Vajinal enfeksiyonlar jinekolojik hastalıklar arasında en sık rastlanan problemlerden biridir. Fizyolojik vajina florası çok sayıda bakteri ve mikroorganizmanın bulunduğu, dengeli bir mikrobiyotaya sahiptir. Ancak yoğun antibiyotik kullanımı, genital hijyenin yetersiz olması, sağlıksız beslenme alışkanlıkları gibi bazı durumlar vajinanın floral dengesini bozabilir. Bu durumda vajina içerisinde yararlı mikroorganizmalar azalır, zararlı mikroorganizma yoğunluğu artış gösterir. Bunlardan en sık karşılaşılan enfeksiyon tablosu vajinal kandidiyazis olarak da adlandırılan vajinal mantar enfeksiyonudur.
Vajinal mantar enfeksiyonu dünya üzerindeki kadınların yaklaşık %75’inde görülen ve genellikle Candida albicans adlı bir mikroorganizmanın neden olduğu vajinal mukoza enfeksiyonudur. Enfeksiyonların yaklaşık %90’ından sorumlu olan Candida albicans mikroorganizması sağlıklı bireylerde ağız, boğaz, bağırsak ve vajina florasında doğal olarak bulunan mikroorganizmalardan biridir. Ancak genellikle gebelik durumunda, HIV, diyabet ve obezite gibi sistemik hastalık varlığında ve antibiyotik, oral kontraseptif ve steroid gibi ilaçların kullanımı sonucunda bu yapılardaki floral denge bozulur ve Candida albicans yoğunluğu artış gösterir. Bunun sonucunda mantar enfeksiyonu ortaya çıkar.
Vajinada şiddetli kaşıntı, vajinal mantar enfeksiyonunun en sık görülen belirtilerinden biridir. Kaşıntıya bağlı ödem, vulvada eritem ve hassasiyet gelişebilir. Bunun yanı sıra sağlıklı vajinal floranın bozulması, fizyolojik vajinal akıntıda da değişikliğe yol açar ve özellikle mantar enfeksiyonu beyaz süt kesiği veya peynirimsi görünüme sahip vajinal akıntılara neden olur.
Vajinal enfeksiyonlar ürogenital sistemi bütünüyle etkileyen geniş çaplı rahatsızlıklardır. Bu nedenle vajinal mantar varlığında üriner sistem de etkilenir. İdrar yaparken ağrı ve yanma gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Bununla birlikte cinsel ilişki sırasında ağrı (disparoni) şikayeti de vajinal mantar varlığında yaygın görülen şikayetlerden biridir. Cinsel birliktelik sırasında özellikle kasık bölgelerinde görülen ağrı, yanma, batma, kaşıntı ve huzursuzluk gibi belirtiler disparoni olarak tanımlanır ve genellikle altta yatan vajinal enfeksiyon durumundan kaynaklanır.
Mantarlar kişinin ağız, boğaz, bağırsak ve vajinal florasında doğal olarak bulunan organizmalardır. Ancak bazı durumlarda mikrobiyota dengesi bozulur ve bu organlarda mantar yoğunluğu artış gösterir.
Kişinin bağışıklık sisteminin zayıflaması ile yararlı mikroorganizma sayısı azalır ve bunun sonucunda mantar enfeksiyonu gelişebilir. Antibiyotik kullanımı ile vücutta çoğalan zararlı mikroorganizmaların kontrol altına alınması hedeflenir ancak bazı antibiyotikler yararlı mikroorganizmaları da etkileyebilir. Bu durumda mantar yoğunluğunu kontrol eden yararlı mikroorganizmalar azalır ve ilgili organda mantar enfeksiyonu gelişir.
Sağlıklı vajinal floranın sürdürülmesi için gereken en önemli şartlardan biri ortam pH’ının optimum düzeyde tutulmasıdır. Vajinal ortamın pH değeri yaş, hormon düzeyi, cinsel aktivite varlığı, tercih edilen doğum kontrol yöntemi, metabolik hastalık durumu, kullanılan ilaçlar, antibiyotikler ve cerrahi girişim gibi pek çok faktöre göre değişiklik gösterir. Normal vajinal flora aerobik bir ortama sahiptir ve bu ortamın sağlanmasından büyük oranda Laktobasil adı verilen organizmalar sorumludur. Laktobasil yoğunluğunun azalması ile aerobik ortam zayıflar ve vajinal florada sağlanmış olan bakteri dengesi bozulur.
Vajinal mantarın gelişiminde hormon dengesizliğinin de önemli rolü bulunur. Özellikle östrojen hormonunun azlığı ya da çokluğu vajinal enfeksiyonların ortaya çıkışı ile oldukça ilişkilidir. Vajina içerisinde devamlı olarak yer alan bazı sekresyonlar, vajinal ortamın sağlıklı pH düzeyinin korunması için son derece önemlidir. Vajinanın normal sekresyonları vulva kaynaklı sebase sekresyonlar, Bartholin ve Skene bezlerinden gelen fizyolojik sekresyonlar, uterus ve serviks içerisinde yer alan bezlerin salgıları, vajina epitel dokusundan sızan sulu kıvamlı sekresyonlar, serviks ve vajina dokularından dökülen hücre yapıları, mikroorganizmalar ve onların metabolik atıklarından oluşur. Östrojen hormonu vajina epitelinin çoğalmasını, yenilenmesini ve olgunlaşmasını sağlarken aynı zamanda epitel hücrelerde glikoz depolanmasından sorumludur. Glikozun epitel hücrelerde depolanması sonucunda laktik asit açığa çıkar ve laktik asit vajina pH’ını düzeyine düşürerek optimum seviyede tutar. Ergenlik döneminden önce ve menopoz sonrası dönemde östrojen salgısının az olmasından dolayı vajina epiteli çoğalıp yenilenemez ve fazla miktarda glikoz depolayamaz. Bu durum yaşamın bu dönemlerinde vajina epitelinin daha ince ve vajinal salgıların daha az olmasına yol açar. Bu nedenle bu yaş gruplarında vajinal enfeksiyonlara yatkınlık artış gösterir.
Vajinal mantar teşhisi genellikle hastanın şikayetlerine ve vajinal bölgenin muayene bulguları doğrultusunda yapılır. Vulvovajinal bölge olarak adlandırılan dış ve iç genital organda ödem olması, özellikle vajina içerisinde kaşıntı ve hassasiyetle birlikte idrar yaparken yanma ve batma şikayetleri pek çok vajinal enfeksiyon ile birlikte ortaya çıkabilecek belirtilerdir. Bu nedenle vajinal enfeksiyonların teşhisi için genellikle vajinadan gelen akıntının özellikleri göz önünde bulundurulur. Sağlıklı vajinal sekresyonlar genellikle şeffaf veya açık renkli, kokusuz, akışkan kıvamlı ve rahatsızlık vermeyecek miktardadır. Ancak bakteri, mantar, virüs ve parazit gibi mikroorganizmalar, vajinal akıntının fizyolojik özelliklerinde değişikliğe yol açar. Enfekte olmuş vajinal sekresyonlar genellikle sarı-yeşil veya gri renkte, pürülan görünümde, daha yoğun kıvamlı ve kötü kokuludur. Mantar enfeksiyonu ise sıklıkla beyaz süt kesiği veya peynirimsi akıntıya neden olur.
Hastalığın klinik özelliklerine ek olarak vajen pH’ı değerlendirilir ve şüpheli durumlarda vajinal sekresyonlar %10’luk potasyum hidroksit çözeltisi ile incelenir.
Vajinal mantar tedavisi mutlaka kesin tanı almış, klinik bulguları olan kişilere uygulanmalıdır aksi takdirde sağlıklı vajinal flora bozulabilir. Kısa sürede sonlandırılan veya düzenli uygulanmayan tedavilerde başarı sağlanamaz ve bu uygulamalar kişiyi hastalığa karşı daha yatkın hale getirir. Dolayısıyla vajinal mantar tedavisinin baştan sona uzman hekim takibinde yapılması gerekir.
Tedavi hastanın yaşına, altta yatan herhangi bir sistemik hastalık olup olmamasına ve mantar ile ilişkili şikayetlerin şiddetine göre planlanır. Mantar enfeksiyonunun antibiyotik kullanımı ile ilişkisi göz önünde bulundurularak mantar tedavisinden önce antibiyotik tedavisinin tamamlanması beklenir.
Tedavide oral veya intravajinal yolla uygulanabilen antifungal özellikli tabletler tercih edilir. Antifungal özellikli tablet tedavisi hastalığın kontrolü için 7 veya 14 gün süre ile, gece yatmadan önce vajen içerisinde 1 tablet yerleştirilmesi ile yapılır. Hastalığın etkin şekilde tedavi edilmesi ve tekrarlayarak kronik vajinal mantara yol açmaması için tüm tedavi planının hekim tarafından gerçekleştirilmesi önemlidir. Yanlış uygulamalar tedaviye direnç gelişmesine ve hastalığın sık aralıklarla tekrarlamasına neden olurken bozulan vajen pH’ı kişiyi diğer vajinal enfeksiyonlara da yatkın hale getirir.
Vajinal mantar enfeksiyonunun gelişmemesi için öncelikle kontrolsüz antibiyotik kullanımının önüne geçilmeli, antibiyotik kullanımından sonra ise vücudun bozulan mikrobiyotasını destekleyecek takviyeler alınmalıdır. Tüm vücutta patojen özellikli mikroorganizmaların çoğalmasını engelleyerek florayı destekleyen probiyotikler aynı zamanda mukozal bağışıklık sistemini güçlendirir ve koruyucu etki gösterir. Vajinal mantar gelişmesini önlemek için özellikle bağışıklık sisteminin zayıfladığı dönemlerde laktobasil içeren probiyotik takviyeler kullanılabilir.
Vajinal mantarın önlenmesi için genital hijyen alışkanlıklarının da düzenlenmesi gerekir. Kişinin mümkün olduğunca pamuklu iç çamaşırlar tercih etmesi, dar ve hava almayan çamaşırlar kullanmaması önemlidir. Sağlıklı mikroorganizma kaybına yol açan vajinal duş uygulamasından da kaçınmak gerekir.
Vajinal akıntı, vajinadan akıntı olması durumunda kullanılan tıbbi terimdir. Normal şartlar altında, her kadında yaş ve adet dönemine göre değişen özellik ve miktarda vajinal akıntı olması normaldir. Akıntı miktarı genellikle az, beyaz veya şeffaf renkte, koyu kıvamda veya sıvı özellikte olabilir; ancak genellikle kokusuzdur. Vajinal akıntı miktarı gebelikte, doğum kontrol hapları kullanırken ya da adet döneminden önceki son haftada artış gösterir. Menopoz döneminden sonra ise vajinal akıntı miktarında belirgin bir azalma ortaya çıkar.
Vajinal akıntı aşağıda sıralanan şikayet veya bulgular ile birlikte ise anormaldir:
Vajinal akıntıların en sık nedeni vajinanın enfeksiyonlarıdır (mantar, bakteriler veya trikomonas adı verilen mikroskobik bir parazit). Bununla birlikte vajina içindeki yabancı cisimler (örn. tampon), vajina içine uygulanan sabun veya diğer ürünler ile menopoz döneminden sonra ortaya çıkan değişimler vajinal akıntı nedeni olabilir.
Vajinal akıntıların farklı nedenleri olması nedeniyle nedene yönelik tedavi uygulanmalıdır. Ayrıca vajinada enfeksiyona neden olan farklı birçok mikroorganizma olduğu için gerektiğinde örnek alınarak akıntıya neden olan mikroorganizma belirlenir ve uygun ilaçlarla tedavi sağlanır.
Eğer vajinal akıntı belirli tipte enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkmış ise eşiniz veya partnerinizin de doktora görünmesinde fayda olabilir. Ayrıca bu dönemde cinsel ilişkiden uzak durmak tedavi başarısını ve şikayetleri de azaltacaktır.
DİKKAT! Vajinal akıntı için doktora muayene olmak için gitmeden önce vajinayı yıkamaktan kaçının. Bu hem tabloyu daha da kötüleştirebilir, hem de belirtileri gizleyerek teşhisi güçleştirebilir.
Birçok kadın, vajinal akıntısı olduğunda doktora görünmek yerine kendi kendine tedavi uygulamayı tercih eder. Vajinal akıntı ilk kez karşılaşılan bir durum ise çoğunlukla bir yakınının tavsiyesi ile onun kullandığı ilaçları kullanarak tedavi olmaya çalışır. Ancak unutulmamalıdır ki, benzer belirtileri veren farklı vajinal akıntı nedenleri bulunmaktadır ve uygun tedavi uygulanmadığında şikayetler daha da kötüleşebilir, tedavi süreci uzayabilir veya olması gerekenden daha pahalıya mal olabilir.
Vajinal akıntı aşağıda sıralanan alışkanlıkları olan kadınlarda daha sık gözlenmektedir:
DİKKAT! Vajinal akıntı istemiyorsanız vajinanın iç kısmını yıkamayınız
Öncelikle vajinayı yıkamaktan kaçınmalısınız. Vajinanın dış kısmındaki cilt bölgesinin ılık su ile yıkanmasında bir sakınca yoktur ancak vajinanın iç kısmını, özellikle sabun ve benzeri kokulu temizlik ürünleri ile yıkamak, vajinanın doğal ortamını bozarak akıntı oluşmasına neden olabilir. Ayrıca vajina içine kesinlikle sprey veya pudra uygulamayın. Tuvaletten sonra ıslak mendil veya kokulu tuvalet kağıtları kullanmaktan kaçının. Hava alan pamuklu iç çamaşırlarını tercih edin, tanga veya lateks iç çamaşırlarını mümkün olduğunca kullanmayın.
Vulva, vajina dış kısmına verilen isimdir.
Vulvada kaşıntı dışında aşağıda yer alan şikayetler gözlenebilir:
Vulvar kaşıntıya neden olabilen durumlar:
Vulvada kaşıntı olması durumunda doktorunuz kaşıntının nedenini muayene ile tanımlayabileceği gibi sizden testler isteyebilir.
Bu testler arasında:
Eğer kaşıntı bir enfeksiyona bağlı ise, enfeksiyonun tedavisi kaşıntıdan kurtulmanızı sağlar. Bazı durumlarda kullanılan bir ilaç veya madde kaşıntı nedeni olabilir ki, terk edilmesi kaşıntının sonlanmasına neden olur.
Vulvar kaşıntı tedavisinde kullanılan yöntemler:
Vulvar kaşıntı nedeni olabilecek bazı durumlardan kaçınarak önlem alabilirsiniz:
Vajinanın iç ve dış kısmında (vulva) kaşıntı, yanma, batma ve hassasiyet gibi şikayetlere neden olan bir enfeksiyondur. Etkeni genellikle “candida” adı verilen bir mantar türüdür. Bazı kadınlarda çok sık tekrar edebilir ve kronik bir enfeksiyona dönüşebilmektedir. Mantar enfeksiyonu sıklıkla adet gören kadınlarda gözlenirken, menopoz dönemi sonrasında (hormon tedavisi almıyorsa) veya adet öncesi dönemde nadiren gözlenir.
Vajinal mantar enfeksiyonuna bağlı en sık gözlenen şikayetler:
Mantar enfeksiyonunda gözlenen belirtiler, bakteriyel vajinoz ve trikomonas gibi enfeksiyonlara veya alerjik dermatit gibi cilt rahatsızlıklarına bağlı olarak da gelişmiş olabilir. Bu nedenle her kaşıntı ile seyreden durumun mantar enfeksiyonuna bağlı olduğunu düşünmek yanlış olacaktır. Bu nedenle kesin tanı için doktorunuz ile görüşmelisiniz. Mantar enfeksiyonunu belirlemenin en iyi yolu vajinal akıntıdan örnek alınarak, mikroskop altında incelenmesi ya da kültür yapılmasıdır. Doktorunuz mantar enfeksiyonuna eşlik eden başka bir enfeksiyon olup olmadığını saptamak için ek testler yapabilir.
Vajinal mantar enfeksiyonu, sıklıkla “candida” adı verilen bir mantar tür tarafından gelişir. Candida mantarı barsak sisteminde ve vajina içinde doğal olarak zaten bulunmaktadır ve normalde herhangi bir şikayete neden olmaz. Ancak barsaklarda ve vajinadaki flora (mikrobik ortam) dengesi ilaçlara (özellikle antibiyotikler), şeker hastalığı gibi hastalıklara veya stres nedenli bağışıklık sistemi sorunlarına bağlı olarak bozulursa mantar mikrobu aşırı çoğalarak şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur.
Pek çok kadında mantar enfeksiyonunun nedenini ortaya koymak mümkün değildir. Bununla birlikte vajinal mantar enfeksiyonu için birçok risk faktörü tanımlanmıştır:
Mantar enfeksiyonunun tedavisinde haplar, vajina içine konulan fitiller veya özellikle kaşıntı ve hassas olan bölgelere sürülen kremler kullanılmaktadır. Tedavi süresi enfeksiyonun özelliklerine bağlı olarak değişse de genellikle kısa sürelidir ancak bu konuda özellikle doktorunuzun önerilerine dikkat etmelisiniz. Pek çok hasta şikayetleri geçtikten sonra tedaviye önerilen süre boyunca devam etmediği için enfeksiyonun tekrar etme olasılığı artmaktadır.
Sık tekrar eden mantar enfeksiyonu varlığında tedaviye normalden daha uzun süre devam edilmesi gerekebilir ve bazen bu süre 6 aya kadar uzayabilmektedir.
Sık sorulardan biri de cinsel partner için de tedavi gerekip gerekmediğidir. Mantar enfeksiyonu cinsel yolla bulaşmadığı için sizinle birlikte eşinizin de tedavi almasına gerek yoktur.
Birkaç gün içinde…
Eğer kısa sürede şikayetlerinizde gerileme olmazsa doktorunuzla görüşmelisiniz. Şikayetlerin devam ettiği durumlarda ek veya farklı ilaç(lar) verilebilir.
Mantar enfeksiyonu yılda 4 veya daha fazla tekrar ediyorsa sık olarak kabul edilir ve kadınların %’inde bu durum gözlenmektedir. Sık tekrarlayan vajinal kaşıntı ve hassasiyet söz konusu ise, bunu kendi başınıza tedavi etmeye çalışmayın ve mutlaka doktorunuzla görüşün. Çünkü mantar enfeksiyonuna benzeyen şikayetler oluşturan farklı bir hastalığınız (alerji, liken sklerozis, egzema, VIN vb) olabilir. Ayrıca şikayetleriniz farklı bir mantar tipine bağlı olarak gelişmiş olabilir ki bu durumda daha değişik ilaçlara ihtiyacınız olacaktır.
Birçok kadın vajinal flora dengesinin sağlanması amacıyla, sık gelişen mantar enfeksiyonuna karşı probiyotik içeren yiyecek (örn. yoğurt, kefir vb) ve ilaçları daha sık tercih etmektedir. Ancak, mantar enfeksiyonunun tedavisinde probiyotiklerin etkisi belirsizdir.
Mantar enfeksiyonu sıklıkla yukarıda bahsettiğim bazı tetikleyici nedenlere bağlı olarak gelişmektedir. Uygun olmayan antibiyotik kullanımı, vücudunuzun direncini düşüren aşırı diyet veya kilo kayıpları, doğum kontrol hapı ve benzeri hormon içeren ilaçların kullanılması veya fark edilmemiş bir şeker hastalığı bu duruma neden olabilir. Ayrıca vajinal flora dengesini bozan aşırı temizlik (özellikle vajinanın iç kısmının çeşitli temizleyiciler ile yıkanması) alışkanlıkları da mantar enfeksiyonu için hazırlayıcı etken olabilir. Bununla birlikte, sıklıkla söylenenin aksine sentetik iç çamaşırı ya da dar giysiler giyilmesinin etkisi yoktur.
Etiketler: cinsel yolla bulaşan hastalıklardisparonimantarvajinal akıntıvajinal enfeksiyon
Vücuttan gelen herhangi bir akıntı utanç verici olabilir. Bu nereden gelirse gelsin ancak böyle bir durumda sebebini araştırmak utanmaktan doğru olandır.
Aslında bir çok akıntı ya normaldir, ya da biz normal kabul etmişizdir onunla yaşaya yaşaya. Ta ki bir biçimde bir şeylerin farkına varana kadar. O halde buyrun bakalım birazcık bu olayı anlatayım.
Öncelikle Akıntın normal mi değil mi karar vermeliyiz. Normal vajinal salgılar şeffaf ve kokusuzdur ve vajinanın sağlıklı kalabilmesi için gereklidir. Eğer akıntınız da bu şekildeyse bir sorun yok demektir.
Fakat bazen bunun dışında akıntılar olur, acaba biz kendimiz türünü tahmin edebilir miyiz?
Vajinal akıntılar, akıntının rengine ve yoğunluğuna göre sınıflandırılır. Bazıları normaldir, bazıları ise tedavi gerektiren bir sağlık sorununun göstergesi olabilir.
İnce, beyaz, peynirimsi akıntı: Genellikle mantar enfeksiyonunun işaretidir. Bu soruna vulva çevresinde kaşıntı veya kabarıklık eşlik edebilir.
Beyaz, sarı ya da gri akıntı: Bu akıntı türü, özellikle balık kokusu varsa, büyük ihtimalle bakteriyel vajinozis sorununun işaretidir. Bu soruna kaşıntı veya kabarıklık da eşlik edebilir.
Sarı veya yeşil akıntı: Sarı veya yeşil akıntı -özellikle ince, topak topaksa ya da kötü bir koku varsa- normal değildir. Bu tür bir akıntı, çoğunlukla cinsel birliktelik sırasında bulaşabilen trikomonaz enfeksiyonunun belirtisi olabilir.
Kahverengi veya kanlı akıntı: Kahverengi veya kanlı akıntı düzensiz reglden kaynaklanıyor olabilir. Eğer bununla birlikte pelvik ağrı veya vajinal kanama görülüyorsa rahim ağzı kanseri gibi daha ciddi bir hastalığın belirtisi de olabilir.
Bulanık, sarı akıntı: Bu tür bir akıntı, özellikle pelvik ağrı da görülüyorsa, bel soğukluğu hastalığının belirtisi olabilir.
Bunların dışında sevgili hastalarım, yedikleriniz, regl döngünüz, doğum kontrol hapı kullanıp kullanmadığınız, hamile olup olmadığınız, emzirmeniz veya stresli olup olmadığın gibi faktörler vajinal akıntıyı etkiler.
Eğer,
Antibiyotik kullanıyorsanız, BOZARSINIZ.
Vajinal duş yapıyorsanız BOZARSINIZ.
Hijyen ürünleri ya da parfüm içeren sabun kullanıyorsanız BOZARSINIZ.
Bunların hepsi vajinanın normal pH dengesini bozar, bunun sonucu flora dediğimiz doğal ortam bozulur, doğallığı bozulan her şey yorar.
Ha, muhakkak ki antibiyotik kullanımından kaçınamazsınız ama vajinal duş ve parfüm içeren kadın ürünlerinin kullanımından -bunlar bedenin için kötü olduğundan- her zaman kaçınmalısınız.
Hamilelik, diyabet ya da bedeninin o bölgesinde veya o bölgenin yakınında enfeksiyon varsa akıntı gibi durumlara daha yatkın olabilirsiniz. Bunu da araştırmak da fayda var.
Bir de tabi eş meselesi var, onu bir başka yazıda anlatırım.
Bazen tahmin edemeyeceğiniz şeyler olur, orada bir YABANCI CİSİM unutulur. Nedir bu tampon olabilir, kaçar ve bulamazsın. Prezervatif olur ya da orada olmaması gereken herhangi bir nesne, bu enfeksiyona, enfeksiyon akıntıya sebep olur. İyi ki olur da farkına varalım, yoksa, tampon mesela, bazen bir şok sendromu yaratarak çok ciddi sonuçlara sebep olur.
Hocam koku ve renkten ayırt edebilir miyim? Dikkatli bakarsanız EDERSİNİZ.
Vajina bölgesindeki belirsiz renk veya kötü kokular ameliyat sonrası pelvik enfeksiyon, pelvik inflamatuar hastalığı (PID), menopoz sırasında vajinal atrofi, trikomonaz veya vajinit ve diğer vajinal enfeksiyonların belirtisi olabilir. Bunların hepsi bir doktor – benim tarafından teşhis edilmelidir ve benim tavsiye ettiğim şekilde tedavi edilmelidir.
Bakteriyel vajinozisin eşlik ettiği vajinal akıntının rengi gri, beyaz veya sarıdır. Akıntı balık gibi kokar. Tipiktir, nettir. Kaçma ihtimali yoktur.
Bel soğukluğu hastalığın varsa bulanık veya sarı akıntı görülebilir. Bu sinsidir, ötesi tüplere ve içerilere doğru da yayılır, sonuçları tatsızdır.
İnce, beyaz bir akıntıdır, çökelek peyniri benzeri beyaz ve parçalı bir yoğunluğa sahiptir. Sıklıkla mantara işaret eder, herkes de bunu bilir zaten ancak bazen aynı görüntü cinsel yolla bulaşan yaygın bir enfeksiyon olan klamidya (chlamydia) enfeksiyonunun da belirtisi olabilir.
Düzensiz regl oluyorsanız, endometriyal veya rahim ağzı (serviks) kanseriysen kanlı ya da kahverengi bir akıntı fark edebilirsin.
Trikomonaz hastalığın varsa kötü kokulu, sarı veya yeşil renkte, köpüklü akıntı olur.
Hocam nasıl tedavi edelim ya da çözelim bu işi?
Normal akıntı için, Tuvalete gittiğinizde de fazla akıntıyı alkolsüz ıslak mendillerle silebilirsiniz. Bunun için üretilen özel mendiller de var, hiçbir şey bulamadınız, suyla silin. Ancak mendili vajinanın iç tarafına çok sokmamaya çalışın. Parfümlü,kokulu, kimyasallı mendiller ASLA ve KAT’A uygun değil.
İç çamaşırınızı değiştir. Günde defa iç çamaşırını değiştirmeniz bu sorunu çözmende yardımcı olabilir. Çamaşırın pamuklu olması gerektiğini, mümkünse ütülemeniz gerektiğini hatırlatmak isterim. E hocam bu kadar çok özel çamaşır tasarımı var ne yapayım? Özel anlarda, dar zamanlarda giyiniz, günlük yaşam için maalesef kuralımız bu.
Ve her hastama önerdiğim şey! Bedenini havalandır. Bedeninizin olabildiğince fazla hava almasını sağlayın. Çıplak uyuma veya evin içinde mümkünse pantolonsuz ya da rahat bir kıyafet varsa iç çamaşırı olmadan dolaşma önemlidir. Hava cildinin tahriş olmamasını sağlayacaktır ve enfeksiyon ihtimalini azaltacaktır. Eğer vücudunuzdaki bakteri dengesi bozulmuşsa bedenini havalandırmak, bedeninin normal dengeyi sağlamasına ve kendi kendini iyileştirmesine olanak tanır. Bu sayede sorunun kendiliğinden ortadan kalkmasına da yardımcı olabilir.
Ne normal ped ne de günlük ped kullanmayın. Nokta.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.