Onikomikoz olarak da adlandırılan tırnak mantarı, el ve ayak tırnaklarında ortaya çıkan yaygın bir enfeksiyon türüdür. Bu enfeksiyonun tek bir tırnaktan diğerlerine ya da ayaktan ayak tırnaklarına sıçraması oldukça sık görülen durumlar arasında yer alır. Çoğu durumda, bu rahatsızlığın hayati bir tehlike yaratmadığı bilinse de yüksek vaka sayısından dolayı tırnak mantarının ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğu söylenebilir. Hastalık, kişide fiziksel ağrıya sebep olabileceği gibi, iş hayatı ve sosyal yaşantıda da birtakım sorunlara neden olabilir. Tedavisi mümkün olmasına rağmen, hastalığın tamamen ortadan kaldırılması uzun zaman alır.
Tırnak mantarı, dermofit ya da dermofit olmayan küf ve maya (yaygın olarak Candida türü) mantarları nedeniyle oluşan bir çeşit enfeksiyon hastalığıdır. Genel olarak tırnak ucunda veya üzerinde ufak lekelerle ortaya çıkan hastalık tedavi edilmediğinde tırnakta şekil bozukluğuna, renk değişimine, kalınlaşmaya, kokuya ve aşırı kırılganlığa neden olabilir. Başlarda ağrısız ilerleyen süreç, ileri evrelerde ciddi ağrılara neden olabilir. Bu durumda, hastalığın tedavi edilmesi için cerrahi operasyona ihtiyaç duyulabilir.
Mantarların en kolay üreyebileceği yerler sıcak, nemli ve havasız ortamlardır. Mantar, ayak ve el hijyenine yeteri kadar dikkat edilmediği durumlarda kolayca ortaya çıkabilir. Mantar, genel olarak tırnak çevresindeki ufak kesiklerden, tırnaktaki kırıklardan ya da deri ile tırnak arasındaki kısımdan girerek bütün tırnağa yayılabilir.
Tırnak mantarı, yaşlılarda daha çok görülen bir hastalıktır. Bu durum, yaş ilerledikçe vücutta dolaşan kanın daha yavaş akmasından kaynaklanır. Bunun dışında, 6 yaşından küçük çocuklarda tırnak mantarının görülme sıklığının oldukça düşük olduğu söylenebilir. Tırnakta ya da parmak uçlarında travma sonrası görülebilen mantar vakalarına, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde (HIV ile yaşayanlar, şeker hastaları, kanser tedavisi alan hastalar, sedef hastaları vb.) daha sık rastlanır.
Hastalığa genellikle muayene sırasında tanı konulabilir. Yüksek risk grubundaki kişiler ve bazı özel durumlar için tırnaktan parça alınıp mantar cinsinin tespit edilebilmesine yönelik olarak laboratuvar incelemesi yapılabilir. En yaygın klinik bulgular ise tırnağın renginin sarı ya da kahverengiye dönmesi, tırnağın aşırı kalınlaşıp ufalanması, kötü koku, ayakkabı içerisinde rahatsızlık ve ağrıdır.
Tırnak mantarı gibi ölümcül risk taşımayan ve genelde ağrısız seyreden hastalıklarda hastalar doktora gitmeyi uzun zaman erteleyebilir. Ancak, birden fazla tırnağa ya da bölgeye yerleşmiş olan enfeksiyonun tedavisinin daha uzun ve zorlu olduğu unutulmamalıdır. Bu noktada, erken müdahale ile tedavi süresi kısaltılabilir.
Enfeksiyon, tırnağın renk değiştirmesine ve deforme olmasına neden olur. İlerleyen ve daha ağır seyreden vakalarda, aşırı kalınlaşma nedeniyle hastalar, tırnak kesmek gibi basit gündelik faaliyetleri bile yerine getiremeyebilirler. Farklı hastalıkları olan kişilerde tırnak mantarı enfeksiyonu tırnak çevresindeki dokuya zarar verebilir ve farklı bakteriyel enfeksiyonlara sebep olabilir. Son yıllarda gerçekleştirilen araştırmalar, genel olarak önemsenmeyen ve ihmal edilen bu enfeksiyon türünün kişilerde psikolojik sorunların yanı sıra, sosyal ve mesleki hayatta da birtakım problemlere yol açabileceğinin altını çizmektedir.
Tırnak mantarının tedavisi, vakadan vakaya değişiklik gösterse de genel olarak uzun sürer. Tedavinin ilk adımı tırnaktaki enfekte kısmın mümkünse uzaklaştırılmasıdır. Tırnak kesilmesi ve törpülenmesi ilk etapta belirtilerin hafifletilmesini sağlayabilir. Tüm enfeksiyonun iyileşmesi ise tırnağın uzamasıyla mümkün olacaktır. El tırnakları ortalama ay arasında uzarken, ayak tırnakları ise ortalama ay arasında kendini yenileyebilir. Bu süreler; yaşa, mevsime, egzersiz alışkanlıklarına ve kalıtsal faktörlere göre değişiklik gösterebilir.
Enfeksiyonun sadece belirli bir bölgeye değil, diğer tırnaklara da yayıldığı durumlarda dermatoloğa başvurmak en iyi çözüm olacaktır. Şiddetli vakalarda mikroskopik inceleme yapılarak mantar cinsi belirlenip enfeksiyona karşı en uygun ilaçlar belirlenebilir. Tedavi aşamasında en önemli faktörlerden biri düzenli ilaç kullanımıdır. Düzensiz ya da ara vererek ilaç kullanmak iyileşme sürecini uzatacak hatta etkisiz kılacaktır.
Tedaviden sonra mantar tamamen ortadan kalksa bile tırnak eski görüntüsüne kavuşamayabilir. Hatta başarılı tedavilerin sonrasında bile tırnak mantarının yeniden tekrarlayabileceği unutulmamalıdır. Çok şiddetli enfeksiyon durumlarında ise tedaviden cevap alınamadığı durumlarla karşılaşabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi müdahale ile tırnağın tamamının alınması söz konusu olabilir.
El ve ayak hijyenine özen gösterilmesiyle çözüm sağlanamayan durumlarda, tedavi planı enfeksiyonun cinsi ve şiddetine göre şekillendirilir. Reçetesiz ürünler çoğu zaman güvenilir sonuçlar vermediği için uzmanlar tarafından önerilmez. Çoğu reçetesiz ya da kozmetik ürünün tedavide yararı olamayacağı gibi, bu ürünler enfeksiyonun yayılmasını da hızlandırabilir. Hastalık fark edildiğinde hemen doktora başvurmak en doğru çözüm olacaktır. Tırnak mantarı tedavisinde uygulanan yöntemler aşağıda detaylı bir şekilde açıklanmıştır.
Topikal Tedavi
Topikal tedavi, genel olarak hafif seyreden vakalarda ya da oral tedaviyle birlikte uygulanır. Tırnak mantarına karşı yalnızca topikal kremlerin başarılı olduğu durumların nadir olduğu söylenebilir. Bunun nedeni ise enfeksiyondan dolayı sertleşen tırnak yapısının geçirgenliğini yitirmesi ve kremin mantara etki edememesidir.
Son yıllarda sıklıkla kullanılan ilaçlı tırnak cilası, antifungal kremlere göre daha başarılı sonuçlar vermektedir. Siklopiroks ve Amorolfin gibi antifungal ajan içerikli tırnak cilalarının çok daha etkin bir tedavi sağladığı söylenebilir. İlaçlı cilaların doğrudan tırnak üzerine düzenli aralıklarla uygulandığı bu topikal tedavi yöntemi, çoğunlukla tırnak mantarının ortadan kaldırılmasında büyük bir rol oynar. Bu yöntemde, tedavi süresi uzun olsa da hem mantarın yayılması engellenmiş olur ve hem de cerrahi operasyona ihtiyaç kalmayabilir.
Oral Tedavi
Genel olarak şiddetli ve birden fazla tırnağa yayılma görülen vakalarda oral tedavi yöntemlerine başvurulur. Bu yöntemde kullanılan antifungal içerikli ilaçların ağız yoluyla alınması gerekir. Enfeksiyon ilaçlarla yok edilse de bu tedavinin başarılı olup olmadığını anlamak için tırnağın yeniden uzamasını beklemek gerekir. Bu yöntemde en yaygın olarak kullanılan ilaçlar terbinafin ve itrakonazoldur. Ancak, bu tür ilaçların doktor kontrolünde alınması gerektiği ve çok uzun süre kullanıldığında çeşitli komplikasyonlara sebep olabileceği unutulmamalıdır. Örneğin, bu ilaçların 4 ila 12 hafta arasında değişen uzun kullanım süreleri olduğu için baş ağrısı, gastrointestinal bozukluk, kaşıntı ve döküntü gibi yan etkiler görülebilir. Tırnak mantarı tedavisinde oral tedavi yöntemleri; karaciğer ve kalp hastaları, düzenli olarak bazı ilaçları kullanan kişiler ve hamilelere önerilmez.
Tırnak Mantarından Korunma
El ve ayak hijyenine dikkat edilmesi kişide enfeksiyon görülme ihtimalini azaltan en önemli faktördür. Tırnak mantarı bakterisi vücutta bulunsa bile bu bakterinin kolay üreyebileceği ortamların oluşmasının önüne geçmek büyük önem taşır. Tırnak mantarından korunmak için dikkat edilmesi gerekenler şu şekilde sıralanabilir:
•Hava alan, rahat ayakkabılar tercih etmek
•Ayakları her gün yıkamak ve ardından kurulamak
•Sıklıkla çorap değiştirmek (Bu noktada, özellikle nemlenmiş çorapların temizlenmeden önce tekrar kullanılmaması gerektiği unutulmamalıdır.)
•Yüzme havuzu, ortak duş vb. alanlarda ortak eşya kullanılmamalı ve çıplak ayakla yere basılmamalıdır.
•Tırnak mantarı tedavisi sürecinde veya öncesinde kullanılan ayakkabı, terlik vb. ürünleri daha sonrasında kullanmamak en doğru tercih olacaktır. Eski eşyaların içinde mantar üreme ihtimali oldukça yüksektir ve bu eşyaların yeniden kullanması durumunda tırnak mantarı yeniden ortaya çıkabilir.
•Ayakkabının içine antifungal pudra dökmek (Bu işlem, var olan mantarı yok etmese de mantarın gelişip yayılmasını engelleyebilir.)
•Tırnakları düzenli olarak kesmek
•Kişisel bakım ürünlerini başkalarıyla paylaşmamak (Özellikle tırnak bakım ürünlerinin paylaşılması mantar enfeksiyonu riskini büyük ölçüde artıran bir faktördür.)
Vajinada kaşıntı sorunu kadınları rahatsız eden bir sağlık problemi olmaktadır. Hemen hemen her kadının yaşadığı bir durumdur. Bu kaşıntı genellikle alerjik ve kimyasal maddeler kullanım sonucunda ortaya çıkan bir sorundur. Ayrıca menapoz nedeniyle de ortaya çıkabilen ağrılı bir semptomdur. Vajina kaşıntısının birçok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan bazıları cilt hastalıkları veya cinsel yolla bulaşan hastalıkların bir sonucu olarak da ortaya çıkabilmektedir. Vajina kaşıntısı için ne yapmalı? Merak edilen bu soruyu yanıtlayacağız. Hamilelikte vajina kaşıntısı işte detaylar.
VAJİNA KAŞINTISI NEDEN OLUR?
Vajina kaşıntısına neden olan birçok durum bulunmaktadır. Bunlar genellikle cilt hastalıkları yad a cinsel yolla bulaşan hastalıkların bir sonucu olarak çıkabilir. Çok nadir olarak stres veya vulva kanser nedeniyle vajinal kaşıntı sorununuz olabilir. Bu rahatsızlığın en sık nedeni mantar enfeksiyonlarından kaynaklı olabilir. Mantar dışında ayrıca trikomonas, genital siğiller gibi cinsel temasla bulaşan hastalıklar kaşıntıya neden olabilinen durumlardır. Kadınlarda belli bir yaştan sonra görülen menopoz ile birlikte östrojen hormonu azalmasına bağlı kuruluk veya deriyi etkileyen kontakt dermatit, egzema veya sedef gibi hastalıklar da vajina kaşıntısına neden olabilmektedir.
Vücutta oluşan egzamaya ne iyi gelir? Ciltteki egzama bulaşıcı mı, neden olur? İşte tedavi yöntemleri ve detaylar!
VAJİNA KAŞINTISINA NE İYİ GELİR?
Kadınlarda görülen bir rahatsızlık türü olan vajina kaşıntısına iyi gelen bitkisel tedavi yöntemleri mevcuttur. Bu şekilde hastaneye gitmeden evde uygulayabileceğiniz bazı yöntemler vardır.
Buz Torbası
Bunlardan ilki ve ne bilinen yöntem genellikle buz torbası koymak yöntemidir. Bu rahatsızlık türü özellikle geceleri dayanılmaz hal almaktadır. Bu soruna buz torbası ile kompres yaparak çözüm bulabilirsiniz.
Elma Sirkesi
Bir diğer vajina kaşıntısına doğal çözüm olan yöntem ise; elma sirkesi kullanmaktır. Elma sirkesi antibakteriyel ve antifungal özellikleri bulunana mucizevi bir besindir. Yapmanız gereken tek 2 yemek kaşığı elma sirkesini ılık suyla karıştırınız. Daha sonra bu su ile vajina bölgenizi iki ila üç gün boyunca günde 2 kez yıkayınız. Zamanla bu rahatsızlık veren kaşıntının gittiğini göreceksiniz.
Fesleğen
Mucizevi bir bitki olan fesleğen yaprakları, anti mikrobik, antifungal ve anti bakteriyel özelliklere sahiptir. Su dolu bir kaba fesleğen yaprağı ilave edip daha sonra kaynatın. Ardından 20 dakika suyu demleyin. Demlenen fesleğen suyunun günde iki kez için.
VAJİNA KAŞINTISI NASIL GEÇER?
Vajinadaki kaşıntının geçmesi için ilk önce yapmanız gereken, genital bölge temizliğine önem vermek. Daha sonra vajinal duş yapmaktan kaçınmalı. Pamuklu iç çamaşırları tercih edilmelidir. Çok dar kıyafetler giyilmemeli. Çamaşırlarınızı bol su ile durulanmalı ve yıkama sırasında mümkün olduğu kadar az deterjan ve kimyasal ürün kullanılmalıdır. Bunları uyguladığınız takdirde vajina kaşıntınız son bulmaktadır.
HAMİLELİKTE VAJİNA KAŞINTISI
Hamilelik aylarında gebe anne adaylarında meydana gelen vajinal kaşıntılar kesinlikle doktor tarafından kontrol edilmesi gerekiyor. Eğer ki anne adayında vajinal bir kaşıntı var ise bu kaşıntı öncelikli olarak alerjik bir durumdan kaynaklanıyor olabilmektedir. Böyle bir durumda mutlaka doktorunuza danışınız.
Hamilelikte Akıntı Nasıl Ve Neden Olur? Hamilelikte Akıntı Nasıl Geçer ve Sebebi Nedir, Vajinadan Beyaz Akıntı Gelmesi Hamilelik Belirtisi Midir?VAJİNA KAŞINTISI İÇİN NE YAPMALI?
•Genital bölgenizi ılık su ve nazik bir temizleyici ile dikkatli bir şekilde yıkayınız.
•Duş yaparken kesinlikle, kokulu sabunlar, losyonlar ve köpüklü banyo ürünlerinden kaçınınız.
•Spreyler ve duş jelleri gibi hijyen ürünlerini kullanmayınız.
•Yüzdükten sonra veya egzersizden sonra kirlenen iç çamaşırınızı çıkarınız, yerine temiz iç çamaşırı tercih ediniz.
•Pamuklu iç çamaşırı giyiniz.
•İç çamaşırlarınızı her gün değiştirmeye özen gösteriniz.
•Maya enfeksiyonu gibi rahatsızlığa yakalanmamak için bol bol yoğurt tüketin.
Mantar enfeksiyonu belirtileri nelerdir? Mantar enfeksiyonu nedir, neden olur?KULLANICILARIN MERAK ETTİĞİ DİĞER SORULAR
Dermatologlar cilt kararması sorununun ortaya çıkmasına pek çok şeyin sebep olabileceğine dikkat çekiyor ve her birine özel bir çözüm uygulanması gerektiğini söylüyorlar. Başka bir deyişle cilt kararması nedenleri karşımıza pek çok farklı şekilde çıkabiliyor. Peki cilt kararması nedenleri nelerdir? Bunun pek çok sebebi olabilir. “Cilt rengi neden koyulaşır?” sorusuna birlikte yanıt arayalım.
Eşitsiz cilt rengi, cildin at katmanlarındaki dokuların düzgün çalışmamasından kaynaklanabilir. Bu durum kimi zaman dışardan fark edilemez, ancak kimi zaman da cilt kararması şeklinde tezahür edebilir. Bu durumda derinlemesine etki eden bir nemlendirici kullanmak gerekir. Bu şekilde cildin nem dengesi yeniden düzenlenir ve cilt hücrelerinin doğal şekillerini kazanmaları sağlanır. İdeal çözüm vitamin ve mineral yönünden de zengin bir nemlendirici ile cildin kendini onarmasıdır. Suya benzer dokuları olan ürünler cildinizin en kuru alanları tarafından bile kolayca emilirler. Bununla birlikte düzenli olarak krem kullanmak da önemlidir. Çünkü arada bir kullanılan ürünlerle uzun soluklu sonuçlar alınamaz.
Dışarda, üstelik koruyucu kullanmadan çok fazla zaman geçirmek cilt renginde ciddi değişimlere neden olabilir. Nedeni çok basit: Güneş altında ışığa aşırı maruz kalmak. Önlem de çok basit: İyi bir koruyucu kullanmak. Kullandığınız koruyucunun da en az 15 SPF olmasına özen gösterin, böylece UV ışınlarının zararlarından korunursunuz.
Cildin üst katmanı kendini yenilemekten aciz kaldığında, rengi de koyulaşır. Doğal yenilenme rutinine dönmek için ölü hücrelerden kurtulmanız gerekir. Bunun için peeling yaptırmanız ya da yüzünüzü keselemeniz gerekmez. “Yüzün kararması neden olur?” sorusunun cevaplarından biri de budur. Daha yumuşak yöntemlerle de ölü hücrelerden kurtulabilir, özellikle cildiniz hassas ise, ona zarar vermemiş olursunuz. “Yüzün kararması neden olur?” diye sorulduğunda, yüzde uygulanan basınçlı temizleme işlemlerini gösterebiliriz.
Alerjiler ve lekeler cilt problemleri arasında ilk akla gelenler. Aynı zamanda cildin koyulaşmasına da neden olabiliyorlar. Her iki sorun da özel olarak tedavi edilmeli ve bunun için de nedenleri ortaya çıkartılmalı. Bir kez nedeni anlaşıldıktan sonra renk değişimini gidermek çok daha kolay. “Cilt rengi neden koyulaşır?” sorusuna bu unsurları cevap olarak gösterebiliriz. Bir sonraki başlıkta bu karartıların nasıl giderileceğine değineceğiz.
“Cilt kararması nasıl giderilir?” sıklıkla karşılaştığımız bir soru. Cildinizi korumak için sağlıklı bir yaşam tarzı geliştirmeniz, düzenli egzersiz yapmanız ve elbette iyi beslenmeniz de gerekir. Yeterince su içip, düzenli egzersiz yaptığınız, meyve ve sebzeden yana zengin bir rejime sahip olduğunuz sürece yukarıdaki sorunlardan da uzak durmuş olursunuz. Cilt kararması nasıl giderilir sorusunun cevabı aslında sağlıklı bir yaşamdan geçiyor. İsterseniz, “cilt kararması nasıl geçer?” sorusuna maddeler halinde cevap verelim: - Yeterince su içerek - Düzenli egzersiz yaparak - Meyve ve sebze barındıran zengin bir diyet uygulayarak Bu yönergeler ile birlikte “cilt kararması nasıl geçer?” sorusuna da yanıt vermiş oluyoruz. Cilt kararmasına ne iyi gelir? Cilt kararmasına ne iyi gelir? diye sorduğumuzda, sağlıklı bir yaşam sürmenin yanında bu duruma iyi gelecek başka unsurlar da bulunmaktadır. İşte onlardan birkaçı.
Koltuk altında yaşanan kararmalar için uygulayabileceğiniz leke tedavisi ise patatesler! Evet yanlış duymadınız patatesler. Bir adet çiğ patatesi ortadan bölerek, sarı kısmını koltuk altınıza iyice sürün. Yaklaşık olarak yarım saat beklettikten sonra koltuk altınızı yıkayarak bakımını gerçekleştirebilirsiniz.
Kan dolaşımını hızlandıran E Vitamini, cilt rengini eşitlemekte ve cildi temizlemektedir.
Cilt tonunu eşitlemek için kullanılan ürünlerin özel ürünlerden biri de aloe vera jeli. Her gün kararma yaşanan bölge için aloe vera jeli kullanarak cilt renginizin açılmasını sağlayabilirsiniz.
Süt ve balı karıştırarak özel bir karışım oluşturabilirsiniz. Bu sayede kararma yaşanan bölgelerden beyazlama gözlemleyebilirsiniz. Süt ve baldan oluşturmuş olduğunuz maskenizi ciltte kararma olan bölgelerde yarım saat boyunca bekletebilirsiniz. Ardından ise ılık bir su ile duş alabilirsiniz. Cilt kararması yaşanan bölgelerde kullanacağınız bu maskeyi, haftada 3 ya da 4 kez uygulayabilirsiniz.
Uzak Doğu'daki pek çok kadının cilt güzellik sırrı pirinçten geçiyor. Bunun için bir pirinç maskesi hazırlayabilirsiniz. Pirinci suya koyarak, nişastasını salana kadar bekleyin. Ardından suyun içerisine birkaç damla sirke ve bir tatlı kaşığı yoğurt ekleyerek karıştırın. Sonrasında ise cilt üzerine sürebilirsiniz. Yaklaşık 20 dakika boyunca cilt üzerinde pirinci tutun. Sonrasında maskeyi çıkarıp yüzünüzü güzelce yıkayın. Pirinç maskesini gün aşırı olacak biçimde uygulamaya devam edebilirsiniz.
Portakal suyu ile zerdeçal tozunu karıştırarak elde edeceğiniz karışım sayesinde cilt üzerinde renk açıcı bir etki oluşur. Temiz cilde uygulanması gereken bu maske, aynı zamanda sizin siyah noktalarınızdan da kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
Cilt beyazlatıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Haftada 3 defa uygulanabilir. Fakat asitli olduğu için cildin hassas bölgelerinde kullanmamak gerekir. Aloe Vera Jeli: Birçok kozmetik ürününde kullanılan bu jel, cildinizi derinlemesine nemlendirecek ve rengini açacaktır. Diğer güzellik önerilerimize de göz atın!