Özgür CEBE
Yayınlanma: 10:18 - 10 Nisan 2023 Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Tamamen yerli ve milli bir yapı” diye nitelendirdiği HÜDA-PAR – Hizbullah ilişkisi iddiaları gündemdeki yerini korurken, terör örgütü Hizbullah'ın askeri kanat yapılanmasında yer alan ve 183 vatandaşın katili 58 tetikçinin daha sessiz, sedasız serbest bırakıldıkları ortaya çıktı.
Tanık ifadeleri, ele geçen silahların balistik raporları, yakalanan tetikçilerin birbirleri aleyhine verdikleri ifadeler, savcı huzurunda yaptırılan tatbikatlarda yer göstermede bulundukları için suçları sabit görülen, farklı tarihlerde ve farklı mahkemelerde yargılanan 58 Hizbullahçı “Anayasal düzeni silah zoruyla yıkarak yerine İran modeli bir Kürt islam devleti kurmak amacıyla vahim nitelikte eylemlerde bulunmak” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmışlardı.
YARGITAY HEPSİNİ ONADI: CİNAYETLER DELİLLERLE SABİT
Sanıklar kararları temyiz etti. Yargıtay Ceza Dairesi, toplanan delillerin hukuka uygun olduğunu, sanıkların gerek gözaltında, gerekse savcı huzurundaki ifadelerinde suçlarını itiraf ettikleri, görgü tanıkları ve dinlenen mağdur ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde yerel mahkeme kararlarında isabetsizlik görülmediğinden sanıkların temyiz başvurularının esastan reddiyle hükmün ayrı ayrı onanmasına oy birliğiyle karar verdi.
Haklarındaki ömür boyu hapis cezası kesinleştiği için cezaların infazı aşamasına geçilen hükümlü Hizbullahçılar, kapatılan DGM'nin devamı niteliğindeki Ağır Ceza Mahkemelerine başvuruda bulunarak yeniden yargılanma talebinde bulundu.
“ADİL YARGILANMADIK”
Hükümlü Hizbullahçılar, DGM'lerde askeri yargıç bulundurulduğu için adil yargılanmadıklarını, gözaltında ifade verirken avukat bulundurulmadığını, OHAL kanununa dayanarak uzun süre gözaltında tutulduklarını, bu süre zarfında işkence ve kötü muamele gördüklerini, davalarının makul süre zarfında sonuçlandırılmadığını gerekçe gösterip “Bizi yeniden yargılayın” dedi.
TEK TEK TAHLİYE ETMİŞLER
Bu talepleri jet hızıyla kabul eden Ağır Ceza Mahkemeleri yeni esas numaralarıyla duruşma bile açmadan dosya üzerinden teker teker yargılamanın yenilenmesi talebini kabul ederek hükümlü Hizbullahçılar hakkında ayrı ayrı infazın durdurulması kararı verip serbest bırakılmalarına karar verdi.
CMK'ya göre “Bir davanın esasını etkileyecek düzeyde somut deliller ortaya çıkmadığı müddetçe yargılamanın yenilenmesi yapılamaz” hükmü bulunuyor.
Hizbullah hükümlülerinin tahliyelerinin bundan önceki tahliyelerde olduğu gibi HÜDA PAR'ın 24 Haziran 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleme kararı ile 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde aday çıkarmayıp Güneydoğu'da AKP'li adayları destekleyeceğini deklere ettiği tarihe denk gelmesi de dikkatlerden kaçmadı.
Hizbullah saldırılarında yaralandıkları için davada mağdur ve müşteki olarak yer alanlar ile yakınlarını kaybeden ailelere ise yasa gereği taraf oldukları için tebligat yapılması gerekirken, ailelere tebligat gönderilmeyerek tahliye kararlarına karşı üst mahkemeye itiraz etmelerinin de önüne geçildiği belirlendi.
EBU HANZALA'NIN BABASI HACI BAYANCUK DA VAR
Tahliye edilenler arasında IŞİD'in Türkiye Emiri olmak suçundan 15 yıl hapisle cezalandırılan Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk'un babası Hizbullah'ın üst düzey yöneticilerinden olan ve onlarca kişinin kaçırılarak sorgulanıp öldürülmesi emrini veren Hacı Bayancuk ile Diyarbakır'da bir hücre evi baskınında Özel harekat polisi Adem Bayrakçı'nın şehit olduğu operasyondan kaçan Mehmet Çiçek de bulunuyor. 58 Hizbullahçının isim ve tarih sıralamasına göre tahliye tarihleri şöyle:
İŞTE SERBEST KALAN 58 HİZBULLAH TETİKÇİSİ
Mehmet Selim Özdemir (18.01.20219), Hacı Bayancuk, Abdurrahim Doksal, Mehmet Fidancı, Aydın Tamaç (25.01.2019), Mehmet Beşir Acar, Ahmet Durmaz (28.01.2019), Abdulaziz Çelik, Mehmet Özcan, Mustafa Ozan, Ramazan Kalkan (07.02.2019), Mehmet Aksa, Turgay Bilge, Hasan Kutulman, Şevket Aktaş (12.02.2019), Hayrettin Beçene (13.02.2019), Mehmet Ali Çelik (01.03.2019), Sezai Orak (02.03.2019), Vedat Gören (12.03.2019), Edip Balık, Mehmet Çiçek, Celal Işık (13.03.2019), Faruk Kuzu (14.03.2019), Aydın Dağlı, Fırat Öztepe, Şahabettin Başaran, Cihan Yeşil, Ekrem Başar, İsmet Ökmen, Metin Coşkun, Mustafa Yaşar, Fikri Boylu (15.03.2019), Şahin Büyük, Hacı Güneş, Tekin Değişgeç, Ferit Filitoğlu, Mehmet Latif Pamuk, Hüseyin Güney, Abdullah Gülcan, Mehmet Cahit Gündüz (26.03.2019), Mehmet Sevinç (29.03.2019), Gülsan Aydın, Muhammet Beşir Toprak, Eyüp Bozkurt, Hasan Gezen, Vahdettin Edebali, Emin Tenşi, Selçuk Atasoy, Mehmet Tarduş, Abdullah Deniz, Orhan Tekteki, İrfan Aydın (08.05.2019), Mehmet Turhan Çelik (09.05.2019), Sabri Çaçan (18.06.2019), Hüsret Direkçi (11.05.2020), Enver Tekin (31.05.2019), Mehmet Şerif Çelik (15.10.2020), Hasan Gündüz (31.03.2021)
183 KİŞİNİN KATİLLERİ
Hizbullah tetikçilerinin öldürdüğü aralarında gazeteci, cami imamı, öğretmen, üniversite öğrencisi, sendikacıların da yer aldığı 183 kişinin isimleri şöyle:
Serbest kalan 58 tetikçinin 183 kişinin öldürülmesinin yanı sıra 306 kişinin de satır ve silahla ağır yaralandığı saldırılarda bizzat yer aldıkları bildirildi.
İlginizi ÇekebilirEski Hizbullah hükümlüleri memnu haklarını istiyor!İlginizi ÇekebilirHizbullah terörünün nihai amacını gerekçeli kararında yazdı, tehlikeye dikkat çekti...İlginizi ÇekebilirYargı kararıyla terör örgütü ama... Hizbullah'tan tam gaz propagandaİlginizi ÇekebilirGaffar Okkan'ın katillerini serbest bırakırken kanunu hiçe saymışlarAKPAvukatBatmancamiCumhurbaşkanıDiyarbakırIŞİDişkencemahkemeMardinÖZEL HAREKATRecep Tayyip ErdoğanSabri Özdemirsavcışehitson dakikaTerörterör örgütüYargıtay
Platonik aşık olduğu arkadaşını okulda tabancayla öldüren Şefik Dağaçar'ın deli raporuyla serbest kalması, Ege Üniversitesi'nde paniğe neden oldu. Cinnetin tanığı öğrenciler, Şefik'in tahliye olduğu haberi üzerine, ‘‘Deli ise dışarda işi ne? Yine birilerine sevdalanırsa sorumlusu kim olur’’ diye tepki gösterdiler.
Aşık olduğu Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Seval Erdoğan'ı okulda tabancayla öldüren Şefik Dağaçar'ın tedavi gördüğü Manisa Ruh Sinir Hastalıkları Hastanesi heyet raporuyla serbest bırakması okulda paniğe neden oldu. Acılı baba Şaban Erdoğan,‘‘Şefik deli değildi. İntikamımızı kendimiz alacağız’’ dedi. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisi Şefik Dağaçar, aşkına karşılık vermeyen üçüncü sınıf öğrencisi Seval Erdoğan'ı dört yıl önce okulda herkesin gözü önünde tabancayla öldürmüştü. Tukuklanıp yargılanan Dağaçar, önce idam cezasına çarptırılmış, ardından da cezası ömür boyu hapse çevrilmişti.
Şefik Dağaçar hakkındaki kararı Yargıtay, akli dengesini belirten raporun Adli Tıp Kurumu'ndan alınmadığı gerekçesiyle bozmuştu. Adli Tıp Kurumu cezai ehliyeti olmadığı yolunda karar verince TCK'nın 46'ncı maddesi gereği 30 Kasım 1999'da, en az bir yıl müşahade altında tutulmak üzere Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne gönderilmişti. Türkiye ‘‘af’’la uğraşırken, Şefik Dağaçar, hastanenin 8 doktorunun bulunduğu heyetin verdiği 'Sosyal şifa bulmuştur' raporu ve İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla, sessiz sedasız hastaneden taburcu edildi.
ÜNİVERSİTEDE KORKU
Şefik Dağaçar'ın tahliye olduğu haberi ailesi ve Ege Üniversitesi'nde şok etkisi yaptı. Tedavi gördüğü sırada çıkan öğrenci affından yararlanmak amacıyla Ege Üniversitesi'ne mektupla başvuran Şefik Dağaçar'ın durumu hukuki inceleme altına alındı.
Konunun detaylı olarak inceleneceğini belirten İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Işık Özkan, ‘‘Durum değerlendirmesi yapacağız. Bu konunun hukuki olarak incelenmesi gerekiyor. Doğrusu neyse o olacak’’ diye konuştu.
Dağaçar'ın serbest kalışı Ege Üniversitesi öğrencileri arasında da panik yarattı. Özellikle Dağaçar'ın okuduğu İleşitişim Fakültesi'nde öğrencisinden idarecisine kadar herkes ne yapacağını şaşırdı.
Sosyal şifa buldu raporu
Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Psikiyatrist Dr. Levent Ermete,Şefik Dağaçar gibi gelen birçok hastanın, bir yıllık tedavi sonucu ‘‘Sosyal şifa bulmuştur’’ kararıyla salındığını söyledi. Ermete, ‘‘Medyanın üzerinde durduğu kişiler biliniyor. Oysa biz daha birçok kişiyi raporla serbest bırakıyoruz. Bunların şuç işleme oranı diğer normal insanlar gibi. Benim, sizin suç işleme oranımız neyse o. Sadece, daha önce suç işleyip tedavi gören, salıverildikten sonra yine suça devam eden Süleyman Aktaş, hayatının sonuna kadar bizim misafirimiz. Ayhan Kartal da onunla aynı durumdaydı. Öldürülmeseydi, hayatını hastanemizde geçirecekti’’ dedi.
Acılı baba: YıkıldıkSeval Erdoğan'ın geçmişte müteahhitlik yapan babası Şaban Erdoğan, Şefik Dağaçar'ın serbest bırakılışının yanlış olduğunu söyledi. Erdoğan, ‘‘Zaten Şefik deli değildi. Akli dengesi yerinde değil kararının verilmesi bizi yıkmıştı. Hukuk mücadelemizi kazanamadık. Zaten maddi olarak da yıkıldık. Maddiyat olmayınca hukuk da olmuyor. Bir evladın bedeli bu olmamalıydı. Ailemiz yıkıldı. Ticari hayatımız bitti. Bir de Şefik'in serbest bırakılışı tuz biber ekti. Artık kimseye güvenimiz kalmadı. Kendi kendimize birşeyler yapmaya çalışacağız’’ dedi.
Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz'ın Gezi eylemlerinde Eskişehir'de dövülerek öldürülmesiyle ilgili davada sanıklara yine aynı cezaları verdi.
Daha önce usulden bozulan dava, şimdi esası görüşülmek üzere yeniden Yargıtay'a gidiyor.
Sanıklardan fırıncı İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever bugünkü duruşmada yine 6'şar yıl 8'er ay hapis cezasına çarptırıldı.
Afyonkarahisar E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan bu üç sivil sanık, 33'er ay hapis yattıkları süre gözönünde bulundurularak tahliye edildi.
Mahkeme, iyi hal indiriminden faydalanan tutuklu polis memurlarından Mevlüt Saldoğan hakkında yeniden 10 yıl 10 ay, Yalçın Akbulut hakkında da yeniden 10 yıl hapis cezası verdi.
Tutuksuz sanıklar, polis memurları Hüseyin Engin ve Şaban Gökpınar'ın ise beraat ettiği açıklandı.
DHA'nın haberine göre anne Emel Korkmaz karara ilişkin "Bu ülkenin adaleti buymuş. Başka bir şey demiyorum. 19 yaşındaki bir çocuğun değeri bu kadarmış" dedi.
Baba Şahap Kormak katillerin korunduğunu savundu.
Ağabey Gürkan Korkmaz da hukuk mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.
Korkmaz ailesinin avukatı Ayhan Erdoğan da "Bunlar korumaya yönelik kararlardır. Kamu görevlileri böyle korunduğu sürece Türkiye’de işkence ve işkenceye benzer şekilde sonuçlanabilecek fiillerle yurttaşların ölümü sonlanmaz." diye konuştu.
Sanık polis Mevlüt Saldoğan vurduğu kişinin Ali İsmail Korkmaz olmadığını söylemiş, "Ben devletimi savundum" demişti.
Bir diğer sanık Yalçın Akbulut ise siyasi bir tutuklu olduğunu iddia ederek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağını belirtmişti
Sanık polislerin ifadelerine tepki gösteren Emel Korkmaz, mahkeme salonunu terk etmişti.
Sanık avukatlarından Mutlu Karayılan'ın da Ali İsmail'in ölüm nedeninin 'dayak değil, kullandığı ilaçlar olduğunu' öne sürmesi, Ali İsmail'in ailesinin tepkisine neden olmuştu.
Yargıtay, Ali İsmail Korkmaz'ın öldürülmesinde "kasten öldürme suçu" bulmayan Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 Ocak 2015'te verdiği kararı, 4 Şubat 2016'da bozmuştu.
Karar usul yönünden bozulmuş ve sanıklardan polis memuru Mevlüt Saldoğan'a karar duruşmasında sözlerinin sorulmaması, savunma hakkının ihlali olarak değerlendirilmişti.
Yargıtay kararında ayrıca, davanın kasten adam öldürme suçlamasıyla açılıp, yaralama suçundan ceza verilmesine rağmen suç vasfındaki değişikliğin gözetilmediği hükmüne varmıştı.