Geçenlerde bir yerde şu hikâyeyi okumuştum: Bir gün Lokman Hekim, oğlunu da yanına alarak seyahate çıkar. Bir köye gelirler. Lokman Hekim, limon ağaçlarını görür. Oğluna: “Burada bize iş yok, fazla limon yiyen insanlar hasta olmaz; geri dönelim” der. Dönerken başka bir köyde ağaçların altında çürümüş limonları görür. Oğluna: “Dur” der. “Bu köyde bize iş var.” Oğlu: “Nereden anladın baba?” diye sorar. Lokman Hekim: “Bu insanlar limonları yememişler ağaçların altında çürüyorlar. Eğer limonları yeselerdi bu köyde hiç hasta olmazdı. Yemediklerine göre burada çok hasta var. Yani bize de iş var.” diye cevap verir.
Yazın serinleten, kışın da hastalıkları önleyici mucizevi meyve
Limon, şifa veren Rabbimizin lütfuyla mucizevi etkilere sahip, evlerimizde sıklıkla kullandığımız, rahmet hazinesinden gelen mükemmel meyvelerden birisidir.
C vitamini içeriği yüksek olan limonun en önemli özelliği antioksidan etkiye sahip olmasıdır. İçeriğindeki asit sayesinde enfeksiyonlara karşı koruyucu bir etkisi vardır. Yoğun C vitamini deposu olan limon soğuk algınlıklarında da sık kullanılan bir meyvedir.
Kış aylarında grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklarda artış olur. Ancak C vitamini, bu hastalıklara karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Bu noktada durup düşünmek lazım: Elbette aklı ve şuuru olmayan bu meyveler bizi bilmez ki ihtiyacımız olan mevsimde gelip gerekli vitaminleri bize sunsun. Demek ki ihtiyaçlarımızı bilen birisi var… Sonsuz ilim ve merhamet sahibi Rabbimiz, hazine-i Rahmet’inden, kış aylarında bize limon, mandalina, portakal, greyfurt ve kivi gibi C vitamini kaynaklarını sunar.
Konuyla ilgili olarak, Risale-i Nur’da fıtri ihtiyaçlarımızın diliyle yapılan duayı tanımlarken: “…bütün zîhayatların iktidar ve ihtiyarları dahilinde olmayan hâcetlerini (ihtiyaçlarını) ve matlaplarını (taleplerini) ummadıkları yerden, vakt-i münasipte onlara vermek için, Hâlık-ı Rahîmden bir nevi duadır. Çünkü iktidar ve ihtiyarları haricinde, bilmedikleri yerden, vakt-i münasipte onlara bir Hakîm-i Rahîm gönderiyor.” denilmektedir.
İnsana, dalında zevk, sofrasında lezzet veren limon
Son yıllarda yapılan çalışmalarla, bu bitkinin, kanser hücresini iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bu nedenle Kemoterapi ve Radyoterapi sonrası radyasyonun etkilerini azaltmak amacıyla bol limon tüketilmesi tavsiye edilir.
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız stres, sigara, yanlış pişirme teknikleri ile hazırlanmış yemekleri tüketmek, vücuttaki serbest radikal seviyesinin yükselmesine neden oluyor. Antioksidan özellikli C vitamini kaynağı olan limon, bu seviyenin yükselmesini engelleyen ve vücuttan serbest radikalleri uzaklaştıran başlıca besinlerden biridir.
Limonun, bakteri enfeksiyonları ve mantarlara karşı antimikrobial etkisi olduğu, kurt ve parazitlere karşı etkili olduğu da kabul ediliyor. Ayrıca yüksek tansiyonu dengeleyen bu meyvenin, strese, sinir bozukluklarına iyi gelen antidepresan etkisi olduğunu da unutmamak lazım..
Limonun kendisi kadar kabuğu da oldukça faydalı
Limon kabuğunun en önemli özelliği, cilde iyi gelmesidir. Yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde; limon kabuklarında bulunan ‘dlimonene’ adlı maddenin çok güçlü bir cilt dostu olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle, cilt kanseri riskini azaltmak için limon kabuğunun günlük beslenme programımızda bulunması önemlidir. Limon ile birlikte gliserinin, el ve yüz yumuşatıcısı olarak eski zamanlardan beri kullanıldığı, sivilcelere uygulandığı takdirde iltihabı yok ettiği bilinmektedir.
Ancak, limonun çok sık yenmesi, içerdiği asitli bileşiklerden dolayı midede ülser, gastrit gibi hastalıkların çıkmasına sebep olabileceği de unutmamalıdır.
Çaya çorbaya limon
Yapılan araştırmalar, çayda bulunan bir takım maddelerin vücudun demir emilimini engellediğini gösteriyor. Bu da kansızlık nedenlerinin başında gelmektedir. Çayın bu olumsuz etkisini önlemek için açık ya da limonlu çay içilmesi öneriliyor. Özellikle yemeklerden sonra içilen çayları limonlu içmek daha doğru olacaktır. Çaya damlatılan limon, çayın sertliğini kırar ve bu keyifli içeceği bir nevi şifâlı serum mahiyetine çevir.
Üstad Bediüzzaman’ın limonu çok sevdiğini ve bilhassa içtiği çaylara limon suyu kattığını pek çok kimse bilir. Öyle ki, limon bulunmadığı zamanlarda, yanında taşıdığı limon tuzundan içtiği çaylara minik birer parça atarak, bu âdetini devam ettirdiği de hatıralarda vardır.
Kaynaklar
1. Karabayır N. ve Gökçay G. Vitamin C. Türkiye Klinikleri J Pediatr Sci 2: ,
2. Antiproliferative Activities of Citrus Flavonoids against Six Human Cancer Cell Lines. J. Agric. Food Chem.50: –, .
3. seafoodplus.info?kiid=
Bünyamin Gezer hakemliği bıraktı bırakmasına da, tam olarak hiç kimse neden bıraktığını anlayamadı vesselam.
Gezer’e göre sebebin birincisi; hak ettiği halde iki etaptır maç alamaması. Bir diğeri ise; Mehmet Ali Aydınlar’ın kızının düğününe onu da çağırmamış olması. İlginç geldi bu sebepler bana ama ilgiyle takip ettim süreci.
Bana kalırsa yukarıdaki hiçbir neden hakemliği bırakması için yeterli değildi. Hatta son derece tutarsızdı açıklamaları. Çünkü MHK ona daha ligin ilk üç haftasında iki önemli maç vermişti. Birincisi bana göre çok kötü yönetmiş olduğu Eskişehirspor - Beşiktaş maçı, bir diğeri de Karabük-Galatasaray maçıydı. Üstelik bu maçta da Muslera’nın atılmasında tamamıyla hatalıydı.
İnandırıcı değil
Gezer eğer yukarıdaki gibi içi boş sebeplerle değil de “Artık yeterince yıprandım, yoruldum ve bu işi daha da fazla böyle götüremeyeceğim” diyerek bıraksa çok daha samimi ve inandırıcı olurdu.
Ama sen bir televizyon kanalıyla anlaşıp ondan sonra kamuoyu önünde işi şova dökerek hem MHK’yı ve hem de Mehmet Ali Aydınlar’ı suçlarsan buna kimse inanmaz ve hiç kimse de yemez. Foyan da böyle meydana çıkar işte. Üstelik sen bunları yaparken alemi sersem, milleti kör zannettin herhalde? Aslında ne alem sersem, ne de millet kör. Bu tarz yaklaşımlar artık ortaçağda kaldı.
Hal böyle olunca insanlar, “Seni hangi Emniyet Genel Müdürü çocuğunun düğününe çağırdı ya da çağırmak zorunda mı?” diye de sorarlar.
Toroğlu’nu taklit etti
Bünyamin’i en çok eleştirdiğim nokta hakemliğinde kendi gibi olamamasıydı. Bir Erman Toroğlu hayranlığı vardı ki bu da herkesçe bilinirdi. Onu çok fazla taklit etmeye çalıştı ancak kötü bir kopyası olabildi. Aslında doğru olan insanın kendi gibi olması değil mi?
Sonuç olarak Bünyamin, öyle ya da böyle bir karar verdi ve medya dünyasına katıldı. Hayırlı olsun!
Ancak kamuoyuna bir şey hatırlatmak isterim ki; burada yardımcı hakemin başı yarıldığında, maçı tatil edeyim mi diye MHK başkanından onay alınmıyor ve hatta ligin son haftasında şampiyonluk maçını yönetip ihale üstüme kalmasın diye alınan rapor da geçerli olmuyor. Burada gördüğünü söyleyeceksin ve en önemlisi kendin gibi olacaksın. Yoksa bu alemde hiç kimse bunları yemez. Benden söylemesi
Hakem Hüseyin Göçek, Galatasaray-Bursaspor maçında vasatı aşamadı, tartışmalı kararlara imza attı. FOTOĞRAF: FEHİM KAYACAN
Altıncı hafta gözlemleri
Bu hafta en fazla dikkat çeken hatalar ceza alanı içinde gelişti. Dört büyüklerin oynadığı maçlarda hakemler net penaltıları atladılar.
Beşiktaş-Kayserispor maçında Özgür Yankaya İbrahim Toraman’a yapılan müdahaleye, Trabzonspor-Ankaragücü maçında Tolga Özkalfa Burak’a yapılan müdahaleye, Galatasaray-Bursaspor maçında Hüseyin Göçek, Eboue’ye yapılan müdaheleye, Mersin İdmanyurdu-Fenerbahçe maçında ise Halis Özkahya, Bekir’in topa koluyla müdahaleye penaltıyı çalmayarak önemli hatalar yaptılar.
Penaltılar güme gitti
Bana göre penaltıların atlanmasının en önemli nedeni, hakemlerin kötü yer almalarıydı. Hakemler top ceza alanı içindeyken pozisyonları daha çok yan kesitten görebilecek yerde olmalılar. Böylece perdelenme durumlarını azaltmış olurlar.
Hakemler bu hafta disiplin uygulamalarında bir iki maç dışında başarılıydılar. Mesela kartını çok kullanan hakemlerden Tolga Özkalfa ilk sarı kartını maçın dakikasında gösterdi. Bu, Tolga açısından olumlu bir gelişmeydi.
Halis Özkahya gelecekte Türk hakemliğini sırtında taşıyacak yetenekte bir hakem. Ancak özgüveninin fazla oluşu ona hatalar yaptırıyor.
Yardımcı hataları
Yardımcı hakem hataları bu hafta biraz daha dikkat çekti. Ligin başarılı yardımcı hakemlerinden Baki Tuncay Akkın’ın Mersin İdmanyurdu’nun nizami golünü yanlış işaretle iptal ettirmesi önemli bir hataydı. Kabul ediyorum, Zurita’nın elini topa uzatmış olması onu yanılttı ancak nizami bir golün iptali her zaman ciddi bir hatadır. Yine Orkun Aktaş’ın, Galatasaray-Bursaspor maçında Ozan İpek’in ofsayt pozisyonunu tespit edemeyişi , kornere çıkan top sonrasında Galatasaray’ın gol yemesine sebep oldu.
Sinem niye yok?
MHK yardımcı hakem atamalarına daha fazla özen göstermeli. Mesela Bursaspor-Beşiktaş maçında Adil Sinem’in hakemine yapmış olduğu doğru ve cesur ihraç yardımından sonra neden görev alamadığını merak ediyorum. Bu tip yardımı yapanları ödüllendireceksin ki diğer yardımcı hakemlere örnek olsun. Yoksa eskiden olduğu gibi bazıları bu pozisyonlara arkalarını dönmeye ve eyyam yapmaya devam ederler. Bu da hakem camiasına ciddi zararlar verir.
Olmadı Yıldırım
Bülent Yıldırım, Ordu-Eskişehirspor maçında Eskişehirspor’lu Burhan’a yapılan müdahalede net bir penaltıyı atladı. Ayrıca Kamara’ya göstermiş olduğu iki sarı da yanlış. Kamara, hiçbir ihlal yapmadığı halde iki sarı kartı da yanlış hakem kararlarıyla görüp bu şekilde oyundan atılan ender oyunculardan birisi olmuş.
Haftanın diğer maçlarında hakem yönetimleri genelde başarılıydı.
Özellikle İlker Meral, Sivasspor-Gaziantepspor maçındaki yönetimiyle haftanın başarılı performanslarından birini sergiledi. Mehmet Nas’ın rakibine yapmış olduğu müdahaleye penaltı çalmış olması hem çok doğru hem de çok cesur bir karardı.