Türk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi, Temmuz 2000, C. 2000/II, S. 583, s. 16-23. YAPI BAKIMINDAN CÜMLE SINIFLANDIRMALARI ÜZERİNE Leyla Karahan “Yapılarına göre”, “yapı bakımından”, “yapıca”, “bağlanışlarına göre”, “biçimlerine göre” başlıkları altında bugüne kadar birbirinden az veya çok farklı çeşitli cümle sınıflandırmaları yapılmıştır. Bu sınıflandırmalar, mesela Ergin ve Banguoğlu’nda “basit” ve “birleşik” (ME: 382, TB: 523, 546), Ediskun’da “basit, birleşik, sıra, bağlı” (HE: 379, 386, 387), Gencan’da “yalınç, bağımsız önermelerden birleşmiş, bileşik” (TNG: 114), Hatiboğlu’nda “yalınç, birleşik, girişik, sıralı” (VH: 145, 146, 153, 154) gibi ana başlıklardan oluşur. Alt başlıklarda çeşitlilik daha da fazladır. “Tümleme birleşik cümle, karmaşık birleşik cümleler, bağımsız sıralı tümceler, bağımlı sıralı tümceler, karma sıralı tümceler, girişik-bileşik cümleler” vb. Konunun her bakımdan karışık bir manzara arz ettiği açıktır. Karışıklığa yol açan sebeplerden biri, kullanılan terimlerdeki farklılıktır. Bilimsel alış verişlerde, anlama ve anlaşılma, “ortak dil”den, yani “ortak terimler”den geçer. Dil biliminin her alanında olduğu gibi cümlelerin sınıflandırılması konusunda da ortak kabullerin kişisel tercihlere göre farklı terimlerle anlatılması zihinleri karıştırmakta ve anlamayı zorlaştırmaktadır. Mesela çeşitli gramer kitaplarındaki “girişik cümleler, girişik tümce, karmaşık birleşik cümle, birleşik cümle, girişik-bileşik cümle” terimleri ile kastedilen cümle yapısı aynıdır. “İç içe birleşik cümle, kaynaşık tümce, girişik tümce” terimleri ile de bir başka cümle yapısı anlatılmaktadır. “Ki’li bağlı cümleler, ki’li birleşik cümle, ilgi tümcesi, ilinti zamiri tümcesi”, aynı yapının farklı isimleridir. Bazen de tek bir terim, iki ayrı eserde, iki ayrı cümle yapısının ismi olarak yer alır. “Girişik tümce-cümle” terimini Hatiboğlu, yapısında sıfat-fiil, zarf-fiil, isim-fiil bulunan cümleler için kullanırken (VH: 153), Gencan, aynı terimle unsurlarından biri cümle olan yapıyı kastetmektedir (TNG: 124). Sınıflandırma konusundaki karışıklığın diğer ve en önemli sebebi “yapı, cümle ve yargı” kavramlarıyla ilgili farklı yaklaşımlardır. “Yapı” ile kastedilen bazılarına göre anlamı taşıyan ve anlamla bütünleşen gramatikal çerçeve, bazılarına göre ise sesle şekillenen bu anlamın zihindeki ham maddesi olursa elbette ortaya çeşitli sınıflandırmalar çıkacaktır. “Cümle”yi bir taraftan yargılı anlatım şeklinde tanımlarken, diğer taraftan yargısız anlatımları cümle saymak çelişkisi; henüz “yargı” kavramında anlaşamamış, “bitmişlik” ve “bitmemişlik” yani yargı ile yargısızlık arasında “yarı bitmişlik”, yani yan yargı, yarım yargı gibi gerçek olmayan noktalar vehmeden araştırıcıların vehimleri de sınıflandırmalardaki farklılığa sebep olan diğer faktörlerdendir. Yapı nedir? Dil için “yapı” kavramının iki boyutu vardır. Biri duygu ve düşüncelerin zihindeki ham maddesi, yani iç yapı; diğeri de bunların belli kalıplar içinde söz ve yazıya yansıtılmış şekli, yani dış yapı. Bir dış yapı bazen birden fazla iç yapıyı temsil edebilir, bazen de bir iç yapı, dilin imkânlarına göre birden fazla dış yapı ile karşılanabilir. Anlam, dış dünyada dilden dile değişen kalıplar içinde algılanmaktadır. Bir kalıp içinde sunulmayan anlam, kişiler tarafından algılanamayacağına göre anlamı şekilden ayırmak mümkün değildir. Duygu ve düşünceler, “cümle” adını verdiğimiz birimlerle söz ve yazıya yansır. Cümlenin yapısını tasvir etmek, söz diziminin konusudur. İç yapı-dış yapı ilişkileri, üretimler-dönüşümler de söz diziminin konularındandır. Cümle tasvirinin ortaya çıkardığı sonuç ile iç yapı-dış yapı ilişkileri ve üretim-dönüşüm çalışmalarıyla ulaşılan sonucun aynı olmaması son derece tabiidir. Birinin sonucu diğerinin sonucunu sorgulayamaz. Çünkü bunlar farklı konulardır. Her biri hakkında yapılacak çalışmalar Türkçenin yapısını çeşitli boyutlarıyla ortaya koyacaktır. Cümle nedir? Yapılan bütün cümle tanımları “yargı” temeline dayanmaktadır. “…bir hüküm grubu; …hüküm hâlinde ifade eden kelime grubu” (ME: 376), “kendi kendine yeten bir yargı…” (TB: 523), “Düşünce ya da duyguların yargısal bütünlük içinde dile yansıması” (RŞ: 243), “Bir yargı bildirmek üzere…” (VH: 99) gibi tanım ifadelerinde mutlaka “yargı”ya yer verilmektedir. Yargı bildiren bir kelime veya kelime grubu, bu hâliyle cümle niteliği kazanmakta, çeşitli anlam boyutlarını karşılamak üzere gerektiğinde başka unsurlarla genişleyebilmektedir. Yargı nedir? Yargı, vurgu veya ekle sağlanan bir “bitmişlik” ifadesidir. Bazı gramer kitaplarında fiilden yapılmış, ancak yargı bildirmeyen unsurlara “yan yargılı”lık, “yarım yargılı”lık niteliği verilmiştir. Mesela Banguoğlu’na göre “yarım yargı” bitmemiş fiil yargısıdır ve tek başına tam bir yargı ifade etmez (TB: 521). Hâlbuki yargı ve yargısızlığın, yani bitmişlik ve bitmemişliğin “yan”ı, “yarım”ı olamaz. Bir söz veya söz dizisi ya yargı bildirir ya da bildirmez. Bildirirse cümledir; bildirmezse cümle değildir. Ancak birbirini takip eden cümleler ve o cümlelerin yargıları hakkında anlam ilişkilerine göre “temel”lik, “yan”lık, “yardımcı”lık ayırımı yapmak mümkündür. Böyle bir ayırım, tek bir yargıya dayanan “cümle” için geçerli değildir. Cümle, yargı ve yapı kavramlarıyla ilgili bu kısa değerlendirmeden sonra üç grup hâlinde sunacağım bazı cümle örnekleri üzerinde durmak ve bunları tasvir etmek istiyorum. Bu düşüncelerden bir kısmı, Türkçede Söz Dizimi kitabımda yer alan bazı kabullerin de eleştirisi olacaktır: I. GRUP 1. “Ayşe okula gitti.” Bu söz dizisi bir cümledir. Bir yargıdan ve onu tamamlayan unsurlardan oluşmuştur. Böyle bir cümle gramer kitaplarımızda “basit, yalın, yalınç” terimleriyle nitelendirilmekte ve “Bir tek yargıyı anlatan…” (TNG: 114), “İçinde bir tek bağımsız yargı bulunan…” (HE: 379), “Bir tek yargıdan ibaret ve bir tek yüklemi olan…” (TB: 523), “İçinde bir tek bağımsız yargı anlatan…” (RŞ: 244), “Tek predikatlı…”(ME: 382) gibi ifadelerin yer aldığı tanımlarla anlatılmaktadır. Türkçede Söz Dizimi adlı kitabımda da tanım, “Yapısında isim veya fiil cinsinden tek yüklem bulunan cümle” şeklindedir (LK: 61). Görüldüğü üzere bütün tanımlar tek bir yargı temelinde birleşmektedir. Basit cümle, cümleyi “temel ve yan yargılı bir ifade şekli” kabul eden bakış açısına göre cümlenin bir çeşidi olabilir. Burada eleştirilecek olan her şeyden önce hareket noktasıdır; yani “yan yargı”, “temel yargı” kavramlarıdır; “bitmemişliği” yan yargı saymak anlayışıdır; sonuç değildir. Cümle, “tek yargı” eksenlidir ve yargı da bir “bitmişlik” ifade eder. Bu kabule göre cümle ve basit cümle tanımları örtüşmektedir. Yani “cümle” kavramı, “basit cümle” kavramına denktir, eşittir. Cümle kavramı aynı zamanda “basit”lik niteliğini de içinde taşımaktadır. Sınıflandırmalarda parça, bütünün kendisi olabilir mi? Olamaz. O hâlde “Niçin basit cümle?” sorusunu sorabiliriz? Doç. Dr. Zikri Turan tarafından yazılan bir makalede “basit” ve “birleşik” kavramları hakkında son derece ilgi çekici değerlendirmeler bulunmaktadır. Bu makalenin cümlenin yapısıyla ilgili pek çok yaklaşımda ufuk açıcı olacağı görüşündeyim (Bkz. Zikri Turan, “Cümlenin Yapısıyla İlişkilendirilen ‘Basit’ ve ‘Birleşik’ Kavramları Üzerine” Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, Sivas 1999, s. 299-311). 2. “Ayşe koşarak okula gitti.” Bu söz dizisi de bir cümledir. Bir yargıdan ve onu tamamlayan unsurlardan oluşmaktadır. Böyle bir yapı, bazı gramer kitaplarında “girişik cümle, bileşik cümle, girişik-bileşik cümle, karmaşık-bileşik cümle” isimlendirmeleri altında “Ayşe okula gitti.” cümlesinden farklı bir kategoriye sokulmaktadır. Çünkü yapısında bir zarf-fiil vardır ve bu zarf-fiil, yarım yargılı bir dil birliği kabul edilmektedir. Banguoğlu bu yarım yargının tam bir yargı öbeği içinde yer aldıktan sonra tam yargı niteliği kazandığını söyler (TB: 521). Yukarıdaki cümlede “koşarak” kelimesinin cümle içine yerleştikten sonra tam yargı niteliği kazandığını söylemek doğru değildir. Burada eleştirilecek olan yine öncelikle hareket noktası, yani yargı kavramıdır. “Koşarak” kelimesi, tarz bildirerek yüklemi tamamlayan, fiilden yapılmış bir kelimedir. Yüklemi tarz bildirerek tamamlayan, isimden yapılmış kelimeler de vardır. Mesela “Ayşe telâşla okula gitti.” cümlesinde “telâşla” kelimesi de tarz bildirmektedir. “Ayşe koşarak okula gitti.” ile “Ayşe telâşla okula gitti.” arasındaki fark, zarfların yapısından kaynaklanmaktadır. Türkçede ekli, eksiz, fiilden veya isimden yapılmış çeşitli nitelikte zarflar vardır. Bunlar yüklemin tamamlayıcısıdır; varlıkları da yoklukları da cümle olma niteliğini etkilemez. Zarf- fiil eklerinin “tarz, zaman” bildirme işlevlerinin yanında “bağlama” işlevi de vardır. Türkçe, özellikle -Ip ve -ken ekli zarf-fiiller yardımıyla, bir veya birden fazla yargısız anlatımı bir cümle çatısı içinde ifade etme gücüne sahip olan bir dildir. Zarf-fiiller gibi, sıfat-fiiller ve isim fiiller de yargı taşımayan unsurlardır. Dolayısıyla bu tür kelimeler taşıyan bir yapıda, birden fazla yargısız anlatım olabilir; ancak birden fazla cümle olamaz. O hâlde birinci cümlemiz “Ayşe okula gitti.” ile ikinci cümlemiz “Ayşe koşarak okula gitti.” arasında bu bakımından kategorik hiçbir fark yoktur. Bu konu, Türk Dili dergisinin 505. sayısında (Ocak 1994, s. 19-23) yayımlanan “Türkçede Birleşik Cümle Problemi” başlıklı yazımızda ayrıntılı olarak incelenmişti. 3. “Ayşe iyileşirse okula gidecek.” Yapısında -sA ekli bir kelime bulunan bu cümle de gramer kitaplarımızda “şartlı birleşik cümle, şart bileşik cümleleri, koşullu tümce” gibi isimlerle anılmakta ve genellikle “birleşik cümle” ana başlığı altında “Ayşe okula gitti.” yapısından farklı bir kategori içinde değerlendirilmektedir. -sA ekli bir kelime veya kelime grubu, şart, zaman vb. ifadelerle yüklemin anlamını tamamlar. Zarf-fiil, sıfat-fiil ve isim-fiiller gibi, -sA ekli bir kelime veya kelime grubunda da yargı yani bitmişlik anlamı yoktur. Yani bu yapı cümle değildir; cümlenin bir unsurudur, genellikle zarfıdır. “Ayşe iyileşirse okula gidecek.”, “Ayşe iyileşince okula gidecek.”, “Ayşe iyileştiği takdirde okula gidecek.” cümleleri arasındaki fark “şart/zaman” bildiren unsurun yapısından kaynaklanmaktadır. Birinci örnekte, istek ifade etmedikçe bir kip eki değil bir zarf-fiil eki saymamız gereken -sA eki, ikinci örnekte bir zarf-fiil eki olan -IncA eki, üçüncü örnekte de birleştiği isim veya isim grubuna “zarf” anlamı kazandıran “takdirde” kelimesi bulunmaktadır. İçinde zarf-fiil, sıfat-fiil ve isim-fiil bulunan cümleleri, bu unsurlar yargı bildirmedikleri hâlde birleşik cümle sayan bir yaklaşımın, içinde -sA ekli bir kelime veya kelime grubu bulunan bir cümleyi de birleşik cümle sayması tabii olabilir. Ancak zarf- fiil, sıfat-fiil ve isim-fiilli cümleyi birleşik cümle kabul etmeyen bir yaklaşımın -sA ekli bir kelime veya kelime grubu taşıyan cümleleri “şartlı birleşik cümle” kategorisine dâhil etmesi bir çelişkidir. Çünkü her iki yapının da “yargı bildirmeme” gibi bir özelliğe sahip olmaları bakımından aralarında fark yoktur. Türkçede Söz Dizimi kitabımda da yer alan bu cümle tipiyle ilgili olarak Mansuroğlu, “Türkçede aslında şart cümlesi dışında yardımcı cümle yoktur.” (Mansuroğlu 1955: 59) der. Ergin ise cümleyi “bir hüküm grubu” kabul etmesine rağmen Türkçenin asli birleşik cümlesinin “şartlı birleşik cümle” olduğunu ifade eder (ME: 382). Birçok gramer kitabında da benzer yaklaşımlar görülür. Görüldüğü üzere “şartlı birleşik cümle” kabulü geleneksel bir nitelik taşımaktadır. -sA şart ekinin istek ifade etmediği sürece bir kip eki değil bir zarf-fiil eki işlevinde kullanıldığı tezini işleyen ve Türk Dili dergisinin 526. sayısında (Aralık 1994, s. 471-474) yayımlanan “-sa/-se Eki Hakkında” başlıklı yazımda, konu daha ayrıntılı olarak işlenmişti. Bu yazının sonunda -sA ekinin zarf- fiil ekleri kategorisinde yer alması gerektiğini, bundan dolayı da “şartlı birleşik cümle” anlayışının yeniden gözden geçirilmeye muhtaç bulunduğunu ifade etmiştim. Şimdi yukarıda açıklamaya çalıştığım sebeplerden dolayı, “geleneksel” bir nitelik taşıyan “şartlı birleşik cümle” kabulünü değiştirmemiz gerektiğini düşünüyor ve birinci, ikinci, üçüncü örnek cümleler; “Ayşe okula gitti.”, “Ayşe koşarak okula gitti.” ve “Ayşe iyileşirse okula gidecek.” cümleleri arasında yapı bakımından “tek yargı” temelinde hiçbir fark görmediğimi belirtmek istiyorum. 4. “Ayşe 'Okula gideceğim.' dedi.” Bu cümlede, yüklemi tamamlayan unsurlardan biri cümle kuruluşundadır. Böyle bir yapı gramer kitaplarımızda “iç içe birleşik cümle, kaynaşık tümce, girişik tümce” şeklinde isimlendirilmekte ve birleşik cümlenin bir türü olarak kabul edilmektedir. Cümle, yüklem üzerine kurulur ve onun etrafında genişler. Unsurlar, yapıları ne olursa olsun - kelime, kelime grubu veya cümle- yüklemin tamamlayıcısıdır ve isim değerindedir. “Ayşe ‘Okula gideceğim.’ dedi.” cümlesindeki “Okula gideceğim.” sözü de yapıca cümle olmasına rağmen, bir isim değerindedir ve yüklemin tamamlayıcısıdır. Cümleyi “Ayşe şunu dedi.” şekline çevirsek, değişen sadece nesnenin yapısı olacaktır; cümle, cümle olma özelliğini devam ettirecektir. Cümlelerin nasıl isim değeri taşıyabildiklerini sadece cümle içinde değil, kelime grupları içinde de görebiliyoruz. Mesela, isim tamlamasının, iki isim unsurunun birleşmesinden meydana geldiği herkesçe kabul edilir. Yani bir isim tamlamasında tamlayan da isimdir, tamlanan da. “Düşman şehre yaklaşıyor haberi” kelime grubu, bir isim tamlamasıdır ve tamlayan, isim değerinde olan bir cümledir. Burada tamlayanın cümle olması, isim tamlamalarında her iki unsurun da isim olduğu gerçeğini değiştirmez. Demek ki unsurun cinsi, niteliği tamlamanın varlığını etkilememektedir. Nitekim “düşman şehre yaklaşıyor haberi” ile “düşmanın şehre yaklaştığı haberi” gibi, tamlayanları farklı yapıda olan iki kelime grubu da sonuçta isim tamlamasıdır. Buraya kadar ifade ettiğimiz düşünceleri toparlarsak, I. grupta yer alan; 1. Ayşe okula gitti. 2. Ayşe koşarak okula gitti. 3. Ayşe iyileşirse okula gidecek. 4. Ayşe “Okula gideceğim.” dedi. söz dizilerinin hepsi birer cümledir ve yargı bildiren bir unsur ile onu tamamlayan unsurlardan oluşmaktadır. Tamlayıcıların sayısı ve niteliği cümlenin yapısını etkilememektedir. Bu cümleler arasında yapı bakımından kategorik bir fark yoktur. II. GRUP 1. “Ayşe çok çalıştı ve sınıfını geçti.” 2. “Ayşe öyle çalıştı ki sınıfını geçti.” Bu iki söz dizisinin ortak özelliği, “ve” ve “ki” bağlama edatlarıyla birbirine bağlanmış iki cümleden oluşmalarıdır. “Ve, fakat, ama vb.” bağlama edatlarıyla bağlanmış cümleler gramer kitaplarında “bağlı cümleler, bağlı tümce, bağlam cümlesi” gibi isimlerle anılır. “Ki” ile bağlanan cümleler ise bazı gramer kitaplarında bağlı cümleler içinde yer alarak “ki’li bağlı cümle”; bazılarında ise birleşik cümle içinde değerlendirilerek “ki’li birleşik cümle, ilgi tümcesi, ilinti zamiri cümlesi” şeklinde isimlendirilir. Sözlü veya yazılı ifadelerde birbirini takip eden cümleler arasında tabii olarak anlam bağlantısı vardır. Cümlelerin arka arkaya gelmesi bazen bu bağlantıyı göstermek için yeterli olmayabilir. Bağlantıyı pekiştirmek ve yönlendirmek için çeşitli edatlara başvurulabilir. Böylece karşımıza “Ayşe çok çalıştı ve sınıfını geçti.” ve “Ayşe öyle çalıştı ki sınıfını geçti.” gibi “ve, ki” vb. edatlarla birbirine bağlı yapılar çıkar ki bunlar “cümle” değil “cümleler topluluğu”dur. Aralarında gramatikal hiçbir bağlantı olmasaydı, birbirini takip eden cümleler söz diziminin değil, sadece metin dil biliminin sınırları içine girebilirdi. Ancak bağlantıya gramatikal unsurlar müdahale ettiği için, bu yapılar söz diziminin de konusu olmalıdır. 3. “Ayşe çalışmış, sınıfını geçmişti.” Bu söz dizisinde iki cümle vardır. Birinci cümlenin yükleminde de bulunması gereken hikâye eki, sadece ikinci cümlenin yükleminde kullanılmıştır. Böyle cümleler, gramer kitaplarında “sıra cümleler, sıralı cümleler / tümceler, bağımlı sıralı cümleler, bağımlı önermeler” gibi isimlerle anılmaktadır. Bu örnekte de cümleler arasındaki anlam bağlantısına, gramatikal bir unsurun müdahale ettiğini görüyoruz. Bu unsur, -ti ekidir ve ek, esas olarak “Ayşe çalışmıştı, sınıfını geçmişti.” şeklinde de ifade edilebilecek bir söz dizisindeki ek tekrarının sebep olacağı bir tenafürü önlemiş, sonuçta da bağlantıyı pekiştirmiştir. Bu söz dizileri de “cümle” değil “cümleler topluluğu”dur. Böyle bir yapı hem metin dil biliminin, hem de gramatikal bir unsurun bağlantıya müdahalesinden dolayı söz diziminin konusu olmalıdır. II. grup örnekler içinde verdiğimiz “Ayşe çok çalıştı ve sınıfını geçti.”, “Ayşe öyle çalıştı ki sınıfını geçti.” ile “Ayşe çalışmış, sınıfını geçmişti.” söz dizileri arasında, anlam bağlantılarının gramatikal unsurlarla desteklenmesi bakımından fark yoktur. III. GRUP “Ayşe çalıştı, sınıfını geçti.” Bu söz dizisi de anlamca birbirleriyle bağlantılı iki cümleden oluşmuştur. İki cümle arasında sebep-sonuç ilişkisine dayanan bir anlam bağlantısı vardır. Gramer kitaplarımızda bu yapının adı, “sıralı cümle, sıra cümlesi, bağımsız sıralı cümle/tümce, sıra önermesi”dir. Bir metindeki cümleler birbirinin anlamca takipçisi oldukları için aralarında bazı ortak unsurların olması tabiidir. Bu unsurlar bazen tenafüre yol açacağı için her cümlede tekrarlanmaz. Yukarıdaki cümlelerde özne ortaktır. İki cümle arasında, yazılı ifadede nokta da virgül de olsa, anlam bağlantısı zihin tarafından algılanacaktır. Ancak iki cümlenin virgülle ayrılması, görme yoluyla bağlantının algılanmasını kolaylaştırmaktadır. Sözlü ifadede ise tonlama ve duraklama, virgülün görevini üstlenir. Ne virgül, ne de tonlama ve duraklama gramatikal bir nitelik taşımaz. Bu cümleler arasındaki anlam bağlantısını sağlamada veya pekiştirmede hiçbir gramatikal unsur görev almamıştır. Var olan bağlantı, aynı metin içinde yer almanın ve birbirini takip etmenin tabii sonucudur. Bundan dolayı “Ayşe çalıştı, sınıfını geçti.” gibi yapılar söz diziminin değil, metin dil biliminin inceleme alanı içine girmelidir. Bir metni meydana getiren cümleler arasında kuvveti değişen oranlarda bir anlam bağlantısı vardır. “Ayşe çalıştı, sınıfını geçti.” söz dizisi, sürdürülebilecek bir ifadenin sadece iki cümlelik bir parçası olabilir. Arkadan gelecek diğer cümlelerle anlam zinciri metnin sonuna kadar devam edecektir. Birden fazla cümleden meydana geldiği için zaten I. grup örneklere benzemeyen bu yapı, anlam bağlantısı gramatikal bir unsura dayanmadığı için de, II. grup örneklerden farklıdır. Buraya kadar üç örnek grubu üzerinde düşüncelerimi açıklamaya çalıştım. Sonuç olarak şunları söyleyebilirim: 1. Cümle ile cümleler topluluğu arasında yapı bakımından bir sınıflandırma söz konusu olamaz; çünkü nicelikleri farklıdır. 2. Cümlenin yapısı tek yargı ve onu tamamlayan unsurlarla sınırlıdır. Bundan dolayı “Ayşe okula gitti.” / “Ayşe koşarak okula gitti.” / “Ayşe iyileşirse okula gider.” / “Ayşe 'Okula gideceğim.' dedi.” söz dizileri, “cümle” olma noktasında birleşirler. Unsurların yeri, sayısı ve niteliği değişik olabilir. Ancak bu değişiklik cümle sınırları içinde cereyan eder. Başka başka yapılar olmadığına göre cümlenin yapı bakımından sınıflandırılmasına ihtiyaç yoktur. 3. “Ayşe çok çalıştı ve sınıfını geçti.” / “Ayşe öyle çalıştı ki sınıfını geçti.” / “Ayşe çalışmış, sınıfını geçmişti.” söz dizileri birer cümleler topluluğudur. Ortak özellikleri birden fazla cümlenin birbirlerine gramatikal unsurlarla bağlanmasıdır. Cümleler topluluğunda bağlantıya gramatikal unsurlar destek veriyorsa, “cümlelerin bağlanış şekilleri” bir sınıflandırma konusu olabilir. Bu sınıflandırmada edatlarla, eklerle ve diğer unsurlarla sağlanan bağlanışlar ele alınabilir. Böyle yapılar, hem metin dil biliminin, hem de söz diziminin konusudur. 4. “Ayşe çalıştı, sınıfını geçti.” söz dizisi de bir cümleler topluluğudur. Ancak cümleler arasındaki anlam bağlantısını destekleyen gramatikal bir unsur yoktur. Bundan dolayı böyle bir örnek söz diziminin değil metin dil biliminin konusu olmalıdır. KAYNAKLAR Atabay, Neşe-Özel Sevgi-Çam, Ayfer (1981), Türkiye Türkçesinin Söz Dizimi, TDK Yayınları, Ankara. Banguoğlu, Tahsin (TB), (1976), Türkçenin Grameri; TDK Yayınları, Ankara. Dizdaroğlu, Hikmet (HD), (1976), Tümce Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara. Ediskun, Haydar (HE), (1988), Türk Dilbilgisi, Remzi Kitap Evi, İstanbul. Ergin, Muharrem (ME), (1962), Türk Dil Bilgisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul. Gece, K. Mehmet (1998), Türkiye Türkçesinde Bağlı Cümle, TD, S. 562, Ekim 1998, s. 332-339. Gencan, Tahir Nejat (TNG), (1975), Dilbilgisi, TDK Yayınları, İstanbul. Hatiboğlu, Vecihe (VH), (1972), Türkçenin Söz Dizimi, TDK Yayınları, Ankara. Karahan, Leylâ (LK), Türkçede Söz Dizimi, Akçağ Yayınevi Ankara 1991. Karahan, Leylâ (1994), -sa/-se Eki Hakkında, TD, S. 516, Aralık 1994, s. 471-474. Karahan, Leylâ (1994), Türkçede Birleşik Cümle Problemi, TD, S. 505, Ocak 1994, s. 19-23. Mansuroğlu, Mecdut (1988), Türkçede Cümle Çeşitleri ve Bağlayıcıları, TDAY-Belleten, 1955, Ankara. Şimşek, Rasim (RŞ), (1987), Örneklerle Türkçe Söz Dizimi, Trabzon. Turan, Zikri (1999), Cümlenin Yapısıyla İlişkilendirilen “Basit” ve “Birleşik” Kavramları Üzerine, Türklük Bilimi Araştırmaları, Sivas 1999, s. 299-311.
Duyguları, düşünceleri ya da durumları yargı bildirerek anlatan söz ya da söz dizisine cümle denir.
Cümlenin varlığı, yargı bildiren çekimli bir fiil ya da ek fiille çekimlenmiş isim soylu sözcüğe bağlıdır. Bu özellikleri sağlayan bir veya daha fazla sözcük cümleyi oluşturur.
Cümleler çeşitleri anlamlarına, yapılarına, yüklemlerinin türüne ve yerine göre sınıflandırılmaktadır:
Cümleler yüklemine göre, yani yüklemi oluşturan sözcüğün türüne göre iki çeşittir. Bunlar fiil ve isim cümleleridir.
Yüklemi çekimli bir fiilden oluşan cümlelere fiil (eylem) cümlesi denir.
Örnek(ler)
» Altın eli bıçak kesmez.
cümlesinde “kesmek” fiildir. Yüklem fiil olduğu için bu cümle yüklemine göre fiil cümlesidir.
> Fiil cümlelerini “-mak, -mek” mastar ekini kullanarak belirleyebiliriz. Bildiğiniz gibi bu ek sadece fiille¬re gelmektedir. O hâlde bir sözcüğe “-mak, -mek” getirebiliyorsak, o sözcük fiildir.
Örnek(ler)
» Az ateş çok odunu yakar.
cümlesini ele alalım. Burada “yak-” yüklemdir. Yüklemin isim mi, fiil mi olduğunu anlamak için sözcüğe “-mak, -mek”ten uygun olanı getiriyoruz: “yakmak”. Anlamlı olduğuna göre demek ki fiilmiş, öyleyse cümle de fiil cümlesidir.
UYARI Bir sözcüğün isim mi, fiil mi olduğunu anlamak için, o sözcüğün yapım eki almış son hâline bakmalıyız. Yoksa yanılabiliriz.
Örnek(ler)
» Ava giden avlanır.
cümlesinde yüklem “avlanır” sözüdür. Biz sözcüğün köküne (av) değil, yapım eki almış son hâline bakıyoruz: “avlan-“. Bu son hâline mastar ekini getirebildiğimize göre, demek ki sözcük fiildir. Cümle de fiil cümlesidir.
Yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir isimden oluşan cümlelere isim (ad) cümlesi denir.
Örnek(ler)
» Teyzesinin oğlu öğretmenmiş.
bu cümle de “miş” ek fiilini alarak yüklem olan “öğretmen” sözcüğü isim olduğu için isim cümlesidir.
UYARI İsim cümleleri sadece isimlerden oluşmaz. İsim soylu sözcükler de, yani cümlede zamir, edat gibi görevlerde kullanılan sözcükler de isim cümlesini oluşturur.
Örnek(ler)
» Ağaçta kuşlar var.
» Çocuklar okulun bahçesindeydi.
» Küçükken çok yaramaz bir çocukmuş.
» Amacımız sınavı kazanmaktır. cümleleri de isim cümlesidir.
UYARI İsim cümlelerini bulurken sesteş (eş sesli) sözcüklere dikkat etmemiz gerekir. Sesteş sözcükler yazılışları aynı olduğu hâlde anlamca farklı sözcüklerdir. Bu sözcüklerden biri isim, biri fiil olabilir. Bunu anlamak için de cümlenin dikkatlice okunması gerekir.
Örnek(ler)
» Köprüden sen de geç.
cümlesindeki “geç” sözcüğü ise “bir yerden başka bir yere gitmek” anlamında bir fiildir. Demek ki bu cümle, yüklemine göre fiil cümlesidir
Ögelerinin dizilişine göre cümleler de diyebileceğimiz bu tür cümlelerde yüklemi bulup yüklemin öge dizilişindeki yerine bakarız. Cümleyi, yüklemin yerine göre kurallı cümle veya devrik cümle olarak adlandırırız.
Yüklemi sonda olan cümlelere kurallı cümle denir.
Örnek(ler)
» Bu sabah çok erken kalktım.
» Sınavlarımız haftaya başlayacak.
» Kitap okumayı çok severim.
Bu cümlelerin tamamında yüklem cümlenin sonundadır. Bu yüzden bu cümleler kurallı cümlelerdir.
UYARI Ögelerinin dizilişine göre cümleleri bulurken dikkat etmemiz gereken nokta “yüklem”in belirlenmesidir. Çünkü böyle bir isimlendirme tamamen yüklemin yerinin belirlenmesi ile ilgilidir. Cümlede yüklemi yanlış belirlersek bulacağımız sonuç da yanlış olacaktır.
Örnek(ler)
» İş insanın aynasıdır.
cümlesinde yüklem “aynasıdır” sözcüğü değildir. Çünkü burada “insanın aynası” isim tamlamasıdır. Ek eylemin geniş zamanı ile çekimlenerek yüklem olmuştur. Öyleyse yüklem sonda olduğuna göre cümle kurallıdır.
Yüklemi sonda olmayan cümlelere devrik cümle denir.
Bu tür cümlelerde yüklem cümlenin başında, ortasında (sonu hariç), herhangi bir yerinde bulunabilir.
Örnek(ler)
»Açılan bir gülsün sen.
cümlesinde yüklem “açılan bir gülsün” sözleridir. Bu sözler cümlenin başında kullanılmıştır. Öyleyse bu, yüklemin yerine göre devrik cümledir.
»Hoyrattır bu akşamüstüler.
» Bir kuş sesi gelir dudaklarından.
Yukarıdaki cümlelerde yüklemler sonda değildir. Sonda olmadığı için de bu cümleler devrik demektir.
Yüklemi olmayan cümlelere eksiltili cümle denir. Eksiltili cümlelerde yüklem olmadığı için anlam tamamlanmamıştır. Bu tür cümlelerin sonunda üç nokta (…) bulunur.
Örnek(ler)
» Dağın tepesine çıktığınızda karşınızda uçsuz bucaksız bir ova…
» Günün sonunda bir çay molası…
Anlamlarına göre cümle çeşitleri, cümlede bildirilen eylemin yapılıp yapılmamasına ya da sözü edilenlerin bulunup bulunmamasına, ayrıca bir işin yapılmasının istenme durumuna göre dört ana başlık altında incelenir:
Herhangi bir eylemin yapıldığını veya yargının gerçekleştiğini anlatan cümlelere olumlu cümle denir.
Örnek(ler)
» Bugün hava güzeldi.
cümlesinde ise eylem söz konusu değildir. Burada yapma değil de olma söz konusudur. Bu cümlede yargının olumluluğu isim cümlesiyle ifade edilmiştir.
» Arkadaşına güzel bir mektup yazdı.
cümlesinde “yazma” eyleminin yapıldığı, gerçekleştiği anlatılmaktadır. Bu, olumlu cümledir.
» Şimdi mevsimlerden yazdı.
cümlesinde “yaz” sözcüğü mevsim adıdır. Burada bir durumun olduğu anlatılmaktadır. Bu, olumlu cümledir.
» Geçen hafta dedesi vefat etmiş.
cümlesinde “vefat etme” eylemi olumsuz, kötü bir durum olsa bile eylem gerçekleştiği için bu cümle olumlu cümledir.
Eylemin yapılmadığını, sözü edilen yargının bulunmadığını, gerçekleşmediğini anlatan cümlelere olumsuz cümle denir.
Örnek(ler)
» Kırtasiyeden kalem almadı.
cümlesinde “alma” eyleminin yapılmadığı belirtilmiştir. Bu, olumsuzluk eki “-ma, -me” ile sağlanmıştır.
NOT Olumsuz cümleler yalnızca “-ma, -me” ekleriyle değil “yok, ne … ne …, değil” gibi sözcüklerle veya “-sız, -siz, -suz, -süz” gibi eklerle de yapılabilir.
Örnek(ler)
» Bu yemek çok tuzsuz.
cümlesinde “-suz” eki, “tuz”un olmadığını belirtmek için kullanılmıştır. Bu nedenle cümle olumsuzdur.
» Bu kitap bende yok.
cümlesinde “yok” sözcüğü sözü edilen nesnenin (kitap) olmadığını belirtmektedir. Öyleyse bu cümle olumsuzdur.
UYARI Kimi cümleler “yok, değil, -ma, -me, -sız, -siz…” gibi olumsuzluk bildiren unsurları aldığı hâlde anlamca olumlu olabilir. Yani cümle yapıca (şekilce) olumsuz olduğu hâlde anlamca olumlu olabilir.
Örnek(ler)
» Orada beni tanıyan yok değil. (var)
cümlesinde yüklem “yok değil” sözleridir. Burada da iki olumsuz sözcük cümlenin anlamını olumlu yapmıştır: “Orada beni tanıyan var.”
» Bu çocuk akılsız değil. (akıllı)
» Onun evi yok değil. (var)
» Çocuk okula gitmiyor değil. (gidiyor)
cümleleri de anlamca olumludur.
UYARI Bazı cümleler ise şekilce olumlu olduğu hâlde anlamca olumsuz olabilir. “Ne … ne …” bağlacı cümleleri olumsuz yapar. Kimi cümlelerde ise olumsuzluk anlamı bazı ek ya da sözcüklerle sağlanır.
Örnek(ler)
» Bu soğuk havada denize mi girilirmiş! (girilmez)
cümlesinde “mi” soru eki cümleye olumsuz bir anlam katmış: “Bu soğuk havada denize girilmez.”
» Ben bu sözü söyler miyim? (söylemem)
cümlesinde de aynı durum söz konusudur. Bu iki cümle de yüklemine göre olumludur. Ama “mi” bu cümleyi olumsuz yapmıştır: “Ben bu sözleri söylemem.”
» Evde ne odun varne kömür. (yok)
cümlesinde “ne… ne…” bağlacı “odun ve kömür” ün olmadığını belirtmektedir. Bu cümlede “var” yüklemi olumlu olduğu hâlde “ne … ne …” bağlacı cümleyi olumsuz yapmıştır.
Bir duyguyu, düşünceyi soru yoluyla anlatan veya soru yoluyla bilgi almayı amaçlayan cümlelere soru cümlesi denir.
Örnek(ler)
» Bu soruyu kim çözebilir?
cümlesinde soru anlamı vardır. “Kim” sözcüğü ile soruyu çözecek kişi öğrenilmek istenmiştir.
» Bu kitabı Ali mi getirdi?
cümlesinde “mi” soru eki ile kitabı getiren kişi sorulmaktadır.
UYARI Bir cümlenin soru cümlesi olabilmesi için, içinde soru anlamı kazandıran sözcüklerin olması yeterli değildir. Önemli olan, o cümleyi okuduğumuzda cevap verme ihtiyacı hissetmemizdir.
Örnek(ler)
» Oraya nasıl gideceğimi bilmiyorum.
Bu cümlede “nasıl” soru zarfı var; ama cümle, soru cümlesi değil. Çünkü bu yargı sonunda cevap verme ihtiyacı hissetmiyoruz.
Bir korkuyu, bir sevinci, bir şaşkınlığı, bir coşkuyu, bir hayranlığı, vb. dile getiren cümlelere ünlem cümlesi denir.
Örnek(ler)
» “Aman çukura düşmeyelim!” cümlesinde uyarma,
» “Yazık, çocuk annesiz kalmış!” cümlesinde acıma,
» “Vah vah, bu yaşında başına gelene bak çocuğun!” cümlesinde üzülme,
» “Oğlum, şu kitabı getirsene!” cümlesinde seslenme ile ünlem sağlanmıştır.
Cümleler yargı bildirir. Kimi cümlelerde bir yargı, kimi cümlelerde ise birden çok yargı vardır.
Cümleler yapılarına göre basit, birleşik, sıralı ve bağlı olmak üzere dörde ayrılır.
Bu konuyu daha iyi anlamak için “temel cümle” ve “yan cümle” kavramlarına açıklık getirmekte yarar var.
TEMEL CÜMLE:Birleşik cümlelerde asıl yargıyı bildiren, yardımcı yargıları sonuca bağlayan cümledir. Daha öz bir ifadeyle temel cümle yüklemdir.
Örnek(ler)
» Ümit, fakirin ekmeğidir.
cümlesinde “fakirin ekmeği” yüklemi temel cümledir.
YAN CÜMLECİK:Tam bir yargı bildirmeyen, fiilimsilerle ya da çekimli bir fiille kurulan, temel cümlenin ögesi olarak görev yapan söz ya da söz öbeklerine yan cümlecik denir.
Örnek(ler)
»Hava soğursa paltonu giy.
yan cüm. temel cüm.
cümlesinde “soğursa” sözü yan cümleciktir. Çekimli fiil ile kurulan bu yan cümlecik, temel cümlenin zarf tümleci görevindedir.
Tek yargı bildiren cümlelere basit cümle denir.
Basit cümleler tek yargı bildirdiğinden tek yüklemden oluşur. Bu yüklem, çekimli bir fiil ya da ek fiil almış isim soylu bir sözcük veya söz grubu olabilir. Basit cümlelerde, yüklemin dışında, sözcük olarak fiilimsi (eylemsi) yer almaz.
Örnek(ler)
» Akıl için yol birdir.
cümlesi yapısına göre basittir. Bu cümle yüklemi isim soylu olduğu hâlde tek yargı bildirmektedir. Bu nedenle yapıca basittir.
UYARI Basit cümle kısa cümle demek değildir. Basit cümle tek yargı bildiren, tek yüklemi olan cümledir.
Örnek(ler)
» Eylül sonu ile ekim başlarında bu yaylalar şiddetli soğukların etkisine girerdi.
cümlesi de basit yapılıdır. Yukarıdaki cümle uzun olmasına rağmen bir yargı bildirdiği ve bir yükleme sahip olduğu için yapıca basittir.
Tek bir yüklemi ve bu yükleme bağlı en az bir yan cümleciği bulunan cümlelere birleşik cümle denir.
Birleşik cümleleri sırasıyla görelim:
Yan cümlesi fiilimsilerle kurulan cümlelere girişik birleşik cümle denir. Fiilimsinin yer aldığı bölüm yan cümle, yüklemin bulunduğu bölüme de temel cümledir.
Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümle vardır.
Örnek(ler)
cümlesinde “son gülen” sıfat-fiille kurulmuş bir yan cümledir. Bu yan cümle temel cümlenin (yüklem) öznesi görevinde kullanılmıştır.
»Gülmektenhiç hoşlanmaz.
yan c. (d.tüml.) temel c. (yüklem)
cümlesinde “gülmekten” isim-fiille kurulmuş bir yan cümledir. Bu yan cümle temel cümlenin dolaylı tümleci görevinde kullanılmıştır.
» Benimle görüşmedensakın bir şey yapmayın.
yan c. (zarf.t.) temel c. (yüklem)
cümlesinde “görüşmeden” zarf-fiille kurulmuş bir yan cümledir. Bu yan cümle temel cümlenin zarf tümleci görevinde kullanılmıştır.
»Koşarakgelirkendüşüpdizini incitmiş.
yan c. yan c. yan c. temel cümle
cümlesinin yüklemi “incitmiş” sözcüğüdür. Cümlede bulunan “koşarak”, “gelirken” ve “düşüp” sözcüklerinin her biri zarf-fiildir. Bu yüzden bu cümlede üç tane yan cümle bulunmaktadır.
Ki’li birleşik cümle iki tane yargısı olan, yargıları birbirine “ki” bağlacı ile bağlanan cümlelerdir.
Örnek(ler)
Ki’li birleşik cümleler Türkçenin söz dizimine uygun değildir. Bu cümleyi şu şekilde Tükçe söz dizimine uydurabiliriz:
“Ders çalıştığınıgörüyorum.”
yan cümle temel cümle
(nesne) (yüklem)
Birleşik cümlelerde, yan cümlecik temel cümleye şart anlamı katarak bağlanmışsa, bu tür cümlelere şartlı birleşik cümle denir. Şartlı birleşik cümlelerde yan cümlecik sadece “-se, -sa” ekiyle oluşturulur.
Örnek(ler)
cümlesinde “anlarsınız” temel cümledir.Bu temel cümlenin oluşumunu bir şarta bağlayan “dinlerseniz” sözleri ise yan cümledir. Öyleyse bu cümle yapısına göre şartlı birleşik cümledir.
»Kardeşin uyanırsabeni uyarmalısın.
yan cümle temel c. (yüklem)
cümlesinde “uyarma” yüklem, yani temel cümledir. Bu temel cümledeki yargının oluşmasını bir koşula bağlayan “uyanırsa” sözü ise yan cümledir. Bu nedenle cümle, yapıca şartlı birleşik cümledir.
Bir temel cümleyle, onun içinde kullanılan bir yardımcı cümleden oluşan cümlelere denir.
İçe içe birleşik cümlelerde yardımcı cümle de bağımsız bir cümledir. Bu cümleler tırnak içerisinde ifade edilebildiği gibi sonuna virgül konularak da yazılabilir.
Örnek(ler)
»Herkes için en doğrusu bu olacak, dedi.
yardımcı cümle temel cümle
»“Seni her zaman yanımda görmek istiyorum.“cümlesiyle beni etkiledi.
yardımcı cümle temel cümle
Basit ya da birleşik yapılı birden fazla cümlenin birbirine virgül (,) veya noktalı virgülle (;) bağlanması sonucu oluşturulan cümlelere sıralı cümle denir.
Sıralı cümlelerin en az iki yüklemi vardır.
Örnek(ler)
»Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.
cümlesi “güvenme” ve “doldurur” yüklemlerinden oluşmuştur. Bu iki yüklem birbirine virgülle bağlandığı için sıralı cümledir.
» Ağaca dayanma, kurur: adama dayanma, ölür.
cümlesi de sıralı cümledir.
> Sıralı cümleler kendi içinde bağımlı sıralı ve bağımsız sıralı olmak üzere ikiye ayrılır:
Sıralı cümlelerde herhangi bir öge ortaklığı varsa, böyle cümlelere bağımlı sıralı cümle denir.
Örnek(ler)
(Özneler ortak)
– Sen bir söyle.
– Sen iki dinle.
» Babam Bursa’yagitti, biz de gideceğiz.
dol. tüml. yüklem yüklem
(Dolaylı tümleçler ortak)
– Babam Bursa’ya gitti.
– Biz de Bursa’ya gideceğiz.
Sıralı cümlelerde herhangi bir öge ortaklığı yoksa, böyle cümlelere bağımsız sıralı cümle denir. Bu tür cümlelerde anlamca bir ortaklık söz konusudur.
Örnek(ler)
»Dilin kemiğiyok, bildiğinisöyler.
özne yük. nesne yük.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi iki cümlenin de ortak bir ögesi yok. Ama her cümle kendi içinde anlamca bir ilgi oluşturduğundan bu cümleler birbirine bağlanmış. Böyle cümleler sıralı bağımsız cümlelerdir.
Aralarında anlam ilgisi bulunan basit veya birleşik cümlelerin bağlaçlarla birbirine bağlanmasıyla oluşan cümlelere bağlı cümle denir.
Bağlı cümleler “ama, fakat, yalnız, ve, veya, ne…ne…, hem…hem…” gibi bağlaçlarla oluşturulur.
Örnek(ler)
» Çok çalıştı, fakatbaşaramadı.
cümlesinde “fakat” bağlacı “çalıştı” ve “başaramadı” yüklemlerini birbirine bağladığı için bu, bağlı cümledir.
» Akşam bize geldilerama fazla oturmadılar.
cümlesi yapısına göre bağlı cümledir. Burada “ama” bağlacı iki cümleyi birbirine bağlamıştır.
UYARI İçinde bağlaç bulunan her cümle bağlı cümle değildir. Çünkü bağlaçlar cümlenin özne, nesne gibi ögelerini de birbirine bağlayabilir. Bağlaçlar yüklemleri birbirine bağlıyorsa orada bağlı cümle vardır.
Örnek(ler)
»Ne şiş ne kebapyansın.
özne yüklem
cümlesi de birleşik yapılı değil, basit yapılı bir cümledir.
Şimdi başka bir örnek verelim.
»Ne kızı verirne dünürü küstürür.
Bu, bağlı bir cümledir. “Ne… ne…” bağlacı “verir” ve “küstürür” yüklemlerini dolayısıyla cümleleri birbirine bağlamıştır.Ayrıca bu yüklemlerin, dolayısıyla cümlelerin özneleri ortaktır.