Your Honor Ekşi

Breaking Bad’deki Walter White rolüyle hafızalara kazınan usta oyuncu Bryan Cranston’ın yıllar sonra başrolünü üstlendiği ilk dizi olan Your Honor, 7 Aralık’ta ekranlardaki yolculuğuna başladı. Showtime yapımı dizi, Amerika yayınından 24 saat sonra beIN CONNECT‘te Türkiye’deki izleyici ile buluştu.

Haftalık olarak yayınlanan bölümleriyle beIN CONNECT ekranlarındaki yolculuğunu sürdüren Your Honor, şu ana kadar yayınlanan üç bölümüyle izleyicileri etkilemeyi başardı. Diziyi buradan izleyebilirsiniz.

Your Honor İzlemek İçin 10 Sebep

Merak Uyandıran Hikâyesi

Kvodo adlı İsrail dizisinden uyarlanan Your Honor, New Orleans’ta yaşayan saygın bir yargıç olan Michael Desiato (Cranston)’nun bir trafik kazasıyla değişen hayatını anlatıyor. Eşinin zamansız ölümünün ardından tek başına büyüttüğü oğlu Adam (Hunter Doohan)’ın arabayla giderken motosikletli bir gence çarpıp öldürmesi, Michael’ı oğlunu korumak için yasaları çiğnemek zorunda kalacağı tehlikeli bir yola sürüklüyor. Çünkü Adam’ın kazayla ölümüne sebebiyet verdiği genç, şehrin en acımasız suç ailesinin liderinin oğlu çıkıyor. Adam’ın sadece özgürlüğünün değil hayatının da tehlikede olması riskleri daha da artırırken, izleyicileri de gerilim dolu bir hikâyenin içine çekiyor. Bölümler ilerleyip çember daraldıkça, gerilim daha da artıyor ve ortaya bir sonraki bölümde ne olacağını görmek için sabırsızlandığımız merak uyandıran bir dizi çıkıyor.

Bryan Cranston

Breaking Bad’deki unutulmaz performansıyla bir Altın Küre üç de Emmy kazandıktan sonra Trumbo filmiyle ilk Oscar adaylığını da elde eden Bryan Cranston, Your Honor dizisinde de etkileyici bir performans ortaya koyuyor. Oğlunu kurtarmak için inandığı tüm değerlerden vazgeçmesi gereken Michael Desiato karakteri, Cranston’a oyunculuğunun farklı yönlerini sergilemesi için geniş bir alan açıyor.

Peter Moffat İmzası Taşıması

Son yılların en iyi suç dizilerinden, 5 Emmy’li HBO dizisi The Night Of’a kaynaklık eden ve kendisi de yayınlandığı dönemde övgü toplayan Criminal Justice dizisinin yaratıcısı olarak tanınan Peter Moffat, İngiliz televizyonunun önemli isimleri arasında yer alıyor. Daha önce Criminal Justice’in yanı sıra Silk ve Undercover dizilerine de imza atan BAFTA ödüllü senaristin hem polisiye türünde hem de hukuk dizileri konusunda oldukça tecrübeli bir isim olması, adli yargı sistemi üzerindeki hakimiyetinin Your Honor’ın anlatısında kendisini göstermesini sağlıyor.

Öte yandan dizinin yürütücü yapımcıları arasında The Good Wife ve The Good Fight ile övgü toplayan Michelle ve Robert King ikilisinin de olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.

Etkileyici Oyuncu Kadrosu

Her ne kadar dizide ön plana çıkan isim Bryan Cranston olsa da, Your Honor yan rollerde de önemli isimleri bir araya getiren etkileyici bir oyuncu kadrosuna sahip. Kazada ölen çocuğun ebeveynlerini Call Me by Your Name, A Serious Man, Boardwalk Empire gibi yapımlarla tanınan Altın Küre adayı Michael Stuhlbarg ve iki Altın Küre iki de Emmy adaylığı bulunan Hope Davis canlandırıyor. Onlara bu yıl Da 5 Bloods ile izleyici karşısına çıkan Isiah Whitlock Jr., True Detective ve It Comes at Night gibi yapımlarla tanınan Carmen Ejogo ve The Night Of’ta da rol alan Sofia Black-D’Elia eşlik ediyor. Amy Landecker, Margo Martindale, Lorraine Toussaint, Blair Underwood gibi başarılı isimler de eklenince ortaya heyecan verici bir oyuncu kadrosu çıkıyor.

Henüz İlk Bölümden Şok Eden Etkileyici Sahneler

Your Honor, merkezindeki gerilimi ilk bölümde yaşanan trafik kazası üzerinden kuruyor. Kazaya karışan iki gençten birinin ölümüyle sonuçlanan bu an, aynı zamanda dizinin en etkileyici sahnelerinden birini oluşturuyor. Hem kaza anının şoku, hem de sonrasında yaşanan çaresizlik ve panik hâli, Edward Berger’in başarılı yönetimi ve oyuncuların etkileyici performansıyla unutulmaz bir sekansa dönüşüyor. Your Honor, henüz ilk bölümden şok eden etkileyici sahnelerle anlatısını kuvvetlendiriyor.

The Night Of’tan İzler Taşıması

Son yılların en iyi suç dizilerinden The Night Of’a kaynaklık eden Criminal Justice’in yaratıcısı Peter Moffat’ın kaleminden çıkan Your Honor, bölümler ilerledikçe adli yargı sisteminin içine çekiliyor ve bu anlarda The Night Of’u andıran izler görmek mümkün oluyor. Özellikle suçsuz yere hüküm giyen 17 yaşındaki Kofi Jones’un hikâyesi, The Night Of’un Riz Ahmed tarafından canlandırılan ana karakterini akıllara getiriyor.

Amerika’daki Sistematik Sorunlara Değinmesi

İkinci bölümde diziye dâhil olan Kofi Jones’un hikâyesi Your Honor ile The Night Of arasında paralellik kurmasının yanı sıra dizinin Amerika’daki sistematik sorunlara değinmesini de sağlıyor. Daha göz altına alınma anında polis tarafından vurularak öldürülme korkusuyla yüz yüze gelen Kofi, tutuklanmasıyla birlikte kendisini çarpık bir sistemin içinde buluyor. İşin ucunun belediye başkanlığına aday olan bir siyasetçi ve güçlü bir yargıca kadar uzanması, Kofi’nin sisteme karşı mücadele etme şansını da elinden alıyor.

Oscar Adayı Volker Bertelmann’ın Bestelediği Müzikleri

Your Honor’ın merak uyandıran hikâyesiyle izleyicileri koltuklarının ucunda tutan bölümlerinde göze çarpan elementlerden biri de dizinin müzikleri oluyor. Dizinin kimi zaman gerilimi tırmandıran, kimi zamansa sahnenin dramatik yapısına hizmet eden müziklerinde Volker Bertelmann’ın imzası bulunuyor. Müziklerini bestelediği Lion filmiyle Oscar, Altın Küre ve BAFTA adaylığı kazanan Bertelmann, aynı zamanda Ammonite, The Old Guard ve Patrick Melrose gibi yapımların da bestecisi olarak tanınıyor.

Uyarlandığı İsrail Dizisi Kvodo’nun Başarısı

Your Honor’ın uyarlandığı İsrail dizisi Kvodo, beğeniyle karşılanan ve İsrail’in Emmy’leri olarak tanımlayabileceğimiz İsrail Televizyon Akademisi Ödülleri’nde En İyi Dizi adaylığı kazanan başarılı bir yapım. In Treatment, Euphoria, Homeland gibi sevilen dizilerin İsrail yapımlarının uyarlamaları olması, Kvodo’nun aldığı bu adaylıkları daha da değerli kılıyor. Çünkü son yıllarda dizi dünyasında kayda değer işlere imza atılan İsrail’deki yapımlar arasından sıyrılmak azımsanamayacak bir başarı.

Dizinin Merak Uyandıran Fragmanı

Şu an elimizde 13 bin liraya satışta olan Honor 70 var. 13 bin lira gözünüzü korkutmasın, artık bu fiyat maalesef orta segmente oturmuş durumda. Honor 70 de orta segmentte yer alan akıllı telefonlardan biri, ancak gerek sunum şekli, gerek özellikleriyle amiral gemilerine meydan okuyacak türden özellikler içeriyor.

Honor 70’i incelediğimiz süre içinde gerçekten “eksi” hanesini doldurmakta zorlandık diyebiliriz. 13 bin liralık fiyat etiketine baktığımızda farklı alternatifler muhakkak var, ancak kendi içinde değerlendirdiğimizde gerçekten güzel özelliklere sahip bir model olduğunu söylemek lazım. Elbette telefonda telefoto lens olabilirdi, kablosuz şarj ya da stereo hoparlör bulunabilirdi. Bunlar Honor 70’te yok. Ayrıca IP koruması ve Gorilla Glass koruma da mevcut değil.

Neyse ki güzel haber: Telefonun ekranında bir koruma bandı, kutusunda bir silikon kılıfı ve ayrıca 66W gücünde şarj cihazı çıkıyor.

Peki, Honor 70 neler sunuyor? Bu bölümde hızlıca göz atıyoruz.

Honor 70, temelde rekabetçi orta sınıf bir telefon, ancak bu fiyata gördüğümüz diğer telefonların çoğundan çok daha fazla amiral gemisi telefon gibi hissettiriyor. Bunu özellikle tasarımıyla ortaya koyuyor.

Telefon, hem yansıtıcı bir elmas desenine hem de ışıltılı bir etkiye sahip arka yüzüyle göz alıcı bir tasarıma sahip. Ayrıca premium olmayan telefonlarda nadiren görebileceğiniz kavisli kenarlı bir ekrandan oluşuyor. Bu, telefona hem premium görünüm kazandırıyor hem de elde tutmayı rahat hale getiriyor.

Ekran da telefonun tasarımı kadar çekici. Ayrıca cihazın etkileyici bir pil ömrü var. Bu segmentte hayal kırıklığı yaratan pil ömrüne sahip pahalı telefonlar görmeye alışkın olduğumuzdan, Honor 70'i öne çıkaran noktalardan biri de bu oluyor. Her neyse, Honor 70, markanın en iddialı olduğu modellerden biri. Şimdi adım adım daha detaylı değerlendirmeye başlayalım.

Honor 70 Tasarımı Nasıl?

Honor 70, hem bakıldığında hem tutulduğunda birinci sınıf bir telefon hissi veriyor ki bu da çoğu pahalı telefonun birinci sınıf hissi vermediğini düşündüğümüzde Honor 70’e artı puan getiriyor. Bunu en iyi, yakın fiyatlı Samsung Galaxy modellerine baktığınızda anlamanız mümkün. Samsung’un “glasstic” adını verdiği plastik malzeme, en güzel örneklerden biri.

Honor 70’in arka yüzeyi cam malzemeden oluşuyor. Arka yüz, yansıtıcı elmas görünümüne ve parıldayan ışıltılı bir kaplamaya sahip. Böylece çok hoş görünüyor. Üzerindeki 2 ayrı daire şeklinde bulunan kamera bloğu da telefona farklı bir hava katıyor.

Telefonun tasarımına katkı sağlayan bir diğer nokta da kavisli kenarlı ekranı. Eskiden üst düzey akıllı telefonlarda moda olan ancak popülerliğini yitirmeye başlayan bu tasarım özelliği, telefonun elde rahat tutulmasını sağlıyor. Ancak, aynı zamanda düşürdüğünüzde ekranı paramparça etme olasılığının daha yüksek olduğu da bir gerçek. O nedenle dikkatli olmanızda fayda var. Koruma sağlamak için kutusundan çıkan silikon kılıf ile de kullanabilirsiniz.

Bunların dışında Honor 70 fazlasıyla ince ve hafif bir model. Kıvrımlı hatları ile 7.9 mm’den daha ince hissettiren telefon, sadece 178 gram ağırlığında.

Telefonun sağ kenarında güç düğmesi ve ses düğmesi bulunuyor ve her ikisine de tek elle kolayca ulaşılabiliyor. Telefonda 3.5 mm kulaklık girişi yok, bu bazı kullanıcıları rahatsız edebilir. Parmak izi sensörü ekrana gömülü bu arada. Bu sensör testlerimizde mükemmel çalıştı; ulaşılması kolay ve dokunduğunuzda telefonun kilidini güvenilir bir şekilde açıyor.

Ekran Özellikleri

Honor 70, büyük bir ekrana sahip. Ekran 6.67 inç büyüklüğünde OLED panelden oluşuyor. 1080x2400 piksel, yani FHD+ çözünürlük üreten bu ekranın yenileme hızı da 120Hz; yani görüntü saniyede 120 kez güncelleniyor, bu da üst segment telefonlarda artık standart haline geldiğini gördüğümüz bir şey.

Ekran iyi kontrast ve zengin renklerle güzel ve parlak olduğu için çekici duruyor. İster oyun oynayın, ister video izleyin ya da sadece Instagram'da gezinin, cihazın hoş bir görüntüleme deneyimi sunduğunu göreceksiniz. Panelin OLED olması ve HDR10+ desteğinin olması da ayrı artı puanlar.

Kameralar Nasıl?

Honor 70 için en dikkat çekici yönlenden biri kamera bloğu. Telefonun ana kamerası 54 MP Sony IMX800 sensörden oluşuyor. Sony tarafından üretilen yeni bir kamera sensörü olan IMX800, oldukça geniş. Bu sensörün avantajı, oldukça büyük olması ve fotoğraflar için daha fazla ışığın içeri girmesine izin vermesi; bu da daha parlak ve daha renkli enstantanelerle sonuçlanıyor. Honor'un yapay zeka işlemesi de bu konuda yardımcı oluyor.

Honor 70 ile çekilen fotoğraflar gayet iyi görünüyor. Fotoğraflar özellikle iyi aydınlatılmış ortamlarda canlı ve parlak, öte yandan karanlık ortamlarda da öyle. Fotoğraf örneklerinde de görebileceğiniz gibi, yapay zeka motoru zaman zaman görüntüleri doygunlaştırmak için biraz fazla çalışıyor gibi görünüyor. Ancak bu her zaman fark edilmiyor ve zaten bu tür bir enstantane tam da Instagram'ın talep ettiği şey. Yani sosyal medya paylaşımlarına önem veriyorsanız, Honor 70’ten istediğinizi alabilirsiniz.

Bu ana kameraya makro kamera olarak da kullanılabilen 50MP f/2.2 ultra geniş bir kamera eşlik ediyor. Honor sonunda geçen yıl kullandığı 2MP makro yardımcı kamerayı bırakarak akıllıca bir karar vermiş. Böylece hem geniş açılı kamera hem makro çekim aynı potada eritilmiş. Makro çekim yapmak istediğinizde kamera arayüzünden Süper Makro moduna geçmeniz yeterli oluyor.

2x optik zum yapabiliyoruz, ancak kuşkusuz 2x yakınlaştırma örnekleri telefoto kalitesinde değil, ancak doğru aydınlatma koşullarında oldukça iyi görünüyorlar. 10x’e kadar dijital zum özelliği ise mevcut. Fakat bu aralıkta çekilen fotoğraflar oldukça grenli olacak. Kamera bloğunda en göze batan nokta bu oluyor.

Honor, kamera kullanımına çok yönlülük sağlamak için ekstra kamera modu sunmuş. Çoğu telefonun sahip olduğu Portre, Makro, Pro ve Gece'nin yanı sıra odağı manuel olarak değiştirmenize olanak tanıyan Diyafram da mevcut durumda olurken, video tarafına baktığımızda arka kamera ile 4K’ya, ön kamera ile ise Full HD’ye kadar kayıt yapılabildiğini görüyoruz.

Ön kamerada ise görünüşe göre geçen yılki modelden farklı olmayan 32 MP'lik bir lens bulunuyor. Çekilen fotoğraflar genel ölçüde gayet iyi görünüyor. Kamera konusunu kapatmadan genel hatlarıyla kamera performansını gayet etkileyici bulduğumuzu söyleyebiliriz.

Performansı Nasıl?

Peki, Honor 70’in performansı nasıl? Telefona güç veren işlemci Snapdragon 788G Plus. Bu, Honor 50'de kullanılan modelin biraz geliştirilmiş bir versiyonu olurken, daha önce birkaç orta sınıf telefonda da gördüğümüz bir yonga seti.

Orta sınıf yonga setleri söz konusu olduğunda, Snapdragon 788G Plus’ın üst düzey bir telefona para harcamadan alabileceğiniz en güçlü işlemcilerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Bugüne kadar 700 serisi işlemcilerle hiçbir zaman sorun yaşamadık ve burada durum aynı şekilde.

Kullandığımız süre içinde oldukça hızlı bulduk ve herhangi bir uygulama çökmesi veya takılma ile karşılaşmadık. Yoğun oyunlar oynarken, telefon fark edilir bir gecikme veya aksaklık olmadan iyi performans gösterdi. Gayet kusursuz çalışan bir işlemci. Hal böyle olunca fiyatına göre değerlendirdiğimizde daha yüksek maliyetlere girmeden de yüksek performans alınabildiğini görmek sevindiric oluyor doğrusu. Telefonda ayrıca 8 GB RAM ve 256 GB depolama alanı bulunuyor. Ayrıca microSD kart yuvası yok. Ancak zaten 256 GB’ı doldurmak da pek kolay olmayacaktır.

Öte yandan telefonda 5G desteği mevcut. Yani 5G mobil ağ ülkemizde kullanılabilir duruma gelirse, bu telefonla ondan da faydalanabileceksiniz.

Yazılım tarafına geldiğimizde Honor, ayrılmadan önceki şirketi Huawei’nin aksine telefonlarında Google desteği gösteriyor. Yani Google Play uygulama marketine direkt olarak erişebiliyorsunuz. Telefonda Android 12 işletim sistemi çalışıyor, arayüz olarak da MagicUI 6.1 kullanılıyor. Eğer daha önce bir Android telefon kullandıysanız, herhangi bir sorun yaşamayacaksınız.

Pİl Ömrü Ne Kadar?

Son olarak telefonun pil ömrüne de değinelim. Honor 70’in pili 4800 mAh büyüklüğünde. Bu gerçekten tatmin edici bir kapasite. Telefon bunu pratikte de sergiliyor. Bu pil çok zorlamadığınız süre boyunca rahatlıkla bir günlük kullanım sunuyor. Tek şarjla 18’i aşkın web dolaşımı veya 19 saati aşan video izletme süresi sunabiliyor telefon. Bu yönüyle daha pahalı olan Samsung Galaxy S21 FE’den daha iyi bir performansa imza atıyor hatta. Pil konusunda güvenebilirsiniz.

Şarj olma hızı da gayet yeterli. 66W’lık şarj cihazıyla birlikte geliyor ve bununla yaklaşık 30 dakika içinde yüzde 70 oranında şarj olabiliyor. 50 dakika içinde de pil tam kapasite doluyor. Fakat başta da söylediğimiz gibi telefonda kablosuz şarj özelliği yok.

Sonuç

Evet, sonuç olarak değerlendirdiğimizde Honor 70, ayırt edici ve göz alıcı arka tasarımıyla dikkatleri üzerine çeken bir model. Özellikle kamera, işlemci ve tasarım bölümlerinde fiyatına göre iyi özellikler gösteriyor. Orta sınıf bir model olmasına karşın çoğu yönden birinci sınıf bir telefon gibi hissettiriyor. Elbette bahsettiğimiz eksileri de var, ancak bunlar zaten orta sınıf bir telefondan bekleyebileceğiniz noktalarda. Kameraları, piyasadaki en iyi kameralı cep telefonlarıyla kıyaslanamaz olsa da, sosyal medyaya hazır fotoğraflar için fiyatına göre en iyileri arasında. Fiyatı 13 bin TL. Eğer bu fiyat çizgisinde bir telefon arıyorsanız seçenekleriniz arasına dahil edebilirsiniz.

Geçtiğimiz asrın en ağır sürgününü yaşamış bir halkın son temsilcilerinden Hırant Dink, “Ne zaman bir ağaç diktik de meyvesini yiyebildik ki” diye sormuştu; katledilmeden önce… Bazısı, o meyveyi yiyebilmek için toprağından kopmaktansa, kendinden kopmayı yeğler. Bu da zordur. İlkinden dönüş vardır da, ikincisi dönülmez yoldur. Bazısı ise fikrini terk edeceğine, fikrine tahammül edemeyen ülkesini terk eder. Gidenlerin ruh halini, şair Murathan Mungan birkaç sözcüğe sığdırmıştır: “Aslında giden değil, kalandır terk eden…” Bir başka göçmen, Theodor Adorno, “zihinsel sürgün”ü, “insanın evdeyken, kendini evinde hissetmemesi” diye tanımlıyor. Ev, içinde çokça şiddet ve mutsuzluk barındırsa bile, istikrarlıdır. Baba ocağıdır, ana kucağıdır. Şiddetli fırtınada sığınabileceğiniz, elinizi attığınızda aradığınızı bulabileceğiniz bir güvenli limandır. Şimdi bir an için, dönecek bir eviniz olmadığını düşünün. Bir ömür boyu iğneyle kuyu kazarak biriktirdiğiniz ne varsa alınmış elinizden…. Vücudunuzun şeklini almış huzurlu koltuğunuz, rahat yatağınız, gözününüz nuru kütüphaneniz, kediniz, köpeğiniz yok. Hepsini bir anda geride bırakıp, dibini göremediğiniz bir boşluğa atlamak zorundasınız. Ve bu sadece, onaylamanın konforu yerine itirazın riskini seçtiğiniz, boyun eğmediğiniz için ödediğiniz bedel… Bunu ödememek için boyun eğer miydiniz? Bizim yaşadığımız trajedi, bu soruya “Hayır” dediğimiz içindir. İktidarın propagandasını hûşu içinde dinleyen büyülenmiş kitlelere, “Bunlar yalan. Uçmuyorsunuz, uçuruma düşüyorsunuz” diyebilecek bir cesaret, peşinden cezayı, yalnızlığı ve sürgünü getirir. Karşılaşacağınız ilk cümle şudur: “Sen buraya ait değilsin.” İşin kötüsü, gideceğiniz yerde de sizi bekleyen cümle budur. Bir süre sonra müzmin bir yabancı olduğunuza siz de inanmaya başlarsınız. Ve Stefan Zweig’in cümlesine gelirsiniz: “Hiçbir yere ait değilim.”