yara bandi ile abdest alinirmi / Yara bandı ile abdest alınır mı?

Yara Bandi Ile Abdest Alinirmi

yara bandi ile abdest alinirmi

seafoodplus.info

  • Trend olan
  • İçindekiler

    Dikişli yara varken gusül abdesti olur mu?

    Vücudun herhangi bir yerinde kırık, çıkık veya yaradan dolayı sargı bulunması abdeste ve gusle engel değildir.

    Yara bandı varken namaz abdesti alınır mı?

    Hatta ve hatta bu gibi yaralarda belki de o yara bandı o yaranın iyileşmesini geciktiren bir unsurdur, açık olsa daha çabuk iletecektir. O yüzden “tampon yaptım bitti artık orası cebire hükmünü almıştır, abdestte üzerine mesh ederim” diyemezsiniz.

    Sargılı el ile gusül abdesti nasıl alınır?

    Bu noktada önemle dikkat edilmesi gereken konu eğer suyu değdirmek yaraya bir zarar vermeyecekse keyfi davranmamalı ve su değdirilmelidir. Sargılı biri yani, örneğin bir kimsenin kolu incildi ve sargı ile sarıldı: Bu kimse abdest alacağı vakit sargısını açmalı ve abdestini aldıktan sonra sargısını sarmalıdır.

    Gusül abdesti aldıktan sonra mest giyilir mi?

    Abdestte ayaklarını yıkadıktan sonra mestlerini giyen kimsenin, bu abdesti devam ettiği sürece mestleri çıkarıp giymesiyle abdesti bozulmaz. Mestlerin üzerine mesh etmek suretiyle abdestini tamamladığı durumlarda ise, daha sonra mestlerini çıkaracak olursa meshi bozulur.

    Yaradan çıkan beyaz su abdesti bozar mı?

    Vücuttan çıkan kan akmadığı veya çıktığı yerin çevresine dağılmadığı sürece abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Çıktığı yerin dışına kendiliğinden dağılmayan bu sıvıların silinmesi halinde de abdest bozulmaz.

    Nasır bandı ile abdest alınır mı?

    *EL-CEVAP* : Tedavi amaçlı olduğu için bandın olmadığı tarafları yıkayıp bandın üzerini mesh edersiniz. Eğer mesh etmek de zarar verirse meshi de terk edersiniz. Gusülde ve abdestte bu şekilde hareket edersiniz.

    Sargılı parmakla abdest alınır mı?

    Üzerinde sargı bulunan bir organın abdest alırken su ile yıkanması sağlık açısından zararlı ise bu sargının üzerine meshedilmesi bir ruhsat hükmüdür. Sargı üzerine meshin zarar vermesi söz konusu ise bu da terkedilebilir. Şâfiî ve Hanbelîler&#;e göre sargının abdestli iken sarılmış olması gerekir.

    Abdest aldıktan ne kadar sonra mest giyilir?

    Mesh üzerine mesh yapmanın süresi yolcu olmayan kimseler için 24 saat, yolcu olan kimseler için 72 saattir. Bu süre mestin abdest alındıktan sonra giyilmesinin ardından abdesti ilk bozan durumdan başlar. Bu süre solduğu taksirde ayaklar su ile yıkanır ve abdest alınır ve gerekirse tekrar mesh giyilir.

    Mest ile yatılır mı?

    Meshin hükümlerine ve şartlarına bakıldığında abdesti bozan her şey meshi bozmaktadır. Uyku ise abdesti bozan şeyler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla abdestin bozulmasında mest ile uyumak durumunun bir etkisi bulunmazken, genel olarak uyumak abdesti bozmaktadır.

    Sual: Diş dolgusu veya diş kaplamasının gusl abdesti bakımından hükmü nedir?

    Cevab:

    Hanefî ve Hanbelî mezhebinde gusl abdestinde ağzın içini yıkamak farz ise de, Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde farz değildir. Bir kimsenin bir ameli, bir ibâdeti dört mezhebden birine göre sahih ise, tamamdır, bir şey lâzım gelmez. Hele bu iki mezhepten birini taklit ederse hiç mesele kalmaz. Gusl abdesti alıp, namaz kılan birine, ağzında diş dolgusu veya kaplaması olduğu için gusl abdestinin ve namazlarının sahih olmayacağını söylemek yerine, kurtuluş yolu bildirmek gerekir. Kaplama ve dolgusu olan Hanefîler böylece, “Ümmetimin müctehidleri arasındaki ayrılık, rahmet-i ilahiyyedir” hadîs-i şerifindeki rahmete kavuşurlar inşallah. İbâdet yapmakta veya haramdan sakınmakta harac (zorluk) olunca, harac bulunmayan başka bir mezhebi taklid etmek usul-i fıkh kâidesidir.

    Bazı âlimler diş dolgusu ve kaplamayı sıhhati muhafaza çerçevesinde câiz görür; ama dişe yapışıp altına su geçmeyen hamurun gusle mâni olduğu istikametindeki Hanefî kavline kıyasen, bu kişinin guslünün Hanefî mezhebine göre câiz olmayacağından, Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklid etmesi gerektiğini söyler. Nitekim bir talebesi Abdülhakîm Arvâsî’ye gelip “Ben bugün Bayezid Câmii’nde bir vâiz dinledim. Ağzında kaplama dişi olanların guslü sahih olmaz. Binaenaleyh cünüplükten kurtulmazlar” dediğini nakletmiş. Abdülhakîm Efendi ise, “Doğru söylemiş, ama noksan söylemiş. Eğer Şâfiî mezhebini taklid ederse cünüplükten kurtulur” buyurmuş. Abdülhakîm Efendi’nin talebelerinden Hüseyn Hilmi Işık Efendi de hocasının bu fetvâsını nakleder. Deriye yapışan mumun ve ağza yapışan hamurun altına su geçirmediği için gusle mâni olduğu hükmüne dayandırarak müdafaa eder.

    Seyyid Abdülhakîm Efendi, gayrı matbu Namaz Risâlesi’nde buyuruyor ki: “Ağzın ve burnun içini yıkamak, ya’ni buralara suyu îsâl etmek Şâfiî’de farz değildir. Hanefî mezhebinde ise, buralara suyu îsâl etmek farzdır. Bunun içindir ki, Hanefî mezhebinde olanlar, dişlerini kaplatamazlar ve doldurtamazlar. Çünki buralara su isabet etmez. Dişini kaplatan veya doldurtan, Şâfiî mezhebini taklid eder.” Gusl abdestinde, Hanefî mezhebine göre ağzın içini yıkamak farz olduğundan, diş dolduran veya kaplatanların Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklid etmeleri lâzımdır. Zira bu iki mezhebde guslederken ağzın içini yıkamak farz değildir. Hilmi Işık, Seâdet-i Ebediyye, s

    Diş dolgusu ve kaplaması son zamanlarda ortaya çıkmış bir meseledir. Osmanlı ulemâsından Bolvadinli müderris Yunuszâde Vehbi Efendi gibi zâtlar da diş kaplaması ve dolgusunun, gusül abdesitine mani olduğu yolunda fetvâ vermiştir. (İctihada Dair, Sırat-ı Müstekim, Cilt: 3, Aded: 57, 24 Eylül , Sahife: 74) Ömer Nasuhi Bilmen’in de son günlerinde bu fetvâyı kabul ettiğini kendisinden bizzat nakleden -Prof. Dr. Zeki Çıkman, Prof. Dr. Mustafa Çetin Varlık, Süleyman Kuku gibi- bazı zâtlardan işittik.

    Bazıları ise cebîre ve örgülü saça kıyasen diş dolgusunun gusle mâni olmadığını söylemiştir. Diyânet de buna itibar etmiştir. Çoklarının delil getirdiği üzere Said Nursî, senesinde kendisine sorulan bir sual üzerine “Bu bir ictihadî mesele olduğu ve ben de müctehid olmadığım halde..” diyerek başladığı cevabda, diş dolgusunu yaranın sargısına benzetip, umumî belvâ olarak görüyor ve kendi mezhebi olan Şâfiî ictihadına uygun olarak cevaz veriyor. Mamafih Said Nursî'nin nin son zamanlarında kendisini ziyarete gelen bazı talebelerine [yanlış hatırlamıyorsam Hulusi Yahyagil’e], diş kaplatmanın Hanefîler için zor olacağını söylediğini; bunu işitenlerin kaplama dişlerini söktürdüklerini talebesinden hemşehrimiz merhum Hamza Emek'ten bizzat dinledik.

    Osmanlılar zamanında önceleri diş kaplamasının gusle mâni olduğuna dair fetvânın câri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Şeyhülislamlık diş doldurtanın gusül abdestinin sahih olmadığına 'de fetva vermiştir. Fetvâ sûreti: “Boş dişlerini doldurma ve kaplamada cevâz-ı şer’î var mıdır? Yoktur. (25 Eylül /m)” İstanbul Müftülüğü, Fetvâhâne-i Âli Defterleri, Numaralı Defter, No: Bu tarihte Musa Kâzım Efendi şeyhülislâmlık makamındadır. Bazılarının iddia ettiği ve Mecmua-ı Cedide adlı fetva kitabında neşrettiği cevaz fetvasının doğru olmadığı anlaşılmaktadır.

    Tek Parti devrinde Maarif Vekâleti tarafından çıkartılan "Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine - Nasıldı Nasıl Oldu?" adlı kitapta, Osmanlı Müslümanları, diş dolgusunun Hanefî mezhebinde gusle mâni olduğuna inandıkları için alaya alınır. İttihat ve Terakki devrinde, modernistlerin neşr vasıtası hükmündeki Sebilürreşâd mecmuasında yazı yazan İzmirli İsmail Hakkı tarafından mesele mugâlata mevzuu hâline getirilmiş; sonra da bir cevaz fetvâsı elde edilmiştir. Bu fetvâ, şeyhülislâmlıkta fetvâ müsevvidi Ali Murtedâ tarafından Mecmua-i Cedîde adlı fetvâ mecmuasının yeni baskısında neşredilmiştir. Sonradan diş dolgu ve kaplamasının gusle mâni olmadığını söyleyenler de, hep bu fetvâ denilen söze dayanmışlardır. Fetvânın altına da önce Hasen Hayrullah, sonra Hasen Fehmi Efendilerin ismi yazılmıştır. Halbuki bu iki isim, Mecmua-i Cedide’nin ilk baskısı sırasında şeyhülislâm idiler. O baskıda ise bu fetvâ yoktur. İkinci baskısı yapılırken eklenmiştir. Bu zamanda da şeyhülislâmlık makamında -masonlukla da itham edilmiş olan- Musa Kâzım Efendi oturmakta idi. Öyleyse burada da bir ilmî sahtekârlık mevzubahistir. Zira Muallim Cevdet, şeyhülislâmlığın, diş dolgusunun gusle mâni olduğu fetvâsından bahsediyor. ( tarihli bu makale, Mektep ve Medrese adlı kitapta vardır.) Demek ki şeyhülislâmlığın, diş dolgusunun gusle mâni olduğuna fetvâ verdiği; İttihatçılar zamanında, bu fetvânın değiştirildiği anlaşılmaktadır

    Şurası bir hakikattir ki, Hanefî mezhebi ihtiyat üzerine kuruludur. İki kavil ile karşılaşınca, ahzü bi’l-ehvat (ihtiyatlı olanı almak) mezhebin kaidesidir. Meselâ İmam Ebu Hanife, seferîlik için bildirilen muhtelif mesafelerden en uzun olanına itibar etmiştir. Zira üç günlük seferde namaz kısaltıldığı için uzun olanı almayı ihtiyatlı görmüştür. Mehrin asgari mikdarında, hırsızlık haddinde cezanın infazı için malın taşıması gereken kıymette de ihtiyatlı olanı esas almıştır. Diş dolgusu ve kaplaması hususunda adem-i cevaz fetvası verilirse, bu fetvâ doğru olmasa bile, mükellefin kaybedeceği bir şey olmadığı gibi, mezheblerin hilafından çıktığı için müstehab sevabı alır. Ama eğer adem-i cevâz fetvâsı doğru ise, mükellefin guslü, binaenaleyh namazı sahih olmamak tehlikesi vardır.

    13 Temmuz Cuma

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir