız yakınıyor.

Yüzünde Sabah Rüzgârı

Hangi sınıfa mensup olursa olsun her çocuk önceden atıcılık, yüzme, ata binme gibi beceriler ile donatılır. Biniciliği öğrenen bir çocuk eyer boşalma eylemini yapmak için heveslenir. Ömer Seyfettin’in Kaşağıadlı öyküsünden de bahsedilir. Bu öyküde kaşağı adı verilen araç hayvanı tımar etmek için kullanılan dişli bir araçtır. Nalbantlar da hayliyle azalır. En popüler atlar ise doru ve kır atlardır. Bunlar İstanbul’da unutulmaya yüz tutmuş atla ilgili birkaçıdır. Günümüzde bu kültür unutulmaya yüz tutmuştur.

İstanbul Boğazı’nı Atla Geçmek!

İstanbul Boğazı olmadan önce gelen buzlar boğazı tıkayınca insanlar çareyi yürüyerek bulurlar. Günümüzde motorlu taşıtlar ile geçilen bu boğazı at ile geçen süvariler de olmuştur. Yazar, örnek olarak Yahya Kemal’in “Atlılar” adlı şiirindeki ilk iki dizeyi verir. Burada Tuna’da geçilen kafileden söz edilir. Yazar bu kafiledeki kişinin Balkan Savaşlarından Nâzım Bey olduğunu söyler. Nâzım Bey’in geçmişteki bu fikri her yerde yankı uyandırır.

İneğin Arka Tarafı!

“Yaşamdan Dakikalar” adını taşıyan inek oyuncak müzesine getirilir. Bu ineği boyarlar. Sunay Akın’a ineğin arka tarafı gelir. Sunay Akın kuyruğunu yılana benzeterek boyar. Karnına da bir Kız Kulesi çizer. Günümüz insanların magazin merakı yüzünden birçok kültürel bilgilerden haberleri olmamaktadır. Yazar bu ineklerden birini Kız Kulesi’ne koyma fikri olsa da bunu gerçekleştiremez.

Merhaba Sinema ve Elveda!

Nebil Özgentürk, Sunay Akın’ı arayarak filminde hakim rolünü oynamasını ister. Sunay Akın, sözleşilen, sözleştikleri mekâna gelir. Mekânda sıra onlara gelinceye kadar sohbet edilir. Savcı rolünün ona verildiğini öğrenir. Savcı rolü Ahmet Utlu adlı oyuncunun rolüdür. Sunay Akın hapishane müdürü rolünü alır. Çok kısa da olsa sinema dünyasına da girmiştir yazar.

“Cool” Mu Yoksa “Kul” Mu?

Newseek Dergisi, Cool İstanbul kapağıyla o ayki dergiyi basar. Bu öyküde eleştirilen nokta kapağın dıştan iyi bir haber gibi gösterilip içi kafa karıştırıcı olmasıdır. Yönetmen Fatih Akın dergiye İstanbul ile ilgili söyleşiyi vermiştir. Sunay Akın da bu eserinde Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı padişahlarımızı yani geçmişimizi bilmenin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Maydanoz Mu, Yapboz Mu!?

Yazar, Aktüel Dergisine vermiş olduğu röportajdan bahseder. Bu röportaj tersi kastedilip yazılır. Yazar, röportajının çarpıtılıp tersi yazılması üzerine medyayı maydanoz olarak görür.

Koşuşturmanın Tam Ortasında!

Yazar, öyküde çiçek hastalığından bahseder. Bu hastalığın tedavisi yıllar önce bulunmuştur. Bu da yıllar önce Anadolu’muzda Batı’dan önce kullanıldığı söylenilir. Bu hastalık Aşık Veysel’in gözlerini kaybetmesine sebep olmuştur. Yazar, bilim hakkında iyi sözler söylenilip ama bunun için öncü olunmamasından bahsederek Aşık Veysel’in bir sözüyle öyküyü bitirir.

Değerlendirme

Sunay Akın’ın ’de yayımlanan eser sohbet havasında genel kültürümüzü arttıracak bilgileri kapsıyor. Sunay Akın, kanımca ne kadar donanımlı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Yazılan kırk altı öyküde fark ettiğim bir durum da kitabın eleştirel bir şekilde ele alınmasıdır. Bu da sorgulamamıza pay çıkarmıştır. Memleketi Trabzon’u, atlara olan sevgisi, oyuncaklara olan ilgisi ve Kız Kulesi’ni farklı bir manzaradan gösteriyor okuyucusuna.

Editör: Begüm Attar

Tuncay Terzihanesi Soruları ve Cevapları

Tuncay Terzihanesi kimin eseri?

Sunay Akın

Tuncay Terzihanesi türü nedir?

Deneme

Tuncay Terzihanesi kaç sayfa?

Tuncay Terzihanesi Yorumları

bir sunay akın klasiği harika bir kitap şu günlerde okuyup kafa dağıtmak için iyi oldu

aşık veyselin karısına yazdığı mektup bu kitapta mı

Kalede 1 BaşınaOnlar Hep OradaydıKırılan CanlarKule CanbazıTuncay TerzihanesiAyçöreği ve DenizyıldızıGeyikli Parken iyi kitaplaryeni çıkan kitaplaren çok satan kitaplarokunması gereken kitaplaren çok okunan kitaplar temel eserbedava kitapeditör olkitap bağışıGün Olur Asra BedelTutunamayanlarAcımakCamdaki KızHayvan ÇiftliğiSokrates'in SavunmasıUzun HikayeAlice Harikalar DiyarındaHaritada KaybolmakKraliçeyi Kurtarmakİçimdeki MüzikÇalıkuşuÇocuk KalbiKüçük Kara BalıkİntibahBülbülü ÖldürmekBeyaz Zambaklar ÜlkesindeDon KişotSineklerin TanrısıToprak Anaİnce MemedSatrançİki Şehrin HikayesiVadideki Zambakİçimizdeki ŞeytanSergüzeştBeyaz GemiAraba SevdasıYabanİnsan Ne İle YaşarKüçük PrensDönüşümBeyaz DişSaatleri Ayarlama EnstitüsüFareler ve İnsanlarSol AyağımSuç ve CezaSefillerSimyacıŞeker PortakalıKürk Mantolu MadonnaMadalyonun İçiEsir Şehrin İnsanlarıÜç Anadolu Efsanesi Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikYeraltından NotlarSait Faik Seçme HikayelerRüzgarı Dizginleyen ÇocukSabahattin Ali Bütün ÖyküleriSadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu

A1 A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum TÜRKÇE SÖZLÜK (TDK)’TEN HAREKETLE ’TEN ’E DİLİMİZDEKİ BATI KÖKENLİ SÖZCÜKLER The West Origin Words Based On Turkish Dictionary (Tdk) Since To Dr. Hanifi VURAL * Tuncay BÖLER * ÖZET Bu makalede ’ten ’e Türkçedeki batı kökenli sözcüklerin yoğunluğu üzerinde durulmuştur. Bu yapılırken, Türkçe Sözlük (TDK)’ün ve yıllarındaki baskıları esas alınmış, söz konusu baskılarda yer alan batı kökenli sözcükler taranmış ve listelenmiştir. Listeler sonucunda ortaya çıkan durum, makalede yazım farklılıkları, milliyet değişiklikleri, milliyeti verilmeyip özel adlara veya kısaltmalara dayandırılan sözcükler, kullanımdan düşen sözcükler, 61 yılda dilimize giren sözcükler başlıkları adı altında verilmiştir. Yazının son bölümüne, Türkçe Sözlük’ün ve baskılarında yer alan batı kökenli sözcüklerin sayısını gösteren tablo eklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Türkçe, Türkçe Sözlük, batı kökenli sözcükler. ABSTRACT In this article the usage of west origin words in Turkish language is mentioned. While studying this, Turkish Dictionary printed between and was essentially taken into consideration and the west origin words in these dictionaries were scanned and listed. They were categorized under the following topics; differences in writings, different nationalities (changes in nationalities), the words based on abbreviations and proper nouns whose nationalities were not given and the words which have come into our language within 61 year. In the last part of the article, a table showing the number of west origin words that exists in Turkish Dictionary printed in and was added. Key words: Turkish, Turkish Dictionary, the west origin words. * Gaziosmanpaşa Üni. Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi * Ankara Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeni Türk Dili Bilim Dalı Doktora Öğrencisi TAED 36, , seafoodplus.info-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler 1. Giriş İnsanın en belirleyici yanı olan dil, aslında antropolojik ayrımlara da imkân tanıyan bir özelliğe sahiptir. İlk insanın varoluş hikâyesi ne olursa olsun, bu “ilk”ten sonra seyreden çizgide birtakım tabakalaşmalar oluşagelmiş ve bu doğrultuda birçok ırkın varlığından söz etmek mümkün olmuştur. Bir başka deyişle her “tabaka” aynı zamanda ayrı bir “dil” demektir. Yeryüzünde bugün mevcut olan diller arasındaki ayrılığın/gayrılığın, ırklar arasında ta en başta meydana gelmiş olan dallanmalardaki farklılaşmalara eşdeğer olduğu söylenebilir. Ne var ki tarih, ilmî bir disiplin oluşundan günümüze kadar her türlü metodolojik araştırmalarıyla, insan neslinin tarihin hangi noktasında, nerede, nasıl bir etnik dallanmaya yöneldiğini bilip ortaya koyamadığı gibi, tarihsel dilbilim de var olan diller arasındaki ilk kavşak noktalarını saptama fırsatını elde edememiştir. Dolayısıyla, tarih öncesi evrede diller arası ilişki/ilişkiler hangi boyutta olursa olsun, artık bugün birbirinden bağımsız, hemen her birinin kendine özgü kuralları olan ve binlerle ifade edilen “dil” mevcuttur. Köken bakımından diller arasındaki ilişki ile ilgili olmak üzere şimdiye kadar birçok araştırma yapılmış, bundan sonra yapılacaktır da. Ancak, bizim bu araştırmamızda, önce kısaca diller arasında söz varlığı alışverişinden söz edilip ardından Türkçenin batı dillerinden almış olduğu sözcükler üzerinde durulacaktır. Her büyük kültür gibi, Türk kültürü de tarih boyunca diğer kültürlerle sıkı bir temas içinde olmuştur. Bu sürekli ilişki, ister istemez kültürün kod hazinesi ve aynı zamanda en önemli taşıyıcısı olan “dil”e de yansımıştır. Türkçe de yeryüzünde varlığını başlangıç noktasından günümüze kadar taşımış büyük bir milletin dili olarak, diğer büyük dillerle söz varlığı bakımından küçümsenemeyecek alışverişlerde bulunmuştur. Eski Çin kaynaklarında geçen Türkçe sözcüklerin ötesinde, miladın çok öncesinde Sümercede bulunan Türkçe unsurlar dilimizin bir taraftan büyüklüğünü, diğer taraftan da bu büyüklüğün şanına layık olanı yaptığını göstermektedir. Yüzyıllar boyunca edebiyat ve sanat alanında çok miktarda ürün vermekle bir “kültür dili” olmayı fazlasıyla hak eden Türkçe, Türklerin ana yurdu Orta Asya’dan batıya kitleler hâlinde göç etmeleri sonrasında karşılaşmış olduğu yeni kültürlerle, dolayısıyla dillerle yakın bir ilişkiye girmiştir. Bu durumu M. Nihat Özön şu tespitiyle dile getirmektedir: “ yüzyılda başlayan Rumeli’ye geçiş hareketi yüzyılda İstanbul’un alınması ile köklü ve geniş bir yerleşme oldu. Türkler bu sefer İslav-Cermen âlemleriyle karşılaştılar. Yeni ele geçirilen topraklardaki halk ister Müslüman olarak Türklerle karışsın, ister dinlerini değiştirmeden aynı yerde otursunlar kendi ana dillerinden birçok kelimeyi Türk diline katıştırdılar.” (Özön V) TAED 36, , A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum Alıntı cümlelerde her ne kadar sadece Türkçenin tek taraflı söz varlığı devşirmelerinden bahsediliyorsa da, Türkler ilişki kurdukları komşularıyla bilgi alışverişi gerçekleştirirken edilgin bir konumda değildir. “…Çinliler, Farslar, Araplar, Macarlar, İslavlar vs. gibi oldukça değişik kaynaktan milletlerin komşuluğunda yaşamış olan Türkler, bu komşulardan pek çok şey öğrenmişler ve onlara pek çok şey öğretmişlerdir. Bu karşılıklı alışverişten doğan bilgi alıntıları yanında, Türklerin bu milletler üzerinde yüzyıllar boyu yönetici rolü oynamalarının bir sonucu olarak Türkçeden yaptıkları özenti alıntıları da bu komşuların dillerine yerleşmiştir.” (Karaağaç ) Kısaca söylemek gerekirse, kabile dilleri dışarıda tutulmak kaydıyla, hemen her dil büyüklüğü ve etki alanının genişliği oranında “ilk ağız” saflığının/arılığının ötesinde birtakım alışverişlere her zaman açık olmuştur. Eşyanın tabiatına aykırı olmayan bu durum neticesinde Türkçe de dünden bugüne hem alıcı, hem de verici olarak diğer dillerle temasını sürdürmüştür. Bu itibarla, özellikle Tanzimat’la birlikte, yoğun ilişkiler içine girmiş olduğumuz Batı dünyasından zamanla birçok unsur dilimize girmiştir. Unutmamak gerekir ki hiçbir dil, donmuş kalıp değildir. Her dil, belirli bir süreç içerisinde değişikliklere uğrar. Değişmeler, bir yandan dilin kendi yapısı içinde ve kendi ögeleriyle, bir yandan da yabancı dillerin yapı ve öge yönünden etkisi altında meydana gelir. (Aksoy 17) Peki bu etkinin sebepleri nelerdir? Korkmaz’a göre, Tanzimat devrinde devlet mekanizmasının ve çeşitli kurumların yeni baştan düzenlenmesi, Rüştiye, Harbiye Mektebi, Mühendishane, Mekteb-i Tıbbiye gibi orta ve yüksek dereceli öğretim kurumlarının açılması, buralarda Avrupalı hocaların ders vermesi, Tıbbiye’de Fransızca öğretimin kabulü, Avrupa'ya öğrenim görmek ve Batı bilgisini aktarmak üzere kadar öğrenci gönderilmesi, sarayların Avrupa saraylarına göre düzenlenmesi vb. çok yönlü değişim ve gelişmeler; Osmanlı Devleti’nin idare sistemi, sosyal yapısı, fikir, edebiyat ve sanat hayatı bakımından alışılagelmiş eski değerler dünyasından koparak Batıdaki medeniyet dünyasına daha hızlı adımlarla geçişinin ifadesidir. Daha açık bir anlatımla, Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine atlayışın ve batılılaşmaya verilen önemin göstergeleridir. Bütün bu gelişmeler, günlük yaşayış tarzından başlayarak sosyal değer ölçülerinde ve düşünce dünyasında, Avrupa’yı örnek alan ve onu taklit eden yeni bir devrin başlangıcı olmuştur. Bu yöneliş doğal olarak etkisini basın, edebiyat ve sanat dünyasında da ortaya koymuş; şekil ve öz bakımından kaçınılmaz yenilik ve değişmelere yol açmıştır. (Korkmaz ) Sezgin ise, “yabancılaşma” olarak adlandırdığı söz konusu ödünçlemeleri, karşılaşılan yeni eşya ve kavramlar, farklı bir medeniyet alanına geçme gayretleri, yabancı ülkelere duyulan ilgi, yabancı dil eğitimi ve yabancı TAED 36, , seafoodplus.info-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler dille eğitim, kitle iletişim araçları, bazı meslek ve sanatların kendine özgü terim kullanmaları vb. yirmi sebebe bağlamaktadır. 1 2. İlk Baskıdan Son Baskıya Türkçe Sözlük’teki Batı Kökenli Sözcüklerin Serüveni Atatürk’ün dil bilincinin önemli bir yansıması ve görünür neticesi olan Türk Dili Tetkik Cemiyeti 12 Temmuz ’de kurulduktan sonra, Türkçenin hemen her yönüyle ilgili olmak üzere hummalı bir çalışma başlatılmıştır. Sözlük alanında on iki yıl süren bir uzun çalışma ve araştırmalar ilk meyvesini vermiş ve böylece Türkçe Sözlük’ün ilk baskısı 2 yılında yayımlanmıştır. Bu tarihten sonra Türkçenin gelişen ve genişleyen varlığı çerçevesinde belli aralıklarla yeni baskılar yapılmış ve nihayet yılında baskıya ulaşılmıştır. Öte yandan, yüzyılın başlarında yayımlanmış olan sözlüklerde doğu dillerinden bize geçen sözcüklerin yanı sıra batı dillerinden gelenler de işaretlenmiş, hatta kimi çalışmalarda bu türden sözcükler özgün yazılışlarıyla verilmiştir: Lehcetü’l-Lugat (Şeyhülislam Mehmet Esad Efendi, ), Lugat-i Ecnebiyye İlaveli Lugat-ı Osmaniye (Hüseyin Remzi, ), Türkçe-İngilizce Sözlük (Sir James W. Redhouse, ), Lehce-i Osmânî (Ahmet Vefik Paşa, ), Kâmûs-ı Türkî (Şemseddin Sami, ), Lisân-ı Osmânî’de Müstamel Kelimât-ı Ecnebiyyeyi Hâvî Küçük Cep Lugati (Ahmet Hamdi, ), Dictionnaire Étymologique de la Langue Turque (Bedros Keresteciyan Efendi, ) gibi. Bu öncü çalışmalardan sonra Türkler için hazırlanmış her sözlükte, ilişkilerimiz ve alışverişlerimiz doğrultusunda batı kaynaklı söz varlıklarının artarak yer aldığı görülmektedir. Hatta bu yoğunluğun zaman zaman müstakil eserlere imkân tanıdığı da söz konusu olmuştur. Mustafa Nihat Özön’ün bu amaçla yayımladığı Türkçe Yabancı Kelimeler Sözlüğü () adlı eserinde yedi binden fazla söz varlığı yer almaktadır. Yazım Farklılıkları Türkçe Sözlük’ün ilk baskısından son baskısına batı kaynaklı sözcüklerin yazımlarında önemli farklılıklar mevcuttur. Şöyle ki; bugün “iki ünsüzle başlayan batı kökenli sözcüklerin arasına ünlü konmadan yazılması” kuralı tarihli Türkçe Sözlük’te3 farklılık göstermektedir. Bu türden sözcükler, sözlüğe hem 1 Ayrıntılar için bk. Sezgin () 2 Çeşitli kaynaklarda Türkçe Sözlük’ün ilk baskısının tarihli olduğu yazmaktadır. Fakat bizim elimizdeki sözlük tarihlidir ve künyesi şöyledir: TDK (), Türkçe Sözlük I, İstanbul: Cumhuriyet Basımevi. 3 Yazının bundan sonraki kısmında Türkçe Sözlük’ün tarihli baskısı , tarihli baskısı olarak gösterilecektir. TAED 36, , A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum ünlüleri yazılarak hem de yazılmadan alınmış fakat ünlüleri yazılmış biçim esas kabul edilerek/benimsenerek bunlara gönderme yapılmıştır. TAED 36, , seafoodplus.info-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler ve ’in her ikisinde batı kökenli kimi madde başlarının özgün biçimine yer verilmiş, kimi sözlerde ise söylenişe dikkat edilmiştir. İki sözlük arasında yazım farklılığı olan sözlerden bazılarını aşağıda veriyoruz: Özgün biçim 5 İt. adagio adagio adacyo Fr. asthme astma astım Fr. biscuit bisküvit bisküvi Fr. phobie fobya fobi İng. half-time haftaym half-time Fr. cachemire kazmir kaşmir Alm. leitmotiv leitmotiv laytmotif Fr. linoléum linoleom linolyum İng. mister mister mistır Fr. morphinomane morfinoman morfinman Fr. néogéne neogen neojen Fr. pardessus pardesü pardösü İng. patent patenta patent Fr. pince pens pense Fr. retouche retuş rötuş Fr. revanche revanş rövanş Fr. saccharose sakaroz sakkaroz Fr. saxophone saksofon saksafon Fr. syntaxe sintaks sentaks Fr. sinusoïde sinüsoit sinüzoit Fr. vélocipéde velosipet velespit Fr. vibrion vibriyon vibriyo İt. visita vizita vizite ’te dikkati çeken diğer bir durum da bugün “j” ile sözlüklerimizde yer alan jimnastik, jokey, jurnal’in cimnastik, cokey, curnal biçimlerinde “c” ile sözlüğe alınmasıdır. Milliyet Değişiklikleri Diller arası sürekli etkileşimler tarihin her döneminde var olmuştur. Yakın dönemlerde dilimize giren sözcükler üzerinde değişik kaynaklar çoğunlukla görüş birliğine varabilirken, çok eskiden girmiş olanlar üzerinde anlaşmazlığa düşülmektedir. Ayrıca İngilizce, Fransızca veya Almancadaki birçok sözcük, değişik Amerika, Avustralya ve Afrika yerlilerine veya 5 Özgün biçimler, Türkçe Sözlük’ün baskısından alınmıştır. TAED 36, , A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum Eskimolara ait olup sömürge dillerinden alınmıştır. Bazı sözcükler ise Latince veya Yunancadan Arapçaya, oradan da bize geçmiştir. Bunun aksine, Arapça, Farsça, Hintçe, Japonca hatta Türkçeden batı dillerine geçmiş, daha sonra değişik bir yapıya bürünerek yeniden dilimize gelmiş sözcükler de vardır. (Sezgin ) Bu itibarla, ile arasında sözcük milliyetleri bakımından değişmeler/gelişmeler bulunmaktadır. Şöyle ki, ’te Latince olarak gösterilen 72, Yunanca olarak gösterilen sözcüğün milliyeti ’te Fransızca olarak verilmiştir. 6 Aşağıdaki tabloya söz konusu milliyet değişikliklerinin örnekleri alınmıştır: Sözcük Sözcük akustik Yun. Fr. akvaryum Lat. Fr. anonim Yun. Fr. albüm Lat. Fr. bibliyografya Yun. Fr. boa Lat. Fr. botanik Yun. Fr. desigram Lat. Fr. daktilo Yun. Fr. desilitre Lat. Fr. demagoji Yun. Fr. eleman Lat. Fr. ekonomi Yun. Fr. evropiyum Lat. Fr. filolog Yun. Fr. glüten Lat. Fr. grafik Yun. Fr. iris Lat. Fr. hidrojen Yun. Fr. Jüpiter Lat. Fr. iskelet Yun. Fr. kalori Lat. Fr. kaos Yun. Fr. kental Lat. Fr. kozmik Yun. Fr. koordinat Lat. Fr. labirent Yun. Fr. laboratuvar Lat. Fr. lirik Yun. Fr. lavdanom Lat. Fr. magma Yun. Fr. libido Lat. Fr. morfem Yun. Fr. medyum Lat. Fr. nöron Yun. Fr. memorandum Lat. Fr. organ Yun. Fr. optimum Lat. Fr. panorama Yun. Fr. papirüs Lat. Fr. paralel Yun. Fr. radyo Lat. Fr. ritim Yun. Fr. referandum Lat. Fr. sembol Yun. Fr. Satürn Lat. Fr. telefon Yun. Fr. ültimatom Lat. Fr. 6 TDK’nin genel ağdaki Güncel Türkçe Sözlük adlı çalışmasıyla Türkçe Sözlük her geçen gün geliştirilmektedir. Biz bu çalışmamızı kitap hâlinde yayımlanmış sözlük üzerinde yürüttük. Dolayısıyla bu yazıda verdiğimiz bazı bilgiler, şu anda genel ağda yer alan Güncel Türkçe Sözlük’le farklılıklar gösterebilir. TAED 36, , seafoodplus.info-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler üre Yun. Fr. veto Lat. Fr. zigot Yun. Fr. zirkonyum Lat. Fr. Yine ’te hangi dilden alındığı tespit edilemeyen yabancı sözcüğün milliyeti ’te verilmiştir. ’te de batı kökenli oldukları hâlde milliyetleri belirtilmemiş olan madde başları bulunmaktadır 7 : Sözcük ahlat - Rumca allegro İt. - badana - Fr. balalayka Rus. - cımbız - Yun. çete - Bulg. foroz Yun. - funda - Yun. galyum - Fr. giray - Moğ. Hırvat - Sl. imparatoriçe İt. - indiyum - Fr. jeolog Yun. - Japon - İt. kakao - Fr. kanarya - İsp. karyola - İt. limon - Yun. magnezyum - Fr. maral - Moğ. merlanos İt. - mertek - Erm. mitil - Yun. nadas - Rum. nikel - Fr. 7 Bize göre, Türkçe olmadığı bilinen/anlaşılan ama milliyeti tespit edilemeyen bu türden madde başları bir şekilde Türkçe Sözlük’te gösterilmelidir. Çünkü Türkçe sözcükler, herhangi bir özel işaretle sözlükte gösterilmediğinden yabancı olan bu söz varlıkları Türkçeymiş gibi algılanabilmektedir. Bu ayrımı göstermek için böyle madde başlarından sonra mesela soru işareti (?) konabilir. TAED 36, , A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum olta - Yun. onur - Fr. öbek Yun. - öreke - Yun. palamut - Yun. patates - Rum. ranza - İt. soba - Mac. şölen - Moğ. tango - İsp. ustunç - İt. üvendire - Yun. yulaf - Yun. zifos - Yun. Milliyeti Verilmeyip Özel Adlara veya Kısaltmalara Dayandırılan Sözcükler ’te 31 sözün milliyeti belirtilmemiş, bunun yerine sözün dayandığı özel isim veya kısaltma verilmiştir: Andes sıradağlarının Anadolu’da bir Lidya andezit kolofan II adından şehrinin adından kolombiy astragan Astragan şehrinin adından Colombia adından um begonya Michel Begon’un adından liparit Lipari adalarının adından cost, insurance freight’in cif makferlan Mc. Fairlane adından kısaltması İngiliz Fizikçi Faraday’ın farad marley bir marka adından adından free on board sözünün molotofko Sovyet siyaset adamı fob kısaltması kteyli Molotov’un adından galibarda Garibaldi’nin adından narval Danca nahrval’den Rus çarı I. Paul’un kızı habanera Habana yer adından pavlonya Anna Pavlovna’nın adından Kopenhag şehrinin eski adı naylon örneğine dayanılarak hafniyum perlon Hafnia’dan türetilmiş bir marka adı Hanya Girit Adasında bir şehir piryol Prioli özel adından Fizikçi Heinrich Hertz’in Portekiz’de Porto şehrinin hertz porto adından adından TAED 36, , seafoodplus.info-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler hristo teyeli Hristo özel adından Rambo İngiliz kişi adından iskambil Briscambille’in adından reomür Réaumure adından ’te x ışınlarını bulan Romanya’da Galati kalas röntgen Alman bilgini Röntgen’in şehrinin adından adından Hindistan’da Kalkûta Hindistan’daki Solapur kaliko salaşpur şehrinin adından şehrinin adından Kiril Cyrill özel adından Kullanımdan Düşen Sözcükler Dillerin söz dağarcığıyla toplumların yaşama ve kültür düzeyi arasında sıkı bir bağlantı vardır. Toplumsal yapıdaki değişmeler, oluşumlar yankısını dilin söz dağarcığında da gösterir. Yeni yeni söz değerleri, sözcük dizgeleri çıkar ortaya. Bir yandan bu yeni değerler dilin örgüsü içinde yerini alırken, bir yandan da kimi sözcükler kullanımdan düşer. Kimi sözcüklerin de anlam alanı genişler, zenginleşir. Kısaca, söz dağarcığı durağan değil; devingen bir nitelik taşır. (Özdemir ) Bu sebeple, Türkçe Sözlük’ün ilk baskısından son baskısına geride kalmış olan altmış küsur yıllık bir süreçte yeni birçok sözcük dilimize girerken, diğer taraftan ’lı yıllarda Türkçenin sınırları içinde kullanımda bulunan kimi sözcükler, ’e gelindiğinde artık kullanım dışı kalmıştır. ) 9 Şilin’in on ikide biri değerinde İngiliz parası ( s. ) 10 Yelken çekme komutalarından biri. ( s. ) TAED 36, , A.Ü. 5. 61 Yılda Dilimize Giren Sözcükler Tanzimatla birlikte yönümüzü çevirdiğimiz Batı dünyası, hem kültürel hem de öteki alanlarda yakından takip edegeldiğimiz yeni ve renkli bir dünyadır. O günden bugünlere bu dünyanın yeniliklerinden ve renklerinden çok şey devşirmiş olmamızın doğal bir sonucu olarak dilimiz de kendi payına düşeni almıştır. Toplumlar arasındaki karşılıklı ilişkiler dil ile gerçekleştirildiğinden, farklı toplumların veya iki farklı dünyanın birbirleri ile ilişkisi demek, bir bakıma dillerin birbirleri ile ilişkisi demektir. İşte bu ilişkide, yabancı kültür etkisini dil yoluyla da ortaya koymuştur. (Korkmaz ) Dolayısıyla “özenti” denebilecek durumların dışında kalan kısmı hariç tutulursa kabul edilebilir olarak gözüken bu dil yollu etkileşim, bir bakıma kaçınılmaz olmuştur. Öte yandan, Türkçenin belirli tarihler arasındaki yabancı söz varlığını irdeleyen çalışmalar daha önce de yapılmıştır. Bunlardan Ömer Asım Aksoy tarafından yapılan ve ’li yıllarda Türkçenin durumunu yabancı sözler bakımından ortaya koyan araştırmanın sonuçlarını aşağıda veriyoruz. Söz konusu araştırma Kâmûs-ı Türkî () ile baskılı Türkçe Sözlük arasında yapılmıştır. (Aksoy 84) Kâmûs-ı Türkî Türkçe Sözlük Fark Diller Sözcük Sözcük Sözcük % % % Sayısı Sayısı Sayısı Türkçe 38 63 + + 25 Arapça 45 19 – – 26 Farsça 13 – – Batı dilleri 4 + + Toplam TAED 36, , seafoodplus.info-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler Burada yeri gelmişken belirtelim. Batı kökenli diller arasında ana dilimizi en çok etkilemiş olan dil, Fransızcadır. Özellikle Tanzimatı’ndan sonra Avrupa ile ilişkiler, genellikle Fransızca kanalıyla gerçekleşmiştir. Fransızcanın etkisi yazın alanının yanı sıra hukuk 11 (avukat, formalite, jüri, kadük, kapitülasyon, laik, laisizm, legal, lisans, noter, patronaj, plebisit, protesto, vize vb.), siyaset (asimilasyon, deklarasyon, entegrasyon, kabine, referandum, reform, ) ve çeşitli bilim alanlarında görülmeye başlanmış, birçok terimin yanında, Batı yaşamının ve düşüncesinin özellikle varlıklı ve aydın kesimlerdeki yansımasıyla günlük yaşama ilişkin pek çok sözcük (apartman, baskül, biblo, ceket, garaj, karne, kartvizit, koli, losyon, mağaza, makyaj, mesaj, ofis, omlet, paket, pantolon, pil, potin, randevu, şömine, tablo, tabure, tuvalet, tül vb.) Türkçeye girmiştir. İngilizce sözlere bakıldığında, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında birdenbire artan İngilizce ögelerin, önceleri yalnızca istem (steam), bot (boat), fayrap (fire-up) gibi denizcilik, ofsayt, korner (corner), frikik (free- kick) gibi spor terimleriyle sınırlı olduğu görünmektedir. Büyük savaştan sonra, bütün dünya dillerinde olduğu gibi, bu etki güçlenmiş, bilim ve teknik terimlerinden günlük kullanıma kadar birçok İngilizce öge dile girmiştir. (Aksan ) Tarım aletleri (Yun. anadut; Erm. anzarot; Sl. kosa vb.), bitki (Yun. anason, labada, melisa; Erm. madımak; İt. bezelye, maki, mancana, veronika vb.), sebze (Yun. enginar, lahana vb.), meyve (İt. vanilya vb.) ve çiçek adları (Yun. açelya, fesleğen, papatya; İt. sardunya vb.) ile ticaret (İt. acente, acyo, avarya, avisto, ciranta, ciro, kambiyo vb.), denizcilik (Yun. apoşi, aşoz, filoz, kemere, lomboz, mandar, mendirek, navlun; İt. abaşo, aborda, apiko, babafingo, boyna, çavela, livar, muço, pruva, rota, usturmaça, vardabandıra; Sl. çırnak; Mac. şayka vb.), balıkçılık (Yun. ilarya, istavrit, istiridye vb.), yemek kültürü (Yun. fava, lalanga, likorinoz, papara; Erm. topik; İt. kaşkaval, komposto, krema, kumanya, lazanya, makarna, parmıcan, pasta, pirzola, poğaça, rosto, salam, salata, salça, spagetti, tarator, turta; Mac. gulaş vb.), çeşitli gelenek ve görenekler (Yun. aforoz vb.), idarî (Yun. hegemonya; İt. kadastro, kadro, politika, senato vb.) ve malî konular (İt. banka, bilanço, borsa, depozito, fatura, kaparo, konkordato, ordino, piyasa, poliçe vb. )’la ilgili sözcük ve terimler ise, genellikle Yunancadan, Ermeniceden, İtalyancadan, Slav dillerinden, Macarca ve Rumenceden geçmiş olan sözcüklerdir. Bunların Yunanca ve Ermeniceden geçenleri, Anadolu'daki ortak yaşayışın gereği olan alıntılar olduğu hâlde, İtalyancadan geçmiş olanlar, İtalyan siteleri durumundaki Venedik ve Cenevizli tüccarların Karadeniz ve Akdeniz'deki ticaret ve denizcilik faaliyetlerinin getirdiği alıntılardır. Slavcadan alınan sözcükler, Osmanlı 11 Alıntılarda yer alan yay ayraç içindeki sözcükler tarafımızdan eklenmiştir. TAED 36, , A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum Devletinin Balkan yarımadasındaki siyasi hâkimiyeti ile bağlantılıdır. Bu bakımdan Slavca sözcükler doğrudan doğruya değil, Osmanlı Devleti’nin idaresi altında bulunan yerlerde konuşulan Bulgarca (çete, çuşka, gocuk, ıştır, leva, pastav, patika, soyka, şarampol), Makedonca ve Sırpça gibi diğer diller aracılığı ile girmiştir. VURAL-T:BÖLER: Türkçe Sözlük (Tdk)’den Hareketle ’ten ’e Dilimizdeki Batı Kökenli Sözcükler Japonca 3 8 Yunanca Kaliforniya yerlilerinin - 1 Diğer (…adından, - 31 dilinden kısaltma) Karaip dilinden 1 - TOPLAM ’ye yukarıda bahsettiğimiz milliyeti tespit edilemeyen sözü de ekleyecek olursak ’ün yabancı söz varlığı olmaktadır. Bu hesaplamaya göre ’ten ’e kadar batı dillerinden Türkçeye sadece () sözcük girmiştir. O günden bugüne bu denli yoğun ilişkiler geliştirmiş olduğumuz Batı dünyasından söz konusu rakam dolaylarındaki ödünçlemenin, Türkçenin gücüne gölge düşürebilecek nicelikte ve nitelikte olmadığı bir gerçektir. Dolayısıyla Türkçe bilincinden yoksun kimi levhalar, markalar ve melez kullanımlar öne çıkartılarak “Türkçe elden gidiyor.” türünden yaygaralar koparmak sahip olduğumuz dil hazinemizi küçümsemek demektir ki buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Nitekim sayısı şu andaki Türkçe Sözlük’ün % kadarını oluşturmaktadır. 12 3. Sonuç Türkçe, kökü zamanın birim derinliğine uzanmış büyük bir dil olarak geleceğe güvenle yürümektedir. Yedi milyon kilometrekarelik bir coğrafyada konuşulan bir dilin, Türkçenin, tarihî derinliği de hesaba katıldığında komşuluk yaptığı, karşılaştığı, ticari ve kültürel alışverişlerde bulunduğu milletlerin dillerine sırt çevirip tamamen ilgisiz kalması olanaklı bir durum değildir. Bugün yabancı dillerde on binin üzerinde Türkçe sözcük olması, Türkçenin ilişki kurduğu dillerden alma yoluna gittiği gibi, bu dillere vermeyi de başardığını, edilgin bir konumda olmadığını göstermektedir. Türkçe Sözlük’ün ilk baskısından son baskısına kadar geçen 61 yıllık zaman dilimi temel alındığında, gelişen ve değişen dünya şartları doğrultusunda batı dillerinden ödünçlediğimiz söz varlıklarının Türkçenin aleyhine olacak bir miktar teşkil etmediği görülmektedir. 12 Türkçe Sözlük’ün bir önceki yani tarihli 9. baskısındaki batı kökenli söz varlığı şöyledir: Almanca 84, Arnavutça 1, Bulgarca 8, Ermenice 14, Fransızca , İbranice 8, İngilizce , Slavca 17, İspanyolca 37, İtalyanca , Japonca 2, Latince 93, Macarca 18, Moğolca 15, Norveççe 1, Portekizce 3, Rusça 38, Yunanca (Parlatır ) TAED 36, , A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 36 Erzurum KAYNAKLAR: AKSAN, Doğan (), “Köktürkçeden Bugüne Türkçede Ödünçlemeler Üzerine Bir Sözcük İstatistiği Araştırması”, Türk Dili, ______________, (), Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını, Ankara: Bilgi Yayınevi. AKSOY, Ömer Asım (), Gelişen ve Özleşen Dilimiz, Ankara: TDK Yayınları. KARAAĞAÇ, Günay (), Dil, Tarih ve İnsan, Ankara: Akçağ Yayınları. KORKMAZ, Zeynep (), Türk Dili Üzerine Araştırmalar, Ankara: TDK Yayınları. ÖZDEMİR, Emin (), “Batıdan Gelen Sözcükler”, Türk Dili, ÖZÖN, Mustafa Nihat (), Türkçe Yabancı Kelimeler Sözlüğü, İstanbul: İnkılap ve Aka Kitabevleri. PARLATIR, İsmail (), “Türk Dil Kurumunda Sözlük Çalışmaları”, Türk Dili, SEZGİN, Fatin (), Türkçede Batı Kaynaklı Kelimelerin Yoğunluğu, Ankara, TDK Yayınları. TAED 36, ,

Tuncay Terzihanesi Kitabını Pdf, Epub, Mobi İndir


Tuncay Terzihanesi Kitabı Hakkındaki Genel Bilgiler

Bu yazımızda Tuncay Terzihanesi kitabını inceleyeceğiz. Sunay Akın tarafından yazılan Tuncay Terzihanesi kitabı tarihinde yayınlanmıştır. Tuncay Terzihanesi kitabı Deneme (yerli) türünde yayınlanmış olup TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI yayınevi tarafından okurlara sunulmuştur. Tuncay Terzihanesi hakkında değineceğimiz bilgiler bu kadar olup tanıtım bülteni ve pdf, epub ve mobi indirme linklerin aşağıda bulabilirsiniz. Ayrıca Sunay Akın tarafından yazılan diğer kitaplara sitemizin arama kısmından arayarak ulaşabilirsiniz.


Tuncay Terzihanesi Kitabı Tanıtım Bülteni

Sunay Akın tarafından kaleme alınmış Tuncay Terzihanesi kitabının online kitap mağazalarında yer tanıtım bülteni veya arka kapak yazısı aşağıdaki şekildedir.

(&#;) Trabzon'un en ünlü terzilerindendi Tuncay Bey Dükkânının rafları aldığı siparişlerin kumaşlarıyla doluydu. Genç adam modayı takip eden, yenilikçi biri olduğu için onun diktiği bir elbiseye sahip olmak isteyenler, araya hatırı sayılan insanları koyarlardı: "Şu bizim komşunun mantosunu bir zahmet sıkıştırıver!.." Kedilerinin pençelerinin balık koktuğu bu kentte, bir gün, on yedi yaşında bir genç kız girer Terzi Tuncay'ın dükkânından içeri. Yanında annesi, elinde ise bordo renkli bir kumaş vardır. Kendisine bir ceket dikmesini ister genç terziden. Aşk tanrısı Eros'un attığı ok Tuncay Bey'in kalbini delmeden önce, içeri giren genç kızın güzelliği karşısında, tuttuğu iğne eline batmıştır çoktan! Terzi Tuncay genç kızı provaya çağırmaya başlar. Hem de yalan yere ve kaç kere!.. Hatta bir seferinde şu türküyü bile mırıldanır, hafiften: Sen yağmur ol, ben bulut Maçka'da buluşalım Ölçü iyice alınmıştır!.. Bordo renkli ceket tamamlanır sonunda. Üç tane düğmesi vardır bordo ceketin İşte ben, o ceketin ortanca düğmesiyim! (&#;)


Tuncay Terzihanesi Kitabı Satın Alma Linkleri

Kitap Yurdu: Tuncay Terzihanesi


Tuncay Terzihanesi Kitabı İndirme Linkleri


Tuncay Terzihanesi Pdf İndirme Linkleri

Tuncay Terzihanesi Yandex Disk Pdf İndir

Tuncay Terzihanesi Google Drive Pdf İndir


Tuncay Terzihanesi Epub İndirme Linkleri

Tuncay Terzihanesi Yandex Disk Ebup İndir

Tuncay Terzihanesi Google Drive Epub İndir


Tuncay Terzihanesi Mobi İndirme Linkleri


Tuncay Terzihanesi Yandex Disk Mobi İndir

Tuncay Terzihanesi Google Drive Mobi İndir


Not: Kitaplar tanıtım amaçlı olup hiç biri sitemizde barındırılmamaktadır. Bu kitapları indiren kişilerin 24 saat içerisinde bu içerikleri silip kesinlikle dağıtmaması gerekmektedir. Silinmiş veya telif hakkından dolayı kaldırılmış kitapların yerine otomatik olarak tavsiye kitabımız olan Cuma Bozkurt &#; Dua Gibi Sev kitabı eklenmektedir, bu nedenle indirdiğiniz kitap yerine bu kitabın karşınıza çıkması sizi şaşırtmasın. Tavsiye olarak Dua Gibi Sev kitabının kullanılmasının nedeni şöyledir: Yazar seafoodplus.info hesabını takip eden kişilerin kitabını indirmesine izin vermiştir.


Tuncay Terzihanesi Etiketleri

Tuncay Terzihanesi kitabı hakkında genel bilgiler, Tuncay Terzihanesi kitabının yazarı kimdir, Tuncay Terzihanesi kitabının özeti, Tuncay Terzihanesi pdf indirme linki, Tuncay Terzihanesi epub indirme linki, Tuncay Terzihanesi mobi indirme linki, Tuncay Terzihanesi kitabını indir, Tuncay Terzihanesi kitabı tanıtım bülteni, Tuncay Terzihanesi arka kapak yazısı, Tuncay Terzihanesi kitabı kaç sayfa, Tuncay Terzihanesi hangi yayınevi tarafından basıldı, Tuncay Terzihanesi kitabının türü nedir, Tuncay Terzihanesi kitabı kime aittir.


nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir