ülkü ocakları metin turhan / Ülkü Ocakları () (Metin Turhan) Fiyatı, Yorumları, Satın Al - seafoodplus.info

Ülkü Ocakları Metin Turhan

ülkü ocakları metin turhan

TÜRK OCAKLARI

Bir Bal Yapan Arı Metin Turhan ve 2 Ciltlik Alparslan Türkeş Kitabı

Metin Turhan… Yaşıtları çelik – çomak oynarken okumaya merak salan, gençliğinde emsalleri oyunda oynaşta, hoş ve boş işlerle vakit öldürürken “Ülkü denen nazlı gelin”in peşine takılıp önünü sonunu, geçmişini geleceğini araştırmaya koyulan; belgeler toplayarak zengin bir arşiv oluşturduktan sonra sessiz ve derinden yazmaya başlayan gösterişsiz, mütevazı bir insan.

 

Bu satırları yazarken arkama dönüp kitaplığıma bakıyorum, Metin Turhan’a ait üç ciltlik Ülkücü Hareket’in ABC’si, altı ciltlik Ülkücü Hareket ve bir koca ciltlik Ülkü Ocakları kitaplarını görüyorum. Hepsi de belgelere ve araştırmaya dayalı, arşiv çalışması gerektiren dev eserler. Bu yazıyı bitirdikten sonra iki ciltlik Alparslan Türkeş kitapları da orada yerini alacak ve kitaplığımın raflarından biri Metin’in eserleriyle dolacak. Hani tabir yerinde ise, Ziya Paşa’nın meşhur beytinde dile getirdiği, “Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat/Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde” misalilaf üretip dedikodu ile vakit öldüren nice insanın boylarınca kitaplar… Âcizane, verdiğim bazı belge ve resimler de bu kitaplarda yerini almış.

 

Özellikle 12 Eylül ’den sonra yetişen nesil hoş ve boş işlere yönlendirilmiş, nemelazımcılık, adamsendecilik, kolaycılık giderek kök salmış ve insanımız millî şuurdan uzaklaştırılmıştır. Kolay para kazanma yollarına, magazin dünyasına özenti giderek artmıştır. Hâl böyle olunca dindar sanılan ve Müslümanlığı başörtüsünün içine hapsedip her türlü herzeyi yiyen Süslümanlar, ulaşılmak istenen en son ve en mükemmel hedef olan Ülkü ile Ülkücülüğü yalnızca Bozkurt işareti yapmaktan ibaret sananlar ve bir de ideolojilerini paraya pula değişerek sosyalistlikten kapitalistliğe geçiş yapanlar türemiştir.

 

Bu durum göz önüne alındığında ve böyle bir ortamda bal yapan arılar gibi uğraşıp didinerek otaya eserler çıkarmayı başaran Metin Turhan’a hayran olmamak ve onu tebrik etmemek mümkün değil. Yukarıda da işaret ettiğim gibi o, gösterişsiz ve mütevazı bir insan. Boş başaklar gibi gözü yukarılarda ve işe yaramaz değil, olgun başaklar misali başı hep öne eğik; dolu, dopdolu. Durmadan araştırıyor, buluyor, yazıyor ve tarihe belgeler bırakıyor.

Metin kardeşimin son çalışması Alparslan Türkeş – ve Alparslan Türkeş – isimleriyle çıkan sayfadan oluşan iki ciltlik dev eser.

 

Eserin Önsöz’ünü, Başbuğ Alparslan Türkeş’in kızı Prof. Dr. Umay Günay yazmış. Günay Hanım’ın ifadelerine bakalım:

 

“Alparslan Türkeş’i doğru anlamak ve eserlerinden yararlanarak Türk Milleti’ne gereği gibi hizmet etmek için öncelikle Türk Milliyetçiliği fikrini ve hareketini doğru kavramak gerekir. yüzyılda Türk milliyetçiliği fikrinin en büyük temsilcisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran devlet adamı büyük Atatürk’tür.  Mustafa Kemal Atatürk hem fikir adamı, hem devlet adamı, hem de siyasetçidir.  Dünya tarihinde bu üç niteliği bir arada milletinin hizmetine ahenkli bir biçimde sunabilen pek az toplum önderi vardır. Alparslan Türkeş’i anlayabilmek için önce Ziya Gökalp ve Mustafa Kemal Atatürk’ü tanımak ve Türk milliyetçiliği fikrini kavramak gerekmektedir. Fikir hareketleri ve temsilcilerini anlamak öncelikle yeterli kültürel alt yapıya sahip olmakla mümkündür. Böyle bir alt yapıya sahip olmayanlar ancak fikir hareketlerinin sloganlarını tekrarlarlar ve zora gelindiğinde veya kavrayamadıkları uygulamalar gördüklerinde liderlerini suçlayarak yol değiştirirler…”

 

Umay Hanım aslında tam da mevzuumuzun üstüne basmış ya da taşı gediğine koymuş! “Okumadan âlim, gezmeden seyyah” misali Milliyetçilik ve Ülkücülüğü anlamadan “Ülkücü”, Türkeş’i anlamadan “Türkeşçi” olunmuyor. Slogan milliyetçiliği ya da yukarıda da işaret ettiğimiz gibi “Bozkurt işareti yapabilme ülkücülüğü” inandığımız davaya bir katkı sağlamıyor. Okuyup araştırmak, yazılanları okumak, kendimizi çok ama çok iyi yetiştirmek zorundayız. Hamaset insanı motive eder ama içi boş olunca hem kendimize hem de inandığımızı sandığımız davamıza zarar verir.

Metin Turhan’ın hazırladığı bu eserde, Türk Milliyetçiliği ülküsünün lideri Başbuğ Alparslan Türkeş’in, 27 Mayıs İhtilali’nden sonraki sürgün hayatının bitip Türkiye’ye dönüşünden ’deki vefatına kadar çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan demeçleri, CKMP’den başlayarak siyasi hayatı boyunca partisinin il ve ilçe kongreleriyle mitinglerinde yaptığı konuşmalar, kendisi ile yapılan röportajlar, Ülkücü kuruluşlarda verdiği konferanslar, radyo ve televizyon konuşmaları gibi tarihe ışık tutacak belgeler yer alıyor. Birinci ciltte 10, ikinci ciltte 8 sayfa tutan İçindekiler bölümlerinden sonra her iki ciltte de yer alan Tarihçe bölümleri, Türkiye’de yaşanan olayları ve hareketleri kronolojik olarak gözlerimizin önüne seriyor.

 

Kitabın asıl bölümüne geçildikten sonraki ilk başlıklara bakar mısınız? “Millet İradesinin Her Şeyin Üstünde Tutulmasına Taraftarım”, “İhtilali Düşünmek Bile Vatana İhanettir”, “Gelişme Hürriyet İçinde Gerçekleşir”, “Milliyetçilik, Vatan İçin Her Fedakârlığı Yapmaktır”, “Türkiye Kudretli Bir Devlet Olacaktır”, “Türkiye Kızıl Blok Peyki Olmayacaktır”, “Yeniden Maneviyata Dönüş”, “Bir Milletin Kalbinde Yaşattığı Davalar Asla Kaybedilemez”…

 

Eserde bunlar gibi yüzlerce başlık var ve işte yukarıya aldıklarım günümüzü de anlatmıyor mu? Onun, “En kötü demokrasi en iyi ihtilal idaresinden iyidir”  sözünü görmezden ve duymazdan gelip hâlâ 27 Mayıs’taki radyo hitabına atıfta bulunanlar, belki bu kitabı okurlarsa “İhtilali Düşünmenin Bile Vatana İhanet” olduğunu anlarlar.

 

– döneminde Milliyetçi Hareket’in yegâne sesi olan Devlet Gazetesi’nin hizmetkârı, muhabiri olarak rahmetli Başbuğ’un seçim gezilerine katılmış; konuşmalarını takip ederek resim çekip haberleştirmiş ve Parti Genel Merkezi’nde kendisi ile röportaj yapmıştım. Kitabın sayfalarında gezinirken çektiğim ve resim çekerken başkalarının objektiflerine girdiğim resimlere; hele de Bahçelievler’deki Genel Merkez’de yaptığım röportaj sırasında değerli foto muhabiri Burhanettin Özbilici’nin çektiği resme rastlayınca çok mutlu oldum, heyecanlandım. 

 

Her iki cildin son sayfalarında, konu ile ilgili başka araştırma yapacak olanların da faydalanabileceği derli toplu bir Kaynakça verilen bu eser, daha önce de bir başka yazımda belirttiğim gibi, yayıncılığın merkezi olarak bilinen İstanbul’un pabucunu dama atarcasına Ankara’da vücut bulan yayın evleri’nden PANAMA Yayınevi tarafından yayımlanmış ve dağıtımı yapılıyor.

 

Tük Milleti’nin her ferdi okumak, araştırmak, düşünmek zorundadır. Yoksa hoş ve boş işlerle oyalanan, televizyonlarda ciddi programlar yerine magazin programlarına, çöpçatanlık yapanlara, “Survivor” gibi sallapatilere tavan yaptıran nesil, ülkemizin ve milletimizin geleceğini karartacaktır.

 

Metin Turhan’ı bu değerli çalışmasından, PANAMA Yayıncılığı da böyle ciddi ve muhtevalı bir eseri temiz bir baskı ile yayımlayıp okuyucunun hizmetine sunduğu için tebrik ediyorum. Türkiye’nin her yerindeki kitapçılarda bulunabileceğini sandığım bu eser için PANAMA Yayınevi ile de irtibata geçilebilir:

 

Panama Basın Yayın Dağıtım

Yüksel Cad. 74/7 KIZILAY/ANKARA

Tel:

 

seafoodplus.info

[email protected]

 

Ülkücülük, her şeyden önce sevgi demektir, insana saygı demektir. Türk milletine sadakatle bağlılık demektir ve milletimiz için en güzeli, en iyiyi istemek, temin etmek için fedakârca çalışmak demektir.
Ülkücü gençler olarak eğitim görüyorsanız eğitimde en ileri olmayı, en önde olmayı, örnek insan olmayı kendinize gaye edinmelisiniz. Çalışma hayatındaysanız mesleğinizde, çalıştığınız yerlerde dürüstlüğünüzle, yüksek ahlakınızla, Ülkücü ve imanlı tavırlarınızla kendi iş alanlarınızda örnek olmalısınız.
Ülkücü gençlik olarak hedefiniz en kısa zamanda, en kısa yoldan, en iyi bir şekilde, büyük Türk milletini, ilimde, modern teknolojide dünyanın en yükseğe çıkmış toplumu yapmaktır. Büyük Türk milleti, her türlü fedakârlığa, her türlü övgüye layıktır. Ona layık evlatlar olarak kendinizi her alanda göstermiş bulunuyorsunuz.
Ülkücü Hareket, Türk milletinin hayatında bu güne kadar çok hayırlı işler yapmıştır. Çok hayırlı hareketlere öncülük etmiştir. Bundan sonra da milletimizin geleceğinde teminattır. Türk milletinin, büyük, bağımsız, demokratik düzen içinde kalkınmasının, ileri gitmesinin, hem öncüsü, hem koruyucusu, hem de teminatı olacaktır.
İnsanların hayatı gelip geçicidir. Ama milletler ebediyete kadar gider. Milletimizin hayatının bağımsızlık içinde, hürriyet içinde, ilim ve modern teknolojide hızla en ileri bir duruma gelerek ekonomik refaha kavuşturulması ve ülkenin her türlü tehlikelere karşı korunması için, fedakârca çalışmak, fedakârca gayret göstermek ve cesur bir şekilde her türlü engele, her türlü saldırıya karşı göğüs germek lazımdır.
İnsanları aşağılatan en tiksindirici hâl, insanların köleliğe, uşaklığa mecbur edilmesi veya boyun eğmesidir.
Milletimizin yaradılışında, tabiatında kölelik yoktur, esaret yoktur, baş eğme yoktur. Hiçbir şeye baş eğmeyeceksiniz. Ne fukaralığa baş eğeceksiniz, ne cehalete baş eğeceksiniz, ne korkuya baş eğeceksiniz, ne ahlaksızlığa teslimiyet göstereceksiniz. Ahlakı, idealistliği, imanı her şeyin üstünde sahipleneceksiniz. Hayatta, bu söylediğim şeyleri yapmak kolay değildir. Fukaralıktan, geri kalmışlıktan sıyrılıp kurtulmak büyük azim ister, iman ister, idealizm ister, Ülkücülük ister, cesaret ister ve kahramanlık ister.

Alparslan TÜRKEŞ

Ülkücü Gençliğin Mücadelesine Işık Tutan Belge Dolu Bir Eser: Ülkü Ocakları ()

        Daha önce 3 ciltlik “Ülkücü Hareketin ABC’si”, “Derin Devlet’in Solcuları”, “Başbuğ Türkeş” isimli tamamen araştırmaya, uzun ve yorucu arşiv çalışmalarına dayalı eserlere imza atan Metin Turhan, aynı tarzda “Ülkü Ocakları – ” isimli kitabını da yayımlamıştı. Geçen zaman içerisinde kitapların baskıları bitti bitmesine de bilgi ve belgeler de aktıkça akmaya başladı.

        
Metin, sözünü ettiğim bu kitap çalışmaları için harekete geçtiği ’li yılın başlarında bana da uğramış ve bazı bilgi ve belgeler vermiş, yardımcı olmaya çalışmış, karşılaştığı güçlüklerden de haberdar olmuştum. Bizim camiada adını tam koyamadığım bir hastalık var. İnsanlara güvenilmiyor, şüphe ile bakılıyor ya da kıskanılıyor. O yüzden biyografi istediği bazı kişiler tarafından terslendi, belge ve fotoğraf verilmedi. Buna rağmen o yılmadı, araştırmalarına devam etti, sordu soruşturdu, Milli Kütüphane’de aylarca çalışarak ’lı yıllardan bu tarafa yayımlanan dergi ve gazetelerle başka yayınları taradı ve işaret ettiğim eserleri yayımlamayı başardı. Ortaya çıkan eserlerle artık “rüştünü ispat” etmiş olmalı ki, önceden bilgi ve belge vermeyenlerden de bir akış olmaya başladı. Hâl böyle olunca “Ülkü Ocakları” ve “Başbuğ Türkeş” kitaplarının genişletilmiş yeni baskıları yapılmalıydı.

        
Ülkü Ocakları kitabı sayfalık koca bir cilt olarak Kasım ’ün son haftasına girerken piyasaya çıktı ve dağıtıma verildi.

        
Ülkü Ocakları, Türk milleti ve devletine kasteden ve dışarıdan beslendiği aşikâr olan sol/komünist hareketlerin önünde bir set olmuş ve Türkiye’mizin Demirperde ülkeleri olarak adlandırılan Sovyet Rusya güdümündeki ülkelerin durumuna düşmesini önlemişti. Onun içindir ki, teşkilatlanması ve mücadelesinin böylesine şümullü bir araştırma sonucu kitaplaştırılması çok isabetli olmuştur.

        
yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nde kurulan Ülkü Ocağı, Türk gençliğini ve özellikle üniversitelileri millî ülküler etrafında birleştirerek gelecekte önemli işler başaracak olan Ülkü Ocakları Derneği’nin nüvesini teşkil eder. Kitapta da Ülkü Ocaklarının başlangıcı olarak o teşkilat esas alınmış.

        
Kitabın başında oldukça şümullü bir tarihçe veriliyor ve 19 Haziran tarihinde Alparslan Türkeş’in Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde verdiği “Türkiye’de Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği” konulu konferanstan 12 Eylül ihtilaline kadar geçen sürede cereyan eden olaylar bir bir sıralanıyor.

        
Tarihçeden sonra tam 49 sayfa tutan İçindekiler bölümünde Türkiye’nin her köşesinde bulunan herkes, kendi illerinde, ilçelerinde olup bitenleri ve ülkücülerin neler yaptığını bulup ilgili sayfaları açarak detaylarını öğrenebilir.

        
Son olmasını dilediğimiz 12 Eylül ’e kadar Türkiye malum, bir ihtilaller ve muhtıralar ülkesi idi. Onun için Ülkü Ocakları zaman zaman kapatılmıştı ancak “Her dem yeniden doğarız.” kavlince isim değişiyor, Genel Merkezin yeri değişiyor ama kurulan teşkilatlarda “Ülkü” adı hep var oluyordu. GÜT (Genç Ülkücüler Teşkilatı),TÜT (Türk Ülkücüler Teşkilatı), ÜTD (Ülkücüler Teşkilatı Derneği), BÜD (Büyük Ülkü Derneği), ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ve ÜYD (Ülkü Yolu Derneği) gibi isimleri aslında hep Ülkü Ocakları olarak okumamız gerekiyor.

        
Türk gençliğinin ateş çemberinden geçtiği o dönemi içine alan yaklaşık 15 yılda verilen mücadelenin bütün detayları, toplantılar, gösteriler, protestolar, boykotlar, bildiriler, kavgalar, kongreler, olaylar, verilen şehitler, afişler, yazılar, resimler kısacası belgeler, belgeler… Hepsi derli toplu olarak Ülkü Ocakları kitabında.

        
Son yıllarda maalesef, İslamiyet’i başörtüsünün içine hapsedip her türlü günahı mübah görenler gibi ülkücülüğü de bozkurt işareti yapmaktan ibaret sayanlar var. Oysa ülkücülük bir idealdir, dürüstlüktür, çalışmaktır ve hayatının her safhasında zikzak çizmeden davasını yaşamak ve yaşatmaktır. Laf değil iş üreten Metin Turhan kardeşimi tebrik ediyor ve bu değerli eserin dağıtım adresini veriyorum:

         

        Songezgin Kitabevi, Nebi Akgüngör, Marmara Sokak Sıhhiye-Ankara

        
Tel: 61 55 97 seafoodplus.info (Songezgin Sahaf)

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir