yem kanyaşı faydaları / FORMULA SUPER® 5 EC | Hektaş

Yem Kanyaşı Faydaları

yem kanyaşı faydaları

Alt ,  

Kanyaş Yetiştiriciliği - Phalaris



A. FESTUCOİDEAE ALT FAMİLYASI
OYMAK 1. PHALARİDEAE (KANYAŞ)

KANYAŞ (Phalaris sp.) CİNSİ

Kanyaş grubuna giren bitkilerde, yumak otları alt familyasının genel özeliklerinden farklı olarak,
normal çiçek başakcık ekseninin uç tarafında,
kısır çiçekler ise altta bulunmaktadır.


Kanyaşlara Antartika kıtası ve Grönland dışında dünyanın her yerinde rastlanmaktadır.

Kanyaşlar, özellikle dünyanın serin bölgelerine yayılmışlardır. Kanyaşların anavatanı Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika&#;dır.

Phalaris cinsine bağlı 15 tür vardır. Tarımsal açıdan önemlileri;

Phalaris arundinaceae
Phalaris tuberosa L. (P. tuberosa var. stenoptera (Hach.) Hitch.)
Phalaris canariensis L.
Phalaris tuberosa var. hirtiglumis
Phalaris aquatica (= P. tuberosa L. x P. arundinaceae L.)
Phalaris minor Retz.
Phalaris paradoxa

Bataklık Yem Kanyaşı (Phalaris arundinaceae L.)

Bataklık yem kanyaşı doğal olarak dünyanın her tarafında yetişebilmektedir.


Bitki &#;da İsveç&#;te, &#;de İngiltere&#;de,
&#;de Almanya&#;da ve
yılında Amerika&#;da kültüre alınmıştır.

İklim ve Toprak İstekleri
Bataklık yem kanyaşı nemli ve serin iklimlerin bir bitkisidir. Ancak, kurağa, sıcağa ve soğuk koşullara da belirli ölçülerde tolerans gösterebilmektedir. Soğuğa dayanımı çayır salkım otu ve köpekkuyruğundan daha azdır.
Kanyaşın verimi, toprak sıcaklığı düştükçe ( 0C) kılçıksız broma göre daha fazla azalmaktadır. Kanada&#; da Saskatchewan&#;da sulanan koşullarda bataklık yem kanyaşı, kılçıksız brom ve mavi ayrığa göre soğuklardan daha fazla zarar görmüştür.
Diğer yandan bataklık yem kanyaşı subtropik ve tropik iklimlere de iyi uyum sağlayamamaktadır. 20 0C sıcaklıkta bataklık yem kanyaşının net fotosentez kapasitesi en üst düzeye ulaşmakta; sıcaklık 38 0C&#;ye çıkınca net fotosentez %80 oranında azalmaktadır.

Bataklık yem kanyaşı zayıf drene edilmiş ıslak arazilerde yetiştirilmektedir. Bitki, aynı zamanda nemli ve yarı nemli bölgelerde birçok serin mevsim yembitkisinden daha fazla kurağa dayanıklıdır.
Bataklık yem kanyaşının su basmalarına karşı çok dayanıklı olduğu saptanmıştır. Olgun bitkiler 49 gün sonra veya daha fazla, fideler gün, tohumlar gün su basmış alanlarda canlı kalabilmişlerdir. Toprak üzerinde 2,5 cm kalınlığında su tabakası bulunan saksılarda, yem kanyaşının 3 ay zarar görmeden yetişebildiği saptanmıştır. Bataklık yem kanyaşı, tuzlu topraklara iyi uyum sağlayamaz. Buna karşılık, toprak reaksiyonuna toleransları çok geniştir (pH= 4,,2). Yani toprak asitliliğine biraz da alkaliliğe dayanıklı olan bir bitkidir (Marten ve Heath, ).

Bitkinin Tanımı
Yem kanyaşı, uzun boylu, kaba yapılı ve kök-sap oluşturan çok yıllık bir serin mevsim yembitkisidir. Kısa, pul pul olmuş kök-sap gövdelerle yayılır ve iyi idare sistemi altında kuvvetli bir çim kapağı oluşturur.
Boyu 60 cm&#;den cm&#;ye kadar değişir. Gövde, borumsu yapıda, kuvvetli, dik, düz ve parlaktır.
Yaprakları oldukça sert ve aya mm genişliğindedir. Bitki kulakçıksız olup, yaprak kını açıktır. Dilcik, büyük, beyaz renkli, yaka formunda, üçgenimsi ve küt uçludur.
Çiçek topluluğu cm boyunda oldukça sık bir salkım oluşturur. Ancak çiçeklenme zamanında salkımlar açılır.

Bitkinin açık griden-koyu griye kadar değişen renklerde, mumsu ve parlak görünümlü tohumları olgunlaşınca hemen dökülürler.
Tohumlar, ilk önce salkımın tepesinden başlamak üzere aşağı doğru olgunlaşırlar.
Karyopsis 1, mm uzunluğundadır. Kapçık ve iç kavuz tarafından sıkıca kuşatılmıştır.
tane ağırlığı 0,75 g kadardır. Yapraklı gövdesi, yatmayı önleyici kalınlıktadır.

Bitkiler agronomik özellikleri açısından birbirlerinden oldukça değişiktir. Üç yaşındaki bitkilerde kökün 36 m derinliğe kadar indiği saptanmıştır. Bu nedenle kurağa dayanıklıdır.

Bataklık Yem Kanyaşının Yapısı ve Besleme Değeri
Ham protein oranı üzerinde çok çalışma yapılmıştır. Minnesota&#; da yapılan araştırmalar bataklık yem kanyaşının % arasında ham protein (HP) içerdiğini göstermiştir.
Bu araştırmalarda sapların %3 ve salkımın %30 HP kapsadığı belirlenmiştir.
Bataklık yem kanyaşında bitki gelişme devresine bağlı olarak HP oranı geniş sınırlar içerisinde değişmektedir.

Bataklık yem kanyaşının içerdiği HP oranı, genotipten daha çok topraktaki N miktarı ve bitki gelişme devresine bağlıdır. Dekara 15 kg N uygulanan topraklarda biçim tarihlerine ve yılın şartlarına bağlı olarak % arasında HP içeren yem kanyaşı kuru otu elde edilmiştir.
Bataklık yem kanyaşı, aynı devrede biçilen diğer buğdaygiller ile karşılaştırıldığında, kılçıksız brom, domuz ayrığı, çayır yumağı ve çayır tilki kuyruğu otları kadar veya daha fazla HP içermektedir (Marten, ; Barnes ve Mott, ).

Lezzetlilik, Alkaloidler ve
Tüketilen Miktar Arasındaki İlişkiler
Yukarıda da değinildiği gibi, çok iyi agronomik özelliklere sahip olan yem kanyaşının, beklenilen ölçüde yaygın olmayışının başlıca nedeni, lezzetliliğinin düşük oluşu ve alkaloid içermesidir. Bununla birlikte, yembitkilerinde lezzetlilik konusu çok karmaşık ve göreceli bir kavramdır.
Örneğin, ABD&#;nin Michigan eyaletinde kılçıksız brom ve yem kanyaşı üzerinde otlayan hayvanlar karşılaştırıldığında, yem kanyaşında otlayanların daha zayıf kaldığı görülmüştür (Blakeslee ve ark., ).
British Colombia&#;da yapılan bir başka denemede ise, bu sonucun tersine değişik düzeyde azot uygulanan yem kanyaşı ile; kılçıksız brom + domuz ayrığı + ak üçgül karışımında otlayan hayvanların günlük ağırlık kazançları arasında fark görülmemiştir (Hubbard ve Nicholson, ).

Bataklık yem kanyaşında, potansiyel zehir etkisi yapan alkaloidlerin bulunduğu ve alkaloid yoğunluğu ile lezzetlilik ve hayvanlar tarafından yenen miktar arasında negatif bir korelasyon bulunduğu bilinmektedir. Zehirli alkaloid miktarı arttıkça lezzetlilik hızla azalmaktadır.
Belirli bir süre yem kanyaşı ile beslenen hayvanlarda kaba kıllı deri, gözlerde fazla miktarda sulanma ortaya çıkmaktadır. Yine rasyonlarında yem kanyaşı bulunan yemlerle beslenen süt sığırlarının zayıf kaldığı ve karaciğerlerinde bir çeşit sakatlık meydana geldiği belirlenmiştir (Audette ve ark., ).

Avusturalya'da yumrulu kanyaş (P. tuberosa) ile beslenen çiftlik hayvanlarında, sinirsel kalp bozukluklarına neden olan kanyaş sersemliği hastalığı görülmektedir. Bu türde rastlanan alkaloid bataklık yem kanyaşında rastlananın aynı olup Gramine,N-N dimethyl tryptomine'dir.
Birçok araştırıcı yem kanyaşında bulunan alkaloidin cins ve miktarının tür ve ekotiplere göre değiştiğini bildirmektedir. Bu nedenle, araştırmalar alkaloid oranı düşük çeşitlerin elde edilmesi konusunda yoğunlaşmıştır.
Bataklık yem kanyaşının lezzetliliği, alkaloidden başka faktörlerle de ilgilidir. ABD'nin Alabama eyaletinde, Andrew ve Hoveland (), tarafından yapılan bir denemede, uygulanan azot miktarının artırılması yem kanyaşında lezzetliliği artırmıştır.

Diğer yembitkilerinde olduğu gibi yem kanyaşında da gelişme devresinin ilerlemesi lezzetliliği azaltmaktadır. Alkaloid yoğunluğu bitkinin gelişme çağı ilerledikçe azalmasına karşın, yapısal maddeler arttığı için lezzetlilik azalmaktadır.
İnvitro olarak 6 saatlik bir sindirim denemesinde, yem kanyaşının sindirim oranının yonca ve gazal boynuzundan düşük olduğu belirlenmiştir (Allison ve ark., ). Bununla birlikte yılda 2, 3 veya 4 kez biçilen yem kanyaşının sindirim oranının, kılçıksız broma eşdeğer ve domuz ayrığından yüksek olduğu bulunmuştur.

Önemi ve kullanılması
Bataklık yem kanyaşının önemi, fazla ürün vermesinden, değişik toprak koşullarında yetişebilmesinden, su basmalarına çok dayanıklı olmasından, yaz aylarında gelişmesini sürdürebilmesinden ve ıslak topraklarda otlatmaya dayanıklı olmasından kaynaklanmaktadır.
Yem kanyaşı, otlakiye ve taban mer'ası tesisinde kuru ot ve silaj yemi üretiminde ve toprak koruma çalışmalarında başarıyla kullanılmaktadır. Yem kanyaşı toprak koruma çalışmalarında ilk önce akla gelen bitkilerden birisidir.
Bitki çevre kirliliğine karşı duyarlı olduğundan, sulama kanalları ve endüstriyel artıkların yayıldığı bölgelerde, kirlilik düzeyinin belirlenmesinde yem kanyaşının varlığı veya gelişme durumu bir ölçü olarak değerlendirilmektedir.

Otlakiye ve taban mer'ası olarak kullanımı
Bataklık yem kanyaşının en uygun otlatma zamanı bitkilerin 15 - 60 cm arasında boylandığı devredir. Daha yaşlı bitkileri hayvanlar daha az yerler ve aynı zamanda yenen kısmın sindirilme oranı da azalır. Toprak nemi ve verimliliği çok sınırlı değilse bataklık yem kanyaşı tesisi, hayvanlar için erken ilkbahardan öldürücü donlara kadar yem sağlar.
Dönüşümlü (münavebeli) ağır otlatma, yem kanyaşından en iyi şekilde yararlanmayı sağlar. Sürekli hafif otlatma durumunda, hayvanlar hep yeni sürgünleri yiyeceğinden, bir kısım bitkiler zarar görürler. Bir kısım bitkilerde otlanmayacağından kartlaşır.

Mevsim boyunca otlatma yapıldığında, ağır ve dönüşümlü otlatma durumunda bile sığırlar sert anızları yiyemezler. Bunu önlemek için, böyle alanlar yaz ortasında cm yükseklikten biçilmelidir (Marten ve Donker, ). Bataklık yem kanyaşı otlakiyelerinde sığır ve koyunlar birlikte otlatıldığı zaman daha iyi sonuç alınabilmektedir.
Diğer taraftan, yapılan araştırmalar sonucunda bataklık yem kanyaşı tesislerinde otlayan kuzu ve anaç koyunların, kılçıksız bromda otlayanlara göre daha zayıf kaldıkları görülmüştür. Aynı araştırmada, bataklık yem kanyaşı+ladino ak üçgülü tesisinde otlayan tosunlarda ağırlık artışının, domuz ayrığı+ladino üçgülü otlakiyelerinde otlayanlarla aynı olduğu belirlenmiştir (Blakeslee ve ark., ; Decker, ).

Bataklık yem kanyaşı uyum sağladığı bölgelerde çok yüksek verim veren bir buğdaygil yembitkisidir. Bitkinin otlatma mevsimi boyunca domuz ayrığı gibi yeniden büyümesi iyidir (Kruger ve Scholl, ).
Yem kanyaşı, çayır yumağı gibi, sonbahardan kışa kadar otlatılan ve kışında iyi kalabilen bir bitki değildir (Weding ve ark., ). Ancak, bataklık yem kanyaşı, ıslak arazilerde bile üzerinde otlayan hayvanlara iyi kaliteli ve bol yem sağlar.

Kuru ot üretiminde kullanımı
Schoth (), ABD'nin Oregon eyaletinde yaptığı bir çalışmada, yem kanyaşının dekara kg kuru ot verdiğini saptamıştır. ABD'nin kuzeydoğusunda yer alan 4 eyalette daha sonra yapılan çalışmalarda, yeterli miktarda gübre ve uygun biçme tekniği ile dekardan tonun üzerinde kuru otun çok rahat bir şekilde alınabildiği görülmüştür (Decker ve ark., ). Yine bu konuda yapılan diğer çalışmalarda Ohia'da yüksek dozda N uygulaması ile dekardan ton, İndiana'da ise ton kuru madde verimi elde edilmiştir (Nihaus, ; Rhykerd ve ark., ).

Kanada'da iyi drene edilmiş topraklarda köpekkuyruğunun verimi yem kanyaşından yüksek olmuş, fakat zayıf drenajlı topraklarda yem kanyaşından daha fazla verim alınmıştır (Goplen, ).
Araştırıcılar kaliteli yem üretimi için, yem kanyaşında ilk biçimin salkım görüldüğünde yapılmasını önermektedirler. Eğer toprakta nem ve azot yeterli ise, bu şekilde yem kanyaşından üç kez çok iyi özellikli kuru ot elde etme olanağı vardır.

Silaj Yemi Üretiminde Kullanımı
Yem kanyaşı, kuru ot için biçildiği devrede biçilirse iyi kaliteli ve besleyici silaj yemi elde edilir. Salkım gösterme devresi başlarında biçilen ve ince doğranan yem kanyaşlarının siloda korunması çok kolaydır. Bu şekilde silaj, özellikle süt inekleri için besleme değeri yüksek iyi bir yeşil yem oluşturur. Kurutma olanaklarının uygun olmadığı, hasat zamanının çeşitli nedenlerle biraz geçiktiği ve kış aylarında taze yeşil yemin sınırlı olduğu yerlerde, yem kanyaşını silaj olarak değerlendirmek en uygun yoldur. Ayrıca, silaj ile yem kanyaşının lezzetliliği ve sindirilebilirliği artarken, zararlı alkaloidlerin etkisi de azalmış olur.






 
Sponsorlar/Google Reklamları

Bu alandan sitenizi, ürünlerinizi tanıtabilirsiniz. Bilgi almak ve reklam vermek için bize ulaşın.


İLETİŞİM FORMU

Koyunlarda kanyaş otu zehirlenmesi (Phalaris), Phalaris aquatica (Kanyaş), P. tuberosa (Yumrulu Kanyaş), P. arundinacea (Yem Kanyaşı), P. canariensis (Kuş Yemi), P. picta (Alaca Kanyaş) nisbeten sulak meralarda oldukça sık rastlanan otlardandır. Su kenarlarında çok bol bulundukları için, kurak geçen aylarda koyunlar bu otları bol miktarda yerler. Bu otların siyanogenik etkisi de oldukça yüksektir.

Kanyaş otunun en fazla öldürücü olduğu zaman, Sonbaharın bulutlu ve Kırağılı günleridir. Sonbahar da ve Kış aylarında, koyunlarda phalaris (Kanyaş) türü otlar bakımından zengin olan meralara sokulmasından hafta sonra klinik olaylara rastlanmaya başlar.

Sığırlar koyunlara kıyasla daha dayanıklıdır. Hastalık her yaş koyunda görülür. Zehirlenmeler, meranın toprak özelliklerine, bitkinin içinde bulunan tryptamin alkaloidlerinin miktarına, iklime, çevre ısısına ve bitkinin büyüme devrelerine göre farklılıklar gösterir. Gölgede büyümüş olan kanyaş otlarının daha toksik olduğu bildirilmektedir.

Koyunlarda Kanyaş Otu Zehirlenmesinin Patogenezi

Kanyaş bitkisinin içinde bulunan, serotonin benzeri, bir tryptamin alkaloidin zehirlenmeye neden olduğu zannedilmektedir. Bu madde, otonom sinir sisteminde serotonin yerine geçerek, serotoninin fonksiyon yapmasını önler. Triptamin alkaloidlerinin taşikardi ve ventriküler blok yapıcı etkileri de vardır.

Kanyaş Otu Zehirlenmesinin Klinik Belirtileri

Koyunlarda kanyaş zehirlenmesi başlıca iki şekli vardır: bunlardan birincisi ventriküler fibrillasyona bağlı &#;ani ölüm şekli&#;; ikincisi de, &#;sinirsel şekil&#; dir.

Ani Ölüm Şekli

Koyunlar istirahat halinde iken normal görünüştedir. Hareket etmeye zorlandığında, bir süre gittikten sonra ani olarak titreme ve şiddetli solunum güçlüğü belirtileri ortaya çıkar. Yere düşer. Şuur kaybolur. Kalp sesleri sadece bir uğultu şeklinde duyulur (ventriküler fibrilasyon). Koyun de asfeksi, kalp yetmezliği ve kollaps sonu, kısa sürede ölür.

Sinirsel Çekil

Başlangıçta koyunlarda istirahat halinde iken normal görünüştedir. Eksite edildiklerinde sinirsel belirtiler ortaya çıkar. Koyun sese, dokunma ve diğer uyarılara çok duyarlıdır. Baş öne eğiktir. Yürüyüş sırasında adımlar tutuktur. Eklemleri gereği gibi bükemediği için adeta sarmısak döğer gibi yürür. Yüzlek kaslarda titremeler, göz küresinde dönme hali görülür. Solunum çok hızlanır. Bu semptomlar nöbet şeklinde görülür.

Hayvan sakin halde bırakıldığında tekrar ayağa kalkarak normal yaşantısına devam eder; yürüyüşü normalleşir.

Hayvan Kanyaşlı merada otlamaya devam ettiğinde sinirsel nöbetler ve konvulusyonlar giderek daha da sıklaşır ve şiddetlenir. Sürüde her gün değişik sayıda hasta hayvana rastlanır.

Sürü meradan uzaklaştırıldıktan sonra hastalar yavaş yavaş düzelir. İki ay içinde sürü yeniden normal duruma gelir.

Nekropsi Bulguları

Hiçbir makropatalojik bulgu yoktur. Ventriküler fibrillasyon ve kollaps sonu ani olarak ölen koyunlarda akciğer konjestiyonu ve akciğer ödemi, viseral organlarda, özellikle endokard ve epikard da peteşiyal kanamalara rastlanır.

Histopatalojik Bulgular

Med. sipnalis ve Cerebellum&#;un ventral kesimlerinde sinir hücrelerinde dejenerasyonlara rastlanır. Uzun süre devam eden olaylarda Purkinje ipliklerinde de dejenerasyonlar şekillenir. Böbreklerin medulla bölgesinde ve orta beyinde yeşilimtırak pigmentasyona rastlandığı bildirilmektedir.

Hastalığın Seyri

Merada Kanyaş otunun tespit edilmesi ve klinik semptomların görülmesi ile diyagnoz konabilir. Claviceps paspali zehirlenmesi ile benzerlikleri vardır.

Phalaris Zehirlenmesinde Tedavi

Sağaltım için mutlaka Hekim &#;inize başvurun. Burada yazılan tedaviler bilgi amaçlıdır. Burada verilen bilgilerle tedavi edilmeye çalışılan hastanın oluşabilecek olumsuz tüm sonuçlar için hiçbir sorumlukluk kabul edilmez.

Sürüyü Kanyaşlı meradan uzaklaştırmaktan başka çare yoktur.

Kanyaş Zehirlenmesinden Koyunları Nasıl Korumalıyız?
  • Kanyaş otunun körpe olduğu zamanlarda toksikasyon tehlikesi daha çoktur. Otların boyu 30 cm i geçtikten sonra tehlike azalır. Merada otlatma yaparken buna dikkat ‘etmekte yarar vardır.
  • Hayvanların böyle meralara sokulmadan önce ahırda kuru otla kısmen doyurulması ve merada saatten fazla bırakılmaması da bir önlem olabilir.
  • Kanyaş otunun toksik etkisini azaltmak için koyunların rasyonuna &#;kobalt&#; ilave etmekte fayda vardır. Kobalt, rumende tryptaminleri parçalayan bakterilerin üremesini kolaylaştırdığı için Kanyaş otunun zararlarını kısmen önler. Koyun başına haftada 28 mg kobalt verilmesi tavsiye edilmektedir.

Kaynakça

Kaynakları görüntülemek için tıklayın

Koyun Keçi Hastalıkları ve Yetiştiriciliği, Prof. Dr. Cemal Nadi Aytuğ, Prof. Dr. Erol Alaçam, Prof. Dr. Burhan Cahit Yalçın, Prof. Dr. Hazım Gökçen, Prof. Dr. Hilmi Türker, Dr. Ümit Özkoç, Tüm Vet Hay. Hiz. , Teknografik Matbaası, İstanbul ,

Tags:kanyaş otu zehirlenmesikanyaş zehirlenmesikoyun hastalıklarıkoyunlarda phalaris zehirlenmesiphalaris otu zehirlenmesi

Türkiye’den Dünyaya Yayılan Haylaz Bitki

Anavatanı Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu olan ve insan etkinlikleri yoluyla tüm dünyaya taşınarak çiftçilerin baş düşmanı haline gelen bir yabani otun kuzey Amerika kıtasına yayılışının genetik olarak izini sürdük.

Halk dilinde “kanyaş” veya “geliç” olarak bilinen çiftçilerin haklı nefretini kazanmış bu yabani otun Kuzey Amerika kıtasına nasıl ulaştığının başlı başına ilginç bir öyküsü var. yüzyılın ilk yarısında Güney Carolina eyaletinin valisi John Hugh Means o dönemde Osmanlı yönetimi altındaki bilinmeyen bir limandan kenevir tohumu ithal eder. Tohumların arasına kanyaş tohumları da karışmıştır. Kenevir tarlalarında kanyaşın varlığı hemen göze çarpar. Vali Means Alabama’daki damadı albay William Johnson’a yazdığı bir mektubun beraberinde tohum da gönderir. Mektupta yeni ortaya çıkan otun iştahlı büyüdüğünü ve gayet verimli bir hayvan yemi olacağına inandığını belirtir. Bu mektup nedeniyle kanyaş Amerika’da “Johnson Otu” olarak anılır. Albay Johnson çiftliğindeki geniş alanlarda kanyaş ekimi yapar, fakat kısa sürede otun içerdiği siyanürlü bileşikler nedeniyle büyükbaş hayvanları hastalandırdığını görür. Heyhat, artık geri dönüşü olmayan bir süreç başlamıştır. Kanyaş güney Karolina ve Alabama eyaletlerinden çıkarak kuzey Amerika kıtasına yayılmaya başlar. Biz de çalışma arkadaşlarımla birlikte bu yayılımın göç yollarını ortaya çıkardık. Kanyaşın varlık gösterdiği 25 eyaletteki 70 noktadan toplanan örneklere dayanarak üretilen soy ağacı günümüzde gözlenen yayılımın son yıl içerisinde beş ana aşamada gerçekleştiğini ortaya çıkardı. Araştırma kıtayı bir uçtan diğerine bağlayan demir yolu ağının döşenmesiyle kanyaşın yayılımının büyük bir hız kazandığını da ortaya koydu. Elde edilen veriler kanyaşın genetik zenginliğinin merkezi niteliğindeki bölgeleri de belirledi. Çalışma bazı beklenmeyen sonuçlara da ulaştı. Kanyaşın yayılımının bilinene ek olarak kıtanın batısındaki Arizona eyaletinden de bağımsız olarak başladığı ortaya çıktı. Kıtanın doğudan ve batıdan iki koldan birden biyolojik istilaya uğramasının genetik açıdan önemi büyük. Tek noktadan başlayan biyolojik yayılımlarda genetik çeşitliliğin en zengin olduğu bölge yayılımın başlangıç noktasıyla izdüşüm gösterir. Ayrı noktalardan başlayan yayılımlarda genetik zenginlik bu noktaların ortalarına denk gelen göç yollarının ilk kesiştiği bölgelere düşer. Araştırmada bu bölgelerin Teksas eyaletinin doğusunda ve Georgia eyaletinde yer aldığını saptadık. Çalışma aynı zamanda kanyaşdaki ilginç bir evrimsel eğilimi de ortaya çıkardı. Başlangıçta tarımsal alanlar ve yol kenarlarını yaşam alanı olarak kullanan bitkinin giderek bu alanların dışında yaşayabilecek uyumsal özellikler geliştirdiği anlaşıldı.

Kanyaş niçin bu kadar önemli?

Kanyaş iki bin yıl önce Afrika’da tarıma alınan akdarı (Sorghum bicolor) ile günümüzde uzak doğuda bulunan tropikal bir başka yabani akdarı türünün (Sorghum propinquum) 1,8 milyon yıl önce melezleşmesi ile ortaya çıktı. Kanyaş hem yağışlı tropikal iklime hem de Afrika’nın kurak bölgelerine uyumlu iki türün genomuna (*) sahip çok değişken iklimsel koşullarda yaşayabilen olağanüstü bir bitki türü. Kanyaş günümüz tarım bitkilerinden akdarı ile tozlaşarak çaprazlanabiliyor.

Akdarı veya süpürge darısı (bilimsel adı Sorghum bicolor) dünya tahıl üretiminde 5. sırada yer alan, Afrika ve Hindistan’da geniş çapta ekilen bir tarım bitkisi. Akdarı, evcilleştirme süreci içinde seçilime uğrarken yabani özelliklerinin pek çoğunu yitirdi. Akdarıda yaşanan genetik erozyon dünyanın pek çok yerinde birbirinden bağımsız olarak yapay seçilim yoluyla evcilleştirilerek tarım bitkisine dönüştürülen diğer bitkilerde de görülen ortak bir olgu. Atalarımız binlerce yıllık tarımsal yaşam deneyimleri boyunca mısır, pirinç, buğday, arpa gibi pek çok bitkinin genetiğini değiştirerek doğada bugün var olan yabani bitkilere oranla genetik yapısı fakirleşmiş ırklar yarattı. Bu konu, gündemdeki genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) tartışmasında özellikle göz ardı ediliyor. On parmağında on marifet taşıyan yabani türler evcilleştirilirken on parmağında tek hüner olan türlere evrildiler.

Bilimsel adı “Halep akdarısı” anlamına gelen kanyaş (Sorghum halepense), tarım bitkisi akdarının kaybolan genetik içeriğinin zenginleştirilmesi için çok önemli bir kaynak. Kanyaş kuraklık ve aşırı neme dayanıklılık genlerinin yanı sıra pek çok hastalığa dayanıklılık sağlayan genler de taşıyor. Bu genetik özellikler çaprazlama yoluyla akdarıya geri kazandırılabilir. Kanyaş içerdiği çifte genom nedeniyle bileği bükülmez bir bitki. Atalarımız “bükemediğin bileği öpeceksin” demişler. Kanyaşın çevresel koşullara göre taşıdığı genomlardaki genlerden hangilerini nasıl etkinleştirdiği veya susturduğu büyük merak konusu. Anavatanı Türkiye’yi de kapsayan bu bitkiden öğrenecek çok şey var.

Evcilleştirme (yapay seçilim) GDO elde etmenin en atasal yöntemidir

Bir canlının genetiğini değiştirebilmenin pek çok yolu var. Atalarımızın genetik yapısını bilmeden körlemesine binlerce yılda başardığı genetik değişimi artık Mendel kurallarına dayanan olasılık hesaplarıyla daha kısa sürede gerçekleştirmek olanaklı. Genom bilgisine dayanarak yapılan çaprazlamalarla aranan genetik özellikler bitkiler tarlada büyürken, daha tohum üretme aşamasına gelmeden görülebiliyor. Bu yolla seçilen bireyler sonraki kuşak çaprazlamalar için tohum kaynağı oluyor. Günümüzde yürütülen bütün ıslah projelerinin aslında birer genetiği değiştirilmiş organizma projesi olduğunu belirtmekte yarar var.

Genetiği değiştirilmiş organizma dendiğinde akla hemen geniş çapta alerji duyulan tohum tekeli haline gelmiş dev şirketlerin yürüttüğü “kesme yapıştırma” biçiminde başka canlılardan aktarılan genlerle üretilen bitkiler gelir. GDO tartışmasında karşı çıkılması gereken şey değişimin yöntemidir. Bugün tarım tekellerinin yaptığı şey, on parmağında tek marifeti kalmış tarım bitkilerine bir marifet daha ekleyip var olan durumu ancak kâr edecek kadar geliştirmek. Oysa yapılması gereken tarım bitkilerinin yitirdikleri hünerleri tümden geri kazanmaya yönelik olarak yabani akrabalarıyla sistemli olarak çaprazlamak.

Akdarı genomu yılında Georgia Üniversitesi’ndeki Bitki Genom Haritalandırma Laboratuvarı tarafından dizilendirildi ve tüm genlerinin dökümü ortaya çıkarıldı. Akdarı, mısır ve şeker kamışı gibi yüksek verimli tarım bitkilerinin özümleme (fotosentez) yöntemi evrimsel bakımdan oldukça yeni olan C4 sınıfı içinde. Buğday, pirinç gibi tarım bitkileri ise evrimsel açıdan daha eski bir özümleme biçimi olan C3 sınıfında yer alıyor. Küresel ısınmaya bağlı olarak değişen iklim, Türkiye gibi geleneksel olarak C3 bitkilerinin tarımına dayanan bölgelerde gıda güvenliğini tehdit ediyor. Akdarı ve kanyaş, yapay seçilime dayanan evrimsel yöntemlerle tarımsal sürdürebilirliği başarabilmek için bir örnek oluşturuyor.

Çok yıllık akdarı geliştirmeye doğru…

Kanyaşın yeraltı kök ve gövde sistemi, tüm çimen grubu bitkilerdeki gibi toprak altında uyuyabilen ve koşullar büyümeye elverişli olduğunda hemen filizlenebilme yeteneğinde. Bu özellik akdarı, buğday, mısır, pirinç gibi diğer tek yıllık çimen grubu bitkileri, çok yıllık bitkilere dönüştürebilmek açısından dikkat çekici bir başlangıç noktasıdır. Çok yıllık bitkilerin toprak altı yapısı tüm bir yıl boyunca varlığını koruyarak erozyonu önler. Çok yıllık bitkiler bahar geldiğinde tohumdan büyüyen bitkiler gibi sil baştan kök ve gövde üretmek zorunda değildir. Gelişkin kök yapısı sayesinde toprak kaybını önlerken verilen gübreyi daha verimli biçimde tutarlar. Kanyaş ürettiği kimyasallarla başka bitkilerin büyümesini doğal yollarla önleyebilir ve tarımsal ilaç kullanımını en aza indirmede yararlı olabilir.

Çalışmamız, bitki yetiştiricilerinin dışında, yabancı coğrafyalarda sıfırdan başlayan biyolojik yayılımları inceleyen biyologların ve endüstri devrimi sonrasında insan etkinliklerinin doğal çevreyi nasıl değiştirdiğini inceleyen  bilim insanlarına da araştırmalarında yardımcı olacaktır.

(*) Genom nedir?

Genom bir canlı türünün taşıdığı genetik bilginin tümüdür. Genetik bilgi yalnızca genlerin taşıdığı bilgi ile sınırlı değildir. Genom her hücrede bu bilginin ne düzeyde, hangi gelişim aşamasında, hangi organda veya dokuda kullanılacağına ilişkin düzenleyici bilgileri de içerir. Genom kromozomlardan oluşur. İnsan genomunda 46, akdarıda 20, ekmeklik buğdayda 42, pirinçte 24 ve mısırda ise 20 kromozom vardır.

REFERENCES

  • 1. Multi-Phase US Spread and Habitat Switching of a Post-Columbian Invasive, Sorghum halepense. seafoodplus.info

Köpek Dişi Ayrığı Bitkisi Nedir? Nasıl Mücadele Edilir?

Köpek Dişi Ayrığı Bitkisi Nedir? Nasıl Mücadele Edilir?

Köpek dişi ayrığı bitkisi, Latin dilinde Cynodon dactylon (L.) Pers olarak anılıyor. Akademik kaynaklarda bu isimle yer bulan köpek dişi ayrığı, çok yıllık otsu bitkiler arasında kategorize ediliyor. Çukurova Üniversitesi bünyesinde yazılan Aşağı Seyhan Ovası Tarım Alanlarında Sulama Suyu ile Taşınan ve Sulama Kanalları Etrafında Bulunan Yabancı Ot Türlerinin Belirlenmesi adlı yüksek lisans tezine göre, bitki tüysüz, rizomlar yayılıcı olarak betimleniyor. Otun boğum boyu cm arasında değişiklik gösteriyor. Başaklar üst kısmında az miktarda tüy bulunduruyor. Kuşaksı, mızraksı yapraklara sahip olan bitki, cm uzunluğunda, cm genişliğinde yapraklarla diğer yabancı otlardan ayırt ediliyor. Genç yapraklar V şeklinde görülürken yakacık zarsı ve kenarı sınırsal tüylü şeklinde tarif ediliyor. Kulakçık bulundurmuyor. Başakçıkları olan köpek dişi ayrığı otunun çiçek kümesi, bir noktadan 3 ile 7 adet arası başak çıkarıyor. Ot, ülkemizde nisan ve eylül ayları arasında çiçekleniyor. Tüm topraklarda görülebilen ot, sıcağı ve güneşi seviyor. Kuraklığa ve tuzlu toprağa dayanıklı olan bitkinin yem ve çim bitkisi olarak yetiştirilebildiği kayıtlara geçiyor. Tarlalarda, yol kenarlarında, çayırda, kumlu, killi ve tınlı topraklarda yetişebilen bitki, hemen her yerde görülebiliyor. 

Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan Seçilmiş Bazı Köpekdişi Ayrığı [Cynodon dactylon(L.) Pers. var. dactylon] Hatlarında Ot Verimi ve Kalitesinin Belirlenmesi adlı makaleye göre köpek dişi bitkisi, bermuda çimleri adıyla da tanınıyor. Poaceae familyasında bulunan otun, Hindistan ve Güney Afrika kökenli olduğu ve zaman içinde diğer topraklara adapte olduğu tahmin ediliyor. Erozyon kontrolü ve toprak muhafazasında önemli rol üstlenen bitkinin, tarım için ise zararlılar kategorisinde olduğu hatırlatılıyor. Özellikle Çukurova Bölgesi’nde yetiştirilen pamuk ve turunçgiller için zararlı görülüyor. Ayrıca, fasulye, soya fasulyesi, mısır gibi ekinlerin de bitkiden zarar gördüğünün altı çiziliyor. 

Köpek Dişi Ayrığı Bitkisinin Zararları

Atatürk Üniversitesi’nde yayımlanan Erzincan ili fasulye ekim alanlarında sorun olan yabancı otların tespiti ve mücadelede kritik periyodun belirlenmesi adlı yüksek lisans tezine göre, köpek dişi ayrığı bitkisi, diğer yabancı otlar gibi kültür bitkileri ile büyüme faktörleri üzerinden rekabete girerek verim kaybına neden oluyor. Su, besin ve ışık yönünden kültür bitkilerine birincil rakip olan bitkinin, ekinlerinin gelişimine zarar verdiği biliniyor. Ayrıca diğer yabancı otlar gibi hastalıklara ve zararlılara yataklık yapıyor. Zararlıların taşınması nedeniyle de kültür bitkilerinin zarar görmesine sebep verebiliyor. Yapılan çalışmada, aralarında köpek dişi ayrığı bitkisinin de yer aldığı yabancı otlarla mücadele verimli bir şekilde gerçekleştirildiğinde, tarlalarda verim artışının giderek yükseldiği kaydediliyor. Mücadele edilmediğinde ise verim kaybının %77’ye kadar çıktığı not ediliyor. 

On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nde hazırlanan Çim Alanlarında Yabancı Ot Kontrolü adlı sunuma göre; köpek dişi ayrığı zararları, bitkinin hızlı yayılma kapasitesinden dolayı, kontrol edilmediğinde geniş alanlarda görülebiliyor. Alleopatik kimyasallar salgıladıkları için diğer bitkilerin gelişmesinde engelleyici rol üstlenen köpek dişi ayrığı otu, işletme maliyetlerinin de artmasına sebep veriyor. Sürekli temizlik ihtiyacı doğuran bitki, çiftçilerimizin ve bahçecilikle uğraşanların zaman ve maliyet kaybına işaret ediyor. 

Köpek Dişi Ayrığı Otu ile Mücadele Yöntemleri

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Mısır Entegre Mücadele Teknik Talimatları yayınına göre köpek dişi ayrığı bitkisinin etkin bir doğal düşmanının saptanmadığı belirtiliyor. Yabancı ot ile mücadelede; kültürel, mekanik ve kimyasal mücadele olarak üç yöntem tarif ediliyor. Öncelikle, tarlaya tohum bulaşmalarının önlenmesi gerekiyor. İyi yanmış, fermente olmuş çiftlik gübresinin kullanımı, önleyici çalışmalar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ayrıca, elle veya traktör çabası ile yabancı otların sık sık temizlenmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Yabancı otları ayırırken kullanılan ekipmanların temizliği ve bakımına özen gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor. Otların toplandıktan sonra yakılması veya imha edilmesi çözüm sunuyor. Bunun yanında ekim nöbeti, köpek dişi ayrığı otuna karşı alınabilecek diğer önlemler içinde kendine yer buluyor. Kültürel tedbirlerin yeterli olmadığı durumlarda, ilaç yani kimyasalla mücadele yöntemine başvurulmasında bir sakınca görülmüyor. 

Köpek Dişi Ayrığı İlacı 

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Mısır Entegre Mücadele Teknik Talimatları yayını uyarınca, köpek dişi ayrığı bitkisi sorunu söz konusu olduğunda; ekim öncesi, çıkış öncesi ve çıkış sonrası herbisit uygulanabiliyor. Örneğin mısır ekiliyorsa, çıkış sonrası, mısırlar 20 cm’e ulaştığında, kanyaş cm aralığında olduğunda herbisit uygulaması yapılması öneriliyor. Köpek dişi bitkisi, 1 metrekarelik alanda % yaygınlığa ulaştığında kimyasal mücadeleye başlanması gerekiyor. Tarladaki yabancı ot türleri belirlenerek ilaç seçimi yapılması, pestisit direnci oluşmaması için farklı etkin maddelerdeki ilaçların aralıklarla kullanımı öneriliyor. 

Köpek dişi ayrığı bitkisi ilacı, hidrolik tarla pülverizatörü kullanılarak uygulanıyor. Çalışma basıncı, meme tipi, meme deliğinin çapı, meme verdisi ve ilerlemenin hızı gibi değişkenler ilaca uygun olarak seçiliyor. Uygulamada, yelpaze hüzmeli meme tipinin tercih edilmesi önem arz ediyor. İlaçlama öncesinde makine kalibrasyonunun gerçekleştirilmesi tavsiye ediliyor. Köpek dişi ayrığı ilacının günün serin saatlerinde yapılması ve ilaçlama sırasında, uygulamanın etkinliği ve uygulayıcının güvenliği açısından rüzgar durumuna dikkat edilmesi gerekiyor. 

Siz de topraklarımızın bereketini korumak ve artırmak için köpek dişi ayrığı bitkisi ile mücadele edebilirsiniz. Konudaki sorularınız ve sorunlarınız için Tarfin satış noktalarımızdan destek alabilirsiniz. Tarfin Mobil tohum, gübre ve yem gibi tarım ihtiyaçlarında sizlere avantajlı alışveriş fırsatları sunuyor. Toprağın kıymetini bilen çiftçilerimize ister peşin ister vadeli veya hasatta ödeme imkanı tanıyan Tarfin Mobil’den yararlanabilmek için siz de zaman kaybetmeden yetkili satış noktalarını ziyaret edebilirsiniz.

Köpek dişi ayrığı nasıl oluşur?

Toprak altı rizomları ve toprak üstü sürünücü gövdeden çoğalabilen köpek dişi ayrığı bitkisinin, tohumla da yayılabildiği biliniyor. Sulama kanalları çevresinde, yol kenarlarında, tarlalarda rüzgarla veya suyla yayılabilen bitkinin, kuşlar tarafından veya gübre yoluyla tohumlarının taşınabildiği not ediliyor. Çok sayıda tohum veren ve farklı yayılma yolları sebebiyle hızla geniş alanlarda etkinlik gösteren otların zor zarar görmesi, yüksek adaptasyon kabiliyeti hemen her yerde karşımıza çıkabilmelerine imkan veriyor.

Köpek dişi ayrığı ile nasıl mücadele edilir?

Köpek dişi ayrığı bitkisi ile mücadele için kültürel, mekanik ve kimyasal çözümler öneriliyor. Otların elle alımı, traktör çapası ile sökümü etkili görülüyor. Ekipmanların işlem sonrası temizliğinin yapılması tohumların yayılmaması için şart koşuluyor. Çiftlik gübresi kullanılacağı zaman, iyi yanmış olmasına dikkat edilmesi tohumun gübre aracılığıyla tarlaya ulaşmasına engel oluyor. Ekim nöbeti uygulaması, alınacak önlemler arasında yer alıyor. Çiftçilerimiz, tüm bu çalışmalara rağmen tarlalarında 1 metrekare alanda % kadar oranda yabancı ot yayılımı gördüğünde, kimyasal mücadele yapılması gerektiği anlaşılıyor. Tarlada ekim öncesi, çıkış öncesi ve çıkış sonrası herbisit uygulaması yapılıyor. İlacın seçimi, dozu, uygulaması ve yenilenme sıklığı konusunda ürün etiketlerinin dikkatle incelenmesi gerekiyor. Ekinin türü de uygulama düzeninde dikkate alınıyor. Pestisit direncine karşı ilaçların etken maddelerinin zaman zaman değiştirilmesi önerilebiliyor.

share

Tarfin Çiftçinin Hep Yanında!

Tarfin satış noktaları ve güncel kampanyalar hakkında bilgi almak için telefon numaranızı bırakın, sizi arayalım.

Benzer Haberler

Tarfin’den tarım sezonunun ilk VDMK ihracı
Tarfin’den tarım sezonunun ilk VDMK ihracı

Sunduğu hizmetlerle her zaman çiftçilerin yanında olmayı amaçlayan Tarfin, milyon TL tutarında, ortalama gün vadeli Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihracını tamamladı. tarım sezonunun ilk, Tarfin’in 17’nci VDMK ihracı ile Tarfin, toplam ihraç büyüklüğünü milyon TL’ye ulaştırdı.

Devamını oku
Turunçgil Çeşitleri Nelerdir? Turunçgil Yetiştiriciliği
Turunçgil Çeşitleri Nelerdir? Turunçgil Yetiştiriciliği

Turunçgil çeşitleri ülkemizde çokça tüketiliyor ve yetiştiriliyor. Turunçgil yetiştiriciliği hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Devamını oku
Kiraz Yetiştiriciliği Nasıl Yapılır?
Kiraz Yetiştiriciliği Nasıl Yapılır?

Kiraz yetiştiriciliği nasıl yapılır merak ediyorsanız Tarfin Blog&#;u ziyaret etmelisiniz. Kiraz yetiştiriciliği notları için hemen tıklayın.

Devamını oku
success

Talebinizi Aldık. Teşekkür Ederiz.

Size en kısa sürede ulaşacağız.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir