Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar içinde aktarılmasına şiir denir. Şiir, bir ana duygu etrafında örgülenir. Diğer türler gibi şiir de bir plana sahiptir. Ancak her ölçülü ve kafiyeli metin, şiir değildir. Şiirde “duygu’ temel unsurdur ama duygunun dışında düşünce ve hayal de vardır. Şiirde “sanat” öğesi ağır basar. Bu bakımdan şiirde sözcük seçimi öne çıkar. Aslında şiir, sözcüklerin ahenk oluşturacak şekilde bir araya getirilmesinden oluşur.
Şiir yazana şair denir. Halk şiiri yazan ve bunu çalıp söyleyene de ozan denir. Günümüzde ise şair yerine ozan sözü de kullanılmaktadır.
Her şiirin bir başlığı vardır. Başlığın, şiirde anlatılanlarla uyumla olması gerekir. Şiirde her bir satıra dize (mısra) denir. Şiiri yazarken her dizenin başındaki harf büyük harfle yazılır.
Dört dizelik kümelere kıta (dörtlük) denir. İki dizeden oluşan kümelere de beyit adı verilir.
Şiiri, düz yazıdan ayıran ölçü, kafiye, uyak şeması gibi ahenk unsurları vardır.
Şiirde, hecelerin sayılarına ya da heceyi oluşturan seslerin uzunluk ve kısalıklarına göre bir düzen oluşturulur. İşte bu düzene ölçü denir. Edebiyatımızda hece, aruz ve serbest olmak üzere üç tür ölçü kullanılmıştır.
Her ölçü bağlı bulunduğu dilin yapısından doğar. Bu nedenle Türk dilinin doğal ölçüsü, hece ölçüsüdür. Hece ölçüsü, dizelerdeki sözcüklerin hece sayısının belli bir düzene bağlı olarak eşitliği temeline dayanır. Şiirin bütün dizelerindeki hece sayısının eşit olması gerekir. Hece sayısının eşitliği, o dizenin ölçüsünü, kalıbını gösterir. Yedi heceli bir dizenin kalıbı, yedili; on bir heceli bir dizenin kalıbı on birli diye anılır.
Örnek(ler)
Ateştenkızaranbirgülararda
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
Gezerbağdanbağaçobançeşmesi
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
Yukarıdaki dizeler, 11li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
NOT Hece ölçüsünde dizeler okunurken belli bölümlere ayrılır. Bu bölüm yerlerine durak denir. Durak, sözcükler bölünerek yapılmaz, sözcüklerden sonra yapılır. Şiirler 4 + 4 + 3 = 11, 6 + 5 = 11, 4 + 3 = 7 gibi duraklardan oluşabilir.
Örnek(ler)
Âşık Veyselden alınan yukarıdaki dörtlük 8li hece ölçüsü ile yazılmıştır. 8li hece ölçüsü ile yazılmış bu dörtlük 4 + 4 duraktan oluşmuştur.
Hecelerin uzun veya kısa, kapalı ya da açık oluşuna dayanan hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı nazım ölçüsüne aruz ölçüsü denir.
Türk edebiyatında aruzun kullanıldığı ilk örnek yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig’tir.
Modern Türk şiirinde Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve Mehmet Âkif aruzu başarıyla kullanmışlardır.
Aruz vezninde kullanılan ulamalara vasi, vezin gereği kısa hecenin uzun gibi okunmasına imale, uzun hecenin kısa gibi okunmasına zihaf, uzun hecenin olduğundan daha uzun (bir buçuk hece) okunmasına med denir.
Aruz vezni bulunurken ünsüzle biten (kapalı) heceler çizgiyle, ünlüyle biten (açık) heceler noktayla gösterilir.
hece, aruz gibi herhangi bir ölçüye bağlı kalınmayan ölçüdür. Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına bakmaksızın şairin tamamen kendi üslubuna göre yazmasıdır. Serbest ölçü, Türk şiirinde ’lardan sonra Orhan Veli Kanık ile yaygınlaşmaya başlamıştır.
Örnek(ler)
Gemiler geçer rüyalarımda
Allı pullu gemiler, damların üzerinden
Ben zavallı
Ben yıllardır denize hasret
Yukarıdaki dizeler serbest tarzda, yani ölçüsüz olarak yazılmıştır.
Dizelerin sonundaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kafiye (uyak) denir.
Örnek(ler)
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol
Bu dizelerdeki yol ve kol sözcüklerinde -ol sesleri benzerdir. Dize sonundaki bu iki ses benzerliği kafiyeyi oluşturmuştur.
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki tek ses benzerliğine yarım uyak denir.
Örnek(ler)
» Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Yukarıdaki dizelerde bulunan çeker ve döker sözcüklerinin sonundaki -er sesleri iki sözcükte de aynı görev ve anlamda kullanıldıkları için rediftir. -er sesi dışındaki ortak olan -k sesi ise yarım uyaktır.
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki iki ses benzerliğine tam uyak denir.
Örnek(ler)
» Söğüt giz fısıldar sayıklar meşe
Ayık düş görür her bucak, her köşe
Yukarıdaki dizelerde meşe ve köşe sözcüklerinde iki ses benzerliği vardır: -şe Bu iki ses benzerliği tam kafiyeyi oluşturmuştur.
Dize sonlarında bulunan sözcüklerdeki üç veya daha fazla ses benzerliğine zengin uyak denir.
Örnek(ler)
» Ne hoştur kırlarda yazın uyanmak
Bulutlar ufukta beyaz bir yumak
Yukarıdaki dizelerde bulunan uyanmak ve yumak sözcüklerinde mak üç ses benzerliği vardır. Bu da zengin kafiyeyi oluşturmuştur.
Dize sonlarında yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcükler cinaslı uyak oluşturur.
Örnek(ler)
» Madem çoban değilsin
Arkandaki sürü ne
Beni yârdan ayıran
Sürüm sürüm sürüne
Yukarıdaki dizelerde sürü ne ve sürüne yazılışları aynı, ama anlamları farklı sözcüklerdir. Bu yüzden bu sözcükler cinaslı kafiyeyi oluşturmaktadır.
Dize sonlarındaki yazılışları, görevleri ve anlamları aynı olan ek, sözcük ya da sözcük gruplarına redif denir. Redif, sadece eklerden oluşmaz. Hem ek hem sözcükten, hatta sözcük gruplarından da oluşabilir.
Örnek(ler)
» İyi doğru sözler onda
Şefkat dolu gözler onda
Bu dizelerde ise -ler eki ve onda sözcükleri görevleri ve anlamları aynı olduğu için redifi oluşturmuştur.
Kafiye düzeni şiirin biçimsel bir özelliğidir. Kafiye düzeni (örgüsü), dizelerin sonlarına bakılarak çıkarılır.
Kafiye örgüsünün, mısraların son seslerindeki düzene göre çeşitleri vardır.
Bir dörtlükte bütün dizelerin ya da ilk üç dizenin veya birinci dizeyle ikinci, üçüncü dizeyle dördüncü dizenin kafiyeli oluşuna düz uyak denir, aaaa, aaab, aabb gibi.
……………a ……………a
……………a İndirilme Sayısı: ……………a