Abdülhak Hamit Tarhan (Osmanlıca:عبد الحق حامد; 2 Ocak , Beşiktaş - 12 Nisan , İstanbul), Türkşair, oyun yazarı ve diplomat.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarında eserler vermiş, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir isimdir.
Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak 2 Ocak tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunarak, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakaladı ve çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmıştır. Tanzimatı, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti gören; bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı, Türk edebiyatında "Şair'i Azam" (Büyük Şair) sıfatı ile anılır (Bu sıfatı ilk kez Süleyman Nazif kullandı). Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber'in şairidir. TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul Milletvekili olarak görev yapmıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan ilk eğitimine, Evliya Hoca, Behaeddin Hoca ve Tahsin Efendi gibi özel hocalardan aldığı derslerle başladı. Ardından Bebek Köşk Kapısı'ndaki Mahalle Mektebi'ne ve daha sonra Rumelihisar Rüştisine gitti. yılında henüz 11 yaşındayken ağabeyi Nasuhi Bey ile Paris'e giderek eğitimine burada devam etti. Özel bir okulda okuyan Abdülhak Hamit, bu sayede Fransızcasını geliştirdi. Babasının da Paris'e gelmesinden kısa bir süre sonra yılında İstanbul'a döndü. İstanbul'da Fransız Okuluna devam ederken bir yandan da Babıali'de tercüme odasında çalışıyordu.
yılında babasının İran'a Tahran Büyükelçiliği'ne tayin edilmesi yüzünden babasıyla İran'a gitti. Babası yılında vefat edene kadar burada kaldı. İstanbul'a döndükten sonra Maliye Mühimme Kalemi'ne girdi. Maliye Kalemi'nde döneme edebiyat alanında damgasını vurmuş olan Recaizade Mahmut Ekrem ile tanışma fırsatı buldu. Bu dönem Sami Paşa'nın Hafız Divanı'nın okudu ve Tahran'daki hayatını anlatan "Macera-yı Aşk" adlı ilk eserini yazdı. Kısa sürede Şura-yı Devlet ve Sadaret Kalemi'ne yükselen Abdülhak Hamit, yılında Fatma Hanım'la evlendi. Bu dönem ilk şiirlerini yazmaya başladı.
yılında Paris Büyükelçiliği'nde İkinci Katipliğe atandı ancak iki yıl sonra, zalim bir hükümdara başkaldırıyı anlatan "Nesteren" adlı oyunu yüzünden görevden alındı. Ardından 'de Gürcistan'daki Poti, 'de Yunanistan'daki Golos ve 'de Bombay Başkonsolosluklarına atandı. Hayatındaki en önemli olaylardan biri Bombay'dan dönerken uğradıkları Beyrut'ta eşi Fatma Hanım'ı kaybetmesi oldu. Bu ölümün etkisiyle ünlü şiiri "Makber"i yazdı.
yılında Londra Büyükelçiliği'ne Başkatip olarak atandı. Burada kaldığı süre içinde ikinci eşi Nelly ile tanıştı ve evlendi. yılında Lahey elçiliğine getirildi. Ardından kısa bir süre sonra Brüksel'e tayini çıktı. Eşinin rahatsızlanması üzerine 'da İstanbul'a döndü.
yılında ikinci eşi Nelly'nin ölümünden sonra, burada Cemile Hanım ile evlendi. Ancak bu evlilik 20 gün kadar sürebildi. 'de Belçika asıllı Lüsyen Hanım'la evlendi. İstanbul'da iken Meclis-i Ayan üyesi olan Abdülhak Hamit Tarhan, 'de İstanbul'un işgal edilmesi ile birlikte Viyana'ya kaçtı.
Viyana'da sıkıntılı günler geçiren yazarı, Ankara Hükümeti geri getirmek için çabalara başladı. İstanbul'a Hükümet sayesinde döndükten sonra Maçka'da bir eve yerleştirildi ve kendisine maaş bağlandı. 'de İstanbul Milletvekili seçildi ve 12 Nisan'de İstanbul'da vefat edene kadar bu görevi sürdürdü. Naaşı Zincirlikuyu'ya defnedildi.
Batılılaşmanın en büyük isimlerinden olan Abdülhak Hamit Tarhan, "Şair-i Azam" olarak bilinirdi. Hayatının büyük bir bölümünü yurtdışında geçirmiş ve Avrupa Edebiyatı'ndan oldukça etkilenmiştir. Kurallara uymayan, Batı edebiyatında gördüğü her yeniliği, Türk Edebiyatı'na da getirmiş ve "Divan Şiiri"nin bitiricilerinden olmuştur. Sanatından romantik öğelere ağırlık vermiştir. Vezin, kafiye ve dile pek önem vermemiş, lirizmi ön plana çıkarmıştır.
Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devrimleri edebiyatına katmıştır. İlk eserlerinde Tanzimat ekolünün etkisinde kalmış, daha sonra Batı edebiyatını daha yakından tanıyınca klasik edebiyattan tamamen ayrılmıştır.
ESERLERİ
Şiir:
Sahra ()
Ölü ()
Hacle ()
Bir Sefilenin Hasbihali ()
Bâlâ’dan Bir Ses ()
Validem ()
İlham-ı Vatan ()
Tayflar Geçidi ()
Ruhlar ()
Garâm ()
Oyun:
İçli Kız ()
Sabr ü Sebat ()
Duhter-i Hindu ()
Nazife yahut Feda-yı Hamiyet (, )
Tarık yahut Endülüs Fethi (, )
Eşber (, )
Zeynep ()
Macera-yı Aşk ()
İlhan ()
Tarhan ()
Finten (, )
İbn Musa (, )
Yadigar-ı Harb ()
Hakan ()
Kaynak:seafoodplus.info
GÜNCELLEME:
Abdülhak Hamit ilk ei olan Fatma Hanm (Fatma Pirizade) ile tanmt. Ünlü air ksa sürede Fatma Hanm ile dünya evine girmiti. Onu o kadar seviyordu ki, kaybetmekten korkuyordu.
Tarhan, ei Fatma Hanm için "Beraber gezerken düecek diye tutacak oluyordum. Uyurken bir akam uyanmayacak, ölecek gibi duruyordu. Güldüü zaman güzelliini uçacak sanyordum.” diyordu.
Hayat epey hareketli olan Abdülhak Hamit Tarhan, Paris'te bir süre görev ald srada yaynlad Nesteren eserini yaynlar. Bu eser yüzünden görevine son verilir.
Bu srada Fatma Hanm vereme yakalanr. Yurt içinde birkaç görev teklif edilse de onlar ailesinden uzak kalmak istemedii için bu görevleri reddeder. O günlerde ei Fatma Hanm rahatszlanr, hava deiikliinin iyi geleceini düünür ve Mumbai’ye konsolos olarak gider.
sonunda yeni görev yeri olan Londra'ya giden Hamit, bu kenti çok sevdi ve Gayret dergisine birbiri ardına şiirler gönderdi. Yeniden evlenmeye karar veren ancak âşık olduğu İngiliz kızı ile Hamit'in gelirini düşük bulan asil ailesinin itirazı nedeniyle evlenemeyen şair, Elçilik'te çalışan İrlandalı bir hizmetçiye evlilik teklifi ettiğinde de sınıf farkı gerekçesiyle reddedilir. Bu dönemde kaleme aldığı "Finten" ve "Cünun-ı Aşk" adlı tiyatro eserlerinde para ve sınıf farkı meselelerini işledi.
“Finten” adlı eseri ile birlikte basılma izni almak üzere İstanbul’a gönderdiği “Zeynep” adlı oyununda, “devlet ve hanedanla eğlendiği” sonucuna varıldığı için görevinden alınan Hamit, İstanbul’a döndü. Bir süre boşta kaldıktan sonra II. Abdülhamit’e bir dilekçe yazıp edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine tekrar Londra’daki eski görevine dönebildi. Çok uzun süre kaldığı İngiltere’yi yarı vatan edindi. Memleketten uzakta bulunduğu yıllarda aile fertlerine ve dostlarına yazdığı mektupların bir kısmını kitap olarak yayımladı.