kaynağı değiştir]
Phaidon diyaloğu, Sokrates'in idama mahkûm edildikten sonra zehir içirilerek öldürülmeden hemen önceki saatlerde yakınlarıyla son anlarını anlatır. Tartışmanın konusu ruhun ölümsüzlüğüdür çünkü ruhun ölümsüz olduğuna dolayısıyla ölümün yok olmak olmadığına inanan Sokrates ölümüne hiç de üzülmemektedir, üstelik arkadaşlarının onu kurtarıp başka şehre kaçırma tekliflerini de reddetmektedir. Dostları da Sokrates'e ruhun ölümsüzlüğünden nasıl bu kadar emin olabildiğini sorarlar. Sokrates ideaların varlığına inandığını, bütün düşüncesinin bunun üstüne kurulu olduğunu söyler, ruh da idealar gibi algısal değil düşüncede bir şeydir, idealar gibi değişmeyen, mutlak ve mükemmeldir; dolayısıyla zamandan ve mekandan bağımsız olmalı, dolayısıyla da doğmamış ve ölümsüz olmamalıdır (üçüncü argüman: benzerlik argümanı). Ayrıca ruh canlılık veren şeyse, canlılık veren şeyin kendisi nasıl canlılıktan yoksun kalıp ölebilir? Ölen şey bedendir; ancak beden zaten her zaman ölüdür ve her zaman parçalanmakta ve dağılmaktadır, ruh ise onun karşıtı olarak her zaman yaşamakta ve her zaman "bir olmaktadır" (birinci argüman: döngüsellik ya da zıtlık argümanı). Ayrıca bir şeyi bilebilmemiz o bilgi ruhumuzda zaten var olduğu için mümkündür, yoksa bulduğumuz bir şeyin bilgi olup olmadığını bile anlayamazdık (bu, Menon paradoksu olarak bilinen, Menon diyaloğunda ele alınan bilgi paradoksudur), bilgiye ulaşabilmemiz için gerçeğin ruhumuzda biz doğmadan önce olması gerekir, dolayısıyla ruhun bilgiyle beraber her zaman var olması gerekir (ikinci argüman: hatırlama argümanı). Aslında diyaloğun gidişatı dostlarının Sokrates'i iddiasını savunması için gerçekten sorgulamasından çok, sanki Sokrates ölmeden önce ondan duymak istedikleri şeyleri son bir kez dinlemek için ona sorular sormaları gibidir, ya da onun hep anlatmayı sevdiği şeyleri son bir kez daha anlattırmaya çalışmaktadırlar. Çünkü sonuncu argümandan önce Cebes Sokrates'e şu ana kadar dediklerinin ruhun bedenden bağımsız bir şey olduğunu ve doğumdan önce ve sonra var olduğunu kanıtladığını; ancak ruhun ölümsüz olduğunu kanıtlamadığını söylediğinde Sokrates uzun bir konuşmayla kendi düşünsel hayatını anlatıp ideaların var olması gerektiği sonucuna nasıl vardığını anlatır. Her şeyin altında yatan temel nedenleri arayan Sokrates maddeye dayanan açıklamaların hiçbirini beğenmemiştir, çünkü maddi nedenler her zaman göreceli ve değişken kalmakta, mutlak dayanaklar oluşturamamaktadır. Dolayısıyla bir şeyin nedeni o şeyin kendisi olan, mutlak değişmeyen bir idea olmalıdır. 3 sayısının nedeni 1+2 ya da 1+1+1 değil, 3'ün kendisi yani 3 ideasıdır. Aynı şekilde yaşamın da bir ideası olduğunu iddia eden Sokrates, yaşayan her şeye yaşamın kendisi olan ideanın, yani yaşam ideasının canlılık verdiğini, ruh da yaşam ideasından "pay aldığı" için bu özelliğini kaybedemeyeceğini söyler. Ruh ölümsüzdür çünkü yaşam ideası ruhu zorunlu olarak canlı kılmaktadır.
Platon Phaidon, Devlet ve Timaeos gibi pek çok diyaloğunda bir çeşit reenkarnasyona ve ruhun saflaştırılması veya kirletilmesi sürecine inanmaktadır. Phaidon'daki iddiası şöyledir: beden maddi olduğu için maddenin doğal konumu dünyadır, dolayısıyla yaşarken ne kadar bedensel olana yönelirsek ruhumuz o kadar maddi olanla karışır, dolayısıyla da öldüğümüzde tekrar maddi olanla beraber kalarak dünyada bir başka hayata başlar. Fakat ruhumuzun özüne dönüp onu ne kadar maddi olandan arındırırsak öldüğümüzde de o kadar kolayca maddesel olandan uzaklaşarak kendi özünün hâkim olduğu ruhsal varlığa ulaşır. Antik Yunan'da ölen ruhların gittiği yere "Hades" deniyodu. Hades aynı zamanda yeraltı tanrısının da ismidir ama Platon'un döneminde daha çok yer ismi olarak kullanılıyordu ve o dönemde cennet, cehennem, kıyamet, ölümden sonra sorgulama gibi mitler yoktu. Ancak Antik Yunan'da reenkarnasyon yaygın bir inanış değildir. Fakat Sokrates açıkça büyün hayatın aslında kendini ölüme hazırlamak olduğunu, ne kadar iyi ölürsek ölümden sonra ruhumuzun o kadar iyi temizlenmiş bir halde ruhsal özüne kavuşacağını ve maddi dünyadan kurtulup tanrısallığa ulaşacağını iddia etmekte, öldükten sonra Homeros'ta geçen Ajax, Odysseus gibi kahramanlarla görüşmeyi, onlarla sonsuza dek gerçeği konuşmayı hayal etmektedir. Bu açıdan pek çok insan Platon'u mitolojik pagan tanrısallık ve evren anlayışından Orta Çağ Hristiyan ve İslam anlayışına geçişte önemli bir adım olarak görmekte, kendi coğrafyasında "ruhaniliğin" ve "tinselliğin", hatta günümüzdeki anlamıyla dinin kurucusu olarak görmektedir.
Otuz Beş Yaş Şiirinin Nazım Birimi: Bent
Otuz Beş Yaş Şiirinin Birim Sayısı: Yedi
Otuz Beş Yaş Şiirinin Ölçüsü: 6+5=11li Hece Ölçüsü
Otuz Beş Yaş Şiirinin Ahenk Unsurları: Kafiye ve Redif
yarısı eder. eder ve gider –er: redif
ömrün. -er: tam kafiye
cevher, -ün: tam kafiye
bugün,
gider.
yağdı ne? -üz: tamkafiye
çizgili yüz? -lar: redif
halkalar? -a: yarım kafiye
görünüyorsunuz
aynalar.
insan! -an: tam kafiye
baksam ben değilim: redif
heyecan? -am: tam kafiye
adam ben değilim
yalan.
ilk aşkımız; -ir: tam kafiye
gelir. -ımız: redif
başladığımız -k,-ğ: yarım kafiye
bir bir,
yalnızlığımız.
varmış! -mış: redif
sert olduğunu. -ar: tam kafiye
yakarmış! j olduğunu: redif
dert olduğunu, -ert: zengin kafiye
anlarmış.
sonbahar! -ar: tam kafiye
benimsediğim. -kim: tunç kafiye
kuşlar?
Ölen kim?
tarumar.
başında. -ında: redif
uyanamadın olacak -aş: tam kafiye
yaşında? olacak: redif
saltanatın olacak. -ın: tam kafiye
taşında
Otuz Beş Yaş Şiirinin Söz Sanatları:
Telmih (Hatırlatma) : Dante gibi ortasındayız ömrün
Teşbih (Benzetme) : Dante gibi ortasındayız ömrün
İstiare : Delikanlı çağımızdaki cevher
İktibas(Deyim Alıntısı) : Gözünün yaşına bakmadan gider
Tecahül-i arif (Bilip de bilmemezlikten gelme) : Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
İstifham (Soru Sorma) : Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
İstifham: Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Tecahül-i Arif (Bilip de bilmemezlikten gelme): Su insanı boğar, ateş yakarmış!:
İstifham (Soru Sorma): Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
İstifham (Soru Sorma): Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim
İstifham (Soru Sorma): Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar
Otuz Beş Yaş Şiirinin Dili: Sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır.
Otuz Beş Yaş Şiirinin Teması: Ölüm
Otuz Beş Yaş Şiirinde Gelenek: Dönemin sosyal hayatı şiire yansımıştır.
Otuz Beş Yaş Şiiri ve Şair: Şairin hayata bakış açısı, karamsarlığı şiire yansımıştır.
Otuz Beş Yaş Şiirindeki Ses Olayları:
yolun yarısı eder: Yarısı kelimesinde s kaynaştırma ünsüzü vardır. yarı-s-ı, eder kelimesinde ise ünsüz yumuşaması ses olayı vardır.
ortasındayız ömrün: ömrün kelimesinde ünlü düşmesi ses olayı vardır. ömür-ü
yaşınabakmadan gider: yaşına kelimesinde n kaynaştırma ünsüzü vardır. yaşı-n-a, gider kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. git-er=gider
bildiğim aynalar: Bildiğim kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. bildik-im=bildiğim
nasıldeğişiyor: nasıl kelimesinde ünlü düşmesi ses olayı vardır. ne-asıl=nasıl
Hangiresmime: Resmime kelimesinde ünlü düşmesi ses olayı vardır. resim-ime=resmime
Nerde o: Nerede kelimesinde ünlü düşmesi vardır. nerede
olduğum yalan: olduğum kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. olduk-um=olduğum
beraber başladığımız: Başladığımız kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. başladık-ımız=başladığımız
yollarayrıldı: ayrıldı kelimesinde ünlü düşmesi ses olayı vardır. ayır-ıl=ayrıl
Gittikçe artıyor yalnızlığımız: Yalnızlığımız kelimesinde ünsüz yumuşaması ve ünlü düşmesi ses olayları vardır. Yalın-ız-lık-ımız
Gökyüzünün başka rengi: Rengi kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. renk-i=rengi
sert olduğunu: Olduğunu kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. olduk-u=olduğu
daha benimsediğim: Benimsediğim kelimesinde ünsüz yumuşaması ses olayı vardır. benimsedik-im=benimsediğim
Neylersinölüm: Neylersin kelimesinde ünlü düşmesi ses olayı vardır. ne-eylersin=neylersin
Kimbilir nerde, nasıl: Nasıl kelimesinde ünlü düşmesi ses olayı vardır. ne-asıl=nasıl
Şiir inceleme örnekleri için tıklayınız!