Otuz Beş Yaş, Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'da yayımlanan ikinci şiir kitabıdır. döneminde yazılan şiirleri kapsayan bu eser, sonraki yıllarda en çok basılan şiir kitapları arasında yer almıştır.[1] Kitaptaki şiirlerin büyük bir kısmı Varlık başta olmak üzere Kültür Haftası, Ağaç, Yücel, Gündüz, İnkılapçı Gençlik, Ülkü gibi dergilerde yayımlanmıştır.[2] Eser, Ağustos 'da Varlık Yayınları'nın ilk kitabı olarak basılmış[3] ve yüz sekiz şiir içermektedir.[4] Çalışma Bakanlığı'nda çevirmenlik yapmaya başladığı dönemde yazmaya başladığı ve kitaba adını veren "Otuz Beş Yaş" şiiriyle Cumhuriyet Halk Partisi'nin kuruluş yıldönümü ile ilgili açtığı yarışmada birinciliği elde etmiştir.[5]
Otuz Beş Yaş
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma Kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanmadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı
Şiirin Biçim Özellikleri
Şiirin nazım birimi: Şiir, beş dizelik bentlerden (beşlik) oluşmuştur. Şiirin tamamı yedi benttir.
Şiirin ölçüsü: Şiir, 11li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
Şiirin uyak şeması: a b a b a / c d c d c / e f e f e / g h g h g / ı j ı j ı / k l k l k / m n m n m biçimindedir.
Şiirin Ahenk Unsurları (Uyak ve Redifler)
1. Bent
eder
cevher
gider -er tam uyak
ömrün
bugün -ün tam uyak
2. Bent
ne var
halkalar
aynalar -ar tam uyak
yüz
görünürsünüz -üz tam uyak
3. Bent
insan
heyecan
yalan -an tam uyak
baksam ben değilim
adam ben değilim ben değilim redif; -am tam uyak
4. Bent
aşkımız
başladığımız
yalnızlığımız -ımız redif; -k(ğ) yarım uyak (kulak kafiyesi)
gelir
bir -ir tam uyak
5. Bent
varmış
yakarmış
anlarmış -mış redif; -ar tam uyak
sert olduğunu
dert olduğunu olduğunu redif; -ert zengin uyak
6. Bent
sonbahar
kuşlar
tarumar -ar tam uyak
benimsediğim
kim -im tam uyak
7. Bent
başında
yaşında
taşında -ında redif / -aş tam uyak
uyanmadın olacak
saltanatın olacak olacak redif; -ın tam uyak
Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama Yorum)
Cahit Sıtkı Tarancıdan önce pek çok şair arada bir kendilerinden bahsetmekle birlikte, dikkatlerini genellikle kendi dışındaki bir varlığa, doğaya, başka insanlara, sevgililerine veya bilinmeze çevirmişlerdir. Şair, bu şiirinde kendini konu edinerek zamanla nasıl değiştiğini üzülerek görüyor. Dünyayı, dostlarıyla ilişkilerini, gençlik yıllarını anımsayarak, hayatın geçiciliğini ve ölümü düşünüyor.
Bu duyuş ve düşünüş tarzı Cahit Sıtkının bütün şiirlerinde etkisini göstermektedir. Bazen açık, bazen de sezdirme yoluyla bütün şiirlerinde ölümü ve dünyanın geçiciliğini işlemiştir. Cahit Sıtkının ölüme bakış açısı kendinden önce bu konuyu ele almış pek çok şairden farklıdır.
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şair, birinci bentte bize İtalyan şairi Danteyi hatırlatıyor. Dante, otuz beş yaşındayken sürgüne gitmiş, yakalandığı yerde de öldürülmesi için hüküm verilmiş bir şairdir. Cahit Sıtkı, Dantenin meşhur eseri İlahi Komedyada Hayat yolunun ortasında kendimi karanlık bir ormanda buldum sözünden esinlenerek başlıyor şiirine. Şair, otuz beş yaşı, yolun yarısı olarak kabul ediyor. Bu yaştan sonra insanlar artık gelişimini tamamlamış ve gerileme dönemine girmiştir. Gençlik yıllarındaki canlılık, delidoluluk kaybolmuş, hayata bakış açısı değişmiştir. İnsanlar, bu değişimin karşısında çaresizdir. Şair de bu değişimin farkındadır ve çaresizlik içinde gençliğinin geçip gittiğini görmektedir.
Şakaklarıma Kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
İkinci bentte şair, aynaya uzun uzun bakarak, yaşlılığın belirtilerini açıkça görüyor. Saçlarındaki beyazları kar yağmasına benzetiyor. İlkbahar gençliğe, kış ise yaşlılığa işarettir. Saçlara beyazların düşmesi de yaşlanma belirtilerindendir. Şair, gençlik yıllarının sona ererek yaşlılığın başladığını üzülerek görüyor. Yüzde çizgiler belirmiş, gözaltları çökmeye başlamıştır. Şair, bu değişime inanamıyor. Yıllarca kendini beğenerek baktığı aynalara artık bakamıyor.
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Üçüncü bentte şair, eski resimlerine bakarak gençlik günlerini anımsıyor. Gençlik günlerindeki o umut dolu, şevk ve heyecanın doruk noktasında olduğu neşeli günler bitmiş; kaygılı, hüzünlü ve sıkıntılı günler başlamıştır. Şair, zamanın insanı nasıl olumsuz yönde değiştirdiğini vurguluyor.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Dördüncü bentte şair, eski günlerdeki dostluk ve arkadaşlıkların da birer birer bittiğini, yollarının ayrıldığını belirtiyor. İnsanları bir arada tutan okul, işyeri, mahalle gibi yakın çevre ilişkileri çeşitli nedenlerle bitiyor ve insanlar zaman içinde yalnızlaşıyor. Şair, bu yalnızlaşmanın hüznünü yaşıyor.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Beşinci bentte şair, gençlik yıllarında çevresine pembe gözlükle bakıp her şeyin iyi ve güzel yönünü gördüğünü, yaşlandıkça bunların olumsuz yönlerini de görmeye başladığını söylüyor. Gökyüzü hep mavi değildir; karardığı zamanlar da vardır. Su yalnızca içilmez; fazlası boğar. Ateş bizi yalnızca ısıtmaz; çok yaklaşınca yakar. Şaire göre, İnsan bu yaşa gelince sıkıntı, dert ve korkularının da farkına varıyor. Her geçen gün insanı biraz daha ölüme yaklaştırıyor. Daha önce farkına varmadığımız her şeyin kötü ve olumsuz yönlerini insan bu yaşlarda anlamaya başlıyor.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
Altıncı bentte, şaire gördüğü her şey ölümü hatırlatmaktadır. Ayva ve nar sonbaharda olgunlaşır. Sonbahar da kışın habercisidir. Sonbahar şaire kendi yaşını ve ölüme biraz daha yaklaştığını hatırlatıyor. Şaire ölümü, sadece sonbahar hatırlatmıyor, havada dönüp duran kuşlar da hatırlatıyor. Kuşlar pek çok şeyi çağrıştırabilir; barışı, özgürlüğü, sevgiliyi Ancak şaire ölümü çağrıştırıyor. Ölecek bir canlının üstünde bazı yırtıcı kuşların dönerek ölümü beklemesi şeklinde algılıyor. Bunun yanında her ölen ve her kaldırılan cenaze şaire kendi ölümünü hatırlatıyor. Her ölümün bir evi dağıttığını, yakınlarını perişan ettiğini gördükçe korkusu daha da artıyor.
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanmadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Yedinci bentte, bir kabulleniş vardır. Herkes bir gün ölecektir. Ancak ölümün ne zaman ve nasıl geleceği belli değildir. İnsan her gün uyur ve her sabah uyanır. Şair, ölümü de bir uykuya benzetiyor, ancak bu uykunun sonunda uyanmak yoktur. Herkesin günü gelince öleceğini bilmesi, uykuya dalar gibi olması, cenaze namazını saltanata benzetilmesi şair için birer avuntudur. Çünkü ölümden kaçış yoktur ve ölüm karşısında insan çaresizdir.
Şiirin teması: ölüm korkusudur.
Şiirdeki Söz Sanatları
Dante gibi ortasındayız ömrün telmih sanatı (Dantenin anımsatılması)
delikanlı çağımızdaki cevher istiare sanatı (cevher sözünde)
gözünün yaşına bakmadan gider iktibassanatı (gözünün yaşına bakmamak deyimdir)
şakalarıma kar mı yağdı? tecahül-i arif sanatı (bilip de bilmezlikten gelme sanatı); istifham sanatı (soru sorma sanatı) istiare sanatı (kar saçlardaki beyazlamayı ifade ediyor)
benim mi Allahım bu çizgili yüz? istifhamsanatı
su insanı boğar, ateş yakarmış tecahül-i arif sanatı
ne dönüp duruyor kuşlar istifham sanatı
Nereden çıktı bu cenaze? Ölen kim? istifham sanatı
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar istiare sanatı (bahçe sözünde)
Genel Değerlendirme
Otuz Beş Yaş Şiiri, ölüm korkusu, yaşlanma ve yalnızlık üzerine yazılan en etkileyici şiirlerden biridir. Yaş otuz beş yolun yarısı eder sözü halk arasında çok yaygınlaşmış adeta atasözü haline gelmiştir. Ölüm, üzerinde çok durulan ve her canlıyı ilgilendiren bir konu olduğu için pek çok insanı derinden etkilemiştir. Şair, ölümü kendinden önceki şairler gibi mistik bir havada değil, daha farklı ve daha gerçekçi bir açıdan işlemiştir. Ölüm, her ne kadar herkesin başında olsa da şair, bu konudaki kendi duygu ve düşüncelerine oldukça ağırlık vermiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı
Hayatı
Cahit Sıtkı Tarancı, 4 Ekim tarihinde Diyarbakırda dünyaya geldi. Asıl adı Hüseyin Cahit Tarancıdır. Babası ticaret ve tarımla uğraşan Bekir Sıtkı Bey, annesi Arife Hanımdır.
Diyarbakırda başladığı ilköğreniminin ardından aile geleneğinden ötürü ortaöğrenimi için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesine gönderildi. Lise öğrenimi için yılında Galatasaray Lisesine geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud ve Mallermein eserlerini okudu.
Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesinin Akademi isimli dergisinde ve Servet-i Fünûn dergisinde yayınlandı. Ziya Osman Saba ile yılında okulda tanıştı. yılında girdiği Mülkiye Mektebinden ikinci senenin sonunda atılınca Yüksek Ticaret Okuluna girdi. Memuriyet sınavını kazanınca bu okulu da bırakıp çalışmaya başladı.
İlk şiir kitabı Ömrümde Sükût adıyla, henüz Mülkiye Mektebinde okurken yayınlandı. Sümerbankta başladığı memuriyet hayatını, Karabüke atanması üzerine sona erdirdi ve Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı.
Cumhuriyet gazetesinin sahibinin desteğiyle yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Parise gitti. Pariste okurken bir yandan Paris Radyosunda Türkçe yayın spikerliği yaptı; diğer yandan da Cumhuriyet gazetesine öyküler göndermeye devam etti. Paristeki öğrenimi sırasında Oktay Rıfatla tanıştı.
İkinci Dünya Savaşı başlayınca öğrenimini tamamlayamadan Türkiyeye döndü. yıllarında askerliğini çeşitli illerde yaptı. O yıllarda ailesi İstanbula yerleşmişti.
Askerlik dönüşü bir süre babasının ticarethanesinde çalışan şair, babasıyla arası açılınca Ankaraya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansında, Toprak Mahsulleri Ofisinde ve Çalışma Bakanlığında çalıştı.
yılında Otuz Beş Yaş şiiri ile CHP Şiir Ödülünü kazandı ve yurt çapında tanınan bir şair oldu.
4 Temmuz de Cavidan Tınaz ile evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini Düşten Güzel adlı kitapta topladı.
yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. İstanbul ve Ankarada çeşitli hastanelerde tedavi gördü. Bir yıl kadar da Diyarbakırda baba evinde bakıldı Ekim da tedavi için gittiği Viyanada hayata gözlerini yumdu.
Ölümünden sonra de arkadaşı Ziya Osmana yazdığı mektuplar Ziyaya Mektuplar adıyla yayınlandı. Aynı yıl kitaplarına almadığı şiirleri, şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar Sonrası adlı kitapta toplanarak yayınlandı. Aile bireylerine, özellikle de kız kardeşi Nihâle yazdığı mektuplar Evime ve Nihâle Mektuplar adıyla yılında TDK tarafından yayınlandı.
Ailesinin Diyarbakırdaki evi yılında Cahit Sıtkı Müze Evi olarak ziyarete açıldı.
Öyküleri, Cahit Sıtkı Hikâyeciliği ve Hikâyeleri adıyla kitaplaştırılarak yılında yayınlandı.
Edebi Kişiliği
Şiir yazmaya lise yıllarında başlaya Cahit Sıtkının ilk şiirlerinde Fransız şiirinin etkileri görülür. Bazıları Muhit bazılarınınsa Servet-i Fünun dergisinde yayınlanan ilk şiirlerini yılında Ömrümde Sükût kitabında topladı.
Cahit Sıtkı Tarancıya göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurmasanatıdır. Ölçülü, uyaklı veya serbest her türlü şiirin güzel olabileceğini savunmuş ancak ölçülü ve uyaklı şiir geleneğinden kopmamıştır.
Açık, sade ve herkesin anlayabileceği akıcı bir üslubu vardır. Zaman zaman bazı çağrışım ve simgelere başvurmakla birlikte; uzak çağrışımlar ve hayal oyunlarına pek yer vermemiştir.
Genellikle; ömrün geçiciliği, hayatın güzellikleri ve insan sevgisi üzerine şiirler yazdı. Sağlam tekniği ve lirizmiyle çağdaş edebiyatımızın en başarılı şairlerinden biri oldu.
Eserleri
Şiir
Ömrümde Sükût()
Otuz Beş Yaş()
Düşten Güzel()
Sonrası()
Mektup
Ziyaya Mektuplar()
Evime ve Nihale Mektuplar()
Öykü
Cahit Sıtkının Hikâyeciliği ve Hikâyeleri ()
35 YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
CAHİT SITKI TARANCI
Osman Müftüoğlu'Yaşlı biri olmak' sınırını 65 yaş olarak kabul eden anlayış şimdi sadece nüfus idarelerinin istatistikleri ile sınırlı kaldı.YETMİŞLİ yıllarını sağlıklı ve formda karşılayan pek çok dostunuzun ve büyüğünüzün yeni iş yatırımlarına yönelmesine, hayatında yeni ve radikal düzenlemeler yapıp evlenme planları yapmasına sakın şaırmayın. Pek çok 'genç yaşlı' yeniden öğrenim çabalarına giriyor, üniversitelere yazılıp doktora, master, MBA çalışmalarına yöneliyor. Bazıları ise yeni bir dil öğrenme, farklı ve yeni bir meslek edinme, birikimlerini kitap haline dönüştürme ya da dağları, okyanusları yeniden keşfetme heyecanı ile tıka basa dolu.'Yaş otuz beş yolun yarısı eder' diye başlayan o ölümsüz şiiri bize bağışlayan Cahit Sıtkı Tarancı, sadece 46 yıl yaşadı. Dante yaşlılığın en genç ellili yaşlarda başladığını düşünüyordu. yüzyıl başlarında, Norveç'i gezen bir İngiliz seyyah, İngiltere'deki dostuna yazdığı mektupta, 'Bu ülkedeki kadınların çoğu neredeyse ellili yaşlara kadar yaşıyor!' diyebiliyordu. Beethoven'ın, Mozart'ın Büyük İskender'in yaşamlarının ne kadar kısa sürdüğünü biliyor musunuz?YAŞLANMANIN HIZIŞimdi durum çok farklı. Modern tıptaki yeni buluşlar, genetik bilimdeki dev adımlar, biyoteknolojideki şaşırtıcı gelişmeler ve toplumsal refah düzeyindeki artış önümüzde yepyeni ufuklar oluşturuyor. Yaşlılığın ve yaşlanmanın anlamı hızla değişiyor. Yaşlılık ile mücadele sadece bedensel bir olgu olmaktan çıkıp ruhsal ve bedensel sağlıklı bir örgütlenme haline dönüşüseafoodplus.info ünlü cümleyi mümkünse hiç unutmayın ve hep hatırlayın! Bunlardan birincisi Alexsis Carel'e, diğeri Ephraim Kishon'a ait:'Amacınız hayatınıza yeni yıllar katmak değil, yıllarınıza yeni, farklı ve daha güzel hayatlar ilave etmekse doğru yoldasınız.''Geride bıraktığınız yıllara bakınca değil, sizi bekleyen yıllara bakınca kendinizi yaşlı hissediyorsanız siz artık yaşlısınız.'Hangi yaşta olursanız olun fark etmez! Modern tıbbın önünüzde kalan süreyi yani ortalama yaşam beklentinizi artıracağından hiç kuşkunuz olmasın. Eğer bu uzatma dakikalarına hazırlıksız çıkıp nefes nefese kalmadan, yorulup tıkanmadan, kısacası sağlık ve mutluluk içinde tamamlayabilmeyi düşünüyorsanız yaşlılığa iyi hazırlanın. Sahaya daha formda, zinde ve uzun bir kondisyonla çıkın! Sağlığınızı güçlendirip korumayı, kendinize iyi bakmayı, kısacası hayatınızı kaliteli ve farklı kılmayı bir öncelik haline getirin.BİR ÖNERİDAHA iyi, daha keyifli ve daha uzun yaşanan Yaşlandıkça bilgeleştiren ve dinginleştiren Daha sevecen, hoşgörülü, iyimser, güvenli ve üretken İlgi ve sevgi göstermeyi, takdir etmeyi daha çok bilen Az eleştirip çok öven, dostluğa, yardımseverliğe öncelik veren Beden, ruh, akıl örgüsü kusursuz işleyen Daha iyi uyuyan, duyan, koklayan, gören, düşünen Yürekten seven ve sevişen Düzenli ve dengeli beslenip, egzersizi hayatının bir parçası haline getiren Stresi az, keyfi bol, zinde ve formda bir hayat ise daha mutlu olur daha geç ve genç yaşlanırsınız.ELLİ SONRASI KUŞAĞIÜlkemizde de orta yaşlarının sonlarına yaklaşan insanlar için 'ihtiyar' sözcüğünün yerine 'yaşlı' sözcüğünün daha çok kullanılmaya başlanması sevindirici bir gelişmedir. Gelişmiş ülkeler 'yaşlı' sözcüğünü bile şimdi yavaş yavaş terk ediyor, orta yaşlarını tamamlayanlar için 'Senyör-kıdemli' veya 'Master-usta' sözcüklerini kullanıyorlar. Amerikalıların kullandığı yeni bir tanımlama bizim de favorimiz: '50 plus kuşağı.' Amerikalı yaşlanma uzmanları 'elli sonrası kuşağı' deyimini yaşlı sözcüğünü kullanmaya tercih ediyorlar. Bu yeni tanımlamaların biraz zorlama, yapay veya abartılı olduğunu düşünürseniz de en azından farklılıklarını kabul seafoodplus.infoşlılığın üst sınırının ne olduğu sorusunun yanıtı ise henüz hálá yok. Biz bu rakamın 'lere kadar rahatça ulaşabileceğini söyleyerek epeyce gürültü kopardık. Bu rakama ulaşmanın ise insanların yaşlılık hastalıkları ile değil, yaşamanın doğal sürecini tamamlayabilecekleri halinde mümkün olabileceğini belirttik. Tartışmalar şimdi de yaşlanmanın alt sınırı üzerinde yoğunlaşıyor. 'Ne zaman yaşlıyız?' sorusuna yanıt aranıyor. Ortalama yaşam süresini 80'li 90'lı yaşlara taşımayı başaran ülkelerde yeni rakamlar çoktan belirlendi. yaş grubu için 'Genç Yaşlılar', yaş grubu için 'Orta Yaşlılar', 85 yaş sonrası grup için de 'En Yaşlılar' tanımı öneriliyor. Bu, en azından daha sevimli bir yaklaşım olmalı.Sorun sadece yaşlanmanın başlangıç noktasını belirlemedeki güçlükle de sınırlı değildir. Yaşanılan ülkenin toprak ve iklim koşulları, ekonomik ve sosyal refah düzeyi gibi farklı etkenler de yaşlılığın başlama noktasını belirleyici faktörlerdir. Ellinci doğum günü kutlaması bir Japon için geride kalan sürenin ortalama 25 yıl olduğuna işaret ederken, bir Bengladeşli için sadece beş-altı yıl kaldığını anlatıseafoodplus.infoşlanmanın ne zaman başladığı sorusunun yanıtı gerçekten de karmaşıktır. Siz modern tıptaki gelişmelerin ve artan refahın daha fazla yaşama şansınızı ciddi bir şekilde artırdığına inanın ve yaşlanmakla ilişkili sağlık sorunlarını nasıl daha güçlü karşılayabileceğinizi öğrenmeye çalışın.Hürriyet