üstünde zıplanan şey / Kediler Neden Zıplar ve Nasıl Kontrol Edilir? | Hill's Pet

Üstünde Zıplanan Şey

üstünde zıplanan şey

Belki işitilen olumlu bir haber, belki özlem duygusuna son veren bir kavuşma, belki de rakip takıma atılan bir gol ânı… Sevinç dolu olduğumuz an, vücudumuzdaki yere göğe sığamama hissi, bizleri kollarımızı havaya açmaya ve zıplamaya sevk eder. "Sevinçten havalara uçmak" deyimini günlük hayatımızda sıklıkla kullanırız - ama bu, sadece bir metafordan ibaret değildir: Sevindiğimizde, gerçekten zıplarız! Bu durumda sormak gerek: Neden sevinçten havalara uçarız?

Christiano Ronaldo'nun gol sonrası sevinci.Marca

Kavramsal Metafor Teorisi: "Mutluluk" ile "Zıplama" Arasındaki İlişki Ne?

Her şeyden önce, "mutluluk" veya "sevinç" gibi duyguların neden -mesela- "yatağa uzanmak", "yemek yemek", "kendi etrafında derece dönmek" ile değil de, "zıplamak" ile ilişkilendirildiğini anlayarak başlamamız lazım. Bunu da öncelikle dilbilimsel açıdan inceleyebiliriz.

Günlük hayatımızda gösterdiğimiz figüratif eylemleri, çeşitli metafor ve deyimlerle açıklıyoruz ve yapılan eylemlerin o kalıplar nezdinde tekrar ettiğini gözlemliyoruz. Kavramsal metaforlar ve buna bağlı oluşturulan deyimler zincirinde mutluluk kavramını incelediğimizde: "Mutluluk ile canlanmak", "mutluluk nedeniyle yerden yükselmek", "sevinçten havalara uçmak" gibi kavramların karşımıza çıktığını gözlemliyoruz. Bu kavramlar, mutluluğu ifade etme hususunda en sıklık kullanılan ve figüratif eylemlerdir.

"Mutluluk" ile "zıplama" arasındaki ilişkinin kavramsal altyapısını, "Kavramsal Metafor Teorisi" ile açıklayabiliriz. Bu teoriye göre metafor, "bir kelimenin başka bir kelimeden hareketle anlaşılması değil, bir kavram alanının başka bir kavram alanına göre anlaşılması" olarak değerlendirilir.[1] Bu teori, insan zihninin düşünce yapısında metaforik olarak oluşturduğu kodlar ve birtakım eylemleri, spesifik bir âna indirgeyen bir kavram çatısı altında tanımlar. Örneğin "Barışın bedeli artıyor." dediğimizde, "barış" kavramını "para" cinsinden anlamakta ve anlatmaktayız.

Duyguların ifade edilebilirliği ve derecelerinin varlığı noktasında bir grup öğrenci üzerinde gerçekleştirilen bir deneyde, tepkilerin kavramlar üzerindeki etkileri test edilmiştir.[1] Bu bağlamda, insanlardaki "zıplama" tepkisi, gerçekten de "Mutluluk, yerden yüksekte olmaktır." kavramsal metaforuyla ilişkilendirilmiştir.

Pixnio

Mutluluğun Biyolojisi ve Etkileri

Mutlu olduğumuz anlarda vücudumuzun verdiği reaksiyonlar çoğunlukla ortaktır. Yaşadığımız şeyler ve bizi mutlu eden durumlar her ne kadar farklı olsa da verdiğimiz tepkiler birçok durumda hemen hemen aynıdır. Aynı dili konuşmadığımız, farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda bulunduğumuz ve hiçbir etkileşim içinde bulunmadığımız insanların, mutlu oldukları anda bizimle aynı tepkiler verdiğini daha önce düşünmüş müydünüz?

Her şeyden önce şunu anlamamız gerekiyor: Tüm bu eylemlerin çeşitliliği ve evrenselliği, zihin-beden bağlantısıyla ilişkilidir. Hissettiğimiz mutluluk hormonun vücudumuzdan aktığı yollar sırasıyla; beynimiz, dolaşım sistemimiz ve otonom sinir sistemimizdir. Yani hissettiğimiz her duygu beynimizden geçmektedir. 

Reklamsız Deneyim

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %% reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır. Kreosus Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık Daha fazla göster

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, % reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Destek Ol

Anlamamız gereken ikinci kritik noktaysa şudur: Duygu paylaşımı (yani duyguların sosyal iletimi), sosyal bir hayvan türü olan insan için olmazsa olmaz ihtiyaçlardan birisidir. İnsanlar bu sayede birbirlerine duygudurumlarını aktarırlar, bu sayede dayanışma sağlarlar, bu sayede birbirlerinin içinde bulunduğu vaziyetten haberdar olurlar.

Vücudumuzda duyguların etkilerini ve üretimini hormonlar üstlenir. Hormonların üretimini ise endokrin sistem adı verilen özel bir sistem yönetir. Bu sistemde, tüm hormonların vücut-beyin arasındaki etkileşimi gerçekleşir.[3] Örneğin mutluluğu tetikleyen bir deneyim yaşadığımızda, endokrin sistem aracılığıyla dopamin, serotonin, endorfin, oksitosin gibi hormonlar salgılanır.

Endorfin, beyin ve vücut arasındaki dengeyi kontrol etmekle sorumlu olup, kan basıncımızın ve kalp atışlarımızın hızının artmasını engellediği için gündelik hayatımızda çok kritik bir yere sahiptir. Bu, aynı zamanda mutluluğun dolaşım sistemini etkilemesinin de nedenlerinden biridir: Bu anlarda yüzümüzün kızardığı veya kalp atışlarımın hızlandığını görebiliriz. Bunun nedeni, hormonlarımızın dolaşım sistemleri üzerindeki etkileridir. Bunun yanında göz bebeklerimizin büyümesi, nefesimizin kesilmesi gibi etkiler de otonom sinir sistemimizle alakalıdır. Bu sistem, vücudumuzun bilinçli bir çaba göstermeden yaptığı her eylemden sorumludur.

Serotonin, dopaminler ve oksitosinler, vücudumuzun sağlıklı olması hususunda da önemli rollere sahiptir. Kan trombositlerinde bulunan bu hücrelerin aktif hale gelmesi, vücut üzerindeki ruhsal problemleri (depresyon, kaygı, endişe vb.) minimize ederek vücut dengesini sabit tutma görevini görür. Ayrıca salgılanan bu hormonlar sosyal etkileşimle birlikte fiziksel temasın artmasına da gerekçe olur.[4]

Sonuç olarak bu hormonlar ve bunların kandaki göreli miktarı, bizleri o an çeşitli eylemleri yapmaya sevk eder:[2] Bunların salgısı, bizleri kimi zaman kahkahaya, kimi zaman yanımızdakine sarılmaya, kimi zaman da kollarımızı açıp zıplamaya hazırlar.

Sevinçten zıplayan bir kadın.Pixabay

Harvard Üniversitesi tarafından 75 yıl boyunca yürütülen "gerçek mutluluk" araştırması, insanın kendini topluma ait hissetmesinin yanında, fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca yaşam kalitesinin artmasıyla birlikte daha uzun ve sağlıklı yaşamın yolunu açmaktadır.[5] Bu araştırmada aynı zamanda mutluluk hormonlarının üretimini destekleyen faktörler belirlenmiştir.[6] Bu faktörler; egzersiz, sosyal etkinlikler, güneş ışığına maruz kalma, çikolata ve yüksek triptofan içeren gıdalar (süt, tereyağı, yumurta sarısı, et, balık, hindi, yer fıstığı gibi yüksek proteinli besinler) tüketmek, evcil hayvanla ilgilenmek, sevinen biri/birilerini görmek ve meditasyon olarak sınıflandırılmıştır.

Mutlu Olduğumuzda Neden Zıplarız?

Heyecan ve mutluluk gibi çok güçlü bir duygu hissettiğimiz durumlarda, vücudumuz bu duyguyu eylemlerle dışa vurmaya yönelik güçlü bir gereksinim duyar. Bu eylem, birçoğumuz için "zıplamak"tır. Zıplamak, "bacaklarımız ve ayaklarımızla kendimizi iterek yerden hızla uzaklaşmak veya bir yüzeyden uzaklaşmak" olarak açıklansa da duygusal anlamda altında pek çok etmeni içinde barındırdığını da vurgulamak gerekir.[7]

"Duygu paylaşımı", "bir şeyleri ifade etmek", "duyguları dışa vurmak" gibi kavramlar, hayatımızda sürekli var olan ve bilimsel bir altyapısı olan kavramdır. Bizleri harekete geçiren bu iletişim güdüsü, canlı doğasıyla yakından ilişkilidir.

Tüm vücudumuza neşeyi, öfkeyi, üzgünlüğü ve heyecanı yayan iletişim hormonları nöropeptidler, olaylar karşısında bizleri anlık reaksiyon vermeye iter. Vücudumuzu tetikleyen ve canlılar olarak ortak tepkiler vermemize sebep olan bu hormonlar, beyinde yarattığı uyarı çerçevesinde işlevlerini aktif hale getirir.[8] Olayların "içeriği" ve "deneyimi", kişiden kişiye göre değişse de ortak bir tepki olarak zıplama veya buna benzer başka bir tepki gösterme dürtüsü, tüm vücudu etkisi altına alır.

Nitekim aşırı heyecanı ve mutluluğu başka bir bireye ifade etme yeteneğimiz canlı doğasının iletişim ihtiyacının bir sonucudur. En büyük iletişim araçlarımızdan birisi olan dilimizin işlevini yitirdiğini farz edelim. Mutluluğumuzu çevremize nasıl belli ederdik? Muhtemelen kollarımızı açarak, gülümseyerek, çeşitli mimikler yaparak veya zıplayarak olacaktır.

Uzun süre ahırda bulunduktan sonra ilk kez kırlara salınan ineklerin de heyecanlandıkları bazı anlarda zıpladığını gözlenmiştir.[9] Buna benzer davranışı koyunlar ve keçiler de sergilemektedir.[10], [11] Ancak bu hayvanların sadece mutlu oldukları anda zıpladıklarını söylemek yanlış olur: Hayvanlar, mutsuz ve gergin oldukları durumlarda da zıplayabilmektedir. Burada vurgulanan nokta, zıplama dürtüsünün çeşitli duyguları ifade etmek için hemen hemen canlının iletişim doğasında var olduğudur.[12]

Bu durumda, neden her mutlu olan zıplamıyor? Bu, duyguların insan üzerindeki kademeli etkisiyle ilgilidir: En nihayetinde mutluluk duygusu, dereceli ve göreli bir kavram olduğu için, olayların türü ve etki boyutu kapsamında insanların verecekleri tepkiler de bu duruma göre şekillenir. Ayrıca beynin tek bir duygusal merkezi de yoktur: Farklı duygular, farklı yapıları içermektedir.[16] Örneğin beynin ön lobunda yer alan kontrol panelimiz (frontal lob), duygusal durumumuzu izlerken, bilinci düzenleyen bilgi merkezimiz talamus ise duygusal tepkilerimizi kontrol eder. Kişilerin beyinleri arasındaki bireysel farklar, benzer durumlarda farklı tepkiler verilmesine neden olabilir.

Sevinçten Zıplamanın Nörobiyolojisi

Bilimsel düzlemde bakıldığında nöronlar (sinirler) ve diğer vücut hücreleri arasında sinyaller ileten küçük kimyasal "haberci moleküller" olan nörotransmitterler aracılığı ile sevinç duyuyoruz. Nörotransmitterlerin görevi, kan akışından sindirime kadar vücudun hemen her alanındaki süreç ve duyguları kontrol etmektir. En büyük kaslarımızı (popo kaslarımız olan gluteus maximus ve ayaklarımızdaki kuadriseps kasları) harekete geçiren bu moleküllerin tetiklediği dopamin ve serotonin, yüzlerimize gülümseme katarak kollarımızı açmaya ve bizleri zıplamaya sevk eder ve kısa süreliğine de olsa uçuyormuş gibi hissetmemize neden olur.[13]

İşte Bunlar Hep Seti (5 Kitap)

Gökyüzüne dair büyüleyici gerçekler ve yıldızlar kadar parlak çizimleriyle İşte Bunlar Hep Astronomi tüm “aklı havadalar” için geliyor!

Bilimin sınıflarla kısıtlı kalamayacak kadar havalı bir mevzu olduğunu bilen meraklı beyinlere, İşte Bunlar Hep Bilim takdimimizdir.

Mona Lisa’nın neden kaşlarının olmadığını, bir pisuvarın nasıl sanat eserine dönüşebildiğini, Monet gibi resim yapmanın sırlarını, Gerçeküstücülerin neden sınırlarımızı bu kadar zorladığını, özetle sanatı böylesine “afili” yapan sırrı öğrenmek isteyen tüm yaratıcı zihinlere takdimimizdir: İşte Bunlar Hep Sanat.

Mısır’ın her şeye gücü yeten tanrılarıyla, Eski Yunan’ın kudretli Titanlarıyla ve birbirinden gizemli canavarlar, yaratıklar, vampirlerle tanışmak, Gizemli Atlantis adasını ziyaret etmek isteyenlere İşte Bunlar Hep Mitoloji. Tabii cesareti olanlara!

Mesele ister çok basamaklıların çarpımı gibi seni sınıfın kahramanı yapacak konular olsun, ister gündelik hayatta karizmanı parlatacak karmaşık denklemler;
 İşte Bunlar Hep Matematik, problemleri problem olmaktan çıkarıyor. Matematiği görünür kılan çizimlerle dolu bu eğlenceli kitapta, sihirli Fibonacci dizisiyle tanışacak, bir fırtınanın uzaklığını –veya garsona bırakılacak bahşişi– hesaplamanın ya da bir şifreyi kırmanın ilginç yollarını bulacaksın.

Set içindeki kitaplar:

  1. İşte Bunlar Hep Astronomi
  2. İşte Bunlar Hep Bilim
  3. İşte Bunlar Hep Sanat
  4. İşte Bunlar Hep Mitoloji
  5. İşte Bunlar Hep Matematik

Bilgiler ve Uyarılar:

  1. Bu ürün sipariş alındıktan gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Domingo Yayınevi tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Devamını Göster

İşte Bunlar Hep Seti (5 Kitap)

Satın AlTüm Ürünler

Ayrıca salgıladığımız mutluluk hormonlarının zıplama reaksiyonuna dönüşmesi, müzik ile de ilgilidir. Konser alanında binlerce kişinin ritim tutarak zıplaması veya gece kulüplerinde çalan tempolu müzikler insan vücudunu kontrol altına almaktadır ve bu durumda o an salgıladığımız aşırı hormonlar, bizleri zıplamaya sevk etmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre müzik, dopaminerjik nörotransmisyon yoluyla çeşitli beyin fonksiyonlarını düzenleyebilir ve/veya etkileyebilir ve bu nedenle çeşitli hastalıklarda semptomların düzeltilmesinde etkili olabilir.[13]

Mutluluğun ve gülümsemenin bulaşıcı olduğu da bilinmektedir. Mutluluk, bulaşıcı olmasının yanında, etkisini de giderek arttıran bir durumdur. Yapılan bir araştırmaya göre karşımızda gülen birisini gördüğümüzde, karşımızdaki kişiden daha fazla haz alabiliriz.[14] Bununla birlikte toplu etkinliklerde (özellikle konserler) zıplamanın da bulaşıcı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

PxHere

Zıplama eyleminden yola çıkılarak hissedilen heyecan, bizlere kısa süreliğine uçma hissini tattırır. Yapılan araştırmalar, insanların hayatı boyunca yaşadıkları çeşitli tecrübe ve deneyim sonucunda zıplama aksiyonlarında azalma olabileceğini göstermektedir.[15] Bu durum yaşlandıkça heyecan gibi duyguların yoğunluğunun daha az yaşandığına işaret etmektedir. Buna sebep olarak, yaşlanmanın insanı daha ciddi ve ketum birisi yaptığına ve kontrol mekanizmasının olağanüstü seyrettiğine dair bir argüman üretilebilir.

Zıplama Biyolojisi

Yaşımız ilerledikçe daha fazla tecrübe edinir bu sayede de hayat kalitemizi artıracak deneyimlerimi keşfetme gücümüz/şansımız artar. Edindiğimiz bilgi ve deneyimler, bizlere sağladığı faydalar doğrultusunda bazı eylemleri bilinçli olarak yapmamızı sağlar. Edinim ile öğrenme durumu, çocukluk döneminden yetişkinlik dönemine kadar kapsayan maratonda çok daha yoğun hissedilmektedir. Lokomotor hareketler olarak adlandırılan edinimler, kas ve iskelet sistemimizin gelişimi ile alakalıdır ve bedenimizi hareket ettirerek (koşma, zıplama, sıçrama vb.) deneyimleri yaşamamıza yardımcı olur.[17]

Zıplama ve Öğrenme Arasındaki İlişki

Doğduğumuz andan itibaren bilinçsizce yaptığımız duygu dışavurumu olarak görülen zıplama eylemi; vücutta yarattığı etkileri öğrenmemiz, yarattığı hissi deneyimlememiz ve kuvvet-koordinasyon ilişkisi kurmamızı sağlayan bir beceri aktivitesidir.[17]

Aynı zamanda çocukken oynadığımız hemen hemen her oyunda zıplamanın olduğunu ve bunun bizlere bir şeyler öğrettiğini söylemekte fayda vardır. Örneğin seksek oyunu, çeşitli danslar ve figürler; zihinsel koordinasyonu ve dengeyi sağlamak noktasında oldukça önemlidir. Bu nedenle fiziksel edinimlerin zekâ ile bütünleştiği eylemlerin birçoğunda zıplama eylemini görmek, sürpriz olmayacaktır.

Wikimedia

Zıplama esnasında serebellum (Tür: "beyincik") aktif hale gelir.[18] Bu bölümde dengemiz ve gelişimimizi kontrol eden motor becerilerimiz mevcuttur. Bu bölgede ek olarak odaklanma, konsantrasyon ve dikkatimiz de edinimler yoluyla gelişmektedir. Zıplama eylemi, küçük yaşlarda uyguladığımız kaba motor becerilerini artıran en temel gelişim metotlarından birisi olarak değerlendirilmektedir.

Motor becerileri, fiziksel ve zihinsel olarak tüm vücut hareketini gerektiren ve ayakta durma, yürüme, koşma ve dik oturma gibi günlük işlevleri yerine getirmek için vücudun büyük kaslarını içine almaktadır. Bunun yanında spor dallarıyla da yakın ilişkide olup top kullanma becerileri ve el-göz koordinasyonunu sağlamaktadır.[19] Nitekim çocukken yürüme, koşma, zıplama gibi günlük işlevlerle birlikte oyun ve spor becerilerinin de gelişiminde kilit bir role sahiptir ve vücuttaki dayanıklılık eşiğinin artmasına katkı sağlamaktadır.

Çocukluk yaşlarında bu tip motor becerilerini geliştiren egzersizlerden, faaliyetlerden ve uygulamalardan uzak kalmak ilerdeki yaşlarda geç düşünme, ağır hareket etme, erken yorulma, huzursuzluk, depresyon, keyifsizlik, asosyallik, dışlanmışlık hissi gibi zihinsel, fiziksel ve sosyokültürel açıdan pek çok ciddi sıkıntı doğurabilir.

Mutsuzluğun sebeplerinden biri de hareketsizliktir. Yapılan bir araştırmada, belirli rutinler çerçevesinde hareket eden ve fiziksel aktivitelerini artıran insanların zihin sağlığı da olumlu etkilenmektedir.[20] Başka bir araştırmaya göre, hareketsiz insanlar genellikle gergin ve neşesiz olmaktadır.[21]

Zıplamanın İnsan Vücuduna Olumlu Etkileri

Duygu paylaşımından bağımsız olarak da zıplamak, bir türaerobik egzersiz olarak kabul edilir ve insan vücuduna katkıları oldukça fazladır. Ayrıca zıplama egzersizi, herhangi bir ekipman veya özel bir araç gerektirmediği için her an her yerde bu egzersizi gerçekleştirebiliriz. Bu tür bir egzersizin vücuda faydaları şöyle sıralanabilir:[22]

  • Zıplamak, gücümüzü artırır, kaslarımızı güçlendirir ve formumuz için mükemmel bir eylemdir. Bu eylem, büyük oranda vücut ağırlığını temel alarak gerçekleştirildiği için bunu bir egzersiz olarak yapmamız, vücudumuzdaki kemikleri fazlasıyla yorar ve bizlere direnç katar. Bu direnç sayesinde kemiklerimizi daha güçlü hale getirmiş oluruz. Aynı zamanda eklemlerimiz basınç girdisi alır. Bu proprioseptif girdi, vücudumuzun daha fazla farkında olmamıza yardımcı olur.
  • Metabolizmamızı ve kalp sağlığımızı geliştirir. Zıpladığımız zaman, vücudumuz kaslarımıza daha fazla oksijen ve kan pompalamaya başlar. Kan dolaşımındaki bu artış, kardiyopulmoner ve vasküler sistemleriniz için harikadır. Pek tabii bu durum, kalbin ve akciğerin işleyişini iyileştirir.
  • Stresten ve öfkeden uzak durmamıza yardımcı olur. Zıplama egzersizi, can sıkıntımızı ve bir takım öfkeleri aşmamız noktasında oldukça önemli bir role sahiptir. Aynı zamanda beynimiz daha fazla dopamin üretir ve bu bizi daha mutlu hissettirir.

Alıntı Yap

Okundu Olarak İşaretle

Paylaş

Sonra Oku

Notlarım

Yazdır / PDF Olarak Kaydet

Bize Ulaş

Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git

Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?

Kaynaklar ve İleri Okuma

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

seafoodplus.info seafoodplus.info

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/06/ tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: seafoodplus.info

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Kategoriler ve Etiketler

Tümünü Göster

Ali Babacan’ın parti kurmaya çalıştığı günlerdi.

Çalışmalarını son derece kapalı bir biçimde sürdürüyor, kimse ile bilgi paylaşmıyordu.

Genel kanaat ise o sıralarda birlikte ailece gezilere çıktığı ve kendisi ile yakın dönemlerde Ak Parti’den benzer ilkesel nedenlerle kopmuş Ahmet Davutoğlu ile birlikte hareket edeceği, partiyi beraber kuracakları yolunda idi.

Babacan ise ser veriyor, sır vermiyordu.

Tam o günlerde telefonum çaldı.

Tanımadığım bir numaradan arayan, Ali Babacan’dı.

İstanbul’daki çalışma ofisine, sohbete davet ediyordu.

Küçük, sade ofiste oturduk.

Babacan, partiyi nasıl kuracaklarını, nasıl alttan gelen bir örgütlenme içinde olduklarını anlattı.

Benim merak ettiğim ise Ahmet Davutoğlu’nun patinin kuruluşunda ve içinde yer alıp almayacağı idi. Çünkü Davutoğlu da aynı günlerde bir parti kurma çabası içinde idi.

Yakınlıkları, aynı çatı altında olacaklarına işaret ediyor gibiydi.

Ali Babacan, kesin bir dille aynı çatı altında olmayacaklarını söyledi.

Davutoğlu ile aynı çatı altında olmanın zor hatta imkansız olduğunu, olabildiğince kibar, kırıcı olmaktan mümkün olduğunca imtina ederek anlatmaya çalıştı.

Birkaç gündür, Ali Babacan’ın niye böyle davrandığını ve o gün bana ne demek istediğini çok daha iyi anlamaya başladım.

Ahmet Davutoğlu, tüm siyasi tecrübesine rağmen kırıp dökmeye başladı.

Önce çıkıp “Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı kim olursa olsun imza yetkisinin masadaki liderlerde olacağını” söyledi.

Bu söylemin Anayasaya aykırı olduğunu yazdım ve bu konuşmaların masaya büyük zarar verdiğini söyledim.

Sadece ben değil, herkes bunu hatırlattı.

Diğer partilerin liderleri ya da sözcüleri Davutoğlu’nun sözlerini tevil etmek, ortaya çıkan seçmen güvensizliğini ortadan kaldırmak için açıklama üzerine açıklama yaptılar.

Durum tam biraz toparlanır gibi oldu, Ahmet Bey yine ekrana çıktı ve bu kez daha da ileri gitti.

Seçime giden bir liderin en son söyleyeceği cümleyi söyleyerek “Kriz çıkar” dedi ve Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı liderleri dinlemez ve oy oranına bağlı olarak küçümseme yoluna giderse kriz çıkacağını, seçime gidileceğini anlattı.

İktidarın seçime kadar her gün uğraşsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her gün bu olasılıktan söz etse vermeyeceği kadar zarar verdi muhalif cepheye.

Oysa kriz tamamen sayısal bir şeydi.

Eğer masa yeterince güçlü ise birkaç milletvekili olan bir partinin masanın geri kalanı ile ters düşmesi kriz falan yaratmazdı.

Ama Davutoğlu kendi seçmenine merak etmeyin, bizim istemediğimiz bir şey mesajı vermek için en olmaması gereken uca gitti.

Anlaşılan Ali Babacan, saygı ve sevgisine rağmen bugünleri baştan görmüş, hissetmişti.

Öyle görünüyor ki, Ahmet Davutoğlu masanın altı ayağından birini kırmaya çalışmıyor.

Bunu kırsa masa kalan 5 ayağın üzerinde de gayet dengede durabilir.

Ahmet Bey’in yaptığı masanın tam ortasında zıplamak.

Bilerek veya bilmeyerek Masa’yı kırmaya çalışıyor.

Kıracak kadar ağır mı yakında göreceğiz!

ABONE OL

Özel okulların ilkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye geçenlere fahiş zamlar yaparak velileri ve öğrencileri mağdur ettiğini yazdım.

Bazı özel okul veya vakıf okulu yöneticileri arayarak sitem ettiler.

Maliyetlerdeki artışlardan, öğretmen maaşlarına yapılan zamlardan söz ettiler.

“İktidar enflasyonu gizliyor ama biz yaşıyoruz. Ne yapalım, batalım mı” dediler.

Haklılık payları elbette yok değil.

Her türlü maliyetin korkunç biçimde arttığı, ekonominin rayından tam anlamıyla çıktığı bir dönemden geçtiğimizi biz de biliyoruz ama özel okul yönetimlerinden ricam bana “Öğretmen maaşları” demesinler.

Çünkü oradaki durumu biliyorum, daha önce de yazdım.

Öğretmenleri sömürüyorsunuz.

Sizler de aynen iktidar gibi, enflasyonun yükünü, çalışanlar üzerine yıkıyorsunuz.

Şu anda özel okul öğretmen ücretleri yerlerde sürünüyor.

Genç öğretmenler asgari ücret ve hatta bazen asgari ücretin de altında maaşlarla çalıştırılıyor.

20 yıllık tecrübeli öğretmenlerin asgari ücretim , bilemedin TL üzerinde maaşlara talim ettirildiğini biliyoruz.

Kağıt üstünde verdikleri maaşın bir bölümün geri isteyen okullar bile duyuyoruz ama kanıtlayamam.

Pek çok öğretmen utana sıkıla da olsa bordrolarını benimle paylaşıyorlar.

Tarikat ve cemaatlerin ellerindeki okullarda bu sömürü daha da fazla.

Öyle ki, devlet okullarındaki öğretmenlerin gelir durumu, özel okul öğretmenlerinden çok çok daha iyi diyeyim vaziyetin vahametini siz anlayın.

O yüzden hiçbir özel okul bana “Öğretmen maaşları” demesin.

Vallahi yayınlarım bordroları.

ABONE OL

Otoyol ve köprülere zam yapılmayacağı haberi, bu yolları kullananlar arasında sevinçle karşılandı.

Her şeye zam yapılırken, köprülere ve otoyollara yapılmaması iyi elbette.

Keşke hiçbir şeye zam yapılmasa.

Ama acaba gerçekten zam yapılmadı mı!

Sorum şu ve çok basit.

“Bu otoyolları işleten müteahhitlere yapılan ödemelere de zam yapılmadı mı? Yani müteahhitler bu yıl da geçen yıl devletten aldıkları araç başı paranın aynısını mı alacaklar. Yoksa müteahhitlere ödenen paraya zam yapıldı da, bu zam kullananlarda yansıtılmayarak, Kars’taki, Van’daki, Sinop’taki, Hatay’daki vergi verene mi yansıtılacak?”

Müteahhitlere yapılacak ödeme de artmadıysa bravo size.

Ama müteahhitlere zam yapıp, geçiş parasını bütün millete yansıttıysanız vay halimize

ABONE OL

Son zamanların modası sosyal medyada adisyon ya da restoran faturası yayınlamak.

Gidip yiyorlar, sonra da “Vay kazığa bak” diye yayınlıyorlar.

Evet, hepimiz biliyoruz memleket çok pahalı bir hale geldi ve artık geçiren geçirebildiği kadar geçirmeye çalışıyor.

Fakat yine de siz bu adisyonları hiç inceliyor musunuz!

Geçenlerde biri böyle bir hesabı koymuş sosyal medyaya.

Benim de önüme düştü.

Yemek yemişler 19 bin TL ödemişler.

Üstelik içki de yok.

İlk bakışta ben de “Yuh” dedim.

Sonra hesaba incelemeye başladım.

Yok yok. Etler, bonfileler, pirzolalar, kuzu bonfileler, dana pirzolalar, kuzu pirzolalar, salatalar, pilavlar…

Yok yok.

Bir garsonu yememişler.

Kıtlıktan çıkmış gibi yemişler ve belli ki kalabalık bir grup.

Bunca şeyi bakkaldan kasaptan manavdan alıp evde yesen zaten o da 10 bin TL tutar.

Bir de pahalı şaraplar açtırıp, sonra da “Bu nasıl hesap” diyor.

Onlar da ayrı vaka.

Yayınlamayın kardeşim.

Bize ne sizin ne zıkkımlandığınızdan.

Zorla mı sokuyorlar boğazınızdan.

ABONE OL

Alınganlığın sevginin düşmanı olduğunu anladığımız zaman

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir