yanlis evlilik yapanlar / Mutsuz bir evlilik yaşadığınızın 17 işareti | N-Life

Yanlis Evlilik Yapanlar

yanlis evlilik yapanlar

Düşünbil Portal

Bu, başımıza gelmesinden en çok korktuğumuz şeylerden birisidir. Ondan kaçmak için de büyük çaba gösteririz. Ancak yine aynı şeyi yaparız: Yanlış insanla evleniriz.

Kısmen bu durum, başkalarıyla yakınlaşmaya çalıştığımızda ortaya çıkan bir dizi kafa karıştırıcı soruna sahip olmamızdan kaynaklanır. Bizi yalnızca çok da iyi tanımayan kişilere normal gözükürüz. Bu yüzden bizden daha bilge ve kendini daha iyi tanıyan bir toplumda, ilk buluşma esnasında “Peki sen ne kadar delisin?” sorusunun karşı tarafa standart olarak soruluyor olması fazlasıyla muhtemel.

Belki de biri bizim fikrimize katılmadığında ya da biz çalışırken o yatıp dinlendiğinde içten içe öfke duyuyoruz. Belki de cinsel ilişki sonrasında yakınlık konusunda aldatıcıyız ya da aşağılanma karşısında tepki olarak sesimizi çıkaramıyoruz. Fakat kimse mükemmel değildir. Sorun şu ki evlilik öncesi anlaşmazlıklarımızı nadiren irdeliyoruz. Gündelik ilişkiler ne zaman kusurlarımızı açığa çıkarma konusunda tehdit edici görünse hemen partnerlerimizi suçlayıp ilişkiyi bitirmeye adım atarız. Arkadaşlarımıza gelince bizi aydınlatma zahmetine bile girmezler. İşte bu yüzden kendi kendimize olmanın ayrıcalıklı gelen yanlarından birisi de yaşanması oldukça kolay bir insan olduğumuzu zannetmemizdir.

Partnerlerimiz artık kendilerinin farkında değiller. Doğal olarak onları anlamak için büyük çabalar sarfediyoruz. Ailelerini ziyaret ediyor, fotoğraflarına bakıyor, okul arkadaşlarıyla tanışıyoruz ve sonunda ödevimizi tamamlamanın rahatlığına varıyoruz. Fakat tamamlamadık. Ve nihayetinde ne kendini ne de partneri tanıyan, kendilerini idrak edemedikleri bir geleceğe bağlayan ve bu geleceğin nasıl olabileceğini eşelemekten özenle kaçınan iki insanın oynadıkları umutlu, cömert ve son derece olumlu bir kumar olan bu evlilik son buluyor.

Geçmişe bakıldığında insanlar, bazı mantıklı sebeplerden dolayı evlenmiştir: Örneğin, onun arazisi sizin topraklarınıza bitişikti, ailesinin parlak bir işi vardı, babası şehirde yargıçtı, idame ettirilmesi gereken bir şato vardı ya da her iki tarafın ailesi de kutsal bir kitabın aynı tefsirine inanırdı. Bu tür mantık evliliklerinden yalnızlık, ihanet, istismar, gaddarlık ve çocuk odasının kapılarından uzanan çığlıklar cereyan ediyordu. Şöyle bir dönüp bakıldığında, mantık evliliği hiç de mantıklı değildi; çoğunlukla kendi menfaatine düşkün, dar görüşlü, züppe ve sömürücü bir müesseseydi. İşte bu sebeple onun yerini alan aşk evliliği, kendini açıklama gereksiniminden büyük oranda kurtuldu.

Aşk evliliğinde önemli olan, iki insanın karşı koyamadıkları bir içgüdüyle birbirlerine çekilmesi ve bunun doğru olduğunu kalpten bilmeleridir. Doğrusu bir evlilik ne kadar kontrolsüzse (belki de tanışalı sadece altı ay olmuştur, içlerinden birisinin işi yoktur ya da ikisi de ergenlik çağından yeni çıkmışlardır) o kadar güvende hissettirebilir. Kontrolsüzlük, tüm mantık hatalarına bir denge oluşturur; ızdırabın yönünü değiştirir; bu konuda hesaplar yapanın gereksinimidir. İçgüdünün itibarı, yüzyıllardır süre gelen bu mantıksız mantığa karşı sarsıcı bir tepkidir.

Her ne kadar aradığımız mutluluğu evlilikte bulacağımıza inansak da bu, o kadar da kolay değildir. Asıl aradığımız şey aşinalıktır ki mutluluk için tüm planlarımızı karmaşık hâle getirebilir. Biz çocuklukta çok iyi bildiğimiz o hisleri ilişkilerimizde yeniden canlandırmayı bekliyoruz. Çoğumuzun erken yaşta tatmış olduğu aşk, çoğunlukla diğer daha yıkıcı dinamiklerle birlikte anlaşılmaz hale geldi: kontrolünü kaybeden bir yetişkine yardım etme isteği, ebeveynin sıcaklığından yoksun olma ya da onun öfkesinden korkma hissi, isteklerimizi ifade edebilmek için yeterince güvende hissetmeme. Öyleyse yetişkinler olarak kimi adayları yanlış oldukları için değil; fazlasıyla doğru –dengeli, olgun, anlayışlı ve güvenilir– oldukları için ve bu doğruluk bize yabancı olduğu için reddediyoruz ki bunun da pek bir mantığı yokmuş gibi gözüküyor. Yanlış insanla evleniyoruz çünkü âşık olunmayı mutlu hissetmek ile ilişkilendiremiyoruz.

Çok yalnız olduğumuz için de fazlasıyla hata yapıyoruz. Elbette tek kalmak dayanılmaz olmaya başladığı zamanlarda kimse eş seçimi için en uygun şekilde davranamayabilir. Ancak gereğine uygun bir şekilde seçici olmak için uzun yıllar yalnızlık ihtimaliyle barışık olmalıyız, aksi takdirde bizi bu kaderden kurtaran partnerimizi sevmekten ziyade artık yalnız olmama hissini sever hâle geliriz.

Neticede güzel bir hissi kalıcı kılmak adına evleniyoruz. Evliliğin, evlilik teklifi etme fikri ilk aklımıza geldiğinde yaşadığımız sevinci bir şişeye doldurup bize vereceğine inanırız ki bu teklifi düşündüğümüzde muhtemelen sonrasında risotto yapan bir yerde akşam yemeği beklentisiyle Venedik’te, bir kıyı gölünde, motorlu bir teknede gezerken denizde ışıldayan akşam güneşi eşliğinde ruhumuzun daha önce kimsenin dokunmadığı kısımlarıyla ilgili sohbet ediyor oluruz. Bu gibi heyecanları kalıcı kılmak için evlendik ancak maalesef gördük ki bu hisler ile evlilik kurumu arasında sağlam hiçbir bağlantı yok.

Aslında evlilik bizi oldukça kararlı bir biçimde çok daha farklı ve daha idari bir düzleme taşıma eğilimindedir: Bu düzlem, muhtemelen bir banliyö eviyle iş arasında mekik dokunması ve oluştukları tutkuyu öldüren çıldırtıcı çocuklar ile baş gösteriyor. Öncesi ve sonrasında ortak olan tek malzeme partnerimizdir. Ve bu malzeme, şişelemek için pek de uygun olmayabilirdi.

Güzel haber ise yanlış insanla evlenip evlenmediğimizi anlamanın çok da önemli olmadığıdır.

Dışarıda bir yerlerde her türlü ihtiyacımızı karşılayıp tüm arzularımızı tatmin edecek mükemmel birinin var olduğu gibi yalnızca son yıldır Romantik düşüncenin şekillendirdiği Batılı evlilik anlayışının dayandığı bu fikre bel bağlayıp sakın birlikte olduğunuz kişiyi terk etmeyiniz.

Bu Romantik yaklaşımı, her insanın bizi üzüp kızdırabileceği, çıldırtabileceği, hayal kırıklığına uğratabileceği, bizim canımızı sıkabileceği ve aynı zamanda herhangi bir art niyet olmadan aynı şeyi bizim de onlara yapabileceğimiz trajik (ve bazı noktalarda mizahi) bir farkındalıkla değiştirmemiz gerekir. Boşluk ve eksiklik duygumuz, sonu gelmez olabilir. Ancak bu duyguların hiçbiri olağandışı olmadığı gibi boşanmak için de bir sebep değildir. Kendimizi kime adayacağımızı seçmek, en çok hangi acı için kendimizi feda etmek istediğimizi tanımlama durumudur.

Bu karamsar felsefe, evlilik etrafında dolanan dert ve sıkıntıya bir çözüm getiriyor. Kulağa hoş gelmese de pesimizim, romantik kültürümüzün evliliği şekillendirmesindeki o aşırıya kaçan hayali baskıyı ortadan kaldırıyor. Bizi kederimizden ve melankoliden kurtaracak belirli bir partnerin bu konudaki başarısızlığı, ona karşı kullanılabilecek bir argüman olmadığı gibi ilişkiye çekidüzen verilmesi ya da bitirilmesi için de bir işaret değildir.

Tam bize göre olan kişi, tüm zevklerimizin ortak olduğu biri olmak zorunda değildir ki zaten böyle birisi yoktur. Aksine bu kişi, farklı zevklerde zekice uzlaşabilen ve anlaşmazlıkta iyi olan biri olmalıdır. Bu, mükemmel tamamlayıcılık gibi kavramsal bir düşünceden ziyade “çok da yanlış olmayan kişi”nin esas göstergesi olan cömertçe farklılıklara katlanma kapasitedir. Uyumluluk, sevginin başarısıdır; onun ön koşulu olmamalıdır.

Ayrıca Romantisizm’in bize pek de yardımı dokunduğu söylenemez; o, acımasız bir felsefedir. Evlilikte başımıza gelen şeylerin çoğunu istisnai ve dehşet verici olarak nitelemeye bizi itti. En sonunda yalnız kaldık ve ilişkimizin eksiklikleriyle birlikte normal olmadığına kanaat getirdik. Bu doğrultuda kendimize ve partnerimize karşı her zaman daha affedici, nükteli ve şefkatli bir bakış açısıyla bakmaya çalışarak “yanlışlığa” uyum sağlamayı öğrenmemiz gerekiyor.

©® Düşünbil ()

Yazar: Alain de Botton
Çeviren:
Özlem Yavuz
Çeviri Editörü:
Selin Melikler
Kaynak:
seafoodplus.info

yanlış evlilik

  • aşık veysel'le karısının evliliği.

    iz tv'de bir belgesele denk geldim veysel'in hayatını anlatan. kendisiyle ve karısıyla röportajlar da vardı.
    karısı şöyle dedi:

    - ben giydiriyom, ben yediriyom, ben yıkıyom. hep ben bakıyom buna. her şeyiynen ben uğraşıyom. ben adam ettim bunu aslında.

    hey gidi ablacım hey. adam derya deniz olmuş, sen hala yedirmede içirmedesin. ben adam ettim diyosun. veysel mi kööör sen mi körsün?

  • yanlış evlilik doğru bekarlıktan kötüdür

  • (bkz: en yakın arkadaşla evlenmek)

  • bir yanlışın bütün diğer doğruları götürme ihtimalinin olduğu ender durumlardan biridir.

  • her defasında hayatı biraz eksik yaşamaktır. orta yolu bulamamaktır. ya onun istediği ya senin istediğindir. sonra bir gün aynı pencereden bakabildiğin biriyle karşılaşırsın ve hiç başlamamış bir öykü milyonlarca acabayla bitiverir.

  • (bkz: yanlış hesap bağdattan döner)

  • günümüzdeki boşanmaların 87%'nin sebebidir. (küsüratlı rakam verdim salladığım anlaşılmasın diye) diğer 12%'lik kısım şiddetli geçimsizlik 1%lik kısım ise şiddetsiz geçimsizlik yüzünden boşanmaktadır.

    temel neden, kız ve erkek taraflarının aylelelerinin evi dayayıp döşeyip genç çiftimize teslim ettikten sonra '' alın la sabah akşam yiyişin köftehorlar zaaa xd xd '' demeleridir. ee dolayısıyla hormonal doygunluğa ulaşan(sanırım bu organ bende yok lan) genç çiftimiz evet çiftimiz geçim sıkıntıları ev borçları tarak kürek masraflarla boğulmadıkları için arta kalan zamanlarında bol bol tartışıp kavga etmektedir. ilişkimizin son raddesinde ise bebeğin evliliği kurtaracağını düşünüp bebek yapan genç çiftimiz evliliklerini en az 2 yıl daha sürdürüp sonra da mutlak sona ulaşırlar. ayrılırlar.

    edith piaf: olm ciddi ciddi düşünüp bu entryi girdim vay amk zaman kaybıymışım. bu arada ben böyle yapmayacam lan.

  • bunu yapacağınıza yalnız ölün. bir taş ocağında ya da en zor işte neyse işte çalışmak için 10 yıllık sözleşme falan imzalayın, 10 yıl boyunca karşı cinsten kimsenin eline bile dokunmamaya yemin edin ne bileyim. ama bunu yapmayın.

  • babamın 50 yaşında erkenden ölmesine sebep oldu. ölmesinde tabii ki bir sürü sebep vardı, ama temeldeki sebep bir türlü "kendisi" olamadığı, yanlış evliliğiydi. mutsuzluktu.

    eş vardır ömrü uzatan, eş vardır ömrü tüketen. eşinizi iyi seçin, lütfen. toplum baskısıyla, "herkes evlendi anacım" larla yapmayın, etmeyin.

  • kendim için gerçekleştireceğimi düşündüğüm durum. öyle bir aday mı var, hayır. peki niçin böyle düşünüyorum. kendi garip kişiliğim ve bir şekilde insanlarla zor anlaşmam. böyle bir şeyin olabileceğinin farkındayım ama yine de başıma gelir mi? bilmem. (bkz: hissi kablel vuku)

  •  

    1)Evlilik, biz tek kişiyiz demektir.

    Hayır. Evlilik, biz tek kişiyiz demek değildir. İki farklı birey ve iki farklı kişilik söz konusudur. Aynı kalıbın içerisine sokulmak genellikle sıkıntı ve gerginlik yaratır. Asıl olan farklılıkları kabul etmek ve farklılıklara rağmen bir arada olabilmektir. Bu da, nefes alabilmesi, diğer bir ifadeyle kendisini özgürce ortaya koyabilmesi için eşe zaman tanınması ile mümkün olabilir.

    2)Evlilik, bir şanstır. 
    Hayır. Evlilik kazara veya şans eseri olmaz. İnsanlar genellikle evlenmek için, ihtiyaçları olan kişileri seçerler. Örneğin; babası alkol bağımlısı olan ve bu sebeple annesine öfke duyan ve ‘’sen başaramadın’’, ‘’babamı düzeltemedin’’ gibi düşünce ve inanışlarla alkol bağımlısı bir kişiyi seçen bir kadın…  

    3)Evlilikte keramet vardır.
    İnsanlar evlenince her şeyin değişeceğine inanırlar. Fakat asıl olan, evliliğin yalnızca bir imzadan ibaret olduğu ve değişecek veya değişmeye niyeti olan kişinin zaten böyle bir imzaya ihtiyacı olmadığıdır. Karşınızdaki kişiyi değiştirmeye çalışmak veya farklı uğraşılar içerisine girmek (örneğin evliliği kurtarmak için çocuk doğurmak) bir yarar sağlamadığı gibi, bazen çok daha ciddi sıkıntılara neden olabilir.  

    4)Eşinin ailesi ile evlenmiyorsun ki!
    Bu belki de, evlilik sürecinde ki en büyük yanılsamalardan biridir. Hele ki toplumumuzda ki aile yapısını düşündüğümüzde.. Eşinin ailesi ile evlenmediği düşüncesinde olan bir kişi, aslında 3 kişi hatta daha fazlasını idare etmek durumunda olduğunu görünce şaşırır ve hayal kırıklığına uğrayabilir.

    5)Eşim beni gerçekten sevseydi, beni mutlu etmek için her şeyi yapardı!
    Eşinizin size olan sevgisiyle sizin için yaptıkları arasında direk bir bağlantı kurmak olanaksızdır ve yanlış olur. Genellikle de böyle düşünen kişiler, onaylanmadığı veya istediği şey/ler yapılmadığı durumlarda olumsuz bir tutum içerisine giren ve depresyona yatkın olan kişilerdir. Eşinizin size olan sevgisini göstermek için her şeyi yapması gerekmiyor. Belki o an başka bir sıkıntısı var veya istediğiniz şey ona mantıklı gelmiyor.. Daha da ilginç olanı, insanların her şeyi yapan bir eşe duydukları çekimin daha az olduğudur…

    6)Eşim bana hak ettiğim değeri vermiyor…
    ‘’Eşim bana hak ettiğim değeri vermiyor’’ demekten ziyade bu cümleyi nasıl tamamladığınız önemlidir. ‘’Bu beni sevmediği anlamına gelir’’ veya ‘’benim değersiz olduğum anlamına gelir’’ gibi ifadeler kullanıyor ve kendi kabuğunuza çekiliyorsanız; ciddi bir sorununuz var demektir. Öncelikle adalet, hak ve hukuk kavramlarının göreceli olduğu ve gerçek anlamda var olmadığını vurgulamak isterim. Haliyle, karmaşık ve tam olarak tanımlanamayan bir kavramın var olmasını dilemek ve  böyle bir beklenti içerisine girmek sıkıntı, mutsuzluk ve öfkeden başka bir şey yaratmayacaktır.
    SİZİN DEĞERİNİZİ, EŞİNİZİN VEYA BAŞKA HERHANGİ BİR KİŞİNİN DAVRANIŞLARI BELİRLEMEZ. Kişisel değerinizi başkalarının davranışları veya para, başarı gibi kavramlarla belirlemeye eğilimli ve bunlar olmadığında mutsuz olmaya eğilimliyseniz; her şeyi kontrol etmeye çalışan, başarı odaklı olan veya onaylanmaya ihtiyaç duyan kişilik özelliklerine sahip olabilirsiniz. Bu sizi oldukça zorluyor olabilir ve uğraşmaya kendinizle başlamak daha yerinde bir karar olabilir.

    7)Evlilik, hayatımızdaki yalnızlığı sona erdirir.
    Hayır, evlilik hayatımızdaki yalnızlığı sona erdirmez. Eğer böyle olsaydı, evli ve depresyonda olan birçok insan bizlere başvurmazdı…

    8)Evlilik herkes içindir, herkesi mutlu eder.
    Belli bir yaşa gelmiş ve evlenemediği için mutsuz olan insanlar var; sanki, hayatta her şey belli bir sıra içinde ilerlemeliymiş gibi.. Okul biter, ne zaman ve kiminle evlenileceği telaşına düşülür. Hatta üniversite son sınıfta birini bulamamış olmanın endişesi kaplar bazılarımızı. Evlilik olur; sıra çocuklara gelmiştir artık. Birinci olur, ardından ikinci sorulmaya başlanır.. Diğer taraftan, iş telaşı, hayatta bir şeyleri başarma telaşı kafamızı kurcalar durur. Hep bir sıra vardır ve yapılacaklar hiç bitmez. Sanki, size atfedilen veya sizin kendinize atfettiğiniz sıra biraz farklı olduğunda dünyanın sonu gelir.. Sıkıntılar başlar; ardından ‘’her şeyi var ama mutlu değil’’ laflarını duyarsınız… Demek ki, işin sırrı evli olmakta değil

    9)Birbirini gerçekten seven bir çift asla büyük problemlerle karşılaşmaz.
    Birbirini gerçekten seven bir çift asla büyük problem yaşamaz sadece koca bir yalandır. Çünkü, hayatta ne ile karşılaşılacağı tamamen bizim elimizde ve kontrolümüzde değildir. İlişkinin olduğu yerde problem/ler olabilir. Önemli olan, problemin olup olmaması değil, problem karşısında çiftlerin takınacağı tutumdur. 

        10) Eşim ben söylemeden bütün ihtiyaçlarımı bilir.
    Eşi için böyle düşünen ve bu şekilde konuşan kişiler, genellikle mutsuz olmaya veya o an için bir sorun yok gibi görünse de sorun yaşamaya meyillidirler. Çünkü, bir kişinin sizin ihtiyaçlarınızı % kestirebilmesi her zaman için mümkün değildir. Sizi en iyi tanıyan kişiyi bir düşünün. Anneniz, bir dostunuz veya çok yakın gördüğünüz bir akrabanız. Sizi hiç yanıltmamış mıdır? Eminim ki; sizi yanılttığı ve kötü hissettirdiği zamanlar olmuştur. 

    ‘’Eşim benim bütün ihtiyaçlarımı bilir’’ YERİNE, ‘’eşim beni tanır’’, ‘’beni anlamaya çalışır’’, ‘’benim için elinden geleni yapar’’ gibi ifadeler kullanmak beklentilerinizi azaltarak sizi daha mutlu ve huzurlu kılar. Hayal kırıklığı, pişmanlık, suçluluk gibi duyguları daha az yaşarsınız ve karşımızdaki kişiyle daha yakın bir ilişki kurmuş olursunuz. 

        11) Beni aldatırsa, haberim olmasın!
    Böyle diyorsanız eğer; o ilişkide sorunlar ya vardır ya da kısa bir süre içerisinde ortaya çıkması muhtemeldir. Çünkü, ‘’eşim bana dokunmasın da ne yaparsa yapsın’’ diyorsunuz bir taraftan. “İlişkilerde ki en büyük tehlike yaşananlara duyarsız kalmaktır. Hiçbir şey yapmadığınız zaman, o ilişki zaten bozulmaya yüz tutmuştur. İlla başka biriyle aldatılmanız gerekmez. İş, hobiler veya başka herhangi bir şey sizin yerinizi almış olabilir…

     

     

     

     

     

    Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir