tunçdemir müzik market / "Dolar için tanrıya şükürler olsun"

Tunçdemir Müzik Market

tunçdemir müzik market

Beste Nur İletişim

11. goh garanti online hizmetler fatura ödeme merkezi
Selçuk Mahallesi, Selçuklu Cd., 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey
(www.garantionlinehizmetler.com)

12. GOH NİĞDE
Selçuk Mahallesi, Selçuklu Cd., 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey
(www.garantionlinehizmetler.com)

13. Çerezcim Kuruyemiş
Saruhan Mah., Saruhan Mahallesi, Dr. Sami Yagiz cad., No: 13, 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey
(www.cerezcimkuruyemis.com)

14. Çağan Kozmetik (Permanently Closed)
Saruhan Mahallesi, 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey

15. Bkm Mobilya
Eskisaray Mahallesi, Şht. Polis Cemal Özen Sk. No: 12, 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey

16. Buse İletişim & Bilgisayar
Saruhan Mahallesi, Eski Vali Konağı Cd. No: 35, 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey

17. Vodafone-Turan Elektronik (Permanently Closed)
Esenbey Mahallesi, Dr. Sami Yağız Cd. No: 8, 51100 Merkez/ Niğde Merkez/ Niğde, Turkey
(www.turancepmerkez.com)

18. Polaris-koçyiğitler Ayakkabı
Sırali Mahallesi, Paşakapı Cd., 51100 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey
(www.polaris.gen.tr)

19. Oba Dondurma
Yenice Mahallesi, Ayhan Şahenk Blv., 51200 Niğde Merkez/ Niğde, Turkey

\n

\"Dünyada en pahalı benzinin satıldığı ülke hangisi?\" sorusunun, bugünlerde herkesi hayretler içinde bırakan yeni bir yanıtı var: Dünyanın en büyük ham petrol rezervine sahip ülkesi, yani Venezuela.

\n

8 Mart gecesi Suudi Arabistan ile Rusya'nın köprüleri atmasıyla ham petrol fiyatlarının çökmesinden sonra, Venezuela'nın tek gelir kalemi olan ham petrolün üretimi, yer altından çıkarmanın maliyetine değmez olduğu için çöktü.

\n

Aslında elinde iç piyasanın benzin ihtiyacını karşılayabilecek kadar ham petrol var ama Venezuela, kendisine yetecek kadar bile ham petrolünü akaryakıta dönüştüremiyor. Altyapısı ve yetişmiş insan kaynağını çürüttüğü için uzunca süredir bunu beceremiyor. Piyasanın çökmesiyle, yıllardır yapageldiği ham petrolünü verip karşılığında benzin almayı da gerçekleştiremiyor. Bugünlerde rejimin elinde, İran'dan gelen ve hepi topu 2-3 hafta yetebilecek 5 tanker benzin etrafında bir 'milli destan' hikâyesinden başka hiçbir şey yok.

\n

Nisan ayı ortasında itibaren bir kez daha hızla büyüyen benzin kıtlığı mayıs ayında ülkeyi felç edecek hale geldi. 

\n

\"Dünyaya meydan okuyoruz\", \"dünya dengelerini değiştiriyoruz\", \"Başarımız Amerika'yı çatlatıyor\" gibi hamasi resmi propagandalar dışında her şeyde kıtlık yaşayan Venezuela'nın resmi açıklamalarına göre Venezuela hâlâ benzinin dünyada en ucuza satıldığı ülke. Hükümetin koyduğu tavan fiyatı sınırlandırmasına göre bir galon (3,8 litre) benzinin fiyatı hâlâ 0.00000002 cent. Yani 'en ucuz benzin bizde' açıklaması, dünyadaki bütün resmi hükümet açıklamalar gibi, 'doğru' ama 'gerçeği yansıtmaktan çok uzak' bir resmi bilgi. Bu resmi fiyattan satılan benzin çok az yerde var, karneyle satılıyor ve bu fiyattan almak istiyorsanız, bir benzin istasyonda günlerce kuyruk beklemeniz gerekiyor. Alabileceğinizin yine de garantisi olmadığını bilerek…

\n

Arabasına acil benzin bulması gerekenler ise 1 galon benzine yaklaşık 15 dolar ödemek zorunda. Elbette ki bu karaborsa benzin piyasası da, ülkedeki diğer bütün karaborsalar gibi, rejimin generallerinin yönettiği mafyanın ve rejim elitlerinin elinde. Ülkedeki bütün benzin istasyonlarını askerler işletiyor ve bu da ham petrol olarak karşılığı ithal edilmiş benzinin çok büyük bölümünü kara borsa piyasaya kolayca aktarmalarına olanak veriyor.

\n

Başkent Caracas, 5 yıldır aralıksız süren ekonomik krizin ve kıtlıkların ülkeyi yöneten elit tabakayı etkilememesi ve ülkedeki sefalet görüntülerinin dünyaya yansımaması için birçok kısıtlamadan ayrık tutuluyordu. Ülkenin taşrasında açlık ve işsizlik girdabındaki birçok Venezuelalı'nın Caracas'a göç etmenin yollarını aramasının sebebi buydu. Öyle ki Venezuela'nın Zaytung'u El Chigüire Bipolar, kentin bu ayrıcalığına, \"Maduro'dan dünyaya rest: Caracas Cumhuriyeti daha fazla Venezuelalı mülteci kabul etmeye devam edemez\" başlıklı bir satirik haber yayınlayacaktı. 

\n

Ama bu kez kıtlık öyle derin bir dalga ile geldi ki başkent Caracas'ta bile benzin istasyonlarını uzun namlulu silahlarıyla komandolar korumaya başladı. Venezuela'nın son haftalarda yaşadığı akaryakıt kıtlığının en çarpıcı görüntüsü ise ülkenin batı sınırındaki Zulia bölgesinde yaşanıyor. Geçen yıla kadar kaçakçılar ucuz Venezuela benzinini sınırdan Kolombiya'ya kaçırırken, iki aydır Kolombiya'dan Venezuela'ya benzin kaçakçılığı yapıyorlar. Evet, kaçakçılar, dünyanın en büyük ham petrol rezervine sahip ülkesine kaçak benzin sokup muazzam kâr ediyor.

\n

Venezuela'nın, ülkeyi yakından takip edenlere bile yaşattığı tek şaşkınlık tabii ki bu değil. Yıllarca 'sosyalizmin başarı öyküsü' olarak pazarlanan Venezuela, son 8 ayda, ilginç bir 'kapitalizm' açılımına sahne oluyor. Maduro, rejimin 18 yıllık kamulaştırma politikasından radikal bir dönüş yaparak, yeniden özel sektörün önünü açmaya başladı. Çin'in 1979'dan sonra özel girişimlerin önünü açması devrimine atıfla kendilerine 'tropik Çin' benzetmesi bile yapıyorlar. Ancak 20 yıl boyunca sosyalizmin sadece en çürütücü yanlarını uygulamayı başaran Venezuela rejimi, kapitalizmin de sadece en sorunlu yönlerini uygulamak gibi bir başarı daha sergiliyor. Örneğin, son bir yılda hızla palazlanan özel sektör gerçek bir özel sektör değil. Çoğunlukla generallerle ve parti ileri gelenleri ile irtibatlı imtiyazlı şirketler bunlar. Mafyanın ve organize suçun adı, 'özel sektör' konularak, krizden çıkılacağı umudu pompalanıyor. Gerçek bir özel sektör oluşmasının ilk şartı olan, hukuksal güvence ve yargı bağımsızlığı ise mevcut rejimin asla sahip olamayacağı şeyler.

\n

Venezuela'nın ironisi, benzin kıtlığı veya 'sosyalist söylemli kapitalist uygulamalı' devlet ile sınırlı değil. 15 yıl öncesine kadar Latin Amerika'da göçün bir numaralı hedef ülkesiyken, son yıllarda dünyaya en fazla mülteci gönderen ülke rekorunun sahibi olmakta Suriye ile yarışır duruma gelmesi de değil. Dünyanın en bereketli tarım ülkelerinden biri olarak son yıllarda kitlesel açlık yaşayan bir ülkeye dönüşmüş olması veya dünyanın en büyük nehirlerinden bazılarına ve sulak arazilerine rağmen su kıtlığı yaşanmasıyla da sınırlı değil ironisi.

\n

Venezuela'nın bugünlerde belki de en büyük ironisi, yıllarca, 'şeytan imparatorluğu' ve onun parasının egemenliği ile savaştığını iddia eden rejimin, Amerikan dolarını, ülkenin fiili tedavül aracı haline getirmiş olması.

\n

Venezeula'nın, birbirinin meşruiyetini kabul etmeyen iki Meclisi, birbirinin meşruiyetini kabul etmeyen iki devlet başkanı olması yetmezmiş gibi, artık iki de parası var. Resmi para hâlâ 'Bolivar'. Bu resmi para, devletin sübvanse ettiği bazı harcamalarda hâlâ geçerli. Örneğin metro biletleri hâlâ Bolivar olarak ucuza satılıyor. Maaşlar da hakeza Bolivar olarak ödeniyor. Günlerce kuyruk beklemeyi göze alırsanız, benzini de aynı şekilde Bolivar ile ucuza alabilirsiniz.

\n

Ama Venezuela'da dondurma almaktan araba tamirine kadar günlük alışverişin, ticaretin neredeyse üçte ikisi artık Amerikan Doları ile yapılıyor. 2019 Ekim'inden beri buna gayri resmi devlet politikası olarak izin veriliyor. Maduro, aralık ayında bir televizyon programında, \"Dolarizasyon sürecini kötü bir şey olarak görmüyorum. Dolar için tanrıya şükürler olsun. İyi ki var.\" şeklinde konuşabildi. Aynı Maduro, 1 yıl öncesine kadar sırf dolarla alışveriş yapanları veya bunu çözüm olarak savunanları 'terörist' olarak yaftalayıp hapse tıkıyordu.

\n

Aslında, dolarizasyon, ulusal parası çökmüş, hiper enflasyon girdabına kapılmış ülkeler için, pragmatik bir çözüm. Bir tür 'nükleer seçenek'. Yani son çıkış umudu. Örneğin 1999'da ekonomisi uçurumun kenarına gelen Ekvador, 2000 yılında Amerikan Doları'nı ülkenin resmi tedavül aracı haline getirdikten sonra enflasyonu hızla kontrol altına alabildi. Dolarizasyondan sonra Ekvador'da yıllar boyunca vergilerde hiçbir artış yapılmadı. Bu da diğer birçok göstergedeki eksikliğe rağmen, Ekvador ekonomisine ve çarşı pazarın görece istikrar getirdi. El Salvador ve Panama da aynı yolu izleyerek, ülkede tamamiyle Amerikan Doları kullanımına geçecekti.

\n

Ama, son altı ayda aynı politikaya 'defacto' yönelen iki ülke, herkesin kaşlarını kaldırmasına neden oldu. Küba da müttefiki ve komşusu Venezuela gibi son aylarda ekonomisini yeniden Amerikan dolarına açmaya başladı. Devletin yönetimindeki birçok şirket artık bütün harcamalarını sadece Amerikan Doları ile yapıyor. Birçok uzmana göre, rejimi ağır krizde ayakta tutma amaçlı bu pragmatik adımlar, 'hukukla desteklenmediği' için, ekonomik krize çözüm getirmeyeceği gibi, Küba Pesosu'nun tamamen çökmesi ile sonuçlanacak.

\n

'Bolivar', 1879'dan beri yani 141 yıldır Venezuela'nın milli parası. Dünyadaki halen tedavüldeki en eski paralardan biri olarak belli bir ağırlığı vardı. Ve ironik olarak, bu milli para, Venezuela tarihinin en fazla 'yerli milli' propagandası yapan hükümetinin elinde, sadece 18 yılda tamamen yok oluşun eşiğine geldi.  

\n

Venezuela ulusal parasının dünyanın en değersiz parasına dönüşmesinin tek sorumlusu tabii ki mevcut devlet başkanı Maduro değil. Bolivar, değerini daha Hugo Chavez döneminde kaybetmeye başlamıştı zaten. Sadece Chavez döneminde 7 kez devalüasyon yapıldı. Her devalüasyonda da, \"dünyada yeni bir çağ başladığı\", \"Bolivar rejiminin ekonomik şahlanışına başladığı\", \"Venezuela'nın ekonomik şahlanışının ABD'nin ve küresel kapitalizmin korkudan titrettiği\" gibi içi boş hamasi propagandalarla…

\n

2007'deki altıncı devalüasyondan sonra sıfırlar atılırken Bolivar'ın adı, 'Güçlü Bolivar (Bolivar Fuerte)' olarak değiştirilecekti örneğin.

\n

Bununla beraber Chavezli yıllarda, ekonomik gerileme ve ulusal paranın değerinin düşmesine rağmen, Bolivaryan rejim yine de bir başarı öyküsü imajı çizebiliyordu. Chavez'in iktidara gelmesinden itibaren ilk sekiz yıllık iktidarında kolayca fonladığı sosyal programlarla 'yalancı ekonomik başarı' başarısı çizebilmesinde temel faktör, ham petrol fiyatlarının aynı sekiz yılda 90 kat yükselmesiydi. Ülkeye dışarıdan müthiş bir petrol geliri akmaya başlamıştı. Sadece Chavez'in ilk 12 yılında 1 trilyon dolarlık petrol geliri elde edildi. Dolayısıyla çok kolay kredi de bulunabiliyordu. Ve bu astronomik gelirler, çoğu hiçbir üretim yapmayacak tesislere, binalara, inşaata yatırıldı. Yargının bağımsızlığının tırpanlanması ve muhalif medyanın susturulmasıyla Chavez ve bütün hükümet aygıtı kadrosu, her türlü denetim karşısında dokunulamaz oldu. Bu da ülkede yolsuzluğu ve büyük bir organize soygunu tetikledi.

\n

Bolivar rejiminin kendi 'burjuva' sınıfı oluştu. Venezuela'daki adıyla 'Boligarklar'. Ama aynı günlerde, Chavez, ABD'nin yoksul mahallelerinde çok ucuza benzin dağıtımı yaparak, \"büyük bir lider olarak dünyanın süper gücünün yoksullarına bile el uzattığı\" propagandası yapıyordu. Latin Amerika'da birçok ülkede benzeri propagandalara milyarlarca dolar harcanıyordu.

\n

Gerçekte ise Venezuela'da hiçbir ekonomik başarı söz konusu değildi. Aksine, ülkede, milli parayı, ekonomiyi, üretimi ve tarımı kısa sürede öldüreceği kesin birçok politika, sırf Chavez'i daha da güçlendireceği için ardı ardına uygulamaya sokuluyordu. Rejime sadık kişilerin elinde olan ithalat tekeli oluşturuldu. Ülke içinde devletten bağımsız hiçbir ekonomik odak kalmaması için özel sektör üretimi, tarım üreticiliği öldürüldü. O yıllarda Venezuela dostu birçok bağımsız gözlemci bile, bu politikaların orta ve uzun vadede sonuçlarını öngörerek, 'Venezuela ekonomisi çok ciddi bir uçurma gidiyor' diye yazdığında, 'sosyalizm karşıtlığı' veya 'Amerikan propagandası' ithamıyla yüzleşmek zorunda kalıyordu.

\n

Chavez iktidara geldiğinde 1 Amerikan Doları 577 Bolivar'dı. 2003 yılında dolar, 1.600 Bolivar'a yükselecekti. Ekonominin gerçeklerini değiştiremeyeceğini gören Chavez, her otoriter gibi istatistikleri değiştirme yoluna gitti. Döviz kuruna resmi kontrol uygulamasına geçti. Buna rağmen, 2007'de resmi kurla bile 1 dolar almak için 2.150 Bolivar'a ihtiyaç vardı. Aynı yıl, karaborsada ise 1 dolar için 6.000 bin Bolivar'a ihtiyaç vardı. 

\n

Bolivariyan rejim, 2008 başında paradan sıfırları atarak milli paranın adını da 'Güçlü Bolivar (Bolivar Fuerte)' olarak değiştirdi. Eskisinden çok daha değersiz olan yeni Bolivar'a, 'güçlü' adı verilmesi ise, otoriter rejimlerin Orwellian taktiklerine uygun bir tercihti. 1 Ocak 2008'de piyasaya sürülen 'Güçlü Bolivar' ile \"Emperyalizmin bir kez daha yenilgiye uğratıldığı\", \"Venezuela'nın büyük şahlanışının başladığı\" ilan ediliyordu. O gün, 1 dolar, 2,5 Güçlü Bolivar ediyordu. Rakam kozmetik operasyonla düşürülmüştü ama ekonomik gerçek olduğu yerde duruyordu. Chavez ölmeden hemen önce 2013 Şubat'ında yüzde 32 devalüasyon daha yapıldı. Ancak bu da günü ve görüntüyü kurtarmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

\n

Aslında Chavez'in son yıllarında birçok destekçisi de bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındaydı. Ama öylesine bir 'lider kültü' etkisi altına girmişlerdi ki, Chavez'den habersiz kimsenin kuş uçuramayacağı ülkede bütün hataları, Chavez'in etrafındaki insanlara yıkıyorlardı. 2011'de Caracas duvarlarına Chavez destekçilerinin yazdığı, \"bajo el gobierno, viva Chávez (kahrolsun hükümet, yaşasın Chavez)\" sloganı, bu zavallıca bakışın tipik bir örneğiydi.

\n

Maduro döneminde, 2016 Kasım'ında yüksek enflasyon, hiper enflasyona dönüştü ve 'Güçlü Bolivar da solunum yetmezliği çekmeye başladı. 5 Şubat 2018'de Venezuela Merkez Bankası yüzde 99,6 devalüasyon kararı aldı ve resmi kurda 1 Amerikan Doları, 25.000 Güçlü Bolivar'a yükseltildi. Sadece 6 ay sonra resmi kurda 1 dolar, 250.000 Güçlü Bolivar'a ulaşacaktı. Ekonominin halini olduğu gibi yansıtan serbest piyasada ise aynı ay, 1 dolar, 4.000.000 Güçlü Bolivar ediyordu. 'Güçlü Bolivar' resmen dünyanın en değersiz parası haline gelmişti.

\n

Bolivar banknotları, neredeyse para olmaktan bile çıkacak hale geldi. İnsanlar, Bolivar banknotları ile çanta, hediyelik eşya yapıp satarak, gerçek ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu.

\n

20 Ağustos 2018 günü, yeniden Bolivar'dan beş sıfır atılarak, milli paranın adı bir kez daha değiştirildi. Bu kez 'Güçlü Bolivar'ın yerine, 'Bolivar Soberano' yani Egemen Bolivar piyasaya sürüldü. 1 Egemen Bolivar, 100.000 Güçlü Bolivar ediyordu. Bir kez daha, \"zor günlerin geride kaldığı\", \"ekonomik saldırının püskürtüldüğü\", \"Amerikan emperyalizmine şamar atıldığı\" ve \"Venezuela'nın önlenemez ekonomik şahlanışının\" başladığı resmi propagandasıyla birlikte...

\n

O günkü resmi kura göre 1 dolar 60 Egemen Bolivar olarak belirlendi. Aynı yıl Ağustos ayı dolmadan, 1 dolar, 87 Egemen Bolivar'a; Ekim başında 100 Egemen Bolivar'a; 2019 Ocak ayı başında 1.000 Egemen Bolivar'a; 2019 Temmuz ayında ise 10.000 Egemen Bolivar'a yükseldi. 2019 Aralık ayında 50.000 Egemen Bolivar seviyesine çıkan Amerikan doları, 2020 Nisan ayında 90.000 Egemen Bolivar'dı artık.

\n

2019 başlarken 1 kahve 450 Egemen Bolivar'a alabilen Venezuela halkı, 2019 sonunda 1 kahveyi ancak 30.000 Egemen Bolivar ile satın alabilir hale geldi. Aynı yılın başında ve sonunda değişmeyen tek şey ise, hükümetin, 'ekonomik şahlanmamız başladı', 'küresel güçlere büyük şamar atıyoruz' türünden hamaset propagandasıydı.

\n

Yani, Chavez'in iktidara geldiği 1998'de 1 dolar 577 Bolivar iken, 20 yıllık iktidar sonunda bugün, eğer aradaki devalüasyonlar ve iki kez 'sıfır atmalar' olmasaydı, 1 dolar tam 6.000.000.000.000 seviyesine gelmiş durumda. Yazıyla, 'altı trilyon Bolivar'… 

\n

Ancak 2019 yılı içinde çarşı-pazar, hiper enflasyona karşı kendi çözümünü geliştirdi. Gizlice dolar ile alışveriş yapılmaya başlandı. Çünkü, o günlerde rejim, Dolar ile alışveriş yapanları, 'ülkeye ekonomik darbenin işbirlikçileri', 'ülkeye ekonomik saldırı yapan teröristler' şeklinde suçlayarak, terörle yargılayıp hapse atıyordu. 2019 ortalarına kadar dolarla alışveriş gizli yapılırken, rejim, ekim ayından itibaren Venezuela halkını dolarla alışveriş yapmaya kendisi de teşvik etmeye başladı.

\n

Şimdi, Venezuela'daki hemen her kurum gibi, Amerikan Doları da iki arada bir derede statüye sahip. Yani tek bir kişinin keyfine ve alacağı karara bakıyor. Devlet başkanı Maduro, Amerikan Doları'nın kullanımını televizyondan selamlıyor, ama yürürlükteki yasalara göre hâlâ yasak. Bir dükkan sahibi, \"Devlet şimdilik görmezden geliyor. Ne zaman fikrini değiştirir onu da bilmiyoruz. Hepimiz, firari gibi boğazımızda bir zincirle dolaşıyoruz\" şeklinde özetliyor durumlarını.

\n

Halk ve çarşı pazar Amerikan Doları kullanırken, Amerikan ambargosu nedeniyle, hükümet ve petrol şirketi PDVSA ise Çin Yuanı'nı kullanıyor. Hatta devlet, ülke içindeki bazı resmi ödemelerini 'yuan' olarak yapmaya başladı. Devlet de 'Bolivar'dan umudunu kesmiş gibi.

\n

Dolarizasyon, Ekvador ve El Salvador'daki gibi resmen kabul edilip uygulanmadığı için, Venezuelalılar ellerindeki Bolivarları götürüp bankalarda dolarla değiştiremiyor. Venezuela bankaları da dolar hesabı açmıyor. Dolayısıyla herkes dolarları evinde saklıyor. Venezuelalı eski bir hukukçu, \"Bugünlerde herkes Pablo Escobar gibi… Parasını evinde istifliyor\" şeklinde anlatıyor manzarayı. Dükkanlar ve evler nakit deposu haline geldikçe, soygun, gasp, rehin alma gibi suçlarda da yeni bir artış yaşanıyor.

\n

Dolarizasyonun en büyük kazananı ise, son 20 yıldır uygulanan bütün ekonomi politikalarında olduğu gibi, rejiminin lüks bir yaşam süren elit tabakası. Amerikan ambargosu nedeniyle ellerinde fazlasıyla birikmiş dolarları yurt dışında kolayca harcayamayan bu elit tabaka, artık serbest alanda da lüks ihtiyaçlarını karşılamaya başlayınca, son aylarda Caracas'ta ekonomik bir canlanma bile görülmeye başladı. Örneğin, Caracas'ta şubat ayında yapılan müzik festivalinin giriş bileti 70 dolardı. Bu fiyat, ülkedeki asgari ücretin tam 14 katına denk geliyor. Festivalde satılan hamburgerin bir tanesinin fiyatı 12 dolardı ki bu da asgari ücretin 1,5 katı.

\n

Atlantic dergisinden Anne Applebaum, geçtiğimiz aylarda bulunduğu Caracas'ta, kahvaltılık mısır gevreğinden, ketçaba birçok ithal gıda ürünün yeniden market raflarına döndüğünü gözlemleyecekti. Tabii ki bu ürünleri de Venezuela parası Bolivar ile hayatta kalmaya çalışan geniş yığınlar değil, dolara erişimi olanlar satın alabiliyor. Applebaum'un konuştuğu Venezuelalı akademisyenlerden biri, bir alışveriş merkezinde, rejim eliti bir kadının, özel tasarım bir ceket için çantasından 3000 bin dolar nakit para çıkarıp ödeme yaptığına hayretle tanık olduğunu aktarıyor.

\n

Bununla beraber dolarizasyon, aynı zamanda, bazı üyeleri yurt dışında olan milyonlarca Venezuelalı için de, yurt dışında gönderilen dolarları artık dolar olarak serbestçe harcama ve böylece sıkıntılarını biraz giderme fırsatı verdi. Ülkede, yurtdışındaki aile üyelerinden dolar yardımı alan hane oranının yüzde 40 olduğu tahmin ediliyor. Venezuela'ya bu şekilde gönderilen yıllık 4 milyar dolar, çarşı pazar ekonomisinin hâlâ dönmesinin en temel kaynağı. Koronavirüs salgını nedeniyle bu da son iki ayda çok ciddi oranda durmuş durumda.

\n

Ama bu hukuksuz denetimsiz, kapitalist soslu, sosyalist söylemli yeni ekonominin çok acımasız bir \"detayı\" daha var; dolara hiçbir erişimi olmayan yoksul yüzde 50'yi tamamen dışlaması. Örneğin maaşlar ve emekli maaşları hâlâ Egemen Bolivar olarak ödeniyor. Mayıs ayı başı itibarı ile bir aylık maaş 5 dolar civarında. Yani dolarizasyon, dolar alma imkanı olmayan milyonlarca Venezuelalı için çok daha korkunç bir açlık ve sefalet demek. Dolarizasyonla birlikte ise, sağanak yağmur altında, şemsiyesi olanlar ile hiçbir şemsiyesi olmayanlar arasındaki fark gibi yeni bir fark daha oluşmuş oldu. 

\n

Öyle görünüyor ki Bolivarcı devrim, 20 yıldır en büyük iddiası olan 'yoksul yüzde 50'nin sesi olma' iddiasından artık resmen de vazgeçmiş durumda. Chavez, iktidarı boyunca hep, 'milletin fakirlerinin babası' imajı çizdi. 20 yıldır uygulanan politikalara ve istatistiklere bakıldığında ise, ne Chavez'in, ne de Maduro'nun hiçbir zaman gerçekte, yoksul insanların sorunlarını kökten çözmek gibi bir kaygıya sahip olmadıkları görülüyor. Bu yoksul yığınları, iktidarlarını ayakta tutacak politik bir aygıta dönüştürecek dilenci programların ötesine hiç geçmediler. Bugün Venezuela halkının yüzde 80'i devletin yapacağı sosyal yardımlar ve dağıttığı gıda paketleriyle yaşamını sürdürebiliyor. Yardımlar, partinin, 'Mahalli Tedarik Komiteleri' aracılığı ile dağıtılıyor. İnsanlar aç ve yoksul kaldıkça, devlet otoritesinin ve liderin gücü arttı. Sıradan bir vatandaş, şahsiyet, refah, özgürlük sahibi olmaktan oldukça uzak. Venezuela halkı, devlet ve memurları karşısında tarihlerinin çok azında bu kadar güçsüz ve korunaksız oldu. Bugün, Maduro'nun en küçük memuruna, bir sokak bekçisine bile yan bakmak, bir Venezuelalı yoksulun hayatını mahvetmeye yeter.

\n

Venezuelalı ekonomi profesörü Ramiro Molina, New York Times'a verdiği bir demeçte, resmi açıklamalardaki retorik ile sokaktaki gerçek hayat arasındaki farkı, \"Ayakta kalma içgüdüsü açık ki rejimi pragmatik adımlar atmaya mecbur ediyor. Sadece lafta sosyalistler artık\" şeklinde yorumluyor. Bu yönelişe doğal olarak Maduro'nun kendi partisinde de homurtular yükselmeye başladı. Chavez döneminin devlet başkan yardımcısı ve halen Maduro'nun sosyalist partisinin yönetim kurulu üyesi Elias Jaua, geçenlerde \"Bu vahşi kapitalizm politikaları, yılların mücadelesini siliyor\" şeklinde konuşarak rahatsızlığını açıkça dillendirdi.

\n

Venezuela'nın düştüğü durum, Donald Trump'ın bugünlerde sıkça vurguladığı gibi basitçe, 'sosyalizmin yenilgisi' veya 'Amerikan kapitalizminin haklı çıkması' şeklinde genel geçer ideolojik bir açıklamayla izah edilemez. Anayasal düzen, hukuk devleti, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı gibi bir devleti bir mafya organizasyonunda ayıran temel unsurların yıkılışı, ekonomik çöküntüdeki temel sorun kaynağı. Bu açıdan, sosyalist Maduro ile kapitalist Trump iki farklı kutbu değil aynı çizgiyi temsil ediyorlar.

\n

Venezuela, kendi tercihleri, politikaları, fantezileri ve hamaset ekonomisi ile, girdiği bir yolun kaçınılmaz hezimetini yaşıyor. İdeoloji başından beri hep lafta ve göstermelikti. Venezuela'da her hangi bir politika takip edecek bir 'devlet düzeni', zaten çok uzun süredir yok. Venezuelalı yazar Moisés Naím, Venezuela'nın mevcut politik sistemini, \"Başında mafya babası olarak devlet başkanının bulunduğu, organize suç örgütlerinin gevşek bir konfederasyonu\" şeklinde tanımlıyor. Venezuela ordusu, narkotik ve insan kaçaklığının dünyadaki en önemli mafya kollarından birini yönetiyor.

\n

Chavez'in maliye bakanlıklarını yapan Hector Navarro ve Jorge Giordani, ülkenin 1 trilyon dolarlık petrol gelirinin en az 300 milyar dolarının, döviz kuru kontrol mekanizmaları içinde 'kaybedilerek', birilerinin cebine gittiğini ifşa ettiler ve soruşturma istediler örneğin. Tabii ki, böylesi bir soruşturmayı yapabilecek mercileri, kendi dönemlerinde yok ettiklerini unutarak...

\n

Chavez, 2004'te Yüksek Mahkeme'yi sadıklarıyla doldurarak, ülkede hukuksal güvenliği yok etti. Yargıç bağımsızlığını ortadan kaldırdı. Yargıçlığa atananlar, rejimin, disiplin subayları olarak iş görüyor. Chavez, seçim sistemini ve organlarını, kendisinin kolayca hile yapabileceği ve muhalefetin kazanmasını oldukça zorlaştıracak şekilde yeniden düzenlemişti. Maduro döneminde ise, 'seçim' diye bir şey kalmadı. Sıradan vatandaşı otoriter bir rejime karşı koruyacak bütün hak ve özgürlükler, 'Batı komplosunun araçları' olarak gösterilerek tırpanladı. 'İnsan hakları', \"küresel düzenin hegemonyasının ideolojik vasıtası\" olarak nitelendirildi.

\n

Devletteki çarpıklıkları, şüpheli hareketleri, harcamaları sorgulayabilecek eleştirel medya ortadan kaldırıldı. En ufak olumsuzluğu ifşa edebilecek her gazeteci ve medya kurumu susturuldu. 'Muhalif gazeteci' kontenjanında sadece, rejimin önemsiz isimlerinin veya ifşası rejimin kudretlilerine zarar vermeyecek kişi ve gruplara ilişkin önemsiz yolsuzlukları yazabilen birkaç kişi bırakıldı. Dış politikadan, ekonomiye kadar her alanda uzmanların itibarı yerle bir edildi. Halkın onlara kulak vermemesi için gözden düşürüldüler. Anayasal düzen yok edildi. Yukarıdan gelen talimatın anayasa gücünde olduğu bir talimat sistemi kuruldu.

\n

Son yıllarda, yargısız infazlara kadar vardırıldı iş. 2017'de 'terörle mücadele' amacıyla kurulan ve Özel Harekat Gücü (FAES) adı verilen özel yetkili denetimsiz güvenlik birimi, protestolara katılanları kaçırmaya veya yargısız infaz etmeye başladı. Ülkedeki şiddet olaylarını gözlemlemek ve azaltılmasına yardım amacıyla kurulan tarafsız Mi Convive (Ortak Yaşam) adlı organizasyonun verilerine göre 2017 Mayıs ile 2019 Aralık ayı arasında sadece başkent Caracas'ta 1.271 kişi, bu güç ve bu güce bağlı paramiliter gruplarca yargısız şekilde infaz edildi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserliğinin raporuna göre ise, FAES ve diğer güvenlik güçleri, 2018 Ocak ayı ile 2019 Mayıs ayı arasında 6.800 Venezuelalı'yı öldürdü.

\n

Rejimin, Venezuela'yı içine soktuğu girdaptan çıkarması mümkün değil. Hukuka ve anayasal düzene geri dönmesi kendisi için bir intihar demek. Venezuela rejiminin tek amacı, iktidarını sürdürmek. Ve bunun için yapabileceği tek bir şey var: Halkın dikkatini dağıtmak. Halkın, gerçek sorunları ve bunların gerçek nedenlerini görmesini mümkün olduğunca engellemeye devam etmek. Bir yandan, 'şahaneyiz', 'dünyaya meydan okuyoruz', 'bütün dünya başkanımızı ve başarılarını konuşuyor', 'gariban halkımızı en müreffeh günlerini yaşıyor' gibi peri masallarıyla, bir yandan da 'cambaza bak' oyunlarıyla, komplo teorileriyle veya kutuplaştırmayı derinleştirecek sosyal provokasyonlarla, halkın dikkatini 'gerçek hayattan' sürekli uzaklaştırmak.

\n

Bunda Chavez şüphesiz Maduro'dan çok daha başarılıydı. Ekonomi kötüye giderken, Chavez, durmadan polemik yaratacak çıkışlarda bulunuyor, 4-5 saat süren televizyon konuşmaları yapıyor, her gün Amerikan başkanlarına küfrediyor, bisiklet, tank, helikopter sürüyor ve böylece ülkenin ve halkın ekonomik durumu yerine sürekli şahsını konuşturup gündem yapıyordu.

\n

Çoğunun gerçeklikleri şüpheli yüzlerce suikast ve darbe teşebbüsü iddiası, Rusya ile nükleer anlaşma (sonradan iptal oldu), Simon Bolivar'ın suikaste kurban gittiğini görmek için mezarını açtırma tartışmaları, konuklarını abartılı övgüleri veya kameralar önündeki aşağılamaları, canlı yayında bakanlarını kovmaları, özel mülklere, şirketlere el koyduğunu ilan etmeleri, halkın dikkatini dağıtmak için kullandığı yöntemlerden bazısıydı.

\n

'Comandante' kitabının yazarı ve Guadian muhabiri Rory Carroll, Guardian'ın Latin Amerika muhabiri olarak 2007 yılında 'Alo Presidente' televizyon şovuna yabancı gazeteci kontenjanından dahil edildiğinde bu 'oyunculuğun' birinci dereceden tanığı olacaktı. Carroll, Chavez'e, o günlerde gündeme getirdiği, 'devlet başkanlığında iki dönem sınırlamasının kaldırılması' düzenlemesinin, otoriterlik riski doğurup doğurmayacağını sorduğunda aldığı karşılığı şu şekilde anlatıyor:

\n

\"Chavez, önce durdu ve bana bu ne küstahlık der gibi dik dik baktı. Ardından, beni ve sorumu, Avrupa'nın iki yüzlülüğü, medyası, sömürgeciliği, köleliği, soykırımcılığı üzerine azarlamak için bir bahaneye dönüştürdü. Ve 'köle olarak yaşamaktansa bağımsız ölmeyi tercih ederiz' dedi. Orada da durmadı. Saydırdıkça saydırdı. Kolomb, Kraliçe Elizabeth, George Bush… Nafile bir şekilde İrlandalı ve Cumhuriyetçi olduğumu, Avrupa monarşileriyle bir ilgim olmadığını söylemeye çalıştım. Daha da parladı. Bu, bir uzun nutuğu daha tetikledi. Ama hepsi soruma cevap vermemek için bir tiyatro performansıydı. Yayın durduktan sonra toparlanırken Başkan Chavez yanıma gelip gülümseyerek tokalaştı. Beni sadece şamar oğlanı olarak kullanmıştı. Şahsi almama gerek yokmuş. Öyle söyledi. Nihayetinde bir televizyon şovuydu sadece.\"

\n

Hukukun, basın özgürlüğünün, anayasal düzenin yıkıldığı ülkelerde hayat, tek adamın 'nihayetinde' televizyon veya Twitter şovuna dönüşür. Bunu kanıksayan toplumu olan bir ülkede, yıllarca 'dolar' kelimesini küfür olarak kullanan liderin, bir sabah canlı yayında, 'dolar için tanrıya şükretmesi' de normal hale gelir. Açlık ise, bir şov değil, gerçek.

\n

Ahmet Arslan - Bildiğin Gibi Değil 2015 Tunçdemir Müzik Market

Açıklama

Yükleyen:HaRbiLiKoS

Yüklenme Tarihi: 10 Ekim 2015 - 19:45

Tunçdemir Müzik Market

Eskiden Bir adım vardı
Ümidim feryadım vardı
Şimdi ben o ben değilim
Yolumu bilmiyorum
Ölmüyor gülmüyorum
Bu hayat yordu beni
Bildiğin gibi değil

Dallarım devriliyor
gençliğim savruluyor
Bir ayaz vurdu beni
Bildiğin gibi değil

Güllerim devriliyor
Gençliğim savruluyor
Bir ayaz vurdu beni
Bildiğin gibi değil

Eskiden mevsim seçerdin
Solardın Çiçek açardın
Şimdi ben o ben değilim
Bir nefes bir ahım var
Bilmem ne günahım var
Vedalar sardı beni
Bildiğin gibi değil

dallarım devriliyor
gençliğim savruluyor
Bir ayaz vurdu beni

bildiğin gibi değil

güllerim devriliyor
gençliğim savruluyor
vedalar yordu beni
bildiğin gibi değil

'şehrin en karanlık yerinde duruyorum haydi durma
hiç ümidim kalmadı tutunacak bir dalım
başımı yere eğme benim mazlum yerine koyma
allı pullu düşlerim vardı oysa
bir hayat böyle tersine dönmez bir yiğit böyle harcanmaz
dağlara taşlara bağırasım geliyor
içim yanıyor içim
bildiğin gibi değil…

bu bir hikayenin bitişi midir?
bu kanlı bir veda mıdır?
bu son savaşçının yediği kurşun
bu son kalenin de düşüşü müdür?
dalgaların çekilişi bayrakların yıkılışı
bu şarkıların susuşu mudur?
Ömrüm kanıyor ömrüm
bildiğin gibi değil…

ben bu hayata asiydim
böyle değildim
bir yıldız kaydı ömrümden ben dilemedim
işte herşeye sırtımı dönüp koşuyorum
sarı güller kahrolsun
ıslak gözler beyaz mendil kahrolsun
kahrolsun bu kaldırım bu nezaket mutluluk dilekleri
canım yanıyor canım
bildiğin gibi değil…

Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 PROFESYONEL İŞ HAYATINDA KADIN: KLASİK MÜZİK ORKESTRALARINDA KADIN ŞEF OLMAK Melisa OKAN Yüksek Lisans Öğrencisi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı, Müzik Eğitimi Bilim Dalı, [email protected], ORCID: 0000-0001-6468-9909 Gülnihal GÜL Doç. Dr., Bursa Uludağ Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı, [email protected], ORCID: 0000-0001-9437-2419 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 ÖZ Geçmişten günümüze pek çok meslekte varlığını ortaya koyan toplumsal cinsiyet kavramı müzik alanında da kendini göstermiş, kadınlar müzikte pek çok konuda kısıtlamalara maruz kalmışlardır. Günümüzde ise kadın müzisyenlerin, müziğin her alanında varlığını ispatladıkları görülmektedir. Ancak, özellikle sorumlusu olduğu topluluğun sanatsal tüm sorumluluğunu üstlenen orkestra şefliği alanında kadınların yeterince yer edinemediği görülmekte, bu durumu toplumda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramının etkilediği düşünülmektedir. Bu düşünce ile araştırmada, klasik müzik orkestralarında kadın şeflerin konumuna ilişkin kadın orkestra şeflerinin görüşlerinin alınması amaçlanmıştır. Bu kapsamda 7 kadın orkestra şefi ile görüşülmüştür. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verileri görüşme tekniği türlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile toplanmıştır. Görüşme sonucunda elde edilen verilerin analizinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Araştırmanın sonucunda kadın orkestra şeflerinin eğitim süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile karşılaştıkları, meslek yaşantılarında kadın olmanın olumlu ve olumsuz yansımalarını yaşadıkları, özel hayatlarında ise kadın şef olmanın olumlu ve olumsuz yansımalarını yaşadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, iş hayatında kadın, orkestra şefliği https://www.artsurem.com - http://www.idildergisi.com - http://www.ulakbilge.com - http://www.nesnedergisi.com © 2021 idil. Bu makale Creative Commons Attribution (CC BY-NC-ND) 4.0 lisansı ile yayımlanmaktadır. 197 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Giriş Kadın ve erkekler için toplumsal olarak doğmuş rolleri, beklentileri ve öğrenilmiş kalıpları kapsayan, kadınlar ile erkekler arasındaki farklılıkların toplumsal düzlemde kurulmuş yönlerini ele alan, bu iki cinsiyete manevi anlamlar yükleyen geniş bir kavram olan toplumsal cinsiyet kavramı, tüm dünya ülkelerinde varlığını sürdüren; bütün toplumlarda çalışma ilişkilerini ve aynı zamanda da iş ve meslek düzeyini etkileyen, kadın-erkek biyolojik farklılıklarını da kapsayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Bingöl, 2014:108; Demirbilek, 2007:13; Ecevit, 2003:83; Özaydınlık, 2014:94; Savcı, 1999:130). Günümüzde kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıklar kültürel bir bakış açısıyla değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme sonucunda da toplum kadın ve erkeğe hangi davranış ve faaliyetlerin uygun olup olmadığını; bu iki cinsin hak, kaynak ve güce ne kadar sahip olması gerektiğini beklentilerle ortaya koymaktadır. Bu beklentiler toplumdan topluma farklılık gösterse de cinsiyetler arası farklılık ve eşitsizlikler her toplumda varlığını göstermektedir (Ecevit, 2003:83; Günindi Ersöz, 1997:159). Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı, eğitim hayatından iş hayatına pek çok alanda kendini göstermektedir. Söz konusu bu eşitsizlik yalnızca kadınları değil tüm toplumu da ekonomik, siyasal ve kültürel gelişimleri açısından ciddi boyutta etkilemekte; ülkelerin demokratikleşmesine ve kalkınmasına da engel oluşturmaktadır. Kadınları ve erkekleri farklılaştıran bu kavram; toplumsal kaynaklara erişimde, fırsatlara ulaşmada ve temel hizmetlerden yararlanmada eşitsizliğe, profesyonel iş hayatında kadının var oluşunun engellenmesine ve kadın erkek arasında güç dengesizliğine neden olabilmektedir (Demirbilek, 2007:14; Ecevit, 2003:83; Özaydınlık, 2014:94-95; Parlaktuna, 2010:1218). Alan yazın incelendiğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin profesyonel iş hayatına yansımalarına ilişkin pek çok araştırma tespit edilmiştir. Ayyıldız Ünnü, Baybars ve Kesken (2014) yapmış oldukları çalışmada Türkiye’de kadınların üniversiteler bağlamında yetki ve karar verme mekanizmalarına katılım düzeylerinin erkeklere oranla daha düşük düzeyde olduğunu tespit etmişlerdir. İnandı, Özkan, Peker ve Atik (2009) ise yapmış oldukları çalışmada kadın öğretmenlerin kariyerlerini ailevi nedenlerin toplumsal cinsiyete ait kalıp yargıların, yaşın, eğitim durumunun, cinsiyet ve ekonomik nedenlerin erkek öğretmenlere göre daha fazla engellediğini düşündüklerini belirlemişlerdir. Kalem Berk (2013) “Toplumsal Cinsiyet ve Profesyonelleşme: Hukuk Mesleğinde Kadın Örneği” isimli çalışmasında dünyada ve Türkiye' deki profesyonel meslek gruplarında kadın ve erkek çalışanların durumunu analiz etmiş ve kadın çalışanların sayısının artmasına rağmen yoğunlaştıkları meslek alanlarının ataerkil düzenin devamına hizmet edecek biçimde şekillendiğini ve meslek grupları içinde üst düzeylerde kadınların hala çok düşük sayıda yer aldığını saptamıştır. Bununla birlikte Türkiye özelinde ise hukuk mesleği bağlamında kadınların avukatlık alanında sayısal olarak yoğunlaştığını, özellikle üst düzeyde hâkim ve savcılarda kadın çalışan sayısının çok az olduğunu tespit etmiştir. Yılmaz, Bozkurt ve İzci (2008) yapmış oldukları çalışmada kamu sektöründe çalışan kadın işgörenlerin kadın olmalarından kaynaklanan sorunlarını ortaya koymayı amaçlamış; çalışmanın sonucunda kamu sektöründe çalışan kadınların eğitim seviyeleri yüksek dahi olsa kadın-erkek ayrımcılığına maruz kaldıklarını tespit etmişlerdir. Karataş (2013) ise yapmış olduğu çalışmada genelde işgücü piyasasında, özelde ise bankacılık sektöründe kadınların aleyhine bir cinsiyetçi kariyer farklılaşması söz konusu olduğunu tespit etmiştir. Geçmişten günümüze pek çok meslekte varlığını ortaya koyan toplumsal cinsiyet kavramı müzik alanında da kendini göstermiş, kadınlar müzikte tabulaşmış ön yargı, çeşitli dayatma ve engellemelerle karşılaşmış; karar verdikleri türde beste yapmak, diledikleri çalgıyı çalmak ve diledikleri müzikal etkinliklere katılmak gibi konularda kısıtlamalara maruz kalmışlardır (Özkişi, 2009: 42; Sarıkaya ve Özer., 2015:101). Kadınlar ilk olarak, tam anlamı ile bir müzik eğitimi fırsatına 16.yüzyılda ulaşmış, 18.yüzyılın ilk yarısı kadın müzisyenlerin yükselişlerinin doruk noktasına ulaştığı dönem olmuş; İtalya, Fransa, Almanya, Avusturya ve İngiltere’de birçok kadın besteci, yorumcu, piyanist ve eğitimci olarak sanatsal yeteneklerini ortaya koymuştur (Sarıkaya ve Özer., 2015:100-101; Tunçdemir, 2004:7). Günümüzde ise kadın müzisyenlerin, müziğin her alanında varlığını ispatladıkları görülmektedir. Ancak, özellikle sorumlusu olduğu topluluğun teknik ve müzikal anlamda sanatsal tüm sorumluluğunu üstlenen orkestra şefliği alanında kadın müzisyenlerin uluslararası alanda yeterince yer edinemediği görülmekte, bu durumu toplumda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramının etkilediği düşünülmektedir (Yöndem, 2005:5). Bu düşünce ile araştırmada klasik müzik orkestralarında kadın şeflerin yerine ilişkin kadın orkestra şeflerinin görüşlerinin alınması amaçlanmıştır. Bu amaçla, “Profesyonel iş yaşamında klasik müzik orkestralarında kadın şef olmanın yeri nedir?” sorusu doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır: 1. Orkestra şefi eğitimi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşma durumuna ilişkin katılımcı görüşleri nelerdir? 198 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 2. Meslek yaşantılarına kadın olmanın yansımalarına ilişkin katılımcı görüşleri nelerdir? 3. Özel hayatlarında orkestra şefi olmanın yansımalarına ilişkin katılımcı görüşleri nelerdir? 4. Sosyo-kültürel bağlamda kadın orkestra şefi olmaya ilişkin katılımcı görüşleri nelerdir? Yöntem Bu bölümde araştırmanın deseni, örneklemi ve verilerin elde edilmesine ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Araştırma Deseni Bu araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Nitel araştırmalar gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi yöntemlerin kullanıldığı, algıları ve olayları doğal ortamda bütünsel ve derinlemesine inceleyerek nitel bir süreci izleyen yorumlayıcı bir yaklaşımdır (Türnüklü, 2001:8; Yıldırım ve Şimşek., 2008:39). Çalışma Grubu Çalışmada örneklem grubunun belirlenmesinde tipik durum örneklemesi kullanılmıştır. Tipik durum örneklemi araştırma problemi ile bağlantılı olarak evrende yer alan çok sayıdaki durumdan sıra dışı olmayan tipik durumlardan seçilerek oluşturulan örnekleme yöntemidir (Baltacı, 2018:246; Sönmez ve G. Alacapınar., 2018:174; Deveci, 2018:1251). Araştırma için görüşmeler Türkiye’de klasik müzik orkestralarında görev yapan 7 kadın orkestra şefi ile gerçekleştirilmiş, bazı katılımcıların kişisel bilgilerine ilişkin izin alınamadığı için katılımcı demografik özelliklerine yer verilmemiştir. Verilerin Toplanma Araçları Araştırmanın verileri görüşme tekniği türlerinden, yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği araştırmacı tarafından önceden hazırlanmış ya da görüşme sırasında gelişen konuya göre yeni soruların da sorulabildiği bir genel görüşme kılavuzu hazırlanarak gerçekleştirilen veri toplama yöntemidir (Güler vd., 2013:113; Karasar, 2017:212-213; Özden ve Durdu., 2016:104; Türnüklü, 2000:547). Araştırma verilerini elde etmek amacı ile araştırmacılar tarafından hazırlanmış ve 9 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmıştır. Geçerliği sağlamak için üç alan uzmanına bu sorular sorulmuş, uzman görüşleri doğrultusunda sorular uygulama için son şeklini almıştır. Verilerin Toplanması ve Çözümlenmesi Görüşme sonucunda elde edilen verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Betimsel analizde katılımcıların görüşlerini yansıtması amacı ile sık sık doğrudan alıntılara yer verilmektedir (Yıldırım ve Şimşek., 2008:224). Araştırmadan elde edilen veriler kodlanmış, ardından temalara ayrılmış ve yorumlanmıştır. Alıntılar yapılırken katılımcıların isimleri katılımcı 1 (K1), katılımcı 2 (K2) şeklinde kısaltılarak kodlama yapılmıştır. Araştırmanın güvenirliğini sağlamak için veriler iki alan uzmanının görüşüne sunulmuş ve tutarlılık incelemesi yapılmıştır. Yapılan görüşmeler sonucu görüş birliği ve görüş ayrılıkları tespit edilmiş güvenirlik hesaplama formülü P (Tutarlılık Yüzdesi) = Na (İki formda aynı kodlanan madde sayısı)*100/Nt (Bir formda bulunan toplam madde sayısı) kullanılarak hesaplanmıştır (Çepni, 2005:105). Uzmanların değerlendirmeleri arasındaki uyum 84,09 çıkmıştır. Bu değerin 70 veya daha üstünde olması yeterli görüldüğünden (Miles ve Huberman’dan akt. Baş, 2014:105), veri analizi için güvenirliğin sağlandığı kanısına varılmıştır. Bulgular Araştırmanın bu bölümünde araştırmaya katılan 7 kadın orkestra şefi ile yapılan görüşmelerden elde edilen bulgular içerik analizi yöntemiyle çözümlenmiş kod ve temalar oluşturulmuştur. Araştırmada orkestra şeflerine yöneltilen sorulara verilen cevaplardan 44 kod, elde edilen bu kodlardan 4 temaya ulaşılmıştır. Araştırma sürecinde elde edilen verilere dayalı olarak bulgulara derinlemesine yer verilmiştir. 199 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Şeflik Eğitimi Sürecinde Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğiyle Karşılaşma Durumu Kadın orkestra şeflerinin, şeflik eğitimi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşma durumuna ilişkin görüşlerini “eğitiminiz sırasında, cinsiyetiniz açısından olumlu ve olumsuz yönde farklı bir tutumla/tavırla karşılaştınız mı?” sorusu ile belirtmeleri istenmiştir. Orkestra şeflerinin cevaplarından elde edilen verilerin analizi sonucunda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşma durumuna ilişkin olarak eğitimci önyargısı, arkadaş önyargısı, çevre önyargısı, meslektaş önyargısı, azınlık cinsiyetçi ayrımcılığı, kadın dayanışması, eğitimci desteği, eşitlikçi yaklaşım, çevrenin olumlu yaklaşımı olmak üzere 9 kod elde edilmiştir. Şeflik eğitimi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşma durumuna ilişkin katılımcı görüşlerinden elde edilen veriler “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” temasına yönelik olarak “ karşılaşma durumu” ve “karşılaşmama durumu” olmak üzere iki başlık altında kodlanmış, bu temaya ilişkin kodlamalara Tablo 1’ de yer verilmiştir. Tablo 1. Katılımcıların toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle eğitimci önyargısı (4), arkadaş önyargısı (1), çevre önyargısı (1) ve meslektaş önyargısı (1) ile karşılaştıkları yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. Bununla birlikte toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle azınlık cinsiyetçi ayrımcılığı (1) ile karşılaştığı yönünde görüş bildiren katılımcının da olduğu tespit edilmiştir. “Karşılaşma durumu” alt temasına ilişkin olarak katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. ... orkestra şefi hocam “siz kadınlar belli bir yaşa gelince sizin vücudunuza hormonal bir şeyler oluyor ve gözünüz hiçbir şeyi görmüyor. Tek istediğiniz evlenmek, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak oluyor. O yüzden bir kadına verilen eğitimin her an boşa gitme şansı var. Aile kurup devam eden kadınlar da var ama geri dönmeyenler de var o yüzden çok ciddi bir eğitim gereken mesleklerde kadınlara yatırım yapmaktan biraz çekiniyoruz” dedi(K1). ... ne zaman sahneye prova için çıksam çok kısa tutuluyordum ve hemen birkaç bir şeyle aşağıya indiriliyordum bu durum kadın olmamın verdiği çelimsiz hissiyatı uyandırıyordu bende. Şeften ayrımcılık çok net hissettim(K2). Eğitimim sırasında daha yeni başlarken “kadınlar doğası gereği bu işi yapamazlar” cümleleriyle karşılaştım(K3). ... kadın şef olarak tüm olumsuz yaklaşım ve önyargıların tahmin edilenin aksine erkek şeflerden değil, azınlık cinsiyetçi ayrımcılığından kaynaklandığını gördüm(K4). ... orkestra şefliği eğitimimize başladığımız ilk derste hocamız, orkestraların kadın müzisyenleri dahi almadıklarını, bunu bildiğimiz halde neden orkestra şefi olmaya çalıştığımızı sordu ve kadınların orkestra şefi olamayacağını bize anlatmaya çalıştı. Derse giren başka bir erkek öğrenci daha vardı, bize arkasını döndü ve dersi onunla yaptı(K5). Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşmama durumu: Şeflik eğitimi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşmama durumuna ilişkin katılımcı görüşlerinin de yer aldığı görülmektedir. Katılımcıların eğitimci desteğini alma (3), eşitlikçi yaklaşımlarla karşılaşma (2), kadın dayanışması (1) ve çevrenin olumlu yaklaşımı yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. “Karşılaşmama durumu” alt temasına ilişkin katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. 200 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 ...insanlar şef olduğun için sana hep bir saygı duyuyorlar. Beni gördüklerinde koridorda, bana “merhaba maestro” deyip geçiyor ya da “merhabalar şefim, nasılsın” diyorlar bu kadar saygı duyulmayı hak eden bir iş yapmak çok güzel bir şey(K2). Kadınlar birbirlerine destek oluyorlar ve bu gerçekten büyük bir ilham kaynağı oluyor. Özellikle çok destekleyici mailler atıyorlardı, gerçekten en büyük destekçilerim kadınlar(K3). ... Londra Kraliyet Müzik Akademisi’ne giren ilk kız öğrenciydim. Yabancı ve kadın olmama karşın mesleki başarım ve yetkinliğim göz önünde tutularak Akademi’ye alınmıştım. Türkiye’de okurken de hocalarımın çok büyük desteklerini gördüm(K5). Bütün eğitim aldığım saygıdeğer duayen hocalarımdan her zaman tam destek gördüm(K6). Türkiye’de yetişmek üzere bir kadın orkestra şefi adayının olmasından okulumuzdaki hocalarımız memnun oldular ve her öğrenciye verdikleri desteği bana da sağladılar(K7). Meslek Yaşamında Kadın Olmanın Yansımaları Kadın orkestra şeflerinin, kadın olmanın meslek yaşamına yansımalarına ilişkin görüşlerini “Mesleki yaşantınızda orkestra şefi olma açısından karşılaştığınız zorluklar nelerdir?, “Meslek hayatınızda, kadın olmanın içgüdüsel yanlarını olumlu/olumsuz yönde hissettiniz mi?”, Orkestra üyelerinin tavırlarında, cinsiyetiniz açısından size yansıyan olumlu ya da olumsuz yönde hissettiğiniz farklılıklar nelerdir?” soruları ile belirtmeleri istenmiştir. Orkestra şeflerinin cevaplarından elde edilen verilerin analizi sonucunda, kadın olmanın meslek yaşamına yansımalarına ilişkin olarak kadınsal içgüdü, yönetimsel beceri, orkestra elemanı yaklaşımı, fazla çaba sarfetmek, iş bulma güçlüğü, yaş engeli, kurul yönetimi ayrımcılığı, orkestra elemanı önyargısı, cinsiyet ayrımcılığı, empati kurma, yönetim baskısı, kıskançlık olmak üzere 12 kod elde edilmiştir. Meslek yaşamında kadın olmanın yansımalarına ilişkin katılımcı görüşlerinden elde edilen veriler “kadın olmanın meslek yaşamına yansımaları” temasına yönelik olarak “olumlu yansımalar” ve “olumsuz yansımalar” olmak üzere iki başlık altında kodlanmış, bu temaya ilişkin kodlamalara Tablo 2’de yer verilmiştir. Tablo 2. Katılımcıların kadın olmanın meslek yaşamına olumlu yansımaların kadınsal içgüdü (4), yönetimsel beceri (3) ve orkestra elemanı yaklaşımı (1) olduğu yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. “Olumlu yansımalar” alt temasına ilişkin olarak katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. Kadınlar daha duygusal, ben de çok duygusalım. Müziği herkesten farklı yaşayıp görebiliyorum. Orkestra şefinin asıl durumu duyguyu çıkarmak, onun duygusal paletine göre çalıyor orkestra. Çünkü her şey var tutku, hüzün, heyecan. O anlamda çok olumlu etkileri oldu kadın olmamın...(K1). ...kadın olmamın vermiş olduğu içgüdüselliğiyle müziği daha fazla içselleştirip burnumun direğinin sızladığını hissedercesine duygulanıp bunu yansıttığım oluyor…(K2). ... kadınlar için en uygun meslek orkestra şefliği, çünkü şef hem kendi bedenini hem de müzisyenlerin bedensel hareketlerini kontrol eden biri. Bir çok farklı işlevi aynı anda düşünmek kadınların en önemli yeteneği(K4). 201 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 ...prova veya konser esnasında yanlış çalmak üzere olan bir müzisyeni önceden hissedip, hemen ona yardım edebiliyorum. Bu kolaylık kadın olmamdan ileri geliyor olabilir…(K5). Kadın olmanın meslek yaşamına olumsuz yansımaları: Meslek yaşamında kadın olmanın olumsuz yansımalarına ilişkin olarak katılımcı görüşlerinin de yer aldığı görülmektedir. Katılımcıların cinsiyet ayrımcılığı (3), orkestra elemanı önyargısı (3), yaş engeli (2), fazla çaba sarfetmek (1), iş bulma güçlüğü (1), kurul yönetimi ayrımcılığı (3), empati kurma (1), yönetim baskısı (1) ve kıskançlık (1) yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. “Olumsuz yansımalar” alt temasına ilişkin katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. Orkestra şefliği bölümünden mezun olup orkestra şefi olanların yüzdesi %50’nin altında biz mezun oluyoruz ama işimizi yapmıyoruz. İş yok en zor şey bu. Sebebi çok fazla mezun var, yeterince orkestra yok. ...özellikle de cinsiyet işin içine girince sırf erkek olmadığın için ayrı bir değerlendirme kategorisinde seçiliyorsunuz. Bunun kendisi zaten cinsiyetçi bir durum. Seçici kurul elerken ya da seçerken çeşitli kriterleri var bu kriterlerden biri benim direkt kadın olmam oluyor yani erkeklerde erkek diye bir kategori yok, çünkü kadın olunca anormal oluyor…(K3). ...ne yazık ki Türkiye’de Türk müzisyenlerle çalışırken kadın olduğum için çekincesiz, disiplinsiz davranışlarda bulunmaları ve önyargıları dikkatimi çekti…(K4). ...orkestra şefliği mesleğinde hayatta kalmak istiyorsam, her zaman erkeklerden %200 daha iyi olmalıydım…(K5). ...yaşımın genç olması ve iyi bir sistem olmamasından kaynaklı olarak bazı sorunlar ile karşılaştım…(K7). Orkestra Şefliği Mesleğinin Özel Hayata Yansımaları Orkestra şeflerinin, orkestra şefliği mesleğinin özel hayatlarına yansımalarına ilişkin görüşlerini “Şef olmanızın özel hayatınıza olumlu/olumsuz etkileri oldu mu?” sorusu ile belirtmeleri istenmiştir. Orkestra şeflerinin cevaplarından elde edilen verilerin analizi sonucunda, orkestra şefi olmanın özel hayatlarına ilişkin olarak kuvvetli önsezi, iletişim gücü, saygınlık, karakter gelişimine katkı, kültürel birikim, analitik düşünme yeteneği, liderlik yeteneği, güven duygusu, kendini eleştirebilme, zorluklarla mücadele gücü, geniş sosyal çevre, kontrolü elde tutma, karşı cinsin güçlü kadın korkusu, karşındakini yargılama, sorumluluğun artması, yetememe duygusu, mesleki imaja ayak uydurma zorunluluğu olmak üzere 17 kod elde edilmiştir. Orkestra şefi olmanın özel hayata yansımalarına ilişkin katılımcı görüşlerinden elde edilen veriler “özel hayata yansımalar” temasına yönelik olarak “olumlu etkiler” ve “olumsuz etkiler” olmak üzere iki başlık altında kodlanmış, bu temaya ilişkin kodlamalara Tablo 3’te yer verilmiştir. Tablo 3. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Orkestra şefi olmanın özel hayata olumlu etkileri: Tablo 3’te de görüldüğü gibi orkestra şefi olmanın özel hayata olumlu etkilerine ilişkin görüş bildiren katılımcılar bulunmaktadır. Katılımcıların orkestra şefi olmanın özel hayata olumlu etkilerin iletişim gücü (2), karakter gelişimine katkı (2), liderlik yeteneği (2), kendini eleştirebilme (2), kuvvetli önsezi (1), saygınlık (1), kültürel birikim (1), analitik düşünme yeteneği (1), güven duygusu (1), zorluklarla mücadele gücü (1) ve geniş sosyal çevre (1) olduğu yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. “Olumlu etkiler” alt temasına ilişkin olarak katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. ...her şeyi önceden kavrayabiliyorum. Ben mesela arkadaşlarımlayken bile etkileri, tepkilerini, birazdan neler olacak, insanlar neyin peşinde bunları düşünüyorum hep…(K1). ... Bence bir şefin en önemli anahtarı %98 iletişimdir. iletişimi iyi olan bir şefin istediğini yaptırmaması mümkün değildir, ben bu konuda şanslıyım…(K2). Kişiliği, karakteri çok geliştiriyor. Çok fazla okuma ve araştırma yapmak gerekiyor, bir derinlik katıyor. Özellikle notayı çalışırken analitik düşünme, psikolojiyi öğrenme vs gibi yanları var ve tabi liderlik de çok psikolojik bir iş bu yüzden bu yanları çok geliştiriyor(K3). ...Sahnede kusursuz olmak zorundasınız ve çok çalışmalısınız. 120 kişilik orkestra size güvenmek zorunda, tüm sorumluluk sizde ve hata yapmamalısınız. Bu durum insanın kişiliğine de yansıyor. Kendime karşı objektif olmayı ve kişisel disiplini şeflik mesleği öğretmiştir. Kendimi her zaman hiç acımadan eleştirmeyi öğrendim…(K5). Orkestra şefi olmanın özel hayata olumsuz etkileri: Orkestra şefi olmanın özel hayata olumsuz etkilerine ilişkin olarak katılımcı görüşlerinin de yer aldığı görülmektedir. Katılımcıların mesleki imaja ayak uydurma zorunluluğu (4), sorumluluğun artması (2), kontrolü elde tutma (2), karşı cinsin güçlü kadın korkusu (1), karşındakini yargılama (1), yetememe duygusu (1) yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. “Olumsuz etkiler” alt temasına ilişkin katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. ...İnsanların ne düşündüklerini ve nasıl tepki vereceklerini anlayabiliyorum. Bu ilk başlarda sizi üzmeye başlıyor ama daha sonra bunları yaşadıkça sertleşiyorsunuz, demirleşiyorsunuz. Bu sefer de onları kontrol etmeye başlıyorsunuz...(K1). ...imaja gelecek olursak giydiğin kıyafette şöyle oluyor “bir şef böyle giyinir mi?” ya da “bir şef saçını böyle yapar mı?” ya da “çok koyu bir ruj sürmeyeyim orkestrada dikkat çekmesin” gibi fiziksel özelliklerinde yine aslında bilinçaltımızda olan o erkek gibi olma maskülen olma algısı bizi içten içe fethedebiliyor. Benim giydiğim kıyafeti veya makyajı etkileyebiliyor. Sosyal medyaya koyduğum fotoğrafları dahi etkileyebiliyor…(K2). ...güçlü kadın olayı var özellikle özel hayatta erkeklere kaldırması güç geliyor. Biraz tanıyınca “ben bununla uğraşmak istemiyorum” diyorlar, kaçıyorlar. Erkekler bir şey söylendiğinde itaat eden kadına alışmışlar…(K3). ...özel yaşamda insan ilişkileri kişisel sempati veya antipati üzerine kurulu; oysa orkestra müzisyenlerini anlamak ve yönetmek için empati gerekli. Özel yaşamda başkalarını algılamak onları içselleştirmekten geçmiyor aksine onları değerlendiriyor, yargılıyoruz(K4). ...Orkestra ile çalışmalarım olduğu zaman giyimimin güzel, şık ve rahat olmasına özen gösteririm çünkü orkestraya hiçbir zaman olumsuz, yorgun ve bıkkın bir izlenim vermek istemem. Konserlerde uzun etek veya uzun elbiseyi tercih ediyorum, kıyafetlerim asla açık-saçık değil, uzun ve kapalıdır. Mesleğiniz doğal olarak görünüşünüze de etki ediyor(K5). Sosyo-kültürel Bağlamda Kadın Orkestra Şefi Olma Durumu Kadın orkestra şeflerinin, sosyo-kültürel bağlamda kadın orkestra şefi olma durumuna ilişkin görüşlerini “Ülkemizde kadın orkestra şeflerinin, erkek orkestra şeflerine göre sayıca daha az olmasının sebebi sizce nedir?”, “Orkestra şefliğinin, meslek olarak kadınlar tarafından pek fazla tercih edilmemesinin sebebi sizce nedir?”, “Kadınların orkestra şefliği mesleğine yönelmeleri için herhangi bir çalışma yapılıyor mu?”, “Kadınların orkestra şefliği mesleğine yönelmeleri için sizin tavsiyeleriniz nelerdir?” soruları ile belirtmeleri istenmiştir. Orkestra şeflerinin cevaplarından elde edilen verilerin analizi sonucunda, sosyo-kültürel bağlamda kadın orkestra şefi olma durumuna ilişkin olarak kıdem, toplumsal algı, kadına biçilen rol, rol model eksikliği, siyasi ve tekelci lobi engeli, mesleki alanda yüksek beklenti olmak üzere 6 kod elde edilmiştir. Sosyo-kültürel bağlamda kadın orkestra şefi olma durumuna ilişkin katılımcı görüşlerinden elde edilen veriler “Olumsuz Etkiler” temasına ilişkin kodlamalara Tablo 4’te yer verilmiştir. 203 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Tablo 4. Katılımcıların toplumsal algı (5), kadına biçilen rol (3), siyasi ve tekelci lobi engeli (1), rol model eksikliği (1), kıdem (1), yüksek beklenti (1) yönünde görüş bildirdikleri belirlenmiştir. “Olumsuz etkiler” alt temasına ilişkin katılımcı görüşlerinden bazılarına aşağıda yer verilmiştir. ...kadından başka beklentiler var. Yemek, çocuk var. Yani toplumsal roller, hislerimiz, içgüdülerimiz, kabul ettiğimiz roller, toplumun bize biçtiği roller var. Gece gündüz çalışma gerektiren bir meslek orkestra şefliği, uzun vadeli bu yüzden zor(K1). ...biz kendimize kadın orkestra şefi olarak bakıyoruz farkında olmadan. Bu da cinsiyetçilik yüzünden. Biz kendimizi kadın orkestra şefi kontenjanına koyuyoruz ama diğer yönlerimizi ortaya çıkarmalıyız(K3). Kadın orkestra şeflerinin sayıca az olma nedeni engellenmiş olmalarıdır. Pozitif ayrımcılık sayesinde, kadın şeflerin yerine azınlık cinsiyet olanları getirmiş olmalarıdır. Kadınların orkestra şefi olamaması için siyasi ve tekelci lobi engelleri dışında hiçbir engel yoktur(K4). ...kadınların liderliğini toplumlar hala kabullenmekte zorlanıyorlar. Orkestranın yarısından çoğunun kadın olmasının bile bir yararı yok, tek bir yol var ki, o da kadın şefin mesleğinde gerçekten yetkin, güçlü, iyi bir müzisyen ve çıkarılan zorluklara karşı mücadele verecek yeteneği olabilsin. Erkek egemen algı ve alışkanlık ancak bu şekilde değiştirilebilir. ...özel hayatınızın olamayacağını kabullenip yoğun çalışmayı göze alabilmelisiniz. Bunu herkes yapamıyor hatta erkekler bile başaramıyorlar ama onlardan çok iyi olmaları beklenmiyor. onlar için çok iyi olmak şartı yok. Erkek bir şef vasatın altında bile olsa her yerde konser verebilir, kapılar bu alışılmış objeye her zaman açık(K5). Tartışma ve Öneriler Bu çalışmadan elde edilen bulgular doğrultusunda şeflik eğitim sürecinde kadın orkestra şeflerinin eğitimci, arkadaş, meslektaş ve çevre önyargısı olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitsizliği durumu ile karşılaştıkları tespit edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara benzer şekilde kadınların, kadınların mesleki eğitim sürecinde ötekileştirildiğine ilişkin sonuçların elde edildiği çalışmalar da bulunmaktadır (Bartleet, 2008). Buradan yola çıkarak toplumsal cinsiyet algısının öncelikle eğitim ortamında ortadan kalkması gerekli görülmektedir. Ayrıca toplumun kadınların cinsiyetleriyle eşleştirilen mesleklerin dışında eğitim almalarına yönelik önyargılardan ve bu önyargıları besleyen toplumsal baskılardan arınabilmesi önemlidir. Bunun da ancak toplumsal bir kültürlenme sürecine girilmesiyle ve bu kültürlenmenin de öncelikle sanat alanlarına yapılan yatırımlarla gerçekleşebileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte katılımcıların şeflik eğitimi sürecinde eğitimci desteği alma, eşitlikçi yaklaşımlarla karşılaşma, kadın dayanışması ve çevrenin olumlu yaklaşımı yönünde de görüş bildirdikleri belirlenmiştir. Buradan yola çıkarak kadın cinsiyetliyle eşleştirilen mesleklerin dışında meslek tercihi yapan ve bu alana yönelik eğitim gören kadınların toplumdaki cinsiyetçi algının değişmesine katkı sağladığı görülmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgular sonucunda katılımcıların kadın olmanın meslek yaşamlarında yönetimsel becerilerinin, kadınsal içgüdülerinin ve orkestra elemanlarının yaklaşımları olmak üzere olumlu yansımalarının olduğunu düşündükleri belirlenmiştir. Tanyeli (2008) yapmış olduğu çalışmada kadınların cesaret, vizyon, dayanıklılık, detaylarla ilgilenmek, duygu zenginliğinden doğan önseziler gibi özelliklerinin iş hayatlarındaki en önemli silahları arasında olduğunu ifade etmektedir. Araştırmayı destekler nitelikteki bu düşünceden de yola çıkarak, söz konusu bu kadınsal özelliklerin kadınların iş yaşamlarına olumlu katkı sağladığı ve onları başarıya ulaştıran en önemli özellikler arasında olduğu düşünülmektedir. 204 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Katılımcıların cinsiyet ayrımcılığı, orkestra elemanı önyargısı, yaş engeli, fazla çaba sarfetmek, iş bulma güçlüğü, kurul yönetimi ayrımcılığı, yönetim baskısı ve kıskançlık olmak üzere meslek yaşamlarında kadın olmanın olumsuz yansımalarını yaşadıklarını düşündükleri belirlenmiştir. Ulaşılan bu alt tema çerçevesinde elde edilen sonuçlar ile benzer sonuçların elde edildiği çalışmaların da olduğu görülmektedir. Jones (2015) yapmış olduğu çalışmada kadın şeflerin cinsiyet bağlamında yaşadıkları deneyimleri incelemiş; kadınların erkekler ile eşit kabul edilme mücadelesinin hala sürdüğü ve siyasette, kurumlarda, eğitimde ve liderlik pozisyonlarında günümüzde de hala geride kaldıkları sonucuna ulaşmıştır. Makal (2020) ise müzikte kadın olarak mesleki gelişimlerin en yavaş yaşandığı alanın orkestra şefliği olduğunu ifade etmektedir. Buradan yola çıkarak Katılımcı 4’ün de ifade ettiği gibi kadınların orkestra şefi olarak siyasi ve hukuki haklarına sahip çıkmaları, orkestra şefliği alanının denetime açılması, bu alanda saydam kriterlerin yerleşmesi ve şeflik atama yasalarının değişmesinin gerekli ve önemli olduğu düşünülmektedir. Kadın orkestra şefi olmanın özel hayatlarına yansımalarına ilişkin olarak kuvvetli önsezi, iletişim gücü, saygınlık, kariyer gelişimine katkı, kültürel birikim, analitik düşünme ve liderlik yeteneği, güven duygusu, kendini eleştirebilme, zorluklarla mücadele gücü ve geniş sosyal çevre olmak üzere katılımcı görüşlerinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ulaşılan bu alt tema çerçevesinden elde edilen sonuçlar ile Eken (2006) in yapmış olduğu çalışmanın sonuçlarının benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. Eken (2006) yapmış olduğu çalışmada toplumsal cinsiyet olgusu temelinde kadın subayların aile içi rol ve mesleki rol bağlamında ev içi sorumluluklarının paylaşımının eşler arası ilişki üzerinde pozitif etkiye sahip olduğunu tespit etmiştir. Pavalko (1971) mesleklerin insanların yaşam tarzlarını farklılaştırma işlevi gören farklı alt kültürleri temsil ettiğini ifade etmektedir (Pavalko’dan akt. Eken, 2006). Buradan yola çıkarak kişinin mesleğinin yaşam tarzına, edindiği sosyal çevresine ve kişilerarası iletişimine vb. yön verdiği düşünülmektedir. Katılımcıların olumsuz etkiler alt temasına ilişkin olarak imaja ayak uydurma zorunluluğu, sorumluluğun artması, kontrolü elde tutma, karşı cinsin güçlü kadın korkusu, karşısındakini yargılama ve yetememe duygusu yönünde görüş bildirdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Buradan yola çıkarak profesyonel meslek hayatı içerisinde üst konumlarda yer alan kadınların mesleki rollerinden kaynaklanan bir baskı içerisinde olduklarını hissettikleri düşünülmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda katılımcıların sosyo-kültürel bağlamda kadın orkestra şefi olmanın toplumsal algı, kadına biçilen rol, siyasi ve tekelci lobi engeli, rol model eksikliği, kıdem ve yüksek beklenti olmak üzere olumsuz etkilerinin olduğunu düşündükleri belirlenmiştir. Sosyo-kültürel bağlamda iş hayatında kadın olmanın yansımalarına ilişkin farklı çalışmaların da olduğu tespit edilmiştir. Bulut ve Kızıldağ (2017) yapmış oldukları çalışmada kadın yöneticilerin kariyerlerinde doğrudan bir cinsiyet ayrımcılığı yaşamadıklarını ancak bir takım engellerle karşılaştıklarını tespit etmiştir. Erişkin Karabey (2019) yapmış olduğu çalışmada toplumsal cinsiyet rollerinin klasik batı müziği bestecilerinin mesleki yaşantılarına etkilerini tespit etmeyi amaçlamış, araştırmanın sonucunda kadın bestecilerin toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldığını tespit etmiştir. Buradan yola çıkarak sosyo-kültürel bağlamda kadınların meslek hayatlarında üst konumda yer almalarının olumsuz yansımalarını yaşadıkları ve bu durumun kariyerlerini sürdürmelerindeki engeller arasında olduğu düşünülmektedir. Geçmişten günümüze gerek iş hayatında gerekse özel hayatlarında kadınlar “cinsiyet kalıbı” ile karşılaşmakta; bu kalıptan doğan kadın ayrımcılığı ile savaşmaktadırlar. Bu düşünce ile kadın ve erkek cinsiyetine dayalı meslek algıları oluşmakta; kadınlar toplumsal algılar sonucunda eğitim, istihdam, kültürel/sosyal ve siyasi alanda mücadelesini sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Bu kapsamda şeflik mesleği de cinsiyete dayalı bu algıdan etkilenmekte; kadın şefler eğitim, meslek ve özel hayatlarında bu cinsiyet algısının yansımalarını hissetmektedirler. Bir orkestra şefinin yönetimsel becerilerinin üst düzeyde olması, lider kişiliğe sahip olması, orkestra üyeleri ve seyirci ile etkili iletişim kurabilme yeteneğine sahip olması gereklidir (Vural, 2012:288). Bu genel özellikler şefin kişilik ve aldığı eğitimin yansımalarıdır. Ancak var olan cinsiyet ayrımcılığı iyi bir eğitim sürecinden geçerek mesleklerinde söz sahibi olan, kendini gerek yönetimlere gerekse orkestra üyelerine kabul ettirmeyi başaran kadın orkestra şeflerinin söz konusu bu ayrımcılığın etkilerini eğitim süreçlerinden meslek ve özel hayatlarına kadar yaşadıklarını göstermektedir. Bununla birlikte kültürlenme sürecinin önemli ayaklarından biri olan klasik müzik orkestra şefleri, toplumsal algının değişmesine yönelik kararlı bir mücadelenin içerisinde bulunmakta ve yönetimsel becerilerini üst düzeyde gösterebilecekleri sahnelerde en önde yer almaktadırlar. 205 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Kaynaklar Ayyıldız Ünnü, Nazlı Ayşe; Baybars, Miray ve Kesken, Jülide. “Türkiye’de Kadınların Üniversiteler Bağlamında Yetki ve Karar Verme Mekanizmalarına Katılımı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 42, 2014: 121-134. Baltacı, Ali. “Nitel Araştırmalarda Örnekleme Yöntemleri ve Örnek Hacmi Sorunsalı Üzerine Kavramsal Bir İnceleme”, Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2018: 231-274. Bartleet, Brydie-Leigh. You're a Woman and Our Orchestra Just Won't Have You: The Politics of Otherness in the Conducting Profession. Hecate, 34(1), 2008: 6-23. Baş, Gökhan. “Lise Öğrencilerinde Yabancı Dil Öğrenme Kaygısı: Nitel Bir Araştırma”, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 36, 2014: 101-119. Bingöl, Orhan. “Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye’de Kadınlık”, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Özel sayı 1, 2014: 108-114. Bulut, Dilvin ve Kızıldağ, Duygu. “Cinsiyet Ayrımcılığı ve Kadın İnsan Kaynakları Yöneticilerinin Kariyerleri Üzerindeki Etkileri”, Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Cilt 15, Sayı 2, 2017: 81-102. Çepni, Salih. Araştırma ve Proje Çalışmalarına Giriş, 2. Baskı, Trabzon: Üçyol Yayıncılık, 2005. Demirbilek, Sevda. “Cinsiyet Ayırımcılığının Sosyolojik Açıdan İncelenmesi”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Cilt 44, Sayı 511, 2007: 12-26. Deveci, İsa. “Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının Sahip Oldukları FeTeMM Farkındalıklarının Girişimci Özellikleri Yordama Durumu”, Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt 26, Sayı 4, 2018: 1247-1256. Ecevit, Yıldız. “Toplumsal Cinsiyetle Yoksulluk İlişkisi Nasıl Kurulabilir? Bu İlişki Nasıl Çalışılabilir?”, C. Ü. Tıp Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 4, 2003: 83-88. Eken, Hurigül. “Toplumsal Cinsiyet Olgusu Temelinde Mesleğe İlişkin Rol ile Aile İçi Rol Etkileşimi: Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Kadın Subaylar”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 15, 2006: 247-279. Erişkin Karabey, Müge Deniz. Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Klasik Batı Müziği Bestecilerinin Mesleki Yaşamlarına Etkileri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzikoloji Anabilim Dalı, 2019. Güler, Ahmet; Halıcıoğlu, Mustafa Bülent ve Taşğın, Serkan. Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 1. Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2013. Günindi Ersöz, Aysel. Cinsiyet Rollerine İlişkin Beklenti, Tutum, Davranışlar ve Eşler Arası Sorumluluk Paylaşımı (Kamu’da Çalışan Yönetici Kadınlar Örneği). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, 1997. İnandı, Yusuf; Özkan, Saynur; Peker, Sevinç ve Atik, Ümide. “Kadın Öğretmenlerin Kariyer Geliştirme Engelleri”, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 2009: 77-96. Jones, Courtney. One of the Guys: The Experiences of Three Women Conductors in Collegiate Band Programs, Submitted to University of New Mexico in partial fulfillment of the requirement for the degree of master of music, 2015. Kalem Berk, Seda. “Toplumsal Cinsiyet ve Profesyonelleşme: Hukuk Mesleğinde Kadın Örneği”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2013: 74-103. Karasar, Niyazi. Bilimsel Araştırma Yöntemi, 32. Basım, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2017. Karataş, Aslı. “Bankacılık Sektöründe Cinsiyete Dayalı Kariyer Farklılaşması: Muğla İli Örneği”, Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt 5, Sayı 2, 2013: 1-16. Makal, Ahmet. “Toplumsal Cinsiyet Açısından Müzik ve Kadın: Dünyada ve Türkiye’de Kadın Müzisyenler ve Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık”, Çalışma ve Toplum, Cilt 65, Sayı 2, 2020: 739-789. Özaydınlık, Kevser. “Toplumsal Cinsiyet Temelinde Türkiye’de Kadın ve Eğitim”, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, Sayı 33, 2014: 93-112. Özden, M. Yaşar ve Durdu, Levent. Eğitimde Üretim Tabanlı Çalışmalar İçin Nitel Araştırma Yöntemleri, 1. Baskı, Ankara: Anı Yayıncılık, 2016. Özkişi, Zeynep Gülçin. Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Türkiye’de Kadın Besteciler: Tanzimat’tan Günümüze Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Kadın Besteciler ve Yapıtları. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat ve Tasarım Anabilim Dalı, 2009. 206 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 Parlaktuna, İnci. “Türkiye’de Cinsiyete Dayalı Mesleki Ayrımcılığın Analizi”, Ege Akademik Bakış, Cilt 10, Sayı 4, 2010: 1217-1230. Sarıkaya, Ece ve Özer, Mehmet Can. “Kadının Sanat, Yaratıcılık ve Romantik Dönem Bestecileri Üzerinden Bir Okuması”, EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Dergisi, Sayı 7, 2015: 97-109. Savcı, İlkay. “Toplumsal Cinsiyet ve Teknoloji”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 54, Sayı 1, 1999: 123-142. Sönmez, Veysel ve Gülderen Alacapınar, Füsun. Örneklendirilmiş Bilimsel Araştırma Yöntemleri, 6. Baskı, Ankara: Anı Yayıncılık, 2018. Tanyeli, Çağlar. Örgüt Kültürü İçinde Cinsiyet Ayrımcılığı Algılamasının Kadın Kariyeri Üzerine Etkileri: Kavramsal ve Uygulamalı Bir Araştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selç Tunçdemir, İlknur. “Müzik Sanatında Kadın Olgusu, Yaratıcılığı ve Besteciliği”, Ye Türnüklü, Abbas. “Eğitimbilim Araştırmalarında Etkin Olarak Kullanılabilecek Nitel Bir Araştırma Tekniği: Görüşme”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, Sayı 24, 2000: 54 Türnüklü, Abbas. “Eğitimbilim Alanında Aynı Araştırma Sorusunu Yanıtlamak İçin Farklı Araştırma Tekniklerinin Birlikte Kullanılması”, Eğitim ve Bilim, Cilt 26, Sayı 120, 2001: 8-13. Vural, Timur. “Lider Olarak Orkestra Şefi”, Fine Arts, Cilt 7, Sayı 3, 2012: 287-306. Yıldırım, Ali ve Şimşek, Hasan. Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 6. Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2008. Yılmaz, Abdullah; Bozkurt, Yavuz ve İzci, Ferit. “Kamu Örgütlerinde Çalışan Kadın İşgörenlerin Çalışma Yaşamlarında Karşılaştıkları Sorunlar Üzerine Bir Araştırma”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, 2008: 89-114. Yöndem, Ömer. Orkestra Şefinin Eğitimcilik Yönü ve Orkestra Psikolojisi Üzerindeki Etkileri. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Bolu: Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzik Anabilim Dalı, 2005. 207 Okan, Melisa ve Gül, Gülnihal. “Profesyonel İş Hayatında Kadın: Klasik Müzik Orkestralarında Kadın Şef Olmak”. idil, 78 (2021 Şubat): s. 197–208. doi: 10.7816/idil-10-78-03 WOMEN IN PROFESSIONAL BUSINESS LIFE: BEING A FEMALE CONDUCTOR IN CLASSICAL MUSIC ORCHESTRAS Melisa Okan Gülnihal Gül ABSTRACT In this study, in the context of gender inequality, it is aimed to get the opinions of female orchestra conductors regarding the place of female conductors in classical music orchestras. In this context, 7 female orchestra conductors were interviewed. Qualitative research method was used in the research. The research data were collected using semi-structured interview technique, which is one of the interview technique types. Descriptive analysis technique was used in the analysis of the data obtained from the interview. As a result of the research, it has been concluded that female orchestra conductors encounter gender inequality in their educational processes, experience positive and negative reflections of being a woman in their professional lives, and positive and negative reflections of being a female conductor in their private lives. Keywords: Gender ınequality, business women, orchestral conducting 208

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir