Yağ bezesi her yaş grubunda görülebilen deri altındaki iyi huylu kitlelerdir ve yağ tümörleri olarak da bilinir. Yüzde yağ bezesi, memede yağ bezesi, sırtta yağ bezesi şeklinde vücudun çeşitli bölgelerinde görülebilir. Yağ tümörü belirtileri arasında yumruların yumuşak, yuvarlak, hareketli ve ağrısız olması bulunur. Yağ tümörü normalde acı verici değildir ancak çevre dokulara baskı yaptığında veya bir cisme çarptığında ağrıya neden olabilir. “Lipom Nedir?”, “Yağ Bezesi Nasıl Geçer?”, “Yağ Bezesi Neden Olur?” gibi sorulara cevap arıyorsanız yazının devamını okuyabilirsiniz.
Yağ bezesi, cildin altında büyüyerek dışarıdan görünür hale gelen yağ dokusuna verilen isimdir. Yağ bezesi hemen her yaşta kişinin karşı karşıya kalabileceği bir durumdur. Yağ bezesi tespiti doktor muayenesi esnasında fark edilebilen bir yapıdadır. Muayene esnasında muayeneyi gerçekleştiren doktor yağ bezesini fark edebilir.
Genellikle göz altında veya göz kapağında yağ bezesi şikayeti olmaktadır. Fakat yağ bezesi vücudun her bölgesinde çıkabileceği gibi problem yaratmayacak iyi huylu kitleler olarak tanımlanır. Her ne kadar iyi huylu olsalar da görünüş itibariyle rahatsız edici durarak kötü bir izlenim bırakırlar.
Yağ bezesi kafa, kol, bacak, göz çevresi, sırt ve kalça gibi çeşitli bölgelerde çıkabilmektedir. Kafada çıkan yağ bezelerinin yaklaşık olarak %99’u iyi huyludur.
Kafada yağ bezesi ameliyatı cerrah tarafından lokal anestezi yöntemi ile yapılmaktadır. İşlem sırasında hasta hiçbir ağrı veya acı hissetmemektedir ve işlem sonrasında hastanede refakat etmeye gerek görülmez. Kafada oluşan yağ bezesinde herhangi bir ağrı, kısa süre içerisinde büyüme ve iltihap problemi bulunmadığı müddetçe bu ameliyatların yapılması tamamen kişinin isteğine bağlıdır.
Yağ bezesi oluşma sebepleri uzmanlar tarafından tam olarak belirlenememiş bir problemdir. Yağ hücrelerinin çoğalmasıyla beraber yağ bezesi oluştuğu öne sürülür. Yağ bezeleri genelleme yapılırsa omuzun dış yüzeyinde, gözaltında, göz kapaklarında, kalçada, sırtta, kolda ve bacakta oluşabilir. Olumsuz bir etkisi olmasa da görsel açıdan şikayetçi olunacak bir duruma sahiptir.
Yağ bezesi teşhisi, dıştan yapılacak bir muayene ile konulabilir. Yağ bezesi tehlikeli bir durumdaysa, çok büyüdüyse veya basınç altında kalıyorsa çıkarılmalıdır. Aksi takdirde çıkarılmasına ihtiyaç yoktur ve takip edilebilir. Yağ bezesi oluşumunun nedeni net olarak bilinmemekle birlikte yağ bezesi oluşmasına neden olduğu düşünülen faktörler şu şekilde listelenebilir;
Yağ bezeleri 3 farklı çeşit olarak görülmektedir. Bu 3 çeşit şu şekildedir;
Yağ bezelerinin tanesinden yalnızca 1 tanesi kötü huylu çıkmakta ve kanserleşmeye eğilim göstermektedir. Fakat estetik anlamda kötü bir görünüm yaratması itibariyle hastalar rahatsız olurlar. Sırt bölgesinde oluşan yağ bezesi ise sırt çantası kullanma gibi durumlarda belirli bir baskı oluştuğundan dolayı hastada ağrıya yol açar. Tüm bu problemlere çözüm olması için yağ bezesi ameliyatı yaptırmak gereklidir.
Lazer teknolojisinin gelişmesi ile yağ bezesi aldırma olanağı da oluşmuştur.
Göz kapağında ortaya çıkan yağ bezeleri çoğu zaman görmeyi engellemese de estetik olarak istenmeyen bir görüntüye sebep olabilir. Bununla birlikte, göz kapağının hareket etmesini engelleyecek boyuttaki yağ bezelerine tıbbi açıdan müdahale edilmesi gerekir. Metabolik hastalıklar ya da beslenme alışkanlıkları nedeniyle oluşabilen bu bezelerin yeri ve boyutu ise kişiden kişiye değişiklik gösterir. Genellikle sebep olduğu psikolojik etkileri fiziksel etkilerinden fazla olan bu bezeler cerrahi yöntemler ya da lazer tedavisiyle alınabilir.
Lipom adı verilen yağ bezeleri; vücudun herhangi bir bölgesinde ortaya çıkabilen, içi yağ dolu, büyüyebilen ve yapısı tümöre benzeyen dokulardır. Büyük çoğunluğu iyi huylu kitleler olan lipomlar şişlik şeklinde kendini gösterir ve çoğunlukla estetik açıdan istenmeyen bir görüntü yaratır.
Yağ bezeleri bazı durumlarda göz kapağında, içi yağ dolu yumuşak şişlikler şeklinde kendini gösterir. Ksantelazma olarak da bilinen göz kapağında çıkan yağ bezeleri, genellikle kolesterol ve bağışıklık sistemi hücrelerinin epidermis üzerinde birikmesi sonucu oluşur. Bu yağ bezeleri; sarı, bej ya da beyazımsı renkte ve yumuşak yapıdadır.
Deri altında oluşan ve lipitlerden meydana gelen yağ bezeleri çoğunlukla bir hastalığın habercisi olmayan lezyonlardır. Bu durum, genel olarak lipoprotein bozukluğunun işareti olabilir. Lipoproteinler, vücutta yağ hücrelerini taşımakla görevlidir. En çok orta ve ileri yaştaki bireylerde görülen yağ bezeleri nadiren de olsa daha genç yaşlarda da ortaya çıkabilir. Ayrıca, erkeklere göre kadınlarda göz kapağında yağ bezesi oluşumunun daha fazla olduğu söylenebilir.
Göz kapağında oluşan yağ bezeleri; herhangi bir bakteri, virüs ya da parazit kaynaklı değildir. Ksantelazma, çoğunlukla kolesterol ve lipoproteinlerin aşırı birikmesi nedeniyle ortaya çıkar. Bu anlamda, göz kapağında görülen yağ bezeleri bulaşıcı değildir.
Göz kapağında yağ bezesi oluşumuna sebep olabilecek bazı risk faktörleri şu şekildedir:
Göz kapağında çıkan yağ bezeleri kendi içinde farklı türlere ayrılır. Dolayısıyla, bu türlere göre de hastalık nedeni değişiklik gösterebilir. Örneğin, normolipidemik ksantelazmada yağ bezesi oluşumu herhangi bir nedene bağlı değildir. Özellikle yaş grubundaki bireylerde bu durum nedensiz olarak ortaya çıkabilir. Bu durumda, hastaların genel olarak yağ seviyesi normal olduğu için kalıtsal faktörlerden şüphelenilir. Hiperlipidemik ksantelazmada ise hastalarda çoğunlukla kandaki yağ oranının oldukça yüksek olduğu görülür. Bu hastaların yağ oranları, lipoprotein ve kolesterol seviyeleri sağlıklı bireylere göre daha yüksektir. Sekonder ksantelazma ise farklı hastalıklardan kaynaklanabilir. Pankreatit, yüksek oranda alkol kullanımına bağlı olarak görülen karaciğer hastalıkları ve diyabet gibi hastalıklar sekonder ksantelazmanın nedenleri arasında yer alır.
Gençler ve çocuklarda nadiren ortaya çıkan göz kapağında yağ bezesi vakalarında öncelikli olarak metabolik bozukluklardan şüphelenilir. Yapılan araştırmalar, bu yaş grubundaki hastaların yaklaşık yarısının metabolizmasında sorun olduğunu ortaya koymuştur.
Üst ya da alt göz kapağında ortaya çıkan yağ bezeleri hastalarda benzer belirtilere neden olur. Bu bezelerin ayırt edici özelliği ise farklı renk (sarı, beyaz ya da bej renkte) ve farklı büyüklükte olmaları ve aynı zamanda simetrik kabarcıklar halinde görülüp görülmedikleri olarak açıklanabilir.
Göz kapağında yağ bezesinin en karakteristik belirtisi göz kapağında ortaya çıkan şişliklerdir. Genel olarak burun köküne yakın bir konumda ortaya çıkan ve genişlikleri farklı olabilen şişlikler halka ya da oval şekilde ve çoğu zaman düzdür. Nadiren de olsa tam yuvarlak ve bombeli kabarcıklar da görülebilir.
Kabarcıkların kenarları çoğunlukla belirgindir. Özellikle koyu ten rengi üzerinde açık renkteki şişlikler hemen ayırt edilebilir. Bununla birlikte, bazı vakalarda şişliklerin kenarlarının daha az belirgin olduğu söylenebilir. Bu formdaki şişlikler yüzeysel olduğu için bombeli bir yapıya sahip değildir.
Göz kapağında çıkan yağ bezeleri çoğu durumda birkaç küçük şiş olarak kendini gösterir ve zaman içinde büyüyerek çevre alanlara yayılabilir. Bu durumda, mm’lik küçük şişlikler cm’lik büyük kabartılara dönüşebilir. Yayılma, üst göz kapağı ile sınırlı kalabileceği gibi alt göz kapağında da yayılma görülebilir.
Göz kapağında yağ bezesi genel anlamda estetik açıdan istenmeyen bir görüntüye neden olur. Belirtiler arasında göz ve göz çevresinde yanma, kaşıntı, batma, acı, ağrı gibi belirtiler yer almaz.
Bununla birlikte, nadiren de olsa tedavinin yapılmadığı bazı durumlarda bu lezyonlar zaman içinde büyüyebilir. Aşırı büyüyen yağ bezeleri göz kapağında düşüklüğe ve göz kapağının istenildiği gibi hareket ettirilememesine neden olabilir. Bu durumda ise kişilerin görüş alanı kısıtlanır.
Ksantelazma tanısı için çoğu zaman fiziksel muayene yapılması yeterli olacaktır. Yapılan bu muayene sırasında, uzman doktor şişliklerin rengi, konumu ve boyutuna bakarak yağ bezesinin türünü belirleyebilir. Kabartılar genellikle her iki göz kapağında simetrik yerleşimli, kemer şeklinde, düz ya da bombeli ve sarı ya da beyaz renktedir. Bu ayırt edici özellikler üst ya da alt göz kapağında ortaya çıkan yağ bezelerinin daha kolay tespit edilmesini sağlar.
Yağ metabolizmasında görülen değişiklikler nedeniyle ortaya çıkan bezeler için hastalardan tam kan sayımı da istenebilir. Bu laboratuvar testlerinde kolesterol ve trigliserid seviyelerine bakılır. Aynı zamanda, düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ve yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) değerleri kontrol edilir.
Bu değerlerin normalden yüksek çıkması halinde hiperlipidemik ksantelazma varlığından söz etmek mümkündür. Bu durumda, hastalarda diyabet, hipotiroidi ya da karaciğer ve böbrek hastalıkları olup olmadığına bakılır. Altta yatan hastalıkların teşhis ve tedavisiyle birlikte ksantelazma da tedavi edilebilir.
Göz kapağında ortaya çıkan yağ bezeleri görmeyi etkileyecek kadar büyük değilse, fiziksel olarak hastaları etkilemez. Bununla birlikte, estetik açıdan istenmeyen bir görüntü yarattığı için göz kapağında görülen yağ bezelerinin tedavisi oldukça önemlidir.
Ksantelazmada çoğunlukla cerrahi tedavi yöntemlerine başvurulur. Yağ bezeleri zaman içinde kendiliğinden yok olmaz ya da krem ve ilaçlarla tedavi yapılmaz. Bu nedenle, cerrahi yöntemlerle yağ bezeleri alınır.
CO2 lazer adı verilen yöntem başta olmak üzere lazer ablasyon yöntemi günümüzde sıklıkla tercih edilen tedavi yöntemleri arasında yer alır. Bu yöntemlerle birlikte, cerrahi eksizyon, kriyocerrahi, KTP lazer, argon lazer, triklorasetik asit tedavisi ve elektro cerrahi yöntemleri de ksantelazma tedavisinde kullanılan yöntemlere örnek verilebilir.
Uzun süreli göz kapağı yağ bezelerinde öncelikle tercih edilen yöntem lazer ablasyon yöntemidir. CO2 ve Erbium Yag (Er Yag) lazer adı verilen yöntemler ise hem yan etkilerinin hafif olması hem de operasyonun kısa sürmesi nedeniyle sıklıkla tercih edilen yöntemlerdir. Tamamen cerrahi müdahaleye dayalı yöntemlerden ise bezelerin çok büyüdüğü nadir durumlarda yararlanılır.
Lokal anestezi altında gerçekleştirilen cerrahi operasyonlar düşük risk içerir. Ameliyat sonrasında çok küçük izler kalabilir. Aynı zamanda, bezenin alındığı bölgede renk değişiklikleri ya da morarmalar görülebilir. Uzman bir doktor tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda dikiş izleri saklanır. Dolayısıyla, ameliyat izleri ameliyatın ardından belli bir sonra ya soluklaşarak belirginliğini kaybeder ya da tamamen kaybolur.
Yağ bezeleri çoğu zaman metabolizma bozuklukları sonucu ortaya çıkar. Büyük çoğunluğu iyi huylu olan ve göz kapağında görülen yağ bezeleri, cilt kanserine neden olmaz. Bununla birlikte, yağ bezesi görülen hastaların bazı hastalıklar için önlem alması gerekebilir. Örneğin, aşırı kilo, diyabet ve yüksek kolesterol gibi durumlara karşı önlem almak en iyisi olacaktır. Aynı zamanda, genetik faktörlerin de göz önünde bulundurulması ve buna uygun bir beslenme planı oluşturulması da oldukça önemlidir.
Cerrahi yöntemlerle alınan yağ bezeleri ilerleyen zamanlarda yeniden ortaya çıkabilir. Özellikle kalıtsal faktörler nedeniyle yağ bezesi üretimine yatkın olan bireylerin göz kapaklarında tekrar yağ bezesi oluşma ihtimali bulunur.
Kesik ve dikiş gerektiren cerrahi müdahalelerin ardından yağ bezleri deri altında yağ üretmeye devam eder. Bu durumda, eski doku altından dışarı çıkamayan yağ dokusu deri altında hareket ederek göz kapağının farklı bir noktasında yeniden yağ bezesi oluşumuna neden olabilir.
Bununla birlikte, lazer yöntemlerine başvurularak yapılan tedavinin ardından yeniden yağ bezesi oluşma ihtimali oldukça düşüktür.
Ameliyat sırasında deride yapılan kesilere insizyon adı verilir. Bunlar ameliyat yarası olarak da adlandırılır. Bazı kesiler küçük iken diğerleri uzun ve büyük olabilir. Kesi boyutu, geçirdiğiniz ameliyatın türüne bağlıdır.
Bazen bir kesi yırtılarak açılabilir. Bu, tüm kesi boyunca veya sadece yaranın bir kısmı boyunca olabilir. Doktorunuz yarayı tekrar dikiş ile kapatmamaya karar verebilir.
Doktorunuz yaranızı tekrar dikişlerle kapatmazsa, iyileşmesi zaman alabileceğinden evde bakım yapmanız gerekir. Yara aşağıdan yukarıya doğru iyileşir. Pansuman, drenajı emmeye yardımcı olur ve altındaki yara iyileşmeden yüzeyin kapanmasını önler.
Pansumanı ve sargıları değiştirmeden önce ellerinizi temizlemeniz önemlidir. Alkol bazlı bir temizleyici kullanabilirsiniz. Veya aşağıdaki adımları kullanarak ellerinizi yıkayabilirsiniz:
Doktorunuz, pansumanınızı ne sıklıkta değiştirmeniz gerektiğini size söyleyecektir. Pansuman değişikliğine hazırlanmak için:
Eski pansumanı çıkarırken:
Yaranızın etrafındaki cildi temizlemek için gazlı bez veya yumuşak bir bez kullanabilirsiniz:
Doktorunuz ayrıca yaranızı yıkamanızı isteyebilir:
Doktorunuz uygun olduğunu söylemedikçe, yaranızın üzerine veya çevresine herhangi bir losyon, krem veya bitkisel ilaç sürmeyin.
Doktorunuzu size öğrettiği şekilde temiz pansumanı yaranın üzerine yerleştirin. İşiniz bittiğinde ellerinizi temizleyin.
Eski pansumanı ve diğer kullanılmış malzemeleri su geçirmez bir plastik torbaya atın. Sıkıca kapatın, ardından çöp kutusuna atmadan önce ikiye katlayın. Pansuman değişimindeki kirli çamaşırları diğer çamaşırlardan ayrı yıkayın.
Bir pansumanı sadece bir kez kullanın. Asla tekrar kullanmayın.
Aşağıdaki durumlarda doktorunuzu arayın: